$ Mart Yıkık konağın masalı Vilâyetlerimizden — birisinde çok eski ve küçük bir kasaba» ek vardır ki örada ancak du- varları kalmış' olan eski ve yıs hakkında bir ma- ilir.... Zaten böyle küçük — ve oldukça tenha bir yerde sığınmış kalmış - olan memleketlerde, halkın zihni ma- sallara çok alışkındır; bir defa, bir seyahat münasebetile bura- ya uğramıştım; ve misafir oldu. gum evin sahbi bu bhikâyeyi baaa da anlatmıştı: . * Derebeylerinin büküm sür: düğü ve biribirlerile mütema- diyen —harp ettikleri eski ta- manlarda, bu vilâyette bir ta. kun çapülcu ve cilâli sürüleri: nin ayakları altında kalmıştı, Bu sürüler, her türlü kanun dü- şüncelerinden — âzade olarak, bastıkları yerleri yakarlar, ye karlar; - ve yükte hafif, fakat bahada ağır ne bulurlarsa alır- lar, giderlerdil.. İşte bu hallerin geçtiği za. manlarda, şimdi sade şu yıkık duvarları kalan eski sarayda da kuvvetl bir bey vardı. Bı bey son derecede zengin olduğu halde sırada hârbe gider ve akla, hayale sığmaz smle Üa İht'yarların an'attıklarına gö- ——RARA—<————; Sefalet çocuğu TRMRTATATA O RERN AA NML AAA YA EC MA RSENG CAT — ALAY VA FUN D GKEP CUUT — Eski bir masal — re, Cessrette Oonun derecesine waran yokmuş, ve Ayni zaman- da da son derecede iyi kalpli ve kuvvetliymişi Hatta - otuz gün ve otuz gece at üzerinde » inmemiş olduğu e, yorul- dum bile dememişi.. Harbi çok sever, ve hücum'arda çok güzel kumandalar verir, ve icabında en ön safta düşmana saldırır bir kahramanmış!. Nâsıl böyle olmasın ki, bü- yük sarayını ancak harp saye- sinde yapmış, sarayının içine sös, halı, altın ve gümüş ber ne koydaysa (ganaimden koy- muş, mahzenlerdeki küpleri de gene harp sayesinde altınla do durimuş ve nihayet... Bu civar: daki köylülere bu şöhret saye- sinde Bay kesilmişti. Gene ihtiyarların - rivayetine göre sarayındaki kıymetli halı ve çinilerin, altın ve gümüş eş- yanın haddi ve hesabı yokmuşkl Halbaki bu beyin gözünde bunların hepsinin kıymeti he- men biç olduğu halde, bahçe- sinde bulunan bir gül fidanının kıymeti son derecede büyüktül Ve beylik toprağı içindeki bü- tün halk bu ağacın bu derece kıymetine şaşıp kal:yordu; çün- kü bu ağaç, bu Edan bütün diğer ağaç vefidanların aksine olarak her mevsimde yaprak ve çiçek açıyor; ve kırmızı, be- yaz güllerile, bütün ağaçların saranıp solduğu bir mevsimde hoş bir manzara hasil ediyordu. Beyce bu fidânin kiymeti o kadar büyüktü ki, bülün zırh ve silâhlarını kuşanmış bir asş- ker, bülün sene bufidanın ba- şında nöbet bekl'yor, ve hemen senenin bir kaç mevsimind> beyliğn bütün köylerinde mü- madiler gezerek bu f.dandan tek bir çiçec koparan kimsenin hemen boynunun - vurulacağını ilân ediyorlardı. Ve... Bu fidanda bakiki bir sır vardı: Hiç bir kimse, ne ne de - sevgili ve bu ağacın nere- neye yaradığını, ve ne için bu kadar kıymetli olduğunu bilmiyorlardı. Yalnız beyia harplerden birii nerken bunu getir. mevsimi olmasına men dikilerek başına da — bir nöbetçi diki.diği vi biliyorlardı! * ** İşte bir sgene, münadi beyin —sonu 8 inci sahifede — Bir muhteriin çocukluğu meşhür. külüplerinden birisine de-üç- Amerikalı gelm'şti. Ba üç adam ayrı, ayrı yo'lardan geldikleri