* Teşrinisani Büyük röportaj —4 H İ Yırtıcı hayvanlar avcısının çok heyecanlı hatıraları Garya, milisleri soyan, silâhlarını ve hatta kendi- lerini esir ederek satan bir madrabazdı Buradaki timsahlar kayman denilen cinstendir. Bunların iri- liği akıllara hayret verecek de- recededir. Biz Kânunusani son- larında bulunduğumuz için mev- sim henüz serindir. > Afrikada bulunduğumuz için kış değildir demek - istiyorum! - Kaymanlar bütün gece su içinde kalırlar, bunun da sebebi, suyun hava- dan daha ziyade harareti muha- faza etmesidir! Sabahleyin güneş doğduktan sonra, sırtlarını ve ağızları açık olarak sudan çıka- rırlar, böylece dururlar! Bereket versin bu hayvanlar meskün yerlerde çok değildirler. Ben, yerlilerin bir kız çocuğunu yediğini tahmin ettiğim Timsahı tam başına bir kurşun yerleştir- mek suretile öldürdüm. Doğru- sunu söylemek lâzımgelirse, ben bu işten memnun olmadım. Bir kurşunumu böyle bedava sarfet- | mek hiç hoşuma gitmez. Zaten bu hayvanlar çok çirkin, iğrenç manazralı ve tufandan evcle aid mahlükattandırlar, Bu Timsahı ancak sekiz yerli sürükliyebildi. Tam altı metre boyu vardı. Yerliler hemen baltalarâ sarıl- dılar, Timsahı parçaladılar ve kaybolan kız çocuğunun baka- yasını midesinden çıkardılar. Bambo — Şimdi nereye gidi- yoruz? Diye sordu. — Söyledim ya, Garbanın ya- vümrar — Âlâ, Emir, emirdir! Garba ve Milis! Garba, Haussa yerlilerinden bir adamdır; bunların Yahudi- lerden fazla bazirgânlığı vardır. Nijerin Benin körfezine açılan bir kolu ile teşekkül eden del- tada iş görmektedir. Garba İn- giliz Nijerinden Fransız Cad gölü sahasına inmiş, hurma alıb sat- mak, daha birçok işler görmek suretile bir müessesecik kurmuş idi. Fakat >tesadül bir - gün önüne resmi bir vazifeyi yapan bir. Milis çıkarmamış olsaydı, bu hal devam edib gidecekti. Garba bulunduğu yerden ge- çen Milislere ikram eder, yerli- lerin çok sevdiği bal rakısından içirir, Milis sızdıktan sonra silâ- hını, elbisesini, para ve evrakını alır ve başkalarına satar. Milis ertesi sabah ayılınca elini, aya- gn bağlı, kendisini çırılçıplak # Genç ee xus hayretle bakıyordu ddur. Garba Milisi de uzak bir yere esir sıfatile satar! Milis bu suretle neye uğradı- ğını bilmez; amma nihayet bir gün resmi bir vazife ile gönde- rilen Milise karşı da ayni mua- meleyi yaptığı zaman, pılıyı pır- tıyı toplayıp Fransızlar tarafına geçmeğe mecbur kalmıştır. Şim- di de hurma veya palmiye yağı ticaretile iştizal etmektedir. Benin Hippol! Yarı harab ve küçük bir ge- mide kapanmış kalmış. olmak garine vürade Lüyte seyahat kadar monoton bir şey olamaz. Ben de vakit geçirmek için gemideki mahpuslarım - ile meşgul oluyorum, şu küçük H p- po İyani Hippopotam - nehir aygırı mütehassısı| bir yaşındaki domuz Boyunda ve sikletindedir; fakat koskocaman bir başı, yel paze gibi kulakları vardır. —Ah- mak gözlerinde daimi bir hiddet eseri sarih surette görünür; maa- mafıh hakikatte çok zeki ve hatta kurnazdır. Avrupa hayvanat bahçelerinde Hippopotam nadirdir. Çünkü bu mahlüku avlamak ve Avrupaya kadar nakletmek pek müşküldür, Bu yavruyu da elde etmek bir harika olmuştur. Çünkü yav- ru Hipopotamlar daimi surette