ŞT — Hu gösterdiğin. sehirk- rin her yerinde, İğiritanını değiştirmek içünçar lışan — erkânıharbiyelerin mü- ları olduğuna eminim. Bunlar, caşusluk ile birlikte çalışmak- tadırlar. *Herşeyi bunlardan bekliye- bilirsiniz. Siyasi suikastlar, aşk ve şarapla beraber ölüm sa- çan güzel kadınlar... Herşey.. Herşeyl.. Siyasi cinayetlerle karışmış Dalida'lar da bunla- ryın arasında bulunur! Şef, meşhur çingene güzeli Mariya Rebeka. Matahari gibi bir iki kadın ismini de tek- rarladı. Ve: — Mariya Rebeka muzaffer olmuştur; Lemis'in zaferi ta- f mamile onundur; fakat bunu F bilenler çok azdır. Dedikten s sonra, Yanl-Vika'ların, şarki Avrupa'da hüküm ve saltanat sürmek istiyen iki kardeşi Da- lida'ların isimlerini de söyledi. Bunlardan birisinin cesedi Dan- zig- kerhanelerinden birisinde, diğerinin başı bedeninden ay- rılmış cesedi Vistol nehri ke- narlarında bulunmuştu. Prağ'ın dilbazkadını Milada Gâvucek- ten bahsetti... — Bütün bu kadınların isim: leri, tarihi isimler arasına geç- miştir. Çünkü çok büyük, tah- min edilemiyecek kadar mü- him işler becermişlerdir! Şefin parmağı, gene harita üzerinde dolaşmağa başladı; Varşova üzerinde, zabıtanın casusları takipten âciz kaldığı muhitte durdu. Buradan Ce- nevre'ye geçti. Hayretimi saklamağa muk- tedir olamadım ve: — Ne?. Dedim; sosyetesi de mi?.. — Yok canım. Uluslar sos- yetesi bizi alâkadar etmez, fa: kat tali müesseseler... — Hangi tali müesseseler?. — Meselâ Batavya biraha- nesi.. Bu birahanedeki güzel ve işvebaz garsonlar, — bira içirdikleri insanların arzın en karanlık ve gizli ve korkunç kuvvetlerinin mümessilleri ol- duklarını - bilmiyorlardı. Evet Troçki burayı bir zamanlar merkez ittihaz etmişli, Şelin parmağı harita üze- rinde Berne ve oradan Asya- ya geçtil — Mançukol. Ne korkunç kelime -dedi- acaba burası mı Avrupa'da birçok anne ve — Hıyır yavrum, hayır ço- cuğum, yanılıyorsun.. Demek ki kaldın artık, bizim - oğlu- muz oldun.*Öp bakayım an- nenin, babanın elini. Yeni ana ile babanın eline, titreyen bir çocuk dudağı ile birkaç damla yaş düştü ve — onlar da Bekir'i elinden öptü.. Gözlüklü adam, gene-başka dilden birşeyler söyleyip ay- — gilirken, Bekir'in de hayatında yeni bir safha açılmıştı. . Kırk gün sonra ayni evın — ea TT Uluslar Avrupa'nın | kemmel ve muntazam teşkilât- | | çalıyorum; beni küçük ve sarı Yarının Harbı Güzel, cür etlzar ve casus kadın: ların oynadıkları mühim roller zevceleri kan ağlatacaktır. “Fakat benim bildiğim ve beni alâkadar eden şudur: Bern'de, bir otelin, Bernhard otelinin bir odasının kapısını bir adam kabul ediyor. Bu adamın öyle bir bakışı var ki insan ömrünce bu bakışı unu- tamaz. Bu adam, artık Avrupa işlerine karışmıyan M. (#*)dir. Birinci sınıf gizli ajandır. İşte bu adam, ne - ittifakların, ne misakların ne de erkânı har- biye ve diplomatların önüne geçemiyecekleri muazzam (e- lâketin ne zaman ve nerede çıkacağını bilir. Şefin parmağı, azrailin par- mağı gibi tekrar harita üze- rinde, Berlin'e, — Berlin'den Londra, Paris ve Viyana'ya dolaştı.. Bu büyük merkezler- de, otel odalarında — yahud gizli yerlerde yarının felâketini hazırlıyanlar vardı. Nerelerde ve nasıl çalıştıklarını bana anlattıktan sonra, şef: — Size, Adolf — Hitler'in esrarengiz alâka ve bağlarını bu Avusturyalı'nın hangi gizli cemiyetin bir âleti olduğunu da gösterebilirim. Dedi. Bu casus şefi — için, Londra ve Paris'ten sonra, Berlinde