Sayfa 6 Numara — 1 Yüzbaşı çıkınca, Kiyara sen- — deledi, — Casusluk, ihanet! Diye inliyerek şezlonga yu- varlandı. Artık felâket muhak- kaktı. Bu sırada Rozita içeriye girdi. Hizmetçi kızın da yüzü (| sapsarı idi. Şezlongun dibine || diz çöktü: — Felâket! -dedi- Sinorina, | felâket! — Kiyara doğruldu: — Söyle, sen de bir şey mi hissettin? — Tam bir muhasara altın- dayız ve o gelirse yakalana- cak! İmkânı yok, kuş uçurt- mazlar.. Kiyara, pencereye - koştu. — Etrafa baktı ve derhal geriye çekildi: Evet, artık Meçhul Korsan için kurtuluş imkânı yoktu, hizmetçiyi kollarından yakala- yıp sarstı. Muvazenesini, itida- (| leri, yerinden fırlamıştı. — — Rozita -dedi- onu kur tarmalıyız. O benim kurbanım olmamalıdır. Bu şehir haydut- © larının kılıçları ile, o kahra- man ve asil korsanın ölme- — sine tahammül edemem.. Hizmetçi kız, meyusane boay- nunu büktü. Hafif bir sesle: — — ÖOnu, ancak Allah kur- tarabilir! Dedi.. — Öyle ise gel, dua ede- lim, Allaha yalvaralım da onu kurtarsın.. İkisi de, Meryem ana hey- kelinin dibinde diz çöktüler, dua ettiler. Sonra Kiyara, Rozitanın omuzuna elini koydu: — Haydi Rozita'. Her ne olursa olsun, siz vazilenizi ifa etmeğe çalışın! artık her şey Allaha kalmıştır. Hizmetçi kız, ses çıkarma- dan çekildi. Kiyara yalnız ka- hınca masasındaki koltuğa otur- — du. Derin bir ümitsizlik içinde idi.. Kurtuluş imkânı yoktu. Onu öldüreceklerdi. Bir — skandal olacaktı. Dedikodular kopa- — caktı. Bunları düşündükçe, muva- zenesini kaybedecek gibi olu- yordu. Saatler, zalim ve in- — safsız bir ağırlıkla geçiyordu: Yüzbaşı Ventoriyo, prensesin yanından çıkınca esasen almış olduğu tertibatı kuvvetlendir- — meğe başladı. Efrada sıkı sıkı talimat verdi. Meçhul Korsan, hiç şüphelenmeden — pusuya | düşecek ve kurtulamıyacaktı. — Fakat yüzbaşı Ventoriyo, Meç- — hul Korsanın geleceğini bilmi- yör ve onu beklemiyordu. Sa- dece Dokaya, iş yapmakta ve çalışmakta olduğu zannını ver- — mek istiyordu.. Fakat birdenbire durdu: — Peki, Sinorina neden / asabileşiyor? Kendisi lehine bıı tedbir alınmasına neden muhalefet göstermek - istiyor? Cevap vermemesi, böyle işler- le uğraşmak istememesi belki terbiyesinin ve karakterin ikti- zasıdır. Fakat şiddet ve muha- — İini tamamile kaybetmişti. Göz- Jefeti neden?. Ben yanına gi- ! - mü.leheyyiçti?. Her zaman beni güler yüzle karşı- lıyan oda hizmetçisi, beni gö- rünce niçin şaşaladı, sasardı ve suratını astı? Dur, dur bakayım: Bu meyanda bahçe hizmet: çilerinden biri ile de işaret- leşti galibal! Yüzbaşı böyle düşünürken, rütbeli bir nefer yaklaştı, fısıl- dar gibi: — Karşı tarafta birini gör- müşler, sarayı tarassut ediyor- muş. Şüpheli bir insanmış. Dedi. Yüzbaşı birdenbire toparlandı ve kendi kendine: — Tamam *dedi- ilk defa az kalsın safdillik yapacaktım. Eğer Sinorinanın Meçhul Kor- sanla münasebeti yoksa nefer olmağa razıyım. Nefere: — Peki, git, hiç kimsenin gözü, bu işten başkasile meş- gul olmiyacak, anladın mı? Dedi.. Ve sonra ellerini oğuşturdu: — Ah, eğer hakikat tahmin ettiğim gibi çıkar ve ben de bu herifi yakalarsam, o vakit artık şöhretim her tarafı sara- cak, rütbe, mevki, servet, ni- şan her şey, her şey bulacağım. Askerler, köşeleri, köprü altlarını tutmuşlardı. Konuşu- yorlardı: — Şu Meçhul Korsanın ye- rine ben olmak isterdim.. — Haydi be karga suratlı herif, sana da yakışırdı yal. — Yok canım, ben de ken- dimi bilirim zaten.. Lâf ola beri gele.. Bu bir saadet de- gil mi, bütün sarayları altüst ediyor yezid herif.. — Ortalıkta bir. dedikodu dolaşıyor: Korsan Sinorina Kiyarayı seviyormuş.. Hatta, her ne pahasına olursa olsun saraya girmek istiyormuş.. — Yok canım, sevebilir, amma, kendi kafasını bile bile salırın altına atamaz. Venediğe harb ilân edip şehri topa tutacak değil ya bul — Evet amma, kimbilir ne marifet oynıyacak? — Öyle ise, tavuk gibi ya- kalanacaktır. Hele saraya yak- laşsın, bitti, mahvoldu.. — Evet, kendisini ateşe at- mış olur. Böyle bir şeye cesa- ret edemez. — Biz böyle diyoruz amma, peki, bizi buralara niçin koy- dular, — Her ihtimale karşı Sino- rinayı korumak için!. — Lâf.. İhtimal filân yok, bizim yüzbaşı kurd gibidir, burnu dehşetli koku alır.. — Kurd değil, köpek de şuna! — Ben öyle söyliyemem, sen de dilediğin gibi anla tulum bozması herifl. Sözümü kestin. Evet, yüzbaşının mut- lak bir şey sezdiği vardır.. Aksi takdirde bunu yapmazdı. Ne tasavvur - ediyorum - bili- yor musun? — Söyle de duyalım!. z Meçhul Korsan, benim ANADOLU Yazan: M. Ayhan şine kadar 'silâhlanmış bıraadam eliyordu.Hem etrafı tedkık ediyor hem de saray pencerelerine bakıyordu. elime düşse.. Onu ben yaka- lasam. Şöyle, gırtlağından sı- kılmış horuz gibi bağırta ba- ğgırta Dokanın huzuruna çıkar- sam.. — Hay abdal hay, sen onu ne sandın?, Karşına çıksa, korkundan ayaklarına kapa- nırdın., — Doğru söylüyorsun ha- kikaten.. Neme lâzım, o herif bu taraflara uğramasın, sara- yın öbür tarafından geçsin. Vakitsiz ölmeğe razı değilim doğrusu.. Pusudaki askerlerin konuş- maları, aşağı yukarı hep bu şekilde geçiyordu.. Yüzbaşı Ventoriyo da bir köşede yer almıştı. Kiyara, kendi odasında buh- ran geçiriyordu. Titriyor, üşü- yor, dişleri biribirine çarpı- yordu: — Gelmese -diye inliyordu- hiç gelmese.. Sözünde durmas! Fakat o takdirde, Meçhul Korsan, kıymetinden ve kal- binde uyandırdığı tesirden çok şeyler kaybedecekti. İkindi vakti idi. Liman kö- şesinden, prensesin sarayına doğru — süratle ilerleyen bir kayık gözüktü. İçinde yalnız bir kişi vardı.. Şimşek parıl- tıları ile dolu gözlerini, sık sık etrafta dolaştırıyor ve sonra sarayın pencerelerine bakı yordu.. Sivrice, siyah sakalı vardı. Genç, yakışıklı, geniş omuzlu ve güzel bir erkekti. Esmer yüzündeki çatık kaşları, siyah gözlerinin kuvvetine yakışan bir şekilde yüzünü süslüyordu. Belinde uzun bir kılıç ve altın saplı bir kama vardı. Kayıkçıya: — Birâz yavaşla! Dedi.. Kayık ağırlaşır gibi oldu. Meçhul genç, etrafını araştırıyor ve hiç bir şey göre- miyordu. Yüzbaşı Ventoriyo da, tam bu sırada, diğer kayıklar arasından onu görmüş ve bir- denbire, yumruklarını sıkmıştı: — İşte, saraya doğru gelen, bir yabancı.. Hem de baştan aşağı müsellâh.. Etrafı tedkik ediyor.. Evet, bu adam, ya onun ta kendisidir ve yahut ta adamlarından biri... — Sonu var — Ruslar Yeni sistem harb gemi- leri yapıyorlar Vevyork, 7 (A.A.) — He- arst Trüstün Nevyork Ameri- kan gazetesine göre Bythlehm Steel kumpanyası Sovyetler birliği hesabına Vestvirginia tipinde 35,000 tonluk bir zırhlı yapacaktır. Çünkü Amerika hükümeti şimdi harb gemilerinin 16 pus- luk toplarla techizine muha- lefet etmemektedir. Zırhlıda 16 pusluk 9 top ve tayyare- lere karşı müdafaa için de bir batarya mevcud olacaktır. Sovyet zırhlısının benziyeceği Vest Virginia gemisi Amerika harb filosunun en modern ve en çabuk zıılılındır Si ; Amerikaile Japonya ara- sında zıddiyet yoktur Japon Hariciye Nazının matbu- at mümessillerine beyanatı Tokyo, 7 (A.A.)— Dış Ba- kanı B. Satoh ilk defa olarak matbuata beyanatta bulun- müştür. — Nazır, evelemirde komşu memleketlerle münase- battaki salâhı kaydetmiş, prens Chichibunun taç giyme şenlik- lerinde hazır bulunmasının es- ki İngiliz - Japon dostluğunu ve dünya barışı için lâzım iki memleket teşriki mesaisini takviye edeceğini bildirmiştir. B. Satoh Çin ile ekonomik teşriki mesainin iki memleket arasında yaklaşmayı hazırladı" ğina kani (bulunduğunu ve fakat bilhassa Japon - apon - Sovyet | münasebatını düzeltmek arzu- sunda olduğunu, iki memle- ketin de bu selâhı samimi su- rette arzu ettiklerini kaydet- tikten sonra demiştir ki: —Amerika ile Japonya ara- sında hiçbir. zıddiyet ne de anlaşmazlık yoktur. İki mem- leket arasındaki münasebetler ilerlemektedir. Ve İnğgilterede- ki Japon ve Amerika delege- leri iki memleket finans ve ticaret adamlarının noktai na- zarlarını — biribirlerine tebliğ surelile bütün dünyada ticaret hayatının uyanmasına hadim olıbıleccklerdır Hındenburg zeblini bir- kaç saniye içinde yandı Zeblindeki yolculardan 34 kişi ölmüş ve 64 kişi ağır surette yaralanmıştır Yolculardan Madam Dejner, hâdise anında iki çocuğunu kucaklıyarak zeplinden atlamış ve kurtulmağa — muvaflak ol muşsa da kocası parçalan- mıştır, Alman hükümeti, dünyanın hertarafından binlerte taziyet telgrafları almaktadır. Amerika reisicumhuru B. Ruzvelt, Amerika Hariciye Nazırı Bay Korder — Hul, Fransa Başvekili B. Leon Blum, Hariciye Nazırı B. Delbos, Hava Nazın B. Piyer Kut, İngiltere Başvekili B. Baldvin, B. Eden, B. Mussolini, Kont Ciano ve bütün devletler reis- leri, hükümet erkânı B. Hit- lere taziyet telgrafları çekmiş- lerdir. Hindenburg Zeplininde, yüz kişiden fazla yolcu vardı, Hâdisenin vukukuu Berlinde anlaşılır anlaşılmaz, tahkikat için bir heyet ayrılmış ve bu heyet, tayyare ile Nevyorka hareket eylemiştir. Hindenburg zeplininin mü- hendisi, yeni yapılmakta olan daha büyük zepline gene (Hin- denburg) ismi verileceğini be- yan eylemiştir. Roma, 7 (Radyo) — Bütün gezeteler, Hindenburg Zepli- ninin uğradığı feci akibetten dolayı mütcessirane bahsedi- yorlar. Roma, 7 (Radyo) — Bütün Amerika gazeteleri, Hinden- burg Zeplininin yanmasından dolayı uzun yazılar yazmakta ve teessür göslermektedirler. Kazanın, fazla tasarruf için alınan bazi - tertibattan ileri geldiği de söyleniyor, B. Hitler, felâket