Mi dt 'vEe Bir düşünce... Ve bir anlayış. Her taraf karla örtülü. Su bunet sıfırın altında on yedi, Vakit neredeyse gece yarısına yaklaşacak... Odamda sobanın karşısına oturmuş, buğulanan camlarda titreşen — kızıllıkları seyrediyorum, Açık bıraktığım radyoda güzel bir vals başladı. Gayri ihtiyart kendimi bu mu- sikiye verdim, Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Fakat dalgın düşincelerden kurtulup kendimi yokladığım zaman bam- başka bir haleti ruhiye içinde bulunduğumu farkettim. Fikrim tek bir mefhum üze- rinde toplanmıştı: Aşk... Evet aşk nedir? Geçen asırlarda bazı alimlerin hayat hakkında söyledikleri gibi ajk ta fizik ve kimya düsturlarile izah edile- bilr mi? Yoksa aşk amiyane manasiyle hiç farkında olmadan kalpten kalbe akan ve düştüğü yeri yakan ve bazan yaratan bir ateş midir? Ve en nihayet aşk insan dediğimiz bir nev'in bakası için, hayvan gibi iki iwücudün biribirine temas etme- sini saklıyarak örten bir perde midir?. Belki... Evet belki diyorum. Çünkü “hayatta gördüğüm bütün hâdi- seler bana bunu isbat etmek- ten başka bir işe yaramıyorlar. , Çok samimi bir arkadaşım vardı. Onunla adeta can ciğer gibiydik.. Bu arkadaş çok gü- ” Wrüılı sevişiyordu. - Fliç güğ Bilmem ki birbirlerinin isimlerini ağızlarından işitme- miş olayım. Har zaman bera- ber gezerler ve yine her zaman ezelt aşklarından bahsederlerdi. Biri diğeri, diğeri biri için ya- gıyordu. Nihayet onlar evlendi- ler. İlk günler onların saadetine ben bile imrendim. Fakat ara- dan çok zaman geçmedi. Uzun müddet — düğümlenip — kalmış olan ihtiraslar, heyecanlar yıvaş yavaş çözüldü.Biribirletine karşı daha lâkayt kaldılar. Kusurla- rını biribirlerinin yüzlerine söy- Temekten çekinmediler.N hayet.. İşte bepsi bu kadar.. Bir aşk < da böyle bitmiş oldu. Aşk di- yorum. Yanlış kü bu vak'a denilen şeyin iki ayrı cins vü- cutta müsbet ve menfi elekt ik möronlarile —yüklü hücrelerin biribirini çekmesinden başka bir şey olmadığını hatırlattı, *Prosper Mörim&te,nin “Kar- men, adlı kitabında rastlamış- tım. Bu muharrir ve arkeolog Karmen'ine “Palladas, dan al- dığı şu cümlelerle başlıyar: “Her kadın - hırçındır, bü- nünla beraber onların her biri« nin bana zevk — verebilecek iki hoş saati vardır ki, bunlardan birisini onların yatak odasında, diğerini de onların ölümünde, 'h'.lı'd- kurtulurken yaşarım., “Aşkın timsali olarak kabul miz kadını düşünüyorum. Oau *Palladas,ın dediği gibi *hirçın, olarak - tavsif etmek daha doğru olacak. Çünkü insan, şuurundan harice çıkıp ta sinizlerinin esiri olduğu zaman ancık âşk olal Yani aşk denilen mefhumu biz onlarda görmüş o'uruz. Kadın madamki ibtirasın membadır, o halde sonu hırçın kelımesinden başka ne ile isimlend rebil riz. Gençlere bakıyorum. Bir kıs- K şeyi terketmiş, Yazan: Erol Tekin heveslerini unutmuş, hir hayalin ardından günlerce koşuyor. Bir kısmı sevemediğinden şikâyet- çi.. Yeni çiçeklenmeğe başlıyan ruhuna bir bahar arıyo. Bi miyor ki aradan zaman geçip arkasına bakacak olursa boşu boşuna geçen, bir ülkü peşin- de koşmıyan gençliğine doya doya ağlıyacak ve onların bir rüyadan başka bir şey olma- dığını görecektir. Şu halde “plâtonik, aşk ne- dir?. Acaba - Tasavvuf kısmı bir tarafa bırakılırsa - dünya yüzünde böyle bir aşk mevcut mudur?. Bir kısım kimselerin buna evet cevabını - verecekle rini zannediyorum. Fakat