e 4B 30/1/937 ANADOLU #i&yh 3 — ; Fennin son mes'elesi: —< KA VZI E İ KKT ZAÇEKĞİN KULMDERALAI | Bence Fransız'lar ve Milâno mülâkatı H.vekilimiz Cenevre ga- zetelerine beyanat verdi Yugoslavya'nın, tan'la da yakında anlaşacağından eminiz Cenevre, 29 ( Radyo ) — Türkiye Hariciye Vekili Tev- fik Rüşdü Aras, bugün gaze- tecilere beyanatta — bulunarak demiştir. ki: — Şubatın üçünde Milâno- ya giderek İtalya hariciye na- zırı Kont Ciyano ile konuşa: cağım. İki gün sonra Belgrad- da Yugoslavya başbakanı M. Stoyadinoviç'e mülâki olaca- ğım ve ondan sonra âyın on beşinde Atina'da toplanacak olan Balkan konseyinde hazır bulunmak üzere Atina'ya ha- reket edeceğim. Tevfik Rüşdü Aras, Bul- garistan'la Yugoslavya arasın- da akdolunan - ittifaktan mü- tevellidi sevincini saklayamı- yarak şw sözleri ilâve etmiştir: — İki memleket arasında husule: gelen anlaşmadan çok memnunum. Ben de — bunvn için hayli çalıştım. Bu itibarla iki memleketi dost görmek- ten sevinmeğe — hakkım var. Yugoslavya'nın bundan son- ra bizim de samimi dostumuz olan Macaristan'la da anlaşa- cağından eminim. Paris, 29 (Radyo) — Fran- sız siyasi mahafili, — doktor Tevfik Rüşdü Aras ve Kont Ciyano mülâkatına biiyük bir ehemmiyet vermekteclir. Rus Suı'kasdgıları Karl Radek ve arkadaş- larının asılmalarını Rus halkı da istiyormuş. Suçlular Rusya'yı yabancılara teslim için Almanya hesabına çalışmışlar Moskova, 29 (A.A) — Tas Ajansı, muvazi merkez dâvâsı maznunlarının müessir bir ibret teşkil edecek surette cezalandırılmalarını istiyen bir- çok istidalar verilmiş "olduğu- nu haber vermektedir. Bu is- tidalar bilhassa ondokuz âlim kırküç ressam 45,000 otomo- bil sanayü mühendis ve ame- lesi tarafından gönderilmiştir. Moskova, 29 (A.A) — Müd- deiumumi Viyohiasky, muvazi merkez dâvâsındaki 17 maz- hunun Trotzkism faaliyetleri dakçıları vesair cinayetleri sebebile idama mahküm edil- Melerini istemiştir. Belgrad, 29 (Radyo) — Stalin'e suikasd hazırlıyan ve Rusya'yı parçalamağa - çalış- makla suçlu Radek ve - arka- daşlarının " muhakemeleri bit- mek üzeredir. Moskova mah- kemesi, yarın (Bugün) yapa- Cağı celsede kararını vere- cektir. 17 Troçkistin de idam edi- l“î::ı:luhıkkık addolunuyor. Moskova, 29 - (Rad. — .M'“_id!îıımumi Şiyoh,i'zzky'in iddianamesi çok - şiddetlidir. B“ndlı beynelmilel Faşizmin €n vahşi suikastçıları - olarak gösterilen Radek ve arkadaş- ! takbih edilmektedir. Müd- ANADOLU Günlük siyasal gazete Sahip ve Başyazganı ullaydar Rüşdü ÖKTEM intidürü: Neşfiyat ve yazı işleri : Hamdi Nüzhet Çançar İzmir İkinci - Beyli _:'— Bniei Diran içirde TAŞBTAf: İzmir — ANADOLU 'elefon: 2776 — Posta kutusu 405 Yalğ ARONE ŞERAİTİ y 500 kümllaz Ot deiumumi, maznunlar aleyhine, reddedilemiyecek deliller mev- cud olduğunu beyan etmek- tedir. Iddianamede, Sak:alinkov'un 1914 te de Lenin'e karşı cep- he aldığı tebarüz ettirilmekte ve kendisi kundakçıların ele- başısı telâkki edilmektedir. Müddeiumuminin — iddiana- mesinde şu cümleler nnevcuttur. *Karşınızda oturanlar birer katildirler. Fazla olarak bu hainler memleketi yabancılara teslim için Alman'lar hesabına çalışınışlardır.., Rayştag toplanıyor - Başı | inci sahifede doğtuya müzakere teklif edecek ve harb zamanında - serbest şehirlerin laarruzdan — maswniyeti — lüzumunu ilân eyliyecektir. t M. Hitler, M Blum'un mual lâk - mes'elelerin — müştereken ve Ulaslar sosyetesi