B *başlıyorlardı. Kediye âşık)|. Kazada akşam oluyordu. ece; kara bir duman gibi Ağır ağır şehrin üzerine çö Yor, ufuklar - sili daha koyu, ve ağır bir renk alıyordu. Denizi görmek güç- | leşiyordu: Fakat, dikkat edince Sahile çarparak başları kırılan dalgaların — seslerini — işitmek Mümkün oluyordu. Kahvede de kimse kalmı- Yordu. Oturanlardan bazısı za- Man zaman, başinı pencereye dayıyarak aydınlığın kaçtığını görünce, kalkıyor, kahve pa- Tasını vererek gidiyor, bazısı da son bir hırsla sigaraları tekerek yere attıktan sonra, dikkatlı dikkatlı 'saatına bakı» Yor, sonra ayni mihaniki, lâka- Yıd hareketle şapkasını başına Oyarak ve birçoğu paltolarını Sırlına atarak uzaklaşıyorlardı. aranlık tamamen basınca, Son çıkanları, seyretmek bana eğlenceli geliyordu. —Bunlar ahve kapısından, yavaş, dur- Sün bir tavırla çıkıyor, - fakat Câddede şimal rüzgârı sert r kırbaç gibi yüzlerine, var- iklarına çarpınca birden adım- larını sıklaştırıyor, başlarını pal- to yakalarının arasına alarak Oşar gibi sür'atle ilerlemeğe or, deniz ... Saat altıbuçuktu. Kahvede Müşteri olarak yalnız ben kal- Miştim. Kahveci tazı gibi çe- Vik bir adamdı. Oltuzbeş yaş- arında, ince vücullu ve uzun yluydu. Alvı geniş; burnu- hün ortası birâz çıkıktı. - İki 'Ylk pârçası iki kara düğme İ'b.i. üst dudağına asılmıştı. '“ima güler yüzlüydü. Kah- vede benden Başka kimsenin İmadığını görünce kalktı so- Aya yeniden birkaç odun attı. ra söpürgeyi eline alarak alı_venin ortasına doğru iler- 'd' Fakat birşey unutmuş B'Li onu ocağın yanına bıraktı. iktı, gitti. Biraz sonra yanan sobada otomobil gürültüsünü andıran sesler peyda olmuştu. Ya-sıra, sobanın deliğinden Parlak, kırmızı bir dil birşey yîlmak istiyormuş gibi dışarı Ekiyor, korka korka bir iki “İa kendini gösterdikten son- YA birden içeri tıkılıyordu. Sa- '::" Işiğin toplayıp akşam ka- ğ ııığıırîi dağıttığı insanların ar- kündî: 'a şunu görmek müm- Sabahtanberi elden ele do- ;_W' gazetelerin herbiri birer | Tça halinde birer masa üze- - Fı Neazazı -66. _Nnımızm kara- yazısım gör- Miye başlamıştık. Deniz, İge- Miyi bir - ceviz kabuğu gibi la_llamıyı başladı.. Derken, ne Körelim; ' Ufukta büyük bir gemi! | Sen olsan ne yaparsın De- | llı_x babal,. Elbeteki çok sevin- | _IİK,. Başımıza bir felâket ge- | Ş se, belki bir kısmımız kur- hlılur._ diıı_ırduk. Gemi, olanca zi ile bize geliyordu.. — Ben, bütün arkadaşlardan fa vardım: ieşRinü Büyük Korsan Romanı Yazan: M. Ayhan, Faik Şemseddin Yazan: İsmet Kültür — İrfan Hazar'a — rinde duruyordu. Odada isle karışık bozuk bir hava vardı Yerler, Sonbaharın ölü yap rakları gibi içilmiş sigaralarla doluydu; akşama kadar devam | eden tavla tikirtısı durmüş, çok zaman sabahtan akşama kadar mustarip bir kalp gibi inliyen gramofon sesi susmuş, durmiyan — öksürüklerden eser kalmamıştı. Biraz sonra kapının açıldı- ğını gördüm. Kahveci içeri girdi, sol elinde bir ciğer par- çası vardı ve: Pisi, pisi der-demez ocak tarafından dört kedi birden etrafını sardı. Biri beyaz tüy- lüydü ve bir atılışta sağ omuzu üzi çıktı diğeri siyah renkli sıçrayışla tırnaklarını ceketinin ön kısmına batırarak asıldı. Üçüncüsü, bir maymun gibi üzerine, sıçrıyor, fakat tutunamıyarak havada bir ya- rım daire çizdikten sonra ba- ğırarak yere düşüyordu. Dör- düntüsü bir atılışla ciğere asıldı. O hiç kımıldamıyordu. Sağ elindeki bıçakla ciğere asılı kedinin yakaladığı kısmı kesti ve kedi ciğerle birlikte yere düştü. İkinci