İzmir ve civarındak ş taklıklar kurutulacak yf Nafıa Vekâletinin gösterdiği |"Bay Kemal Kâmil,! 'L.,*d | , DS sinde olacaktır. |» & alâka şükrana değer Geçenlerde İzmir'e gelen ve Cellâd gölünün kurutma tesi- Satile kanallar arasında muva- Bala ve münkaleyi temin için yapılan köprüleri teftiş eden Naha Vekâleti müsteşarı Bay ÂArif, şimdi Ankara'da bulu- huyor, Bay Arif, Cellâd gölün- den başka İzmir ve civarında bulunan bataklıkların kurutul. Ması için hazırlanacak projeye esas olmak üzere şehrimizde de tetkiklerde bulunmuş, ba- ttaklıkları gezerek birer birer Rörmüş ve şimdiye kadar ku- Tutulmuş olan bataklıklar hak- kında belediye - reisliğinden Malümat almıştır. Sevinçle haber aldığımıza 'göre Vilâyet ve-belediye büd- çelerinden ayrilan - tahsisatla 'kurutulmaları wzun yıllara mü- tevakkıf olan İzmir ve civâ- hassa Halkapınar bataklığı ile Çiğli köyü civarındakı geniş bataklık, Nafıa Vekâleti tara- fından ve Devlet büdçesinden ayrılacak tahsisatla kurutula- caktır. Bü' suretle 'İzmir'lilerin kanımı emen bu sıtma yuvaları ortadan kalkmış olacaktır. Sivrisinek yüzünden İzmir- lilerin her sene ne kadar 1s- tırap çektiği herkesin malü- mudur. Nafia Vekâletimizin İzmir ve civarındaki bataklık- ları kurutma hususunda — gös- terdiği yerinde ve yüksek alâ- kayı şükranla karşılamamak mümkün değildir. Gene haber aldığımıza göre İzmir Şehri, sitma mücadele mintakasına ithal edilecektir. Bu süretle bataklıkların kuru- tulması — işine Sıhhat ve İçti- mat muayenet Vekâleti de ka- tındaki büyük bataklıklar, bil- | rışacaktır. Kral Faruk |Von Ribentrop'a Dün sabah Marsilya'ya vardı. Marsilya, 3 (Radyo) — Mı- Sır kralı Faruk, valide kraliçe Ve hemşiresi prensesle birlikte bu sabah saat 11 de buraya gelmiştir. Kral, Fransa namına Mar- Silya belediye reisile Mısır'ın Paris sefiri Şahin ( Paşa) Ve halk tarafından tezahüratla lanmıştır. Karşılayıcılar arasında iki Mısır. üniversite alebesi de yardı. Kral, doğruca etmiştir. Yeni tayyare kampları Roma, 3 (Radyo) — 20,000 ömele mühtelif yerlerde yeni 'are kampları yapmakla İsviçre'ye yğfaşmaktadırlar. Bahriye mıntakaları Neiköyesi; D — Bugünkü Perşembe Tinü saat 17 de Halkevi der- aneleri ve kurslar komitesi- Nn toplantısı vardır. 2 — Bugün 17 de Kitap: Tay ve Yayım kolunun, ko- ve umümi — toplantısı Yardır. ısYlnııki Cuma günü saat Lı.:::; dil, tarih ve edebiyat tlesinin, 17 de de Halk kurulunun - toplantısı hücum ediyorlar Londra, 3 (Radyo) — Tay- mis ve York Sir Post gazete- leri Almanya'nın Londra se- firi Von Ribentrop tarafından verilen söylev etrafında uzun makaleler yazıyorlar, Bu gazeteler; bir sefirin ilk defa olarak bu şekilde hare- ket ettiğini ve kendisini alâ- kadar etmiyen — hususatla uğ- raştığını yazarak şiddetli ten- kitlerde