unut- mamalı ki bu aşkın ilk şartı: *“Oadan hiç bir şey istememek, daima onu düşünmek ve onun için yaşamaktır., Şu halde iki taraftan biri ancık diğerini sev- mediği takdirde plâtonik aşk vücude gelebilir. O da bir müd det için.. Hayat neyi unuttur- maz ki.. Sevilmiyen bu sefer kend'sini 'seven yeni bir'sini bur lur. Öbürünü hatı: bile bu ancak evelce dizginleri sıkı tu- tulmuş olan ihtirasların boşan- masından ibarettir. Vuslat plâ- tonik aşkı öldüren ilk ve son kat'? merbaledr. Şiirlerinde bir alev kadar yakıcı ve hassas Fuzuli acaba Leylâsına malık olabilseydi bize o0 meşhur şa- keserini' verebilir. miyd.?. Bu su- alo yapılacak ilk hareket şüpbe- siz ki tereddütlür. İşte soğuk bir kış gününde, dünyanın meçhul bir yerinden çalınan güzel bir valsın yarat- tığı düşünceler.. Belki de bir vesvese... Ankara 30/1/938 Sevginin sesinden Güneş; ufukta - kapkızıl bir tepsi gibi yavaş yıvaş mavile- şen dağların ardıaa gömülmek üzere... Söğütlerin bükülen dal- ları berrak suda esmerleşen akisler bırakıyor. Sular erguvanlaşmada... Hafif bir vüzgâr es'yor.. Kö- Çük derecğin kenarında, yeş | çemenler Üüzerinde iki gölge kıpırd yor... Sevişen iki gölge... Titreşen ergüvan renkli suyun berrak bağrında beyaz bir N» lüfer, cereyana kendini kaptırmış kararsızık içinde çırpınıyor.. Sah'lde kıpırdıyan iki gö.genin kalb: de ihtiras ve korsu ara- sında bucalayıp duruyor... Benim kalb.m de bu beyaz nilâfer gibi temiz ve saf... Aş kımda ne ihtıras, ne korku var. Yalnız ben, sevginin kararsı: içinde çabalıyorum. Acal yorum, o bana gelecek m?, * .. Sevgilim ağlama... Gel sana kümral saçlarımla, etrafa ışık saçan bir taç öre- yim... Pembe yanaklarında ya- kamazlanan iılık göz yaşların toprağa düşmesin... Sevgili,.. İşte biz de bir damla göz yaşı gibi doymıyan- toprakların koyu karanlığında eriy.p, kay- bolıcağız... Yalnız, kalplerdeki aşklar ve gözerdeki sevgi ışıkları baki kalacaktır.... ; Zerrin Meriç Halk, yeni kanunu- sevp, * ülküm Şahlanan bir benliğim, haykıran bir viedanım.. Sade, hakka, acuna, varlığadır. “inan, ım, Çeviremez yolumdan beni rahat kucağı Yalnız zevkçin yaşıyan insanların alçağı! Ne ben tanılayım ah, ne varlığım tanılsız, Yıkıcı bir felekle, soysuz insan yanında. İstemem boş bir ünü ne de adım anılsın Ben özgeci isterim her kişinin kanında! İsmail Tanhan —— Bas.lmaxta olan "Fız,, adlı eserindea. Ayrılırken — Beni sevenlere — Meğer ne baht yarmış gönülden sevilenler; Ef âtun akşamlarda altın bir güneş g bi Ruhümu nakşettiniz sevmesini” bilenler.. Bir gönül, neye yarar, :ı;mılı tapılmalı; Kzil bir gülün elbet bülbül çıkar sahibi; Dalga ve köprüklerle öpüşmeli her yalı.. * .. Mehtap sarhoş, deniz durgun, gök berrak, Görünüyor kotradan mavi suların dibi, Martılar öpüşüyor köpâklerle kayarak. * .. Dün ağladık beraber kararan bir akşamla, Dertlerin.!z ay vidi, kalplerimiz eş gibi Hayat söndü sırtlarda devrilen mor bir çamlı K. -2- 938 Kâzım Feyzi Ozaner . » Madenciyiz Yer altında hiç yılmadan çalışırız, coşârız, Aşılmıyan tunellerde rüzgâr gibi koşarız Kuyuları, tunelleri “ martumuzla ,, açarız. Bütün dünya âlemine medeniyet saçarız. Yeraltının kahramanı biz madenci erleriz. Elde kazma, elde varyoz didiniriz, terleriz. Memleketin refahıdır, bütün bizim ülkümüz. Yeraltındâ gizli yatân madealerdir mü.kümüz. şliyecek madenc'dir arkadaş! milletine en faydalı bir yoldaş. Madenc dir yeraltında didinecek, ölecek Şu muhakkak: Medeniyet bizim ile gülecek. Biz olmasak taş devrini yaşar bütün milletler Bizim için kurulmuştur fabrikalar, — şırketler. İyi bilin madencisik çok mukaddes bir iştir. Bu vatanda yer altları yer üstünden geniştir. Çalışalım, uğraşalım madenleri bulahım; Geri kalmış şu vatana fabrikalar kuralım. Türküz bize çalışmağı emrediyor kanımız. Bu uğurda ölsek bile ölmez bizim namımız. Balya: İbrahim Rona . Bir yıl sonunda Yıllar deli bir sel gibi aktı, Yıllar ki birer ayrı mezardır; Her şey gömülü gitti de bir bir B.zlerde kalan hatıralardır.. S. N. Özerdim Sularda gece Birleşen görüllerden sır verirken kuytular Br kürek darbesile birden ürperdi su'ar Gtgide uzaklaştı şimdi gözlerden kıyı Gökte gezen bulutlar ay yüzünde peçeydi Şiir, hulya ve renkle süslenmiş bir geceydi Esen rüzgâr söylerdi en nadide şarkıyı. Adnan Öne'çin Lord Plimut Rus sefirile konuştu Londra, 25 (Radyo) — Ademi müdahale kormitesi reisi Lord Pimut, bugün Rusyanın bura sefrini kabul etmiş ve uzun müddet konuşmuştur. —— — bir tebliğde, 24 Şubat tarıhinin mil ? bayram olasak kabul edil- diği bildirilmektedir. Bükreş, 25 (AA) — Yeni kanuouesasi h kkındaki plebisi. tin resmi neticeleri 4,283,398 rey lehte, 5413 reyaleyhte. Bu netibeye nazaran reylerin yüzde î?ıâîd'ı:— yeni kanununesasi e- Romanyada şenlikler esasiyi kabul etti Bükreş, 25 (Radyo) — Ro- manya kanunuesasisi için mu- vafık rey verenler, dört milyon yüz bin kiş dir. Plebis't, bugün bitmiş ve Ro- manyanın her tarafında büyük şenlikler başlamıştır. Kral Karo'a, bü ün intihabat mıntakalarından itaat ve şükran telgrafları çekilmiştir. Yarın inişar ed:cek resmi ençlik Girdap.- Oğuz Engin Bir gizli el, ay ile yadızlı ve yıldızlarla işli br atlası Bğaçla- rtın üstünden semaya çeker. Bu yaldızlı şlar yerlere aksettiği anda bütün gürültüler, neleser mehtapla yıkanır, ve bu efsunkâr tesirle err.. Seslerin öldüğü, sü'ünun doğ- duğu bu saatteş kalplerin heye- canlara cevap vermesi, ebedi ruhların tatlı ıstırap iniltileri ve gönüllerin neşe — teraneleri başlar. İşte, ben de kalbimin sızıla- rına © zaman, bir karşılık bek- lerim ve muhitimin süküsunu içerek gönlümün seslerini cevap- sız bırakamam.. » ."« Esen akşam rüzgârının, tatl; serin nefesini yüzümde h sse- dince gözlerimi açtım. Eflâtuni denize, kurşuni dağ'ara, kara- ran mavi semaya baktım. Sonra tekrar, beni bu âlem- den uzaklaştıran, başka âem- lere, başka dünyalara sürükli- yen — düşüncelermin — koyuna, gözlerimi kapıyarak gömüldüm. T Tekrar önümde gül bahçeleri belirdi. Mavi açık bir sema altında ilerledim. Rıhumu dol- duran mimoza kokularile eri- dim. Bütün benliğimle mimoza- ların sarışın büklelerini kucak- ladım... Sevgilimin gözlerini hatırlatan yapraklarının — rengini, — gözle- rimle içtim.. l.