parçayı ce- ketine asılı olana verdi. Kalan parçayı da dikkatle ikiye bö- lerek diğerlerine attı. Her kedi parçayı alır almaz, sür'atle bir kenara çekiliyor çömelerek, kuyruğunu — sallıyarak — başını sağa sola çevirerek ve zaman zaman, yavaş yavaş vücutlarile ilerliyerek hırsla yiyorlardı. Kahveci sandalyeye oturmuş, gülerek, keyiflenerek — onları seyrediyordu. Karşısında otu- ruyordum. Paketimden bir si- gara çıkardığımı görünce bir- den kalktı, cebinden kibriti çıkararaktan karşıma geldi. Si- garamı yakarken ona; — Zannedersem kedileri çok seviyorsunuz? Dedim. Başını salladı: — Çok, -Dedi- hem de bir tanesini değil, birkaç tanesini birden. Yanımdaki sandalyeye otur- du. Gururu okşanmış bir adanı sevincile ağır ağır söylemeğe de | başladı.: — Bunlar dört tanedir, De- di, yavru iken anaları öldü. Onları ben büyüttüm. Dördü de kardeştir. Bir aralık, hiç olmazsa ikisini — başkalarına vereyim, dedim fakat iyi ba- kılacaklarına inanamadım. Durdu ve alnındaki çizgileri — Sonu ? inci sahifede — li eli — Belâya çattık! Dedim, fakat o, bunun bir korsan gemisi olabileceğini ummıyordu.. Çare yoktu: De- nize düşen yılana sarılır. Uzat- mıyayım, şiddetli bir rüzgâr geldi. Direğin birini parçaladı ve yelkenleri söküp götürdü. Artık işler tamamdı.. Gemi alabura olmak üzereydi. Yu, nan gemisi bize yaklaşıyordu. Başladık bağırışmıya.. Bir de ne görelim: Herifler, bize rampa yapıp ldırmiya - hazı | ayak ayak üstüne atmış, bir KD 010931 Fd TUTUMLARALMCA » i Anadolu hikâyeleri - “Tezad ——— Kömürcü': sigarasını yakmış, taraftan önündeki kömür yı- ğgınlarına, Bir taraftan da git- tikçe dumanlanan, donuklaşan ve sislenen havaya bakıyor: — Ver Allahım ver, kö- mürcü — kullarının yardımcısı SCNSİN... On adım ötede, bir fakir evinin tahta, kilimsiz, halhısız tahtalarının üstünde çoluk ço- cuklu bir kadıncağız, tiril ti- ril titriyor, © yavrusuna sıkış- | berikinin ağlamasını | tırıyor, susturmağa: — Aman Allahım, diyor, fakir kullarının yardımcısı sen- sin!.. Tezad mı, tezadi.. . ** Kudretli bir kültür. sahibi, hattâ san'atkâr birini tanırım. Hayat yakasından tutmuş bi- çareyi; sürüklerde — sürükler. Ne cesareti kalmıştır, ne ener: jisi... Kimseye birşey söyle- | mez. Şikâyetini, bir mezar gi- | bi içine gömmüştür. Bazan, mustar kalınca; — Zararı yok -der- bu böyle olmalıydı. Fakat böyle olmuş- tur, diye başımı dikip insan- hğa isyan edecek te değilim. Bir başkası var ki, kalası boştur. Fazileti şöhretindedir. Allah versin; kazanır mı ka- » zanır. Her yerde hazır ve na- zırdır. Senede yüz liralık bir teberrüde bulunsa: — Adım gazetelere geçti mi, geçmedi mi? Diye araştırır... Ve herhangi bir iş keyfine dokununca, kalın, tok bir sesle, âdeta mazlum ve masumları temsil ediyormuş gibi; — Bu böyle olamaz, yas ziktirl. Diye seslenir. Tezad m, tezadi. ** Vaktile genç iken süse, zev- ke, yaşamağa ve güzelliğinin parıltısına karşı derin bir sevgi ve guürür taşırdı. Şimdi artık ibtiyar olmuşlur. Saçları ak içindedir. Gözlerinin önü çök- müş, feri azalmıştır. - Ne za* man genç çağda, bir çiçek kadar güzel, mes'ut ve heye- canlı bir kız veya kadın görse hemen homurdanır; — Şımarık, © da kendini birşey sanıyor. Der. Tezad mı, tezadi. Çimdik — Vay kancık herifler vay! Leşe konan kuzgun gibi disen el — Ta kendisi Deniz babal Derken, öbür direk te parça- landı ve gemi, bir dalgadan diğer bir dalganın üstüne düşlü. Hayal meyal farkındayım: Düşman gemisinin de bir