TTTT ÇATT T Kalb Faciaları mukadderat Bıbifa 6 ANADOLU Olagan şeylerden, fakat. Genç bir erkek ölünce kız olduğu anlaşı!dı Kendisini tam - üç el, üç Z O a Falcılık muhakkak ki saçmadır. Fakat bu ihtiyar kadının verdiği haber tahakkuk etti. üç genç kız, ayni yaşlarda, çok feci bir şekilde ölüp gittiler Dostum Fransin arkadaşına: — Harikulâde şeyler görmek istiyor musunuz?, Dedi. — Evet.. Evet. Hem de çok istiyorum! — Şu halde, Val Profona gidiniz. Eski model bir otobüs.. Ya- rım- saat sonra Val Profonda bulundum. Burada genç kızlara mahsus müesseseyi de kolaylıkla buldum. Müdireyi istedim. Müdirenin yanına giderken geçtiğim parkta büyük veya kü- çük bir çok kız vardı. Bunlar koşuyorlar, gülüyorlar, oynuyor- lardı. Fakat arkamdan bir ses duy- dum, saçları kâfi derecede ağar- mış bir kadın büyük bir hayretle bana: — Edme, sevgili ; sen inilüP ddiT M Hayret sırası bana geldi; fa- kat söz söylememe meydan bı- rakmadı: — Amsterdamdan mı geliyor: sun, yoksa Nisten mi? dedi. — Affınızı rica ederim Bayan ne Amsterdamdan ve ne de Nis- ten gelmiyorum. Doğrudan doğ- ruya Paristen bir - arkadaşımın tavsiyesi üzerine — müessesenizi ziyaret için geliyorum. Hatasını anlıyan Bayan kızar- di ve: — Kusurumu affediniz. Dedi, Bugün Edmeyi yüzde yüz bir kat'iyetle bekliyordum da.. — Zaran yok bayan. Beni benim dostum ve sizin de dos- tunuz olan Fransin buraya gön- derdi. Daha ilk adımda harikı larla karşılaştığımı itiraf ederim. — Çok teşekkür ederim. Sizi ben gezdirmek isterim, fakat... — Edmeyi bekliyorsunuz, de- ğil mi? — Evet, evet! Maamafih size mubassır kadınlardan - birisini tehber olarak vereceğim.. Direktör bayan derin bir he- yecan ve endişe içinde idi. Ken- di kendime: — Bu bayanı bu Edmenin Ziyareti acaba niçin bu- kadar sınirlen &riyor?, Dedim. Fakat daha fazla araş- tırmağa lüzum görmedim. Maa- mafih: b ltr eeei ÇÇ Günk — Bayan, dedim, müessese- nizi ben sizin refakatinizle gez- mek istiyorum. Fakat görüyorum ki, çok endişeli ve heyecanlısı- nız., Size her hangi bir hizmette bulunamaz mıyım? — © — Teşekkür ederim. Madamki Fransinin dostusunuz, benim de dostumsunuz demektir, teklifinizi kabul ediyorum. Ve sze Edme hakkında da izahat vereceğim. Fakat buradan başka bir yere gidelim. Bayan yürüdü, ben de kendi- sini takip ettim. Bu suretle mü- kemmel suürette tefriş edilmiş bir salona geldik. Müdire: — Burada daha iyiyiz! bestçe görüşebiliriz! Dedi. Memurlarından birisine de: — Bir bayan bekliyorum, gel- diği vakit hemen buraya getiri- niz, dedi. Ve sonra bana şunları anlattı: * Ser- .. Ön sene kadar evel, 1927 senesinde Val Profonda üç kız vardı: İradesine sahib, atlet ve sarişın Klod, tombul, çok tatlı ve sevimli kumral Mari, hayal perver ve esmer fakat güzel Edmel Bu üç kız imtihanlarını ayni mükemmeliyetle verdiler. Fakat ailelerinden — müessesemde on beş gün daha kalmak müsaade- sini istediler ve aldılar, Bu on beş gün çok zevkli ve çok çabuk geçti. Bunlar, bun- dan sonra üç muhtelif istika- imete gidecekler, biriBirlerinden ayrılacaklardı.. En evel Edmenin ailesi geldi, Edme otomobile bineceği sırada, nereden