25 Künunnatal KARA KORSANLAR ŞEFİ Dilber kadın korsan Aşktan başka kuvvete baş eğmiyen deniz kızının maceraları... Nakıli: Faik Şemseddin BENLİOĞLU eai Karasakal, Prens adasına namuslu ve evrakı muntazam bir gemi halinde uğradı.. Hepsine de birer, birer baktı ve: — İçinizden bu işi kim ya- pacak? Diye sordu. Kenedi ileri atılarak: — Benl Diye cevab verd. Karasakal kaba bir kahkaha ile güldü: — Sen mi? Hay külhani hay. Bü suratla mı, bu cani suratla mi? Hey budıla.. Saxki suratının| ne Vale ettiğini bilmıyormuş gibi hareket ediyorsun! Seni kilisede vaz kürsüsünde görseler, şey- tanın tâ kend si olduğuna hük- medeceler. Dahası var; hükü- mete mensub bir kaptanın her balde okuyub yazmak bilmesi lâzimd'r. Sen, “harfleri Zörsen, bir tanesini bile tanımıyacaksın. Dedi, Karasakalın bu sözleri baş- tanbaşa doğru idi. Kenedi, cid- de: çrkin, menhus suratlı, kara cahil ve kaba bir adamdı. Bu adımın yüzüne bakan, bundan bö le bütün işlerinin ters gide- erğne iman edebilirdi! Fakat Kenedi böyle düşünmüyordu. Bel- k de o, yüzünü bir aynada gördüğü zaman, kendisini teselli €decek güzellikler görüyordu. Kurasakala bu sebeble - çok kızdı, — hiddetinden kıpkırmızı oldu. Karaskalın böyle ufak şeylere ehemmiyet vermek âdeti değildi. Kenediyi çok-iyi-bilir; —bu >se- beble arada 'neada onü birpa lamaktan geri ka'mazdı. Kenedi hiddet ve infialle: — Şu halde bu işi Hans ya- pobilir. Çünkü suratı mandıra köpeğini andırmaktadır. Dedi. Tiç hâlâ gülüyordu. Çünkü Hansın ayağını bizzat kendisi kırmıştı. Böyle adamı kaptan diye göstermek mümküa olur Muydu; Keredi — Şu halde bu işe lâyık kim Olabilir? Rid bu iş için slâdır amma çok gençtir. Kala, kala Sid kalıyor, dedi. Karasakal bu defa gülmedi ve gözlerini Side dikti. Sid hayret içinde: — Ben... Ben mi? dedi.. — Evet sen, hem sen bir zabit gibi söz söyliyecek tam bir adamsın. Binaenaleyh, sen “Prenses, gemisinin süvarisi Sr e— dlme Kambisin, Söylediğim: yapmağa mecbursun. Yoksa süvari oldu ğun geminin direğine seni sa - landırırım bal Rid de s-nin mu: avinin olacaktır. Rıd sen de dinle. Ben söylediğ mi yaptıran bir adam ml... Mer, Karasakala: — Emrini yerine getireceğim! Dedi. Fakat Sid hiç bir. e-vap vermedi. Maamafibh — kabuldan bışka çare de yoktu. .. Tiç, Portekizn — Afrikadaki müstemlekelerine dağru gitmek istiyordu. Portekiz Afrikanın sa: hilleri onun işine çok elverişli geliyordu. Bu sahillerden her gün esir, fldişi, 'altım vesar kiymetli maddele'le yüklü gemi- ler hareket eder, buoları Avru- paya götürürlerdi. Tiç için bun- ları vurmak kolay ve çok kârlı olacaktı. Prens adasına yaklaşıldığı sı- rada Karasakal kaptan T ç, Sidi yanına çağırdı ve: — Bana bak kabak kafal Şu andan itibaren senin ro'ün baş- hyor. Dikkat et ha. En küçük bir falso, hemen idamını mucip olacaktır. haydi. Aç gözerini! Dedi. Ve geminin »daresini da muvakkat sürette Sdan eline verdi. Meri de Sidin muavini oldu. * .. sonra, giverteye çıktı; denizin haşmetini seyre daldı. Tem ya- nında da Meri vardı. Tıç