di- reği parçalanmış ve o da teh: likeye düşmüştü. Gemimiz bir- denbire alabura oldu. Ben kıçta idim. Önümde bir direk tahta parçası vardı. Yakala- dun ve atladım suya.. Gâvür eline düşmektense ölmiye ha- zırdım başladım yüzmiye,. Or- talık karanlıktı.. Çığlıklar du- yuluyordu. Yunan gemisinin karanlık hayaletini seçiyordum. Durmadan - sallanıyordu ve o yandan, bağırışlar, çığınşlar “geliyordu. Kendi derdime düş- B. M. Meclisi toplantısı Kamutay şubatta kış tatili ya ri kanununda değişiklikler yapıldı Ankara, 26 (A.LA) — Ka- mulay dün Refet Camıtez'in başkanlığında toplanmıştır. Celsenin başlangıcında İs- tanbul — meb'usluğuna “ seçilen | Atıf Bayındır'ın mazbatası ka: bul edilmiş ve tahlifi yapıl-, mıştır. Bundan sonra şeker istihlâk ve gümrük resimleri hakkında bazı değişiklikler yapılması ve yeni hükümler konulması hak- kındaki kanun lâyihasile ma- deni ufaklık para kanununun bazı maddelerinin değiştiril- mesine, Türkiye — Romanya arasında Dobrice'min Türk ahalisinin muhaceretini tanzim eden mukavelenin tasdikine, hazerde yarsubaylardan — yüz- başıya ve seferde bütün subay- lara elbise ve kaput verilme- sine dair kanun hükümlerinin jandarma ve gümrük muhafaza kıt'alarına da teşmiline ait ka- nun lâyihalarının ikinci müza- keresi yapılarak kabul edil- miştir. : Gene bu toplantıda 1934 tarihli Türkiye— İtalya ticaret pacak MA " Şeker istihlâk've gümrük'ryesimle- Refet Canıtez mine ait itilâfnameler hüküm- lerinin tetmdidi için muhtelif tarihlerde teatt edilmiş olan karşılıklı notaların ve — anlaş- maların tasdikine, Adliye teş- kilât ve kadrolarında yapılan tadilât, posta ve telgraf kanu- nunun bir maddesinin tefsirine ait lâyihaların birinci müzake- releri yapılmıştır. Kamutay çarşamba günü mukavelesile tediyatın tanzi- | toplanacaktır. ' Baharda geîecek göçm;nler Vilâyetimize 4000 göç- men daha gelecek Bu göçmenlerin iskânları için şim diden hazırlıklara başlanmıştır Bu sene Romanya ve Bul- garistan'dan İzmir'e 4000 göç- men getirilecek ve vilâyetimi- zin muhtelif köylerinde iskân edilecektir. » Vilâyetçe - bunun için şimdiden hazırlıklara baş- lanmıştır. Seferihisar kazası dahilinde muhasebei hususi- yeye aid Galinos çiftliği ara- zisi bu mıntakada iskân edi- lecek göçmenlere tevzi edil- mek üzere 7500 liraya istim- lâk olunmuştur. Menemen ka: zasının Arap çiftliği de istim- lâk edilecek ve bu iki çiftli- ğin arazisine yakın yerlerde yeni göçmen köyleri inşa etti- rilecektir. Vilâyetimizin muhte- lif yerlerinde de göçmen köy- leri inşa ettirilecektir. Vilâye- timizin muhtelif yerlerinde de göçmen köyleri inşa ettirile- cektir. Bu köylerin yerleri, bakmadım bile.. Belki de bat- mıştır, orası belli değil. — Allah büyüktür. Diyordum. Ben tertemiz bir | “müslüman çocuğuyum. Allah- | tan başka kimseye güvenmem | Deniz babal! Ş — Doğru edersin - evlâtl. | Her şey allaha gider, allahın | dediği, onun istediği olur. Bak, şimdi şurada bulunuçun bile onun bir emridir. — Çok şükür, çok şükür allahımal! Denizlerde -ölmek şehadettir amma, anamı özle- mişlim, memleketimi özlemiş- tim... — Allah yardım etimiş Mus- tafal.. — Hem de senin gibi iyi bir adamı memur ederek.. Yok canım, ben sana kendilerine tevzi edilecek ara- ziye yakın olacaktır. Milli em- lâk müdürlüğü idaresinde bu- lunan Aarazinin de tesbitine başlanmıştır. Yeni köy inşa edilecek yer- lerin tesbiti ile meşgul olan sıhhat ve içtimai muavenet müdürü doktor Cevdet Sara- coğlu'nun