bulunuyorlar. Von Ribentrop'un Londra'ya mühim bir raporla döneceği söyleniyor. Londra, 3 (Radyo) — İngi- liz gazeteleri Von Ribentro- p'un nutkundan bahsetmekte deyam ediyorlar. İngiliz gazeteleri, “ Alman- ya'nın bu birbirini takibeden nutukları filiyatla teyid ede- cektir. , Demektedir. Bir Vis amiralinin ida- resinde bulunacak Paris, 3 (Radyo) — Resmi gazetede bugün bahriye işle- rinin harb ve sair zamanlarda idaresi hakkında bir karar- name intişar etmiştir. Bu kararnameye göre Fran- sız bahriyesi dört mıntakaya ayrılmıştır. Mıntakalar Fransa, | Tunus, Cecair ve Fas mınta- kalardır. Bu mıntakaların her biri “Bahri vali,, unvanı al- tında bir Vis amiral idare- ır >&7. — Evet, yalnız tek — birşey ”"dlnln delilere benziyorum. — Yazıkl.. Ben seni ayni Mıı. iradeli zannederdim. ' bu şekli bir saadet de- eli felâkettir. Seni her * takip edecektir. İcabın- wl herşeyi yaptıracaktır. t:( iraden, aşkından çok i> ç, Belki bu yüzden başına felâket bile ğeuîzcelnir. | Ğşâ_im. evet sultanım, kör 't._"" görüyorum, — anlıyo- l!,'.uî:hî sürükleniyorum, sürükleniyorum. Bir ’." beni çiğniyeceğini tına ÂAli düşünüyorum da çıldıracak gi- bi oluyorum. — Acıdım sana doğrusu Mustafa! — Evet, ben acınmağa lâ- yıkım bugün! — Emin misin, o kız seni sevmiyor mu? — Haberi tanım. Zeliha bir kahkaha attı: — Masal dinliyor. gibiyim, Şu halde ne durüyor da her- şeyi ona anlatmıyorsun.. Yok- sa sevdiğin, bir kız değil de, evli bir. kadın midir? Eğer bile yok sul- mseddin Bayan İsmet, Genç ve erkek vatandaş geldi, muharrir ardadaşlardan Bay Şahab'i aradı. Bilâhare buluştular, görüşmeğe başladı- lar. Arkadaşımız onu ciddiyetle dinlivor ve not ediyordu. Ara sıra da gülümsüyordu. Bu zat gidince, bizim Bay Şahab baş- ladı yazmağa. Kağıtları şöyle bir gözden geçirdim, bir de ne göreyim: Meğer bu genç erkek, ha- kikatte kadınmış. Hem de nasıl kadın?. — Ben mutlaka erkeğim, Benim içimde muhakkak ki, bir erkek ruhu yatıyor. Hattâ, âşık olduğum kız bile var, Fakat siz beni, hemcinsini se- ven kadınlardan * sanmayın, Ben, hakikaten erkek gibiyim, Tamamen erkek - hissiyatı ile meşbuum. Bir gece, bir ka- dınla yattım da sabaha kadar uyuyamadım, erkek olmak isti- yorum. Muayene ve ameliyat için başvurdum. Ah, erkek olduğum anlaşılırsa ne mutlu bana?. Diyor. Birdenbire bizim ec- zacı Bay Kemal Kâmil'i hatır: ladım.. O da geçenlerde bir mecmuada “Kadın olmak isti- yorum,, başlıklı bir yazı yaz- mıştı. Hattâ mecmuanın mu- zip sahipleri, gazetecilikteki bir oyunla, Bay Kemal Kâmil'in fotoğrafının baş kısmını kes- mişler ve baldırı, bacağı, göğsü, SIHHAT BALIK İylillrdee öi lüaal aü üeüi kolları — çırıl-çıplak bir kadın lık günü danında toplanacak Tayyare ve plı-î.nörlerle uçuşlar, paraşütle atlamalar yapılacak Geçen gün Bursa yöliyle