| bombardıman ettiler Bir okula atılan bombalardan 50 talebe öldü, halktan 120 ölü ve pek çok yaralı var Hayat pahalılığı Başvekilimiz mü- cadele tedbirlerin- den bahsedecekler.. Ankara, 3 (Hususi) — Baş- vekilimiz. Bay Celâl Bayarın, Pazartesi günükü Kamutay top- || lantısında vereceği izahatta, ha- yat pahalılığına karşı alınacak tedbirlerden, bilhassa bahsede- ceği anlaşılıyor. Vasıtasız vergiler| Birleştirme hakkın. daki proje, Marta ka- dar meclise verilecek Ankara, 3 (Hususi) — Mali- yece hazırlanmakta olan vasıta- sız. vergilerin tovhidi kanunu projesinin ne zaman meclise ve- rileceğini maliye siyasi müste- şarı Faikden sordum. Dedi ki: — Hazırlanan proje üzerin- deki tedkiklere devam ediyoruz. Projeyi azami Marta kadar Ka- mutaya vereceğimizi umuyorum, Hariçten gelecek Musenilar. — hakkında bir kanun teklifi. Ankara, 3 (Husui) — Manisa saylavı ve eski Ziraat Vekili B. Sabri Toprağın Kamutay hari- ciye encümeni ruznamesinde dik- kate şayan bir kanun teklifi vardır, bu kanunun esasları şun- lardır: Dünyanın her hangi bir nok- tasından hicret etmek istiyen Musevilerin Türkiyede yerleşme- lerine asla müsaade edilemez. Ecnebi tabiiyetindeki Musevi- ler, Türk tabüyetine alınamaz, ancak, profesör ve güzel sa- natlar erbabı gibi mütehassıs Museviler, Vekiller Heyeti kara- rile tabiiyetimize alınabilirler. Müsevi olmiyan müslim ve gayri müslimlerin, Türk tabiiye- tine girebilmeleri, nihayet bir sene sonra Türkçe konuşmağı taahhüd etmelerile meşruttur. Paris, 3 (Radyo) — İhtilâlci- ler, bugün yedi trimotör tayyare ile Madrid şehrini bombardıman etmişlerdir. Bugünkü bombardıman, çok sürmüş ve yüzlerce bombalar atılmıştır. İhtilâlci tayyareler, bir aralık alçaktan uçarak mitralyöz kul- lanmışlardır. Bu — ateşten yirmi kişi ölmüştür. Yaralıların çok olduğu söyleniyor. Madrid merkez komutanlığının neşrettiği resmi bir teliğe göre, ihtilâlci tayyareler bir okula bombalar atmışlar ve elli talebe öldürmüşlerdir. Bugünkü bombardıman neti- cesinde Madridin birçok binaları z ' harab olmuştur. nsDms. aP 9 lar konferansı Nal şeklindeki ma- sanın etrafında Brüksel, 3 (Radyo) — 9 lar konferansı, 11 de Akademiler sarayında top- lanmıştır. Sarayın büyük salonunda ku- rulan nal şeklindeki masanın etrafında toplanan 19 devlet delegasyonları, yerlerini aldıktan sonra Belçika Hariciye Nazırı B. Spakı reis intihap etmişlerdir. B. Spak, Belçika kralı ve hü- bugün sabah saat selâmlıyarak: — Hoşgeldiniz. Dedikten sonra, Uzak Şarkta başlıyan ve bütün dünyanın ka- rışık bulunduğu bir zamanda vaziyeti bir kat daha müşkül- leştiren Çin * Japon — ihtilâfının hüsnü suretle halledileceğinden ümidvar olduğunu beyan etmiş ve demiştir ki: — Bu gibi ihtilâflar, — sulban ve süratle bertaraf — edilmelidir. Aksi takdirde, 1914 te başlıyan ve beş sene devam ederek dün- yayı acıklı vaziyetlere sokan umumi harbten daha çok tah. ribkâr bir felâket başgöstermek- tedir. Binaenaleyh, bu