riyasetindeki heyet Torbalı kazasında tetkiklerini bitirip şehrimize dönmüştür. Bugün Kemalpaşa kazasına giderek orada da tetkikler yapacaktır. Torbalı kazasında iskân edil- miş olan göçmenlerin vaziyet- lerini yakından tetkik için git- miş olan iskân müdürü Tah- sin Akgün, şehrimize dön- müştür. Göçmenlerin ekserisi- nin müstahsil hale geçtikleri görülmüştür. Sıhhi vaziyetleri de,çok mükemmeldir. oğul!.. — Demek ben şimdi Mi- dilli'deyim -öyle mi? — Evet, Midilli'ye çok ya- kın bir yerde.. Senin kurtulu- şun bizim denizcilerin dilinde destan olacak.. — Oh, ne âlâl. Ben de o |.. L kahraman Ali'yi görürüm belki, | ©yte mi — Görürsün evlât.. - Zan- nederim, bugünlerde - sefere çıkmadı.. — Başka tanınmış denizci- ler daha var değil mi? — Var hem de pek çok.. Ali'nin kaynatası da onlârdan biridir amma, epice ihtiyarladı, benim gibi.. — İşittim, onu da Yunan gemiciletinden işittim.. Fırtına Ali'ye öyle diş bileyorlar ki sorma, Deniz babal.. Heni | miler semarlamıştır. | recek. | sın evlât, nür parçası gibi Makine saltanatı.. Makinenin arz üzerinde, bil- hassa büyük istihsal ve sanayi memleketlerinde gittikçe artan "saltanatı içtimaiyatçıları derin, derin düşündürmektedir! Haksız değil! Bin kolun yapamıyacağı işi bir manivelâ görmekte; yer yerde böylece birçok bin kuv- vetli kol, göğüsler üzerinde çapraz durmakta ve - birçok beşyüz ağız mütemadiyen “İş ve ekmeki, diye haykırmak- /tadır! Fakat ben burada çok dü- şündüren, çok tetkik - edilmiş olan bu mevzu üzerinde du- racak değilim! Makine - saltanatının Nev- yorkta büsbütün başka bir şekli vardır. Bu da doğrudan doğruya otomobil saltanatıdır! Nevyork'ta on binlerce lü- ks — hususi — otomobillerden başka, onbinlerce de ameleye mahsus ve -Yanlış değil, te- min ediyoruml!- hususi otomo- bil vardır. Amelenin pek çoğu iş yerlerine kendi idareleri al- tında bulunan kendi - otomo- billeri ile gitmektedirler? -Teş- bihte hata olmadığına - göre- eskiden çiftçilerin - hayvanları ile şehre ve ticarethanelere geldikleri gibil Ve... İşin daha garip ciheti yardır: Resmi istatistiklere gö- re Amerika'da 25,000 tane *Tüccar değil, banker, değil, memur da değil- dilenci oto- mobil sahibidir ve otomobille san'at icra etmektedirler! Her hapgi bir saltanatın bu şekline can kurban, doğrusu! KB Milli müdafaaya ehemmiyet veriyoruz — Başı | inci sayfada — denizaltı gemisi ile4 Mayia gemi: sidir. Denizsltı gemilerinden ikis, HMamburg'da — Yavuz'a isşa eden destegâhlarda yapılacak, diğer iki denizalı geminiz de İzmit'te inşa olunacaktır. Hükümetimizin milli müdafaa: ya ehemmiyet verdiği baberi doğ: Tudur. Yalmız donanmamızın değil, kara ve hava ordularımızın da kuv: vetlendirilmesi için muhtelif eene- bi memleketlere mühim siparişler verilmiştir. Bu hususta dahilde de büyük mesai sarfedilmektedir. Belgrad, 26 | Redyo | — Tür kiye hükümeti, donanmasını tak- viyeye karar vermiş ve birçok ge- Bu harb ge mileri en kısa bir zamanda ikmal olanacaktır. saldırıp Midilli adasını uçura- caklar. Deniz baba güldü: — Aldırma Evlât, aç tavuk- lar rüyada darı görürler.. Bel- ki bu aylarda Ali güvey gi- — Ya, demek evleniyor — Öyle yal. Zeliha gibi güzel bir kız olurda sabredi- lir mi hiç!* — Demek çok güzell — Allah sahibine bağışla- bir şey.. — İnşaallah mes'ut olurlar. — İnşaallah.. İlk günlerde Zeliha pek ortada görünmi- yordu.. Nişanlısı; sin, ben varken önu elimden — Neden çekiniyor, çıkıp dolaşsın, bağa bahçesine git- e a)