analarının sırtlarında dolaşırlar; anlaşılan bir Timsahtan — veya büyük bir yılanda ürkerek ana- sından ayrılmış, fakat bizim eli- Z abla—— Romanı Yazan: Amerika Cumhurreisi M. Ruzvelt Çeviren: Faik Şemseddin Benlioğlu Tefrika Numarası; — 5 —Eğer çoktanberi olduğunuz- dan daha az deli iseniz bu ser- Vetinizi Tinkere, bu pis ve pire dolu köpeğinize anlatınız. Birgün bu köpeği ölü olarak bulacak- Sınız. Onu ben öldüreceğim. im: — Rica ederim dikkat ediniz. Ntııkekiıı de nihayet bir hudu- " vardır, diye bağırdı. Jim, hiddetini yenemiyecek, tesi bu kadar yükseltmekten endisini alamıyacak kadar kız- Miş ve sinirlenmişti. Jemin va- ziyeti cidden nazarıdikkati cel- bedecek bir halde idi veİlka da belki ilk defa olarak korkmağa mecbur kaldı. Jim, çok sevdiği köpeğinin, Tinkerin bu dostluğun cezasını ağır surette çekeceğine emin İlka, sözüne devam ederek: — Mesele beni esas itibarile alâkadar etmez, dedi. Fakat spora ait bu projeler? Jim, bu sırada kendine bâkim olacak bir hale sına sükünetle: — Dün akşamki gibi kızmak tan ise beni sükünetle dinlerse- niz yi olur. gelmişti. Karı- ! mize düşmüştür. Bu çirkin, da- ma su içinde yaşıyan mahlük, hakikatte çok nazlıdır; herşeyi yemez! Bu sebeple gemiyi sa- hile yaklaştırdım ve — karaya adam çıkararak bu — su aygırı yavrusuna mahsus taze ot top- lattım. Garbanın nezdinde Garba bizi hususi - ticaretha- nesinde kabul etti. — Kendisine iki şişe limonat hediye ettim. (Bu hediyenin burada hususi bir kıymet ve mahiyeti vardır. BUTNETYEBİYÇÖK işteri Kölaye laştırabilir. ) Garba, henüz tamamile ağar- mamış ve ikiye ayrılmış kısa sa- kalı, oldukça müstebzi sivri - burunu ve bakışlarile fena bir adama benzemez; uzun ve beyaz elbise giymiştir. Bu adamın za- hiri işinden başka bir de gizli işi vardır: Esir alır ve satar, para mukabilinde hür bir adamı esir olarak uzak yerlere gönderir; hilekâr ve zalim bir adamdır, amma hayatında ne bir yılan, ne bir pire, ne de kehle öldür- müş değildir. Yani günah işle- mekten çok sakınır! Ayni za- manda artık zengin olduğu için kendisine umumiyetle hürmet ederler, Ziyaretimin — sebeplerini - bili- yormuş gibi bana: — Size göre bazı şeylerim vardır, mösyö, Dedi. Ka İlka, Şu halde bana bir irden epeyce bir zamandanberi kafasında büyümekte olan pro- Ve Jim fazla teferrüata giriş- | jesini izah etti. Jim Blak bir ANADOLU H_E%Lââşlâ& Sorunuz, cevap alacaksınız Alsannak Mehmed Z. ye Mektep talebesinin kitaplar- dan istiane etmesi en tabii hak- kıdır, ezberlenecek — şeyler düs- turlar, umumi - kaideleridir. Bir bahis üstünde bir kaç kitap ka- rıştıran çocuğa müdahalede hak- sızsınız. - Elverir ki -kitaplardan Ydığı bilgiler, istediği süjeleri kuvvetlendirmiş olsun. Uşakta M. Nuri Sümere Bahsi maalesef siz kaybedi- yorsunuz. Şeker ile tatlı. Kim- yaca ayrı ayrı şeylerdir. Tatlı olmıyan şekerle tatlı olan ve şeker olmyan — madde göster- mek mümkündür. Liselerde oku- nan uzvi kimya derslerinde bu bahisler geçer. Şeker fabrika- larında yapılan şekerlere kimya kitapları sakkaroz diyor. Üüzüm şekeri, idrarda bulunan şeker- dir. Süd şekeri ise başka bir şekerdir, bahsi kaybettiğinize delil olmak için