ha'da, iki — kıpıcının bekled ği büyük kapıya ayai saniyede gelmişler ve sıatlerini k biribirlerine “orrayt, işlerdi. Bunlar, Amerikanın meşhir ve maÜn zenginlerin- den. Krok, Lop, Vool idi ki, böylece her gün bu kulübe ayai dakikada gelirler, bir saat işleri için konuşarak sigara içerler ve bir saatte br parti Satranç oynarlar ve vakit ge- Tlince yani saat ikiyi vurunca hemea - kalkarlar ve işleri ba- şına giderlerdi. Bunlardan Krok büyük bir ticaretgâh olan Go!d and Stok müessesesi müdürü Lop barsada mühim bir mevki sahibi, Vod da Garp telgraf ittihadı şirketinda mühim bir mevkiü vardı. Vit Bunlar zeng'nliklerine rağmen Amerikalılar gibi fevkalâde ça- lışkan ve fikrli adımlar idiler, Bugün de - tanıdıklarına şöyle birer selâm - verip — sigaralarını içmeğe ve biribirlerile fevkalâde br dostlukla konuşmağa baş- ladılar. Ktrok, - cebinden bir gazete çıkararak: — Harekette bulunan iki şi- mendifer arasında telgraf mü- nasebeti tecrübesini duydunuz mu?. Lop: — Çok tuhaf olmuş, iki tren müsademe etmiştir. Dedi, Vod, gülerek: — Buna bir kaza demek lâ. zım. Çünkü fikir çok güzel ol- duğu gibi, olmaz bir şey de değildir. Dedi. Lop: — Hem bunu düşünen —x Kır çocuğu ve iki arkadaşı SSRIZ idollanda edebiyatından ——— Ihlamur çiçeğinin arzusu Büyük caddenin hemen ya: mında, küçük gölün kenarında bir ihlamur ağıcı bulunuyordu, etrafında 'bir çok otlar ve f.dan- lar rasgele çıkmıs ve küçük çoban yollarını tamamile ört- üş idi. : bu ağaca (Ihlamur SAAYI| ni vermişlerdi, çüne kü bu ağaç kendileri için en güul bir yer ve ikametgâh idi, azları üzerine gözel güzel yus vacıklar yapmışlar ve ailece oturmakta idiler. Yazn sonuna doğru, ıhlamur saraylı en güzel bir bal almıştı; çünkü ağacın her taralı ççek- lerle dolmuştu. Bunların i: en güzeli küç'ik bir ç çek i buna kuşlar (.hlamurcuk) ismini vermişlerdi. Vakıa bu küçük ççeğin bütün hemşireleri de güzeldi, fakat hiç birisi onun kadar güzel değildi. Soluk ye şil renkte olan elbisesi a kadar ü ü ki s gırcık kış- lari- -âdetleri veç! * yanına yaklaşmağa cesiret edemezlerdi Talamurun yeri yüksek ve çok güzel bir manzaraya malikti; ormamın uzun ve - derin yolla- tını görmekten biktiği vakit, beyaz — bulutcuklarıa süslenen mavi göğe bakar idi. Bazı defe alar, karabulutların geçerken düşürdükleri iri yağmur tanele- rinden çok korkar idi; fakat hemen yanında - bulunan yap- görmek ve gezmek! Bu emel, vakın doğru ve haklı bir istek değildi. Hemen her gün, dostu kır- langıçtan, — kendini kanadları Üstüne alarak meçhul yerlerde gezdirmesini rica eder; bu ricâa- aa gra ile kelebeklere, kar nadlı. böceklere bile tekrar eder dururdu. Bir akşam, hatta gecekuşundan da böyle bir rica- da bulunmuş, fakat bundan da hep ötekiler gibi kendisine hiç bir suretle yardım edemiyeceğ! cevabını almıştı. Nhayet bir gün, rüzgârın inliyerek ge'mekte — olduğunu hisetti, Ve: *Çok yerler - gören ve gezen bu rüzgâr elbet be- mim yanıma da gelecektir. O her halde bana yardım ederl, Dedi. - n Rüzgar oraya geldiği — vakit, tihlamurcuğu mahzun gördü, ve: *Sevgil. Ihlamurcuk, nen var? Diye sordu. Ihlamurcuk, bunun üzerine bütün sıkıntılarını, e'emlerini