—1903'2 ANADOLU Mösyö lö Prensin ormanı kenarından geçen bütün geçit yerlerine tuzaklar kurulmuştu Helbuki, babamın itiyadı tü- feği omuzuoda olarak yolların iki tarafındaki çallar arasında dolaşmakta olduğu içia bir kar görür görmez protestan Tüfeğini yolcuya doğrü çevi- Fir, sonra yolcu on adım kadâr yaklaşınca ona karşı açtığı sör- ler mihayet yolcunun hayatı pahasına para kesesini bırak- ması ile neticelenirdi, Ayni zamanda şunu da söy- lemeliyim ki, bir hügono gör- düğü zamanda da, bir çeyrek sant evel mukaddes katolik di- nimiz hakkında nasıl şüpheye düşmüş olduğunu hiç düşünmi- yerek bütün manası ile katı katolik kesilirdi. Bana gelince, efendim, ben kateliğim; kendi itikatlarına sa- dık kalan babam ise büyük kardeşimi hüyone yapmıştır. »— Peki, bu değerli adamın sonu ne oldu? — Ahi Çok fena oldu, efen- dim. Bir gün, açık bir yolda bir hügono ve bir katolik ta fından kıstırılmıştı ki, bunların ikisinin de babamla vazgeçtisi olduğu için ikisi de babamı tanımıştı; derken ikisi de bar bamın aleyhine iltihak ederek onu bir ağaca asmışlar; sonra , civar köyde benim ve karde. gimim - içmekte — bulunduğumuz bir meyhaneye gelip yaptıkları saarkleti Övünerek aulattılar, — Siz ne yaptınız? — Hikâyelerini sonuna kar dar dinledik. Sonra — meyhane- den çıktıkları zaman her biri bir yola sapmıştı; kardeşim se- #irtip katoliğin yoluna saklar» de, ve ben de protastanın y kanu kestim. İki saat sonra ber şey bitmiştiş zavallı babamızın herbirimizi büşka bir dinde yetiştirmiş olmasındaki hikmeti takdir ederek ikisinin de işini bitirdik.. — Doğrusu, dediğiniz - gibi, babanız kurnaz bir adammış. Boş vakitlerinde de kaçakçılık yaptığını söylemiştiniz değil mi? — Evet, efendim, hatta pusu kurmasını ve oltacılığı da ken: disinden öğrenmiştim. Bundan delayıdır. ki, bizim hasis otelci bize, amelelere yakışan ve bi. zim mazik midelerimize elverişli olmuyan yağlı et parçaları yi dirmek istediği zaman biraz etki san'atıma Mmüracaat ediyo- rum.. Mösyö lö Prensin ormanı kenarından geçerken geçit yer- lere birkaç tuzak kurardım; Prens hazretlerinin — pınarları kenarlarında dolaşırken balık hâvuzlarına birkaç olta sallan dırırdım, Şimdi ise çok şükür, gördü- günüz veçhile, keklik, adatav. şanı, sazanbalı ğı, yahut zargana gibi hopsi baki, hepsi besleyi- ci ve hastalara şila veren — ye- mekler için sıkıntı çekmiyoruz. — Ya şaraplar, şarabı. kim veriyor? Bunu da otelcimiz ol- malı? — Buna hem evet ve hem hayır derim! — Nasıl evet ve bayır? — © veriyor amma bu lüt- faundan haberi yok.. — Anlat, Musketon, sözlerin çÇok istiladelil.. — Öyledir, efendim; derbe- derliğim zamanında kısmetim karşıma bir İspanyol çıkarmıştı ki, birçok memleketler gezmiş ve o meyaânda yeni dünyayı da görmüştü. .. — Komidon ve gardropüze- rinde duran şişelerle yeni dün- yanın ne münasebeti var? — Sabrediniz. efendim, şeyin sırası gelecek. — Hakkın — var, seni d.nliyorum. — İspanyalının — maiyetinde bir de uşağı vardı ki, Meksi- kaya giderken beraber götür- müştü. Uşak benim memleket- lm olması ve tabiatlerimizin biribirine benzemesi sebebile çabucak arkadaş olduk. Bizim memleketliler her türlü avcılık- lara meraklı olduğumazdan © bana Pampas sahralarında yer- lilerin kaplan ve yaban boğa- larını adi bir ilmekle nasıl av- ladıklarını anlatırdı. Onaların yirmi yahut — ötuz adım mesaleye ipin ilmekli ucunu bu derece meharetle ata- bileceklerine evvelâ inanmamış- tım; fakat ispat karşısında