15 Şuhat Yazan: A. Kuprin — Hayır, çok sevgili sulta- nım bâyır! Ben hiç pişman olmuş değilim; hatta, şu anda t hazırlandığın — halde, bir daha dönmiyeceğine göre, © zerrcce pişman değilim. Süleyman, ey kudretli, şanlı ve şerelli Süleyman, ömrümün sonuna kâdar seni düşüneceğ.m, senin olacağım ve başkasının olmıyacağım, Yüksek ve kibar adın dilimden düşmiyecektir! — Bulâmit, bana bu güzel sözleri tekrar eder misin? Daha doğrusu bana hakikati söyler misin?, Sen benim kim oldu- ğumu hakikaten biliyor musun? — Hayır, henüz kat'i olarak bilmiyorum, yalnız zan ve tah- min ediyorum, benimle alay edeceğini sandığım için cesaret edip söyliyemiyorum. Fakat ne olursa - olsun söyliyeceğim. De- gelirlermiş.. Bu tepe anlaşılan çok güzel bir yerdir ve bende sanıyorum ki sen Özirisin oğlu Horulsun! Yahud, başka - bir mabudsun! Süleyman Peygamber gülmek- ten kendini alamadı: — Hüyır.. Hayır. Bir mabud değilim ben! Sadece bir hüküm- darım. Sevgilim, bak: Senin güzel alnını öperek sana yemin ediyorum ki en genç ve en ateşli zamanlarında bile seni sevdiğim kadar hiç bir kadını sevmedim. Kalbimin şimdi sul- tani sensin ve sen kalacaksın! Senin aşkın benim başımı dön« “dürüyor. Kalbimde ateşler yakı- yor, fırtınalar hüküm sürüyor. — Evet sevgilim, evet. Sen de bana bir bak: Gözlerin beni sana esir etti, irademe hâkim oldu. Fakat benim için ne bür yük saadet. Kâinat sânki durmuş, zaman hükmünü sürmüyordu! İki sev- dalı, kendilerini bu güzel kırlık yerde, cihanın en mükellef sa- râyında sanıyorlardı. İ Süleyman Peygamberin sara- yında bir havuz, büyük ve baş- tanbaşa beyaz — mermerlerden yapılmış bir havuz vardı. Havuz ve etrafı, Mısırdan, Yemen ve Hindden getirtilmiş — kıymetli taşlar ve süslerle süslenmiş idi. Havuza, kırmızı kıymetli taşlar- dan yapılmış yalaklardan serin Ve temiz sular akıyordu. Havu- Zun dört köşesinde beyaz mer- merden dört tane aslan heykeli Sİ Dilimize çeviren: Şükrü Kaya Çeviren: Âdam Hasib Adamoğlu Sulâmit, Süleyman Peygamberin sarayındaki mermer havuzda tuvaletini tamamladı vardı; bunların da ağızlarından havuza beyaz köpüklü sular dökülüyordu. Bu havuza uzak diyarlardan getirtilmiş kokulu ağaçlar kon- muş, suyu güzel bir kokuya ma:- liktil Sulâmit, bu havuzda banyo alacaktı; güzel ve itaatli cariye- ler arasında havuzun kenarına kadar geldi. Güzel saray elbi seleri içinde Sulâmit o kadar daha güzel olmuştu. Cariyeler, havuza yeniden ko- kulu nebatlar attılar; Misırlı irtriyat tüccarlarının saraya güm- rük resmi olmak üzere hediye ettikleri kokulardan da - bir miktar havuza döküldü, havu- zün suları gökmavisi rengini aldı. Sulâmiti soymakta olan cariyeler, en büyük bir hayret içinde idiler; bu kır kızı, cid- den harika idi. Sulümit te hayret ve vecd içinde idi. Gümüşten — yapılmış büyük aynada kendi vücudünü dikkatle seyretti. Sonra, mırıl- danır gibi: — Bütün bu güzellikler nin içindir, sultanım! Dedi. Sulâmit havuzdan çıktığı va- kit, cariyelerin tuttukları ipek havlularla kurulandı; Mısırda dokunmuş yarı şeffaf ipek bir kumaşla yapılmış olan kısa bir gömlek giydi, bunun üzerine altın işlenmiş uzun etekli bir üst elbisesi giydi. Cariyeler ayaklarına kırmızı terlikler ver- diler; kulaklarına siyah elmaslı sazua Kü koltatına.. attin bilezikler, boynuna kıymetli gör- danlık taktılar. Böylece, uzun ve itinalı bir tuvaletten — sonra — hazırlanmış olan Sulâmit, Süleyman Pey- gamberin yanına girdi. Süleyman Peygamber, sevgi- lisini böylece görünce: — Kalbimin ufuklarından do- n bu güneş kimdir? Dedi. y