96 Şobst A ae e eee el BAD KADİM TARİHE MÜSTELVİ’) TAPRIRA T Süleyman Peygamberin Aşkı Yezan: A. Kuprin Bu devirde Oziris mabedi, yüksek bir dağın tepesinde ve meskün yerlerden alâkasını kes- miş bir vaziyette idi. Filistin ve Mısır bükümdarlarının daima büyük hediyelerini almış ve bu suretle çok zenagindi. Servet ve — mücevherlerini, bazı dini kıymeti haiz batırâla- rını saklamak üzere mabedin bir çok kalın duvarlı ve gizli hücre ve odaları vardı. En z'yade mahrem addedilen küçük ve dört köşeli bir odada kraliçe Asti yatıyordu. Doğru- dan doğruya vazeden başrahibi gören bir pencere vardı. Bu pencere halkın gözünden kalın perdelerle gizlenmişti. Bu - se- beple kraliçeyi h'ç bir kimse görmediği halde, kraliçe ma- bedde olan, biten herşeyi ol- duğu yerden görebilirdi. Asti, ince ipekten ve bâaştan başa a'tın kılaptan ile işlenmiş bir elbiseden başka bir şey göymiyordu. Bu ince elb'se al- tında kraliçenin güzel vücudü çıplak im'ş gbi görünüyordu. Kraliçenin gerdanında gayet kıymetli ve mukaddes br ger danlık vardı. Kraliçe, Süleyman peygamberin bu y.kıcı ve yoe- rucu aşkından bir müddet için bu m>bede iltca etmiş bulu. nuyordu. Bu güzel kadın, şimdi hayatını bu eski mabede vak- fetmiş, İzis mabudesini tem- sil ediyordu. Kraliçe, bu hayattan da bık: mış gibi idi. Kudüsten gelen haberler hiç hoşuna — gitmiyor- du. Saray dostlerı, çocukları artık gözürün önünden — gitmi- yordu, Çeviren: Adam Hasib Adamoğlu Süleyman peygamberin dağ başında mabette bulunan karısı Astinin bir macerası... — ee e— Mabedde geçen münzevi ha- yat onda derin bir erkek ihti- yacı husule getrmişti. Genç ve güzel bir erkek gördüğü za- man ruhunun titreciğini hissedi- yordu. Mabedin geuç ve dinç rabip> leri, bu genç, güzel kraliçenin üzerine titriyorlar, fakat 'en derin bir hürmetle muamele ediyorlardı. Bu genç rahiplere kraliçe -belki de yüksek mevkii- nin icbarile- h ssizlik gösteri- yordu! İnkâr kabil değildir ki, kraliçe Astinin kalbinin sultanı gene Beni İsrailin hükümdar ve peygamberi Süleymandı. — Bir zamanlar, bıktığı bu sima, şm- Bazan o kadar asabileş yordu ki, ma'yetine hemen Lübaan sara- yına götürülmesini emredecek gibi oluyozdu. Süleynan peygamber bir va- kitler kraliçe Astyi görmek üzere bu mabede gel yo du. Süleyman Peygamber her geli- şinde mabede bir çok kıymet tar hediyeler veriyordu. Fak epeyce zamandanberi Süleyman Peygamberin mabede geldiği yoktu. Astinin hususi hücres n deki Süleymanın yatağı, vakil- ler vardı ki boş duruyordu. Kralçe, bu geceki - üyinde perde arkasından cemaati sey- rediyordu. Cemaat arasında sa- ray erkâaından bir çoğa vardı. Generallerden bazıları — göze çarpıyordu. Argovya beyi Ben gever, kralın kızı -Basenas - ile evlenmiş olan Ahim hemen h- men gözünün önündeydi. Kralın dostlarından Zobof; Sü eyma- nin kardeşi, Davudan ilk kar- | yen di onun hayalinden ç kımıyordul | sından diğer bir oğlu olan Do- lufo da mabedde idi, Kral'çenin gözleri birdenbire Eliaf üzerinde durdu; Eliaf sa- ray Askerlerinden genç ve çok gözel bir zabit idi. Kraliçe, bu genç adam üzerinden gözlerini uzunca bir. müddet çekmeğe muvalffak