10 Şubat Filhakika, boğazı adam akıl'ı sıkılmakta bulunan Luben hââ bağırmağa çalışıyordu. — Durl.. Diye emir ve-sen Dartanyan mend lini çıkararak ozun ağzına tıktı. Planşe dedi ki — Şimdi osu bir ağaca bağ- hyalım.. Bu iş mükemmel bir surette yapıldıktan sonra Kont dö Var- dı sücükliyerek h zmetçisinin ya- nina gelirm şlerdi; gece yakın- laşmakta olduğu gibi, yaralı ve bağı adamlar o-manın ulu orta yerinde bulundukları için ertesi güne kadar orada kalacakları âşkârdı. Dartanyaan dedi ki: — Heyd, doğru reisin evine. — Fakat zannedecim ki siz de yaralısınız? — Onh, bir şeyim yok; evvelâ bize en lâzım alan işi bitire- lim. Soora yaramı düşünürüz; bundan başka, pek te tehlikeli görünmüyor. Bunun üzerine olauca kuv vetlerile liman reisinin çiftlik evine doğru koşuyorlardı. Kont dö Vardın geldiği haber verik miş ve o sıfatla Dartanyan ya- nına girmişti. — Kardim imzasile emirna- meniz mi var? -—âım. efendim, işte, Dartanyan — kâğ di gösterdi. Reis kâğıda baktı: OL! OÖK Mükemmel ve >Garlie — dt n — Şüphesiz, ben onun en sadık bir. bendesiyim. — Anlaşılan kardinal haz- retleri birinin İngitereye geç- esine mani olmak istiyorlar? - - — Evet, Londraya -gitmek — üzere Paristen üç arkadaşı ile birlikte yola çıkan Dartanyan mamında Bearnlı bir efendinin. — Siz bu adamı tanır misi- mız? diye reis sordu. — Kimi? — Bu Dartanyanı? — — Evet, çok iyi tanırim. İ — Şu halde onu bana tarif ediniz. ğ — Bundan kolay ne var di- yerek, Koat dö Vardın eşkâlini her suretle en dakik noktala- rınâ kadar izah etti. — Beraberinde kimse var mı? — Evet, Luben isminde bir Ahrar fırkası avcı tabur'ar n- r daki çavuştarın dört beş ae elk — asker olduklarını ve hemen İs- hh&l kt'alarındaki zabitandan — daha tecrübeli bulunduklarını — bildği için bu çavuşlar saye- — sinde intzımın bozulmıyacağına — hasıl olan kanaat bu işi yaptır- mağa sak olmuş ve ba işin de bir iki saatik bir içtimadan sonra müuvaffakıyete iktiran ede- ceğine şüphe ed lmemiş ve böy- lece müsellâh efrad ile temasa geçilmesinde bir beis görülme- 'apılacak iş Dördüncü avcı taburu isyan'ın kararlaşt ridğı Marlım otuz bi- rinci igünü sabah nâmazından a evel kışlalarındaki b ü başlarına süngülü ——— hizme! çisi. — Onoları pek dikkat'e göz- İeriz; bir kere ele geçirrsek, sıkı bir inzibat alında Parise göndereceğim ze Haşmet.i emın olsunlar.. — Bunu yaptrsanız, reis efen- di, Kardinalin teveccühünü ka- zanesın z. — Avdetinizde kendisini gö- rür müsünüz? — Şüphesiz görürüm. — Reca ederim, çok sadık bir bendesi olduğuasu söyle- yiniz. — Baş üstüne. Bu teminatın sevincile, liman res pasıporti imza ederek Dotanyana verdi. Dartanyen lüzumsuz teşrifat ile vakit kay: betmiyerek, yalnız reise teşek- kür etti, sedin verdi ve çıkıp gtti. Sokağa çıkınca Planşe ile beraber mümkün