a K eei Aşktan Meri, gebe olduğunu söyleyince, divanıharp idam hükmünün doğumdan sonra talikine karar verdi 'Tutulan korsanlar hemen o gün bir divamı harb huzuruna gçıkarıldlar. Korsanlar esir ok malarına rağmen — kendiler'ni bekliyen âkıbeti de çok iyi bili- yorlardı. Çünkü Karasakal çe- tesine mensub bütün korsan ve haydutlar mutlak surette idama mahküm idiler. Meri, çok cesur olmakla be- raber henüz ölmek istemiyordu. Bunun da sebebi, kocasını çok sevmesi idil Fakat Merinin yaşa- mak hırsi sadece bundan doğ- muyordu. Merinin — kendisne mahsus mühim, çok mübim bir soyri vardı. Meri, müdafaaya devam et- seydi, hiç bir şeye muvaffak olamıyacak, birik. süngü darbe- sile ölüme gidecekti. Halbuki bir saat fazla yaşamak, kaçmak, yeniden faaliyete geçmek için bir fırsat elde etmiş olmak de- mehkti. Fakat görüyordu, ki kaç- mak kolay değildi, çok sıkı bir muhafaza altında bulunduru'u- yor ve anbean idamını bekli- yordu.. Merinin bir ümidi daha vardı. Karasakal taraf ndan Rişar — ile birlikte açık denizlere gönderik miş olan Klıfforun imdad - gel- mesi ümidi. Klifford, Merinin esareti haberini aldığı takdirde hiç şüphesiz imdada koşacaktı. Meri bunları düşünürken, esir korsanlar birer, birer divanı harbe götürümekte ve bir az soşra geminin d reklerinden -bı- risine çekilmekte idiler. Nihayet sıra, Meriye geldi; süngülü bahriyeli arasında di- vanıharbin huzuruna götürüldü. lâkim mevkiünde bulunan za- bit Meriye: — Senin adın Edvar Riddir, değil mi? Diye sordu: Meri vaziyetini hiç bozmadan ve en tabil bir şekilde: — Hayır. Dedi. — Yalan söylüyorsun, Bu ya- landan ne fayda umuyorsun?. — Hakikati söylüyorum. Be- nim adım Edvar Rid değil, Meri Rıddir. — Fakat Meri bir erkek ismi değ |; bir kadın ism — Ben de erkek ismi oldur günu söyemedim ki, Meri bir kadın işmidir ve işte iabatıl. Meri, seri bir hareketle göğ- Bünü açtı ve olgun memeterin: gösterdi. Sİ aü AARA RORSANLAR ŞEFİ Dilber kadın korsan başka kuvvete baş eğmiyen deniz kızının maceraları... ALĞR Hâkim ve divanıharb azaları azaları hayretler içnde kaldılar. Evet, karşılarındaki haydud, Ed- vâr adım taşıyan maznun ve esir ko bir kadın idi, Hâsim, hılâ dsvam eden hay- retini yenemiyerek: — Yal... Sen kadın mısın? Fakat bunun ne kıymeti — var? Seni bizimle boğuşurken bizden bir kaç askeri ö.dü:ürken tuttuk. Şu halde bir kadın korsan ve ha dudsun ve bu sebeble gene idam edleceksin, dedi. Meri onuzların: silkti. ve: — Behi 4ai edemiyeceksi- niz. Çünki çocuğumu da idam etmiş olacaksınız. Halbuki bu çocuk tamamen masumdür. — Ya.. Szn gebe misin? — Evet, gebeym. İngiliz kanunları o zamanlar- da da g be bir kadnın idamı- ma müszade vermiyordu. Harb gemi, doktoru da Merinin gebel ğini tasdık ettiği için son elde edilen korsanlardan yalnız Mi:ri idamdan kurtuldu. Maa- mafih doğurduğu gün idam edilmesi mukarrerdi, Meri bu karar ve hükümden sonra doğurmasına intizaren ge- minin karanlık ve kaçmak im-« kânı olmıyan bir hücses.ne hap- sedildi. Yaman bir haydud olduğu için Merinin muhafazasına bu- susi bir ehemmiyet verildi. Na- Mus ve cesareti tecrübe edilmiş genç bir zabit, Meriye muhafız tayin edildi. S- ! Meri bu sayede istediği gibi vakit kazanmış idi. Oaun için yapılacak iki şey var- d Ya muhafzı olan genç za- biti kandırmak ve onun saye- sinde kaçmak.. Yahud da ko- cası Küllordun imdad ve yar: duamını beklemek! Meri, nihayet bu umduğu yolda hem içeriden kendisi ve hem de dısarıdan kocası tarafında sarfedilen mesai ve paralar sa. yes nde kaçmağa muvailak oldu. Merinin — muhafızı zabit ile açk denizler ortasında ne su- retle kaçtığı ve nasıl kaybo'- duğu hakkında h ç bir kanaat ve tahmin elde edilemedi. Merinin muhafızı zab tle de- nizler ortasında