çıktığını göremediğimiz bir kocakarı, bir falcı zuhur etti.. Edmenin yanında Klod ve Mari de bulunuyotdu. Kocakarı gerek üç kıza ve ge- rek Edmenin annesine hitap ede- rek çatlak bir sesle: — İstikbali tam ve kat'i ola- rak bildiren bu arz üzerinde sa- de ben varım.. İstiyor musunuz, genç kızlar, hele sizler, istiyor musunuz ki sizin istikbalinizi ha- ber vereyim?. Dedi., İstikbal mı?. Bunu kim öğren- mek istemez! İstikbali öğrenmek merakı ©o kadar büyüktür ki inanmadığımız halde, şaka ve alay olsun diye falcıların, çinge- nelerin sözlerini — dinlemekten kendimizi alamayız. Bu sebeple üç kız da ellerini b ihtiyar ka- dına uzattılar. Kızlar, — Taltılık ile — Binbir alay icad etmişlerdi. Fakat koca karı bu üç dilberin, üç güzel eline bakarken yüzü buruşmuş, yüzündeki derin çizgiler daha derinleşmiş idi. Ve: — Olur şey değil, o'ur. şey değil. Ömrümde böylesine ilk defa tesadüf ediyorum! Dedi. Bir &z sonra: — Dehşet! Dedi. Edme kahkahalarla gülerek: — Dehşet mi? Ne var allah aşkına. Elim zde ne görüyorsu- nuz? Diye so dv. — Ne olacak? Bak ta görl Her üçünüzün eli biribirinin ta- mamen ayni.. Üçünüz için de ayni şey mukadder! Üçünüz de genç yaşta ve feci şekilde öle- ceksiniz! Hayalperver Edme irkildi: — Aman Yarabbi! diye bir çığlık kopardı. Klod gene güldü: — Amma tuhafsın Edme.. Ca- hil ve bunak bir kadının sözüne inanıyor musun? Haydi canım bütün bunlar gevezelik, dedi. Edme, Klod ve Mari ayrıldılar. . .. — 1927 mi dediniz? , Fakat, tam on sene oluyor dedim. — Evet, tam on sene oluyor ve bu gün ben Edmeyi bekli- yorum. — Pekâ'â; diğer ikisini bek- lemiyor musunuz? — Hayır; sadece Edmeyi bek- m. — Ne için? — Çünkü Klod ve Mari.. Sustu. Ben tahrik etmek, söy- letmek için sordum: — Ne için sustunuz? — Hayır, susmuyorum, dim leyiniz. ... — Klod ailesinin nezdine var- dığı gün “Sinema yıldızı olmak istiyorum, her şeyim hazırdır ve Çingene karısı kızlara yak-| 14 sene erkek laştı, ellerine baktı .. a) göstermiş! Nevyorkta geçen hafta çok şayan hayret bir hâdise olmuş- tur. Maruf milyonerlerden Yusif Suaresin büyük otellerinden bi- risinde “Metr dotel, vezifesici gören Alfred Guar adlı bir genç ölmüştür. Patronunun yanında 13 sene- den fazla hizmet eden ve pat- ronunun bütün işlerini en büyük bir dikkat ve samimiyetle yapan bu delikanlının bir kız olduğu meydana çıkmıştır. Bundan ondört sene evel, mil- yoner otellerini kurduğu sıralar- da kendisine bir delikanlı mü- racaât etmiş ve iş istemiş: — Ben Fransadan geliyorum. İsmim Alferd Çuardır. Her işten anlarım. Yemek pişiririm, ev, oda döşemesini çok iyi bilirim. Benden memnun olacağınızı te- min ederiml demiştir. Milyoner bu delikanlıyı hiz- mete almış ve hakikaten çok memnün olmuştur. , Delikanlı sevimli yüzü ile, da- imi nezaket ve itaatile kendisini herkese sevdirmiştir. Bir aralık hastalanmıştır. Mit yöner, doktorlarını hemen bu bu meraktan beni hiç bir şey kurtaramaz,, demiş ve Holivu: dun yolunu tutmuştur. İlk tecrübelerde istikbali par- lak bir yıldız olmak istidadını göstermiş, altı ay sonra mühim roller almağa başlamış ve bil- hassa i kend- TYARERD Nİ RESE Kdi senede yanlış bir hesap netice- sinde beyni üzerine düşmüş ve ölmüştür. l.. Meriye gelince; parlak - istik- balli bir. mühendisle nişanlan- mıştı. Bunun için kendisine bir tebrik mektubu yazmıştım. — Yoksa?, Zavallı Meri de evlenmeden mi öldü? — Hayır.. Merinin alın yazısı, Kloddan fecidir. Meri tah- silden sonra bir müddet ebe- veyninin yanında kalmıştı. Sonra bir mühendisle tanışmış, nişan- Tanmıştı. Fakat bu sırada babası flâs etmiş ve ka p durmasından ölmüştür. Meriye ancak baba- sının serveti için gönül veren mühendis de bir daha yanına gelmemiştir. Annesi çoktan öl- müştü. Babasız ve eşsiz kalan Meri, yüksek tahsile devam et- miş ve birinci sınıf bir kimyager olmuş, fakat Afrikaya gitmişti. Nihayet müstemleke gazetesinde zavallının kaza neticesinde öl- düğünü okudum. * .. Müdire başını salladı.. Ve: — Bunlar ne feci hatıralar ve bilkassa ne feci mukadderattır. Ben fala inanmam.. Fakat.. Dedi ve sustu. Gözlerinden iki damla yaş düştü.. — Bunun için mi Edmeyi böyle telâş ve korku ile bekli- yorsunuz. Dedim. — İçimde bir korku ve sıkintı var. Kendisinden aldığım mek- tub çok manalı. Korkuyorum ki © da bahtiyır değ.l.. Yahud bir felâketin eşiğindel Mektupta 8 yaşında bir kız ve iyi bir koca sahibi olduğunu bildiriyor. Ams- terdam veya Nısten gelerek beni ziyaret edeceğini de yazıyor. Bu sırada kapı vuruldu; mü- dire: — Geldi.. O geldil Diye ye- rinden fırladı, « * gencin tedavisine memur etmiş fakat Alferd, doktorları kat'i surette reddetmiştir. İyileştikten sonra da işine de- vam eden Alferd nihayet geçen hafta hastalanmış ve gene dok- tor kabul etmeden ölmüştür. İşte bu anda Alferdin bir kız ölduğu meydana çıkmıştır. Fakat... Bu genç kızın. adı neydi? Ailesi kim, memleketi neresiydi? Bu, bir müddet meç- bul kalmıştır. Eğer bir mektup imdada yetişmemiş olsaydı, ilâ- nihaye gene meçbhul kalacaktı. Son anında gelen bir mek- tuptan bu kızın isminin Karolin ve Fransanın Liyon - şehrinden olduğu anlaşılmıştır. Mektup ni- çin erkek kıyafetine girdiğini bildirmemektir.. Bu da ancak Liyondaki tahkikatından sonra anlaşılacaktır. Hakikat, gelen o idi. Müdire: — Sevgili kızım! Diye- gelen esmer gözlü kadının boynuna sarıldı. Edme oturdu. Müdire: — Hiç değişmedin, eskisi gi- bisin! Ne haberler var! Di —”M:ri' d:; Klod ne halde- dirler?. Müdire sustu. Genç kadın bir şey anlamamış gibi sordu: — Hiç olmazsa, adreslerini bana verseniz. Buna da cevap alamıyan kadın Iıeyıcınıpdüşiü: T — Ne var Allahaşkına?. Yoksa bana kara haber mi verecek- siniz?. Müdire derin bir ıstırapla: — Onlar artık hayatta değil: dirler, kızıml. Derken genç kadın yerinden bir deli gibi fırladı: — Eyvah. Çingene karısının sözleri tahakkuk ediyor. Eyvah. Şimdi ölüm sırası bana geldil diye haykırdı. — Kızım, evham ve hayalete bu hadar ehemmiyet verilir mi? — Bilmem amma. Öyle sa- nıyorum ki benim de İ);a bir âkıbetim var ve çok geçmeden bu tahakkuk edecektir. . .. Ve... Hakikat! Burdan bir kaç gün sonra,bir tayyare kaza- sında ölenlerin arasında Edme Bormoser adlı bir kadının ismi vardı.. İncir ve üzüm Gümrük karşsınta Üzüm Kuram ı işleta* hanında TA RİŞ markalı nefis ıncir ve üzüm- lerin toptan ve perakende sa- | tışına bışlır!mışhr. Fennin en son vasıtalarile tertemiz işlenen bu incir ve üzümlerden herkes istediği mikdarda satın alabi- lir. Sipariş kabul olunur. He- diye için zarif ambalâjlar da vardır. (Telefon: 2512) 7 Kânunnevel 7 K. evel — Salı Öğleneşriyatı: Saat 12,30 plâkla Türk musikisi. 