muhitinde — halli hakkındaki teklifine cevab vere- cek ve Almanya'nın müstemleke ihtiyacı bu defa çok sarih olarak ileri sürülecektir. Berlin, 29 | Radyo | — Dün Berlin'de M. Hitler'in riyasetinde mühim bir içtima yapılmıştır. Ba içtimada dört senelik pilân ve Al- manya'cın iktısadi vaziyeti tedkik edilmiştir. Bu içtimaa 400 kişi — iştirak etmiştir. Bu içtima, Berlin'de bir çok tahminlere sebep - olmuştur. Bir rivayete göre dört senelik plâ na müdafaa - içleri de ilâve - edile- cektir. Birbirlerine Girdiler. Sen Jan Dö Loz, 29(Radyo) — Diyaro De Navara gazetesine göre, Bilbao'da anarşistlerle komünistler Bask milliyetper- verleri arasında şiddetli bir mukatele çıkmıştır. Romanya Veliahdı iyileşiyor Flaransa, 29 (Radyo)— Ro- manya Veliahdının sıhhi ahvali iyileşmiştir. B_u sebeple günde DÜ Miskin! 1 — Miskin! Kulübesinin çürük dıyarlarıa tapan İmis- kin; yemek zamanı bir lokma eti bir mübarek şey gibi ge- veler, sokakta ayak seslerin: dostumuz olan Macaris8-|den ürker, Kendine bakan göz- Jerden çekinir. Ve miskin kor- kak, dıvar diplerini siper ala. rak başı önünde, sürçer.. 2 — Ayaklarını sert bas miskin!. Bu balçık senin ker- tenkele vücuduna — dayanır. Korkma, yere batmazsın, ha- vaya uçmazsın, koş! 3 — Miskin, acı düşünce- ler, budalaca vehimler, hay- vanca kurnazlıklar içinde ken- dine fazilet, akıl ve deha is- nad eder. 4 — Hakikatte o bir kor- kak; yaşamaktan korkan, öl- mekten korkan, ağlamaktan ve gülmecten korkan bir bu- daladır. 5 — Gül miskin, ağla mis- kin, dur miskin! Bak, dalga sahile çarparken, hayvan kiş- merken, gök gürlerken seni hiç hesaba katıyor mu? 6 — Bir ete tapan, birka- fese saklanan, bir evham pe- şinde söylenib duran miskin!. Bir nâra at, şu gök kubbenin altında senin kadar, ne kadar, nice, ne çok miskinler gelib gitti. Bak, kimsenin bir aksi sadası kalmış mı? Dr. Necati Kemal Almanya Portekiz'le anlaştı Paris, 29 (A.A) — — Jurnal gazetesinin Berlin muhabirin- den: Almanya ile Portekiz ara- sında bir itilâğname imzâ edil- miş olduğunu hiçbir tekzibe uğramak korkusu — olmaksızın haber verebilirim. Bu itilâfna- me ahkâmına göre, Portekiz hükümranlık haklarından fera- gat etmeksizin Angolayı Al- man istimarına, Alman işlet- mesine geniş mikyasta açmak- tadır. Lizbon, 29 (A.A) — Neş- redilen resmi bir tebliğde şöy- le denilmektedir: — “Angola ne satılık ne de kiralıktır.. — — Japon Buhranı sona eriyor gibi.. — Başı I inci sayfada — cek, bir küşad resminde hazır bu- Tanarak bir nutuk iradedecektir. Tokyo, 29 (Radyo) — İm- parator, kabinenin teşkilini general Ayas'a teklif etmiştir. Ayas, bugün yarın yeni kabi- neyi teşkile muvaffak olacağı tahmin ediliyor. Askeri parti; harbiye büd- çesinin itirazsız kabul edil- mesini, intihabat kanununun tasdiki ve daha bir takım ta- leplerde bulunmuştur. 'Tokyo, 29 (Radyo) — Ge neral Ugaki, sabık generaller listesinden ismini sildirmiştir. Ugaki beyanatında: — Şimdiki kararsız siyase- tin devamı taktirinde Japon- ya'nın istikbali için endişe edebiliriz. Milli " siyasetimizin hâkimi- yetini korumak için kabineyi teşkile elimden geldiği kadar çalıştım. Muvaflakıyetsizliğime sebep, bığıım,uım f!'f'H"'- Ruh nasıl şeydir ve tartılabilir mi? Dr, Abdi Muhtar, Ruh amma, ne dervişlerin * Ruhuevel , dedikleri vakit murad ettikleri ruh, ne de âşıkların sevgililerine hitaplar rında kullandıkları “Ruh,! He- kimlerin “Vardır,,, “Yoktur. , “Şöyledir, böyledir, diye mü- nakaşa ettikleri ruh üzerindeyiz. Lâboratuarda kapanan hekim- lerden bazıları; — Ruh vardır! Demekle kalmıyorlar. — Hem vardır -Diyorlar.: Hem de sikleti tartılabilir.. Ni- tekim tartılmıştır ve d0 gram olduğu anlaşılmıştır. Hatırıma gelen, dostum dok- tor ve muallim Abdi Muhtar oldu. Onun, bu gibi sert ka- (fbuklu cevizleri kırmağa çalı- Bşanlardan değerli bir hekim olduğunu bilirim. Dr. Abdi Muhtar Beni görünce güldü. Ara- mızda samimiyet olduğu için, ziyaretimde bir meslek teması ummadı. Karşı karşıya otur- duk. Neşriyattan, fikir haya- tından bahsederken, ben fır- satı kaçırmadım ve suali sor- dum: — Ruh var mıdır doktor, dedim, varsa nasıl şeydir?. Dimağın ifrazatına ruh diyor- lar, doğru mu? Ruhun tarlıl- masına ne dersin? Şu telepati bakkındaki fikirlerin nedir? Dostum, bu otomatik sual- ler karşısında bir kahkaha attı: — Hem mühim -Dedi- hem de enteressan.. Haydi öyleyse konuşalım. Not mu alacaksın, yoksa sen hatırında tutarda mi yazarsın?. İşte benim söy- liyeceklerim: Bütün bunlara kısa yoldan cevap vereceğim. Ben telepati, melepati vesaire gibi tâbirler- den hoşlanmam. Size nefsimde geçen bir hâdiseden bahseder: sem, sorduğunuz ve sormadı- giniz birçok suallerin ceva- bını orada bulursunuz; hâdise şudur: Hayatımın tamamen tasasız geçen neş'eli bir gecesinin sabahıydı. Valde çeşmesindeki evime bir telefon geliyor. Sür- atle bir hastaya çağırılıyorum. Hemen giyinip gidiyorum. Has- tada endişeyi mucip birşey yoktu. /Hasta sahiplerini mem- nun etmekten bir zevkle dö- nüyorum. Hava güzeldi. Bun- dan istifade etmek için, köp- rüye kadar yaya gitmeğe karar verdim. Kalpakçılar çarşısını yaya olarak geçiyor ve Mah- mutpaşa caddesinde açılan ka- pıdan çıkmak üzereyim. Çarşının kapısından Mah- mutpaşa caddesine adımı atar- ken birisi, eve telefon et diye bağırdı. Hemen sesin geldiği | ':I;nya inkâr edebilir, fakat hissi kablelvuku vardır, diyor. tarafa döndüm ve bakındım, bana hitap eden bir kimse olmadığından, bu emre benim muhatap olmadığımı anladım ve yürüdüm. Caddede birkaç adım ilerledikten sonra ayni sarahatle, fakat daha kuvvetli bir tonla “Eve telefon et,, ih- tarı tekerrür etti. Sesi bana tamamen hariç ve sağ taraftan geldiğinden tekrar sağıma döndüm, hem de tamamen döndüm. Bana bakan kimse yoktu. Bu ihtar bana aid değildi; fakat sokak- ta benimle ayni istikamette yürüyen kimselerden hiçbiri- sinde de bu aşikâr sese mu- hatap olmuş bir vaziyet yok- tu. Ozaman benimle beraber yürüyen bu ihtarın benden başka kimseye aid olmadığını anladım. Bu aşikâr ihtarı ve | benben başka 1 sarih sadayı kimsenin işitmediğini görünce, bunun bende doğan bir illüz- yon veya hallosnasyon oldu- ğunu anladım. Tam benim bu hükmü ver- miş bulunduğum “ânda ayni ihtar ayni sarahat ve fakat daha yüksek bir emriyetle ve ayni mesafeden bir daha te- İ kerrür edince, kendi kendime | alay etmeğe başladım. Afyon veya esrar içmiş bir adam değildim. Rakı içmezdim. Bey- nimin bozulacağı bir yaşta da değildim, bu ne rezaletti?. — Haydi dimağ efendi, he- zeyan etmel Sesini kes, diye kendim kendime söyleniyor: dum. Fakat doktor olmiyan hastalarımıza, bu sarih sesin bayal olduğunu kabul ettir menin, ne için o kadar güç olduğunu bu hâdise ile anlı- yordu. — Ben bu fikirlerle uğ- raşırken ayni ihtarı eskilerin-Ş den çok daha şiddetli bir