gizli kureetlerinin bir merkezinden başka birşey de- gildir. Bana gizli ve (Rote-Fane) gazetesini gösterdi. Viyana'ya gelince: onun için bu şehir de ayni esrar, ayni dehşet altında bulunuyordu. ELİÇ YEN Semavatı zehirleyen adam — Avrupa'nın altında öyle mütbiş bir kuvvet saklıdır ki biranda Avrupa'yı — berhava edebilir; Siz doktor Stolçem- berg'i tanıyor musunuz? — Hayır.. — Bu adam havaları zehir- liyecek, bütün askerleri bir anda öldürecek adamdır. Çok zeki, çok mütefennindir. Her- gün yüzünde bir güz maskesi olduğu halde çalışır ve büyük bir cehennem müessesesini idare eder. Bu adam, şeytani ölüm * sıfatlarını — öğrendikten sonra Moskova'dan — tardedil- miş, Barselon'a yerleşmiştir. Ve bu adam, ölüm, zehir yağdıran bulutlar vücuda ge- tirebilir.. Şefle bu muhavereden son- ötelin alt katına indim. — Sonu var — ra, aa ae Trer > AAT — —— Febin Yazan : Orhan Rıılınu Gö balkorumdı. küçük bir kız çocuğu, karşısında iyi giyinmiş, saçları taranmış, elinde kitab bulunan bir çocuğa; — Ağabey -Diyordu- ben de büyüyünce okuyacağım de- ğil mi? — Tabit değil mi Nermin!. Aşağıdan bir kadın sesi duyuldu: — Bekir oğlumn! O doğruldu ve cevab verdi: — Buyurun anne! — Aşağı in, muallimin geldi! ' ddi Terazi hırsızlığı Karantina tramvey cadde- sinde fırıncı Bohor oğlu Gab- riyel'in dükkânından iki terazi- sini çalans Rüstem oğlu Etem zabıtaca yakalanmıştır. Palto hırsızlığı Basmahane istasyonunda ça- hşan Hasan oğlu Ömer, ayni yerde Hasan oğlu Ali'nin pal- tosunu çaldığından tutulmuştur. Fırında hırsızlık Alipaşa caddesinde Abdul- lah'ın fırınında -çalışan Kadir oğlu Mustafa bir çuval un ve 322 kurüuş para çaldığından yakalanmıştır. Döğmek Çorakkapı'da Kapılar mev- kiinde Mehmed oğlu Osman ve Haydar oğlu Battal bir çuvalı kaldırmak. mes'elesin- den Resul oğlu Şakir ile Riza ve Kemal'i döğdüklerinden ya- kalanmışlardır. Taşla yaralamak Kahramanlar — mahallesinde Hayrullah oğlu 11 yaşlarında Ziya, Raşid oğlu 7 - yaşında Mustafayı taşla başından ya- ralamıştır. Kasten yaralamak ve dövmek Alsancak'ta Peneti'ye ait kutu fabrikasında çalışan Ah- med oğlu Haydar'ı döverek kasten ayağına tahta kalas düşüren ve yaralanmasına se- bebiyet veren Ahmed oğlu Ali zabıtaca tutulmuştur. Bıçak taşımak Kemer'de Sürmeli sokağın- da üzerinde bıçak taşıyan Ali oğlu “İbrahim zabıtaca tutul- müştur, Yankesicilik Memleket hastanesine kar- deşini tedavi ettirmeğe götü- ren Mustafa oğlu Ramazan'ın cebinden yankesicilik suretile beş lira parasile 250 liralık senedi ve bazı vesikaları ça- hlnmıştır. Hırsız aranıyor. İzinsiz tüfek Nazmi oğlu Hasan, Kemer- altı caddesinde izinsiz av tü- feği satarken tütulmuştur. Şapka çalmak Bir hafta evel Karantina tramvay - caddesinde Efraim oğlu Kohen'in bir şapkasını çalmış olan Osman oğlu Riza zabıtaca dün yakalanmıştır. Beygiri çalmışlar Balelar caddesinde Piya- loğlu hanında Abdullah oğlu Mehmed Ali'nin tek yük ara- basından beygiri çözülmek su- retile çalınmıştır. Hırsız - ara- nıyor. Bekir — kitablarını Küçük kıza; — Sen oyuncaklarınla oyna biraz.. Ben derse iniyorum. Olur mu? — Olur ağabeyciğim! Nermi bey tüccardı. Baba- sından kalmış büyük - bir it- halât müessesesinin başında idi. Karısı Nevin de, kendi teyzesinin kızı idi. Mes'ud, sakin, temiz bir aile yuvası kurmuşlardı. Bekir'i tetkik edi- yorlardı: Umduklarından çok yüksek meziyetlerle dolu, zeki, seci- yeli, asil, merd bir çocuk