12,50 Havadis. 13,05 plâkla Türk musikisi. 13,4 Muhtelif plâk neşriyatı.. 14 Son. Akşam neşriyatı : Saat 18,30 Plâkla dans musikisi. 19 çocuk- lara masal: Bayan Nine tarafın- dan. 19,30 Konferans: Beyoğlu Halkevi namına İsmail Hâmi Danışmand: (Yazının teşekkülün- de Türklerin ro'ü). 19,55 Borsa haberleri. 20 Türk klasik musikisi okuyan Nuri Halil, keman Re- şat, kemançe Kemal Niyazi, tanbur Dürrü, nısfiye Salâhattin Candan, ut Sedat, kanun Vecihe. 20,30 Hava raporu. 20,33 Bay Ömer Rıza tarafından arapça söylev. 20,45 Vedia Rıza ve ar- kadaşları taralından Türk musi kisi ve halk şarkıları. (S. A. ) 21,15 Mlâno Scala tiyatrosu dram soprano'arından Madame Latitya — Piraccini — tarafından konser: 1 — Verdi'nin: Aida, opera- sından, Ritorna Vinçetor. 2 — Puccininin: Mudame But- terily operasından Un bel di vedremo. 3 — Cherubininin: Ave Maria. Morso aralarında stüdyo or kestrası ilgili arçalar çala- caktır. 22,15 Ajans haberleri. 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. 22,50 son haberler ve ertesi günün programı. '23 Son. Senfoniler; 22 Varşova: Senfonik konser (Pftzner, Brahms, Saner, Liszt), Hafif konserler: 6,45 Paris Kolönyal: Plâk kon- seri. 7,10 Berlin kısa dalgası:Sa- 8,15 mıl 9.20 Fgıîı" konseri, ısa dalgası: Genç ve ihtiyar için eğlenceler, 10,30 Paris Kolonyal, keza.. 11,50: Keza 15: Keza 13 Berlin kısa Hafif musiki (14,15 de- ,10 Bükreş: Karışık plâ : musikisi (14,15: Rumen mus.kisi) 14,15 Paris Kolonyal: plâk kon- seri, 15 devamı, 15,15 Berlin kısa dalgası: Küçük akşam eğ- lenceleri, 16,45 Berlin kısa dal- gası: Örkestra konseri - (17,45 Devamı) 18,15 Varşova: Orkestra (Verdi, Kockert, Lanner ) 18,50 Berlin kısa dalgası: Hafif musiki 19,05 Berlin kisa dâlgası: Hafif musiki, 19,05 Peşte: Radyo or: kestrasi, 19.45 Bükreş: Büyük bestekârların plüklarından, 20,10 Lâypzig: Eski danslar, 20,15 Radyo orkestrası (Şark tabloları) 20,40 Viyana -Peşte: Müşterek neşriyat ( Hafif musiki ) 21,20 Brüno, Prag: Karışık koro kon seri, 21,35 Bükreş: Yeni Fransız musikisi, 22,45 Hafif musiki nakli, 23,30 Lâypzig: Koro kon seri, 23,45 Peşte: Mendelssolin, Sehubert, Vidor. Operalar, operetler: 20,15 Prag: Operet üvertür leri 22,15 Berlin kısa — dalgas! Verdinin (Aida) operasından sah" neler. Oda musikisi: 18,15 Berlin kısa dalgası:Yaylı trio (Şuman) 18,15 Bükreş: Odâ musikisi kuarteti ( Beethoven ) 19,20 Lâypzig: Triyo konseri, 22,10 Bükreş: Düo opera musi” kisi, 22,35 Piyano triyosu ve ki” artet konseri. Resitaller: 9,15 Berlin kısa dalgası: Zim” bal solo, 12,30 Berlin kısa gası: Piyano (Robert Sclııl'“" 18,20 Peşte: Batı Amerik ları (plâk), 18,30 Prag, Brün0: Bratislava: Otto-piyano - ile #i natlar, 19,10 Prag: Küçük solif — Lütfen çeviriniz —