Sulâmit, sen en karanlık gecelerin zulmetlerini parçalı: yan aysın.. Sen nurun ta ken: dişisin! *Ey Sulâmit, senin güzelliğin, kalpler karşısında, bir şehri iş- gale başlamış muzafler bir or- daha kor- dudan daha kuvvetli, dar yedi yüz zevceye malik ol- dum, üç yüz de odalığım var- dı. Binlerce ve her diyardan getirilmiş cariyelerim zevkime hizmet ettiler. Fakat senin gibi Yazan: Hanri Bero - M hymış vesaire vesaire... Başında otelin adresini taşı« yan mektubun kâğıdına — ilk defa dün akşam — kokladığım kokudan bir kaç damla damlat- mış; mektubün alt tarafında da tam imza atılacak yere kalemle bir halka çizmiş. Tam bir buse kondurulacak kadar bir yer. Ben bu karara inanın ettim. Koşarak odasına çıktım. Kapı kapalı değilmiş. Girdim. Yatağa yüzükoyun uzanmış dir- seklerini kaldırmış kitap oku- yordu. Bu manzara karşısında göz lerime bir. örümcekağı çekildi- ğini, ve demevi boynumdan kızgın ütü gibi bir şeyin geçti- gini — hissettim. Hiddetimden boğulacaktım. Nasıl olup ta onu koltuğumun altına alıp yaramaz bir çocuk gibi terbiyesini ver« mek hatırıma gelmediğine evet, hâlâ şaşıyordum. Beni görünce doğruldu. Dirseklerine dayandı ve - bir -k:.m evelki - ciddi, dostane ve bir az hul, il bana baktı: D barla — Mektubu okudunuzsa gel memeliydiniz. Dedi. Mektubu elimde idi, kalbime ve benliğime hâkim olan yoktur. *“Cihan kraliçeleri seni hay- retle görecekler, sanâ tapına- caklar, ayaklarına yüz sürecek- lerdir. Sen arz üzerindeki dınların en güzeli, ea cazibeli- sisin! *Ey Sulâmit.. Zevcem ve kra- liçe olduğun gün, ben arzın en mesud insanı olacağım! — Sonu var — 1_——-——-—— ayyare iyangosu p—!ııı 4 ıgı'ı' sahifede — 25363 25488 25415 25621 25650 25880 25818 25868 25944 25957 29170 26385 26451 26536 27537 26660 26687 26709 26715 26733 26808 26817 26834 26918 26928 26929 27134 27174 27224 27233 27243 27445 27450 27511 27527 27622 27649 27675 27740 27802 28062 28073 28148 28155 28242 28233 28267 28280 28213 28355 28361 28464 28821 28964 28078 28981 19055 29005 29350 29295 29358 29420 29445 29476 29507 29545 29535 29815 20636 29714 29837 29911 29929 29990 30014 30129 30271 30468 30496 30712 30765 31001 31041 31113 31180| 31216 31386 31405 31521 31703) 31785 31911 31934 32043 32062 32100 32121 32145 32161 32526 32584 32607 32630 32668 32698 32745 32920 33025 33117 33119) 33160 33163 33217 33317 33392 33448 33463 33585 33597 33618 33135-33783 33320 -33906 34212 34265 34338 34386 34363 34473) 34488 34490 34496 34576 34590| 34725 34795 34861 34921 35045 35207 35217 35225 35335 35402 35449 35479 35534 35505 35696 35698 35964 36185 36227 36284 36289 36394 35438 36558 36856 36900 37005 37073 37150 37186 37319 37404 37530 37538 37609 36628 37674 37770 377186 37797 37847 37880 38058 38078 38256 38262 38292 38330 38377 38465 38560 38718 38735 38807 38848 38879 38892 38896 38902 39035 39134 39135 39190 39227 39243 Amortiler 13 ve 49 rakamlarile nihayet- lenen biletler ikişer lira amorti alacaklardır. Üniversiteliler gidiyor Sömestr ve bayram tatillerini geçirmek üzere gelmiş olan Üniversiteliler, bugün İzmir va- purile İstanbula gideceklerdir. —Benimle eğleniyorsunuz ka- bahat sizde değil. Mademki öyledir. benim gitmeme niçin müsaade etmediniz? Tamamile doğruldu. Ziya arka- dan geliyordu. Yeşil ipek gece- liğinin a da tenini gördüm; gözlerimle gördüğüm şey gece rüyalarıma giripte size teferrü- atını anlatamıyacağım - İâtif ve nefis hayale noktası noktasına benziyordu. Bu manzara bir saniye devam etti. Gidipte pencerenin