ANADOTU — Holivudun Esrarı Marlen tarafından yırtıldı —- Sahneye ilk giriş.. Bir lokma ekmek için hergün iş aranışı.. Marlen kabinesinde yok. Bar- da veya, vagonklapta da de- gi Treni — dolaşıyorum, — külür varların saçtan duvarları beni bir tenis topu gibi sıçratıyor. Ea sonra, trenin tarâssut ma- hallinde, dumandan kararmiış bir hasır koltukta, gri fanilâ pantolonlu, mavi mayolu acaip bir delikanlı keşfettim. Saçlarını örten bir kasket altında, müselles şeklindeki yü- zü daha zayıf, daha solgun gö- rünüyor; gözleri daha fazla par- lıyor. Bütün maceraların yakıcı kadınını kim tanıyabilir? Rüz gür onun yüzünü yıkamışa, ber- raklaştırmışa benziyor; ve, bu- gün, tebessümüne — varıncaya kadar herşeyinde bir çocukluk alâmeti var, İssız, işlenmemiş ve kola ren- gindeki Kansos ovasını bol bir ziya kaplamış. Bazan, uzakta, birşey parıldıyor. Bu parıldı- yan şey, gümüşi koraeli, otlar üzerine kondurulmuş iri bir bö- ceğe benziyen sa veya gaz dee posudur. Gene bazan, büyük caddesile, yeşile boyanmış ce- mekânile, meydanlığa dizilmiş süyisiz otomobillerile, ve elleri kalçalarında trenin — geçtiğini ıııy!ıdm siyah caketli, açık gri fötr şapkalı nahiye müdürü ile yol üstüne kurulmuş emsaline beaziyeon, bir “köy görüyoruz. Bu da,üç yüksek binasile mü- zeyyen Kansas-siti köyüdür. — Demek, Marlen de bir sabah, Ggüran yığınıyla bera- ber Berlin stüdyolarının kapı- sında bulunmuş hal, * .'. Siyeberle karşılaşma *— Bekliyorum. Daha da gün lerce bekliyecektim. Rejisörler, acınacak vaziyette bulunan f- güran sürüsünü yarıp aşıyorlar. Aramızdan geçerlerken “Sen gel, sea de gel, diyerek bazı- larımızın omuzlarına vuruyor- lar: Tabit, sadece vazı sahnenin derhal istifade edebileceği evelce tecrübe — edilmiş tanıdıklarını ayınıyorlar. Geri kalanlar da- #ılıp gidiyor. Öğlen oldu mu, “artık kimseyi angaje etmezler. *“Stüdyonun — yakininde, bir mmele birahanesi var. Sinama- gılık mesleğine girmek — istedi- Şim ilk gün, oraya, bir parça jambonla karaımı doyurmak için gidiyorum. Pek © kadar cazip bir yer olmadığına sizi temin ederim. Yanımda, benim gibi inkisarı hayale uğramış, benim gibi bir geç kız daha var. Pek o kadar müptedi de değil. Ba- zan sahneye çıkıyor; hatta mes- leğin meharetini öğrenmiş bile, Bana nasihatte bulunmak ve acımak salâhiyetini kendinde görüyor. — Kimseyi tanımıyorsunuz? Bir gün kabul edileceğinizi na- aıl ümid edebiliyorsunuz. Ne gibi bir iş yapabileceğinizin biliâmesi, isminizin listede bu- lunması lâzim. Ben, oda biz- metçisi rolünde — bulunuyorum. Şimdilik pek az çalışıyorum. Çünkü, içeride, sadece büyük artistlere rol var. Siz, büyük bir; baloda modern kadın veya yüksek mektep talebesi rolünü oynıyabilirsiniz. Gecelik elbise. miştim. Bir amele gibi, bir günlük iş temin edebilmek için bütün bu kârışık kombinezon- ları düşünebilmekten çok uzak- tım. Fakat, istemediğim halde, bana yardım etmeğe karar verdi. Beni salâhiyetle, peşine taktı götürdü: — Bir vâzıı sahae tanıyorum. Figüranları o seçer. Sizi tanı» ması lâzım. Beni ufak bir kapıdan alıyor, bize doğru gelen gardiyanı, manidar bir tebessümle, olduğu