Eı;eukl;ra masal Iş buyur!.. Köylerden birinde bir vakit« ler bir oduncu vaârdı; bu adam fakir ve her günkü ekmeğe muhtaç olduğundan odunculuk ederdi; fakat elinde bir günlük parası olduğu vakit hiç bir iş yapmaz, yani son derecede ten- bel idil Doğrusu, odunculuk çok güç bir iştir; odunu dağlardan bal- mak, balta ile kesmek, yarmak ve sonra... Satmak, sade beş ©ü para elde etmek herkesin yapamıyacağı bir şeydir. Bunun için zaten tenbel olan bu odun- cu bu işten kurtulmanın bir yo- lunu her vakit arar, dururdu. Bir gün gene bu düşünce il kulübesinden çıkmış ve ormana gitmek için köyün pazar yerin- den geçerken “Her şey bilen baba, nin ev'nin önünde aklına ' bir şey geldir “— Acaba, dedi bü “Her şey bilen baba, be- nim derdime bir çare bulabi- lir mi?, Diye düşündü, ve he- men kapıyı çaldı. Kapı çok sevimli ve aksa- kal'ı bir ihtiyar tarafından açıl- dı; ve zavallı adamcik derdini anlattış ihtiyar halifçe gülümsi- yerek: *— Senin derdinin ilâcı hem kolay, hem de güçl. Ben bir dua okur ve sana - gayet küv- vetli, kudretli bir hizmetkâr ve- ririm; fakat sen ona iş yetişti remezsen, bu hizmetkâr seni yer., Dedi. Oduncu sevinçle: * — Siz bar ma bu hizmetçiyi vetiniz ben de ona her vakit için iş bulurum; bundan |0'ay ne var, sanki?. — Pek âlâ; sen her şeyi göze aldın demektr? İşte bea duayı okuyorum, sen de amin dersn, hizmetçi öaüne çıkar, gelir.. Ve htiyar anlaşılmaz bir dua okudu, oduncu da amin demeğe başladı; üçüncü “amin, de beş arşın boyunda bir adam peyda oldu ve gök gürler gibi bir sesle: — Adam.. Adam.. Dedi. Ben iş isterim, Vakın bir dudağı yerde bir dudağı gökte olan bu dev kar- şısında oduncu çok korktu ve tır tir titremeğe başladı. Amma, ölüm de güç olduğundan aklını başına topliyarak: *— Şu kar- şıki ormanın yerine bana büyük bir saray yap!, Dedi, Fakat ne tuhaf şey, bir çey- rekten sonra, ormanin ağaçları baştan başa kesilmiş ve yerim de büyük bir saray yükselmiş idi; dev de gene — gürler gibi bir sesle: — İş buyur!. Dedi. İş vermezse hali fena gene düşündü; ve: — Denizin incilerinitopla ve saraya koyl. Dedi. Oduncunun fikrince bu çok güç bir iş idi; ve belki bir se- idi; bir şeyler basmağa yarar, anma bir gazete için muharri-ler de lâzım, ondan haberin var mı?. — Muharriri de ben olaca- ğım. — Mürettip de lâzum! — Mürettip de ben olacağım.. — Basmak için makineci... — Her şeyi bea yapacağ m; muharrir, müreltip, — makineci hasılı her iş benim tarafımdan görü.ecekl.. .| olan kuyruğunu bağladı.. Bir nede yapılamazdı. — Fâkat bir çeyrek saat sonra, dev gene geldi: — İş buyurl.. Demeğe başladı... Doğrusu bu işe razı olduğuna bin defa pişman oldu. Bu div bütün dünya adamlarının bir se- nede bitiremiyeceği işi nihayet bir çeyrek saatte yapıyordu. Demek ki bu deve iş yetiştire- miyecek ve dev de onu yiyecek- til, Bu düşünce ile 'canı &; geldi; alnından soğuk ve ölüm terleri dökmeğe başladı... Dev bir dakika bekledikten sonra, etrafını zangir zangır tit- reten bir sesle: — İş buyurl... dedi. Fakat ölüm korkusuyla fev- kalâde düşünmeğe mecbur ka- lan oduncu: — Pek âlâ.. Dedi. Bu köpeği yanıma sen mi getirdin?.. — Evet efendim.. Sarayda hem eğlence hem de bekçi olur diye... — İyi amma, ben onun kuy- ruğunu böyle kıvrık istemiyo- rum... Hele şu kuyruğu düzelt de, sonra sana başka iş bulu- ruz. Dedi. Dev, hemen bir iki değnekle köpeğin arkasına doğru kıvrık geyrek sonra açınca, kuyruk gene kıvrildi; - tekrar bağladı, yarım saat sonra açtı, gene es- kisi gibi kıvrıldı, hasılı günlerce uğraştı. Fakat köpeğin kıvrık kuyrüğünü bir türlü düzelte- medi; ve nihayet: — Sen bilirsin efend'm.. Beni bu işten azad et, ben de bir daha senden iş istenem.. Bü- | tün bu sarayları sana