anlattı, ve kend sini bu sıkıntı- lardan kurtarmasını rica etti, Rüzgâr, merhamete geldi, fakat vaz fesini de unutmadı: — Azizim Ihlamurcuk! Dedi. Benimle beraber geldizten sonra çok pişman o'acaksın... Çünkü hiç bir yer, senin yerin kadar güzel değildir! Bu nasihat üzerine, Ihlamur- rakları onu saklıyacak kadar İcuk o kadar mahzunlaştı ki, rüz- geniş ve iyi idiler. gâr dayanamıyarak, kuvvetli bir Ihlamurun bu yaşayışını gören| eşmekle onun emeline hizmet herkes onu çok mesut ve bah- tiyar sanır değil mi?, Heyhatl Kendisi hiçte bu fikirde de- ğgildi. O her vakit ayni olan bu hayatından hiç memnun olmu- yordu. ÖOnun bir maksadı vardı: Burasını terke'mek ve âlemi çok geaç bir çocuk olup, Mel- fisdeki tecrübenin kaza ile ne- ticelenmesi üzerine kumpanya tarafından hizmetine — nihayet verilmiştir. Vod, alâkadar bir surette: — Siz bu çocuğun ismini bil yor musunuz?. Diye sordu, — İsmi Ed'sondur. Şimdiki ha'de o1 beşinci caddede "Gros- Strit, de oluruyor; ve memur larımdan birisi de çok aziz dostudur! Krok ve Vod ayai tavırla cebleridden cüzdanlarını çıka- rarak arkadaşlarının söylemiş olduğu adresi yazdılar. Sonra, Vod: — İsmi hatırda tutulacak bir isimdir bu zannederim. Dedi. Bu esnada saat biri çaldı ve üç zengin oyun masasına doğ- ruldular ki bu masa sade on- lara mâhsus ve kâğıdlar üze- rinde dünden bırakıldığı gibi etti, bütün ağaç şiddetle bir sarsıldı ve İhlamurcuk dalından koparak havaya uçtul — Oh, dedi. Artık serbes- tim, hürüml.. Rüzgâr onu havada bir iki dolaştırdıktan — sonra, — otların durmakıa idi 'Tam bir saat sonra, zenginler kulübten çıkarak — işleri başına döndüler. Krok — yazıhanesine geldiği vakit “Hat carileri gös terici makine,nin tam iş görü- leceği sırada bozulduğunu gö- rüsce hemen bu işi Toma Edisona yaptırmağı düşindü. — Hemen Edisonu bana ge- tirsinler.. Adres budur; bu ço- cuğu hüsrü suretle idareye ge. tirerek kendisine mühim bir makine tamir ettirilecıği — söy- lensin... Va muvaffık - olduğu halde bol pıra verileceğini de söylesinler... Dedi. Yarım sanat soara, Edison mak neyi tetk k etmiş ve Onu kolayca işliyecek hale koymuş'u. Halb bu makine karışık ve mar fetli bir şey olduğu gibi öyle her yazıhaneye girecek derecede çok ve ucuz değildi, Ertesi gün, kulüpte siğara zamanında Grok bu meseleyi . Çalışmak... — — Sevgili çocuklarım! Ömrünü- zün en mesut bir zamanında bulunuyorsunuz; yani, oynayıp, gülüyorsunuz; fakat bir gün gelecektir. ki, böylece mesut olmanın o kadar kolay olma: dığını göreceksiniz. Fakat büs- bütün bedbaht olmamak ister misiniz?. Banun için ise, ancak iki şey, yalaız iki sade şey lâzımdır: Sevmek ve çalışmak. Sizi sevenleri seviniz; ailenizi, validenizi mümkün olduğu ka- dar seviniz... Ve sonra - çalışınız! Şimdiki halde, çocukken tahsile, adam olmağa çalışınız; ve çalı: k, Öğ etmenlerinizi memn tti ğiniz vakit, kendinizi daha ra» hat, daha keyifli bulmuyor musunuz?.. Ve böylece daha şevkli olarak oyaamıyor. musu- tuz?.. İşte bunun için daima çalışınız, ve vedanınızı o va. kittir ki o kadar daha müşte- rih bulacaksız! V.cdan müsterih olduğu vakit, insan o kadar daha mesut olur, Ve bu sebeple tamamile bed- baht