sör- lerinin — doğruluğunu — tasdike mecbur olmuştum. Arkadaşım otuz adım kadar uzağa bir şişe koyarak elindeki ipin ilmekli ucunu her atışta tişecin boğazına geçirmişti. Bu- na ben de çalışmış olduğum- dan tabiatin bana vermiş 0'- duğu kabiliyet sayesinde bugün ilmiği istediğim adamın boy- nuna geçirebiliyorum. İşte böyle, anladınız mı, efen- dim? Bizim' otelcinin çok zen- gin bir kileri var ve anahtarını hiç yanındon ayırmaz; — ancak, bu kilerin bir tepe penceresi var. İşte bü tepe penceresinden kemendimi savuruyor ve iyi şa- rapların hangi — köşede bulun duğunu — bildiğim için çekip alıyorum. te, efendim, yeni dünya ile şua komodin ve gardrop üzerinde duran şişelerin müna- sebetini şimdi anlamışsınızdır. Şimdi, efendim, şarabımızı ta- dıip nasıl bulduğunuzü — söyler misiniz? — Teşekkür ederim, dor tum, teşekkür ederim; teessüfle söylerim ki, şimdi kahvaltı eb tim, Portos dedi ki: — Pekâlâ, Musketoo, — sen solrayı hazırla ve biz. kahvaltı ederken Dartanyan on günden- beri bizden ayrılalı başından her Musketon, | geçenleri anlatsın. — Memnuniyetle, diye Dar- tanyan cevap verdi. Portos — ile Musketon — iş- tahlı ve felâket zamanlarında insanları kardeş gibi tel z yapan bir dostlukla yemek yire lerken Dartanyan da Aramisin nasıl yaralanarak Krayokörde kaldığını, Amyende Atosu kal- pazanlıkla — ittiham eden dört kişt ile düello ederken nasıl bıraktığını, ve kendisinin İngi- tereye varabilmek için Koat dö Vardın vücudüne kılıcını niçin saplamağa mecbur oldur ğunu hikâye cetti. Fakat Dartanyanın söyliyebi- lecoği şeyler bundan iıııcni: yalnız ilâve olarak Büyük Bri- tanyadan gelirken dört mükem- mel at ğetirdiğini, bu atlardan biri kendisi ve birer tanesi de üç arkadaşları için olduğunu söyledi; 801 rtosa mahsus olan atın şimdi otel ahırında bulunduğunu da haber verdi. Bu esnada Planşe odaya gi- rerek atların iyice dinlenmiş olduklarını bildirmiş ve Klar- montta geceyi geçirmek müm- kün olabileceğini söylemişti. Dartanyan Portosun halini i mış olduğu ve diğer hakkında da malü- merakında bulun- yaralı arkadaşına Sonu var — mal için Halkevi köşesi 1 — 9/3/948 tarihine - rastlı- yan çarşal günü ressam B. Celâlin seri halindeki konfe> ransından ikincisi olan (16 met asırda İtalyan san'atı) mevzulu konferansı vardır. Bütün yurd- daşlar davetlidir. 2 — 11/3/938 cuma günü saat 18 de Erkek lisesi felsefe öğretmeni B. Kâzım Gürpınar tarafından (Gayri tabii ruhların başlıca sebepleri hakkında)mev- zulu bir konterans verilecektir. 3 — Ünlü Türk komutanı Atillânın büyük bir resmini sa- yın Başbakanımız ve saylavımız Celâl Bayar evimize gönder- miştir. Hergün öğleden itibaren yurddaşlara gösterilecektir. 4 — Evimiz salonunda her hafta perşembe günü akşam- ları saat 20 de bütün yurddaş- lara Karagöz oyunu vardır. P& rasız olan bu oyuna bütün yurddaşlar davetlidir. $ — Evimiz Spor kolu ko- mitesinin programlaştırılan spor harekâtının. 22 mayısta seçimi ve 29 mayıs pazar günü de stadyomda finali yapıla: caklır. Davetiyeler Halkevinden biz- zat müraçaat edenlere 1 mayus 938 tarihinden itibaren verile- cektir, Atletizm ( 100 ) ( 400 ) kaşular (800 ) (1500 ) (110 ) manitlı Disk, Gülle Tek adım, —uzun atlama $ ç » . Yüksek atlama Sırıkla yüksek atlama Balkan bayrak yarışı 400X4 bayrak yarışı Müsabıkların —1 nisandan 15 mayıs 938 tarihine kadar Halkevimize adlarını yazdırmar ları ve birer numara almaları Tâzımdır. Zanası TAMURLL S LN aa aelR aei Dr.Behçet Uz Çocuk hastalıkları mütehassısı Hastalarını 11,30 dan bire ka- dar Beyler sokağında Ahonk matbaası yanında kabul eder. Muayenehane telefonu 3990 Ev telefonu 2261 | dırılacakları bildirilmiştir. Oorsa 7-3.938 üzüm — satışları Ç Aba K. $. 