iddialarımızı bir ec- zacı fikri âlarak yazdığımızı işa- ret ederiz. Menemen-Bayan Melâhat Tuga Bir lirahk gümüş paraların üzerinde hep yüz kuruş yazılı- dır. Bir lira yazılan gümüş lira hakkında bir bilgimiz yoktur. Bu takdirde para kalptır iddiası için bir bankaya göstermek icab eder. Wra! Halkve avukatla- rın dileği Bazan zarar da görüyorlar Sulheeza ve Hukuk mahkeme- lerinin Bahçeli — hanında bu: dekması dölayısile bazı mesalih erbabının ve avukatların güçlük çektiklerini ve Adliye dairesinde işi olan bir avukatın, Sulh mah- kemelerine yetişemediği için dâ- vasının sukuta uğradığını ve bu yüzden, mahkeme masraflarına duçar olduklarını yazmıştık. Vaziyet, hakikaten dıkkate de- ğer bir mahiyet almıştır. Dün Sulhceza mahkemesinde işi olan üç avukatın, ayni zamanda Âs- liyeceza mahkemesinde de işi varmış. Diğer mahkemeye yeti- şememeleri yüzünden, bittabi, davalarının sukutuna ve masraf- ların kendilerinden alınmasına karar verilmiştir. Bahçeli hanın -Adliye daire- sinden uzak bir mesalede ve Adliye binalarının ayrı olması dolayısile böyle hâdiselerin te- kerrür edeceği tabiidir Bahçeli handaki Adliye dairelerinin yeni va ferahlı bir maballe nakli çok zaruridir. kahve yapınız. dedi. idareci dâhisi idi. İşte bu saye- de idi ki “Blak, Driskol ve Şap- rö, firmasını kurmuştu. Jim için ANAGÜOLUNÜN ( iintt Kadını anlamak için ka- dın olmak gerek Kazağım diye böbürlenenler, akşama evde papara yerler Eczacı B. Kemal Kâmil Bizim İkinci Beyler sokağını dönmüştüm ki, anket için aklı- ma eczacı B. Kemal Kâmil gel di. Daldım eczahaneyel. Sandalyasına oturmuş: — B. Sururi, evlâdım-diyordu- bayana kolonya vereceksiniz, Ve bir müşteri ile de konuşmakta devam ediyordu: — Evet, en göstermektir. Beni görmüştü, gösterdi: —Gel, gel, bir az konuşalım.. — Geleceğim, fakat bir şart- la.. Hem ziyaret, hem ticaret.. Anketime cevab vereceksin.. kadınlar iyisi; doktora sandalyayı — Gene değil mi? Oturdum., Palavra kulübün- den bahsettik, o gene işi rek- lâma vurdu. Ve nihayet suali karşısına diktim. Başladık ko- meselesi nuşmağa: — Sizce kadın ne demektir? — Bence alelıtlak kadın, er- kek duygularile anlaşılması müm- kün olmiyan dişi bir insandır. Tabiat erkekle kadının ber ikisin- den tam bir insan tipi yaratmış, her nedense büosalığı muvafık bulmiyarak tekrar ayrı ayrı birer Cins ortaya atmıştır. Erkeği er- kek kadını da kadın olarak böylece ayırmıştır. Ayrılan her iki cins bence tam bir insan değil dir, tabiat burada kadına erkeği, erkeğe de kadını tamamile an- latmamak gibi tâbir caizse bir lik yapmıştır. Heriki cinsin biribirile alâkadar olması gibi bir tılısım da ortaya atmıştır. Bence kadını anladım diyecek erkek gaflet etmiş olur. Bir er- kek kadın olup da kadımı için- den görmedikçe kadının ne de- mek olduğunu anlamasına im- kân yoktur. — Sizce ideal kadın nedir? — İdeal kadın meselesine ge- lince: Bu her erkeğin düşünü- şüne göre değişir. Umumi ma- hiyette ideal kadın, yuvasını ku- ran bir dişi kuş olmalıdır. Tah- sil görmüş, kocasına evlâdlarına merbut, evin bütün idaresini de- ruhte etmiş, muktesid, şen ve sıhhatli bir kadın; benim kafa- ma göre ideal kadındır. — Kazak mısınız, kılıbık m? — Kazak mı, yoksa — kılıbık mısınız? İşte bu sualinize cevap verecek arkadaşlara çok merak ediyorum. Kazağım diye bölür« lenerek akşam evde papara yi- yen çok vardır, bilirim. Kılıbı. ğım demek de böyle gazete sü- tunlarında pek berbad bir - iti- raftır. Samimi olduğuma inanr nız. Kazaklık ve — kılıbiklik esa. sen bir haleti rühiye işidir. İse tiyerek kazak, istiyerek kılıbık olanlar çoktur. Kadına mahküm — yaşıyarak zevk alan ruhlarla, kadına hâ- kim olmaktan hoşnud olan mi- zaçlar vardır. Sadizm dediğimiz bu ruh hâleti hastalığa kadar varır. Ben, kazaklık ile kalıbiler lığı ortadan kaldırarak evimin babası, binaenaleyh âilemin 're- isi ve hâkimiyim. Karım bana itaat etmeği bir vazile bilir, ben de karımı arkadaşım telâk- ki ederek müsavat gütmeği bir . Demek oluyor ki ze sağ ve sol tarafla» rile cevab vermiş olamıyorum, Bu sözlerim dördüncü sualinize cevab olmuş oluyor zannederim. Kadın için geçirdiğim en bü- yük heyecan ve korkumu genç- liğim zamanlarında aramak ge- rektir. Muhayyelem içinde her gencin az çok rastladığı heye. canlar, sevinç ve korkuları sa- yıp dökersem Kemal Kâmili pek çapkın olarak etrafa tamıt. mak icab edecek. Gel kuzum, ne sen bu suali sor, ne ben cevab vereyiml.. Beraet etti Yapıcıoğlu mahallesinde Ha. cıali ceddesinde Ahmed Rıza kızı Bn. Hikmetizorla kaçırarak kirletmekle maznun Ali oğlu Zekeriyanın şehrimiz Ağırceza mahkemesinde cereyan etmekte olan muhakemesi sona ermiş, kızın on sekiz yaşını doldurdu- ğu ve izdivaç vadi noktasından dava edilmediği anlaşıldığından maznunun beraetine karar veril- miştir. SKT TU DA OOT TUT T DK yeni, mutlaka iyi, dir. Şimdi de hemcinslerine yardım esasında büyük servetini kullan- mak istiyor ve bir nevi “beden terbiyesi ve açık hava sporları, seferberliği vücude getirmek fik- rinde idi. Herkese mahsus ve namlı atletler tarafından idare edilen stadlar tesis edecekti, Bu teşebbüsüne de bir “ Spor finiversitesi,, kurmakla başlamağı düşünüyordu. Hatta, kendisi de atlet olmak şartile bir spor na- zırlığı ihdas ettirmek te plânına dahildi. İlka, yüzünde ademimemnuni- yet eserleri olduğu halde koca- sının bu izahatını dinledi ve: — Şu halde, demek oluyor ki servetini benden kaçıracak ve hiç tanımadığınız insanlara yedireceksiniz! diye bağırdı. Jim, asabiyetini yenmeğe ça- lışarak: — Fakat İlka! Bize de kala- cak kadar paramız var, dedi İlka bir çılgın balinde: — Hayır, hayırl. Bin defa hayır! Diye haykırdı. Bu yapa- cağın bir deliliktir. Bütün dü- şünceniz fakirler üzerindedir. Ne- den?. Sebebi kolay ve aşikâr: çünkü siz her zaman fakir ol- maktan kurtulamadınız. Evet gi zin düşünceniz fakir, sizin mâzi- niz fakirane, herşeyiniz fakira- nedir. Cübbe ile insan papaz olur mu? Sizin bütün mevcudi- yetiniz bir müzik mevcudiyeti kadar basittir, zavallıdır. Bana, siz kendiniz, Horvard üniversi- tesinde yemek hizmetciliği yap- tığınızı söylemediniz mi? — Evet.. Evet.. Böyle yap- mamış olsaydım, tahsilimi yarıda bırakmak — mecburiyetinde kala- caktım. Ya bu işi görecek ve tahsilime devam | edecek, yahut tahsilimi ve istikbalimi ayaklar altına alacaktım! — Fakat bir hizmetkâr bir — Sonu var —