olmamak kolayını bulmuş olursunuzl. Viktor Hugo — üstüne bırak verdi. Ihlamurcuk burada çok bilmed ği şeyler gördü. Fakat öğleye doğru, büyük bir sümüklü böceğin boynuzlarım dikmiş bir halde kendisine doğru ge'mekte ol- -Soun 8 inci sahifede — Yullat Çocuk yozıları Yaşasın Kızılay Bir gün bir büyükanne ile küçük Tekin arasında şöyle bir konuşma oldu: — Büyüsanne, yuvasz yok- sullar nerede oturuyor, bana anatır. m'sın? — Yavrum Tekin, yoksullar: dan bir kısm'nin babaları şehid olmuş, bazıları da ihtiyardır. Bunların da çoğu ölür! — Vah, vah. Oaların evleri yoktur. Değil m?. Büyükanne — Çoğunun yok- tur. Ya bir kovukta, yahud saçak, köprü altlarında barı- nırlar. — N> kadar yazk. Büyük: anne, onlar bu soğukta üşü- mezler mi? — Üşümezler olur mu? Fa- kat ne yapsınlar! — Hastalanırlarsa ne yapar lar?. — Yavrum yoksullara, öksüz. lere yardım edecek - kurumlar. mız vazdır; bunların başında., Küçük Tekin birden yerinden fırladı ve: — Aklıma geldi büyükanne, bunların başında Kızılay kürü- mu vardır. Dedi ve sesinin bütün kuwe vetile: — Yaşasın Kizilay. Yaşatın Kızılayl. Diye bağırdı: Şükran Ben'toğlta İzmir Hütimiyeti Mik Üye okulu sinif 4 ten — elki sevimli kardeş — — — Köpek, zeki, sadık, vefakâr bir mahlüktur. Bilirsiniz ki, kö pekler muhtelif cinslere ayrılırlar. Bunlar arasında, av, zabıta köpeklerile karlı dağlarda kaybedilmiş yolcuları kurtaran, buzlar üzerinde kızak çeken köpekler, muhalız kökekler çok sevilir. Fakat bu meyanda küçük ve muhtelif cinslerdeki süs, salan köpekleri de çok alâka görürler. İşte size bunlardan bir çiftl. Sahipleri onları çocukları gibi giydirmişler, kordelâlara boğmuş: lar, hatta ayaklarına güzel şeyler değl m arkadışlarına aalaltı; ve çocu- ğun ustalığına karşı hayretini saklamadı. Bugün Lop ta idaresine ge- diği vakit ilk emri şu oldu: — Hemen Edisonu bana ge- tiriniz.. İşte adresi budar; çok mühim ve fayda'ı bir İş için kendisini ist yorum! Fakir otelinden bug'in de arad klarını görünce Edison gö- lümsemekten kendini alamadı. Ve: — Dastumun hakkı var di- yeceğim geliyor? N vyorkta da tanınmağa başladım mı acaba?. Dedi, Ve kendisini — isted k'eri idareye gitti. Lop kend sini hemen buzuruna kabul ett: — Genç dostum, dedi. S zin dün tamir ettiğniz makineyi bliyorum. Benim de böyle bir makınem var, tamire muhtaçtır. Edison kendisine gös'erilen makineyr şöylece tetkik ettik- ten sonr>: gıtik bile geç rmişler.. Ne afacan, fakat ne — Bu mak.nonin her şeyi yerli yerindedir. Mükemmel su- rette işliyebilir.. Dedi. — Fakat bu çok can sıkan bir makinedr! Genç Edison: — Neden? D ye sormaktan kendini alamadı; — Çünkü sizin teamirinize her zamaa muhtaç bulunacbğ m, Bu tuhaf ve hoş müşterisi karşısında cesaret bulan Edison: — Eakat, ded. Bunun çaresi kolay. Sz isterseniz, ben bu âletleri öyle bir korum ki en ufak — tahavv: hiç vakit kaybetmeden bir kâğıda tabeder. , Lop, bu teklifi memsuniyetle kıbulp etti. SAT Bından bir kaç gün sonra kulüpte Lap iki arkadaşına: — Ed so w ben de getirttim, Faka: bozuk olmiyan âleti ta- mir için değil, yeni bir makine yapması için.. - Bu çocuk istik- balde çok büyük bir adam ola- cak.. Dedi. —.Soıııır-f di