28 Teşrinisani HİKÂYE Maziye iğilen kadın Norveç hikâyesi Sonia kayalıkların arasından sahile doğru inmeğe başladı. Keskin ve sivri taşların narin ayaklarını bırpalamaması — için oradan oraya atlıyarak kumsala vardı, bir kayanın üzerine oturdu. Tatlı, serin bir şimal rüzgânı hafif hafif esiyordu. Soina ba- şından beresini çıkararak yanına koydu. Sarı dalgalı saçlarını rüz- gârın okşayışına bıraktı. Güneş bir az evel batmıştı. Gök yüzü- nü, denizi, uzaklardan görünen evleri, her şeyi tatlı bir gölge kaplamıştı. Bir az ileride dem'r- liyen yelkenlinin vakitsiz. yanan lâmbalarından başka bu loşluğu bozan biç bir şey yoktu. Sonia ince parmaklarını ateşli alnına götürdü. Koyu yeşil göz- Terini &lll'!l.'ırvuııın. killerin noktalaştıkları yere dikti. Yavaş yavaş koyulaşan karan- lıklar gözlerinin önüne bir perde gibi gerildi, etrafını görmez ol du. Sonra bu karanlıkların ara- sında küçük bir nokta belirdi. Giddikçe büyüdü. Büyüdü, b yüdü... Beyaz bir kulübe şeklini aldı. Bu ev Norveçin efsanevi sa- hillerinde yaprakları yatan mu- azzam ağaçların gölgesine sığın- mış; basit bir balıkçı eviydi. İşte Sonia bu kulübede doğ- muştu. Çocukluğu pek sade ve za- vallı geçti. Anası Sonia henüz altı aylıkken bir kış gecesi kısa bir hastalıktan sonra - ölmüştü. O zamana kadar babasile dar- gin olan ninesi, Sonianın yeşil gözlerinin batırı için bu uzun dargınlığa nihayet verip gelmişti. Sonia bu müşfik nineyi de ha- yal meyal hatırlıyordu. Çünkü onu da beş yaşında kaybetmişti. 'Tam çocukluk çağında böyle yalnız kalması Soniaya başka bir hal, bir ağırlık âdeta büyük bir kadın hali vermişti. Civardaki balıkçı çocuklarının oyunlarına pek karışmazdı. Yapabildiği ka- dar ev işlerile uğraşır, boş va: kitlerinde kapının eşiğine otu- rur, başını avuçlarının içine alır, saatlerce karşısında uzanan mavi denize, onu nihayetsiz bir aşkla kucaklıyan sert kayalıklara ba: kar dururdu. On beş yaşlarında idi. Bir gün babası eve kendisi gibi bir balıkçı ile beraber geldi. Hans isminde olan bu-adam kaba sa- li iri çam yarması gibi bir #eydi. Kalın, gür kaşlarının al- tından insana yiyecekmiş gibi iri patlak gözleri vardı. Aşağı yukarı kırk beş yaşlarında idi, sile beraber yemek ye- ır ve geç vakit gittiler. Sezai YAŞIT Ertesi gün akşam üzeri geldi. Soniayı yanına çağırdı. Onu Hansa vermek istediğini söyledi. Sonia biç itiraz etmedi; çünkü ne bir başka emeli, ne de bir sevgilisi vardı. Sonianın heyatındâ iki mühim değişiklik oldu. Evlendikleri gün kocasının köyüne iki saat mesa- fedeki Fyordene gittiler. Bir bu- çuk sene sonra Sonianın sarışın gürbüz bir kızı oldu. İsmini Ayda koydular, bundan sonra Sonia bütün bayatını kızının Üüzerine titremekle geçirdi. Kederi, neşesi, herşeyi, bütün sevgisi Aydası idi. Fakat bir gün Sonia evlâd muhabbetinden başka bir sev- ginin daha bulunduğunu öğrendi. almak için yeşil tepelere çık- mıştı. Bir ağaca yaslanarak, te- pelerin arasından kıvrıla kıvrla akan denizi seyrederken elindeki mendili düştü. Hafif bir rüzgâr bu zarif ipek parçasını bir kaç metre ileriye fırlattı. Sonia men- dili almak için kalktı. Fakat © zamana kadar hiç dıkkat et- mediği birisi, genç bir delikanlı ondan daha evel davrandı, men- dili aldı ve genç kadına uzattı. Bu hâd se tanışmalarına vesile oldu. O günden sonra her gün ayni noktada birleşirler, bir ağa- cın