M 3/4/937 Belgraîida bir hâdise: Bir zengin çocuğunu tay yare ile kaçıracaklardı Bu Amerikanvari vak'anın kahramanları da çocuğun büyük annesi ile dayısı imiş. Belgrad— Bugün (Paskalya) | şenlikleri - kutlulanırken, mil- yonlarca knronun varisi olan oniki yaşlarındaki genç bir çocuk, kaçırılmak istenmiş ve bundan doğan derin bir he- yecan şehri altüst etmiştir. Bu çocuk, İsveç siyasi lider: | lerinden birinin oğludur. Şu- rası dikkate şayandır ki bu milyoner küçük varis, dayısı ve büyük annesi tarafından | kaçırılmak istenmiştir. Teşeb- büsü yapan da İsveç bahriyesi yüzbaşılarından Gustave Bern- hattır ve çocuğun dayısıdır. Fakat polisin ciddi tedbir- leri sayesinde yakayı ele ver- miş, derhal tevkif edilmiştir. İsticvabında çocuğun velisi ol- duğunu söylemiş ve hemşiresi Bayan Helifinsin de İsveçli milyoner bir kadın olduğunu ilâve eylemiştir. Hidise şöyle olmuştur: Çocuk, İsveç sosyalist hır- kası liderlerinden Bay Helifi sin oğludur. Dayısı bahriye zabitile büyük annesi, Belgradla Berlin arasında işliyen tayyare ile çocuğu kaçırmağa teşebbüs eylemişlerdir. Çocuğun valide- sinin ihbarı üzerine polis, der- hal faaliyete geçmiş ve tayya- renin Berline hareketinden bir iki dakika evel Belgrad hava istasyonunda — vak'a faillerini yakalamıştır. Bu esnada istas- yonda büyük bir heyecan hu- sule gelmiştir. Çocuğun annesi göz yaşları dökerek, pervanesi süratle dönmekte olan tay- Halkevi köşesi 1 — 3/4/937 Cumartesi gü- nü akşamı saat 20.30 da Halk- evi salonunda Halkevi temsil kolu tarafından (Hülleci) piyesi temsil edilecektir. Bu temsile bütün vatandaşlar gelebilirler. 2 — 374/937 Cumartesi gü- nü saat 15 de temsil şubesinin komite toplantısı vardır. 3 — 3/4/937 Cumartesi gü- nü saat 17 de Ar şubesi ko- mite toplantısı vardır. 4 — Dün saat 17.30 da Üniversite rektörü ve Devletler hukuku ordinariyüs profesörü Bay Cemil Bilsel tarafından (Boğazlar anlaşması) mevzuu ezerinde bir konlerans - veril- miş ve büyük bir alâka uyan- dırmıştır. Dinleyicilerin adedi S00 ü geçmekte idi. Lfı -110. Fakat, ne garib ki, ayni saniye içinde Mariya da, Türk kızının harikulâde ve esrarlı güzelliğini bir daha anlamış: — Benden çok güzel! Başka bir cazibe ve hususiyeti var! Diye mırıldanmıştı. Mariya, birdenbire osduğu Yyerde mıhlanmış gibi kaldı: Yukarıdan sesler geliyordu. &lihaya: Yazan : -— Beni çağırıyorlar galiba! | de duydunuz mu? Diye sordu. yareye yaklaşmış ve çocuğuna seslenmiştir. Tayyarenin mo- törü durduktan sonra, hazin bir ses: — Anmne beni kurtar. Diye mukabele etmiştir. Tayyareden ilk çıkan ve an- nesinin kolları arasına ağlıya- rak atılan, çocuk olmuştur.. Yüzbaşı polisin müdahalesini protesto etmişse de hiçbir tesir yapmamış, mütccasirlerle çocuk ve annesi polis daire- sine sevkedilmişlerdir. Çocuğu | kaçırmak istiyenlerin ellerinde iki sahte pasaport vardır.. Ço cuk, polis tarafından annesine iade edilmiş ve diğerleri alı- konmuşlardır. — Yugoslavyada çocuk kaçırma teşebbüslerinin ağır hapis cezasını müstelzim olduğundan gafil bulunan mü- tecasirler sakin ve heyecansız bir tavır takınmışlardır. Çocuk şunları söylemiştir: — Anneme birşey almak üzere çarşıya gitmiştim. Bu sırada ârkamdan kuvvetli bir el beni tuttu ve zorla bir oto- mobilin içine attı. Beni tutan- ların dayımla büyük annem olduklarını ancak — otomobil içine girince sezebilmiştim. İm- dat diye bağırmak istedim, fakat büyük annem ağzımı tıkadı ve bağırmama mani oldu. Oto- mobil o kadar süratle gidiyor- du ki nereye götürüldüğümün farkında olamıyordum. En ni- hayet büyük bir evin önüne geldik ve dayım beni otomo- bilden indirerek bu eve soktu. Hâdise, Yugoslavyada derin bir heyecan uyandırmıştır. Hele Amerika usulü kaçırılmaların bu memlekette taklide başlan- ması büsbütün tcessürü mucib olmuştur. Çocuğun İsveç Ha- riciye nazırı Bay Sandlerin pek yakın dostlarından birinin oğlu oluşu da ayrıca ehemmiyeti haizdir. Kaçırma teşebbüsü, sırf serveti içindir. Londrada Umumi otobüs grevi için hazırlıklar Londra, 2 (A.A.) — Nak- liyat sendikası ile yakından temasta bulunmakta olan me- halil bu sendikanın Kralın taç giyme merasiminin arifesinde Londrada umumi bir otobüs grevi ilân edeceklerine dair olan haberleri - tekzib etmek- tedir. rtına Ali Büyük Korsan Romanı M. Ayhan, Faıl mseddin Mariya, kaşlarımı hafifçe çat tı ve odadan fırladı. İşte an: bar ağzından bir ses daha ge: liyordu: — Kaptan, gel, çabuk gel! Mariya, sendeler gibi oldu. Bu çağınşta hiç te hayır yoktu. Kendini derhal toparladı ve süratle fırladı.. Kapak ağzında Marko durüyordu.. — Bak kaptan, bize doğru bir gemi geliyor. — Evet, hem de büyükçe bir. gemi... — Acaba bizi görmüyor mu? | ANADOLU - Bergama melztubu. Tütüncüler kooperatifi kongresi toplandı Tütün ve pamukçuluk, kışlık ve yazlık ekim vaziyeti ' Kafayı yutmuş Amerikan Leif (Layf) mec- muasını karıştırıyordum. Ente- resan bir resimle karşılaştım. Bir âdam, uzunca ve yassı olan başını, ağzı büyük olan diğer bir adamın ağzına so- kuyor ve koca kafa, ta boyu- na kadar bu ağız içinde kay- bolup gidiyor. Orta Aferikada bazı yılan: ların keçileri bile yuttuklarını işitiriz. — Hattâ, — bilmiyorum hangi mecmuada gördüm, do- müzu bile yutmuşta ölü ola- rak çıkarmışlar.. Fakat - bir imsanın, ağzını açarak diğer bir insanmmn kafasını, hap, deyip |içine alabileceğini hatırlama- mıştim. doğrusu.. Evet, hayatta, çok yutma- lara rasgeliriz. Meselâ: — Filân kişi öyle tüşvet yiyor ki, deveyi hamutu ile yutuyor! Derler. Amma, şey, sadece rüşvet yediği naneyi tamamile can- landirabilmek — için yapılmış teşbihten ibarettir. Yoksa ha- kikkatte ne deveyi yutuyor, ne de hamutunu.. Keza, elha deyip te diri diri — yutanları da edemeyiz. Dahası var: Meselâ, —menfaat denilen küçücük kelimelik meşum gir- dabı da, sürü sürü insanı, ka- bahat, şöhret ve herşeyleri mideye indirebiliyor.. Ve gene meselâ, on papel, büyük “ir ağız olup bir in- sanın ahlâkını ve - vicdanını deve yapabilir. Keza, filân kişi, yahud filân mesele, filân zatın kafasını yutabilmiştir. Fakat bütün bunlar, şu mec- mnua sahifesinde gördüğüme hiç benzemezler. Kafa, kökü- ne kadar bir ağız içinde otur- muş kalmış.. Her - ikisi ederler!. Kalası, ağız içinde kalan adam ne düşünüyor acaba? Veyahud, ağzının içinde kar fa dolu bulunan kahraman, © kaskatı, yedi delikli nesne- ye karşı ne fikirdedir acaba? Bir veya birkaç, hattâ bin- lerce insarın kafasındaki dü- şünceleri, ağzımızda bol bol kullanabilir, konuşabiliriz. Fa- kat o kafaların tam teşekküller halinde ağzımızdan içeriye gir- mek istediklerini düşünürsek, deli olacağımız tutar, sanırm.. Meselâ, kafayı yutan ada- mın şöyle rahatsız olup, bid- det edip dişlerini basıverme- buradaki yiyenin hakkı inkâr nasıl — teneffüs fenerleri? — Derhal... Ve bunu mütcakıp Mariya yıldırım. süratile köprü üstüne | çıktı ve bağırdı: — Herkes yerine.. hazır olsun!.. Evet, gelen gemi hiç şaş- madan, sanki kendilerini he- def tutmuş gibi, üstlerine doğru sürıtlc geliyordu. | açmak imkânı yoktu. Mariya: — Dümeni kır -diye bağırdı- Gelen gemiyi sancağa alalım.. Mariyanın hatırına gelebilen yegâne şey, bu geminin ya Fırtına Ali veya Osman reise aid olması idi.. Başka bir ge- minin bu suretle hareketine hareketine imkân göremiyor- du. Hıtt.ı bıh bir komn ö Kooperatif toplantısından bir intiba Bergama, ( Hususi) — Yüz bin lira sermayeli tütüncüler kooperatifinin 29 Martta se- nelik toplantısı yapılınıştır. Bu suretle kooperatif on yaşına girmiştir. Onüncu yılın şere- fine ortaklarına bir çay ziya- feti veren kooperatilfin yıllık toplantısında İktısad Vekâleti namına komiser olarak ilçebay Bay Kâmil Sapmaz bulun- muştur. Kooperatifin — on yıldır. or- taklarına elden gelen yardımı yapması hususunda gösterdiği faaliyete dair kooperatif idare meclisi başkamı Hamdi Arıkan tarafından bir nutuk söylenmiş ve celse açılmıştır. Ruzname müzakere edilmiş ve kabul olunmuştur. Üç mü- rakıb tekrar seçilmiş ve ideare meclisinde bulunan on azadan ikisi geçen sene kur'a çekmiş olduğundan sekizi arasından üçü boş çekmiş ve yeniden intihab yapılmıştır. Birçok sademelere rağmen | yaşamış olan kooperatifin buh- ran seneleri içinde mevcud parası önyedi bin liraya kadar inmişken bugün kırk bine yak- Taşmıştır. Ortaklardaki alacak. lar taksitlendirildiğinden önü- müzdeki yıllarda yekünun nor- mal bir hale gircceğine şüphe yoktur. Beşer kuruş ile kurulan bu yüzbin Biralık teşekkülün uyun yıllar memleketin iktısadi va- sini düşünü b Hulâsa, birçok şeyler yutu- lur amma, bu yedi delikli nes- nenin aynı şekilde yutulabile- | cağine hiç aklım ermez, Allah hepimizin böyle felakrtîcrdcn masun ey- Çimdik ' ması imkânsızdı. Gemi, hafif | gemici kızı olduğu için, gemi- bir rota ile istikametini değiş- Toplar | Top ateşi | Ürmişti. Meçhul gemi, ayni zamanda kendi gemisinden daha büyük gözüküyordu.. Mariya, sadece şimdilik mü- | V€ bu sırada, Mariyanın: dafaa vaziyetinde kalarak ne- ticeye göre vaziyeti mutalcâ etmek istiyordu. Bütün tayfar lar, iş başında idiler. | dürülmektedir. kafasını ve ağzını | İ | ! Büyük bir sevünç, adeta şuu- DoörTunu — uyuştururcasına, Zeliha, Mariyanın, kamara | kapısını kilitlemeği unuttuğunu görmüş ve hayret etmişti. Yu- karıda fevkalâde bir hâdisenin geçmiş veya geçmek üzere | sünü parçalıyacak kadar kuv- | bulunduğunu da anlamıştı. Bu hâdisenin kendisi —ile alâ- kadar olması mühtemeldi. Ya- hut ta bundan, bir - istifade çıkabilirdi.. Kendisine bir fır- sat doğmuş gibi idi. Dışan çıktı ve el yordamile yavaş aI Bu akşanılu program | İstanbul radyasu: Gündüz neşriyatı: Saşt 12,30;. 14 halk türküleri, havadisler, baberler, hafif musiki. Akşam neşriyatı: Saat 18;30> plâkla dans musikisi, 19 man- dolina, 19,30 sıhhi konferans, 20 Türk musiki heyeti, 20,30; Arapça havadisler, 20;45 Türk. — musiki heyeti, 21,15 stüdyo. orkestrası, 22,15 Ajans ve | Borsa haberleri, 22,30 plâkla | sololar. Montrö Konferansına iştirak ede- ziyetinde âmil olmasını ve or- taklarına müfit olarak yaşama- sını dileriz. Ziraat işleri: Parasız olarak çiftçiye ak- ala pamuk tohumları dağatıl- maktadır. Geçen sene tecrü- besi yapılan bu cinsin toprak- larımızda bereketli mahsul ver- diği herkesce — bilindiğinden bütün pamukçular bu tohumun | gelmesinden ve herkese ihti- yacı kadar verilmesinden çok memnundurlar. Tütün: Tütüncüler fidanların iyi ye- tişmesi için çalışmaktadırlar. Herhangi bir hastalığa tutul- mamaları için ciddi tedbirler alınmıştır. 200—250 hektar fidan ekilmiş olduğuna göre | büsene mıntakamızda oldukça geniş mikyasta tütüncülük ola- cak demektir. Müazır hayvanlar: Kazanın muhtelif yerlerinde zuhür eden tarla farelerile mü- cadele edilmektedir. Bir taraftan da domuzlar öl-. Yalnız bu ay içinde elli domuz vurulmuştur. Bergama avcılar kulübünün de sürek avlarında çok büyük yardımları olmaktadır. Mahsuller: Kişlık ekinler çok ümid ve- rici bir vaziyettedirler. Yazlık mahsullerin de ekimine baş- lanmıştır. Son günlerde hava- ların kurak gitmesi yazlık ekini cek olan devletler Monlıo. 2 (A.A.) — Kapi- syonlar konferansı, Mısır- | da kapitülâsyonlar rejiminden istifade etmekte olan devlet- ler mümessillerini bu ayın 12 sinde burada bir araya geti- recektir. Bu devletler şut- lardır: İagiltere, Fransa, Belçi - ka, Danimarka, Yunanistan, İtalya, Felemenk, Norveç, Por- tekiz, İspanya, İsveç ve şimali Amerika, Harp yüzünden - kapitülâs- yon imtiyazlarım - kaybetmiş olan Avusturya, Almacya ve Sovyet Rusya bü hale vağ- men Kahire hükümeti tarafın- dan Montröye davet edilmiş oldukları gibi İsviçre, Lehis- tan ve Çekosloyakya da çağı- rılmıştir. Diğer devletler mü- şahitler göndereceklerdir. Mısir hükümeti kapitülüs- yonlar yerine aşağıdaki ted- lunmaktadır: ile din ve tedrisad serbeslisi ilâh.. Temin eden muahede- ler akdi, ccnebilere müessir bir himaye temin edecek su- rette polisin tensiki, mali kâ- pitülâsyanların — ilyçası, meselelerinde zuhur edecek her türlü ihtilâfları halle me- mur idari bir mahkeme ihdası, muhtelit mahkemelerin - faali- yetlerine devam — edecekleri bir intikal devresi kabulü. Kahire, 2 (Radyo) — Na- has paşa, Mısır heyetinin Mon- ağırlaştırmıştır. Bulutların se- mada dolaşması herkesin gö- zünü ömidle doldurmaktadır. Fakat Bakırçayı, cumhuriyetin feyizdar varlığı sayesinde te- mizlendiği günartık gözlerimiz havada değil toprakta olacak ve yapılacak işler tesadüfe bı- ! yakılmamış olacaktır. lerin alt tertibatını oldukça kavrıyabiliyor ve tahmin ede- biliyoldu.. Evet, aldanmıyordu: Yukarıda koşuşmalar vardı — Herkes yerine! Diye bağırdığını duymuştu. bütün | vücuduna yayıldı. Allahım -diye mırıldandı- büyüksün, sen bilirsin artıkl. Heyecandan kalbinin, göğ- vetle çarplığını ve çırpındığın hissediyordu.. Merdiven başına | gelmişti. Ah, bir silâh olsal.. Bir kü- tröye kapitülâsyonlar ransına hareketi — arifesinde mecliste: — Ecnebilerin — Mısırdaki müdahale salâhiyetlerine aynı istişari mahkemeler de kalk- malıdır, demiştir. çerlediği kamarayı çarçabuk buldu. Kapıyı açar açmaz aya- ğına bir şey ilişti. Yere ba- kınca, hançeri gördü.. Çığlk atmamak için kewdini zor tuttu. Geri döndü, anbar mcrdwı- ninin en üst kademesine kadar çıktı ve oradan — iki vaziyette, etrafına baktı: Evet, uzaktan bir geminin geldiğini o da görmüştü.. Ay doğmak üzere idi.. Buracıkta, vekayie - inti etmek ve icabında, karşıki gemi bir Türk g ise, derhal fırlayıp denize d çük hançer ele geçirebilsemi.. Birdenbire batırına geldi: Pztıonnı hınçen ıcıbı ne olm mak İâzımdı. y Dakikalar geçiyordu. Bulun- duğu geminin istikametindeki Ecuebilere ticaret serbestisi — zamanda nihayet vevmelıyu,l Geri döndü ve karanlıkta — | gözlerinin alışmış almasından istifade ederek Petroyu han- büklüm — | birleri teklif eyliyeceği zanme- | ver[ı,I :