263 İnhisar ida. 9 25 112 K. Taner 12 25 77 Alyoti bi. 12 43 M. Başikçi 9 50 37 J.TarantoM. 10 50 10 L. Galem. 13 75 | 342 Yekün | 234507 Eski Yekün 235049 Umum yekün Piyasa flatleri 7-3.938 çekirdeksiz orta Hiatleriz No: üzüm 11 50 12 00 12 50 13 S0 16 00 Zeytinyağı satışları Kilo — Alıcı K.S. K. S. 320380 Muh.Alıcı 26 75 35 Eski sat.ş Zahire salışları Ç. Cinsi K& KS 365 Buğday $ 75 197 KentPalamut 310 - 520 00 B. Pamuk 33 25 42 7 8 9 10 1 Belediye cezaları Yere tükürenler takip| ediliyor.. Şubat ayı içinde İzmirde 8 yangık 'olmuş ve "dirkel “tte iyece söndürülmüştür. 314 do- güm vak'ası için lohusalar ve 321 yaralı belediye sıhhi imdad otomobili ile hastaneye taşın- miştir. Bir &yda 157 kişi yere tükür- düğünden cezalandırılmıştır. Be- lediye reisliğinden zabıta baş âmirliğine verilen emirde yer- lere tükürenlerin şiddetle takip ve tecziye ediimeleri, bu çirkin ve fena usulün ortadaa kaldr rılması, yerlerde görülecek tü kürükler için 0 mıntaka âmir ve zabıta memurlarının çezalan- p bulundukları emlâk için kiracılarile konturat akd- etimiyen 86 kişi hakkında zabıt varakası tutulmuş, 710 — kişi belediye nizamlarına aykırı ha- reketlerinden muhtelif cezalara çarptırılmıştır. Bir ayda (14) kişi dilenirken görülerek âcizler evine gön- derilmiştir. İkincikânun —ayında dilenirken yakalananların mık- tarı 67 idi. Sıkı takip netice- sinde kaçak et satanlar çok azalmıştır, Üzeri açık görülen ve yinmiyecek halde — bulunan muhtelif gıda maddeleri bele- diye doktorlarının — raporlarile imha edilmiştir. Bir deveci öldü İzmir.Tire yolunda otomobil kazası İzmirden eşya yüklü olduğu balde Tireye gitmekte olan İz mir belediyesinde kayıdlı 539 sumaralı kamyon, şoför — Salih oğlu Memduh Konukun - idare- sinde Burgaz köyü civarında şose üzerinde deveci Kırşehirli İza oğlu Bektaşa çarpmış ve deveci ağır sürette — yaralan” Mıştır. Yaralı, Tire hastanesine kab dırılmış, fakat yaralarının - te. sirile ölmüştür. Şoför Memduh ile şoför muavini İzmirli Hasan oğlu İbrahim Tire zabıtasınca yakalanmış, adliyeye verilmiş- lerdir. Yere düşen parayı kapmıştı Kestane. pazarında Osman oğlu Müstafa, Mehmed - oğlu Mehmedin yolda düşürdüğü beş liraya sahip olmak istediğinden polisçe tutulmuştur. B. Kemal Kâmil . NASREDDİN HOCADAN | ah -3 iİret .— ektup Yazın: eyh lal'l_ Küşteri Istanbul radyo- sunda şarkı söylüyor Evet; ulema, vüzera, ukela hep burada, gündüzleri kahve- lerde: — Abhlâk bozulduş azizim, ahlâk bozuldu. Bir milletin ha- yatı ahlâkile kaimdir. Ahlâksız millet yaşamaz. Şu gençlere bakınız, hiç birisinde büyüğe itaat, küçüğe şefkat yok.. Varmı dans, var mı bar? Diye bar bar bağıran ahlâk uleması burada — tetebbuatla meşgul.. Maksat; şu ahlâkı if sad eden yerleri görerek halka ona göre öğüd vermeklil.. Ben bu mülâhazalarla meş- gül iken ansızın kulağıma giden bir def sesile kendime geldim. Meğer barın sahibi, müşterile- rine bir sürpriz. olmak Üüzore, Haaay Ey gönül çekmek gerektir yâr. Sabrımı çâk etti artık yarde Bir zamanlar memlekette göst Oynadı erbab-ı icad hayli isk. Mütemetlikten geçip ağyâre y Salih'im; bitmez mi sende fasi İş bulup kurtaldu artık Sıtkı Akıbet yırtıldı oaca derd-i Eski Valiler ziyaletler verir Ey