ANADOLU Holivudun Esrarı ODARADDADEK A YKKK TI KKK FAACAKAKEREAAYKAFA AYA K4 VK YAKALAKK IK IA CII Marlen tarafından yırtıldı u ' a Marlen, Mavi Melekte ne rol aldı ve bir yıldız gibi nasıl parladı? — Pomerle ayai masada otu- ran kim? — Bir sesli filim yapmak için yeni gelen Amerikalı bir vazısahne, ismi de Stehberg galiba, — Stenberg mi? Pon Sten- berg tanınmış beş filim idare- cilerinden biri hal Artık baş garsonu dinlemiyo- rum. Birşey yapmak istediğimi, birşey yapmaklığımın Şlâzım- geldiğini hissediyorum. Çılgınca arzum beni cesaret- lendiriyor. Bu iki adama o ka- dar dikkatli bakıyorum ki, Pa- mer beni görüyor, tanıyor ve Stenberge doğru ilerliyor. Bil- mem hangi düşünceyle onlara doğru gidiyorum, — mütebessim karşılarına dikiliyorum: — Bonsuvar, M. Pomer. Beni yanlarına oturmağa da- vet etmiyorlar. Stenberg, unu: tulmasına imkân olmıyan şule- siz ve soluk mavi gözlerile ba- na bakıyor. Hepsi bu kadar. Hıçkırıklar içinde katıla katıla dönüp oturuyorum. nç saat sonra, tiyatronun sahnesinde bulunuyorum. — Fı- ranz Alberin omuzuna eğ'lmiş romansımı söylüyorum, Birinci oturuyor. Mavi Melek Ertesi #gün beni- Vi S, A. film kumpanyasının stüdyosuna çağırıyorlar. Stenberg, Pome- rin bürosunda beni kabul edi- yor. Yüzüme bakmakaızın, lâ- kayt bir tavırla benimle konu şuyor, — Mevzuu, Haynrih Manın *Profesör Unrat, İsimli roma- madan alınmış bir film çevir: mek istiyorum. Ben bu oyunua “adını “Mavi Melek, adını «koy- mak niyetindeyim. Film olduğu gibi Emil Yaningse aittir. Ken- disl müthiş bir kompozisyon yapacak. Oyunda bir kadın ro- ü de var, fakat o kadar ehem- miyetli değil, Birçok para tah- sİs etmeğe, büyük bir yıldıza sahip olmağa ihtiyacımız yok. “Dün sizi, evvelâ Eden barında ve bilâhare tiyatroda gördüm. “Ba' İşi sizin yapabileceğinizi zanaediyorum. Bana bu dili kullanan âdama dikkatle bakıyorum: Kısa bir boyu, dolgun ve ge- niş omuzları, kumralımsı saçları, solgun bir yüzü, dudaklarının iki tarafından sarkan bir bıyığı, Avusturyalılara mahsus hulyalı gözleri var. Ağzından sükünetle şu sözler çıkıyor: “Kabul ediyorum, Mös- yö Stenberg. Ve kalbimde şu şiddetli ye- yemin aksediyor: “Alacağın ok sun,, Santa-Fe ekspresi Arizonaya vasil oluyor, gürültü ederek yüksek yaylalara çıkıyor. Kızıl toprağın kayalıkları arasından geçiyoruz. Ufukta, tabiatın ihti- lâçları gök yüzüne hayali izler resmediyor. Tren yolu “ Fore Petrifiye ., ormanının içinden geçiyor. - Marlen tekrar söze başlıyor: leri Stenberg sade Yaningsi görü- yor, sade onun şahsiyetini dü- şünüyor. Arada sirâda, acele ve (âcaydane fikrini soruyo-. Sonunu — bekliyorum. — Stüd. yoyu terketmiyorum. Sabahtan akşama kadar oradayım. Deko- rün bir köşesinde Uuslu uslu Ooturuyorum. Kimse ile konuş- muyorum, Stenbergin çalışma- sını seyrediyorum. Her yaptığı harekette, berrak göz bebekle- rinin üzerine — dikildiğini görü- yor. Hiddetli hiddetli arkasını dönüyor. Çok geçmeden bakış- larının tasallütu altında kıvra- nıyor, Bana karşı tavrını değiş- tiriyor, kaba ve küstah oluyor. — Ne ümit ediyorsunuz, di- yor, Şöhretiniz yok; rol almağa hiç niyetlenmeyin'z. Siz, sadece, söylediğimi yapınız. — Pek âlâ, Mösyö S'enberg. Bir müddet sonra, üterime bir nevi sıkılganlık ve can sıkıntısi geliyor. Bir akşam beni yemeğe davet ediyor. — Siz diğer kadınlar gibi