olduğu kadar hızla yola düzilmüşlerdi; orman haricinden dplaşarak şehre baş- ka kapıdan grmişlerdi.. Gemi sefere hazır ve kop'anı limanda bek iyordu, Dartanyanı görünce sordu: — Ne var? dedi. — İşle vize edilmiş pasa- portum. — Peki, öteki efendi? — O, bugün gitm yecek; far kat, işte sze iki kişlik navul e— O halde, haydi gide j n Vİ—WÇA 0 gtt gi bulunuyorlardı. Tam vaktinde hareket etmişlerdi. Çünkü, yar rim fersah kadar denize açıl- dıkları zaman Dartanyan bir şimşek görmüş ve top sesi işit- mişti. Bu top sesi Imanın kar pandığını ilân ed'yordu. Artık yarasına — bakabilmek içn vakti müsaitti; bereket ver- sa yarası, Dartanyanın ümidi gibi, tehlikedi değildi. Kılıcın ucu bir kaburga kemiğ ne tesa- düf ederek kemik boyunca kay- mışt; bundan — başka, gömleğ yaraya yapışmış olduğu için p:k az kan kaybetmişti. Dartanyanın yorganluktan ta- kati kalmamıştı. Güverteye kem- disi iç'n yayılan yatağa kend- sıni attı ve uyuyakalm şti. Fecir zamanında İngiltere sa- nö etçi dikmek şartile hapsede- cekler v: kışlanın muhalazısı için da icabı. kadar asker bi- raktıktan sonra - kışladan dişarı çıkscaklardır. Taburan ve isya- ma ümün kumandani Hamdi çavaştur. Bunun da okur yazar olmk itibarile mouavini veya erkânı harbiyesi taburun tüfek- çisi zenti Ali mstanın oğlu Ariltir. Tabur bötün İstanbuldaki - taata cerbezeli arkadaşlarından üçer dörder davetç. nofer gör dermiştir. Bunlar g tükleri kıt'a: larda çavuşlarla görüşecekler ve dördüncü avcı taburanun yap- tığı gbi zabitsz o arak manta- zam bir kıl'a halinde Sultan Ahmed meydanına gelerek Ha; çavşun emrine — gireceklerdir. »d ğ a Ynzırn.î Alclz:nDua Dartanyan sokağa çıkınca Plânşe ile mümkün olduğu kadar hızla yola çıkmışlardı hilinden hâlâ üç dört fersah mesafede bulunuyorlardı. Gece rüzgâr pek hafif esliği için az yol almışlardı. Sa t onda gemi Duver lima- nna demirini funda etm şt. Sa- &t oa buçükta ayığını. İngiliz top ağına başan Dartanyan: — N hayet buradayım, diye bağırmış'ı. Fakat $ bundan — ibaret de- ğld; Loadra a gtmeleri ânm | d İıg..verede posta işeri Mum- | tazamdı; Dataayan ile Plaaşe, bir posta tatarı va İ K kolunan, iki posi binmiş'edi; bir kaç saat zar- finda hükümet merkezne gir | diler, | Dartan an Londrayi bilmed ğ 1 ça İagilizcenin bir kelimesini de Bilmiyorsu. Fakat Bükng- ham ismini bir kâğıda yazmış ve bunu her gösterdiği adam dükün konağını tarif etmişti. Dük, kralla beraber Vindsor- da avda bulunuyordu. Durtan- yan dükün hususi hzme'ç sini buldu; dükün bütün seyahatle- rine beraber gölürdüğü bu adam çok mükemmel Fransızca konuşuyordu, Paristen bir ölüm ve dirim meselesi için geldiğinden efem disi ile hemen görüşmek - iste- diğ'ni hizmetçiye söyledi. Dartanyanın bu ehemmiyetli sözü Patrik namındaki bu mah- rem hizmetçiyi ikna etmişti; emrettiği iki ata bindikleri za- mâan genç muhafza kılavuzluk şeye gelince, hayvanından kuru bir ağaç dalı halinde olarak in- dirilmişti. Zavallı delikanlının ar: tık hiç takati kalmamıştı. Dar- tanyan ise sanki demirden ya- pilmiş gibi duruyordu. Ş toya varıp dükü sordukları zaman kral ile birlikte bir az uzaktaki bataklıkta av peşinde odıklarını söylemişlerdi. Hemen söylenden yere git. mişler ve Patrik ise şahin ku- şunu çağırmakta olan elendis.- nin sesini iş tm şti. — D k efendime, limin gel- diğini haber vereceğim, diye Pstrik sordu. — Br akşam Pol Nöf köp- r sü üzerinde ve Sımaritar kar- şısında kendisile ile kavga ç- kacmak istiyen del kanlı.. — Mistesna bir tıkd'm. Inkılâb hatıralarından Kıtaat kışlalarını terketm'ş ve Sultan Ahmed meydanında elinde tüfek dolaşan Hamdi Çavuşun emrine girmişlerdi önünde sebahleyin — erkenden taburuna gtmek üzere dördün- Cü avcı taburundan mülâzim İyas bey geçerken kendi tabur ve bölük efradının silâh omuz- da alabildiğine İstanbula doğ- ru gittiklerini görünce — vaziyeti kavramış ve buolara geri dön- melerini teklif etmişti. Bittabi Lyas beyin sözü dinlenmemiş arada silâh teatisi başlamış, İl. yas zabitlik şerefinin verdiği bütün vekar ve temkin ile hiç tereddüd etmeden tabancasile mukabele etmiş ve bütün kur. şunlarını sarfettikten SOnra şe- Gelmiyen veya naz etmek istir yenler derhal itlâf olunacaktır diye son söz bir tehditle de bit- yordu. Avcı taburu elbisesile ge'm ş bir heyetin boş dönmiyeceği bütün sözlerin bir emir te âkki edleceği aşkâr olduğundan böylelikle bi: iki saat içinde İstanbuldaki koca bir ordudan kiç bir hayır kalmamıştı. Fatih karakolunda bulunan taburla, Harbiye Nezaretinde (şimdi Eas- titü binasında) bulunan bir alay: dan maada bütün kıtaat k şla- larımı terketmiş ve Sultan Ahe med meydanında elinde tülek dolaşın Hamdi çavuşun emrine girm ş'eerdi. Galata köprüsünün Emir ö rü tarafındakı ra g AM0 D li AD ÖrrA M — sazrma | Borsa 9.2:938 122Ş.Roa H 55 P. Paci 30 Paterson 34 T. Erman 12 D.Ardti. 14 Vitel 1224 Yekün Piyasa orta fiatleriz No: Kilo — Alıcı Eski satış ç. Cisai 370 Buğd.y 4Y Apı 133 M. Darı 5 Börü'ce 343 B. Pamuk aP ADUI D AN MA Halkevi köşsesi KM FN Ee A GU LA KDKT 1 — Evinz halta Perşembe günü akşamları saat 20 de bütün yarddaşlara karagöz oyunu oyaanâcaktır. Parasız olan karagöz oyununa bütün İzmirliler davetlidir. 2 — Halkevimiz Müstahkem Mevki bando şeli Bay Galibin idaresinde br Halkevi bandosu etmek üzere Ööne geçmişti. Plan-| hevesli çalışmak hevesinde olan müz'siyenlerin kayıdlarını yap- tırmak için evimiz sekreterliğine başvurmaları bildrilir. 3 — Dumlupınar okulundaki fe'sefe kursunun her Çarşamba günü saat 8 den 9a kadar de- vam ettiğini ve bu kursa bi'â- islisna bütün yurddaşların de vam edebileceğini bildiririz. 4 — 10/2/938 Perşembe gü- mü saat 16 da tesinin 16,30 da Kitapsaray ve Yayın kom telerinin haftalık top- lartısı vardır. — Çok muvsafık vceksin gör in z.. Putrik atını sürdü, dükün ya- nına vardı. va kendisini görmek istediğini söy- lenilen tarzda bildrdi. — Sonu var — hid düşmüştü. sinn ilk Uzüm satışları 602 M ).Tarantol2 5) 25 İnhisar ida. 107 AR. üzüm. 12 25 13 Esnaf Ban, İ222195,5 Eski yekün 23419,5 Umum yekün 9-2-938 Ççekirdessiz üzüm 18130 H. G. Şer. 32 75 35 Zanira satışları 3 VagonÇavdar 10500 P. Çekirdeği 2072 Ken Palamut 250 500 banı K.S. K &$ 17 SO0 13 75 16 7S 10 75 12 S0 13 5S0 14 75 13 50 13 75 1S 9 50 11 75 fiatlari 12 75 13 2S 13 75 14 75 KS KS K3 : R.1S $625 612 3 9575 4 1 4 75 4 75 4 34 sacatada her Köycüler komi- olduğunu bir habercinin 31 mart hâdise- bu arkadaş ' NASREDDİN HOCADAN Mahkeme kuruldu. Karşıyakalı ; z Sehiie 5 3 K : ektupları. n a Tülen ervah davet edildi (Hafız Durmuşla arkadaşları vaparun yemek salonunda ko- nuşa darsunlar; müstacel — va- ziyetler sebebile bagün mah- kemeyi kurmak lâzım geldi. Riyaset mevkiinde Nasraddın Hoca, sağında Karagöz Ağa, solunda Velespit Hoca, Haci- vadla Hacıoğlu Sadık müba- şirlik, Kemal Kâmil de bermu tad kapıcılık vazfesile mükel- lefler. Mahkeme âraftadır). Rsis — Şa kimyıger doktor Bay Memdubu çağır bakalım.. Döktor Memduh gelir... Re:ss — Soyadın ne? — Say... — Kaça kadır. say, kadar mı, bine kadar mı? — Öyle değil cfendim, say- mak fül'nden emrihazır.. — Addlaşıldı. Bütün muhe- tablarına müf ed sıgasile emre- dyorsun demek, Bu ne biçim soyadı ayol, kendini berkese — Körfez vapurlarına verdiği suyun miktarı malâm mu?. — 'Bölki de 'ayda bir. kaç'bin ton.. — Ya İznirde sattırdığı?. — Günde beş, altı yüz ton.. * — Güzel.. Şimdiye kadar ki- me şikâyet ettiniz?. — Hç kimseye efendim; sa- dece gazetelere yazı yazdık.. — — Kâfi değil, sen şöyle ke- hara çekil “bakahm. 0 K Bay doktor Memduh çekilir, ş) Nasraddın hoca, mahkeme aza- —— sile istişareden sonra, samin — arasında bu unan Ş:yh Küşteri- ye hitap eder: — Marsık aleyhisselâmı ça- Bıtab.lir misin? — Çağınrım efendim.. ı — Çağır bakalım.. i Şeyh Küşteri bir (Ah) çeker —— çekmez bir dudağı yerdz, bir j | yi yüze dudağı gökte, Marsık aleyhisse» - lâm belirir. Nasraddın hoca ona zorla mı saydıracaksın?. hitap eder: — Estağturullah efendim.. — Ya Marsık bin hatabük — Mahkeme karar vermiştir: meşşel. ı — Emret sultanımt. — Bana bilümum Karşıyakalı ervahı buraya getirebilir misin? — Beli sultanım.. — Haydi.. Marsık aleyhisselâm üç daki- kada âhiret'n bütün Karşyakalı ervahimı top'ayıp mahkemeye getirir. Bunlar hep bir ağızdan Bundan sonra senin soyadın *Lâyksam Say, dir; anlaşı- di mi?. — Bışüstüne efendim.. — Şimdi söyle bakalım: Şu su meselesi nedr? — Efendm, vakti'e bendeniz Yamanlar suyu için “bu su azdır, konfortabl değildir, Kar şıyakaya Yamanlar suyunu ge- & tirmeyiniz, dedim, dinlemedi- DÖN ler. Va Gibsil, —var haber ver, !.ıl. 4 » — Etvet; hatirliyorum amma | — — söylediklerin bu kadarcık de- | Mersiyesini okuyorlar, gildi, daha alt torafı da vardı. | #rada, K Neden cümleni ikmal etmi- | —— Ve caalnâ minel mâi külli yorsun?, şey'in hay | B ei aa e D ye avaz, avaz bağırıyorlar. — — Öyleya; susarsın. Sen o | d İzmirin fi flân - tarihindeki — zamanlar yalnız *bu su azdır, "İ'l."' sucaları Moyo ile çakır — getirmeyiniz, demedin, “Hak N"l boyunları bükük, zâri, kapınar suyu konfortabi sudur, | **7i ağlıyorlardı. a onü getirin, da dedin. Susuzluktan bilcümle Karşıya| — | — Evet efendim.. kalı ervahın dudakları çatlamıştı. — — Yani Karşıyaka — halkına Nasraddın boca ayağa kaiktı —| 24 mikyaslı kireç hu'âsası içir. | vt söze başladı: a mek istedin. Şimdi söylediğin | — Ey Karşıyakalılar, bir xx sözlerde, yazdığın — yazılarda | Peni dinler misiniz?. B3 neden bektaşinin “Lâ takrabüs “Dinleriz sadalarıs.. j salate,, hikâyesi gibi — yarım | — Görüyorum ki- başınızda —— davranıyorsun?. Hikâye malüm; | bir su derdi vardır. Bu derdi ç bektaş yet: izale etmek ister misin:z? B — Neden namâz kilmiyor- *Hep bir ağızdan isteriz sa' —| sun? daları,,.. D Dem'şler, cevap vermiş: — Allah Kur'anda lâ takra- büssalate, yani namaza yaklaş- mayınız buyurmuş da ondan.. — İyi amma alt tarafını da — Mistakil bir beled'yeye j kavuşmak — husasundaki arzala- —— rınız devam ediyor mu? HAĞ *Bütün şiddetile sadaları,.. —— — Derdinizin — menşei, İzmir — oku, — “filhâletissekri, si de | belediyesne müstemleke oluşu- —— vı;.>e ü nuz mudur? y İ mişler. *Eh e —A oğlum; hafiz mıyım Te eli — ©O halde vereceğim nasi- — bati can kulağile dinleyidiz. — j Şimdi ben Marsık aleyh sses — | lâmdan rica edeceğim, sizi alıp - büyük bir zatın buzuruna götü- recektir. O zatın önünde hep beraber secdeye vardıktan sonra — “iki Kulbüvalleh, bir elham okur yönuz; sağınıza, solunuza öllo'l dkten sonra - derdlerinizi ona — anlatınız.. K “Başüstüne sadaları,,.. H ızuruna g deceğiniz zat; bancınız değildi. Onu hej tanırsınız, ben; demiş, bu kadarcık Ööğre- nebildim işte... Seninkisi de tıpkı böyle.. Her ne ise; Yamanlar suyu işinde geçmişi şöyle bir tarafa bırak ta asıl davaya bakalım; belediye ne yapmak isliyor? —Efendim, aile başına üç ayda 25 tondın Fızla su verm yer,. — Havuzun bulunduğu Yık diztepedeki şelâler için — sarle- dilen su miktarı nedir? — Hesap tutmaz, # — Sulad ğı üç bin ağaca ne kadar su gid yo:?. — Ağaç başna üçayda yir- mi beş toa.. — Yani bir ağaçla beş nü- fuslu bir aile misavi — sayılıyor öyle mı? ğa di v Türkiyenin her taralına ya)j mıştr. İsmi şerifi şudur: Marko paşa,