5 Haziran 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

5 Haziran 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Birlik ve gerekliği Önümüzden bir otomobil geçti, Rengi, biçimi gördük- lerimin hiçbirisine benzeme: diği için yanımdakine sordum: — İşçiler birliğinin dedi. İçindeki doktordur. Nereye ve niçin gittiği hak- kında arkadaşımın daha fazla izah yapmasını beklemeden "işte birliğin kuvveti, dedim, Birkaç yüz işçinin kazanç- Jarından ayırdıkları çok önem- Biz bir para ile yapılan bu büyük yardımı heyecanla al- kışlarken içimde bir yaranın sızladığını duydum. Bizim de birliğimiz var. Fa- kat hasta öğretmelerin yatağa düştüğü dakikada imdadına yetişecek bir otomobili yok. * *a İşçiler — birliğinin bundan başka üyelerine çeşidli yar- dımlarda bulunduğunu duyup görmekteyiz ve bu muvaffa- kıyet elele vermenin ne — de- mek olduğunu bize çok açık bir şekilde gösterdiğine göre acaba biz öğretmenler niçin işçiler kadar varlık göstere- miyoruz. Niçin sualine veri- lecek cevab şudur: Kayıdsızlık. Kayıdsızlık, enerji eksikli- ğinden değil, kökleşmiş bir iti- yadın sonucudur ve bu itiyadı sökük atmak zamanı geldi. Hıâlı geçiyor bile. j ugün — raj örmemel yümı:iuen, bığ;ı ygpımıml- nın azabile çırpınan birlik şch ri dolduran 300 den fazla öğ- retmen arkadaşın — omuzları üzerinde çetin bir atılışla işe bıılıyırık binbir ihtiyacın al- tında kanayıp duran yaraları kapamağa çalışmaktadır. Gene düşünmelidir ki: Ya- Pilacak her yardım, gerek Maddi, gerekse manevi, dev- letin bu alanda yüklenmiş ol duğu yüklerin bir kısmından kurtulmasını sağlıyacaktır. Öğ- Tetmen arkadaşlarıma benim, lı'İllll:ıııııı yapması gereken îıl-ıd.... hatırlıyabildiklerimi ı - o*ldııı ve itim - İŞlerinde rastladığımız ğgel '*n ayda bir, genel toplantı: mık ortaya atmak ve araştırmak. 2 - Ğ::ebı eıldılllı bılenleııe çıl mesleki — eserler H&lıdı konferanslar - ver- 3 — Faydalı kitabları ucuz- 5e —l'lımıîı d-— Yımidı geziler tertib %e_k bu gezilerde elde edilen Etetim vasıtalarının kolleksi- î"h'lnı yapmak ve bunlar- lııı.—.., Okulların faydalan- M lmak. —lle.ketın muhtelif bölge- h"'" kültürün her alanına Tesimlerini projeksiyonla — Esasları kurulmuş olan ".d'. sandığının bir an önce h geçmesini temin ede- — Bugün saat 15 de Gös- Gü:"'“unın ve 17 de de Mu— San'atlar şubesinin he- lı"V'“"I’İıntılınvııı:lıı. lku.. ve yarın i gardenpartileri h*"' İinlerımıım KS7 u»"mw 'ıııı'::ı'om ll Vh ılıı Fi ııııııınu N;,I:nı TU — ANADOLU TMEN Her öğrenci sınıf geçmeli! Rubiyatçıların, — zihni sıh: hat işlerile uğraşanların, sos- yolojistlerin bu husustaki fikir- lerini kısaca söyliyeyim: Her sene sonunda her ço- guk, sınıf geçmelidir. Çocuk- larda büyükler gibi şahsiyeti vücude getiren zihni kabiliyet, fiziki ve hissi itiyadlar bakı- mından - biribirlerinden farklı- dırlar. Binaenaleyh herkesten ayni tarzda inkişaf beklemek tamamile boştur. Bütün bir senclik