deği'siniz. Diyor. Benden n> *İstiyorsunuz. Mösyö Stenberg, bana itims- dınız olmasını, kısaca çalışmak, öğrenmek ve. gayeme erişmek |. Tilgeret — ea SAa gİ — Ben dahi, çok çalışmak ve çok öğrenmek mecburiye- tinde kaldım. Benim eski bir amele olduğumu duymuşsunuz: dur. Bir stüdyo lâboratuvarında yamaktım. Sonraları kesici ol- dum, flimleri kurmağa yardım ediyordum. Resimler üzerinde hokkabazlık etmeğe, pozlar yap- mağa, herhangi bir tatsız sahne dizisinden hatırı sayılır filimler teşkil etmeğe başladım. Kimse terakkime sebep olmak.- istemi- yordu. İlk filimimi topladığım paralarla meydana getriyordum. Her bir metrelik şerit, yemedi- gim bir yemek, senelerdenberi kendimi mahrum bıraktığım bir zevk demekti. Stenberg rikkate geliyor. Ho- Kvudun alay ettiği, gıdasız ve ürkek müptedi halini görüyor. muş gibi oluyor. Bu halinden istifade ederek taarruza geçiyorum, kendisine *Mavi Melek, te Lolo ismile yapacağım rolden, bu rolü na- sıl anladığımdan ve ne şekilde yapmak istediğimden bahsedi- yorum. Senaryoda mevcud ol- mıyan sahne hareketleri yapı. yorum,» Ea nihayet kendimi tanıttım. Yavaş yavaş toparlanıyor, beni anlıyor, bana dkkatile bakıyor. İtirazlarda — bulunuyor, muka- » —Artık ıi| işten ersin içeride hemen hemen kimseler yok. Şaşırıp kalan garsonlar ayağa kalktı- gımızı, oynadığımızı, hareket- ler yaptığımızı seyrediyorlar, Sabaha karşı, bitkin bir va- ziyette, henüz açılan bir âmele kahvesinde ardıç lik, yuz. Fakat “Mavi Melek,, se- naryosu değişti - ve - Lola bir yıldız. rolü aldı, O günden itibaren, stüdyoda, oldu. | Stenberg beni yoruyor, hiç fa- di d 4 sıl, ya bana oyua çevirtiyor, m oyunla'ı tekrarlatıyor. Büyük artist Yanings, ayni hakla yanında oynadığımı gö- rüyor, hayret ediyor. Gecele: yin, herkes gittikten soara, Stenberg, elektrikçi, film çeken ve ben yalnız kalıyoruz. Bana mütemadiyen — poz aldırtıyor, işkence ediyor ve yorgunluğun bututu veçhiyeme çöktüğü, göz- lerimin yaşla dolduğu bir. sıra- da; vahşi bir kah<aha atiyor, film çekene bağırı —'Fiimini çek, filmini sene bel Üç ay sonra, herkes, yeni bir şah; ve ilelebet sön- miyecek bir namın doğduğunu bayretle öğreniyordu: *Mavi Me- lek — Marlen Ditrich,, » çek- ** Gece oluyor. Arizonanın yay- lâları, alaca karanlığın bütün reaklerile pırildiyor. Menekşevi bir sis, turuncu bir sisie karı- şıyor. “Montanyı Roşöz, dağı: nın sırtları, keskin ve berrak bir mavilık içinde. Anlatmasının sonuna doğru, Marlenin gözleri yaşlarla dolu: yor, bu halini gülünç buluyor ve gülm*ğe çalış yor. — Hayatımın mütebaki kis- mında ehemmiyetli birşey yok. O gündenberi tam on sene Hi dini. “nA ZD vi Melek gösterilir göste- ez, Amerikaya gitmek için tekliflerle karşılaştım. Filimler hayatımın tarihi olu- yor. Fakat Stenberge şükran borcumu asla unutmiyacağım. Bana ihtiyacı yoktu, oldukça meşburlaşınış'ı. Ve, eğer ona rastlamamış olsaydım, şüphesiz muvaffak olamıyacaktım. Pasodena: Seyahatimizin dördüncü gü nünün sabahındayız. Bu gece Kaliforniyaya dahil olduk, Ya: rım saate kadar Pasifik deni- zinin kıyılarına varacağız. Zenciler, kuluvarlarda, valiz- leri üstüste yığıyorlar. Herkes Los Anje'osta inccek, Marlenle ben Pusadenada ineceğiz. B rası, doğruca Holivuta bir yolu olan bir istasyondur. Bu yol zimnen sinema yıldızlarına tab- sis edilmiştir. Marlen; felâkete, mücadeleye karşı — silâhlanmış, — hazır - bir vaziyette. Seyahatin emniyet- kâr, serbest ve mülâyim - kadı- nini arlık — tanı uyordum , Tuvaleti | noksansız; — kendisi sinirli ve sabırsız. Bana: — Buraya her gelişimde kor- kuyorum, diyor. Sahneye giri- yormuşum gibi titriyorum. Bi yorsunuz ya, Holivut a dır. Bir hata, bir yanlışlık in- sana pahalıya mal olur. Bir günün içinde neler göreceksi- Niz.... 4.