korkunç ihti- mal karşısında herkes, mesuliye- tini idrak etmelidir. Bizim gibi küçük devletler, şimdiden işin ehemmiyetini kâ- bul etmişler ve hüsnü niyetle Çin Delegesi, Japonyanın mütecaviz olduğuna dair karar verilmesini istedi Dokuzlar konreransına riya- set Belçika Hariciye Nazırı M. Skoka meşbu oldukları halde ihtilâfın, sulhen halline taraftar olduk- larını göstermişlerdir. Müteessiriz ki, bu konferansa Japonya ve Almanya iştirak et- memişlerdir.. , B. Spakdan sonra, Amerika başdelegesi B. Norman Davis söz almış ve Çin-Japon hâdise- lerinin, bütün dünya emniyet ve selâmetini tehlikeye düşürdüğü- nü söylediklen sonra, kendile- rine göre birer siyaset takip eden devletlerin, dünya sulhunu ihlâl ettiklerinin farkında olma- dıklarını ilâve etmiş, bu gibi si- * Sonu sekizinci sahifede - Amerikada as- keri işler Harpte Askerler nasıl alınacak? Vaşington, 2 (A.A )— Royter Ajansı muhabirinden: Son zamanlarda Amerikan Erkâ- maharbiyesinin harp zamanında askor almağa — mütesllik bir plân hazırla- makta olduğuna dair ortada bir takım şayialar deveran etmiştir. Şimdi öğ- renildiğine göre bazı kolorduların ih» tiyat zabitlerine mektuplar gönderile- tek vaziyetin nezaket kesbelmesi tak- dirinde orduda daimi bir vazife kabul edip etmiyecekleri ve husust işlerini ne kadar bir müddet zarfında takip edecekleri sorulmuştur. Geno öğrenildiğine göre Bahriye Nezareti vapurların süratle fhareketle- Tinin zaruret halini almam ihtimaline müteallik olarak büyük Okyanus sa- bili kumandanına da talimat vermiş: tir. Zannolunduğuna göre, Aleoutlennes adaları civarında bazı gemiler bulun: maktadır. Maamafih iyi malümat almakta olan mehafil Babriye ve Harbiye Ne- zaretlerinin Kiyaseticumhur dairesinin talimatı olmaksızın - kendiliklerinden bu gibi barzırlıklarda bulunabilecekle: rini beyan etmektedir. BŞehid tayyarecilerimiz Dün İzmitte büyük ihtifalle gömüldüler İstanbul, 3 (Hususi)— Evelki gün Karamürsel civarında dağa çarparak düşen yolcu tayyaresi pilotu Ekrem ve rasıd Sami bu- gün İzmitte büyük merasimle gömülmüşlerdir. Hava filosu . şebitlerinin cenar “esini-binlerey halk gözyaşlarile takib eylemiştir. Türk - Rumen Yeni ticaret muahedesi İstanbul, 3 ( Hususi ) — Hü- kümetimizle Romanya arasında aktedilecek yeni ticaret muahe- desi müzakerelerine başlamak üzere yakında Bükreşe bir hey: et gidecektir. Türk - Rus Ticaret muahedesi gümrüklere bildirildi Ankara, 3 (Hususi) — Hükü- metimizle Rusya arasında akdo- lunan yeni Ticaret muahedesi- nin metni, bütün gümrüklere bildııilmiîtir. İki İngiliz Tayyare öğretmeni getirdik İstanbul, 3 (Hususi)— Biri al- bay ve diğeri yarbay rütbesinde iki İngiliz zabiti, tayyarecilik Telefon darbesi: Biz sorduk, o söyledi Arkadaşımız doktor Nocati Kemali arasıra derin ve devamlı inzivasından bir telefon darbesi ile arıyoruz. Günün en horde teferrüatı onun inzivasında ve münzevi lâboratuvarında bir for- mül halinde