; 4i Sayta6 : Carîhten Yapraklar ivrisineklerin padişahı hangi kuyuda? — Güya sivrisinek bir dervişin Me- /— nemen'lilere bedduasmdan çıkmış Menemen in davulu ve sivrisi- neğin kanun emrinde cellâtlığı Bizim Karşıyaka'da Sivrisi- nek mücadelesi aldı, yürüdü.. Yıllardanberi, — Karşıyaka'nın çektiği sinek derdi, yalnız oranın değil, Karşıyaka'dan biraz ötede duran Menemen'in de tarihi derdidir. Hattâ bu yüzden Menemen'in -benim bildiğime göre çok misafirper- ver olan halkı- tarihin rivayet çerçevesi içinde, bir dervişin fena halde hücum ve beddu- asına maruz kalmıştır. Sivrisinek — yazısı nereden hatırıma geldi, bilir misiniz? Kış olduğu halde, karyola- mın üstünde bir sivrisinek, sazını eline almış, mütemadi- yen çalıyor, vüöcudumda kona- cak bir yer arıyordu. Hemen sıçradım, giyindim ve kitapla- rımla meşgul olmağa başladım. Meğer sivrisinek ne mendebur şeymiş, ne zalim haşere imiş? Menemen'e aid bir eserin bazı sayfalarını - çeviriyorum. Burada Menemen Melemen di- ye zikredilmiştir. Aslında da öyledir. İfade, eski ifadedir. Onu tebdil edip yazacağım: “Havası şiddetli sıcak ve ağır olduğundan orasını kimse sevmez. Bu şehirde, Tanrının hikmeti, yatsıdan sonra kimse kalmaz. Küçük, büyük herkes şehrin yedi köşesindeki bağ- lara gider, orada yatarlar. Sa- bahla beraber gene şehre gelir- ler. Şehir içinde bir adam kalsa gece, o adamı sivrisinekler yirler. Aman vermeyip helâk ederler ve memleketin en bü- yüğü bir adamı mahküm ede- cek olsa bir gece, elini, aya- gını bir direğe bağlayıp gi- derler. Sabahleyin ©o adam fakir ve helâk olmuş, yahud tulum gibi şişmiş bulunur ve işlediği suçların hepsini itiraf eder, Görülüyor ki, bir — vakitler sivrisinek yalmız insanlara ra- hatsızlık ve sıtma aşılıyan bir nesne değil, ayni zamanda kanuni tatbikata filen iştirak eden ve en müessir rol oyn- yan bir zabıta nesnesi imiş.. Müellif devam - ediyor ve di- yor ki: * Melemen şehrinin namu- su, yani sivrisineği vardır. Sineklerin padişahı da değir- menler civarında bir kuyuda oturur. Derler. Hakikaten, gurub yaklaşınca o taraftan ve kuyu- dan dumanlar halinde sivrisi- nekler fışkırır. ve şehri istilâ ederler.. Vilâye, halkı ( o ta- rihlerde Menemen Turhaniye vilâyet merkezi - idi ) buraya neft, katran, çıra, ot, diken doldurup ateş etmiş ve Nem- rud'un ateşi göklere yüksel- diği halde gene kurtulama- mışlardır. , Müellif bundan sonra, sine- ğin Menemen'e nasıl musallat olduğu hakkında bir hurafeyi anlatıyor ve diyor ki: *İhtiyar bazı insanlar naklet tiler: olmuştur.,, — Sultan Ahmed zama- nında, Ramazan gecesi, bir derviş bu şehre gelmiş. Her- hangi kapıyı çalmışsa misafir etmemişler. Sabah vakti, der- viş sabah namazını kıldıktan sonra camideki cemaate dön- müş; — Ey Melemen'in meleme ve uzun emele düşmüş bulu- nan hasis halkı.. Bu — fakir Tanrı kulunu bir gece misafir almadınız benim de size bir yadigârım var. Hiçbir. gece hatırınız. safa tutmasın. Her gece haneberduş olarak do- laşın inşaallah...,, Demiş ve bunu müteakıp *Şem'i aselden,, bir sivrisinek resmini bir kâğıd ile bu ku- yuya bıraktı. O gece şehirde cümle halk namus *Sivrisinek,, derdinden namusu, ârı terke- dip bağlara kaçtılar. O za- mandan beri şehrimize sivri- sinek müstevli oldu. Tanrının hikmeti; bu şehire gelen — misafirleri — sivrisinek asla ısırmaz ve garibzedeye Zararı asla dokunmaz. Acib sırrı huda?, Güya Acem diyarında Ka- şiye kuyruklusu (Akrebi) nin müsafire zararı dokunmayışı gibi... Bu şehir de sivrisinekle ılsımlanmıştır ve hiçbir veç- hile defedilememiştir. Amma, misafirler de şehir halkına uyup müsafir bağı denilen yere giderler, gecelerini orada geçirirler.. Gene müellifin anlattığına göre, herkes, evlerinin — kapı- larını bile açık bırakır gider ve şehri, on davullu bekçi mubafaza edermiş. Bunlar el- lerini, yüzlerini sarar, sarma- lar, sabaha kadar hiç durma- dan dolaşır, ayni zamanda kendilerini kurtarmak için siv- risineğe davul çalarlarmış. Ne- den bilir misiniz? İşte gene müellif söylüyor: “Zira sivrisinek sazlıkta doğ- muştur. Neyzen gibi bir sa- zendedir. Her adama, okunu saplamağa gelirken evvelâ ney çalarak, fasıl yaparak gelirler. Bu sebeble Menemel'liler, her gece sivrisineğe davul — çalar- lar. Bu hal neticesi muhtelif yerlerde halk arasında bir söz olsa, yahud bir mirliva davul- ları iyi ses ve ahenk vermese *Menemen davulu gibi mües- sir, derler. Bu, darbımesel M. Ayhan NOT Babsectiğim — müellif “Evliya Çelebi,,dir. FOTO OnrR Refik Lütfi Or Zevkinizi okşayacak poz Temiz işçilik Hükümet civarı Kaymakam Nihad bey caddesi No, 20 Amerıka’da yamarı bır kurek mah- kümu hapishaneden nasıl kaçtı? Con Diyor ki: “ İsteseydim, bütün mahkümları arkamdan sürükler ve lıapıshaneden kaçırırdım,, Amerika'dan son zamanlar- da İngiltere'ye dönen eski polislerden kürek mahkümu Con başından geçenleri bir gazeteciye anlatmıştı. Ceza müddetini Amerika'nın en lüks mahpesinde geçiren bu şayanı dikkat adam binlerce mahkü: mun mukadderatile oynamış ve onları tesiri altında bırak- miş, bü tehlikeli |vaziyet kar- şısında alâkalı makamlar selâ- met çaresini onu serbest bi- rakmakta bulmuşlardır. Con kendisi ile konuşan gazeteciye hayatındaki meraklı hikâyaleri şöyle anlatıyor: *“Hapishanede en fena mah- küm bendim. Eski hayatımda en iyi polis memuru olduğum gibi orada da kendimi belli ettim. *“Hattâ komisyon toplandığı zaman azalardan en yaşlısı *bu adamı atalım, eğer biz onu atmazsak o bizi atacak , diye söylemişti. “İyi stenografi bildiğimi du- yan hapishane doktoru mü- düre müracaat ederek benim maiyetine verilmemi — istedi. Tehlikeli bir sabıkalı olduğu- mu söyliyerek vermek iste- mediler, Fakat doktor aklına koyduğu şeyi yapan cinsten olduğundan herşeyin önüne geçerek beni hususi kâtibi yaptı. Bir müddet sonra ben- den evvel bu işi yapan ada- mın mahkümların en şeytanı olduğunu öğrendim. Herif o kadar açıkgözmüş ki, mahkü- miyeti esnasında birkaç kuruş edinmiş, zengin mahkümları soyup soğana çevirmiş ve bu suretle elde ettiği 6000 İngiliz Tirasını da bir yolunu bulup dışarıya çıkartabilmiş. Doktorun yanındaki vazifem onun dikte ettiği uzun metinli raporları kaleme almaktı. Ay- ni zamanda muayene - saatle- rinde de yanında bulunmağa mecburdum. Bu müstesna mev- kiin gittikçe mevkümi kuvvet- leştirdiğini sevinçle görüyor- dum. Yalnız mahkümlar değil gardiyanlar bile aşağı yukarı tesirim altında kalıyorlardı. Hattâ affedildiğim gün şef gardiyan “Allahtan oldu. İki cambaz bir ipte oynıyamıya- caktık.,, Dedi. Doktorun Jlâstik damgası elimde bir sihirbaz âsası oldu. Bu âsa ile akla hayale gelmi- yen işler çevirdim. Vazifele- rimden biri de mahkümlara verilecek çamaşırların emir- lerini hazırlamaktı. Usulünce imzalanmış, dam- galanmış - birçok emirler ile doğrusu bu işi mükemmelen başardım. Birçok arkadaşlarım ve ben bu işten epey istifa- deler ettik. Kendisinden — hoşlanmadı- ğım her hangi bir mahpus kirli çamaşırları sırtından dö- külünceye kadar taşıdığı hal- de hoşuma gidenler — istedik- leri kadar yenisini alabirlerdi. İki üç ay içinde çamaşır dolabimda saklı 37 takiım - iç Kçamaşırnm birikti. Her gün gicir gicir henüz yıkanmış ça- maşır giyerdim. Bir müddet sonra yidiğim yemekler hoşuma gitmemeğe başladı. Bizim doktorun ki- ee den e GiğRNda ea taplarına başvurdum. Bir ba- his gözüme ilişti. (Dil iltihabı). Hizasında şunlar yazıyordu: “Bu hastalık hususi bir bes- lenme ister. Maamafih doktar- lar bunun teşhisinde çok dik- katli bulunmalıdırlar. Zira bir parça tütün dil üzerinde ova- lanırsa bu hastalığın ârazı tak- lit edilebilir.,, Tabij hemen bir parça tü- tünü dilimin üzerine sürttüm ve doktora müracaat ettim. Doktor tabif dil iltihabı dedi ve her gün bana tavuk eti ve çorbası verilmesini emretti. Bu müddet zarfında lâstik damga rölünü gene eskisi gibi oynu- yordum. Hastalığı tebeyyün eden her mahküma istirahat veriliyor ve iş yaptırılmıyordu. Zengin bir sigorta hırsızını mahkümiyetinin sonuna kadar istirahatli gösterdim. Arkadaş- larıma sık sık istirahat veri- yordum. En az istirahat alan- ların gözümde olmiyanlar ol- duğunu herhalde keşfetmişsi- nizdir. Mahkümlar buna mu- kabil beni sigarasız ve şeker: siz bırakmıyorlardı. Her sabah on yumurta nef sim için geliyordu. Doktorun içinde hapishane santralhı va- sıtasile hariçle konuşabilen bir telefonu olan odasına bir anah- tar uydurdum. Canım sıkıldığı zaman bu telefonla istediğim yerlerle konuşuyordum. Ka- rımla, ahbaplarımla en hoşu- ma giden 2000 kilometre uzak- ta oturan bir — arkadaşımla uzun uzadıya konuşmaktı. Fa- kat bir gün bu telefon mese- lesi duyuldu. Doktorun kâtip- liğinden garsonlağa düştüm. İyi bir kâtip daima rahaçtı olan bir adamdır. Bunu biliniz. Bir müddet sonra mahpesin kâtibi beni yanına aldı. Burada epey bir zaman çalıştım. Ar- kadaşlarıma çok iyliğim do- kundu. Doktorun yanına aldığı adam kabiliyetsiz çıktığından beni tekrar istedi. Eski işime kavuştum. Bu sefer telefonu daha sıkı muhafaza altına al- dılar. Telefonla kenuşma ye- rine mektuplaşma usulüne mü- racaat ettim. Mektuplarımı Dr. falan filâna yazıyordum. Bana gelan cevaplarda bizim dok- tora hitaben geliyordu. Posta elimde olduğundan bunları he men bizim doöktor görmeden alıp okuyordum. Bu usülle yalnız mektuplar değil ufak- tefek paketlerin de gelebile- ceğini keşfettim. Bu sayede epey de para kazandım. Mü- rekkepli kalemleri, memnu ki- tapları, oyun kâğıtlarını muh- tevi paketler hiç keşfedilme- den elime geliyordu. Ucuz yüzüklerle bir kutu püro mü- badele edilebiliyordu. En revaçta olan şey dolma kalemlerdi. Sakın mahümların bu dolma kalemleri yazmak için kullandıklarını sanmayın. Onlar bu dolma kalemleri gizli elde ettikleri morfini de- rilerinin altına sıkmak - için kullanıyorlardı. Fakat bu morfin kaçakçıl ğına aslâ iştirak etmedim. Bu kaçakçılık pek almış yürü- müştü. Hattâ öpüşürken ağız- dan ağıza görülmeden heroin ve saire gibi şeyler nakledile- ceğinden mahpusların akraba ve ziyaretçilerle öpüşmeleri de yasak edilmişti. Mahkümlar bu uyuşturucu maddeleri - kaçır- mak için hatır ve hayale gel: miyen şeylere baş vuruyorlardı. Kendilerine 'gönderilen mek- tuplar ekseriya bu maddeler ile - kaynatılmıştı. Çok defa ağzında bu mektupları çiğner- ken sızan bu biçareleri höcre- lerinde bulurlardı. İstesem zındandaki bütün mahkümları peşime takarak kaçabilirdim. Fakat beni bu gibi şeylerden ziyade zekâmla icat ettiğim kurnazlıklar ve çevirdiğim dolaplar eğlendi- riyordu. Hastanedeki muame- lâtı o suretle tanzim ettim ki ben olmadan hiçbirşey yürü- yemiyordu. Âmirlerimle konu- şurken asabıma ziyadesile hâ- kimdim. Bunlardan - dolayıdir ki en sonunda geriye kalan cezamı da affederek beni ser- best bırakmaktan başka bir çare bulamadılar. — Yalnız dı- şarı çıkarken - hapishane ha- yatımdan fazla — bahsetmiye- ceğime dair söz verdim. Ha- yatım müddetince bir serseri değildim. Beni bu hayata sü- rükliyen sebepleri anlatayım: Vaktile bir bankanin para nakliyatında kullandığı hususi bir polis memuru idim. Elim- den 1,5 milyon Doölar para geçtiği halde bir dolarım al- mak bile aklmdan geçme- mişti. Yalnız bir gün yazıha- nede bir masa üzerinde gör“ | düğüm 4000 Doları cebe at- | mıştim. Felâketim işte o za- man başlamıştır. Londra'da doğdum. Hattâ Vestminister- de çocuk iken ilâhi bile oku- dum. Tahsilim Amerika'dadır. Hayatımı böyle namuskârane kazanırken kolaycacık- 4000 dolara malik olmak beni şa- şırttı. Her nasıl olursa kolay para kazanmak kaygusuna düş- tüm. Parasızlıktan bunalmıştım. Vaziyetimi namuslu tanıdı- gım bir zengin dostuma açtım. Beni dinledikten sonra “Con sen iyi bir adamsın. Fakat biraz fazla namuslusun!, dedi ve yüzündeki maskeyi indirdi. | Yani bu servete nasıl - malik olduğunu anlatmağa başladı. O ana kadar sirf alnınin terile para kazandığını zarmmet- tiğim bu adamın- belli başlı içki kaçakçılarından -biri> ol- duğunu anladım. Vasi bir şe- bekenin işlemesi bu adama dehşetli para yağdırıyordu. Bütün bunları bana anlattık- tan sonra kolay para kazanıp kazanmamağa talip olup ol- madığımı sordu. Gözlerim kamaştığından he- men istekli olduğumu söyle- dim. Derhal 5000 dolar ver- di. Vazifem bir otomobili A- merika'nın muhtelif şehirlerine götürmekti. Bu otomobil hu- susi bir şekilde yapılmış ar- kasında yedek lâstik ve ba- gaj yerleri için de kaçak içki saklanan bir takım depolar ile mücehhezdir. Yeni vazileme büyük bir is- tekle başladım. Fakat bir iki dolaştıktan sonra. talih adiyo | dedi. Vaziyetimden şüphele- nen zabıta peşime düştü: Sa- atte (90) kilometre sür'atle BORSA Üınm satışları Ç Alıcı K.S. K.S 49 A, R.üzüm. 13'25 13 25 43 İnhisar 10 50. 10-75, 92 Yekün 417365 Eski satış 417756 U. satış Zahire satışları Çu, Ginsi KS'K'S 394 Buğday — 58125 6875 329 Arpa 4375 4 50 21 Çavdar 5 g 642 Susam 4T 17 S0 422 Ken. pala. 240 460 102500 kilö p: çe. 360 — 360 231 B. pamuk 14 49 100 Fasulya 725 725 Uydurma beyanat Ankara, 3 (AA) — Ha- lep'te çıkan Le Courrie de Syrie gazetesinin 11/2/37 ta- rihli nüshasında birinci umu: mi müfettiş B. Abidin Öz- men'e atfen münderiç beya- nat tamamen hilâfı hakikattır. Li Zayi Esnaf ve Ahışbınkuı TE re şubesinden- aldığım 100 liralık 2378 No.lu hisse sene- di ile ayni bankanın Ödemiş şubesinden aldığım * beheri onar liralık 5687, 5688, 5689 ve 5690 No.lu 4 adet hisse senedini zayi ettim, Yenilerini alacağımdan - eskilerinin hük- mü olmadığını ilân ederim. Tire'de Rafael oğlu sarraf Avram Kohen Birinci Sınıf Mutahassıs Dr. Demir Ali Kar çı oğlu Cilt ve Tenasül hastalık-j, ları ve elektrik tedavisi || F; İzmir - Birinci beyler sokağı. Elhamra Sineması arkasında | Telefon : 3479 İzmir belediyesinden | & 9 Mart sah ginu kalfa im” tihanı yapılacağından cski kab falarla yeniden — kalfa. olmak istiyenlerin 6/3/937 - tarihint kadar belediyeye istida ile h müracaatle imtihana girm ıçıîı pusula almaları lıım&l" mtihana İ kalfalar icrayı san'at =yı;uelıleıdlf' Fazla malümat almak isti” yenlerin belediye baş mühen” disliğine müracaatları. — 526 Satıl Varipati mobilyaları satı. lıktır. Arzu edenler Burnova istasyon caddesinde 55 No. ya müracaat t Zayi j İzmir Esnaf ve Ahali BSAI kasının 7727 defter- sırasınd” | kayıtlı tam ödenmiş beş :c;: aid 10-7-930 ve 22-4'”f tarihli ve 449 numaralı € Tiralık makbuzumu zayi eti yenisini alacağımdan eskisif! u6 | hükmü olmadığı ilân Kula: Sabık janı kumandam Sezai kaçtığım halde kendimi nun pençesinde buldum. halde talihlil bir adam al:. ğım. — Zabıta memurları hamet ettiler ve bana ıdv., çakçılığı yerine otomobil sızlığı isnat ettiler. Onların bu lütfu Si (3) senelik bir mahkümiy? kendimi bu sonsuz kurtarabildim. v el D4 ff?foğ*“? d  a