küçük bir san- dalla batarak mahvoldağuna bükmett ler. Ve.. Bundan sonra da - kor- KO Dilimize çeviren: Şükrü Kaya 33 mülâkatlar yapyorlar ve hatta bir madalya alacağım bile söy- Ten'yordu. O sırada felâket te başladı. Bir sıbah donumun ayaklarım- dan düştüğünü gördüm; zayfe layordum. Evvelâ memnun ol- dum. Çünkü bütün şişmanlar ayni hamurdandır. Pantalonu- mun içinde bir az rahat bul mak hoşuma gitmiyor değildi. Br az serbesilik diyordum. Ah efendim ahl Ne oldu bi gaem erimeğ: başladım. Erimek limesi haf f gelir." Bir gez, ir neles, bir buhar gibi da- Rer— elti sacaagkr Yazan: Hanri Bero ğildim. Elbiselerim kem klerim üze- rinde gözi kaçmış bir balon gibi duruyordu. Kulaklarımın düştüğünü gördüm. Boynumdaki yakalık göğüs tahtama kadar Açıldı. Bu felâket yetişmiyormuş gibi halime acıyan da yoktu. Her- kes bana: — Sizin yerinizde olmak is- tiyen ne kadar adam vardır. Diye iltifat ediyordu. Bilhassa şişman müşterileri - kendilerin- den mümkün olmıyan mucizeler istiyen hekimler bu fkirde idi, sanlık hayatında Meri — veya Edvar adlı bir korsan, Meriyi andıracak kadın bir haydud görülmedi. Meri ne olmuştu? Bir çok rivayetler, Merinin müstear bir isimle ve kocasile birlikte uzak adalardan birisin- de bir meyhane açarak — haya- tanın sonuna kadar — yaşadığı merkezindedir. Fakat — bunun doğrusunu bilen yoktur! Haşger Cü Amiral Horti Yakında Varşovaya gidecek Budapeşte, 26 (Radyo)— Ma- caristan kral na bi Amiral Horti ref katinde zevcesi ve Hariciye Nazırı B. Dekanya olduğu hal- de Karakoyaya g decektir. Amiral Horti istasyonda Po- lonya cümhurreisi B. Müusisiki tarafından karşılanacık ve doğ- ruca Mareşal Blsodskinin meza- rna giderek çelenk koyduktan sorra (Bipelodıça) ormanlarında tertib olunacak ava iştirak ede- cektir, Macaristan Hariciye Nazırı B. Dekanya, avcı olmadığından, doğruca Varşovaya gidecek ve orada Polonya Hariciye Nazırı B. (Bek) le mühim müzakereler- de bulunacıktır. Amiral Horti, o gece - şerefi. ne verilen ziyafette hazır bu- lunduktan” sonra Hariciye Nazı» rıB. Dekanya ile birlikte Bu- dapeşteye dönecektir. Deyli Meyl Gazetesine göre İn- giltere hava kuvvet. leri berbatmış Paris, 26 (Radyo) — Deyli Meyl gazetesi; bu gün yazdığı uzun bir makalede, - İnhiltere hava kuvvet'erinin, berbat bir halde bulunduğunu ve bu mü: hbim meselenin tetkik ve müza- keresi için, ya Avam kamarası azasından veyahut da yüksek rütbeli zabitandan müteşekkil olmak üzere hususi bir komite- nin toplanmasını iştemektedir. İsveç kralı, Mısır kralına nişan verdi Stokho.m, 16 (Radyo)—İsveç kraı Güstav, Mısır kralı Faruka nişan göndermiştir. Görüyorsunuz yal! Tabat me- sud bir adamdan nasıl intkım alırmış, insanlar da tabiatten daha az adi değillerdir. Yağ- larım eridikce hal<ın teveccühü de birlikte eriyordu. Haftadan haftaya davetler azalıyordu. Ni« hayet hiç bir tarafa davet edl- memeğe başladım. İşim erzak kom syonculuğu idi, Kimse en- niyet etmez oldu. Şımdi. Bir kaleme — girdim, kaymakamın yanında kâğıd ka- ra. yorum. Oturduğum iskemle- nin yarısını bile dolduramıyo- rum, odada ufacık bir cereyan olsa beni alıyor evrak sandık- larının üzerine atıyor. Derimın fazlasile bir gayda yaptım. Ke. derim! unutmak için pazarları çal yorum. Ve... Efendim — sizi Çağrıyorlar, * Filhakika baktım Mösyö Ka- nabol bize doğru gelmekte idi. O yaklaşnca beriki sustu — ve Yıldızın çocuk davası 2 — Beş yaşındaki Fay D'on bu güzel çocuk, Barbara Stanvik ile-sabık kocası Frank Fayın mahud gürültülü ve skanda.larla dolu davasının mevzuudur. Bu Çocuk ne birinin, ne de diğeri- nin değildir.. Metrük çocuklar idatesinden alınmış bir evlâb lıktır. Fakat her ikisi de çocuğa tesahüb etmek istemektedir ve çocuk bittabi, erkeğin