An- kara'dan Türkkuşu filosile İzmir'e vücüdünün üstüne — yapışlır- mışlar.. Merak bu ya, Bay Ke- mal Kâmil de aksino olarak kadın olmak istiyor. Gençlikte neyse ne, iltifat görürdü, Fa- kat bu yaşta, metafizik bir hâdise olur, Bay Kemal Kâ- mil de kadınlaşırsa, iltifat ve rağbete mazhar olacağı şüp- helidir. Dostum düşünmelidir ki, bu takdirde, çocuk ta ya- pacaktır. Konukomşunun di- | İine düşecektir. — Â, ayol, şurada erkek- ten bozma, kadından azma bir Bayan Kemal Kâmil'e var, amma şey ha?, Deyip duracaklardır. Bunu hesaba katmış mıdir, katmış ise, mesele yok, şu bizim Ba- yan İsmetl'e ruh ve kalıp de- ğiştirsin. İşte bu Bayan da er- | kek olmak sevdasındadır. Ma- dem ki, Bay Kemal Kâmil'in dileği ise bunun tersinedir. Ruhlarını, kalıplarını değiş- sinler. Amma, Kemal Kâmil Hilâl eczanesi de Bayan İsmet'e geçecektir ha!.. Nasıl, bu şartı kabul ediyor mu?. Ediyorsa ben tavassut ederim. Çünkü Bay Kemal Kâmil'i kadın yö- rüp ona takılmağı da isterim. Çimdik gelmiş olan Türkkuşu öğretmenleri, pPözar günü İzmir halkı önünde -| Gazlemir tayyare meydanında uçuş- lar ve akrobatik — hareketler yapa: caklardır. İzmir'lilere havacılığpın ehem: miyet ve hayada Huçmanın zevki hakkında iyi bir fikir verecek olan pazar günkü tayyare ve plâ- nör ve ta uçuşlarının ve pa- raşütle atlayışların çok- zengin ol- ması ve İzmir'lilerin güzel bir (Havacılık günü) geçirmeleri — için Türk Hava Kurumu İzmir şubesi tarafından zengin bir program hi zırlanmaktadır. bugün tamamlanacaktır. Program, n İzmir halkımın havacı- hk günü, Gaziemir istasyonuna ko: layca - gitmesi için hüutusi trenler ve otobüsler işletilecektir. Hulkın, makil vasıtası hulamıyarak yaya git mesi gibi bir vaziyet olmaması için alâkadarlar lâzım gelen tedbirleri şimdiden almışlardır. Hava yağmur. Tw 'olursa havacılık günü programı değiştirilecektir. Cinayet san'alı! Maruf Kriminslog'lardan Bay Kürtney Kooper “Cinayet Ame- rika için mühim bir san'attır!, demekte ve ayni zamanda Birleşik Amerika'da her 20 saniyede bir cinayet işlendi- ginden — bahsetmektedir. Bu mütehassısa göre Birleşik Ame- rika'da 3,500,000 kişi cinayet ikaile geçinmektedir. Ne güzel âlemi, medeniyet ve a) ,.&_Ğ Jizmir halkı Gaziemir mey İngiliz'lere mülkiyet haki veriyorlar. Tokyoa, 3 (A A) — Japaı ya'da İngiliz tebaası için şim- diye kada mer'i olan ebedi kira sistemi kaldırılarak yerine nörmal mülkiyet usulünün kor nulması hakkında bir Japon İngiliz anlaşması yapılmıştır. Ebedi kira usulü 1850 de ecnebi tebaaları muayyen mın: takalarda oturmaya mecbur edildikleri zaman konulmuştu, Japonya ile diğer - devletler arasında müması| anlaşmalar yapılacağı ümid edilmektedir, Mezkür Japon- İngiliz anm laşması siyast mehafilde iki memleket arasında bir yakınlık nişsnesi olarak telâkki edil- mektedir. Pamuak ve zeytinyağı Fiatler düşmeğe başladi Son günlerde pamuk fiatleri düşmektedir. İki gün evelki pamuk fiatlerine nazaran dün- kü satışlar 45 kuruş üzerin- den cereyan etmiştir. Halbuki iki gün evelki fiatler 49 ku- rüştu. Zeytin yağı Hati de düşme- ge başlamıştır. En iyi fotoğraf malzemesi Başdurak - Emirler çarşısında Hamza Rüstem fotoğraf hanesi nde bulunur. YAGI Norveçya balıkyağlarının en hali- sidir Şerbet gibi içilir H Nüzmn n el ttti ge geeti İ ııumı 'nî"ı'“' Ülan Medeal" Sıhhat Eczahanesi Başdurak Büyük Salepçioğlu Hanı karşısında böyle ise, çok fena bir iş iş- liyorsun demektir. Bizim ter- biyemiz, kanunlarımız ve di- nimiz buna müsaid değildir. Nihayet, başkasının nikâhı al- tında bulunan bir kadını sev- mekliğinin... Haydi söylemiyeyim. — Söyleme, söyleme sul- tanım, çünkü benim sevdiğim, evli bir kadın da değildir.. — Şu halde bir kız de- mektir. Bu takdirde ne diye kendini üzüyorsun? Namuslu, iyi bir gençsin, elbetteki sev- diğini mes'ud etmeğe çalışırsın. — Tabil sultanım, fakat.. — Söyle bakayım, bu kız Bergama'da mı? — Hayır! — Burada mı? — Evet.. — Kimdir, neyin. nesidir? — Söyle, söyle, birşey kay- belmezsin. Ben tanıyorum bu kızı. — Tanıyorsun sultanım, Hem de çok iyi.. Zeliha şaşaladı. Düşündü. Kendi kendine konuüşmağa başladı: — Tanıyormuşam... Tanı- yormuşum... Kim olabilir. ace- ba!.. Neyin nesidirl.. Sonra başını Petro'ya çe- virdi: — Tabü, İslâmdır değil mi? Petro kıpkırmızı oldu. Ace- ba Zeliha şüphelenmiş midi? — Bu sual neden icabetti Sultanım? — Neden mi? Derdini söy- lemediğine göre, belki de Hırstiyandır, diye düşündüm, Meselâ, onun İslâmiyeti kabul edebileceğini ummazsın da ağız açmazsın.. Petro rahat bir nefes aldı: — Hayır Sültanım, ne Hırs- tiyan, ne Yahudi. O da bizim gibi Türk ve Müslüman.. — Fakat ben böylesini ha:- tırlamıyor, tanımıyorum.. Sen söyle, kimdir? — Kim midir? — Evetl Petro sustu. Gene söze hır- sat bulmuştu. Cesareti ile en- dişesi mücadele halinde idi.. Zeliha, bu itirafa aceba çok mu sert mukabele edecekti? Onu da kestiremiyordu. — Gene sustun Mustafa.. — Çünkü korkuyorum. Onun ismini abdestle ağzıma almak isterim.. — Allah Allah bu - kadar mübarek şey mi bu?. Haydi söyleyiver.. Adını söyle, ben bulurum.. Petro, gözlerini yumdu; — Adı... Adı... Adıl, Diye birkaç defa mırıldandı ve sonra bir hamlede cevabını verdi: — Adı Zelihal Genç Türk kızı, yüzüne sert bir tokat inmiş, iffetine göz dikilmiş gibi hiddetle utanç arasında bir şaşırma, bir kı- zarma, müteakıben bir sarar- ma ve titreme devresi geçirdi. Gayri ihtiyari: — Zeliha mı? Diye inledi ve etrafına ba- kındı. Kalbi şiddetle çarpı- yordu. Petro, akun yaydan çıktı- ğını anlamıştı. Artık saklana- cak hiç birşey kalmamıştı: — Devam edecek — g ©