işlenir. Arasıra de- gil, sık sık bu lâboratuvardan istifade edeceğimizi karilerimize vadederken bu hususta münze- vinin de müsaadesini aldığımızı yazabiliriz. Bugün telefonu açtık: — Merhaba, nasılsınız. Dedik. — Meşgulüm, çalışıyorum. Onun teknik - psikolojisine dair bir travay üzerinde bulun- duğunu biliyorduk. — Nasıl bitti mi? Diye sorduk. — Çalışıyorum, bitiriyorum. Dedi. Teknik ve ilâve etti: — Bu teknik psikolojisi, inanmazsınız, hemen hayatın her safhasında, yani içinde bir fiil ve amel bulunan her yerde reh- berlik edecek bir. bilgidir. Bil- hassa idare(sevkü idare) işlerin- de psikojiksiz yürümek âdeta, erkâmı harpsız bir ordu idare etmek demektir. Bakınız — size en ameli sahalardan birkaç mi- sal getireyim: Meselâ; fona kaldırımlı bir belediye yolu farzediniz. Bu yolu belediyeye “yapl,, Derseniz. Belediye size. — Param yok. Diye cevap verir. —Halbuki psiko -teknik burada — derhal faaliyete geçer, yolun bir tara- fında durur. Sabahtan akşama kadar o yol üzerinden — geçen nakil vasıtalarını tetkik eder. Görür ki, meselâ, normal şerait içinde on senelik ömrü olan bir kamyon, bu yol üstünde — beş senede ömrünü itmam ediyor. Otobüs, otomobil keza. Psiko- teknik hesap eder: Bir kamyon, bir otobüs, bir otomobil vasati iki bin İiraya alınsa, bunun ömrü on sene olduğuna göre, iptidai sermayesi günde yan yarıya kayboluyor demektir. Lâstik, tekerlek, vida, conta, diğer birçok zayiat bu yeküna ilâve edilecek olursa, enerji ve milli sermaye zayiatı dehşetli kabarır, hele o âraba- lar ve beygirlerin çektiği ezi- yet te gene bir iptidai sermaye ve enerji ziyadır. Akşam üstü hesabını tamamlar ve bu gün- delik zayiatı senenin 365 şile darbeder, neticeyi - belediyeye gösterir. Belediye görür ki, değil se- nelik, hatta birkaç aylık milli sermayenin nakil vasıtaları ener- jisinin, zamandan, sâyden ve intizamdan kaybedilen kemmi- yetin miktarı bu yolu asfalt olarak birkaç defa yapmağa kâfidir. Yahat önümüzde şöyle bir dava var: Hayat pahalı diyoruz ve buna çare arıyoruz. Bunun çaresi nedir? Plânlı hareket, ilmi tetkik... Fakat bu, “plân, ile tetkik İmevzuu olan “ilim,, nedir?. İşte, psiko-tekniktir. Teknik ve mesai ilmi, üç bü- yük ana hatta ayrılır: 1 — Çalışma biyolojisi. 2 — Çalışma teknolojisi. ,3 — Çalışma kültürü ve ted- risatı. Bu üç ana hattının şayısız fer'i şubeleri vardır. Meselâ: A — Çalışmanın kültürel ve tedrisi ana hattı, 1 — İdare bilgisi, 2 — İş kanunu. 3 — İş filozolisi ve iş naza- riyatı şubelerini ihtiva eder. Bunlardan idare bilgisi hak- kında kısaca bir program çize- lim: A — Ekonomik malümat. B — İstatistik malümat. C — BSosyolojik malümat, Biz biraz durduk. Bu durak- lamayı garip bir manada tevil eden Doktor Necati Kemal: — Evet, evet -dedi- alay et- miyorum. — Çalıştığım ilmi mev- zuun ilmi ve bı ilel ana hatları bunlardır. Yani bir ida- reci, bilhassa bir sevkü ida. reci için en elemanter malümat olarak bilinmesi icap