* İşaretler - veriliyor, bir çan çalıyor. Beyaz bir ev ve yol üstünde sarkmış bir hurma ağacı görüyorum. Makinelerin gıcırtısı işitiliyor, fren sıkılıyor. Azimkâr Marlen, tebessümüne hâkim bir vaziyette, kapıya doğru iğiliyor. Tren duruyor. Fransa kasabalarındaki — gibi ufak bir gar, küçük bir bahçe ve bir kır saçağı görüyorum. » Sonu vr- casus imiş Fakat diğeri kendi sini kurtardı Casuslukla ittiham edilen, / kat suçu sabit olmıyan kiz Londradan Paris gazetelerine haber veriliyor: İskoçyada berberlikle iştigal eden bir genç kız, casusluk su- çundan tevkif edilmiştir. Diğer bir kız da ayni ittiham altında kalmıştır. Hâdise şöyle vuku- buluyor: Şehirde bir yandan, tevkif edilen güzel ve kumral berber Mis Lordanın dükkânı önünde kalabalık — toplanırken, diğer yandan intelijans servise aid bir miralay madmazel Margo Vobrokun evine gidiyor. Miralayın maiyetindeki zabit- ler sokakta bekliyorlar, kendisi bir müddettenberi- Iskoçyada oturan madmazel Margo Vob- rokun kapısımı çalıyor ve: — Evinizde araştırma yap- mağa memur edildim, diyor. Madmazel korkarak: * Bonl ne ile ittiham edi- yöorlar, diye soruyor. — Casusluklal! Ve genç kızin - itirazlarına rağmen, yetişen polisler” evi altüst edercesine arıyorlar. Fakat bütün araştırmalar ne- ticesiz kalıyor ve miralay, ma- hiyetile beraber, madmazelden özür diliyerek çekilip gitmek mecburiyetinde kalıyor. Esasen, İntelijans servis, bir müddettenberi — İngiliz deniz P'âinlarını çalmak istiyen bir casus şebekesi peşindedir. Bu kızı, bu şebekeye dahil zannetmiştir. Kız ise, şunları söylemiştir: *Ben İskoçyaya Aryenli ol. duğumu ; ispat etmek için do- gum ilâmı çıkarmağa geldim., Dr.Behçet Uz Çocuk hastalıkları mütehassısı Hastalarını 11,30 dan bire ka- dar Beyler sokağında Ahenk matbaası yanında kabul eder. Muayenehane telefonu 3990 Ev telefonu 2261 Yeni N=rlııı: “Hastaneler tip ve normalleri,, (Şehir ve şehir ijiyeni etüd- leriae) methal unvanlı eseri ya. zan doktor Memduh Say tara- fından “Hastaneler tip ve nor- malleri, ile bir monografi neşredilmiştir. Doktorlar, hastane tabipleri, hastane mimarları ve belediye- lerle hastane bânilerini alâka. dar eden bir eserdir. Fiati 30 kuruştur. İstanbulda Kanaat, Haşet; Ankarada ÂAk- ba, İzmirde Mektepli kütüpha- nesinde bulunur. Berber kız bir | ÇCingeneler : Neş'eyle hüznü, kavgayla barışı birleştirirler - Bir Çingene karısının feryadına, zurnanın sesi karışır (A y Bir Yunan gazetesinin rö- portaj yapan muharr: geneler hakkında şu intiba- Tarını anlatıyor: Mahruti çadırının önünde; ha- yatının ilkbaharını yaşıyan sol- gun koyu esmer bir çingene kızı, iniltiye benziyen bir ses'e mırıldanıyor: — Ey güneşi Yeri ve göğü ışıklandıran, herşeyi ısıtan Al- lahin nurlu kandilil bizi, atla- rimızı, ayılarımızı ve maymun- larımızı unutmal İşte bu sözler, dini duasıdır.. Çadırın kapısından içeriye baktığınızda, mutlak surette yet- mişten yukarı bir