Sebile 4 AA v ÜZSELME Yatsı suları.. Yeniçeri camiinin kapısından biri ArkadaŞİnl falçata girdi. Bu Şehzade Korkuddu.. — Senin de kafanı böyle koparırım, demek istiyor. — Beyazd, biliyordu: Yarın her şey şehirde duyu- — lacak, kimbilir aleyhinde neler /— söylenecek?. — Âciz, bunak, ihtiyar, kor- — kakl.. — Denecek... Daha neler de ne- | ler?. Padişah düşünüyordu. O — gece, haremde ses yoktu. Padi- — şah görültü istemiyordu. Çünkü /— Muztarıbdi, müteessirdi. Ne kar rar vereceğini henüz bilmiyordu. — Geç vaktti, padişahın bir ira» desi çıktı — Yarın divan toplanacakl. Ertesi gün, herkes, saray, kışla ve halk merak içinde bek» liyordu. Çünkü Şehzade Ah- — medin Konyayı zaptettiği, Deli- — gözün kafasımı kopararak baba- sına gönderdiği duyulmuş ve kışla'arda yeni gürültüler baş- lam ştı. Fakat tam bu - sırada divanın toplanması emri Üze- — rine: — Bekliyelim bakalım, ne warlar verilecek? Diye bir az süküna varılmıştı D vanda, mutad zevattan başka bir çok ileri gelenler de vardı. Padişah, çok yorgun girünü- yordu. Gözleri, o gecenin dü- şünce ve uykusuzluğu ile kızar Meşti. Herkes süküt içinde bekl'yor- du. Ban'arı, memleket ahvali görüşüldüğü takdrde her şeyi eç kea söylemeğe karar vermiş- le di. Padişah; bir besmele çekti — Kullarım! Memleketin ah- — walini, tabit görüyorsunuz. Nur Ali halife denilen bu nam kızı- baş; Tokada gelmiştir ve orada memleket mizi, halkımızı perişan etmektedir. Şehzade Ahmed efend, itaat haricine çıkmış, Konyayı zaptetmiştir. Daha ne- ler yapacağı da belirsizdir. Oğ- Jum S:lim efendi; son muhare- — beden sonra Krima çekilmiştir, “ fakat tasavvuratı, harekâtı mec: hulümüzdür. Hulâsa mülk ve milletin ahvali bozuktur. İsterim ki, şeref mizle, devletimizin aza- meti ile mütenasip bir karar alalm, bir tedbire baş vuralım. Siz nice düşünürsünüz? Divandakiler, biribirine bakın- — dilar: — Söylemeli mi, susmalı m? Bu tereddüd esnasında bir ses işitild. Başlar derhal oraya doğ- Tu çevrildi. — Padişahım 2 — efendimizin bu iradeleri bak katen çok isa- bell olmuştur. Filhakika artık memleket ahvali bozulmuştur. Dövket işleri muhtel — olmuştur. Her tarafta ANADOLU Günlük syasal — gazete Takil ve Deşenuhssriri Hagydar Rüşdü ÖKTEM Ümumi neşriyat ve yazı işleri müdü- — ge. bamdi Nüshet ÇANÇAR H veruen İDAREHANESİ İrmir İhinci Beylar sokağı CEHsik Purlisi Linası içinde İzmir — ANADOLU 116 « Perta kutusu: 406 Akene çersili Yalbı M00, altı aylığı BO0, üğ ayağı G00 kuruştur Yabancı memleketler için senelik abeme Gereti 2, Kiredan ANADLLU MAalBAASİNDA BAŞILMIŞTIR bir takım — şakiler Yazan M. Ayhan —42-— türemiştir. Dedikodulardan şa- yalardan geçilmiyor.Bir taraftan düşman harekâtı, diğer taraftan saltanat veresesinin ihtilâlları.. Kulunuzca artık hiç bir tedbirde kusur etmemek gerektir. Aksi takdirde maazallah tehlikeli bir vaz yet hasıl olur. Bu ilk başlangıç, divandaki tereddüdü de, sükütu da boz- muştu. Şehzade | Ahmede ve Korkuda taraftar olanlardan bir kaçı müstesna, diğerler. hara- retli hararetli söylüyorlardı. Pa- dişah, bir kelime bile söyliye- miyor, yalnız bütün dikkatini kulağına vererek dinliyordu. Muhavere şu merkezdeydi: — Şehriyara;, şehzade Ahmet efendinin bütün ahvali malüm- dur. Etrafına bir çok maz'üm ve Wwasumlari toplıyarak onlari iğfal etmiş, vahdeti, sükünu boz; muştur. Maamafih ne de olsa, Ahmet efendide bir sultan için lâzımgelen evsaf ve şerait