tedrisata rağmen öğre- nemedikleri şeyleri öğrenmeğe çalışmak maksadile ne çocu- ğa “muvaffakıyetsiz,, lik dam- gasını basmağa, ne de kültür büdçesine- boşuboşuna bir yük yükletmeğe hakkımız vardır. Hiç şüphesiz bu tavsiyeler- de “istiyen çalışsın, istemi- yen çalışmasın, herkes geçe- cektir. ve öğretmen lâkayıd kalacaktır,, neticesi çıkarılma- malıdır. Sene başından itiba- ren İâzimgelen tedbirler alın- dığı takdirde lâalettayin her hangi bir sınıfın yüzde dok- sanı mutlaka geçecek bir va- ziyete yükselebilir. Küçük bir kısmının da herhangi bir anor- malliği yüzünden sistamatik tahsile devam — edemiyeceği anlaşılanca, hususi kabiliyet- leri bulup, basit dahi olsa ce- miyete yapabilecekleri — işler düşünülüp kendilerine yol gös- termek suretile ne sınıfta kal- mak hastalığına meydan ver- miş, ne de talebe kadrosunu marazi tümörlerle doldurmuş oluruz. Hangi öğretmen sınıfta kal- mış talebelerden memnundur? *İpka, damgasını yimiş, ken- dine ve başkalarına itimadı kalmamış,mektebten, kitaptan nefret etmiş, daima kaçmak için fırsat arıyan, bedbaht, zihnen hasta ve kat'iyen sos- yal olmıyan bu çocuklardan ne beklenebilir? Hepimiz bi- liriz ki bu vaziyette bu evsafı taşımıyan çocuğa nadiren rast- larız. Çocuğun — tekrarladığı Edebi parçalar ——— ——— VedideKaradayı sene zarfında kafasını daha fazla riyaziye veya fen bilgisi ile dolduracağı şüpheli olduğu gibi fazla olarak edineceği beş on hakikat için insaniye> tin inkişafında mühim roller oynıyan diğer vasıfları dümura uğratmakta ve çocuğu bodur- laştırmakta hakkımız var mı? Bilhassa mazide ve bugün el'an bilgiye, meharete fazla ehemmiyet veriyoruz. Hiç şüp- hesiz bunlar mühimdir. Fakat cemiyet ve okulun başka crek- leri de vardır: 1 — Sıhhatli yetiştirmek, 2 — Sosyal bağların anla- şılmasını ve tatbikatını temin etmek, 3 — Ferdi temayülleri keş- fetmek ve inkişaf ettirmek, 4 — Münekkidane tefekkür kabiliyeti vermek, $ — Değerli faaliyetlere karşı alâka uyandırmak, 6 — Boş zamanları foydalı bir şekilde geçirmek itiyadını vermek, 7 — Zihni etmek. Sınıf geçirmek salâhiyeti ellerine terkedilen öğretmenler her çocuğu bu kıstaslara vu- rarak sonuç vereceği yerde bütün ehemmiyet hafıza belki biraz da muhakemeye verili- yor. “Balkanların geçit nok- taları nereleridir? - Bilmiyor- musun? Abdal!..., Sorulan su- allere dikkat ediniz: “Kaç?, “Nasıil?, “Nerede?, Ara sıra “Niçin, ler de var. Kendisini mesleğine vermiş olan çalışkan öğretmenlerin bu suallere bir- çok çocuklardan ateş gibi ce- vab aldıkları muhakkaktır. Fa- kat bütün bunlar - imtihanlar- vatandaşlar sıhhati temin dan sonra geçmiş senelerin kar- ları gibi yerlerinde birşey bı- rakmaksızın ortadan kaybolu- yor.. Sınıfın parlak çocukları ya- nında ayni tempoda yürüye- miyen büyük bir grubun da — Sonu 7 inci sahifade— Tagorun gardnerinden Rüyanın karanlık yollarında dolaştım. Çeviren: Vedide Kabadayı eski bir sevgilimi