eden şey- lerdir. bunlar. Ve ilâve etti: — Allaha ısmarladık. Kadın diplomat İstanbul, 3 (Hususi) — Rus- yanın Ankara sefareti başkâtib. Eğine, (Olga Vikitina) adında bir kadın tayin edilmiştir. tedrisatı için — memleketimizde vazife almışlardır. Tarzan: Balta değmemiş ormanlarda.. JDünden mabadj 1 — Bu garib sese mukabil. elli kadar yerli Nestorun yanına büv.lulıı ve Tarzan ile maymunu Köğl olarak aldılar. Önde Nes- Or olduğu balde çadırın mer- 'zine doğru yürüdüler. Vahşi- pUN sevincine nihayet yoktu. Arzan da hiçbir mukevemet ve reket göstermedi. 2 — Tarzan ile maymununu ağaçlardan yapılmış bir kafese kapattılar. Bu aralık gece oldu; wahşiler meydanlıkta büyük bir ateş yaktılar. Bu ateş Tarzanı kızartmağa mahsus idi. Nestor: “ Ben emretmeden Tarzanı öldürmeyiniz! Onu emrettiğim zaman akla, hayale gelmez feci bir ölüm usulü tatbik edecek- 3 — Ateş mükemmel surette yandıktan — ve — hazırlandıktan sonra, kafesin kapağını açarak Tarzanı dışarı çıkardılar, Fakat Tarzan dört ayaklı dostunun kulağına hususi dille: -“Henüz mahvolmuş — sayılmayız, — göre- ceksin!, dedi. 4 — Ve tam bu sırada Tar- zan, hücuma hazırlanmaş - bir arslanın sayhasına İbenzer acı ve şiddetli bir sesle bağırdı. Bu korkunç ses; vahşilerin her se- sini ve her hareketini bir anda durdurdu. Va)ışiler, bir arslanın taarruzuna vğradıklarını sandılar. İkinci bir sayha müdbiş bir pa- nik yapfı, Fakat bu anda... — Sonu var — -V c Hİ .,/iıklâ ea Kabahat benim çocuktamı, yoksa! Benim kız mektekten geldi. Bir az istirahat edecek sandım ve kardeşi ile oynamasına izin verdim. İki kardeş gülüştüler, seviştiler ve oynaştılar.. Akşam yemeğine yaklaşıyor- du. Benim kızda gene hiç bir çalışma hazırlığı yok. Kendi kendime: — Eyvah - dedim - benim kız büsene niyeti bozdu galibal Gene ses çıkarmadım, yemek sonunu bekledim. Yemek bitti, biraz dinlendik, baktım ki, gene hareket yok. — Kiızım-dedim-ne diye boş oturuyorsun? Şaşırdı; — Ne yapayım - dedi - yarın iki dersimiz var, ikisini de dün istediğimden âlâ yaptım.. — Anlamıyorum; hiç koskoca günde iki ders olur mu? — Ders iki tane değil amma, yarınki derslerin ancak iki tane muallimi var. — Yani beş dersi bu iki muallim mi okutacak? — Yok babacığım; ancak iki derse muallim girecek. Çünkü muallim yok. — Ya kitaplar? Kütüphaneye, söylemiştim, hepsini verecoklerdi. — Yok ki,.. Kitaplarımın bir çoğu eksik.. Anlıyorsunuz ya: Çilte tedrisat, elde birl Kitap yok, elde iki, Muallim yok, elde üç.. Ve sonra, muallim kabahatli, talebe kabahatli, şu kabahatli, Talebenin muallimlere tecavüzü ne kadar çirkin ve ahlâka, vie- dana aykırı bir şeyse, talebenin muvaffak olamamasının bir 5e- bebinin, bu elde birler, ikiler, üçler olduğu da muhakkaktır. Kaldı ki, talebe bakımsızdır, talebenin bir kısmı gıda alamı- yor, çocuklarımızın bir — kısmı çıplaktır, şudur, budur. Bütün bu hakikatleri top yekün itiraf ediversek, ne olur, kıyamet mi kopar? Abdullah Çavuş