yoktur. — Evet, doğrul.. — O, rahat döşeğine lâyık bir efendidir. Bu büyük ülkeye sultanlık edemez. — Musipl.. — Buradaki maksadımız, eğer. verese ihtilâfına kat't bir şekil vermekse; şimdi de şehzade Korkud efendiden bahsedelim: — Korkud efendi,$ faziletkâr- dır, ilmi, şiri, sanayü nefiseyi sever, ilmi kudceti. vardır, dakat | tabta çıkamaz.. Çünkü ne as- kerlik ruhu, ne de ev âdı vardır. Üsülen; saltanata - varis ola- cak bahtyar şehzadenin evlât- ları fazla olmalıdır. Çünkü Os- maalı saltanatı, babadan çocuk- larına intikal eden bir miraslır.. Korkud efendi, evâda nail'yet bahtiyarlığından mahrum oldu- ğuna göre; ortada Şehzade Se- lim elendi kalıyor.. Padişah, artık har şeyi anlar mışti — Nihayet bütün kanaatler Selimin Jehinde toplanacakl. Benimle harb etti, bana baş kaldırdı, fakat neme lâzım, ev- lâtlarım içinde bu tahta lâyık olan da yalnız © imişl.. Artık yavaş yavaş anlıyorum.. Onu af ve varisi saltanat ilân etmeli vesselâmi. Diye düşünürken, bir Vezir, ayni düşünceyi teyid etti: — Selim efendi, kabahatle- rinden dolayı afi: şahaneye maz- har olursa, elyak saltanat varisi bulunmuş olur. Padişah için söylenecek bir şey kalmamışt : — Peki, dedi, mademki ek- seriyet bunu istiyor. Öyle ol- sun. Ne diyelim? Yalnız; şim- dilik vaziyeti iyi kullanmak lâ- zım.. Selim efendiye bir name ile gene Semendire eyaletinin beratım yollıyalım. — Rümeliye gelsin, eyaletine geçip otursun! Kararmızı bilâhare açığa vuru- rüz.. Huzurdakiler: — hade efendimizindir!. Dye mırıldandılar ve başla- rıti eğdiler. Yenisaraydaki — iç- tima o gün böyle bitince key- fiyet derhal, Yeniçeri kışlalarına ve Yeniçeri camiine aksetmişti. Artık işler yoluna girm ş de mek sıyılırdı. Fakat Selime aleyhtar olanları bu karardan müdhiş surette korkmuşlardı. Ahmed taraftarları da, Kor kud tarafları da gizlice ve ayrı ayrı harekete geçmişlerdi. Korkuda şöyle bir mektup yazılmı; — Hünkâr; artık şehzade Ah- medden iltifatını kesti ve sak tanat varisliğ ni Selime tevcih ile muhabbetini ona — verdi. Semendire eyaleti de kendisine tevcih o'unarak berat ile bir- Ikte hediyeler, bahşiş'er gön- derdi. Hiç durmadar — tebdili kıya- fetle buraya gell, — Eskidenberi Yeniçerilerin sana muhabbetleri vardır. Mas'ahatı derhal hallet- mek İTâzimdır. Bu işte ihmal gösterirsen maksaıda vasıl ola- müzan. “AYM zamsılda şebzi” deliğe mahsus kıyafet, debdebe ve ihtişamla değil, kıyafet teb- dili suretile gelmeği unutmal.. Minisa valisi Korkud bu mek- tubu aldğı vakit artık kendi huzurunun yakında bir felâkete uğraması endişesi altında idi. Çüskü kardeşi şehzade Ah- med, Konyayı ele geçirmişti ve neredeyse, Saruhan vilâyetine de göz dikecekti. Artık şairane ve âşıkane ha- yatının tadı kalmamıştı. Eskisi gibi edebiyat meclseri, işret âlemleri tertibinden hoşlanmaz olmuştu. Saltanat onun için, gittikçe uzaklaşan bir ziyaya benziyordu. Tam bu sırada İstanbaldaki taraftarlarının — mektubunu al- mıştı. Korkud, bunu okuyunca; sevincinden şaşırır gibi oldu: — İstanbula geçmek hal. Ye- niçeriler bana karşı eski mur habbetlerini taşıyormuş hal. Oh, ne âlâ?. Hele bir de tahta ge- çerseml. Kullarımı nas| mem- nun edeceğimi artık ben bili- riml.. — Sonu var — kemeve gönderil ile yaralamış.. Ali, bir aralık nezarethaneden kaçmağa mu- vaffak olmuşsa da, tekrar yakalanmıştır Evelki gün Basmanede bir yaralama hâdisesi olmuş Meh- med oğlu Ali adında bir genç arkadaşı İbrahimi