aramak için Evi ıssız bir sokağın önünde idi. Akşam rüzgârında sevgili tavuskuşu tünemiş; güvercinleri köşelerinde sessizdiler. Kapının kenarında ışığını bıraktı ve önümde durdu. Büyük gözlerini bana çevirerek konuşmadan, “İyimisin dos- tum?, diye sordu. Cevap vermiye çalıştım. Fakat lisamımız kaybolmuş ve unutulmuştu. Düşündüm, düşündüm; isimlerimizi hatırlamıyordum. Gözlerinde yaşlar parladı. Sağ elini bana uzattı. Tuttum ve sessizce durdum. Akşam rüzgârnda ışığımız, titremiş ve ölmüştü. 49 Ellerini tutup onu göğsüme bastırıyorum. Güzelliğile ken- dimi doldurmağa, buselerimle tatlı gülümsemesini çalmağa, kara gözlerini gözlerimle içmeğe çalışıyorum. Ah.. Fakat nerede? Gökyüzünün mavi rengini kim süzüp ayırabilir? Güzelliği yakalamağa çalışıyorum. Elimde, yalnız vücudunu bırakarak benden kaçıyor. Yorgun ve şaşkın bir halde kalıyorum. Yalnız ruhun temas edebileceği çiçeğe vücut nasıl dokunabilir? 57 Ey dünya; çiçeğini koparttım, kalbime bastırdım. Dikeni battı. Gün bitip hava kararınca baktım ki çiçeğim solmuş. Fakat sızısı bâlâ vardı. Ey dünya, sende daha pek çok kokulu ve mağrur çiçekler açacak fakat benim çıwk toplama zamanım artık geçti. Bu - - Sonu 7 inci sahifede - ( KA y KY Terbiye davası (Kısa mütalealar) Dr, Necati Kemal b ” G Sistemlerin çokluğu: Terbiye davasında iki yol ve iki yolun da çeşidli sis- temleri vardır. I — İlmi tetkik ve taharri yolu: Bu yol umumiyetle insanın ta'ilk cersume devirlerinden tekâmül yaşına kadar geçirdiği ampiriyolojik, histolojik, ama- tomik, psikolojik, biyolojik tahavvülleri.. Dahili ifrazat, metabolizmasını, cinsi tekâmül ve teşevvüşleri, meleki, zekâi in- kişaf veya gerilikleri ve - se- beblerini tetkik ve taharri yoludur. Bu yol doğru yoldur. Tecrübeye istinad eder. Neti- celeri aşağı yukarı kati ve riyazidir. Genç bir etüd sa- hasıdır. Yenidir. Fakat hü- kümlerinde emindir. Bu yoldan yüründüğü za- man çocuk ve mürebbiye da- vası insanın gözüne daha açık bir dava olarak görünür. Bugün için terbiye davasın- da ilmi tetkik ve taharri sis- temleri şunlardır: I — Umumi veraset delâletile çocuğu mütalea. H — Çocuğun ailevi ve muhitf (mevzil) verasetini tet- kik. IH — Çocuğun yapısını in- celemek suretile kabiliyeline ve karakterlerine intikal. IV — Çocuğun iç ifrazları- nt tetkik suretile meleki ve hikemi kusur ve teşevvüşlerini ıslah. V — Çocuğun psikolojik etüdü. (Tecrübi psikoloji) Bu tetkik sistemlerine da- yanan tedavi ve temrin usul- leri de şunlardır: I — Verasete göre çocu- ğun tasnili ve telriki. l — Bünye ve karaktere göre çocuğu işe yarayabile- ceği bir talim ve temrin usu- lüne tabi tutmak. HT — Dahili ifraz vetirele- rine göre opotrayik ve tabii müdavat hatta icab ederse cerrahi müdahale. IV — Zekâi, ruhi tagayyü- rataâ karşı; hususi temrin ve (taviz) tedavisi. Rontken, güneş, ilh tedavisi, İkinci yol: Ampirik pedagoji yoludur. Bu yol, muallimin tecrübesine