adına yazılıdır. Prusyada Katolik teşekkülleri dağıtı! Paris, 26 (Radyo) manya Dahil ye - Nezareti, Prusyadaki Katolik teşekküllerini kâmilen lâğvetmiştir. Bu teşekküller, Na- ziler aleyhine aleni surette pro- Pagandalarda bulunmağa karar vermişlerdir. bir uçuruma bakıyormuş - gibi şapkasının içine bakmağa baş- ladı, Mösyö Kanabol ona: — Ne o, ded; efendiye hi- kâyeni mi anlatıyorsun, — gene ayni şey değil mi? — Seni gidi kocı atmasyoncu senil Yanımdaki adam — gözlerini mösyö Kanabola dkti, T.tredi, şapkasını başına koydu, — bir kelime söylemeden kaktı ve kemali azamet ve — ciddiyetle şehire doğru yollandı. — Kım bu adam? D'ye sor- düm. Omuzlarını silkti. — Zayıflığından aklını oyna: tan zavallı bir deli. Dedi. Bütün düşüncesi bir aZ semirmektir. Mutlaka size, na- sıl zayıfladığnın — “Bolos,, ziya- fetlerinden ve şişmanlığın zevk- lerinden bahsetmiştir. Senin ve benım ayarda bir yabancı göz- dümü dayanamaz, derhal — o uydurma hikâyelerini anlatmağa başları Zivasi , deli amma hiç te yEEREren e: Nişan kazanan bir yıldız Norveç Kralı, Birleşik Amerikada yaptığı fevkalâde propagan- KS dalara mükâfat olarak maruf patinaj yıldızı Sonya Heniye - Sen Oâf nişanını vermiştir. Resim, Vaşington sefarethanesinde kral tarafından verilen nişanı aldığını göstermektedir. Bir filin dişi ağrıyormuş 2 — Bu kocaman filin diş'e rinden birisi çürümüş ve ağrı | mıştır. Dişin doldurulması icab etmiş fakat fili zabtetmek pek güç olmuştur. Maamafih, niba yet dişin tedavisine başlanmıştır. Bükreşte Liberaller. partisi içinde tahrikât Belgrad, 26 (A.A.) — Vreme gâazetesi Bükreşten almış olduğu bir. haberi neşretmektedir. Bu haberde Liberal parlisi içinde bir takım tahrikât ” yapılmakta olduğu ve hatta B. Tataresko fena adam değildir. — Deli mi? Dedim. Evet belli. Daha evel anlamalıydım! Mösyö Kanabol yanıma otur- du, bu zatın eşkâlindeki haş- metli tevazânü şimdi ilk gün- lerden daha ziyade takdir edi- yordum. Her halde kuvvetli, kıllı, heybetli, göbekli bir adım! Yanaklarından kır renkte ipek saçaklar gibi dözülen sakal, uzunca saçları kendisini iskam bildek, sinek papızına benze- tiyordu, Hiç söndürmediği kü- Çük Puro s garaları böy'e aza- metli bir. şahsiyetin dudakla- rında yaprak dolmasına benz'- lar gıbi düruyor. un — hareketleri ağır ve vakurdu. Başı yukarıda bastonuna dıyanarak — gayet ağır yürüyordu; bütün — rubu gençlik ve tecessüsle dolu göz- leriDe top'anmış gibi idı, keü- disade bir az kenarıa — diberni |Londrada kadın- Tararasındamoda i— Yaz ve bahar için akşam modası, harbien evelki İspan- yanın başlı! olları bu sene Londranın n n teşkil et mekte « , İngiltere kbar kac » malilinde çok rağbet -b: Habeşiz <..7 istih. sal olu uu altın Londra, 26 (Radyo) — 'Tay: mis gazetesine göre, İtalya- 937 senesinin son altı ayı içinde Habeşistandan 416 - kilo altın istihsal — eylemiştir. le- B. Bi taraftarları arasında bir ihtilâf zuhur etmiş bulunduğu bildir İmektedir. hali vardıl Onu bu kadar - se- vimli ve o kadar kıymetli ya- p'a da bu i Maatteessüf şimdı artık eski Fransız şehirlerinin göbeğinde bile o hayat selinin —akip git mesine gülerek bakan — geniş alçık ve rahat yakalıklı, nazik ve malümatlı zatlara- — tesadüf olunamaz oldu. Benim * mösyö Kaoabola karşı olan hürmetim kendisinin — suf © kıbaldeki adamlardan biri ve - belki de sonuncusu o masındandır. Tatlı ve sevimli bir — ciddi- yetle bir az evel kendisine söy- lediğim sözleri tekrar etti: « — Şu adamcağ z delinin biri ha? Evet adamakıll. çılgın. Fa- kat siz niçin evet, bölh. Dedi- niz? — Abuk sabuk konuştu, gaç- maladı da ondan. — Evet söyled ği sözlerinde insam düşündüğü vakit korku- — Sonu var — DEASER FFEş FFÜEeN | İFrFi SERtrik VEFtş | )