19 Künunuevel UCT CA a Figüranların hayatı üç meşhur figü- ran: Şarlot, Jülya ve Pit Nasıl par- ladılar? | Şarlat, Kiymeti gündengüne artan bir senatoyu andıran sarışın bir kız! Stüdyolar kulübünde oturur. Bu kulüp öyle bir mahşerdir ki, burada 70 dilber ve çılgın kız vardır! 'Salonlarından neşe ve zevk kaynar ve pencerelerinden bütün Holivud da taşar! Şarlot, geçen Noel gecesi Holivuda has bir tantana ile ve bir çiçek arabası üzerinde teşhir edilmiş idi. Şarlot, ertesi gün gazetelerde çıkan resimle- rini bğyenmemiş ve ortadan kaybolmuş, ve işte onun reklâ- mını ancak bu tagayyüb teşkil etmiştir! Bulunduğu -kısaca: dön- düğü vakit- artık o meşhur bir figüran idil Jülya: Şarlotun macerasına nazaran Jülyanın macerası daha fecidir: Jüilya vaktile küçük bir şehrin kilisesinde teganni eden küçük ve dilber bir kızdı. Şöhret ve para kazanmak için Holivuda gelmiştir. Fakat fgüran seçen büroya onun müracaatı sırasın: tam 5000 güzel kız kaydedilmiş bulunuyordu. Mevcud figüranlar bile haftada ancak iki, üç gün iş buluyorlardı. Gördüğü müşkülât karşısında Jülya intihara bile teşebbüs et. miştir. Seri bir yardım ve teda- vi sayesinde çabuk iyileşmiş ve.. bundan sonra artık şöhret ka- kazanmıştır! Pit: Ol. Pit güzellik müsabaka- larına iştirak etmiş ve “ideal figüran, unvanına maliktir. Üç banyo koşusu, iki en güzel arka, bir uzun saç, üç plâstik ve bir binicilik müsabekası ka- zanmıştır. Esmer, hem de fazla esmer- dir. Hayatını ve macerasını dinle- yiniz: — Los Anjelosda bir moda şesinde memur idim. ranlığı teklif ettiler,ka- bul ettim ve © zamandanberi figiranım. Evet Egüran olmak güçütür, fakat figüranlıktan çık- x çok safhalarını on Klark Gabi evlendi mi? Karol Lombarla, yalnız Norma Şererin şahid- liği ile nikâhlandılar, deniliyor İtimada şayan ve çok mevsuk bir menbaa göre Klark Gabl ile Karol Lombar gizli kâhlanmışlardır. Bu gizli nikâhta dâ sadece Norma Şerer şahid olarak hazır bulunmuştur. Klark Gabi neşe kralıdır. Biz- zat o diyor ki: — Bence şayanı dikkat ve ehem- miyet insan sadece gülmesini bilen ve gülen insandır. Ve yüz- de yüz muhakkaktır ki gülmesini bilen insanlar çalışmağı da se- verler. Evet, ben de bu kategoriye ithal olunabilirim! Aktör olmazdan evel bir çok başka san'atlara intisab ettim. Petrol işlerinde çalıştım, maki- nist oldum; daha' birçok işlere başvurdum. Fakat hiç birisi beni memnun etmedi. Hem de bazlarından kâfi derecede para kazanmış olduğum haldel İşlerim z'n bir çok çekilmez cihetleri - vardır. * Gezetecilerin *hem de küçük bir itizara lüzum görmeden- hususi mak mümkün değildir. Bereket ki ben figüran kayıd dairesini bu berzahı görmedim. Mesleğimden şimdi memnu- num. Fakat mesleğ min çok fena bir çehresi vardır.. Hemen her meslekte zamanla ücret ve şöh- ret ümidi vardır. Fakat bizm meslekte vakitle hem şöhret azalır, hem de ücret. ANADOLU Sahılfa 9 Çıldırtan bir ders.. Yazan: Nermin AKGÜN — Bana bu hususta yardım et Selmal Ne zamandanberi bu amca oğlunun bana tatlı sesile sadece Selma diye hitab edişini unut- muştum bile. O ilk hastalandığı gündenberi beni bir düşman gibi görüyor, gayet resmi görü: şerek “bayan,, diyordu. Uzun bir süküttan sonra de- rin bir şesle: — Selma bu gün sana haya- tımın en acıklı macerasını, beni bu hale getiten sebebi cağım.. Dedi ve içini ilâve etti: — Hatırlar mısın Selma; bun- dan altı sene evel Avrupaya giderken —ne kadar neşeli bir gençtim.. O gün trene binerken yalnız bir kederim vardı: siz- lerden ayrılmak.. Fakat tahsilim ve istikbalim için bu acıya seve seve katlandım. Avrupada hayatım pek sade geçiyor, — yalnız derslerimi ve sizleri düşünüyordum. Rüyala- rımı annemin narin, sarı çehresi teşkil ediyor, beni doya doya öperek “Cemil oku gel, seni küçük