haberini alır almaz, ikaâamet etmekte ol- duğu (Berkerhafen) den Ber- line gelmiştir. Lakehurst, 7 (A.A.) — İn- filâk vukua geldiği zaman Hindenburg balonu 21 inci Amerika seferini ikmal etmek üzere bulunuyordu. Balon ha- vanın biraz açılmasına inti- zaren bir saatten fazla Lake- hurst tayyare meydanının üze- rinde uçmuştur. Baş aşağı ol- duğu halde inmeğe hazırla- nirken kıç tarafınan müdhiş alevler fışkırmağa başlamış ve muazzam balon bir kaç sani- ye içinde bir alev kütlesi ha- line gelerek yere düşmüştür. FaciByı görenlerin söyledik: lerine göre balon, pek az bir yükseklikte bulunuyordu. Fe lâketten bir kaç sâniye evel yolcuların mendillerini salla: dıkları görülüyordu. Felâketi müteakıb vak'a ma- halline birçok - itfaiye alayları gelmiştir. Birkaç saat geçme- den balonun yanına yaklaş- mak mümkün olmiyacağı zan- nedilmektedir. Bu ateş yığının etrafında bir kordon vücude getirilmiştir. Ticaret Nazırı B. Rober ile Alman sefiri Bay Luther enkazı görmek üzere tayyare ile Lakehursta gelmiş- lerdir. Kaptan İchman ile Prussun pek ağır bir vaziyette oldukları söylenmektedir. İlk infilâktan sonra birçok küçük infilâklar vukua gelmiştir. Fe- lâketzedelerin — haykırışmaları aşikâr surette işitilmiştir. Hü- kümet —memurları - tahkikata başlıyacaklardır. Berlin, 7 (A.A.) — Hinden: burg kazasıni vaktile öğrenip yazabilen gazeteler bu baâlo- nun arızasız birçk defalar se- yahat ketmiş — olduğunu ve zeplinin ise altı senedenberi sayısız seferler yaptığını kay- deylemektedir. Bu felâketin Alman milleti için hiç beklenmedik bir fa- 8 Mayıs 937 ; p Üzüm satışları Ç. Alıc K. S. —K.'Sı 38 D. Arditi 97511 75 27 Kâ, Taner 14 25 14 75 9 .K.o.m.Ali 15 25 15 25 74 Yekün 432704,5 Eski satış 432778,5 U. satış Zahire satışları Çuz: Güü f ei SAĞ Ğ 720 Buğday 6 6 5625 40 Ton P.çe. 335 335 104 B. Pamuk 39 43 50 475 Ken, pala. 250 — 390 Karşıyaka Yaman- lar kulübü Yarın Nazilliye gidecek Karşıyaka Yamanlar kulübü, yarınki pazar günü tenezzüh trenile Nazilliye gidecektir. Gençler; Nazillide bir maç ya- pacaklar, ve akşam trenile döneceklerdir. cia olduğunu ancak Alman milletinin bundan ürkmediğini ve pekaz bir zaman sonrâ Friedrichshafen inşââtının kı- sa bir zaman sonra yeniden Atlas — denizlerini — geçeceği beyan olunmaktadıt. Lakehurst, 7 (A.A.) — Jep- lin müşkül bir seferden sonra 12 saat teahhurla Nevyorka gelmiştir. Birkaç saat sonra Avrupaya müteveccihen hare- ket edecekti. Felâketten üç saat sonra hâlâ tütmekte olan balon enkazından 3 infilâk daha olmuştur. Polis kesif halk kütlesini ve felâketzede- lerin akrabalarını yerlerinde tutmağa uğraşmaktadır. Facianın şahitlerinden biri infilâkın balonun ön tarafında vukua gelmiş ve balonun top- raktan yüz metre kadar yük- sekte bulunduğu sırada pala- mar direğine takılmış olduğunu söylemiştir. İnfilâk felâketine şahid olan kimseleri bu müthiş ateş ko- rünun hararetinden kaçmağa mecbur etmiştir. Bununla be- raber çarçabuk üç - cesed çi- karılmıştır. Bu cesedlet o de- recede kömür haline gelmiştir ki, hüviyetlerinin tayini müm- kün olamamıştır. aBa ll isan Ai ae