birakir ziddıoriı.. D.ye yalvarmağa baş- * .. Oduncunun bu teklife ne ka- dar memnuniyetle razı olduğunu iradesini kullanmasını bilmese idi devin kahvaltısı olacaktı, değil mi?.. Tirebolu: 3 Mart 339 Tercümeler: —Ebeveynim— Her akşam yemekten sonra, yarım küçük kâse kahve içmek; ve sonra... Bze güzel hikâyeler anlatmak babamın en büyük bir zevki idil Bir defa, bir tatilden ist fade ederek mektebten geldiğim va- kit, babamın âdeti üzere kahve içmemekte olduğunu gördüm. Merak ettim ve sebebini öğ- renmek istedim. Ve nihayet... Babamın, benim tahsil masrafımı verebilmek için bu her günkü âdetini tasarrufa mecbur kaldığını öğrendim. Za- valı annem de, tek bir — şey alarak sevd.ği sabah sütlü kah- vesinden — vazgeçmek suretile babama yardım ediyormuş. Ooh, dostlarım... Öyle şeyler öyle ebeveyn fedakârlık arı var- dir ki çocuklar, - buaları, bu büyük borçları hiç bir suretle ve biç bir vakit ödeyemezler. Franvsisk Sarsey Mükc fatiarımızı ka. zanan yavrular Gaziokulundan 494 - Saime, Tınaztepeden — beşinci Mehmed Ozsamur. sınıfta Çocuk ve hayvan Bir muhteriin çocukluğu — Kim satacak?.. — Tabil gene benl.. Bu konuşma üzerine kondok- tör furgunda durmadı ve omuz- larını silkerek — gitti. Ve gider- ken de dişleri arasından: “—Bu çocuk - delirmişi... ,, Demekten kendini alamadı. Edson kendini deli sanma- larına biç kulak asmıyarak mat- baasını kurmağa ve lâzım olan tecrüsereri yapmağa başladı. Bilmece ve Bulmaca Geçen haltaki bilmeceler imizi aynen koyuyoruz. Gelen cevapların yüzde sek- seni yanlıştır. Küçük okuyucu- larımıza dıkkat tavsiye ederiz. 1 — Boylu boyunca yatarım, kalkabilsem — göklere erişirim, eğer ellerim olsa kaçanla koşanı tutarım, gözlerim ve ağzım olsa her şeyi görür ve söylerim! Şu halde... Ben neyim?, 2 — Hesap oyunu: Tek bir rakam bulunuz ki, bir- den dokuza kadar her hangi bir rakamla darbedilirse edilsin, hasılı da bının cem'i gene ayni ryakamı ifade etsin! Bilmecemizi veyaâhut hesap oyununu halledenlere eskisi gibi kıymetli hediyeler vereceğiz. Bilmecemizin ve hesap oyunu- nun- ayaı ayrı halledilmesini de kabul ederiz. ANADOLU GAZETESİ Çocuk Sahifesi Kuponu Mektep ve şehir, Faydalı bilgiler Torpil hangi tarihte ıcad edil- miştir. Ve nedir? —“Torpil, istenilen bir me- safede ve istenilen vakitte pat- lar, bir büyük bombaya deni- lir, ki bunlarla düşman gemi- leri tahrib edilir. Bunun — ilk tecrübeleri Hollandalı “*Boşel, isminde bir mühendis t n- dan 1776 da, “Teal, isminde bir İngiliz sefinesini tahrib hu susunda yapılmıştır. — Bundan sonra, tüccar vapurlarının mu- cidi Roben Folton, makine va sıtasile patlar tahteibahir — şek- linde bir â'etin ve 1801 de Brest tersanesinde tecrübesini yapmıştır. Fakat bunlar matiüb neticeler vermemiştir. 1854 de bu esas dahilinde olmak üzere doktor Jakobinin Kroastad kur- bunda koymuş olduğu torpiller en ufak bir müsademe ile pat- lar idi; müsademe, içi asid so- forik ile dolu bir şişeyi kırar ve bundan husule gelen aksük- âmel mevaddı infiiâkiyeyi ateş- ler idi. N.hayet, matbaasının youna gird ğine hükmettiği zaman he. men br gazete, yani igrend ternin Herald,, gazetesini neşre başladı... Yolcular, henüz mürekkebi kurumadan satılan bu küçük gazeteden çok hoşlandılar. Fa- kat bu gezetenin kendilerinin bulunduğu katarda yazılıp, diz- lip basıldığını ve bütün bu iş- lerin yalnız bir çocuk tarafın- dan yapıldığını öğrendikleri va- kıt hayretlere düştüler ve çocu- ğü takdir ettiler, Hemen ertesi gün Tomas Edison her tarafta tanındı. Bü- yük gazeteler kendisinden hay- ret ve takdirle Bahsettiler. Ve kondoktör de: Yardımcısının bir| deli değil, fakat bir düâhi oldu- ğunu memnuniyetle anladı. Küçük Edison kendisine kar- şı her taraftan yap lan medihle. ri anlamıyacak ka: küçüktü, Henüz ilk keşfindı idi; bundan sonra, ondan büyüğünü yap- maktan başka bir şey düşünmü- yordu. Nıhayet, Porhoronda hekiki bir gazete tesis etti: Ba HALK MASALLARI: G — Köylünün Eşeği ile öküzü .—— Bir köylünün ahırında - bir eşek ile bir öküzü vardı. Köylü öküzü her gün tarlalarına götü rür, çift sürdürür; zavallı hay- vanın canını çıkarırdı. eşeğe hemen hiç bi mez, yalnız haftada bir şehre inmek için kullanırdı, Her gün büyük bir yorgun: lukla dönen ve eşeğin tahat ra- hat akşam ettiğini gören öküz, arkadaşı eşeğe: — Ah, dedi. Sen ne kadar bahtiyarşın. Ustamız seni ne kadar iyi bakıyor; yiyeceğin ve içeceğin âlâdan âlâya veriliyor, ve sen akşama kadar yan gel- | yorsun. Ben ise, iki kucak yarı kurumuş ota karşı, sabahlardan akşamlara kadar paslı sabanı topraklarda gezdiriyorum; — işte görüyorsan ya, artık yorgunluk- tan ölüyorum!.. Eşek: “— Canım, dedi. Beni ustam senin gibi güç ve zah- metl işlere kullansa ve benim de | senin gibi kocaman tosaklarım olsa, onu tosarak korkudur ve © suretle rahât ederdimi.., Öküz: “— Bu pek — doğru. Ben bunu düşünemedimi.,, Dedi. Etesi sabah, köylü öküze yaklaştığı vakit, öküz, tosakla- rını yere indirmiş bir balde kendsine bücum etti. Köylü, bu hali görürce: *— Zavallı hayvan çok yor- gunluktan hasta olmuş. Dili yok ki söylesin, onun için böy- Te aksilik ediyor. Bir iki gün istirabate bırakalım da bizim zaten boş duran eşeği kullana- | hım. Bir az o da yorulacak am- ma, ne yapalım; her şeyden evel benim tarlalarım ekilmeli ve sürülmelidir., D.yerek eşeği tarlaya götürür. Çoktan istirahate alışmış olan ve kibarlık yapan eşek, akşam kulakları düşmüş, yo:gunluktan bitm'ş bir halde döndüğü va» Halbuki | ş gördür- | | vermişler ve sefir kit, öküzü rahat, rahat ot ye- mekte o'duğu halde görür. O vakit anlar ki fenalık edenlerin ber bülde' fendlik — göretülikie koca aklı ererl. ... Doktor E kenere Ameliyat yapıldı Berlin, 25 (Radyo) — Yep- Tin) mucd. doktor Ecenere bu gün mühim ameliyat yapık- miştr. Ameliyat, movaffakıyetle ne- ticeleamiştir. Muc dia sıhhi-ah- vali iyidir. Biribirlerini taniyorlar Pekin, 25 (Radyo) — Japom ların tesis ettikleri müstakil Çin bükümeti ile Mançuri hükümete leri be.brleri tanımağa karar göndermiş- ferdir. Bulgar- Yugoslav Paktı yıldönümü Belgrad, 28 (Radyo) — Buk gar - Yugoslav dostluk paktının yıldönümü — münasebetile mat buat iki devlet arasındaki mü- ntsebetlerden bahisle makaleler yazmakta, paktın kıymetini te- barüz ettirmektedirler. Yalandır Bükreş, 25 (Radyo) — Tuna nehrinde 22 talebeyi hamil kü çük bir vapurun battığı haberi tekzib olunuyor. Müdhiş bir inf.lâk Paris, 20 (Radyo)— Elsing: for askeri — laboratuvarında bir infilâk olmuş ve biri miralay olmak üzere yedikişi ölmüştür. Tabiat sahneleri iki at gazetenin ismi “Sır saklamaz Pol,, idi. Porhoronda geçen ve geçmekte olan her türlü vak- aları yazıyor, ve onları pek hoş bir şekle ifrağ edebiliyordu. Şehirde olan biten her şey- den hususile hoş bir tarzda çirkin vak'alardan bahseden bu gazete çok dedıkodüuya sebeb oldu. Az zaman içinde okuyu- cular iki kıs m oldular: Bir kıs- mı komşularının yapmış o'duğu fenalıklar: öğrenen kısım, diğeri de kendi fenalıklarını hoş ve güldürücü bir suratta ilân edil- miş gören kısım. Bu ikinci kısım — arasında *“Porhoron kar belâsı,, denilen ayıya benzer, iri, yarı bir herif, de vardı. Bu adam her tarali korkutmuş, başıboş bir boğa gibi idi, İşte bir gün, şebrin bir gazinosunda otururken - âr* kadaşlarının getirdiği bir gaze- tede hakkında müdhiş bir alay gördü; öfcesnden koca yumru- ğunu Masanın üstüne vurub: * — Bunu yazan kimdir?.. Diye haykırdı..., - Sanu var *