emriyetle veren sesi bir dahâ duydum ve bu defa içime bir korkunun sindiğini de farket- tim, kafamın ve muhakememin ( Sekurite ) sini, bir hezeyan karşısında ne kuvvetli bir iti- matla muhafaza etmekte ol- duğumu kendi içimde seyret. meğe başladım. Ayni ses da- ha kısa bir fasıladan, daha kuvvetli korku ihsas eden bir emriyetle tekerrür tti. En sonra “Çabuk eve tele- fon et, ihtarı bir felâketi o kadar sarahatle ihtar etti ki, ben kendimi kat'i bir emni- yetle müşahede eden doktor, birdenbire, yangın haberi ak mış bir köşklü gibi Mahmut- paşa yokuşundan aşağıya yıl- dirim - sür'atile koşmağaş ko- yuldm. İçimde “25, senelik tıbbi bir irfanın, geceli gündüzlü bir emekle örülmüş müsbet ve fenni bir dimağın bu gibi hâdiselere sırri bir mahiyet atfeden düşünüşleri, kanaatten çok daha kuvvetli bir imanla istihfaf ve istihkar eden bir zihniyet örgüsünün içimde ku- rulmuş varlığı, hiç yokmuş gi- bi, bu ihtarın emrine bilâ mukam t kapılmış koşuyor- dum, Koşuyordum ve menfi bir mukavemetsizlikle değil, ha- riçten kulağıma gelen bu se- — Sonu ? inc hifede — AM sin, bende yarattığı vuzuha, İlğr | Gi Ti G Tmaak 1912 f İit yi Arada sırada Heykel başları — A. İ. Kültür Geçenlerde, Eiez'de, müzeyi gezerken, büyük sandıklar için: de kınk mermer parçalarının konulmuş olduğunu gördüm, Şüphesiz bunlar değerli eser: lerin döküntüleri olacaktı. İki anahtarla kapanmış bir odaya konulmuşlardı. «Yabancı, takr dirsiz ve itimatsız bir elin gir- memesi için odanın pencere|. leri, sık, kalın, demir çubuk- larla örülmüştü. Hiçbir. elin dokunmaması | için -Ziyaret edenleri- bekçile- rin uyanık, şüpheli gözleri, bü- yük bir tecessüsle, takip edi- yordu. Odaya güneş de girmi- yordu. Hava da ancak çok v dar, küçük delik ve aralıkları — '. dan akıyordu. Ben bu taş parçaları içinde “İnsan kalbindeki arzular gibi- gizli kapalı; bakınca görünmi- yen izler sezdim ve bu parça- ların gözlü sandıklardan ay- dınlığa çıkarılması mümkün olup olmadığını sordum. * ** Biraz sonra, hepsi gözleri- min önüne serilmiş bulunu- yordu. Kenara bir çocuk başı konmuştu. Yüzü yuvarlak, ve göz kapakları az şişli. Dili hafifçe dudakları arasından gö- rünüyordu. Gözlerinde uyku- dan yeni uyanmış sıhhatlı bir çocuğun taze neş'esi yaşıyordu ve bu ne kadar saf ve tabiiydi?, Bu çocuk yüzünün en canlı mâanası ve en gerçek ifadesi sadece sevinçti. Sonra gözlerimi diğer kırın- tılar üzerinde başladım. Bunlar arasında genç, taze bir kadın başı da vardı, yüzü çok güzel, az uzun ve boynu büküktü. Şehvet ve cazibesi *Gülün şebnemi gibi- dudak. — larında taze ve canlıydı. Düz, — ince burnu bu yüzü büsbütün — ilâhlaştırıyordu. Yukarılara bakan bakışla- rında ise, müessir, saf, derin — bir yalvarma, bir kelime ile, — yaşıyan bir ıstırap vardı. 7 Durdum ve ona karşıdan, — ruhumun bütün heyecanı ve — bütün kuvvetile, uzun uzadıya 4 baktım ve gözlerimi üzerinden — ayırırken de kendi kendimet — İkibin beşyüz yıl önce de — -Bugün olduğu gibi- neş'e —— *Çocuğun, ve ıstırap “Büyüs — ğgün, bakkı mı imiş?. Dedim. Mısır Paraları Geri veriyor.. ? Roma, 29 (Radyo) — Ka- — hire'den - bildirildiğine — göre Mısır hükümeti, Habeş seferi dolayısile — İtalya'nın Süveyş — kanalına vermiş olduğu para: — ları iadeye karar vermiştir. y İkinci kânun 1 1 9 9 3 X : 7 Evkat Ezan Vasat Evkat Ezan Vüs geç 155 İşlbakşami2,00 1120 le — 7,06 12,27 yataı R,5A| dolaştırmağa