dayanır. Sistemler de ampi- riktir, şahsi tecrübelere istinad eder, Fakat tecrübeler tama- men sathi ve haricidir. Bu itibarla (usuliyatı) gayet mü- tenevvidir, - sayısızdır. Bir muallimi, yahud terbiye işlerile uğraşan bir — mesul makamı şaşırtacak kadar çok ve çeşidlidir. Bu sistemde ilk hata: Bü- tün çocukları (normal, anor- mal) diye iki sınıfa ayırmaktır. Göze batacak kadar, çarpık, abdal, huysuz ve sakat olm- yan her çocuk pedagojide müşterek sınıfın malı sayılır. Halbuki bu hiç böyle de- gildir. Sonra izah edeceğim. İkinci bariz hata; hatalı bir sebebin, noksan bir davanın mevlüdü — olan tedbirlerdir. Kimisi !'çocuğu yormamakla, kimisi mek, yorulmak, aramak, bul- | — Sonu 7'nci sahifede — 'i h idman... “"Hııw m.î'.î'.î : jîm Ti Çocuk ve resim . — Muallim £ Ressam Celâl Uzel Çocuk ta tıpkı bir ressam gibi şeniyetin dışına sarkmış, hayal âleminin engin fezasına kendini bırakıvermiştir. Çocuk bu hayal dünyasının içinde yaşar. Fakat bu yaşayış onun arzu ve iradesile olmuş değil: dir. Artistin bilerek, hissede:- rek yarattığı bu âlem çocuk için Spotane — kendiliğinden meydana gelmiştir. Onun için” dir ki primitiflerle çocuklar ayni tarlada yetişmiş, ayni fa: sileye mensup nebatlara ben- zerler.. Gerçi primitiflerin ya- ni teşrih, manazır, kompozis- yon, konstrüksiyon yibi tek- nik kaidelere yabancı röne- sanstan evelki ressamların tek- nik cehaletlerinin hakiki se- bebi henüz anlaşılmış değildir. Bilmediklerini iddia edenler olduğu kadar bildiklerini fa- kat bililtizam kullanmadıkla- rını söyliyenler de vardır. Her ne şekilde olursa olsun görüş, Hade, kullanılan basit ve hu- susi teknik itibarile çocuklarla bu nevi ressamlar arasında çok sıkı bir münasebet ve ya- kınlık göze çarpmaktadır. Pri- mitifler gibi çocuk ta fikirle- rinin ifadesinde serbest, kayıt- sız ve samimidir. Onun dili ifadedeki bütün çetrefilliğe rağmen ne kadar candan ve içten ise ayni ifa- denin bir başka türlüsü olan resmi de ayni sıcaklık ve sa- mimiyeti taşır. Çocuğu realite asla alâkadar etmez. Çünkü o uyanık bır rüya içerisinde- dir. Onun içindirki çocuk gördüğünü —değil, — bildiğini çizer. Onun eğri büğrü çizgi- leri âdeta bir nevi senbolizme benzerler. Bu, onun görüşü, kâinatı onun anlayış ve duyu: şudur. Bu, teşekküle başlıyan bir şahsiyettir. Onun için hiç bir kalem onun hür ve ser- best idrakine tecavüz etme- melidir. Çocuğun — kendi iç âleminin — hakikate uymıyan taraflarını düzeltmek demek, içinde yaşadığı hava ve ziya- dan onu menetmek demektir. O bizim gördüğümüzü görmez, bizim anladığımızı anlıyamaz. Bize birer paradoks gibi gelen senbollerine devam etmek mec- buriyetindedir. Bu mecburi- yeti ©o seve seve Yaşadığı âlemden hakikat dün- yasına intikal edebilmek için bu onun geçirmeğe mecbur olduğu bir devre, bir hazır- lıktır. ila eder. Hayatın hulya ve hayal ka: — dar tatlı ve büyülü bir geb: hesi var mıdır? Oscar Wild sanatta