kondura fal- çetası ile ağır surette yarala- meştır. Suçlu hakkında tekemmül et- tirilen evrak, iddia makamına ve oradan tevkif talebile nö- betçi Sulhceza mahkemesine gön- deri miştir. Fakat burada bir mesele olmuştur. Geç vakte kar dar nezarethanede bir gencin bulunduğu haber verilmiş ve kendisine sorulduğu zaman bir hâdiseden dolayı ihzarlı oldu- ğunu söyliyerek asıl meseleyi saklamıştır. Bütün mahkemeler bitt'ği hal- de böyle bir şahsın ihzarlı oldu- ğuna dair bir dosyanın mevcud bulunmadığı an aşılmış ve keyfi- yet tetkik olunmak üz-re ertesi günü gelmesi kendisine ihtar edilmiş, serbest — bırakılmıştır. Yarım saat sonra, bu şahsın evrakı bulunmuş ve bir gün evel Basmanede arkadaşı İbra- himi yaraladığından dolayı sor- gusu yapılmak üzere mahkemeye gönderildiği anlaşImıştır. Bayraklıda oturan suçlunun hemen yakalanması için Bayraklı zabıtasına telefon edilmiş ve suçlu tekrar yakalanarak mah- Hâkım suçluya ıocdı — Sayadın? — Şikt — Senin yaptığın iş te şık ııld Biz sana sorduk. İbrahimi ğımı sakladın ve başka bır işten ihzarlı olduğunu söy- liyerek — mahkemeyi — aldattın. Niçin bu yolu tuttun? — Benim' böyle şeylere ak- hm ermezi Evrak tamamile okundu, Üç, beş arkadaş Müşerref ve Bah- riye adada iki bayan tedarik etmişler, Burnava - taraflarında bir kulede eğlenti yapmışlar, İbrahimle Ali arasında bu ka- dınlardan birisi için kıskançlık başlamış ve iddia edildiğine göre yaralı İbrahim: — İşte biz böyleyiz, senin gibilere kız bırakmayız! Demiştir. Suçlu bu söze tahampül ede- miyerek — cebindea — çıkardığı falçata ile İbrahimi ağır surette yaralamıştır. Hâkim sordu: — Ne diyeceksin? — Ben yaralamadım! — Acayip.. Bu kadar insan yalan m söylüyor? — Yalan yal — Zaten senin bütün işlerir soyadın gibi şık! Hâdisenin mahiyetine ve mev- cud delillere göre, suçlunun tevkifine ve evrakın iddia ma- kamına tevdüne karar — veril- miştir. Anasını öldüren deli İhsan Bakırkö. ye gönderildi.. Bundan bir müddet evel ana- sını ölürmekten suçlu Küşadalı İhsanın Ağırceza mahkemesince idamına karar verilmiş;" fakat deli olduğuna dair tıbbi adi müessesinden verilen rapor üze- rine İhsan serbest bırakılmıştı.. İhsan, son zamanlarda bazı yeni suçlar işlediğinden tekrar mahkemeye verilmiş ve mah- keme huzurunda da delilik alâ- imi gös ererek son bir rapor da- ha almıştır. Memleket hastanesi heyeti sıh- hiyesinin verdiği ba tapora göre, İhsaaın cemiyeti beşerye ara- sında dolaşması bile tehi keli- dir. Bu rapora istinaden, İhsan genecezidan yakayı kurtarmışt r. Fakat Sson günlerde 'Şi azittığı görüldüğünden yakalanan İhsan tedavi için İstanbul Bakırköy tımarbanesine yollanmıştır. Göztepede bir hırsızlık Madam Kokininin kol saatini aşırdılar! Dün Göztepede bir hırsızlık olmuş, İtalyan tebaasından ma- dam Kokininin açık bulunan dolabından 56 lira kiymetinde Zenit markalı b'r adet altın kol saati çalınmıştır. Madam Kokini keyfiyeti zabıtaya haber vermiş, yapılan tahkikat neticesinde sa- ati çalanın Mehmed oğu Ha- san olduğu anlaşılarak kendisi yakalanmıştır. Suçlu Hasan; bundan - bir müddet evel|Kokin'nin nezdinde hizmetkâr i en işinden çıkanl- mış ve bundan muğber olarak hırsızlığı yapmıştır. Dün — sorgu hâkiminin hazuruna — çıkarılan suçlu; cürmünü itiraf etmiştir. Suçlunun tevkifine ve evrakın iddia makamına tevdüne karar verilmiştir. Tarzan: Balta degmemış ormanlarda.. 44 — Dünden mabad — 1 — Gece artik başlamıştı. 