Güleç; metrük mü kaldı lutf- Şimdi doktor Say'dır ancak 7 bu gece barın bir köşesine bir Karagöz perdesi — kurdurmuş. Perdede şem'a yanmış, oyun başlıyor. lı&lu ansızın söndü ve her- kes yanındaki yosma ile leb beleb perdeyi temaşaya başla- di. Ahlâk uleması da bittabi tetobbatı daha derinleştirmeğe koyuldular. Karanlıktan ürken Hafız Dur- muş telâşla sordu: Amanın gayrik, ne oluya?. — Korkma Hafız; şimdi Ka: ;::k_öı oynıyacak. Sen perdeye —Peki... Def sosleri arasında Hacivad göründü: Hak © nisyan perdesi isyan perdesi erip zıllu hayâl ân perdesi âr oldun gene H çançan pordesi Şükrü sürtmeden 'an perdesi bi: ihsan perdesi ikr-ü tahmid eyliyen Süretinde rü nümadır din-ü iman perdesi Giydirip külfahı ağyâre Külah daş zademiz Mevlevi etti cihanı martavalan perdesi Anmadan Ahmet Emini eylemem bir dem karar Top yatâğında ne hoştur şadr- 1 cünân perdesi Mestolup Öktem'li Haydar zeybek oynar caddede Saçları ak, gönlü gençtir; hür-i gılman perdesi Nuri Sıtkı, nerdesin; göster cemaki pükini #t Tekkeye hor bakma oğlum, etme küfran perdesi Çok yazık Zeynel Beşim Sun Atmıyor ervah-ı hâma şöyle tı: dilsiz olmuş, yazmıyor rpan perdesi Tak dedi Kânunusâni, pis Şubattan el'aman Nerde kaldın ey babarın ilki, Nisan perdesi Görmemek lâzmm bu şehrin ıztiraplı halini Ey Reig-i bolde; çektir. şı Karşıyâka beldesinde Kâni'dir Hep okur esnafı belde aşr-ı Şeytan perdesi sahipkıran kur'an perdesi Hale bak; arslan dolu İzmir vilâyet meclisi Büramı meclis değildir, pehlivânan perdesi Kavrmi fâsitten geçerken palpil Şo şoförler milletinden havtu "Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Allah eyvallah bizimdir ravz-ı *Karagöz perdeye atlar, — Hacivad; sizin evde radyo var mı?. —Karagözüm; neden sordun? — İstanbulu dinliyor musun? — Dinlemez —olur muyum Karagözüm?. Malüm a; bende- niz Bethofenin on sekizinci sere- nadından birşey anlamıyorum. — Öyle ise Kemal Küâmik den haberin vardır. — Ne gibi?, — Ayol, ten ne dikkatsiz şeymişsin?. Kemal Kâmil ha- nendelik yapıyor. — Nerede?, İstanbul radyosunda.. Se- ibi bilmiyenler varsa bu akşam radyolarını açıp öğren- sinler. Radyocu kız *burası İş. tanbul radyosu; muhterem din- leyiciler; şimdi Kemal Kâmil ve arkadaşlarını dinliyeceksiniz, dedikten sonra Kemal Kâmil başlıyor. — Allah, Allah... — Bunda Allahlık, Peygam- berlik birşey yok; bu akşam dikkat et, doğru söylemiyor: sam ben yarın gene buradayım. || —Sonu var — — Silâh taşıyanlar Bucada -yapılan silâh araştır- masında Hakkı — Yurdkorurda bir tabance, Aydınlı Kamberde bir bıçak, Manastırlı İdriste bir gama bulunmuştur. SÜYK D ieye , İ ve isimleri e yazıyoraz: * syon başlıyor lerzan perdesi Zülfikar, rızvan perdesi Nöbetçi Eczaneler aftalık cedvel Bir hafta sarlında geceleri mör betçi — bulunan günleri Pazartesi; Kemeraltnda — Şife; — Katataşla Santo; Keçecilerda Yeni K A SaL el ddK kemiz Ay- Salı: Kemeraltında Birlik; hda Güzelyalı; Tili . fade Aböücelüm arşambar ameraltında — Birlik! Kamati- mada Eşteli Kemarde —Ali Hayred- din, Eşrefpaşada Eştefpaşa. Perşembe: | Komeraltında Sıhlıat; K arataşta Santo; — Keçecilerde —Yeni — İzmir; =pıı-..ı. Asri; — Ayyuklada Güzelya- Cuma: Kemeraltında Şile; Tilkdilikte ikç Eşrofpaşada Eşrefpaşas Tüzk- a ÂAbdümelüm, — Cumartesi: Kemeralnada Hitat; elyalı, Türkpasarında -kiçeşmelikte — kiçeşmelik; Güzetyalı: Aark Alesn Pazar: Kemeraltında Şıhbal; Karanlir nadi Aıı—ıîıl:& Eşrefpaşi Ti SebU AAL TAN v Düğilemle YöKAZ eli Ça di