olamadı. Kraliçe, bu genç ve güzel adam — üözerine niç'n bu kadar dikkatle baktı gını, bu hain nasıl bir his ve arzudan doğduğunu çok - iyi biliyordu. Perdeyi bir az ara- lıklıyan — beyaz eli, — denizden çıkarılmış bir balık gibi titriyordu. Evet, bü genç ve güzel za- bit, Eliaf kraliçenin sinirlerine bâkim olamadığı (htiraslı bir gecesinden mükemmel — surette ve sabahlara kadar müstefit olmuş b'r bahtiyar idil. Kraliçe, o buhranlı, o fırtina- h ve çok günahlı gecen'n sa- bahı, yorgun fakat — şuurüuna malik olsrak uyandığı zaman genç Elafı huzurundan kov- muştu. Fakat o zamandanberi de bu genç inç “zabiti har yalinden, & önünden uzaklaştırmağa muvaffak olamı- yordu. Kraliçe, gözlerini cemaat ara- sındaki: Eliafdan ağırlıkla çe kerken, kendinden geçen, şuu- rundan mahrum olur. gibi bir hareketle gerindi ve perdenin arkasından baygın, ağdalı bir sesle: — Hep'niz dışarı çıkınız! Sen Konsay, saray muhaf zlarından Eliafa yan ma gelmesini söyle! Dedi. - Sonu varuı - Ağahan, doksan yaşındaki anasını Bağdatta gömdü Bu kadın ve islâm tarihinin meşhur sahifeleri üzerinde bir Fransız mecmuasının neşrıyatı Şa satırları bir. VFransız mecmuasında okuduak: Müslüman preaslerinin en çok garplı ve bilhassa Parişli olanı Ağahan, bu defa doksan ya- şında bulunan annesini Bağ- dadda gömmüştür. Bu kadın, İmamı İsmail ailesine mensuptur. Bunün kabası da doğrudan doğruya, hazreti Ali ahfadından gelen Caferi Sadıktır. Hazreti Alııın' peygamberin damadı olduğunu eyvelâ söyli: yelim. Şu halde — Ağahanın annesi Begum Alishak İsm: mezhebinin riyaseti ruhaniyesini ifa etmekteydi. Ağahandan bahsedildiği zaman akl mıza Avrupa merkez- lerindeki büyük koşular gelir. Fakat, asıl alâkamızı çeken da onun ara sıra Cemiyeti Akvam encümenlerine riyaset etmesidir. ümanlar kabul edild ğini de hut dayarız. Ağahanın — mezhebine dair bir fikir vermek için Ş menşelerine kadar çıkmak lâ- zandır. Hazreti Mubammed. öle düğü zaman erkek evlâd bırak- mamıştır. Yalnız Fatıma adında bir kızı vardı. Bu kız da Ebu Taibin oğlu Ali ile evliydi. Ali, Muhammedin silâh arka- dası ve herkesten önce, Bida Ağahan, Mısırda medreseleri ziyarette dinini kabul edenlerdendi. Bi- naenaleyh halifeliğe onun geç- mesi Jâzımdı. Kadınlar, — galiplerin harem dairelerine sevkedildi. Bu hâ- diseden sonra şiilik İslâm dinine girmiş bulundu. İs'âmlar ikiye ayrıldı: Süoniler ve şi'ler. Birin cileri Türkler ve Araplar teşkil ettiler. İkincileri ise, İranlılar. Şilik İranın milli bir dni oldu. Ali, Hasaın ve Hüseyin Peygamber olarak kabul olun: du. İranda el'an bu mezhep yaşamaktadır ki, onun nazarında Ali. Allahtır. Hicretim yüz kuk sekizinci yılında İsmailiye mezhebi kuruk muştur. Yukarıda da yazdığımız gibi Ağahanın anoesi, bu mer- hebin ssisi olan İmamı İsmail sindendir. İsmailiye — mezhebi salikleri İranda, Suriyede, Hindistanda, Arabistanda geniş propaganda- lar yaptılar. (Şeyhülcebe:) adını verdikeri — reislerile İsmailiye mezhebinden gelen mezhepler meselâ Dü-ziler, Vehabiler hep bu din tarihi içinde mütalea oldumalıdır. Son günlerde ismi çok söylenen İbnissuud Veha- blerin sultanıdır. biğım — dünyasında dajma (e vfatte 1 Parisin altında yatan milyar- larca servetler Buradaki boş makine ve masaları derhal memurlar dolduracak Şımdıden erzak bile hazırlanmıştır |HARPTE Koca kapı, apı, kü- çük bir anah- tarla hemen açılıverdi Avrupanın meşhur müellifle- rinden Avusturyalı Stefan Stva- | ink; Pariste Fransız devlet ban- Ükasının yeni yaptırmış olduğu un hazinesini gezmiş ve gör düklerini bir. kaç makale ile yazm ştır. Bu makaleleri hulâsa | ederek aşağıya yazıyoruz. Müsllif diyor ki: * Parisn Monpenie — veya- hud da, Ru de Petihun cadde- lerinden hergün geçenler; bu caddelerin altında, dünyanın; henüz görmediği, demir, çelik ve çimentodan yapılmış bir bi- navtn kurulmuş olduğunu — hiç bilmezler. Fransız — devlet bınkııımn. bir harp vukuunda, milyarlara varan altınlarını korumak - için yaptırdığı bu hazine, yirmi beş metre derinliğindedir. Yetmiş beş santim kalınlı- ğgında bir çelik levha ile kap- lanmış büyük bir kapının önün- de bulunuyorum. Bu — kapının, nasıl açılacağını görmek - isti- yorum, Meğer, ufak bir anah- tar, bu kapıyı, bir saaiyede ve akla gelmiyen bir kolaylık ve süratle açmağa kâfi geliyormuş! Medeniyet âleminin kurulu- şundanberi; biri, diğerinin te- mini için lâzım olan üç maden, burada arkadaşlık ediyorlar: De- mir ve çelik, altına bekçilik et- mekte ve bütün kuvvetlerini burada göstermektedirler.. Meıdıvenlen. duvarları, 2e- arı baştanbaşa altın hazinesinin merdivenlerin- den iniyoruz. Hava, tepemizde dolaşan milyonların teneffüs et- tikleri havadan çok daha te- miz. Koridorlar, güneş derece- sinde ziya veren elektrikli lâm- balarla aydınlanıyor.. Sekiz, on metre ka'ınlığnda yapılmış du- varlara gömülü çelk ve muaz zam kasalar, altınlarla dolu.. Üç yüz kişi alacak ve bunların; yemık içmek, vatmak, banyo sad f edilmekte ocan lııııılıyı mezbebi sâlikleri, daima şil imanına ve İsmailiye tari sadık kalmışlardır. Binaenaleyh resmini — seyrettiğiniz. Ağahan bu mezhebin şimdi yegâne reisi bulunmaktadır. Fakat mesele böyle olmadı. İranl ların Ali tarafını — iltizam etmelerine rağınen Araplar Ha- Tifeliğe onun geçmesini isteme- diler. Ancak Muhammedin ölü- Münden yirmi üç yıl — sonradır ki damadı Ali onun makamını işgal edebildi. Bu makama geçmek meselesi Pek te kolay olmadı. Bir yıl süren kanlı — muharebelerden sonra muhalifler ancak onun hılâfet davasını kabul ettiler, Bu muharebelerdeki şecaatine hayran kalan taraftarları Haz- Teti Aliye Allahın arslanı adını koydular, llk hükümetini Küfede kuran l Alinin çok ümid bağladığı hi- lâfeti pek çabuk söndü. Bir Paristen bir manzara almak gibi ihtiyaçlarını ve ça- lışma yerlerini temin edecek derecede büyük yapılmış olan bu çelik binanın orta katın dayız. Hindistanda Mandras mabe- dini andıran, geniş bir salonun di. 'Bu salouda yüz lerce yazı makinesi ve mükem- mel yerleştirilmiş masalar göze çarpıyor. Bu —manzara; insana, memurları yemeğe çıkmış veya- hut grev yapmış bir bankada bulunduğu kanaatini veriyor. Ne masaların üstünde ve ne de bir yerde tozun zerresi var. Bana delâlet eden muhafızlar, kafamda yerleşen istifhamı sez- diler ve beni daha fazla düşünm dürmek istemiyerek izahat ver- diler: — Bu gördüğünüz salon, bir harb vukuunda, Fransız devlet bankasında şimdi çalışmakta olan memurlarla bir anda do- lacak ve Paris altüst olsa bile, bankanın faaliyetine bir dakika için olsun sekte gelmiyecektir. Yer altında bulunan ve hiç bir veçhile zaptı kabil olmadığı gibi, en ağır tahrip bombala- rından bile zerre kadar kork- mıyan bu binada, üçyüz memur ve müstahdemi seksen gün iaşe edecek, çok taze erzak, daima mevcuttur. Bozulmuş havayı, hava mütemadiyon — değiştire- cek, su verecek, — mükemmel tertibat, tesisat ve elektrik is- ti edecek makineler vârdır. Muhabereye — gelince, bunu temin için de, fennin her türlü vasıtaları mevc'ıddur. kapısı a çok saf gün Küfedeki büyük camiin merdivenlerinden — çıkarken bir harici tarafından öldürüldü. Bu katle sebep, hilâfet varislerini ortadan kaldırmak ve bu sw retle-memleket dahilinde uzun zamandan beri cereyan etmekte olan münazaalara nihayet ver- mekti. Hazreti Alinin Fatma ile olan izdivacından Hahsan ve Hüse- yin isimli iki oğlu dünyaya geldi. Babasına aid bütün hak- lardan vazgeçen yumuşak tabir atli ve iyi huylu Hasan, bizzat kendi karısı tarafından zehir lendi. Bu katil meselesi yeniden dahili harbe vesile oldu. Alinin ikinci oğlu Hüseyin düşmanlarla babası gibi cesurane çÇarpıştı. Lâkin Kerbelâ çölünde ailesile birlikte düşman (Yezid) tarafın- dan çevrildi. Bütün — arkadaş- larını ve kendisini kanlı bir şekilde öldürdüler, Bu katliamda ancak çocuklarla güzel kadınlar kurtuldu. Duvarları ayna gibi parlıyan ve şimdi bile rutubelten eser göstermiyen bu çelik ve muh- teşem bina, anladım ki, Parisin ortasında kurulmuş bir tahte- bahir vazifesini görmeğe âma- de bulunuyor. Mihmandarlarımın — 5ö ledik. leri gibi, bir harp vukuunda, Bank dö Frsns memurları, bir anda buraya naklimekân ede- cekler ve her tehlikeden âzade bir şekilde vazifelerine devam eyl yeceklerdir. Muhasipler hes saplarile meşgul olacaklar, dak- tilolar çalışacak, çekler dolacak ve dünyada kıyamet kopsa, bu binada çalışanların kılına bile zarar gelmiyecektir. Parisin üstünde kanlar göv: deyi götürse, bu kanların bir damlası bile buraya akmıyacak, lar biribirini yese, bu de- mir ve çelik manzumenin —Sw kinleri, sulh ve müsalemet için- de bulunacaklardır. Körler konseri Sağır, dilsiz ve körler mücs- sesesinin yıllık konseri pazar günü saat on yedide Halkevi salonunda verilecektir. Bundan evelki yıllarda da büyük bir zevk ve derin bir alâka ile dinlediğimiz genç san'a'kârları bu yıl da — dinlyebileceğimiz içn memnun olmaktayız. Borsa 25.2.938 üzüm satışları C. Aha K. S. 190 Ü. Kurumu 12 75 145 İnbisar ida. 8 95 K. Taner 13 25 80 M.).Taranto 12 50 S2 Vitel 13 25 38 P. Paci 13 S0 23 Alyoti bi. 14 23 Akseki ban. 15 SO0 22 Paterson 12 75 668 — Yekün 30281 Eski yekün 230949 Umum yekün Piyasa- Hatlor! 25-2-938 çekirdeksiz üzüm orta F ıtleri: No: K. 8. 14 SO 13 14 17 13 25 13 S0 14 16 12 75 12 25 12 75 13 25 10 14 50 ı 16 50 Zahire satışları Ç. — Cinsi K. S. 72 Buğday 8 Çavdar 13 Nohut 6K.D. 24 Fasulye ippos M. Z. 00 Kent Palamut 312 B. Pamuk 36 Toa.P..çekır.