'Tarzan Mengodan korktuğu için ağoçtan ağaca geçerek bir y rde aşağı İnmek isted, Burada, az öted yamyamlard.n bır mülreze knı.k..-ıo;n. Tarzan mne görüş- ıı'edı 2 — Fakat bu dal çörük veva evelden kırılmış id. Tarzan dal üzerine ayas basır basmaz düştü ve vıhıılenn eline gene esr olda. M — Tarzanın son saati geldil Bir asanla kozunu paylaşacak- tır! Dedi. Fakat Tarzan duyuncat — Doğru.. Doğru. 3 — Tarzanın aslandan tork- mıyacadını ben de bildim. Fakat bir dâzine aslandan elbet kor- karl Diye iâve eli Şefin işar reti üzerine yamvamlar Tarzant tuttular, bir kafese hapsettiler. Tarzan b'tün geceyi burada ge- çirecekti. Yamyamlar ke disini kaçırmamağa ahdetmiş gö ünü- yorlardı. — Sonu var — ıncıv:lı aha d hala « Sağlık bahisleri Dabili hastalıklar mütelha ması aa De. M. Şevki Uğur diyor kir Vaktinden evel ihti. yarlığa karşı savaş .. 17 .-n hastalıklarının en âmetlerinden biri de, kan damarlarının - katılaşması (tansiyon) dur, Kırmızı kan damarlarının ki- reçleşmesi ve seriİ-şmesi neti- ceesinde kan damaları katıla: şıre Yani kandaki kireç silsiyom asidi fayrılarak kan - damarlarıe nın cidarlarına çökerek ve kan damarları yavaş yavaş kireçle- şirler, katılaşırlar, darlaşırlar ve kolayca kırılacak bir biçime gi- rerler. Bu suretle kan damarları elâstikiyetini kaybederler. Kan bu damar borusunda tazyikini arttırır, tansiyon yükselmiş olur. Bu halin vücud damarlarında vukua gelmesi ihtiyarlığı gösterir. Tabitdir ki altmış ve yetmiş ya- şında bulunan bir insanda, yir- mi - otuz yaşında bulunan bir insandan daha katılaşmış ve sert- leşmiş bir kan borusu vardır ve tansiyonu ona göre yüksektir. Tansiyon, yirmi <-otuz yaşla- rında maksima on iki minima dokuzdur. Yetmiş yaşlarındakilerde on dört, on beş m. m. sütünu yük- sekliğinde bulunur. Ve vücud makınesinde elâstikiyetleri ba- zulmamış: örgehleri - tehdid lete meğe başlar. Gözlerde mühim roller oyna ; kık beş yaşlarında bile ihtıyarlık uzak görmelerde tesir icra eder. Aynı zamanda kulaklarda — işitme vazilesinin azalmasını muc.b olar. İhtiyare lıkta cıldin de elast kıyoti kak maz, yağlar da azaldığından buruşukluk husule gelir. -Arkası var- INo'oetçi eczahaneler Bu gece Başdurakta Sıhbhat, Karatina- da Â. Eşref, Kemerde Kamer, Eşrefpaşada Eşrefpaşa eczahar neleri nöbetçidirler. Çöadetlekidiakdataai aat Metresine kızınca Evindeki dikiş maki. nesini aşırmış! Melek adında bir kadınla on beş gün kadar metres hayatı geçirdikten sonra, kadının ken- disine yüz vermemesinden mü- teessir olan Abbas adında bir adam; bayan Meleğin evde bu.- lunmadığı bir sırada kapıyı aç mış ve bir dikiş makinesi çak- mış, yakalanarak mahkemeye verilmiştir. Dün duruşması yapılan suçlu demiştir. ki: — Bu bayanla tanıştık. On beş gün kadar berabe? yaşadık, Bu esnadakendisine on İira ver» miş ve bu mekineyi aldırınıştım. Şu halde maxine onun değil, benimdir. Hâdisede — hırsızlık yoktur. Fakat dinlenen âmme şahid- leri, bu iddia hilâlfina olarak şe- hadedde — bulunmuşlardır. . Bil- hassa bir polis ve bekçi, maki- nenin samanalıklar içinde saklan- mı$ olduğunu ve oradaa çıka- rldığını ve hâdsede hbırsizlik aesuru - olmasaydı, — makinenin sananlıkta deği, açıkta bulüne mösinin daha tadi — olac ğai söyremişlerdir. Şuçlinua ti d Osulist mal elt gi sabt görüldiğünden len- zilen ik ay müddece h pâ e ve o kada> müddele — cnmyet h dnS> aa ve derma Eova b ae karar ver Tekleğlü.