yanın- daki duvara dayanır dayanmaz her şey silindi bu bir tesadül mü yoksa insafsızca bir cilve mi bir türlü anlıyamadım. Şimdi artık o, elleri arkâ- sında karşıma gelmiş, dikilmiş, safiyetle dolu gözlerini gözle- rime dikmişti. Bu “mahlüklarla işin neye varacağını kestirmek kabil değil vesselâm? Arada bir süküt oldu, Sonrâ: — ANADOLU — “— KADİM TARİHE MÜSTENİD TEFRİKA N Iktısad Vek Süleyman Peygamberin Aşkı bilecek misiniz? Diye sormuş, B. Behçet Uz: — Lütfünüzle. Cevabını ver- miştir. Sonra üzüm kurumu ve borsa binalarında tetkikler yapan ve Vekâlete bağlı bazı teşkilât ve müesseleri gören Vekil şehirde bir gezinti yapmış, saat 17,30- da tekrar ticaret odasına gek miştir. Odada evvelâ pamuk ih- racatçılarından mürekkeb bir gürübu kabul — ederek bu ihra- catçıların pamuk satışları ve ih- racatının arttırılması hakkındaki muhtelif mütalealarını dinlemiş, bazı pamuk ihracatçıları, pamuk fiatleri üzerinde tesirler yapan pamuk — spekülâtörlerinin ha reketlerinden şikâyet etmişlerdir. Vekil, dilekleri tesbit ettikten sonra bu yıl içinde üç milyon lira sermayeli ve pamuk işi ile meşgul olmak üzere üzüm üze- rinde meşgul olan Üzüm kuru- mu gibi yalnız pamuk işile meş- gul olan bir teşekkül vücude getirileceğini, bu — teşekkülün memlekete lâzım olan petrol ve saire gibi maddeler mukabilinde dış memleketlerden yapacağı ithalâta mukabil yalnız pamuk ihracatı yapacağını, bu teşek- külden mühim faydalar bekle- diklerini bildirmiştir. Daha sonra sanayicileri kabul eden vekil, sanayi müesseseleri sahip ve mümessillerinin dileklerini tes- bit eylemiştir. Bu dileklerin ek- serisi İş kanununun muhtelif maddelerile alâkadardı. Sanayi- ciler, işçilerin Cumartesi gün- leri öğleden sonra da çalıştırıl: maları ve mesai saatleri hak: kında bazı dileklerde bulunmuş- lardır. “Sanayi Mmücateseleri mümes sillerinden bir kısmı, şehirde buz imal eden fabrika ve mü- esseseler bulunduğu halde be- lediyenin kendilerine belki büz imali için müsaade etmiyece- ğini, bundan hem tesisatın muattal — kalmasına sebebiyet verileceğini, hem de halkın ucuz buz tedarik edemiyeceğini bil: tedkiklerd_e_ pu o eu 1 lundu .'p"—t Vekilin istikbali merasiminden bir intiba dirmişlerdir. Bazı — şikâyetleri not ettiren Vekil, bu meseleler üzerinde meşgul olacağını ve dileklerini yerine getirmeğe im- kân nisbetinde çalışacağını va: adeylemştir. Odanın ziyafeti: İzmir Ticaret ve Sanayi odası tarafından dün akşam İzmirpa- las salonunda İktisad Vekili şe- refine bir ziyafet verilmiştir, Vali, Müstahkem mevki komu- tanı, şehrimizdeki saylavlar, be- lediye reisi, adliye erkânı, İktı- sad ve Ziraat Vekâletleri teş- kilâtı müdürleri, banka müdür- leri, ihracat ve idhalât tacirleri ve gazetecilerin — bulundukları bu ziyafet, samimi hasbıhallerle geç vakte kadar devam etmiştir. Balıkesir, 13 (A.A.) — Evve» lisi gün Ankaradan şehrimize gelen İktısat Vekili ve Ziraat Vekâleti vekili ir Kesebir, dün Edremide giderek zeytinyağı fabrikaları ve zeytin istihsali üzerrinde tetkiklerde bulunduk- tan sonra akşama şehrimize av- det etmişlerdir. Saat 19 da partide tüccar ve çiftçilerin — iştirakiyle bir top- lantı yaptılar. B. Şakir Kesebir burada vilâyetin zirai ve ekono- mik vaziyeti hakkında verilen izahatı dinlemişler ve notlar almışlardır. Müteakıben B. Şakir Kesebir Halkevinde parti tarafından ve- rilen ziyafette bulunmuş, daha Izmirpalas ziyafetinden diğer bir intiba —O kadar titizlenmeyin. Git. meyiniz. Bir az bekleyiniz. Fakat beni bir az kendi halime