ı Lâle bahçelerinde gene sev- gilimi batırladım. O kızıl alev- lerin tatlı inhinaları, ince bü- külüşleri ve nârin kıyrılışları, onun tebessümjeden dudakları idi sanki.. Yalnız ve kimsesiz ruhumun özleyiş erle yandığını hissettim. Arzularımı teskia için susuz, kuru dudaklarımı, onların serin rutübetine uzattım.. * .. Kalbimin derinliklerinde, aş- kın, bir damla sıcak taze göz yaşım oldu. Zira ruhumu saraân- güzelliğin bir damla yaş halinde gözle- rimden gönlüme süzülmemiş mi idi? Şimdi ise, o göz yaşı benli- gimi yakan bir kar oluyor. Gözlerimi kapıyorum. O günü yaşamak - istiyorum. Ayın solgün sarışınlığı saçla- rına, temiz, saf masum yeti yü- züne ve gecenin yeşil rengi göz- lerine aksetmiş gibiydi. . Işıksız gecelerimi gönlümün alevleri ile aydınlattm. Lâkin, kalb.min derinliklerini gözlerinin yeşil kıvılcimı ile ay- dınlatmanı ne kadar isterdim.. * .. Sensiz gecelerimin sükünunu kahkahalar nın, — kulaklar mda Fransız donan- ması Karnaval yortularına iştirak edecek Tolon, 25 (Radyo) — Fransız donanması; karnaval yortuları münasebetile Kan, Vi Frans ve Nise giderek karnavallarda bulunacaktır. Rigada soğuk Riga, 25 (Ratyo) — İki gür denberi görülmem $ derecede şiddetli fırtına ve soğuk hüküm sürüyor, Kar, iki metre kadar yükselmiş bulunuyor. cek adamın nur simalı annesinin ve kendi- sinin elemle dolu göz yaşlarını kıveriyor. beyaz saçlı ihtiyar nur simalı anm 'l Sonbahar Büyük hastanenia bir köşe- N sindeo, bağıran, çağıran, haykır ran “zavallı deli, denebilecek bir adamı pencerenin dibinde nemli gözlerle seyred yorum. Pencerenin camlarının üstke- narından başlayıp ta, alt tarafına doğru akan yaşlar, sevgilisini kaybetmiş mavi gözlü fakat yavaş yavaş görüne siyah bir perde çekilen şahsın, kanlı yaş- larının küçücük brer damlalar landır. Sonra bu vaziyet muhakkak sürtte o “zavallı deli, denebile- sırtladığı — ihtiyar kalbine bir kor gibi akıtıyor. Zavallı göz kapaklarım, ma> men ağır bir yükü kaldıramıyan insaplar gibi o da göz yaşlarını bırak vermişt ,Kırpiklerinin ara- sıadan süzülen bu yaşlar belki elem ve kederlerini — dağıtr yordu.. Sevgilisini kaybeden mavi gözlü heyulâ da ağlıya ağlıya sevgilisinin mezarını nemlendi- riyordu. Zavallı hasta, cılız adam mü:> temadiyen kelimesz, Allahına kendini her şeyden bizar bir vaziyette yaratuğından dolayı şikâyetlerde bulunduruyordu. Yırtınan, bağıran, çağıran bu zavallı adam neden - şikâyetini dnletemiyor? Nedan o insan grubunün - canını sikiyor? Nee —— den onları karmakarışık bir ha- ik Kuyayor? Düşünüyor, beynini kurcalı- yor fakat bütün bu suallere Ceyap, varemiyor. riledir ki gene Buna göre mavi gözlü şeyda da ağlıyan zavallı adama teselli verebilmek için söz bulamıyor: sa da göz yaşlarile mukabelede bulunuyor. $ Bazan titizliği tutan bu hasta cılız adam köpürüyor, henüz yeşermiye başlıyan varlıklardan inlikam alıyor. Kırıyor, geçiri yor. Nhayet bitkin düşen vü. cudü mütemadi solumalarla ha- yatının son damlasını — yaşıyor veriyor. Derin uykulara hyorsa da istirahat devrele- rinde bile çırpınıyor, yırtı ıyor ve ağzı köpüklenerek ne söyle- diği belirsiz saçmalıyor. , Yine © saçmaların ve ağzı köpüklerle dolma gecelerinin bir sabahi. Zavallı hasta cıliz adam yüzü sapsarı, gözleri mur hayyel bir şeye takılı kalmış ve nesinin kucağında ebedi med fenine gidiyor. $ L. A. Ertuğ kalan akisleriyle unuturum. Ve kendimi, gülüşlerinin pem be yanaklarında açtığı girdaba terkederim. V1/49738 Auemi müaahale komitesi yakında toplanıyor —— Londra, 25 (Radyo)— Ademi müdahale komitesi, İspanyadaki gönüllülerin geri çekillmesi hak- kında hazrlanan İngiliz plâaı- nın teferrüatını — tesbit için ya- kında toplanacaktır. Arnavudluk Salaman- kaya konsolos gönderecek 'Tiran, 25 (Racyo) — Arnar vuduk hikümetinin, Sala kada bir konsolosluk - ihdi edeceği söyleniyor.