altında saatlerce otururlardı. Haftalar geçti. Sonianın Mon- sene karşı olan duygusu hakiki bir aşka döndü. O zamana ka- dar sevginn yalnız evlâd mu. babbeti olduğunu sanan genç kadın, bir erkeğe karşı duyula- bilecek en yüksek sevgiyi öğ- renmişti. Monsen de Soniayı çık dırasıya seviyordü. Monsen bir seyyar - tiyatro kumpanyasında aktördü. Sonia- nin bulunduğu köyde bir buçuk ay kadar kaldılar. Ayrılacakları vakit ikisi de bunun imkânsız olduğunu — anlamışlardı. Sonia Cani gibi sevdiği Aydasını aldı. Moasenle beraber kaçtılar. Aradan seneler - geçti. Üçü beraber şehirler, memleketler, kıt'alar dolaştılar. Fakat biribir- lerine karşı duydukları sevgi ve itimad bir an bile sarsılmamıştı. Bugün Sonia otuz beş yaşında idi. Hâlâ geneliğini, eski güzel- liğini muhafaza ediyordu. Ayda büyümüş kocaman bir genç kız olmuştu. Annesininkini andıran iri yeşil gözleri, gür dalgalı saç- ları vardı. Sonia bazan Aydaya bakarken kalbinde tuhaf bir sızı duüyardı. Kıskançlığa benziyen bu sızı kendi varlığından, kendi güzelliğinden bir parça olan Aydava karşı; garib değil mi idi? Sonua titredi. Hafif hafif esen ANADOLU A|Fasın muhteşem sarayların- da korkunç bir cinayet oldu: Aşk, bir kadını Mlı- sırdan Fasa attlı —. —— Fakat gün geldi! İntikam da kardeşini ayni yoldan getirtip onu hançerletti İskenderiye gazeteleri bir aile faciasından — bahsetmektedirler, Cinayetle hem Mısır, hem de Fas alâkadardır. Bu çok vahşiyana cinayet Fasın Kazablanga şeh- rinde vukua gelmiştir. Mısırlı genç bir kadının kanı, Fasın muhteşem fbir hareminin halılarını - kızıla boyamıştır. Bu genc kadın, öz kardeşinin elile on yerinden hançerlenmiştir. Genç kadının kabahati, sev« diği Faslıyı Mısırdan Kazablan. gaya kadar takib etmesidir. Hâdiseyi biraz daha izah edelim: Bundan iki ay kadar evel Fasın zenginlerinden -Elahmed Halit adlı bir adam İskenderi- Öldürülen kadın yeye gelmiştir. Bu Faslı pek çok zengin olduğu gibi genç ve güzel bir adamdı. Bu ada: mın haremi de beraber gelmiş ve.. Tam 20 kadından mürek- kepti. İskenderiyenin bir çok eşrafı, bu Faslı zengine ziyafetler ver mişlerdir. İşte bu ziyafetler ve münasebetler sayesinde İsken- şimal rüzgârı dakikalardanberi hareketsiz duran vücudünü ür- pertmişti. Kalktı, geldiği yoldan kayadan kayaya atlıya atlıya geri döndü. Artık ortalık büsbütün karar: mıştı. İleride- geniş bir çamın dalları arasına saklanmış, göz- den kaçan küçük bir kulübeye doğru yürüdü. Kulübeye yaklaş: tıkça pencereden — bir takım hayaller beliriyordu. Sonia dik- kat edince sapsarı kesildi. Bütün vücudü titremeğe başladı. Güç balle pencerenin dibine vardı. Vücudünü bir kenara siper ede- rek içeriye baktı. Ayda başını Monsenin göğ* süne yaslamış hıçkıra — hiçkira ağlıyordu. Monsen de parmak- larını - Aydanın kıvırcik- saçla: rında — gezdiriyor, halif hafif okşuyordu. Arada sırada genç kız yaşlı gözlerini kaldırıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Monsen eğilerek Aydanın alnından öpü: yordu. Sonia düşmemek için duvara dayandı, elini alnına götürdü. Başı ateş gibi yanıyordu. Göz- leri kararıyor, kalbi şiddetle çarpıyordu. Bunca senedir her türlü sefa- lete, acıya, rahatsızlığa katlana- rak hakiki bir sevgi için âsude, rahat yuvasını terketmişti. Sene- lerdenberi bel bağladığı bu sevgi bir hayal gibi bir an için- de yıkılıvermişti. Monsen, bütün kalbile sevdiği adam işte Soni- deriyenin maruf ailelerinden bi- rinin kızı olan Fatma Elkayyar adlı bir kızla da tanışmıştır. Bu kız, belki de İskenderiyenin en güzel kızı fakat ana ve baba- dan mahrumdu. Fatmanın ârz üzerinde bir büyük kardeşi ve bir de ihtiyar teyzesi vardı. Bu iki kerdeş hayatta — biribirinin teselli vasıtası idi. Faslı Halit Elahmed şerefine verilen büyük bir ziyafete — bu iki kardeş te davet edilmiştir. Mısırda henüz taassub hüküm sürmekle beraber, zengin bazı ailelerin böyle kadınlı erkekli ziyafetler verdikleri vakidir. Bu ziyafetler tabi halktan büyük bir itina ile gizlenmektedir. Ziyafetin sonlarına doğru, sa- baha yakın bir zaman Fatma ortadan yokolmuş, kardeşi de gittikçe Tartan bir endişe ile Fatmayı aramağa koyulmuştur. Nihayet, bir çok soruşturmalar- dan sonra, Fatmanın bir saatten fazla bir zaman evel göründüğü ve ondan sonra hiç bir kimse tarafından görülmediği anlaşıl- mıştır. .. Fatma ne o gece, ne ertesi gün, ne de daha sonra buluna- mamıştır. Fatma — kaybolmuştu. Fakat kız kardeşini bulmak ümi: dile çalışan delikanlı tam yirmi dört gün sonra kız kardeşinin kaçırıldığına hükmetmiş ve bul: mak ümidini kaybetmiştir. Fakat arkadaşlarından birisi delikanlının şüphesini ve zannın mahud Faslı zengin üzerine cel betmiştir. Çünkü Faslı adam yirmi karı ile geldiği halde dö- nerken 21 kadın içn pasaport muamelesi yaptırmıştır. Bu iz, Mısırlı delikanlıyı; kız - Sonu T0 uncu sahifede - ayı aldatıyordu. Hem de onun ruhu, canı olan Aydası ile... Başını kaldırdı. Karanlık de- nize baktı. Yeşil gözlerinde bir iki damla yaş belirdi. Hedefsiz ve aşksız hayat bir hiçti. Boş geçen seneler ıztırapla ölümü beklemektense bir an evel.... Birdenbire ayağı bir şeye Çarptı. Sonia muvazenesini kay- betti. Küçük bir çığlık kopara- rak yere yuvarlandı. Evin içinde bir gürültü oldu. Biraz sonra Monsen elinde lâm- ba kapıyı açtı. O zamana kadar kendini toplıyan genç kadın ayağa kalkmıştı. Monsen Soniayı görünce he- men yanına koştu, dargın bir sesle: — Sana çok kızgınım Sonia dedi, Böyle serin havalarda at- kını almadan saatlerce dışarda kalıyorsun. Sonra gülerek ilâve etti; — Sana mühim bir haberim var. Ayda nişanlısı Hendrikten gebe kalmış. Seni duyar da kı- zarsın diye korkuyor. Demin ağlıya ağlıya bana anlattı, ben de elimden geldiği kadar tesel- liye çalıştın. Sakın kızcağıza surat etme... Sonia; Monsenin omuzuna da- yanmasa — düşecekti. Kollarını sevdiği adamiın boynuna doladı, içten gelen bir sesle mırıldandı: -edum U4dl 4 ağık Kuşadası bakılamıyor, çünkü: Belediye reisi tütün mü- bayaası ile meşgul Selçukta bir park, bir de güzel bekleme salonu yapılacak Kuşadasından bir görünüş Kuşadası, (Hususi) — Selçuk |fnin muhtarlıktan muhtarı B. Şemseddi- Tepeköyde Çirkin bir tecavüz Tepeköy, (Hususi) — Nahiye- mize merbut Ayrancılar köyün- den Hüseyin kızı 10 yaşlarında Ayşe kaybettiği hayvanını, tar- lasını sürmekte olan 23 yaşla- rında Çallı Hasana sormuş, o da hayvanın fundalık — içerisine girdiğini söylemiş ve — hayvanı göstermek üzere tarlayı sürme- sini bırakıp fundalığa - girmiştir. Fundalığın tenha bir — tarafına gelince masum kızcağızın üzerine atılmış, onu kirletmiştir. Hasan yakalanmıştır. Bir hırsızlık: Nabhiyemizde bakkallık ile meş- gul Hasanın bir sene evel ça- lınmış olan öküzü zabıtanın sıkı tahkikatı ile meydana çıkarılmış: tır. Hırsız Arslanlar köyünden Kör Alidir. Öküz sahibine, Ali de Adliyeye verilmiştir. P. T. T. idaresinden bir rica 'Tepeköy, (Hususi) — Nahiye- miz Posta ve Telgraf idare- si her sabah Torbalı - istasyo- nuna müvezzi gönderip İzmir- den Ödemişe giden trendeki postasını aldırmaktadır. — İzmir postânesi ise Denizli muhtelit treni olmadığı günlerde İzmirde çıkan yevmi gazeteleri Ödemiş trenile göndermek iktiza eder- ken maatteessüf bunu yapama- makta ve buraâya gazeteleri iki günlük müterakim paketler ha- linde göndermektedir. Posta müdürlüğünün buna ça- re bulmasını rica ederiz. Torbalı belediyesi ve halk Torbalı, (Hususi) — Belediye reisi Bay Refik, hususi muraka- be vazifesini yapmayıp belediye muhasibi İsmailin zimmetine pa- ra geçirmesine meydan verdiği için işten uzaklaştırılmış, yerine azadan Bay Süleyman getiril- mişti. Mumaileyh belediye işleri ile lâyıkile meşgul olamamakta- dır. Bunun neticesi şehrin her sahasında kendisini göstermek- tedir. Hanlar ve aşçı dükkân- ları — kontrol edilmemektedir. Hancılar, adi - yataklardan al- dıkları 25 kuruşu otuz beşe çı- karmışlardır. Ekmekler de gayet bozuktur. Hulâsa, halkın sıhhati ile alâkadar bir lâkaydi göze çarpmaktadır. Kaymakam Bay Halidin ehemmiyetle nazarmı dik- katini celh vd--- 4 usuJ vaki istifası üzerine kaymakam B. Nailin huzurile yapılan intihapta nam- zedlerden tüccardan B. Hasan İzmirlâki — ekseriyetle — intihab edilmiştir. Güzel bir teşebbü: Selçuk nahiyesi tarihi âsarını ziyaret etmek için her zaman ecnebiler gelip gitmektedir. Bu- nu nazarı dikkate alan Aydın hattı sekizinci — işletme müfettiş- liği istasyon bitişiğindeki kah- ve ve bakkal dükkânının hed- mile burasının park haline ifra- ğını ve istasyon bekleme salo- nunun da yıktırılarak yerine asrt bir bekleme salonunun inşasını kararlaştırmıştır. Selçuklular buni dan çok memnun kalmışlardır. Kuşadası, (Hususi) — Belediye reisi Bay Mitatın kendi işlerile meşgül bulunması ve bilhassa şu mevsimde tütün mübayaasile iştigal etmesi yüzünden belediye işleri tamamen yüzüstü kalmıştır, Bu vaziyet halkın şikâyetini mu- cip olmaktadır. Öyle zannediyoruz ki, belediye reisinin ticaretle iştigal etmesi — hiç bir zaman doğru değildir. | Kaymakamlığın nazarı dikkatini celbederiz. Selçuk, (Hususi) — Münhal bulunan nahiye müdür vekilliğine jandarma zabitliğinden müstafa, sabık köy muhtarı Bay Şemsid- din tayın edilmiştir. Sökede topraksız köylüye toprak verilecek Söke, (Hususi) — İlçemiz hu« dudu dahilinde hazineye ait zengin bazı topraklar, topraksız bulunan köylülere tevzi edile- cektir. Kadastro müdüriyeti umu- miye başmüşaviri Bay Halid Ziya, bu işi tetkik için buraya gelmiştir. Aydında belediye ve kasaplar Aydın, (Hsusi) — Nark mes- elesinden dolayı kasaplarla be- lediye arasındaki ihtilâf hâlâ devam etmekte, belediye birkaç | gün hariçten celbettiği koyunları kestirip 35—40 kuruştan satmış ise de temadi ettirememiştir. On * gündenberi şehirde yalnız dana * kesilmektedir. Tapuda tedkikat: Aydın tapu idaresinde tedki- 4 kat icra etmekte olan İzmir grup tapu müfettişi Bay Osman tedkikatını ikmal edip İzmire gitmiştir. y Muğlada madencilik Muğla, 21 (A.A.) — Temmuz, Ağustos, Eylül —ayları içinde * ilimizdeti madenlerden harice 9ASK sav brom, 3213 ton zim- O pera madeni ihraç edilmiştir.