bıra- kınız. Biraz kendi kendime kalayım. Dedi: Odadan çıktım. Evet, gülme- yin z odadan çıktım. İşte efendim başıma gelen hal. İçinizden bana dediğiniz şeyi merak etmeyin ben de kendi kendime söyledim. Yoo, Yoo rica ederim gülmeyiniz ve gülmemelisiniz. İnşaallah yakında gene görüşürüz. Si bir kaç güne kadar gelir görürüm. Benim de yalnız kalmağa ih- tiyacım var. —1 — Acaba beni seviyor mu, yoksa benimle alayımı ediyor. Artık bunu anlamak zamanı çoktan geçmiştir. Görüyorsunuz ya mu- hakememi kaybetmiş bir halde. yim, bütün hatıralarım karmaka- rışık olmuş biribirine girişiyor: Seyahatlerimiz, kocanın gidib gelmesi, otel “Rosel, vak'ası beni öldü zannedan — arkadaş- larim, benim yerime başkasına giden metresim, Portsait rıhtı mile Ehramlar arasındaki sine- mavari firarımız, Roma İmpara- torlarını ziyaret, bahçede Mösyö Kanapolun oturduğu tahta ka- nape artık — bütün — bunlar benim için manasız, karışık ve mübhem levhalardan başka bir şey değildir. Şuracıkta — gördüğünürz bu geniş ve emniyetbahş yuvarlak- lık altında bugün elem ve yeisten başka bir şey yoktur. Bağıra bağıra ağlıyacak dere- cede muztaribim. Geceleri ter deyası içerisinde Uyanıyorum. Altüst olmuş döşekler arasında çalılıkta anıran bir fil gibi hay- kırıyorum. Bazan beni çağırı: yorlarmış gibi dimdik yatağım” dan fırliyorum. Geyiniyor ve saat kaç olursa olsun kapıyı sonra şehir kulübünde Balıke- sirli yüksek tahsil talebe kure munun hazırladığı baloya git miştir. Bugün ise ziraat bahçesinde bilhassa meyva fidanlığı üze rinde tetkiklerde bulunan ve Atatürk parkını gezen B. Kes sebir saat 9,15 de kalabalık halkın samimi tezahürleri art- sında İzmire hareket etmiştir. Karşıyakada çıkan yangın Evelki gün, — Karşıyakada, Agâh Bey sokağında B. Ruşen Mehmede aid olup Alman te. baasından B. Lohnerin kiracı bulunduğu 2 sayılı evin banyo dairesinden yangın çıkmış ve faal itfaiyemizin derhal yetiş- mesi üzerine, evin çatısı pek az yandığı halde ateş söndü- rülmüştür. Yangının, çatı arasından ge- çen sobâ borusunun hararetin- den çıktığı ve evin, eşya ila birlikte 12 bin liraya - sigortah olduğu anlaşılmıstır. — . ü Halkevindeki müsamere Tatil münasebetile gelen Ünk versiteliler, dün akşam Halks evinde B. Lebitin Süt piyesini temsil etmişlerdir.. Müsamere çok zevkli geçmiştir. Prens Nikola gömüldü Atina, 14 (Radyo) — Prens büyük — merasimle Ta- suyi kabristanına ve Kral Kos tantinin yanına defnedilmiştir. Cenaze merasimine, Kral İkin- ci Jorj, Yugoslavya Kral naibi Prens Po!, dük Dökent ile bü- tün Yunan Prenses ve Prensleri iştirak eylemişlerdir. Bir sefir daha gitti Varşova, 14 (Rıdyo) — Söwe yet Rusyanın sabık Kovao sefiri Pavlofsk, Moskova mahkeme- since idama mahküm edilmiş ve kurşuna dizilmiştir. açıversin diye zavallı kapıcıyı sıcak yatağından kaldırıyorum. Bilgiçlik taslamayınız! Hayır efendim! Hayır öyle değil ... Sizin aklınıza gelen yere git. mekten beni Allah saklasın. Gitsem belki bütün - derdlerim nihayet bulurdu amma ne yapa| yım ben onulmaz bir derde mübtelâyım. Bana bu kadın lâzım, başkası değil. Kötü ka dınlarla teselli bulmak fikrinden yalnız nefret etmekle kalmıyo- rum. Hatta e2 asil, en afif, en ateşli kadın mucize kabilinden olarak aklını kaybedipte beni masallarda peri şehzadeleri şek linde görerek âşık olsa, gül ve kiraz vücudünün bakir cür'asını bana sunsa; hatta, viliyeı.'ıı“:; güzel bir kadını benim gü liklerime çılgınca âşık olarak çırılçıplak yatağıma girse, hatta bir Nisan sabahı kadar ılık ve taze bir çiçekçi kızı bir al — Sonu