—— —— —r o ..caamM— Dartanyan kalabalık içine dalarak ANADULU — — Yaz_ı;:' Aleksandr Düma doğru kulübe sahibinin bulunduğu yere doğru yürüdü kaptana verdi;. kaptan onu lir man reisine vize ettirdikten sonra hemen seler — için hazır- landı. Yasağın kalkmasını ümit eden elli gemi harekete hazır — duru- yordu. Bunlardan birinin yanın- dan geçerken, onun güvertesin de gördüğü bir kadını Mön ka- sabasında görmüş bulunduğuna, meçhul adamın Mayledi diye hitab ettiği ve Dartanyanın pek güzel bulduğu o kadına ben- zetmişti; fakat nehrin akıntısı ve hrışka rüzgür sebebile ge- misi çabuk geçivermiş olduğu için dikkatle bakamamıştı.. Ertesi sabah saat dokuz rad- delerinde Sen Valeri Timanına çıktı. Dartanyan hemen - kulü« beyi aramağa koyuldu ve içeri- sinden gelen fena şamata sebe- bile kolayca buldu; gizli — gizli İngiltere ile Fransa arasındaki harb konuşuluyor ve — gemiciler bu ümitle neşeleniyordu.. Dartanyan kalabalık içine da- hp doğru kulübe sahibinin ya> nına giderek, Foruwardl keli- mesini söyledi. Kulübe sahibi hemen kendisinin peşinden gel- mesini işaret ederek avluya açır lan kapıdan dışarıya — doğru çıktı, ahır& doğru yürüdü, ahır- da hazır bulunan atı ona gös- terdi ve başka bir şeye ihtiyacı elup olmadığını sordu. — Gideceğim yolu. bilmek istiyorum, dedi. — Buradan doğru Blanjiye we Blanjiden de Nülşatele gi- dersiniz. Nüfşatelde Hera Dor mamında bir hana gidip pato- layı hancıya söyleyince, burada olduğu gibi hazır bir at bula- caksınız, — Size bir borcum var mı? — Her şey bol Bol tediye olunmuştur. Haydi yola, Allah selâmet versin Delikanlı “Aminl, diye hay- kırarak dörtnala yola düzüldü. Hareketinden dört saat sonra Nüfşatele varmıştı. Aldığı - tali- matı harfi harfine takib etti; Sen Viüleride olduğu gibi Ni şatelde de emrine hazır bir at — bulmuştu. Tâabancalarını bindiği —— — ——— atın eyerinden bineceği atın eğerine — nakletmek — isterken, hancımın ona da ayni tabanca- lardan koymuş olduğunu gördü. — Paristeki adresiniz? — Muhafızlar kışlası, Essart taburu. — Tamam. — Hıngi yoldan gideceğ'm? — Royen yolunda; — fakat şebri sağda bırakacaksınız. Kü> çük Ekui kasabasındaki Lekü dö Frans honıma uğrarsınız. Hanı pek fena göreceksiniz amma emrin'ze hazır ve bunun kadar güzel bir at bulacaksınız. — Ayni parala m? — Tamamile.. — Adiyö, usta. — Uğurlar — o'sun, Bir şey ster misiniz? Dartanyan cevap yerine ba- şımı sallıyarak tam süratle yola çıktı. Ekui kasabasında da ayni hal tekrar edilmişti; enmine ha> zır bir hancı ve bir at bulmuş- tu; evelce yaptığı gibi adresini söyliyerek ayai süratle Pontu- vaza gitmek üzere yola çıklı. Pontuvazda da'son defa ola- rak atını değiştirdikten sonra saat dokuzda dörinala M. dö Trevilin avlusuna dahil olmuş: tu. Ön iki saatten az ziyade bir zamanda altmış fersah ka- 'dar yol kesmiş oluyordu. M. dö Trevil, onu sanki o sabah ilk defa görüyormuş gibi kabul etti; bunun için, elini mutadından daha ziyade sıktık- tan sonra, M. dâ Essart - bölü. günün Luvr sarayında — nöbetçi bulunduğunu ve doğrmu vazile- sine- koşmasının — münasip - ola» cağını söylemişti. XXI Marlezon baleti Ertesi gün, Pariste belediye erkâmının kral ve kraliçe şere- fine verecekleri balodün ve bu baloda kral ve kraliçe tarafin- dan, Rralın pek sevdiği, meş- hur Lâ Mürlezan daüsı oynana- cağından başka hiç Bir şey ko- nuşulmuyordu. Geçen haftamır bütün günleri efendim! çin — be- hazırlıklarla ba — mühim gece