ga Vyazıd vaziyeti kurtarmak için oğluna son şart- larını bı dırdı. Tahtından ayrılmak istemiyordu ch dolu - kasaları Böşlağaa Çür, “Öllah arı tırsın,, Sadeı dı. M yordu: — Vaid buyurdular ki, şayed Samendireye avdet ederseniz peşinen üç yüz doka altın vere- Senelik te iki yüz bin altın irad ayırlıp size muntaza- man tesviye edecok.. Selim bir kabkaha attı: — Az bir para değil... Ah- mede, Korkuda verse kavukla- rını göğe fırlatırlar.. Söyle ba- kakm, başkal.. — Sonra Semendire arazisi tevs edilecek, civar - vilâyetler de buraya bağlanarak — telfiz olunacak.. -Maruzatim - bundan barettir, şehzadem. Selm, ayağa kalktı. Sadraza- mın omuüzüna vüurdür paşa,, -Dedim ya, soğuk almışım. Salim İkarar sa- lim olur. Maamafih tekliri şahaneleri — bir. çoaruğu mükemmelen a'databilir. Neyse başka vakit görüşürüz, paşam, yahud öbür gün geliniz! müâzam cevab vermeden çıkıp gitti, O sırada içorye bü- yük bir kalabalık — giziyordu. Sadrğzam baktı: — Bütün eşraf ve ileri ge lenler burada.. Sânki — saltanat tahtı, Yenisaraydan kalkmış da buraya gelmiş.. Sultan Beyazıd, < boşüna uğraşıyor. - Taht elden a bir nefes daba al- zua girmek ” kolaylaşı cek.. — Paşa, vücudle yarın, T gitmiştir. Farkında bile - değil.. F a memleketin elim tratını görenler; © gün sehzade Selimle açık açığa gö- mük: tözmeğe yölüüğerlik heki bir divanı hümayun - toplanıyor gi- biydi. Dışarıda halk ve askerin uğul- tasu devamdaydı.. Şehzade, bu gelenleri ciddi- yetle ve kendine mahsus ve- karile kabul etti. İçlerinden bir ihtiyar söz aldi: — Ey Şehriyarl. Biz bu gün mülk ve milletin yüzüstü kalan işlerini huzurunuzda görüşmeğe geldik. — Söyleyin paşalar, ağalar!. Ayni şeyleri ben de düşünü- yorum, — Ey Şehriyarl, Bütün millet ve ordu anlamıştır ki, bu tabt taç ve mülk, ancak senin gibi bir kahramana lâyıktır. Başka hiç bir kimse ne bu tahtı işgal edebilir, ne de memleketi uçu: rumdan kurtarabilir. — Hakkımda teveccüh gös- teriyorsunuz. — Hayır, teveccüh değil, ha- kikati. Sen Padişah olmadiğın Umuml neştiyat ve yazı işleri müdü- & Bamdi Nüzbet ÇANÇAR — İDAREHANESİ İşmir İkinci Beyler sokağı C.Halk Partisi binatı içinde ür — ANADOLU G » Posta kutusu: 405 Abone şeraiti Yıllığı 21400, aliz aylığı 800 koraştur abancı memleketler İçin — venelik #bone ücreti 27 iradir ANADOLU MATBAASINDA BASILMIŞTIR Yazan: ll Aglıan -Ü takd'rde - Osmanlı ülkesi, Oş- manlı ikbali, İslâm dininin ve Türk milletinin şevketi, azameti mahvolacaktır. Bü itibarla kul- larınız yalvarıyoruz: Bu tabtı ele alımız! Şehzade otrafına bakındı: — Ey Rum diyarının büyük- beri, ulularıl. Selim söze baş'ayınca herkes susmuştu. Kâmilen onu dinliyor- bardı. — Biliyorsonuz ki, * padişah babam, halim, selim bir şabsi> yettir ve bütün işlerini kâmilen bu suretle todwür etmiş, sizi de buna alıştırmıştır. Buna mukabil ben şiddetli ve gazaplı olarak tanındım. Hak kat te büyledir. Teklifinizi kabul ettiğim takdir- de, bir çok itiyadların zı veda edeceksin . Birincisi, bütün tae- Kmler ezilecektir ve bunların hiç biri benim kahumdan, şidde- timden kurtulamıyacıktır. Ben tahtta kaldıkca zalimler için gün haramdır, onlara ha- yat yoktur, Şehzadenin sesi gittikce yük- seliyor, ciddiyeti