oıuh yetin ne demek olduğunu iza. ha çalışırken şöyle bir hikâye — anlatır; Çoban her akşam kö. yüne döndüğü zaman bir sü. rü insan etrafını sarar, n gördün, bugün ne gördün, di ye sorarlarmış. Ve Çoban an- latırmış; — Bugün ormanda sık ağaç- ların — gölgesinde — rakseden periler gördüm. Beni gördü. ler ve kaçıştılar.. Bir başka akşam anlatırmış: — Sahilde kayaların üze- rinde yatan güneşe karşı ıl- tın tarakla — saçlarını ğ bir deniz kızı gördüm. 4 Çoban bir gün bu anlat. tıklarını sahiden görmüş. De- rin bir heyecana tutulmuş. Ve hakikati anlatmak için koşa koşa köye gelmiş. Etrafını gene sarmışlar. Ne gördü bize anlat, bize gördüklerini anlat, demişler. Hulya ve ha- yal dünyasının o anda göçüp gittiğini gören çoban şu ce- vabı vermiş: Bugün hiçbir görmedim. Hepimiz çobam dinliyen b köylülere nekadar b:ııunı Hayatımıza sürrelizmin kı ması, şeniyet — karşısında rulan âsâbımız için ne büyü ve ne güzel bir tesellidir. San at çocuğun ifadesine iniyor.. Onun samimiyetine ylkllşn*. onun cür'etini kazanmak ııb yor.. San'atın bu çabalayı; realiteyi yeni hissetmeğe baş- lıyan çocuğun süphe ve tered- dütlerine benzer. Çocuk artık ölmüştür. Kâinatın hakikati karşısında o büyük bir ko duymaktadır. Eski cür'et ve hürriyeti artık — kalm tır. Şeniyet bütün tahayyü engel — olmakta, kurşunkale- mini sevk ve idare eden insi- yak ve deruni hayat küdre sonuna ermektedir. Çocuk gör- düğü rüyadan uyanmış, ye bir hayata girmiştir. İmajinos- yon yerini tabiate b ni Fakat artık çocuğun ceği birşey kalmamış mıdır? Hayalleri hakikate kalbolan çoban gibi o da artık susa- cak mıdır? Bunun cevabını bir başka yazıma t erkediyorum. Co!ıl Uul / Babaların bir derdi Okullar tatil oluyor. Çocuklarımız dokuz aylık bir çalışma: dan sonra evlerine, ailelerinin içine dönüyorlar. Okulun açık olduğu günlerde baba müsterih olarak işine gider. Anne de rahat, rahat işlerini görür. tiyaçlarını düşünen, onları Şunku. Çocuklarının hemen her ih laima takip eden bir okul ve öğ retmen vardır. O okul, icap ettikçe de ebeveyne a bakkındaki düşünce ve dileklerini bildirir. için yapmaları lâzımgelen şeyleri anlatır. Ebeveyn, bu bakımdan okul günlerinde umumiyetle üzü Onların çocuk! ' süzdür. Fakat okul tatil olunca baba ve anneleri de lıı' r ılıyoı Daha şimdiden birçok baba ve anneler bana $0 ar: *— Üç aylık tatil günlerini çocuğuma faydalı bir çeh nasıl geçirteyim? Acaba hangi işe versem? Serbest b sokaklarda veya şurada burada avareliğe alışacak? sıhhat ve ahlâkını bozmiyacak bir iş tavsiye eder "n Bu cihet hakikaten bir memleket derdidir. O okul ıı!l mühtelif çağda kız. ve erkek binlerce çocük ne ile meşgu olur, nerelerde gezer ve nasıl eğlenirler?. Bunlar, üzerind di ıghlde meşgül / olam ilâkis çocuğa düşün- | ehemmiyetle durulacak sorulardır. Ebeveyn, sabahtan ak; | kadar kendi işlerile ııjn.u didinir yorulurken cocıMı Ş Tlnâ ife

Bu sayıdan diğer sayfalar: