10 Şubat DENİZ KAHRAMANI Kaptan Charcot O, şakayıda severdi ve bir gün, genç bir bayana öyle zarifane cevab verdi ki... ANADOLU Şehir Meclisinde Mali Proje Konuşuldu — — Gıncı sahifeden kalan — pekââ mümkün olacığı, Ege kıyılarında coğrafi mevkü ve tab'? güzelliği seyyah celb'ne müsait — olan — şehirlerim'ze devlet büdcesinden yapılacak yardımlar arasında İzmirin de göz önünde tutulmaması için Sıhtta * Büyük köy hikâyesi —X Billür Köşk Sevgili, köylü kardeşlerime armağan YAZAN: Nezihe Muhiddin ——— B. Mıstafa Buldanlıda bu noktai nazarı takviye eden sör ler söyledi. B. Münir Birsel, projenin tas- vibindea sonra yapılacak işin meclisin yardım istirhamını yük- sek makamlara arzetmek oldu- - Artık Akçıl her işi yoluna | okşayıcı bir sabaha ulaşıyordu. koymuştu. Buradan bir an önce | Fadime bu güzel rüyayı daha savuşmaktan başka yapacağı iş | candan duymak için göz.lerini Kaptan Eharcotun — kutublarda nasıl bir deniz faciasına kurban — git- tiğini hatırlarsınız. Br çok res- samları, muharrirleri, genç alim- leri bu seyahatte şimale götü- ren gemi bizzat Eharco'aya aid- di. Maateessüf değerli alimin büdee darlığı hasebiie gemi telsiz yerleştirmemesi — facianın hüsulüne sebeb olmuş ve yar. dima hemen hiç bir vasıta ye- tiştirılememiştir. Son günlerde bu deniz kah- ramanına aid bazı kitablar çık- miştir. - Ezcümle — (Kumandan Şorko) adlı. kitabın — müellifi Martbe Oclienin adını unutma- maklığımız lâzımdır. Marthe Ou- he bir gazeleciye şu beyanatta bulunmuştarı — Önunla İlk tanişmamiza sebeb, konferanstır. Finland'ya- ya dair bu konferansı Sorboada weriyordum. Çıkarken Şarko ile karşılaştım. Konferansımı alâka ile dinlemişti. Birden kend.sini takdım ettiş ve banar — Kaç yaşındasın'z siz? dedi. Şışırdım; ne cevab vereceğ.. mi kesliremedim. Şı ko tekrar sordü: — Otuz var mısnız? — Hıyı! — Pek yazkı çünkü size (den zeilik — iltihar madalyası) vermek — istyordum. — Yaşınız müsa'd değilmiş! hâve edeyim ki bu meşhur nişanı Virgini Heriot gibi ben de sonradan almak — şerefne Bail, oldum. Bil yorsunuz ki onun vakitsz öümü hepimizi müte- €$sir elm şti. Şarkoya da'r yazdığım kitab- da Osun çok — harimi, — âdetx kızi 9Di o mak do'ayıs le husu- siyetlerini — anlatmak - istedim. Dişününüzl Yedi yıl maddi ve manevi rabıtalarla biribirim'ze bağ ydık. Osun bana gönder- diği mektublar desteler - teşkil eder, Bu mektublarda deniz seferlerini, bu seferlerdeki ser- güzeştlerini, arzularını, azmini ve malünumuz olaa cesaretini tamamen görürüz. Eserim bilhassa onun karak- ter'ni aydınlatmaya çalışmıştır. Öyle iyi bir secye ve öyle iyi bir ah'âc ve fazlet sah.bi ki târ kdünyalarla mukayese ede- bilirsiniz. Şar-oyu tenkit edenler çok olmuştur. Onun, teknik cephe- den tenkit edlmesi kendisine çok istırap vermiştir. Bununla beraber (Pourg 10i-pas)nin cesur süvarisi Şaırkoya - karşı büyük denizcilerimizden kaptan Paul Eh ekn gösterdiği hayranlığı bilhassı z kretmek isterim. adın ölümündea — sonra Charcot Fransada ve İngilterede göste. rilen alâca zikre değer. İng liz denizcilerinden — bir - kafilen n (Pourguo-pas)nin yattığı yere kadar gti ğini ve orada bir ni- şanei şükran o'mak üzere kişı geçirdiklerini hatırlarsınız. Mü- toaddit makaleler, — broşürler, tetkikler üstad denizciyi istik- bald; bize daha iy: tanıta- caktır. Şarkonun ikinc ro'ü de ta mamen terbiyev dir. Küçük'erle yaplığı deniz mus3babeleri, mek- teplerde verdği konferanslar, yazdığı makalecer Fraasız genç: lerinin en fazla öz edikleri şey- lerdi. Bir çok denizci alimlerin ve denizci talebelerin Şarkonun uzun seferlerine iştiyi iştirak etmeleri ne kadar caz'ptir! “Şifkonun çok eli açıktı, Nor: veç balıkçılarına, İtalyan — dağ: cılarına, Amerikalı tayyarecilere gösterdiği maddi ve manevi kayı kaydetmzliyim. Osu sade- ce kuru bir âlim te â.ki etme- melidir. Şarko şakayı da çok severd. Bır gin ona genç bir bayan sunü sormuştu: — Üstad! Ta Antractigne ka dar seferinizi - uzatmaktan — hiç korkmadınız mı? Şarko: bu süale vap verdi: — Mıdmazel| yatakta m ö'dü? — Evet mösyöl — Büyük baban 2? — O da yataktal — Söyleyin'z şimdi bakâlım bana, sevgili madmazel; her ak- şam yatağa yatmaktan korkıur yör musuduz; korkmuyor müsu- nuz? Fransa, Ş rko fac'asını unuta- mıyacaktır. O benim âdeta ba- bamdı. Kitabım, bu sebepten dolayı samimiAr. a Fransuva De T.ssan Fasa gil'yor Paris, 8 (A A.) — Har'ciye müsteşarı De Tessan bir vazife ile Fasa gtmiştir. Bir tevkif Sen-Jwn-Doloz, 9 (Radyo) — Mark. Döpartgi bugin Biya- riç'en tayyare ile buraya ğelmiş ve Fransız zabitisi - taraf.adan derhal tevkif edilm'ştir. —— ——— yavaşça ce- Bay babanız il daimi encüme- ninden: Memleket hastahanesinde ya pilscak tamirat işi 2500 İira 20 kuruş açın tutarile 15 gün müddetle açık eksitmeye ko- nulduğundan isteklilerin 2490 sayılı yasaya — göre hıııılıyı- cakları teminatlarile birlikte 24 Şıbat 938 Perşembe — günü saat İl de daimi encümenine baş vurmaları: $:16 5816 el a. gunu söylemiş ve teşebbüslerde bulunmak üzere r yasete - salâ- hiyet verilmesini teklif etmiş, mali proje ve B. Münirin bu teklifi meclisce ittifakla kabul edilmiştr. B. Faik, hücümetçe satın alınan telefon | şirketi içi şehir meclisinin de muvafa hiç bir sebep mevcut olmadığı bir (i ibi palıyan İzmir şehrinin, inkı'âpçı çalışkan İz- mir halkının, bu güzel yurd parçasına — evelemirde — kendi ödeme kabiliyeti, kendi imkân- lan ile, Cumhuriyet devine lâ- yık bir çehre vermeğe çalışır- ken, hükümetin yardımına da mazbar olunacağı, ilk iş olarak belediyenin istikraz borcunun hükümnet - tarafından ödenmesi ve füar kararı vermesi lâzım geldiğini söylemiş ve celse, nizam encü- meni tarafından bu mesele hak- kında meci se bir mazbata ha- tesisatını e© mü- | yaulanıp verilmesi için beş da- kemmel bir hale getirmek | Çika tatil edilmişi için her sene fuar — için Tekrar içtima edldiği vakit reis, henüz bu hususta hükü- metçe bir iş'arda bulunulmadı- gua göze bir karar ahınamıya- çağını bildirmiş ve icap ett ği vakit bu mesele için meclisin verilen yüz bin liranın 150 bin liraya iblâğına müsaade istene- ceği, bu suretle imar progra- minda yeri bulunan 550 bin liralık fuar ve kü tüzpark işinin dört senede tamamlanması müm kün olacağı ümidi izhar edi- liyordu. Rapor tamamen okunduktan sonra B. Faik söz almış ve de- Şehir meclisinin bu devre top lantısı, böylece sona ermiştir. * miştir ki; .. — Bütün bu işlerin başarı- Meclisin dinkü toplantısında ması için Çâzım olan paranın | geçen müzakere zaptı okunur. nerelerden toplanacağı ve nasıl | ken temin edileceği raporda göste- rilm 'ştir. Fakat hükümet kararı ve Böyük Millet Meclisinden bu işler içn çıkması İâzım gelen kanun gecikebilir. Meclsin ka- bul ettiği beş senelik imar pro- jesi ise müddeflidir. ve beş se- z doktoru B. Mitat, imar in — kabulü — esnasında bulunan 26 azadan 25 jeyi kabul ettiği hakkın- daki kaydın doğru olmadığını kendisinden başka projeye B. Mün'r Birselin de muarz bu- lunduğunu söylemiş, eski zaptın neliktir. |Yani, biz beş senede | o suretle düze'tilmesini istemiş- raporda gösterilen İşleri yapa- | tir. Reis; B. Minir Brücle sors cağız demektir. Gecikme, bu projedeki beş senelik müddeti de uzatabilir.. P.ogram ma- Gdemki müddetle — takyit edil. miş, © halde hü ümetin bize yapacağını ümid ettiğimiz yar: dun miktarını artıralım ve faz- lasile istiyelim ki - projeyi beş sene içinde başarmak imkânını elde etmiş o'alım. muş, B. Münr Birsel de: — İlk celsedeki müzakerelerde bulunamamıştım. O gün de ben müstenkif kaldım. Cevabını - vermiştir. Re's, o günkü toplantıda zaten 27 aza mevcut olduğunu, Minir Birse- lin de müstenkif kaldığı şekilde zaptın da düzellilmesini kâtip- lere bildirmiştir. Çünkü ASPİRİN seneler- denberi her türlü soğukal- gınlıklarına ve ağrılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu isbat elmiştir. ASP i Rİ Nin tesirinden emin olmak için lütfen kasına dikkat ediniz. mar- Izmir Defterdarlığından: Karataş Tramvay caddesinde 241/1 kapı 249 taj möslü sisam yağhanesinde mevcut makine ve â âtı mihanikiye Ve tefeorruatı 15 gün müddetle ve 581 lira 20 kurnş muhammen bedelle sa- tışa Çıkarılın ştir. İhalesi 23-2-933 - tarihinde Çarşamba günü saat 14 dedrr. Taliplerin yevmi Mezkürde mahailnde top anı- çak komisyonâ müracankları, 9 18 418 kalmamıştı. Haydud herifin ta- sarladığı iş çok korkunçtu. Bir az sonra koca fabrika hayırse- ver sahiblerile beraber havaya uçarken suç otağı bu çenesi düşük, aklı kıt kocakarıyı da beraber alıb götürecekti. İşte o zaman rahât rahat karşıdan çu- buğunu yakıp intikamını seyre- decekti. Amma bakalım, masum kulları korüyan Tanrı bu kap- kara düşünceyi hainin koyacık mı idi? Akçıl Bekir tum — sıvişacağı sırada gökyüzü daha büyü: bir gürültü ile çatlıyarak ortalık gündüzden daha aydın, bembe- yaz bir ışık içinde kalınca hain herif o.duğu yere mıblanıverdi. Çatlıyan — gökten fişkiran bü aydınlık içinde sanki kara top: rakların bağrı delinmiş gibi acı bir çığlık kopararak Akçılın ku- laklarında uğuldadı. Yerlerinden uğrıyan — patlak gözleri, bir az ötede tümseğin tepesinde beli- rea bir gölgenin uçar gibi kay: yanına kırarak kendilerine doğru geldiği: ni görerek kaldı. Koşan gölge- nin acı çığlığına fabrikada uya- nan ışıklarlı, sesler cevab ver- diler. Bir saniye sorra büyük kapıdan dişarı firi yan imsanlar koşüb baykıran gölge ile karşı: laştılar. Bu gelen imdatçı bir- denbire tatlı uykusundan uya- mıp Yağız nineyi her gece c0 - hyan-Fadime idi. -Bu gece dal- dığ: tatlı uykudan bir az geç ni uyanmıştı. — Tutun -diye haykırıyordu- fabrikayı tutuşturacaklar; tutun! Korkudan, şaşkınlıktan alevli Çırayı saklamak isterken etekle- rini tutuşturan ihtiyar kadın ka- ranlık içinde bir fener gibi ışı- mağa başlarken Fadime hıçkıra, hıçkıra yerlere düşüp bayıldı. Pubu kuşundan medet uman gece kundakçiları hemen yaka- landılar. Bir taraftan tutuşmağa başlıyan Yağız nine derhal sön- dürüldü, bir taraftan hain Akçıl Bekirin eli ayağı bağlanarak fabzikanın bodrumuna - sürükle- nerek üzerine kocaman bir kilit vuruldu. İşte kazdığı kuyuya böylece kendi düştü. Bir külçe kemik halinde ken- dinden- geçm'ş olan Yağız ni- neyi ise merhametli, Gündüz tedavi etmek için dispansere taşıttı. Fabrikanın işçileri uyku ser- semi büyük bir telâş ve karku- ya kapılm şlardı. Herkes bir ta- tarafa düşüp kalan Fadimeciğin başucunda, kızcağın — kendine getlirmeğe — çalışıyordu. Genç mühendis, eline geçen bir map rapa suda parmaklarını — islata- rak onun alnını, bileklerini uğuş- turuyor ve tatlı bir sesle kular gına eğilerek: — Bayan Fadime; gözlerini aç, artık üzülecek bir şey kak madı yavram.. Diyordu. Fadimecik gözlerini yarı aç- tığı zaman sinirleri hâlâ depre- giyor, üzerine fena bir rüya çökmüş gibi çırpınıyordu. Alaını ve bileklerini ıslatan soğuk su onu kendine getirince başucun- da tatlı sesile kulağına bir ç Doğanı gördü. bir rüya mıyd ? Neler olmuştu? Bu ağır v: bas- tiricı göcenliü sombtne Öyüreke rafa seğ.rtirken Doğan da bir | sımsıkı kapadı. İşte © zaman başucunda ona tatlı sesile bir şeyler söyliyen Dağamı — göre- medi. Demekki bu bir rüya sımsıkı kapalı yalaız onun güzel sesini işiliyordu: — Fadime basta mısn, söyle banal. Niçn gözlerini açmıyor- sun? Açgözlerimi de, beni dinle yavrucuğum. Sen hepim'zi bü- yük bir. ölüm — tehlikesnden kürtardın.. Sesini duyab koş masaydım şimd. hepimiz psram parça olacaktık. Bu güzel fab- rikanın yerinde kızıl bir kül kalacaktı.. Sana hepimiz borç- luyuz iyi yürekli çocak.. Fadime utanıyordu. Fadime içten yara- lanmiştı. Köylerine iyilik, insam hık, işiık ve bollak getiren bu hayırlı insanlara — karşı, içlerim den iki insanın işled ği büyük suçtan sanki kend.sine de bir yüz karası sıçram:ş gibi utanır yordu. Artık kındni tutamadı. Bozulmuş — sinirlerine eğemen olamadı. — Yüreğinden — kopup kli ağ amağa başladı. Bütün körpe vücudu sarsıl yordu. Yaralı yö- reğinde, tuhaf değil mi? Çok ince, çok derm bir gönül sevine ci de vardı. Doğan onu katı ve soğuk topraklarda b rakamadı, yavaşca kollarının arasında kaldırarak — kulübesine u götürmeğe » baş.adı. Pı;oı.: î- p kuvvetli kolları arasında bir tüy gibı gidiyordu. Yüreği ve ruhu da öyle mesud, öyle haffti ki. Tam kapının önünde Doğan eğildi, yavra bir kuş gibi göğ- süne saklanan güzel Fad men.n göz yaşlarile ıslanmış ve beyaz alanını öptü, Beri yanda yağız nine de fab- rikanın hastahanesinde üzerine yatırılmış olduğu sedirda ya- vaşca gözlerini açtı. Yağız nine ihtiyarlığın tam tersine eski toprak, sağam bir hatundu. Başucunda — oturarak burnuna bir ruh koklatan güler yüzlü Gindüzü görünce şaşa kaldı. Bu ne demekti? Hâlâ kendisine iyilik mi yapıyorlardı? Yok ha- yır bu kabil olamazdı. O kadar fena muameleler reva gördüğü bu genç kız nasil olur da hâlâ iyilik yopmağa çalışırdı? Mut- laka bu sefer öldüreceklerdi artık.. Belki bu kokladığı ferah kokulu ruh da sihirli bir ağa vardı?. Haklı idi, ne yapsalar ona idiler.. Artık ihtiyar fersiz gözleri: eski bıncı söndüren sessiz bir tevekkülle: — Öldür beni kızım-dedisne yapsan bana haktır.. Meheldir. Amma bu zehir nede ferah kohyww Bayan Gündüz titriyerek ce- vap verd: — Bu zehir değil. Baygınları ayıltan bir ilâçtır bu.. Korkma- aN kokla.. Yağız nine şaşkınlıktan şap- kınlığa düşmüştü: — Demek beni öldürmek is temiyorsun ha? — Ben katil değlim. ” dok'orum. Ben ın;'k bâıim ölümden kurtırmağa çalışın Sen şimdi hastasın ödevm kurtarmaktır. İhtiyar - kadın ledi: hıçkırarak (l 3- Sonu var