ihtiyarla kar- şılaşırsınız. Bu i kek, ister kadın olsun, size da- ima çingenelerin eski an'anele- rinden bahseder durur. çingenelerin Ah; eskiden, kızlarır mızi almak için bize para verirlerdi. Şimdi ise, iş tersine döndü. Bizden para istiyorlar. Halbuki bizde para ne gezer? Der ve telehhüfle devaâm eder: — Vaktile, kızlarımın müza- yedeye bile çıkarır, en çok para verene devrederdik. O, bize damad olurdu. Hatta bir çoklarımız; kızlarını — evlendi. rirken aldıkları paraları, ömür« lerinin sonuna kadar saklar. lardı! Sizin kim olduğunuzu anla- madık, yana yakıla söylenen ba ihtiyardan sonra, orta yaşlı bir çingene, çadırın bir tarafında zencirlerle bağlı duran — may- munu çözüyor ve zencirden çekerek, elindeki (defğe yavaşca bir kere vurduktan — sonra, ça- dırların arasından siyrilip uzak- laşıyor. Biraz daha ileride kurulmuş bir çadırın önünde, gözlerinin feri kalmamış. cılız bir çocuk, bir" çuval parçasının üstünde uzanmış yatıyor. Belli ki çocuk hasta; fakat, çingenelerin, dok- tor - ve ilâçla —münasebetleri yokl.. İhtiyar bir kadın, yavaşça yanınıza sokuluyor ve: — Falıniza bakayım bayım! Diyor! Dünyaya geldiklerindenberi, el avuçla uğraşan bu göçebele- rin tabiatleri asla değişmez.. Cingenalerin, ilk vatanı Hin- distandır, diyorlar. Halbuki, bü- tün mamüiklerini sakar bir ata yükliyerek, dünyanın bir ucun- dan diğer bir ucuna kadar uza- nan, bugün Asyayı, yarın Avru: panın bir ülkesini, öbür gün de Alrika ve Amerikayı ziyaret eden bu insınların, kendileri için vatan sayılmıyacak yeryü- zünde bir köşe yokturl.. Bir çingene çadırında, eşya namına bulabileceğiniz birşey yoktur. Lâkin kendilerine s0- rarsanız, hiç bir şe' tiyaçları olmadığını fahr ile söylerleri. Çingenelerde aşk, ekseriya kanla neticelenir.. Bir çingene kızı, kendisi için can veren genci ap'allıkla itham eder!. Dünyada, kavga ile barışın ve hüzünle neş'enin arkadaşlık e'tikleri yer, çingene çadırla- rıdır.. Bir çingene karımının, ayyuka çıkan feryadı, ça aa aE yi Ki sesile karışır.. İşte, çingene de- nilen unsurun bir portresi... Amerikada Yeni bir iktısadt buhran mı? —— ... .—— Bir ayda 1320 mües. sese iflâs etmiştir Amerikada . yeni bir iktısadi buhranın başlangıç alâmetleri sezilmektedir. 937 Sonbaharın- daki konjonktür gerilemesinden. beri — iflâslar hayli — artmıştır. Meselâ 937 senesi Ey'ül ayinda 564 müessesenin iflâsile en dü- şük seviyesine varmış olan illâs vak'aları bu aydan sonra' ” bire denbire arttmağa başlamış, İlke teşrinde 768, Sonteşrinde 786, İlkkânunda da 932 ye - kadar yükselmiştir. ç Son gelen istatistikler iflâs vak'alarının 938 ayında 1320 ye çıktığını bil mektedir. Damping mi? Dahili konjoktürün gerilemesi üzerine Birleşik Amerika sana li dış ülkelere yaptığı satışları artırmak maksadile yavaş yavaş dampinge baş vurmağa başla- mıştır. Konjoktürün “ne vakit tekrar yükseleceğini kestirmek kabil olmadığından fabrikalar, kalkınma zamanını, daha doğ« rusu arzın ve do'ayısile fiatlern yükselişini beklemeyip stokla- ranı, harice satmak suretile el- den çıkarmağa çalışmaktadırlar, Yerlere tükürenler Belediye, yerlere tükürenleri şiddetle takip etmektedir, Mü- tekâs f mıntakalarda yirmi kar dar belediye zabıta memuruna tedbir aldırmak suretile yapılan takipte iki günde yerlere .qk.- ren 76 kişi pöra cezasınâ çarp. tırılmıştır. y