ârtıyor, göz> leri dumanlanıyordu: — Arcık mazlümlar g ilecek- tir. Şunu- da biliaz ki bü'mosr kenet havası memleket için te- nadır. Benim — tasavvuratım kat'idir. Şark ve garpta bir çok mu- harebelere atılacağım. — Benim zamanım sade faaliyet, crsat ve harb zamanı olacıktır. Belki de Hndistana kadar uzsamak mu- kadderdir. Size her şeyi açıkca söylüyorum: Benim bütün bu yapıcakla- rım, âdetlerinizi, göreneklerimizi bozacak ve rahatınızı kaçıracak tır. İyi düşününüz, beni — tahta çağırırken, buü akıbetleri - göz önüne getiriniz. Yarıa, öbür gün pişman olmayınız. Dilediklerimi kabul edersen z beni başa geçi- rebilirsiniz. Aksi takdirde, —İs- tanbulu ziyaret etmiş olur ve derhal gerisin geriye dönerim. Şehzadenin — huzarundakiler hep beraber bağrıştıları — Kat'iyyeni. Haşâl. Selim devam' etti: — Fakat benim yapacaklarım, abval ve icaba göre, artık söy- lediklerimden daha fazla ve bel ki de daha şiddetli - olacaktır. Eğer huzur, baht'yarlık, isterse- niz saltanatı kardeşlerim Ahme- de yahut Korkuda verimiz. On- İar da, babam - gibi - halim ve selimdirler. Yani benimle taban Sandık! tabana zıd . bir haletiruhiyede- dirler. Görüyorsunuz ki, onlar: dan - biri Padişah olursa sizin için hiç bir endişe varit değildir. Bir ihtiyar duzamadı: — Böyle kahır ve şiddete biz çoktan muhtaç kaldk. Çünkü memleket bu gün nocak bu sa- yede intizam ve itilâsını temin adebilir. Yeter ey şehriyar, ra> hat sedirleil Yetişir artık bu meskenet istemiyo'uz. Geç, tah- ta otur. Biz, bütün kuvvetimizle, bütün varlığım zla seninle bena» beriz, senin arkandayız, ölüme kadar seni takib edeceğ z. Buna emin o'l. Yeter ki yapacağın iş kanuna, şeriate uysun. Ne çıkar, zalimler, mücrimler, bedbahtlar kıvransın, inlesin. Elverir ki, gü- nahsızlara, mısumlara dokunul- masın.. — Şehzade bu mülâkattan memnun ollmuş'u, O da ayai heyecan içindeyi, Ayağa kalktı, gözler kâmilen onı dikld: Eli kolıcındaidi, gözlerinden kurıle'm'az çıkıyordu: — Peki ağılar, beyler, paşar lerl. Ben- de kabul ediyotum, Ancak bir az sabır, bir az su. künk Görüş'tüklerimiz - burada ka'sın.. Huzurdakiler de, bu. cevap. tan memnun kalmışlardı; Artık işler yolunda idi. Beri tarafta, pad şahın cüb- besi tutuşnuştu. Sadrafizamın ge- tirdiği haber; oğlu şebzade Se- Kmin kolay kolay — İssanbulu terkotmüyeceğini — göstenyordu. Sadrığzamı, ertesi gün tekrar gönder.p — vaziyeti kat'i olarak ııılıyıcık( Esasen efxârmrumumi- yenin kâmilen Selim lehine ol düğünü da anlaarştı. Ertesi gün Sadrsâzamın getir- dıği cevap çok kisa oldü: — Şahzade, İstanbuldan ayrıl- mamağa karar vermiş. Padişah, baş.na sert bir tok- mak yemiş g bi sendeledi: — Şu haide?. Her şey bitti demektir. — Sanu var — ae 3 Halkevi faaliyeti Sandıklı, (Hususi) — Halkevi kö cükik şubesi, her hafta köy gezilesi tertip etmektedir. Bu gezilerde — köy — kalkınmalarını ilgilendiren mevzular üzerinde görüşmeler yapılmakta, halka kinin, “aspirin; köy- çocuklarına | defter, kâalem: v kitap dağıtık maktadır. Birincikânun ayı için- de on dört köy gezisi yapıl: mişber: ANADOLU ahKemelerde Karı- koca kavgası Bay söylüyar: r: “On b beş senelik hayatımızı, aklıma bile getirmek Dün ikinci Şulheözâ bâkiminin | buzuruna