Selmacığın da bekliyor, diyordu. Ben ve annem hayatta bana eş olabilecek bir tek kız görüyorduk. O da sendin Sel- Onun dertlerini dinlemek bana saadet verirdi. Doktorlar ya- kında tamamile iyileşeceğini kuv- vetle söylüyorlar. Zaten onun da artık saçmalamadan sonra eriştirdiği tatlı mevzuları da bunu gösteriyordu. Bir gün vadetmişti, gene ha- yatından parçalar anlı Onu her zamanki - gil çedeki hasır koltuğa yaslanmış, dalgın buldum. Yanında oldu- ğum halde beni görmedi. Elimi uzattım: — Günaydın Bay Cemil, na- sılsınız? Dedim. Sakin sakin başını salladı: — Geldiniz mi Bayan? Otu- runuz! Dedi ve elile yer göstererek ilâve etti: — Bu sabah çok hafif kalk- tım, gece gördüğüm tatlı bir rüyadan sonra hayata yeniden doğmuş gibiyim. Galiba artık iyi olacağım. — Elbette, dedim, zaten iyi olmuş gibisiniz. Yeşil bakışları dumanlanmış gibiydi, elile başını göstererek: — Fakat «dedi- buradaki ağ- rılar, acılar ne zaman geçecek? Bu sorgularda, “beni bü ıztı- raplardan kurterim, der gibi yalvaran bir ses vardı. Bu gün ilk defa benden teselli bekli- yordu. Sandalyemi onunkine bir az daha yaklaştırarak: — Bu hastalık bir gün size hiç olmamış gibi gelecek, bütün an ata. çekerek ma.. Fakat bir gün her şey bam- başka oldu. Düşüncelerim de. ğişti, artık annemin yüzü, senin kıvırcık başın rüyalarımdar silindi, onların yerine; bir çifi siyah göz, serseri iki kurşun gibi kalbimi deldi, hulya ve rü- yalarımı altüst etti. Bu bir Fran bana çok sevdiğim iki sporu, avlamak ve balık tutmak fırsat- lâarını da bol, bol temin etmiş- tir. İstediğim gibi seyahat de artık benim kârarıma bağlıdır. Bunun için ben mesleğimi çok Bir çok işlere girip çıkan artist v e im, bundan başka bi ğ V nn Üze el Mesıegımden :iei;î::ıneğe hakkım yşoklıuı.ı.' ei ıcıgcr:“:ıulıcıkımıı mb kızı idi. Asil b':ıı aileye ınr;in- . - Beğ sub, ayni zamanda — yetimdi. memnunum Otomobil rekoru ı_r;”““'“" acılarımı, bütün ae |au “babası ölmüşler. Bu çok Roma, 18 (A.A) — İtalyan Venturi Kano otomobiller için saatte konan dünyo rekorunn kırmıştır. güzel kız benimle ayni mesleği intihap etmiş, o da (kimyager) olacaktı. Derslerimize beraber çalışıyor, gezintilerimizi beraber yapıyor- duk, Bana memleketimden uzun uzun soruyor, Türkiyeye karşı derin bir sevgi taşıdığını söylü- yordu, Bir gün: “Magörit be- nimle — İstanbula gider misin? diye sordum. Manasını anlıya: madığım bir gülüşle: “Temel- li mi?, dedi. Ben bunu hiç dü- şünmemiştim. Fakat ağzımdan gayri ihtiyari “Evet Margörit te- melli benimle, sözleri çıktı. Margörit bir senelik arkadaş- lıkta hiç bir değişiklik göster- medi, bilâkis her fırsatta yanıma bir kedi yumuşaklığı ile soku- larak bana verdiği sözü kuvvetle tazeliyordu; “Evet beraber ve temelli, diyordu. Hareketimize bir gün kalmıştı. O gün kendisile çarşıya giderek sizlere, bilhassa ona sık sık bahsettiğim sana oradan gele- bilecek hediyeleri seçtik; iki- miz de çok şendik. Pansiyona yorgun döndül ana istirahale Diye inler gibi tekrârladı ve ellerimi avuçları içine alarak yalvardı: — j yülterek neşretmeleri hoşunuza gider mi?, Anlıyorum, diyeceksiniz ki, Sinema âleminde tuhaf bir film görmekteyiz. Adı “Brelan d'As, olan bu film fantezilerle süslenmiştir. Mevzu yoktur. J Sahneler muhtelif konuşmalarla biribiri ardınca değişmektedir. Sinema mecmualarından sarfınazar, sinema âlemi bile bu filmi hayretle karşılamaktadır. Anlaşılan, Nasraddın hocanın “kar hel- vası yaptım, fakat kendim de beğenmedim.., dedi; onlar da beğenmemişlerdir. Yukarıda, bu flmden bir sı yoruz bunlar her san'at ve mesleğin icablarındandır! Doğru! Ve ben de bütün bunlara rağmen mes- leğimi çok sevenlerdenim. Son- ra.. Mesleğin bana, hayatımda rastlıyamıyacağım yüz'erce kim- seyi Mesleğim tanıtmaktadır.