lediye — dairesinde geçmişti. Şebir marangozları davetli madamların oturması için kana- peler yapmışlardı. Şehrin en mükim tüccarlarının odaları iki yüz adet beyaz müumlu şamdan- larla tezyin edilmişti ki, © sr rada işitilmemiş bir debdebe damekti; bundan Başka, yirmi keman ısmarlanmış ve sabaha kadar çalacakları için <ki kat ücret tediye edilm şti.. Sabahın saat onunda kral muhafızları bayraktarı Sör dö la Kost, refakalinde iki rahip ve bir çok okçu olduğu halde şehremini. Klamanttan — bütün oda ve dairelern anahtarlarını almağa gelmiş ve bu anahtarlar hemen kendisine teslim edl- mişti. — Sonu vdar — İktisad: — İzmir Kmanından yapılan lirken görülüyor ki, tikçe azalmıştır. derisi, Bunların - İzmir limanından tebilecektir. Cinsi 106734 1999 468 638 344 Kestane Kitre Barsak :gek kozası ökboya Cehi Günlük buhuru Çam kabuğu Çim fistığı Gübre Yulaf Yumurta Av derisi Mühmuze Defne yaprağı | Çöven 1033 7698 15621 2282 2636 109322 5343 2703 12115 Evelce bu sütunda, bir kaçı Fakat bunlar birer birer ve Ege muntakası iliracatı 934 12056 1358 maddelerdir ki, başıbaş bırakılması bine çıkacak korkunç rakam bütün heybetile gözönündedir. Borsa 16-2-938 Uzüm satışları Ç. Alıcı RAS. KUĞ 803 M.|.Taranto 14 375 17 25 ©M Paterson 4 16 75 72 Albayrak — 14 50 16 25 59 inhisar ida 11 40 Esnaf ban. 14 25 22 P. Paai 14 625 18 J. Kohen 14 75 10 A, H. Nazlı 15 8D. Arditi 13 5K Taner 1475 628 Yekün 24459,5 Eski yekün |1225087,5 Umum yekün Piyasa fialleri 16-2-938 çekirdezsiz üzüm orta fiatleriz: No: 12 75 13 25 13 75 14 75 16 50 Zahire satışları Ç Cinsi 289 Arpa 30 Susam 17 K. Di 34 Nohut 50 Ton Nohut 6 1399 Kent Pala 240 |Bc9 B. Pamuk — 25 30 "e 8 9 10 ti Ihracatı azalan maddeler ihracatın — istatistikleri tetkilk edi> | 15, 16 madidenin ihracatı som senelerde git İhracatı azalan maddeler - şunlardır: Kestane, kitre, barsak, ipek kozası, kökbaya, cehri, günlük | buhuru, çam kabuğu, çam fıstığı, gübre, yulal, yumurta, av maâhmuze, defne yaprağı ve çöven. yapılan ihracatının soa senelere âid dürümunu gösteren şu rakamlar daha açık bir fikir ve: Lira olarak 935 936 9396 2736 728 — e 1085 24299 692 — sak 120 1610 433 535 226 41727 4905 3221 19258 8086 1396 17489 4272 1454 16926 4133 Bu ihracat eksikliğinin maddelere göre sebepleri. muhteliltir. ma ve beplerine kısaca ilişilmişti. a tetkike ibtiyaç gösteren n memleket menfaati aley- eti Nejat Böğürtlen Sabahleyin görülecek bir çok işler vardır diye zabitlerin yanı dan uzaklaşan Cevher ağadan sonra kapılar yüzlerine kapandı Yudızda Zuhaf taburlarından boşalan yerlere mızrakli süvari alayı yerleştirilmişti. Sabahle- yin len avc: taburlarından bir davetçi neferin gelib ıitmakî:n' ıİıyçıxıbiunımn l:vıik- kat nazarlarını celbetmişti. Bir müddet sonra efradin takındık- ları hasmane Vaziyet mevcud zabitanı telâşa düşürmüştü. Bun- lar birer ikişer havadis sarmak için saraya kadar gitmişlerdi. Arasıra. bu alayın bulunduğu yere lar gelib alay kumanm danı ile olsun, zabitan ile olsun şuradan buradan konuşan kızlar ağası ağanın bu müna- sebetle Bit alaydan — tanımadığı hiç bir zabit yoktu. Hepsini ta. niyor ve görüşüyordu. O günkü efradın vaziyeti hasebile- bir şüpheya düşen zabitan neticeye kadar alsun sarayda kalmala- rına müsaade edilmesini Cavher Esasen saraya gelmeleri abus bir çehre ile karşılanmağa se- beb olan zabitan, efraddan şüh- helendikleri ve neticeye kadar sarayda — kalmaları — hakkında söyledikleri söz Cavhar ağı ta- rafından kabule: lâyık görüle- mediğinder —Sabahleyin görülecek bir çoc işler. vardır, diya zabitlerin ya- nından uzaklaşan Cevher ağa- dan sonra yüzlerine karşı kapıs ları kapanan saraydan - elleri böğründe olarak Boş dönen za: bitan kışladan savuşup gitmek olamıyacağından akıbate intiza- ren kışlanın bahçesinde bir ara- da oturmağa karar verm'şlerdi. Çok geçmeden kışla pencere- lerinden ani olurak yapılan bir kaç el yaylım ateşi, bu alayın © gün orada bulunan ümera va zabitanını kâmilen şehid &, mişti. Mektebi harbiye askeri coğ. rafya öğretmeni kaymakam Mu- hiddim bey ayai zanmadar var tanperver bir zabitti. Padişah yaveri olmasına rağmen — onun dersteki öğüdleri pek tatlı ola- rak dinlenirdi. Onu. — sevmiyen, hürmet etmiyen. tek bir efendi yoktır. Muhiddin bey bir çok yılıar mektebi harbiyeden çıkan binlerce. genç — zabitin adım hürmetle andıkları misli bulun. maz bir zattı. Meşrutiyetien:bir kaç yal eveli Muhiddim bey da yakayı ale vermiş, nisbati A6 kerisi kesilerek Erzuruma teb'id edilmişti. Meşratiyet' ilâmndan — sonra İstanbula avdet eden: ve rütbe- sini alan Muhiddin bey evinde duramamış, Vefa' yolu- ile Har- biye Nezaretindeki - vezifesine gitmek üzere Unkapanı: köprü: sünden geçerken tesadüf ettiği oldukça kalabalık bir âsi efrad kafilesi tarafından öldürü mek d istenilmişti. Oralarda inzibat vazifesini gören ve o tarihte (kanun) denilen inzibat nefer- Terinden; Çankırılı Nuri adında bir asker hemen ortaya- atılar rak üsilere: beyi) göstererek) bu adamdan benim çektiklerimi bir ben va bir de Allah bilir. Bu herifi bana bırakınız, ben. onun yuüvasını yaparım, Der ve ite ka» ka Muhiddin beyi önüne katar Mühiddin beyle Nuri İstanbul cihetine asiler de dolu dizgin Galataya doğru gitmekte olduk- larından çabucak birbirlerinden ayrılırlar ve uzaklaşırlar. Çankırlı Nuri yalnız kalınca Mühiddin beyin ellerinden üper ve beyefendi sizi kurtarmak için- antak böyle bir çara buldum der. Muhiddin beyi © civarda ııklıf ve bilâkare Ayastafanoza *Yeşil köye,, kaçırır. NASRED_Dm_HocAbı ; İVET —a Yom ch Şeyh Mektupiarı. 'i BŞi Yün yatağın— ortasında hem- bezmi vis_&_ıl, yattım Nihayet sekiz kişinin üstünü, başımı, elini, yüzünü berbad ve tekmil salonu perişan ettikten sonra Hafiz Durmuşu, güç belâ, çıkarabildik. Tecellimiz.. Koluna girdik. Sürükliye, sürükliye — ambata götürdük, — merdivenlerden — in- dirdikten sanra - saliverdik. Saliverdik amma kızılca ke yamet te köptün. Hahz Dürmüş, düşe kalka ilerlerken önüne gelenin başına, yüzüne basıyor, bütün ambar sekenesini ayağa kaldırıyordu: — Dikkat et ulan, bumumu kırıyorsun, Feryadile zıplıyan külhanbe- yüüden tutunuz da: — Dombay gibi çekmiş Ço zik kımı, meyâneci İstavri gibi kokuveri. Diyen Hüsmen ağaya varın- caya kadar herkes — ayaklar- müşti. Başta sarık, sırtta cübbe ve rakı., Aman yarabbi... Bunua cezası?. Malüm... Efkârı umumiye karar ver- dikten sonra cereyanı değiştir mek kabil mi? Biz yumulma, bir domuz te pu, Hafhiz Durmuşuün peı d çıkardılar. Zavallı Habibe ile Şerile de, bir yorgam genrerek ayırdıkları yerlerinde korkula- rından tirtir. Gtriyorlardı., Bu — civelekcikleri — tesellisiz bıtakmak asla doğru olamazdı. Hafız Durmuş leş gibi uzarr miş, yarı baygın bir — halde, yerlere serilmişti. Derakab or* taya atıldım: — Arkadaşlar, bu yaptığınız ayibdır; dedim, ilin garib - sol- tasını deniz tutmuş... — Deniz — böyle mi — tutar? Suratıma bâstığı zaman burdu> mü katır teptisandım. Sarığın- dan, cübbesinden utanmaz yo- baz; eşşek gibi rakı içmiş, Bak- | sana; leş gibi kokuyor. Ne denir?. Hiç ses çıkarmar dan Hafız Durmuşu, sandık sürükler gibi, bir kenara sürük- ledim, Habibe ile Şerifeden aldığım bir kilim parçasım ür tüte örttükten sonra - kızların yanıma döndüm. — Kızlar, bBana bakın; de- dim, Haf.z Durmuş hastalandi. Sizi Bu kadar Tendühâ'nın ara* sında yallız. Bırakamam. Bana kenarda bir yer açın bakayım.. Biraların — malımurlaştırdığı gözler, deniz tutması - sebebilo büsbütün yumuklanmşlardı. Kendilerine muhakame - firsatı verecek zaman da yoktu. Der bal klarının â; tah> ııhıı=ıünc nmmm Bir, iki gerindikton- sonrat — Allah rahatlık versin! Diyerek sırtımı. döndüm ve uydurmasyon tarafından horla- mağa başladım. Her ikisi de, hayretler içinde, bakıyorlardı. Telâşını ilk. dindiren Şerife oldu: — Gıiız Habbe; gosgoca de- liğanlının. -tahtalarda güneh değil m:? Heee.... — Biz şöyle çekilek de onu yaâtağın şu ucuna alak... — Kah.... — Neden? yatması | — Neden? — Gotururkön uyarınız. Aha Şuracıkta uzâniverir. — Adkı. Anlaşıldı.. Uyku arasında imiş gibi şöyle bir — hh Çekerek yatağa doğru yuvar- landım. Habibe yatağın öbür ucundan dışarıya çıktı, Şerife Bir az çekildi. Ben dönmekte devam ettiim, © çekildi, ben döndüm; nihayet yatağın tam ortasına gelerek beri tarafta da bir kişilik yer bırakınca kemen horlamağa başladım. Şerife sığımdı idi. Bir müddet ayakta durarak beni süren Habibe de — Ayahta duramâyon, gafam dönüya Dedikten sonra beri tarafa geçti ve yavaşça yatağa girerek solumda uzandı. Tamam... Benim de — istediğim bu idi. Döoğrusu ya; — kadın işlerinde haksızlığı hiç sevmem. İşte şimdi vaziyet tamam olmuş, hak ye- rini bulmuştu: Ben, yalız yün yatağın değil; iki yosmanın da ortasında — yatıyordum. Kemal Kâmil, Kemal Kâmill. Kulakların çınlasın.. k Ve sen, ey Hafız Durmuş, re ıyr çekip Kurşun yimiş ayı gibi ku);iurııuş orlıı':ıyâ'ın ;m&ğ_ buradı:. nâmevcuddum... — Apaniston pinoston, çe- baniston, burnüva.. Apoki vire, Apaftâ merya, stodyaulo Hirim — tos kei Panaya.. : Ne oluyor, Yunanmistana m geldik?. Fırlayıp kalktım; perişan vü- cudumla zargırdiıyan — bucakla- fiü arasında muvazene tesis et tikten sonra, üstüme Dbaşıma bir az çeki düzen vererek, an- barın merdivenine atıldim, Ne âlü?.: İzmire gelmiş, yanaşmışız Bile., | Duydüğüm Rumca sesler o zar manmm meşlur klefti makulesi kayıkcılârına aitmiş. Vapurda bir hercümerçtir gi« diyor. Yatağını saran, sepetini toplıyan, — Salata tabağını akşam ne- reye Kkoydun ulan Diyo araman, küfreden, ağli. yan, sevinen; Bir kıiyamet ki mâhaşerallah... Döndüm, ambar k ağrından baktıun; Hafız hâlâ: sızaki... Ayıyı bacağından sürükleseler haberi olmıyacak. Tekrar aşağıya- indim, suras tinl tekme, kıçina İobut — vara; vüra, Hafızı nihayet uyandıra- Bildim. Şaşturi. gözlerini: kıpiş: tıra, kıpıştıra — şöyla bir gerinr dikten sonra — Bedenim sızlâyo, sanakile. yi zopa yimişi gibiyim.. Demez mi? Herif meydan da> yağı yidi. de hâlâ “gibiyim;, di. yor. — Kalk baktlim.. İzmire gel , dik . — Esteizubillâb; deme?,, b Demesi: falan yok, göldik — Gancukla - nadiyo? — Uyuyorlar — galiba, onları. da kaldıralım.. Hafız Durmuş- doğru!duş, bin. - müşkülâtla, ıkıldaya, ıkıldaya — Orası gatı., Buraya, benim| kalktı; a kalkarken ben de bl: yanıma alak.. — Aah.. hihe ile Serifanin yanına- gittim. - Sana var —