birisi Bay, diğeri de Bayan olmak üzere iki kişi ç- karıldı. Bay müşteki Bayanığda suçlu sandalyasına oturtuldular, Hâkim, dosyanın üzerine göz gezdirdikten — sonra — taraflara sordu: — Siz karı- koca mısınız? — On beş senedenberi... — On beş senelik bir hayat geçirmişsiniz, sizi barıştımverek daha iyi olmaz m? Bay ayağa ka'ktı. Ve çok hiddetli bir tavırla: — Ne söylüyorsunuz, benim bu karıdan çektiğimi bir Allah, ir de ben biliyorum. Barışmak şöyle dursun, yüzünü bile gör- mek istemiyorum? — Allah Allah.. On beş se- ne'ik hayatı ne çabuk - unutu- yorsun? — Unutmak deği, aklıma bile getirmek istemiyorum! ömrünün yarısını hapisha- nede geçiren sabıkalı Yusuf, dün gene bir yankesicilik suçu ile mahkemeye getirildi İkinci Sulhceza hâkimi, mü- başire emretti: — Jandarmaya söyle.. Nezâar rethanedeki — Yusufu — getirsin. Dikkat etsin, gelirken bir yurd- daşın canını yakmasın? Bu adamın kim olacağı sami- inin nazarı dikkatini celbetti, göz- ler, koridora çevrildi. İki jan- darmanın nezareti altında ırkı asfardan farksız bir adam, mah- kemenin huzuruna çıkarıldı; hâ- kim suçluya sordu: — Sen benim karşıma kaç defa geldin? — Baeş, on defa? — Hepsinde de mahküm ol- dun - değil mi? — Evet! Hâkim dosyayı karıştırdı; dör tane sabıka fişini eline alarak: — Yankesicilikten altı aya mabküm oldun mu? — Ol&dum.. — Hirsızliktan dokuz ay ce- zanmı çektin mi? — Çektim.. — 'Gene yankesicilikten, do- kuz ay hapse girdin mi? — Girdim.. — Beşinci * sarhoşluğundan doksan gün- yattın,mı?" istemiyorum, artık!,, — Pek âlâ öyle ise, soyadın nedir? — Canavar! —Barışmamana sebeb bu soya- dı olsa gerek? Hâkim — suçlu etti: — Tabit sen de kocana tâ- bisin, yani senin de soyadın Canavar? — Aman efendim, kocam nereden de bü adı bulmuş, komşulara gidemez oldum. Kom- şular da bize gelirlerken, Cane- varın evine gidelim, diyorlar. Kapıdan da: — Canavar evde misin? Diye soruyorlar.. — Tabit derlet yal Hâdise karı» koca arasında çikan bir kavgaya mütealliktir. Şahidlerin celblerine karar ve- rilerek duruşma — başka bir gü- ne bırakılmıştır. oK ÇĞ Bayana hitab — Yattım ya.. Bunları sor- makta ne mana var!.. — Tabif mana var, şunun hepsini okuyalım da - senin kiın olduğunu millet te anlasın, hâ- kim de?.. — Bayım.. Bunlar geldi, geçti. Ben senin eski bir müşterinim. A Rünonusanl | Sagıı—!k | ban isleri liklar mütolmesustmnş Şerki Uğut diyor kü Vaktinden evel ihtti. yarlığa karşı savaş — — Kan damarlarının katılaşması ve kireçleşmesi dimağda nasıl tahribat yaparsa, kalbde de mühim bozukluklar yapar. Bu meyanda bilhassa kalbi beslik yen kan damarının (Eklili şiryan) tıkanmasını veyahud çatlamasını tevlid ederek ölüme sürükler. Burada da esas kan damarmın sertleşmesidir. Beyinde olduğu gibi kalbde de haber verici ilk alâmetler zuhur eder: Kalb ağrıları, yanmaları ve kalbin avuç içinde sıkılır gibi ıstırab verici hallere maruz kalması. Bu alâmetler pek önemlidir- ler. Zira bu zamanda tedavi hususunun çok — yardımı olur. Şurası unutulmamalıdır. ki, kan damarlarının — katılaşması bir bastalık değil, vüçud varlığının bir arzıdır. Bu hal bir konsti. tüsyon ve dispozisyon mesele. sidir. Ayni zamanda hayat ve yaşayış yollarında ve usullerinde yıltarca süren yanlışlıkların bir neticesidir. Bu bir ihtiyarlamadır. Kırk ve elli yaşlarında umum mübadele “maddelerinin lâyıkile olamaması, deveranın - betaeti ve silisyum ve kireç maddelerile azot bakiyesinin ıtrahında bo- zuklukların — husulünden — ileri gelmektedir. Bu bekaya ve rü- süb dimağ, kalb, böbrek ve kâraciğer kan dıınııl.