——— 010 104 Bu esnada kapı birdenbire Ö6Ü #AMYADÜLÜ Yazan:Aleksandr Düma yepae— —— emür açılmış ve kale kapı-| — Bu ekonomi tâbiri bir tarak cılarından biri içeri girmişti *Öylemi zannediyorsunuz?,, di- ye cevap verdim. Girdiyi tekrar buna emin old söylediler. Ben de onları yalan çıkarmak — istemedim. Bundan başka, belki ben yanılmışımdır. — Efendi, adaletin azametine tecavüz ediyorsunuz.. — Aslal.. — Siz M. Dartanyansinız. « Görüyorsunuz ya, efendim, bunda siz de ısrar ediyorsunuz. Bonasyö söze karışarak bâ ğırdı: — Fakat, size söylüyorum, Komiser efendi, bunda hiç şüp: he yok. M. Dartanyan benim kracımdır ve bana kiramı ver- miyor da, bu husustan dolayı, ©onu tanımağa mecbur oldum. Dartanyan tam on dokuz yaşın da bir gençtir, bu efendi ise otuz yaşında olmalı. Dartanyan, M. dâ Essartın mühafiz. tabir rundandır. Bu efendi ise M. dö Trevilin silâhşorlarından; üni- formasına bakınız, Komiser efen- di, üniformasına bakınızl. Komiser kendi kendine söy- lendi: — Doğrudur, vallahi doğru: durl... Bu esnüda kapı birdenbire açılmış ve kale kapıcılarından birinin delâleti ile getirilen bir postacı Komisere bir mektup vermişti. Komiser mektubu okuyunca bağırdı: — Ohi Bahtsız kadıni dedi. — Nasıll Ne diyorsunuz? Kimden bahsed'yorsunuz? Ümit ederim ki, karımdan bahsetmi- yorsunuz! — Bilâkis ondan. İşiniz yo- funa giriyor gibi., Tereddütteden kumaşçı sordu: — Efendim, ben mahpusta iken, karımın yaptığı şeyden dölayı şahsıma ait bir halin na- sil fenalaşabileceğini lütfen ba- na söyleyiniz? — Çünkü onun yaptığı şey aranızda kararlaştır İmiş bir plâ- men, alçakça kurulmuş bir plâ- ntn bir. parçasıdır!.. ——— . <—— — Komiser — efendi, yemin ederim k, çok yanlışmız. var; karımın yaptığı işlerden benim asla hab rim olamaz; onun iş- lerin& tamamile yabancı kalırım. eğer bir kabahat yapmışsa ken- disini terkeder, boşar ve lânet ederim.. Atos komisere dedi ki: — Ey! Bana ihtiyacınız -kal: madıysa beni gönderinz; Bo- nâsyönüz çok hoş bir adam- dır. Komiser ayni vaziyetle Atos gi tında bulundurunuz. Atos sakin tavrını sordu: — Fokat, bu işte Dartanyan alâkadar olunca beni onun ye- rine tutmayı pek anlıyamıyorum. Komiser tekrar bağırdı: — Emrimi hemen yapınız ve her türlü ihtilâttan menediniz, anlıyorsunuz yal. Atos omuzlarını silkerek gar- diyanlarını takib ederken Bos nasyö de kaplanların bile kal bini yumuşatacak bir hâlde ağ- layıb inliyordu. Kumaşçı âyni zındana — götü- rüldü ve örada geceyi geçirdik. ten sonra bütün gün de yalnız başına kaldı. Bonasyö, kendi itirafı veçhile kiliçadamı olma- dığı için ükrek bir tüccar gibi saatlerce ağladı. Akşam üzeri bir az yatağına uzanmak istediği sırada kori- dorda ayak sesleri işitmişti: Bu ayak sesleri kendi zındanına doğru yaklaştı; kapı açıldı ve gardiyanlar göründü. Gardiyanın arkasında bir sivil memur: — Benim peşimden gelinizl. Dedi. — Sizin peşinizden hal Bu saatte sizin peşinizden gelmekl Allah aşkına beni nereye götü: receksiniz? Diye Bonasyö ba- ğırdi. — Götürmesini emir aldığr miz yere.. takınarak duran —Fakat bu kâfi birşey değik dir. — Size bundan başka bir cevap veremeyiz... — Ah! Allahim! Allahım! Ar- tık tamamile mahvolduml!.. Diye biçare kumaşçı inliye- rek kendisini götürmeğe gelen gardiyanların peşine mukave- metsiz bir halde takıldı. Ayni koridoru geçip girmiş elduğu birinci avludan ve sonra da binanın yanındaki ikinci av- ludan çıktı; nihayet methal av- Tusunun kapısında dört süvari gardiyanla kuşatılmış bir araba görmüştü. Arabaya bindirildi, sivil me- mür yanına oturdü, arabanın kapısı - kilitlendi ve tekerlekli bir hapisane içinde yola düzül.- müşlerdi. Araba, bir cenaze arabası gibi yavaş sürülüyordu. Sıkıca kapatılmış olan pencerelerden yalnız evler ve kaldırim görüle- biliyordu; fakat, hakikt Parisli olan Bönasyö, her sokağı köşe başlarından, levhalarından ve lâmbalarından taniyordu. Kale mahpuslarının idam edil- mekte bulunduğu Sen Pola gek dikleri zâman bayılacak bir hale gelmiş ve iki kere kendisinden geçmişti. Arabanın orada dura- cağını zannediyordu. Fakat ara- ba durmiyarak - ilerledi. Daha ilerde, büyük hapisane miücrimlerinin görüldüğü Sen Jan mezarlığını geçerken de daha büyük bir korku geçirmiş- ti. Yâlnız bir şey kendisini te- selli ediyordu: Mücrimler gö- mülmezden evel başları kesilir- di. Halbuki kendi başı henüz omuzlarının üzerinde duruyordu. Lâkin, arabaniın La Greve yolunu tuttuğunu ve Şehrema- neti binasının sivri damını — gö- rüp arâbanın kemerli yoldan geçtiğ'ni farkedince, artık. son dakikasına gelm'$ olduğuna kani olarak yanındaki sivil - memura itirafta bulunmak istediyse de, onun kulak vermed'ğini görerek açıklı acıklı ağlamağa - başladı; Tağita 5 & Şehircilik Bahisleri # | Şehir hastaneleri. . Yazan: D. M. &. » > Ü —2- tan bastane inşalarında blok sistemi doğurmuş, dığer taraftan sistemin süratle tatbik ve reva- cına, arazi fiatinin yükeekliği de sebeb olmuştur. Eskiden hasta- neleri şehirden uzak yaparlardı. Bu tarz hastanelerin manevi kuvvetlerine pek fena bir tesir icra ettği gibi bütün hastane levazım ve gıda maddeleri te- darikinde de maliyet Hati üzer rine bir miktar nakliye ücretle rinin binmesine sebeb olurdu. Bu gün bu gebebler ve J'h' sair sebeblerle hastanelerin şehir içine yapılıması terviç olıııııllk" tadır. Halbbuki bu sefer, şehir dabilindeki arazi kıymeti bir mesele teşkil etmekte idi. Bun- dan kurtulmak için blok sistemi ve yüksek hastaneler (sekiz kat. lya kadar ) tensib olunmağa başlanmıştır. K 5, Bu hususta paviyon sisteminin oldukça mutaassıbi den_ olır? İngiltere ve İtalya da bu sistemi kabul etmişler, yalnız arazinin müsait ve ucuz olduğu hallerde blok paviyon denilen muhtelit usulü terviç etmişlerdir. Blok sisteminin iktısadi bir iyiliği de bütün tesisatın bir merkezden ve az personel ile idare oluna- bilmesi gibi kolaylığı ve inşa tutumunun ekönomik oluşudur. Bu süretle bali hazırda bir hastane yapmak demek, fennin, konforun, €n yüksek derecesine çıkmakla beraber en ince ve derin ve alelâde telâkki olunan noktalarında bile gayet sıkı fa- kat gayet mantıki bir ekonomi tatbik etmek demektir. Konfor ve lüks işinde o kadar ileri gi- dilmiştir ki, bazı Avrupa ve Amerika hastanelerinde âdeta oteller gibi lüks daireler yapıl- maktadır. Memleketimizi tetkik edersek bizde vaziyet şöyledir: Elimizde paviyon sistemi bir Eşrelpaşa hastanesi (azami yüz yatakl). Nim paviyon sistemi mem- fakat memur kendisine böyle yapmakta devam edecek olursa ağzına tapa vuracağını söyle- m şti.. — Sonu var — Inkılâb hatıralarından Paris sefiri Münir Paşa Damad Mahmud Paşanın bir işe yaramı- yacağını sezmiş ve hemen Sultan Hamide yazmıştı Okuyanların fıkrini açmak su- retile memlekette bir uyanıklık husüle getirmekte saraya karşı yekretler Ve lânetler yağdırıl. nakta idi. Fakat saray nefret- hrle, lânetlerle islah olacak bir halde değildi. O, mutlak ken- dsini ezecek küavetli ve canlı kıhhar bir harekete boyun eğe- Bilirdi. Pariste ayni zamanda firart dımat Mahmut paşı denilen bir zat ta vardı. Bu da âNâ tara- fından hanedanı saltanata men- #p Sabaheddin adında bir oğlu ile kaçıştı. Bu damat Mahmut pişanın işe yaramıyan — bir şeyi varsa o da damat olması idi. Peris sefiri Münir paşa bunun hiç bir işe yaramıyacağımı sez- miş ve Hamide merak edilecek tir ciheti olmadığını yazmıştı. Bu damat borç harç içinde kıv- rina kıvrana — ölüp gitmişti. Prens Sabahiddin zeki ve “şertan gibi bir şeydi. Avrupaya kaçanlardan — Prensin — etrafına toplananların en çoğu Rum ve Ermeni komitacılarile bir kaç Arab ve Arnavad başakçıların: dan ibaretti. (Teşebbüsü şahsi ve| ademi merkerz yet) adında bir cemiyetin başına geçen Prens Sabakiddin'n gayesi isminden de belli olacağı üzere memleketin ekseriyeti Türk o tmyan vilâyet- lerinde parça, parçaâ yarım muh- tar birer 1dare - vücüde getir mekti. Bu cemiyetin mürevvici efkân olmak üzere br de (Os- manlı) adında gazetesi vardı. Gayesi Osmanlı hükümetini bir federssyon halinde idare edecek olan bu cemiyetin bar şında hanedani saltanattan bir Prensin bulunması Türklük ca- miasından ayrılmak için her an tetik Üstünde duran — anasırı sairenin hoşüna gtmiş ve bu yüzden Prens hâzretleri sağdan, soldan gelen akın akın aidatla ömürlerini müreffeh bir suretle geçirmişlerdir. Selânikte Hilâl - cemiyet'ni kuranlar vatan - haricinde çalır şan ve fikrce, kanaâatce biribi- rine zıd olan bu iki cemiyetin programlarını tetkik etmişlerdi. Avrupada senelerce felâket için: de yuğrularak milletin selâmeti namınt Allah rizası için çalış- mâs, ulu örta atılacak veya ih- mal cek şeylerden olmadır ğgından iyi ve kötü bir tesir ya- pön ve ara sita heyecanlı ma- kalelerile Yıldızı ve Sultan Ha- midi telâşa ve evhama düşüren yazılarında yazılması icab ederd, 'Tetkik edilen program ve ga- yelerden vatan için ve hassaten Türklük için en Menfaatli ve Uygun olarak İttihat ve Terakki Cemiyetinin prgram ve gayeleri görülmüş ve kabul edilmişti. Pariste bulunan bu iki cemi- yet uğraşacak bir şey bulma- dıkları vakitler biribirleri aley- hine çalakalem neşriyat yap- makta — olduklarından, — Frânsa mahkemeleri bile bunlardan âciz kalmış ve Hatitiye Nazın M. Pişon bile bunlardan bizar kal- mış olacak ki, günün birinde bunların hepsini Fransadan kapı dışarı etmeğe mMmecbur olmuştu. Bu hal anavatanda çalışanlar için pek fena bir tes'r hasıl et- mişti. Bir müddet sonra tekrar Parise gelmeğe muvaflak olan bu vatan harici cemiyetçilerle konuşmak, anlaşmak ve her ıln cemiyetin programları muvaffar kiyet halinde milletin arzu ve bissiyatına göre halledilecekle- rinden eveliemirde bu —muvaf fakıyetin temini için muvakkaten olsun uzlaşılması lâzimgeldiğini banlara anlatmak ve barışma ta" yassutunda bulunmak üzere Se- Tânikten bir arkadaşın Parise murahhas olarak gönderilmesine kârar verilmişti. — Sonu var — leket hâstanesi (âzami 300 ya- taklı). Bundan başka heps aşağı yukarı yüz yataktan ibaret Fran- | sız, İtalyan hastaneleri mevcut- tar ki, bu gün memleketin ihti- yacatına tekabül edecek esaslı yatak adedi (Emraz: sariye has- tanesi mevzuubahs olamaz, büs- bütün başkadır) beş yüzden iba- retti. Bunun da bazılarında müzmin emrazın Yyattığı hesap olunursa bize ancak 450 yatak kalır. Demek ki, kaideten dâha 300 yatağa ihtiyaç vardır. Bu adet en mütevazı bir adet olup Rus ve Alman formüllerine uy- durulursa 600-650 yatağa muh- taç olduğumuz meydana çıkar. Halihazırda bize oldukça pa- halıya mal olan iki hastanemi- zin bu günkü teşkilâtları eko- nomi yapmağa müsait olmade ğından büdcenin yüzde lâskal yirmisi mecburen fazla verilmek: tedir. Ekonomi noktasından haste- nelerimiz şöyle tetkik olunabilir: 1 — Ekonomik hastanelerde hasta adedi kaideten dört yüz* den fazla olmalıdır. Halbuki hastanelerimizin biri âzamt 300, diğeri 100 dür. 2 — Tenvir ve teshin usul- lerl kat'iyyes iktısadi değildir. 3 — Personel istihdamındaki vsüller, taksimi amal ekonomi kaidelerine üygüt değildir. 4 — Fenni slât ve edevat hastanenin iki dane olması dö- layısile muzaaf olarak - iştirasını icap etmektedir ki bu da ikti« sadi değildir. S — Hastane binaları eko- nomi şartlârına uygun değildir. 6 — Dispanser işleri hasta: mnenin yükünü tahfif edemiyor. İzah edeyim: — İyi ve ekonomik bir has- tânede hasta adedi kaideten dört yüzü mütecaviz olmalıdır. Bu beynelmilel tetkiklerle sabit olmuştur ki hasta adedi dört yüzden az olan hastanelerde meselâ hasta başına masraf 100 kuruş isabet ediyorsa dört yüz- den fazlı olanlarda bu miktar 80 kuruşa indiği ve hasta adedi sekiz yüzü tecavüz ettiği zaman ise gene bu miktar 100 ve daha ziyadeye çıktığı görülmektedir. Bizim hastanelerimizde ise bu miktar yüksek olacaktır. Zira hasta adedlerimiz bu miktâr ların çok dunundadir. Her ne kadar vilâyet encümeni bu mas- rafları tenkis emelile satın alma komisyonu marifetile bir elden idare suretile bir ekonomi usulü vazetmiş ise de, bu kâlfi bir usul değildir. Hatta bazı aksi netayiç verdiği bile meşhuttur. Tenvir ve teshin usüllerine gelince; memleket hastahane- Borsa 111-938 Uzüm satışları Ç Alıcı 5. S1 Alyoti bira. 167 A. R. Üzüm. 223 İnhisar ida. 99 Vitel 52 T. Erman 42 Paterson 18 H. Güneş 7 D. Arditi 7 L. Galamidi 1266 Yekün 199091,5 Eski satış 200357,5 Umum yekün İncir satışları | ç. Ala K.8. KS 40 Alyotibi. 3 10 — 3 S0| 123678 Eski satiş 123718 Umum yekün Piyasa fiatleri 11-1-938 çekirdeksiz üzüm or- ta hiâtleri: No, 13 25 13 25 10 75 13 125 11 5S0 13 12 nn 75 10 di 12 Zahire satışları Ç. Cinsi 960 Buğday 20 Ton Arpa 150 ,, Susam » K. Darı « Bâkla Çavdar 4 875 4 875 & ab » Nohut 5 25 Nobut 5 25 » P. çekir. 434 Ken. Pala. 280 210 B, Pamük 29 Bo kak SE 3 ua oou Sanuau b & w Bir cevab Anadolu gazetesi müdürlü- güne: Muhterem gazetenizin 11/1/938 tarihli ve 7405 No. li nüshas- nin üçüncü sahilesinin altıncı sütununda bir köylü vâtandaşa atfen yazılan (Bir köylü vatan- daşın söyledikleri) başlıklı yar zıda, (Şirketimiz eksperlerinin Çiğli köyüne gittikleri ve ıskar- talı, iskontolu mübayaata kalkiş- tıkları kaâydedilmektedir.) Eks- perlerimiz ne Çiğli köyüne ve ne de diğer mintakaâ ve köylerde hiç bir satıcıya ıskarta ve iş- konto yapmak teklifinde bulün« mamışlardır. Binaenaleyh — mev- zuu bâhs ifade doğru değildir. Şirketimiz namma Çiğli kö- yünden dört mahsul mübayaa edilmiş olup bunların hatleri 50-55 küruş arasındadır. Mah: suller anındaki bir — kı balya g;:eıîn kilosu da g kuruştan alınmıştır. Bu Hiatler sözü geçen tütünlerin evsalile mütenasiptir. Tütün Mahsulünde evsafın kıymet üzerindeki mühim tesiri malümdur. Bundan dolayıdır ki nefaseti yükseltmek işi, hükâ- metin de üzerine el koyduğu günün mühim — meselelerinden birl telâkki edilmektedir. Keyliyetin böylece tavzihini mizde bu günkü teshin usulü s| Tica ederim. cak su ile teshin tarzının artık evlerde bile demöde olduğu bir tarzdır. Merkezi teshin esullerinin en gayrüktısadi olanıdır. Hastanede belki on kadar octğın yanma- sını ve o kadar hararet ziyamnı kömür — sarfiyatını intaç ettiği gibi iş cihetiyle de bir çok per- sonel istihdamına vVeyahut müs- tahdiminin bifayda kuvvet sar: fetmesini icap - ettirir, Bundan başka, mutfak işleri ayrı bir ocakla, hamam ve çi maşıthane ayrı bir ocakla, de zenfeksiyon işleri ayrı bir buhar kazaniyle — işlemektedir. Ameli- ,çthıneler hariç olmak üzere, tahmin edilebilir ki hastanede ikakal 16 ocak yanmaktadır, Türk Tütün Limited Şirketi Mümessili C. Umur ANADOLU — Bize şikâyette bülünan — vatandaş, - iddiasında istar ediyorsa, vâziyeti tenvh için — girket nüıı.ıi(îğine baş vurmalıdır. GATERARRETUCT MAKiK AT Eşrefpaşa hastanesinde ise 10s- hin soba üsülü olup burada da soba yemek k#zanı, çamaşırhane gibi hararete muhtaç yerlerde Ayrı ayrı kazan — ve ocak işle- mektedir. Bu teşkilât, hem kö- mür, hem hataret zıyaı, hem de müstahdimin işgaline sebebiyet yerir, Diğer taraftan memleket hâstânesinde hararet zıyaı fev- kslüdedir ki bünun ıslah ve tan- zimi elzemdir. — Söonu yarın —