* Mesleki eserler arasında e L L Tarihimizde şaheserler veren mimarlar Ve yeni çıkan bir kitab üzerinde söylenmesi lâzım birkaç söz. 4 Bay Ahmed Refik'in kita- bındaki mimarbaşılar cetve- linde görmediğimiz mimarba- şılar da — vardır. Bunlardan birini Eğrikapı İvaz efendi camii civarındaki çeşmesi ki- besinden tanıyoruz: Sermimarı hassa hacı Mustafa. Çeşmenin kifabesinde tarih olarak 1155 gösterildiğine göre hacı Mus- tafa'nın mimar Mehmed ile mimar hacı Hüseyin arasında başmimar olduğu anlaşılmak- tadır. 1144 tarihinde hassa mimarbaşı Mehmed ağanın ismini hükümde okuyoruz. (8) 1170 te Elhaç Ahmed ağanın mimarbaşı olduğunu gene di- vanı humayun kayıtlarından anlıyoruz. (9) Ufak bir tetkik gösteriyor ki Bay Ahmed Refik'in mi- marbaşılara aid cetveli çok noksan- olmakla beraber bu mimarbaşılardan başka, tarih- lerde tesadüf ettiğimiz; mimar Yusuf, küçük Sinan ve Horuz Memi mimarlar da vardır ki B. Ahmed Refik bunlardan hiç bahsetmiyor. Kitaba dercolunan - divanı humayun vesikaları muharrir tarafından daha evvel (Hicri onuncu, on birinci asırlarda İstanbul hayatı) unvanlı kitap- larında ve (Türk tarih encü- meni) mecmualarında müker- reren Vo aynen neşredilmiş olduklarından ancak ihtisas erbabı tarafından mütalea ve tetkik mevzuu olabilecek olan bu vesikaların bir de ( Türk mimarları ) kitabına girmesini ancak kitabın hacmını büyüt- mek arzusuna hamlettik. Ecnebi mimarlarının tesirile garp mimarisinin Türk usulü mimarisini inhitata uğratma- larından sonra - yetişen gayrı müslim fakat Ösmanlı mimar- lar da vardır. Üçüncü sultan Mustafa'nın mimari olup Nuru osmani, Lâleli, Hekimoğlu Ali paşa, Üsküdar ayazma camii ile eski Fatih cami yerine Yenisini yapan Simyon kalfa Ve bunun şakirdi Komyanos, ikinci Mahmud'un mimarı olup ilk Beylerbeyi sarayını Top: hane'deki Nusret camiüini ya- Pan Kirkor kalfa, Dolmabah- Çe saray ve camiini, Ortaköy €emiini inşa eden Abdülme- Cidin mimarı Hacı kalfa. F Gzümli «9l. İsul haricinde birşeydi. Reis- ttin işine kimse karışmazdı. Örükörüne mutavaat şarttı. Orsanlığın başka türlü mu- Vaffak —olamıyacağı — kanaatı Vardı. Ş Ml!iya. korsanın sözüne ce- 'ab vermemişti. Korsan, Ma: "Ya'nın kendisine karşı olan '©ccühünü bildiği için tekrar ikBtın çekinmedi: — Bu işaret kimden gele- Sek kıpıınş;' Ş Ml'iyı hafifçe gülümsedi: - VıBîzim bir korsanımız da- Yazan : rdı. Hatırlarsın. Girid'de Yazan: Mimar Necmeddin Sultan Aziz'in kalfası olup Yıldız sarayı ve camiini, Ak- saray valde camii, Maçka si- lâhhanesi, Çıragan sarayı, Bey- lerbeyi yeni saraylarını yapan Sergiz beylerden de bahsedil- mesi son Türk - Osmanlı mi- maârisinin seyri ve bu mimari üzerindeki tesirleri göstermesi itibarile de muvafık olur. Ve tarihi teselsülü gösterirdi. Bil- hassa son senelerdeki teceddüd hareketlerinde doğru veya yan- bş faaliyetleri görülen mer- hum (Mimar Kemaleddin) ve Konya'da kabri bile ortadan kaldırılmış olan Abidei hürri- yet mimarı merhum (Muzaf- fer'den) ve henüz aramızda dolaşan (Mimar Vedad) dan da bahsedilmeli idi. Yukardan beri yazdığımız satırlar meslek muhabbetile topladığımız notlardan çıka- rıldı. Eski mimarlarımız hak- kında tariht araştırmaları biz gene Bay Ahmed Relik gibi bu işleri meslek edinmiş ze- vattan bekliyoruz. Yeni ma- lümat yeni çıkarılacak vesika- lardan elde edilecektir. Aya- sofya'da papaz odaları deni- len fevkani — tabakalarda eski evkaf vesaiki mevcuttur. Bun- lar ve Topkapı sarayındaki sarayındaki vesaik tasnif ve tetkik edilirse pek mühim ha- kikatler meydana çıkarılacak- tır. Bunlarda evvelce çalışmış olan Amasya tarihi müellifi yüksek âlimimiz Bay Hüseyin Hüsameddin'den Türk mima- risine aid kıymetli malümat olduğunu — mesai arkadaşım Beyoğlu vakıflar direktörü B. Halil Künter'den duymuştum. Bunların neşri Türk kültürüne büyük bir hizmet olacaktır. Mimar Necmeddin Emre -— Biltti - (8) Mecellei umuru - belediye «ilt 1 sahife 1504 (9) Mecellei umuru - belediye cilt 1 sahife 1080 Tashih Mimar Mehmed ağaya aid kitabenin altındaki tarih (1026) olacağı yerde sehven (1206) şeklinde — çıkmıştır. Tashih ederiz. ırtına Ali Büyük Korsan Romanı Takaa l arlan M. Ayhan, Faik Şemseddin [ iken aramızdan kaybolmuştu.. — Petro'mu? — Evet; ta kendisil İşte işa- reti, ondan bekliyorum.. Korsan hayretle gözlerini açlı: — Siz hakikaten esrarengiz- siniz kaptan!. Biz Petro'ya yol verdiğini sanıyorduk. Meğer sen onu vazife ile buraya gön- dermişsin öyle mi? — Evetl — Peki, fakat Petro'nun Midilli'ye çıktığını, yani gire- bildiğini ve şimdi burada bu- lunduğunu nereden biliyorsun? Halkevindeki toplantı | Kujüblerin birleştirilmesi V ei 5 Gündelik'işler | Tormalitesi tamamlandı Bende de, her insan gibi serlevhalar arasında dolaşmak zaaafı başladı. Maamafih, ben bunda karilerim için bir fayda görüyorum. Birçok şeylere te- mas ctmmek, zaman zaman, tek bir nesne üzerinde ısrarla dur- maktan daha güzel, daha en- teressan oluyor: — Müşahitler dün gittiler. — Hak selâmet vere! Fa- kat vaktile bazılarının şeha- deti caiz olmazmış, acaba bu zevatın şehadeti ne dereceye kadar makbuldür? — Mekteplerimizde - tedris usülünde değişiklik yapılacak mı? — Tedrisi bilmem amma, erkek talebede dayak — usulü ihdas edilse fena kaçınaz sa- nırım.. Dün akşam bir talebe grupu arasında kaldım. Mual- limlik etmiş bir insan oldu- ğgum halde şaşkınlık arasında sigara paketimi unutarak kaç- tım. — Gene Akifl — Gene Nurullah Ataç!.. Söyle bakalım da rahat et!. — Romanya'da koca veğlni- şanlıların sadakatlerini tecrübe için bir bürs açıldı. Hukuk mah- kemelerini de tezyid etmek lâzımdır. — Çılgın Avrupal. — Arabistan gibi, Afrika gibi, Çin gibi yarı aç kalaydı görürdün sen Avrupa'yı?.. Çıl- ginlik yapmak değil, — kuyru- gunu bile kımıldatmazdı val- lahil. — Eşek ve köpek hakkında. — Her ikisi de faziletkâr mahlükattandır. Martavala bak- ma azizim. — Yidikçe iştihası açılan Almanya! — Afiyetler olsun, fakat naneden başka birşey yidiği yok ki zavallının.. — Silâh başınal — Adis-Ababa'daki İtalyan garnizonu — kumandanı mısın be birader? — Milli küme maçları ne şekilde yapılacak? — Ne şekilde yapılırsa ya- pılsın, ben, neticenin ne ola- cağını biliyorum: İzmir hesa- bına berbad.. Bizim idareci- ler, “firma ve forma, deyip dursunlar, bakalım!.... — Neşriyatımız. resmen ta- hakkuk etti. — Ah azizim, ahl.. Hangi- mizin tahakkuk etmiyor ki... — Milli bazırlıklar! — Ben de sandım ki, şu — Katiyetle bilmiyorum, fa- kat onun adaya çıkmış olduğu hakkında kuvvetli bir zannım var.. Şimdi de, eskiden ver- diğim direktif dahilinde onun işaretini bekliyorum. Bu işaret, karanlıkta bir ışık veya ateş yakmak olacaktır.. — Petro'dan emin misin kaptan? — Hem de pek çok emi- nim. O bizim davamızın, daha doğrusu benim maksadımın en ileriye ve ölüm kucağına atılmış bir fedaisidir. Türk'çeyi Türk'lerden bile mazsa, her halde muvaffak olacağına kaniim. O ateşin yanması, bizim için bir müjde olacaktır. Aksi takdirde, Petro yakalanmış veya mahvolmuş demektir ki, o takdirde, işe Bazı itirazlara valimiz cevap ver: di: Mes'uliyet benimdir! Dedi. Şehrimizdeki spor kulüplerinin, bügüne ve istikbale aid inkişaf endişeleri karşısında verilmiş olan birleştirilme karatı malümdur. Dün akşam saat 20 de Halkevinde Vali ve Parti başkanımız Bay Fazlı Gü- leç'in riyasetinde toplanan bütün kulüpler idare heyetleri arasında nihat karar ve muameleyi temin eden bir toplantı yapılmıştır. Top- lantıya, İzmir'deki federe ve gayrı federe bütün kulüp ve idare he- yetleri iştirak etmişlerdir. “Purti başkanımız sporculara — hitap ile, parti bakımından bu işin çok fay- dalı ve zarurt görüldüğünü, bunun çok iyi neticeler vereceğine kanaati bulunduğunu, esasen Türk şaur ve garımın topluluk — üzerinde tocelli ettiğini, bugünkü çartlar karşısım- da İzmir gençliğinin muayyen ça tılar altında organize edilmesinin zarurt bulunduğunu, hiset yaziyet- lerin müteber ve makuül - olamya gağını, İzmir'de mevcud - sabalara ilâveten sahalar yapılacağını, Karçı- yaka ve Burnoya'da da ayni suretle tahalar açılacağını, bu meyanda her kulübe mükemmel binalar ve vasıta temin etmeği düşündüğünü söyledi ve yeni spor kulüple- rimizin derhal tescilini istedik- ten sonra, bu takdirde Parti- nin bu işteki yardımının daha artacağını ve bu yardımın ko- laylaşacağını ilâve etti. Belediye reis muavini Bay Suad (eski Karşıyaka kulübün- den) söz alarak, birleşmek hu- susunda valimizin alâka ve lütüflerine teşekkür - etti. Yal- nız, bu birleşmede milli küme maçları endişesinin hâkim bu- lunduğunu, şehrin mıntakaları ve nüfusuna göre, bu teşek- küllerin az olduğunu, istikbal için 10 yaşınden 30 yaşma kadar spor yapan vatandaşlar kabul edildiği takdirde bu sa- haların kifayet etmiyeceğini söyledi. Yani kulüp adedinin azlığına işaret etti. Valimiz cevap verdi: — İstikbaldeki inkişafın ne derecede olacağını tahmin et- mek güçtür. Bu hedefe gitmek, kat'i emelimizdir. Eğer vaziyet âmil olursa, ona göre tebed- dülât yapmak lâzımdır. Ben, bir taassap seziyorum, Bu şımarik — Suriye'lilerin demir gömleklerini yırtıp atacağız. Halbuki senin mevzuun başka şeymiş. — Kibarlık budalası! — İzmir'de de vardır böy- lesi.. Amma, karnı açtır biça- renin. Çimdik yeniden ve başka bir cephe- den başlamak lâzım gelecektir. — Petro bu işareti verdiği zaman ne yapacağız? — Sahile yanaşacağız. On- dan sonra hücum başlıyor.. Korsan, halâ vaziyeti sara- hatla kavrıyamıyordu. — Hücum mu, sonra ne olacak?, Genç kız, gözlerini hafifçe kapadı, başını ağırağır salladı: — Ağanın kızını, şu - eli- mizden çalınan kızı tekrar ya- kalıyacağız. — Fırtına Ali'nin nişanlısı öyle mi? Genç kız, kat'i, hâkim ve kısa bir cevap verdi: — Şaşkınlaştın görüyorum. Tekrar edeyim: taassup dini ve milli değildir, kulüp taassubudur. Bu ise şim- diye kadar İzmir sporuna za- rar vermiştir. Biz de onu kur: tarmak istiyoruz. Şimdiki kara- rımızın belki hataları, noksan- ları olabilir. Belki de ihtiyacı tatmin etmiş değilizdir. Bun- ları, sabit oldukları takdirde düşüneceğiz. Yalnız şunu söy- liyeyim ki, bu bizim kararı- mızdır. Bundan dönmiyelim.. Ve istikbale aid veziyetleri inkişaflara terkedelim. Teferruatı — konuşmiyalım.. Gerçi milli küme maçları bi- zim için bir tenbih vasıtası, bir kamçı olmustur. Fakat asıl maksad, İzmir'de sporculuğu kuvvetlendirmektir. Valimizin bu cevabından sonra, Karşıyaka'dan Bay Ce- mal Ahmed söz aldı. Forma- ların, bedii noktadan yeni te- şekkül etmiş kulüblere terke- dilebileceğini, bunun için de müddet verilmesini ve keyfi- yetin Türk spor kurumu umu- mi merkezine yazılmasını ileri sürdü. Birleşme esasına öte- denberi taraftar, Parti emirle- rine mutavaatın da şart bu- lunduğunu, fakat bu yüzden bir takım kargaşalıkların çıka- bileceğini söyledi: — Bunun mesuliyetini kim üstüne alacaktır? Dedi. Parti Başkanımız ce- vap verdi; — Hepsine aid mesiüliyeti ben üstüme alıyorum. Burnava murahhası B. Bedi de kendi semtinin uzaklık noktasından bu vaziyetten mu- tazarrır olabileceğini, çocuk- ların çalışamıyacaklarını, bun- da müşkülât görüldüğünü söy- ledi. B. Fazlı Güleç, her müş külün yenileceğini, her çareye başvurulacağını, — yardım ve alâkanın kat'iyen esirgenmiye- ceğini söyledi: — Kararım budur!. Dedi. Ve sözlerinin sonun- da, parti reisi olmak - sıfatile bu iş üzerinde tevakkuf ve ısrarı kendisine vazife bildi- gini, kararların değişmiyece- ğini, forma renklerine ait mü- lâhazaları, sadece tam bita- rafane ve âdilâne davranmak için müdafaa ettiğini, Üçok kulübünün isminin Türk tari- hinde Mete zamanında oniki Türk boyunun (Küçük kabi- lesinin) doğmasından ileri gel- Evet, Fırtına Ali'nin nişan- lısı, bir insanın göğsünden ciğerlerini söküp çıkarır gibi alacağız.. Çünkü, babamı, Fır- tına Ali vurmuştur. Sebep te o kızdır. Ben de Fırtına Ali'yi, ayni silâhla vurmak isterim. İntikamımı her halde alacağım. Bu benim vazifemdir. Korsan, hayretle dilber Ma- riya'ya baktı: — Sen bir kaptanl. — Hayır, bu bir kahraman- hk değil, bir vazifedir. İyi bak, sen de dikkat et: Sahilde, tepelerde, ağaçlar arasında bir ışık görüyor mu- sun? Çünkü yavaş yavaş be- nim gözlerim yorulmıya baş- ladı. Günler var ki, gözlerim, sabit noktalar üzerinde dur- maktan — kuvvetini kaybeder kahramansın 4)" Hakaret Alsancak Halk sokağında Şemsi oğlu Cafer, belediyeye ait borcunu tahsil için evine gelen belediye tahsildarı Şükrü oğlu Seyfettin'e hakarette bu. lunduğundan yakalanmıştır. Sarhoşluk Eşrefpaşa Kapani zade so- kağında oturan Ali oğlu Mus- — tafa, sarhoş olup Ali oğlu Hakkı'nın evine giderek ken- disine hakarette bulunduğun- dan yakalanmıştır. Bıçak çekmek Balcılar caddesinde Yahya oğlu Abdurrahman, sarhoş olup Mehmed oğlu Yusuf'a bıçak teşhir ettiğinden yaka- lanmıştır. Esrar satmak Hükümet parkı * civarında sabıkalılardan Receb oğlu Ali esrar sattığı haber alınarak yakalanacağı sırada iki gram esrarı Şaban'a bırakıp haçar- ken her ikisi de yakalanmış: — lardır. Yaralamak Keçeciler'de Müsevi mektebi önünde Galib oğlu Osman, Elyazer oğlu 13 yaşında Av- ram'ı çakı ile arkasından hafif — surette yaraladığından -yaka- lanmıştır. Karısını dövmüş Karşıyaka'da Donanmacı Nazlı sokağında Hasan - oğlu Sabri, geçimsizlik yüzünden karısı Havva'yı dövmüş ve araya girmek istiyen Hava'nın kız kardeşi Haticeyi'de Nec- det ile birlikte dövdüğünden her ikisi de yakalanmıştır. Acele satı değirmen Hali faaliyette yüz yirmi santimlik çift taşlı ve 27 beygirlik İngiliz nasyonal markalı mazotla mütaharrik motoru ve bir tuz taşı ve bir arpa ezme makinesi ve muafiyet ruhsatnamesini ha- iz değirmen acele ve ehven fiatle satılıktır. İzmir'de Kestane paza- zarında 22 numarada ma- kineci ve tornacı Raşid us- taya müracaat, bi miş tarihi bir isim olduğunu söyledi. ğ Valimiz şiddetle alkışlandı ve bunu, yeni kulüblerin hukuk işleri müdürü tarafından tescili ile beraber yeni kulübcülerin — samimt — hasbıhalleri, — kendi aralarındaki konuşmaları takip etti. Herşey bitmiştir ve bunun sonu muhakkak iyidir. Gençliğe ve yenilere muvab — fakıyetler dileriz. j gibi oldu.. Her halde, P tro- bize bir haber verecekti. N Korsan, başını Adanın uzakta gözüken hayaletine çevirdi ve gözlerini bu hayaletin üzerin- de ağır ağır dolaştırdı: 4 — Benim gözlerim şaşmaz, hiç bir şey göremiyorum kaptan. —Evet, görünmüyor, birşey.. Yüreğim, bir kuş gibi içimde çırpınıyor, tasavvur edemezsin, ne kadar sabırsız, ne d sıkıntılıyım. h — Yüzünüzden belli kaptan. Hem de birçok fırsatlar, avlar kaçırıyoruz. Mariya omuzlarını silkti: / — Fırsat, av, ganimet, vur- — gun!. Bunlar şimdi beni hiç * alâkadar etmiyor, arkadaşla- rımı birkaç yıl rahatla geçin- direbilecek servetim var. Ev- — Sonu var — — v DN DB P 0 ga el zi aA 4 d