ıııın cida- rına çökerler, karışırlar ve iğti- Küyleytiminkar Bu hallere sebeb nihayetsz bir çılğınlıktar. — Bütün rahatsızlık Şu işi kısa kessek olmaz mı? Bütün sabıkalar okundu. He- nüz yirmi sekiz yaşında bulu- nan yankesici Yusufun hayatının dörtte üçünü cezaevinde geçir- diği anlaşıldı. Hâkim tekrar sordu: — Senin hiç güneş yüzü gör- mediğin anlaşılıyor? — Orası bizim mekânımızdır! Evrak okundu. Suçlunun, bir köylünün yanına yaklaşıp elin- deği |kasketi siper yaparak cüz- danını aşırdığı anlaşılıyordu. — Ne dersin? — Yalan! — Zaten hep yalan diyorsun amma, sonra hakikat oluyor? — Ver cezamı öyleysel — O'ladar acele değil; Şahidlerin celblerine ve suç- lunun sayısız sabıkalarının kat'i- yet kesbedip etmediğinin sorul- masına karar verilerek duruşma | başka bir güne bırakıldı. Tarzan: Balta değmemiş onnanlardn.. a b — “Şugördüğünüz orman, yesuz, bucaksızdır. Ben onada | doğdum, orada yaşamak. ve ölmek isterim, dödi. Zigfrid, çok Müteessir oldu, gözleri ya- sardı. Sonra, kendisini topladı. Fakat çok mükedderdi, Tarzana melâl, meldi bant . 2 — “— Ah, dedi, Benimle alay: ettiniz.. Beni: seviyorsun sandım ben, © kadar inandım ki hemen benimle evleneceğini bile umdüm! Fakat düşün ki canın elimdedir., Tarzan da ga- yet sakin bir halle; “— Evet camm elinizdedir!, Dedi, 3 — Tarzanın bu çok sakin vaziyeti' genç kızın infialini tes- kin etti; ve: “Tarzan, senin Doriks ile olan dostluğunu unuttum.. - Beni, de © dostluk için ölümden kurtardın.. Kalıra- manliığına âşık oldüm. Zarar yok, Şimdi, Ben senih ancak saadetini ister bir arkadaşınım!, Dedi. 4 — Ve bir az sonra büyük || bir samimiyet ile: “— Arş Tar- zanl. Bütün ormanlar senindir. Hür ve sorbestsin?. Dedi, Tar- zan “Evetl Sadık müaymunumun serbest bırakılması hakkında bir irade istiyorum!.. Dedi. * Devam edecek - yeknasak hayat usulleri ve âdet- lerinden ileri gelmektedir. Hatba vazife icabı hizmetler vardır ki, oturak vaziyette bulunmağa meoe- buriyet hissolunur. İçkiler içillr, iyi zannolunan yemekler yamif, mesuliyetli olan zihai- ve fikri işleri içinde hiç bir vüctd. har reketi yapmadan görülür. *Arkası vara |Ndbsâçı' eczahaneler Bu gece Kemeraltında Şifa, Karanti- nada B. Eşref, Kemerde Ka- mer, Alsancakta B. Ahmed Lütfi, Eşrefpaşada — Eçrefpaşa eczahaneleri nöbetçidirler. ——— Bayındırda kumar Bayındırın Hacı İbrahim me hallesinde Demir oğlu Lütfinin kahvehanesinde Mebmed oğlu Ahmed ve Ali oğlu Mehmed kumar oynarken yakalanmışlar- dır. Kahve de kapatılmiıştir. Kız kaçırma Menemenin Seyrek köyünde yeni göçmenlerden Hüseyin kızı 18 yaşında Fatmayı, ayni köy- den Hüseyin oğlu Ramazan Aktaş rizasile kaçırmış ve ya- kalanarak adliyeye verilmiştir. TAKVİM Rumi - 1333 | Arabi - 1356 Künununvel 22 Zilkada 2 K.ınwı.ıs.mı üK .ı 3EXA I| .ı-nı Vat Bizanl Va üde 280 106 e ZB LAG Bdi Y 4B 43 Aaşaa 14, Yi 13