Meriye ara sıra gar p hisle'le bakıyordu. Yeni kaptan Sd ise, şaşkın bir halde d, Cesaret bulmak İçiti” bir 'sürü 'Rom'içmiş Fıkat hâlâ tereddüd devresi ” geçiri- yordu. Limana yakınlaştıkları zaman, liman reisi b'r kayıkla “Prenses,, gemisine geldi, Sıd, adının kap- tan Kambl olduğunu - bildird. Gem'nin evrakını gösterdi. Ortada şüpheyi mucib hiç bir şey yoktu. Luman reisi, kaptan Kamblden çok memnun oldu ve onu bir akşam yemeğine davet etti. Bu davete Prenses gemi- sinin diğer kaptanları da davetli idiler. Liman reisinin bu daveti mü- kemmel — bir şenlik — şeklinde oldu. Ziyafetten sonra da I'man reisi Prenses gemisine bir çok kıymetli hediyeler gönderdi. Hasılı haydudlar Prens ada. sında fevkalâde merasim ve hürmet gördüler. — Sonu vır — - Hap shane — başkât bi ve he- sap memuru B. Necati, evelki gece Tepecitte Şamlı Meleğin umumhanesinde r. şvet aldıktan sonra zabtacı suç üstü tutul- muştur. B. Necatinin tüşvet almasının sebeb, Şamlı Melçğin kardeşi Aldir. Burdan evel Tepecikte umumhaneler arasında Mehmet adında bir'ni ördürdüğü için on Jbeş yıl ağır hapse mahküm edi- len Ali, üç yıldanberi İzmir ha- pishanesinde bulunmakta ve malr kümiyet müddet.n; tamamlamak için beklemektedir. Başkâtib B. Necati, son gün- lerde bazı te ibirler almış, Şamlı Melek - ve kız kardeşlerile hapi- sanede bulunân mahkâm Alıyi bazı şartlar dahilinde görüştür. ' Üü uımbî.ıı e| bir y-i'îık. yörgan, İ#':öm k ve daha bazi eşya istemiş, Şamlı Melek, bu eşyay: alarak B. Necatiye göndermiştir. B. Necat, hapishaede bir od'dı yatmakta idi. - Son za- manda B. Necati mahsüm Ali- nin hap sanede uygun görülmi- yen baz: hal erinden dolayı baş- ka bir hapisaney: - nakledilece- ginı ve buna lüzüum gösterece- ğini - söylyerek yüz lira para istemiş: — Bü parayı vermez'eniz kar- * deşinizi bayka bir hapishaneye sürgün edeceğ z. Demiştir. Şamlı Melek ile kız kardeşler, mahküm kardeşleri Aliyi çok sevdikeri içn ooun İzmir hapisanesinde bırakılması hususunda her fedakârlığı yap- mağa hazır bulunuyorlarmış. Ye- ter ki bu fedakârlık'arı kanuna uysün. Hatta Şamlı Melek bir gün: Yazani “Hanri Bero Dilimize çeviren: Şükrü Kaya ei üi kahvenin önünde oturuyordum. Önümden bir çift geçti, kadın gülümsedi, beni gözü ile arka- daşına göstererek: — İşte kendini hiç bir şey- den mahrum etmiyen bir adam. Diye mırılı Bu benim için bir ders oldu. Fılhakika ben de ondan sonra arlık kendimi hiç bir şeyden mahrum etmem: ğe başladım. O zaman anladırı ki perhiz insanı zayıflatmıyorsa da hiç olmazsa şişmekten mened yormuş. Çünkü ondan sonrâ alında çıkan bir ur gibi herkesin nazarı hayreti öğünde, gözle görülebilecek su- rette şişmeğe başladım. O za- mana kadar tombul bir adam: dım, işte o kadar. Şmdi şu gördüğünüz hale gelmek için bir sene kâfi geldi. — Bu da tuhaf bir şekilde oldu. O sırada aradan bir ay kaybol- duktan sonra hiç bir arkadaşa tesadüf etmezdim ki yanakla- rımı gördüğü zaman hayretinden ağıı açık ve elleri havada kal- masın. Onlara kızar ve: —Ya budlarımı görseniz. Diye bağırırdım. Fakat şaşkının birinı d ğeri takıb ederdi ve hepsinin de dudaklarindan “ayni: — Amma da ş'şiyorsun hal İltifatı dökülürdü. Zayıflar; söz erine insana fe- rah verici bir hara:et ve şidd.t de ilâve —ederek umumiyetle, bitmez tükenmez aeşeleri ara- sında bazı lâtif ve hoş sözler bülmâzlar 'da - değildi: — Maşaallah şarap fiçısına dönmüşsünüz. Veyahut: — İşittiğime göre denizdeki bütün sabih torpilleri topla- mışlar, Ve yahut: — Galiba perhizden yeni çık- tınız? Bütün bu zevzeklikleri tatlı bir tebessünle karşılardım, fakat içimden katıl olacağım gelirdi. Maamaf.h alayc: arkadaşlarım- dah intikam alacak bir cevab bülmüştüm. Teseke gbi kuru ANADOLU | hanes hdelâzımgelen hazırlıkları " gizlemiştır. Devin dışarısında .Nahas paşa Yenı kabinede vazife almıyacaktır Kahire, 24 (Padyo) — Nahas paşa bu gün Ssaraya giderek le görüşmüştür. müteakıben âyan ve meburan azalarının bir. içti- maına riyaset etmiştir. Yeni kabinede Nahas paşa yer almıyacaktır. Velt fırkası bu kararı şiddetle prolulo etmek- tedir. Ahmed Mahir paşa gece evi- ne giderken, Veftçilerin hücu- müuna maruz kalmıştır. Bir kaç kişi tevkif edilmi Bi rüşvet hâdisesi Hapishane başkâtibi Bay Necati tevkif edildi Umumhaneci Şamlı Melekten pa: ra aldıktan sonra yakalandı — Kardeşini İzmir hap'hsane- sinde bırakacağız, bi bir yere göndermiyeceğ z. Hüküme- te bin lira vereceksin. Desinler, derhal veririm.,, Diye bir söz söylemiş. B. Necati, yüz lira rüşvet is- teyince Şamlı Melek, bu parayı verdikten sonra da kendisinden tekrar para isteneceğini ve bu şekilde mütemadiyen para vere- miyeceğin: — düşünmüş, - evvelâ müddeinmmiliği ve — sonra da zabıtayı vak'adan haberdar et- miştir. Müddeiumumilikçe ihbara eh mmyet verilimiş ve tertibat alınmıştır. B. Necatiye verilmek Üzere yüz lira hazırlanmış ve “bu paraların ser. ve numaraları tesbit edilmiştir. Bu işe muktedir tavzif olun. 'taharrı memurları duktan sonra B. N “rayı “alacağı “yer — kendi. soru'muş, memur da: —,Tepeciğe — gelir, evden alırım. Hem de bir sofra hazır: lansın, Demiştir. Şamlı Melek; umum-| | yaptıktan >sonra B — Necatinin geleceğise yakın taharri memur- larını evde — mühtelif yerlere Bazı — memurlar da tertibat almış- lardır. Akşam üzeri B. Necati umum- haneye telefon etmiş, — tefona sermayelerden — Makbule çık- mıştır. Hap'shane başkâtibi: — Ba. Meleğe söyleyiniz, ba- na bir emanet hazırlıyacaktı, ha- zırsa geleyim. Demiş, Makbule de: — Hazırlandı, buyurun, gelin, Cevabini vermiştir. Söylendi - Sonu 8 nci sahifede - bir dost gelipte ©o ebedi: işiyorsunuz hal ' btirir bitmez ben de Sö: şöyle: — Evet fena gittmiyor. Cevabımı verdikten sonra der- hal yüzüme güya acıyormuş gibi merhametli bir tavır verir ve gözlerinin içine bakarak: — Evet ben şişmanlıyorum fakat bilâks azizim, sizin de Ççehreniz o kadar bozuk ki. Belki bir şey değildir amma; bir kare kendinizi — hekime gösterseniz fena olmıyacak derdim. Bu cevap sayesinde ne tatlı saatler geçird m, hatta zannede- rim ki bunalardan bir ikisi de adam akıllı hastalandıdı bile, Maamafih bu hal çok devam etmedi. Alemin hayret ve şaş- kınlığ: da nihayst buldua. Harke- sin müzmin, bir “hastalık” g bi mütemadiyen —devâm edecek zannettiği sem rmem gü rün birin- de mücze gibi kendi kendne Noel hazırlıg_ı Yıldızlar Holivudataşınıyor Normandiya vapurunun bu seferi, büyük bir — husus yet arzetmiştir. Avrupada bulunan yıldızlardan bir çoğu Noel için Halivoda gitmektedirler. lagilterenin Sutampton- Ema- nında da vaziyet aynidir, İngil- teredeki — yıldızlarda Noel için Holivuda gidiyorlar. Viktor Mak Legien, Ladi Asley ve zevci Duglas Fairbanks vesaire. Şarl Boyer, Pat Paterson ve X Maşhur yıldız doğduğu yerde Greta Garbonun şoför amucası “Az kalsın Greta, kibar bir evin aşçısı olacaktı,, Greta Garbo ve 14 Greta Garbo Stokholmde; yani doğduğu: şehirdel Greta Garbo, Stokholmün fa- kir ailelerinden birisinin kızıdır. Şöhret ve servetin yüksek mer- tebelerini kazanan Greta Garbo altı'<ay kadar ” vatanında Kala- duruverdi. Allaha çok şükir; bir kaç ay ayni pantalonu giyebilmek, ayni yakalığı takabilmek ve ayni yeleği sırtıma geçirebilmek san- detine mazhar oldum. Hayatımın (tulumvari) denilebilecek olan bu safhasını terzi dük-ânlarında prova ile geçirirdim. Terzim hayretinden ağzındaki toplu iğ- neleri yutardı ve beni tavsif edecek şey bulamazdı. Evvelâ: — Efendim; bir az etlicesiniz. Diye başladı. Sonra değiş- tirdi: — Efendim, etlisiniz; efendim semizsiniz.. Elendin — şişman- sınız! Orada kaldı; bir damla daha ilâve etseydi bardak taşacaktı! Artık buadao sonra bir sılat. tan diğer sıfata geçe geçe aala- şılan nihayet bana: — Efendim çok şişmansınız; efendin şayanı hayret bir dere- Şarl Boyer ve karısı gyaşındaki vaziyeti Anatol Livak, Danyel Deriye Pariste “Mayerling, filmini çe- vırdikten sonra Holivud yolunu tutmuşlardır. Bunlar, Holivudda muhtelif firmalar tarafından an- gaje edilmişlerdir. Fransız sinema âlemi bu Noelin Fransa ve İngiltere için hayırlı olmadığına kani görün: mektedirler; çünkü Holivad, yık dızlarını böylece küme halinde gene kendisine çekmektedir! diyor ki: caktır. Bu altı ayın mülfredat programı — henüz — neşredilme- miştir! Greta Garbonun Stokholmde taksi golödlüğü yöpan Bi nübüli vardır. - Sonu 8 nci sahifede - cede şişmansınız; etendim müs- tekrehsiniz. Diyecektil Zaten bende çok dırmaz, terzimi değiştirirdim. Bilhassa, bana ince belli son modayı ya- pan ve biçimsizliğimi büsbütün meydana çıkaran ukalâ terziler: den çok kaçardım. Asıl işin garibi insanın daima ve yahud şı aktörün üzerinde gördüğü şöyle bir elbisenin kead.sine biçte fena gitmiyeceği ümidine kapil- masıdır. Fakat bu hayal daha ülk provada zai olur, Hele yeni terzilerin 6 prova salon 'arı: Hiç bir haya! ve tahayyüle meydan vermiyen; ve - biçare — şişkoların haktalır ve aylardan- beri görmemezlikten geld.ği şey- leri gözlerine sokan aynaları; — çığ ve soğuk! Ziyalarıle amma da yaman cadlar hal Tasan tbkı sürat t » kııumım a