yere mıhlıyor. Kuluvardan ku- luvara dalıyoruz, amelelerin bir dekor hazırladıkları soğuk bir stüdyoya — giriyoruz. — İçeride, ameleleri idare eden kumral bir delikanlı var. Yeni arkada- şım onun yeninden hafifce çe- kiyor. Bize doğru dönüyor, memnuna bir tavrı yok; kaşları çatık bana bakıyor. Arkadaşımın verdiği izahatı dinledikten sonra yumuş!yarak: — İyi, İcabına bakarız. Br iki güne kadar beni tekrâr ge- lip görünüz, İsterseniz yarın gelebilirsiniz. Evet, yarın geli- niz. Kapıcya S eberle randevu- nuz olduğunu — söylersiniz. Ru- dolf Sieber benim ismimdir. Dışarı çıkarken arkadaşım: — OH ne ise kurtul dunuz; dedi! —Sizi figüran yapacaki.. — İnanıyor musunuz? — Eminim, görürsünüz. Size bakarken gözlerine dikka etme- diz mi? Arkadaşım aldanıyordu. Ru- dolf Sieber beni figüren yap- mak için hiçbir. gayret göster- medi, Fakat, bir ay sonra, be- nimle evlendi. Aradan bir sene geçiyor. Ha- yatın diğer bir manası olduğu- nu keşfettim. Bir çocuğum var, ismi Mariya. Rudolfla beraber, pencereleri bahçeye bakan, iki odalı bir apartman dairesinde oturuyoruz. Pek ziyade sevinen annem, ev hayatına tekrar av- det ettiğime inanıyor. Aldan- mıyor dal. Çünkü sinemayı, sahr neyi unutmak üzereyim. — Artık anne olmuştum, kendimi bahti- yar ve yatışmış zannediyordum. lik şans Bir gün, akşam üstüne doğru kocamla Raynan kahvesinde buluşmağa karar verdik. O sı- ralarda, kocam muzikal bir ko- medi çeviren vazır sahne Kar- danin yanında yardımcı - idi. Randevuya biraz vorgün ve en- dişeli geldi. Ertesi günü, bir gece kabarasında karşılıklı dans edebilecek iki fıgürana ihtiyacı varmış. Vakit geçtiği için kimi çağıracağını — bilmiyor. Birden, heyecandan titriyen bir gesle, şöyle söylediğini hatırlıyorum: — Bir tecrübe yapmamı is- ter misiniz? O gün, Korda, sahneyi bizzat kendi ede- cekmiş. Kocam teklifimi kabul etti ve bana: — Haydi öyle ise, kalk, ter Khini sen de dene, dedi. Hayatımda birinci defa ola- rak bir; sinema stüdyosunda bulunuyorum. Sanki, sahnenin ışıkları, gaşyediyor, ta — içime kadar giriyor; -beni boğuüyor. Başımı niçin kaldırdığımı - bili. yorum, sahnenin üstünde, bir projektörün — yanına oturmuş, bana doğru bakan bir makinist görüyorum. Bir şeyi anlamağa uğraşan bir adamın dikkat ve ciddiyetile bana bakıyor. Beni niçin güzel bulduğunu anlar mağa uğraşıyor. O anda herşey sadeleş yor, herşey tabil.eşiyor. Bütün kararsızlıklardan, endişe- lerden kurtulmuş bulunuyorum. Müvaffak olacağımı anlamıştım. Yemeği bitiriyoruz, fakat neşem yerinde değil. Şarap içinekten menedilmiştim; hatta, biçare — “Sotern hatırası, şara- bımdan — bile. İçki yasağının kalkmasına rağmen, bazı dev- letler, “âdet, i bozmamışlar! Meselâ, şu anda içinden geçti- ğiniz Kansas devleti gibi. Öyle ki, tren Saatte yüz kilometre gitse, yolda hiç de durmasa, yanında komşu memleketten ge- tirilmiş şarap da buluosa, hatta şarap içmek için doktordan re- çeten de olsa yabani Kanzasın toprakları dahilinde alkolik iç- kiler kullanamazsınız. Ve bu sebeple vagon resto- ranın sofrabaşıları, şarap deposu vazifesini gören — dolabı kilitle- diler. Ben de, © memleketin *kaka-kala, dedikleri milli iç- kisi sayılan ağaç kabuğu lezze- tinde bir limonatayı yemeğimin üstüne içmek mecburiyetinde kaldım. » Çok. dalgınız. Etrafımızdaki galeyan ve faaliyetin son mer- tebeye geldiğini bile farketme- dik. En sonra Bay Vayikoks kararını veriyor. Yerinden kal- karak .yanımıza geliyor, eğiliyor ve heyecandan tıkanan bir sesle konuşmağa başlıyor: — Bu akşam vagon-kulüpte küçük bir gece eğlentisi tertip ediliyor. Siz de bize iltihak etmek ister misiniz? Mm. Ditrich, eğ'entimizi şereflendirmek lüt: funda bulunur mu? Marlenle gözgöze Gülümsüyordu ve: — Tabü, dedi. pek memnun olduk. Bay Vayikoks kendisinden geçiyor. Hemen, bütün vagon: dakilere, kazandığı zaleri bil- diriyor. Ve büyük bir azametle, bizi kulübe götürüyor. * bakıştık. Davetinize .“* Santa-Fe Ekspresinde bir gece eğlenlisi Her yer çiçek içinde.. Hatta kâğıttan çelenkler bile var. Yol- cuların ekserisi klüpte.. Ba; Vaylkoks, ipek elbisesi bi solmağa başladığı halde, bi bir kibarlıkla, merasimde üs- tünlüğünü — göstermekten — geri kalmıyor. Marlen; kalabalığın ortasında bulunan bir koltuğa oturtuluyor. Radyo bütün Ame- rikada tanınmış “Bring-Kerasbi,, istasyonunun gündelik progra- mından zarif parçalar çalmağa başlıyor. Doğrusu ya, bütün vagonda bulunanlar, hoşnudiyet içinde kendilerinden geçiyorlar. Çok geçmeden, bakınız ne oldu: Bay Vâaylkoks, arada sırada saatine bakarak, pencereden başını çıkarıp gecenin karan: liğını seyrederek acâip bir ha- zırlıkta bulunuyordu. Bu sırada trenin idare memuru içeriye girdi, herkesi süküta davet ede- rek ve büyük bir memnuniyetle: -Sonu var- Sahile 1 cü takımını 2-0 yendi Alsancak güzel oynadı, birkaç Fener- Beşiktaş fırsat ta kaçırdı | Muhafızgücü erkânı Atatürk heykeli dibinde Muhafızgücü; Pazar günü Al. sancak ile ikinci maçını yaptı ve bu defa da 2-0 mağlüp ol- du. İstanbulda Fonere karşı, Ankarada Galatasaraya karşı iyi neticeler alan bu takımın, İzmirde yaptığı iki maçta da mağlübiyete uğraması, belki de saha acemiliği veya mutad oyu- nunu — gösterememesindendir. Dünkü maçın teferruatına gi rişmeden evel misafir takım ve Alsanctk hakkında bazı mü- talea yürütmeği faydalı. görü- uz. Ankaralılar, topa hâkimiyet- leri bakımından üstün, fakat şüt çekemiyorlar. Forlar arasındaki anlaşma çok güzel, sağlı sollu akınlarla kaleye kadar sokulu- yorlar, ancak bunlardan istifade edemiyorlar. Yalnız santerfor- ları, hakikaten takımın gözdesi.. For hattının iyi anlaşmasına mukabil müdafaa bozuk ve zayıf, Forlar sık sık geriye yardım mecburiyetinde kalıyorlar. Maa- mafih, misafirler, heyeti umu- miyesile Pazar günü daha iyi oynadılar. Alsancağa gelince, Ankara- blara karşı iyi bir oyun çıkardı. Beşiktaşa karşı da” böyle oy- nasaydı, herhalde netice başka türlü olurdu. Saim ve Basrinin kaçırdıkları üç muhakkak gol fırsatını da hesaba katarsak, bu maçın netizesi 5-0 olacaktı. Forlarla, müdafiler arasındaki irtibat ve forların aralarındaki anlaşma çok güzeldi ve topu ayakta fazla durdurmaktan çe- kinmek de galibiyet üzerinde müessir oldu. Maç nasıl geçti? Sabada İzmir takımı şöyle yer aldı: Hilmi, Cemil, Ali, Rasim, Enver, Necmi, Hakkı, Sabri, İlyas, Saim. Ankara da, tam kadrosile ve şu şekilde idi: Fuad, Salih, Saffet, İbrahim, Cihad, Ahmed, Kemal, İzzet, Rıza, Şahin, Naci. Hakem Üçoktan Mustafa. Rüzgârı lehine alan Ankara, seri bir inişle oyuna başladı. Bunu, her iki tarafın karşılıklı birkaç akını takip etti. On beşinci dakikada Ankaralı Rıza- mnın ilk şütü avutla neticecelendi. Aradan üç dakika geçmişti. Merkezden inen Basri topu sola verdi. Hakkının güzel bir ortasına * yetişen Saim, *İzmirin ilk golünü kaydetti. Bas , berabere Maç çok heyecanlı geçti İstanbul, 7 (Hususi) — Üç oka karşı sahaya — çıkmıyarak hükmen mığ übiyeti kabul eden Fenerbahçe, evelce — yazıldığı gibi milli küme maçlarından çekilmemiş ve dün Beşiktaşa karşı oynamıştır. Bu devreye zayıf bir kadro “ile iştirak eden Fenerin, Beşik» taş karşısında alacağı netice, m_eııklılın sahaya — toplamıştı. Oyun, çok seri geçti. Fener, | 14 üncü dakikada Nacinin ayar gile bir gol kazandı. Fakat bu halibiyetini — ikinci haftayımın sonuna kadar muhafaza ede- medi ve Beşiktâşın da - attığı bir gol, müsavatı tesis eyledi. Oyun, heyecanlı geçti ve 1-1 berıbeıl;k(e bitti. Muhafız; harekete gel mişti, galibiyet için çok çalışı- yor, fakat İzmir müdafaasının enerjik oyunu karşısında bir netice alamıyordu. Dakika 25.. Ankara kalecim topu kısa bir degajmanla san- tre doğru atarken Basri yakar ladı, sıkı bir şütü, kornerle neticelendi. Fuad, kornerden gelen topu güçlükle yakaladı. Pazar günü yapılan kır koşusu Kır koşusuna iştirak edenler Pazar günü Kültürparkta kır koçularının son serisi yapıldı. Koşulara küçükler iştirak”ettiril. mediğinden yalnız büyükler ara: sında 6000 metrelik bir muka- vemet koşusu ile iktifa edildi. Takım halinde yapılan bu ko: şuya Üçok takımı kazandı. Res kor 21,18 dakikadır. EGE KUPASI MAÇLARI Spor mıntakaları murahhasları bir arada Milli küme müsabakalarına — iştirak etmiyen Garbi Anadolu bölgeleri şampiyonları ile İzmir mıntakasının - birinciliklerinde 3 ve 4 üncülüğü kazanmış takımların iştirakile Ege kupası namı tahtında müsabakalar tertip edilmiştir. Bu müsabakara Manisi Aydın, Nazilli, Muğla bölgeleri iş tirak edecektir. Müsabakalar eliminasyon ustlile yapılacak ve finaller İzmirde oynanacaktır. ——— — Avrupa postası Hollanda Belçi- kayı yendi Amsterdam, (Radyo) — Düne ya birinciliği için Hollanda» Belçika milli takımları olimpi- yad stadında karşılaştılar. Sa- hada kırk bin seyirci vardı. Tam formünde olân Hollanda takımı, oyunun b dayetinden itibaren incisamlı kombinezon- larla en güzel oyunlarından birini çıkardı ve maçın son dakikasına kadar hâkim oyunu" na devam ederek müsabakayı 7-2 gibi büyük bir farkla k -- zandı. Yugoslavlar galip Viyana, 7 (Radyo) — dünya birincilikleri için hazırlanmakta olan Avusturya mlâ takımı, Yugoslavya şampiyonu Gracı- anski takımile Rapint sahasında ihzari bir maç yaptı ve oyunu 2-1 kaybetti. Yugoslavya takımı hayretle karşılanan bu — galibi- yeti bihakkın kazandı. Çünkü Avusturya milli takımından dah; üstün, daha anlayışlı oynadı. Avusturya milli takıminın hat- Tarı Tamümi'e hozaktu.