çıktı. Üç ay içinde iki sene- lik ders merhalesini geçmişti. Sokağa çıktığı vakit gözleri ile etrafı araştırdı. Köyden bir kimseyi görebilir. miyim, diye? topladı. setilllni — iRREüR İi ei ANADOLU arının Harbi |İTABYed Yeni dünvada bir hareket Amerika'da hususi bir konferans toplanıyor |Buakşamki program Onun da Avrupadaki gibi teşkilâ- tı, hattâ Lâheyi bulunacak M. Ruzvelt Ar. Otto Doğum yıldö- nümünde kral- cıların tezahüratı.. Arşidük Otto Viyana, 20 (Hususi) — Ar- şidük Otto Habsburg'un do- ğumunun 24 üncü yıldönümü münasebetile dün Viyana'da büyük — şenlikler — yapılmıştır. Saltanat taraftarı 50 bin kişi, ellerinde bayraklar olduğu hal- de caddeleri dolaşmıştır. Şim- diye kadar kral için bu kadar büyük tezahürat yapılmamıştı. Halkın ellerindeki bayraklar krallık bayrağı idi ve her ta- rafta: — "İmp.-ırı!oru isteriz.,, Diye bağırılıyordu. Başvekil Şuşning'in, bu toplantıda ya- veri tarafından temsil edildiği iddia olunmaktadır. Viyana, 20 (Radyo) — Sal- tanat taraftarları, mühim ted- birler almıştır. Eski kral Karl'in ve Otto'nun dostu Kont Nibah, Saltanat fırkası reisi Fon Kiz- ner'e yardım edecek, fırkanın idari işlerini görecektir. Ancak bir defa, bir defacık böyle bir tesadüf elde ede- bilmişti. Arabada geçiyordu, indi, sordu. Fakat asıl sormak istediği kimse için ağız aça- madı ve o merak bir düğüm daha bağlayıp içinde kaldı. Nihayet — cesaret etmişti. Okuyup yazıyordu işte. Fran- sızca bile konuşuyordu. Ona bayram tebriki yazacaktı. Fa- kat bu mektuba imza koy- mağı yapamadı. Oracıkta ka- lemi titredi ve vazgeçti. Mektubu postaya - verirken eli titremişti. O, çocuk, saf ve temiz aş- me. rüzgârlara, meçhullere uçurulan beyaz bir güvercini idi. Kaç gece, sırtının - yeni alıştığı karyolasında mütema- diyen onu düşündü. Mektubu, bir dakika için Rizan'ın elle- Riyodejaneyro, 20 (Radyo) Cumhur reisi M. Verga, Pan Amerikan konferansına gide- cek Amerika hükümeti murah- haslarını kabul etmiştir. Bu heyetin başında M. Kordel Hul vardır. Şereflerine resmi bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafette Amerika birli- ginin bu konferansa verdiği ehemmiyet izah edilmiş ve Pan Amerikan cereyanının kuv- vetlendiği gösterilmiştir. Amerika'lılara göre Pan Amerikan konferansı - sulhun kuvvetlenmesine yardım ede- cektir. Lâhey hakem heyeti gibi Amerikan'ın da cihan sulhu- nun nâzımı olacağı kanaatı sürmektedir. — Ameri- kan'ın sulhperverliği bundan böyle diğer kıt'alar devletle- rine nümune teşkil edecektir. Romanya'da Yapılacak bayram: Bükreş, 20 ( Radyo) — 1 Kânumuevelde yeni Roman- ya'nın teşekkülü şenlikleri mü- nasebetile harp ölülerine karşı merasim ve büyük takı zaferin küşat resmi yapılacaktır. Bükreş, 20 (Radyo) — Ro- manya hükümeti 1,675,000,000 Ley miktarında yüz Leylik ve daha küçük kıymette yeni pa> ralar çıkartmıştır. İngiltere- Mısır Londra, 20 (Radyo) — İn- giliz-Mısır mukavelesi 24 Teş- rinisanide Avam kamarasında müzakere ve letkik edilecek, M. Eden bu münasebetle bir nutuk irad edecektir. Bu müzakeratta muhalefetin de yör alacağı söylenmektedir. rinde tasavvur ediyor, - kalbi- nin bir kuş kanadi çırpıntısı ile göksünün içinden ses ver- diğini duyuyordu. Aşkı da, baharlar, yazlar ve kışlar geçiren taze fidanlar gibi büyüyordu. Bir geceydi. Balkonda ya- payalnız — oturuyordu. — Karşı evden bir. keman sesi geli- yordu. Bekir, İzmir'e geldi geleli, daha ilk defa, böyle çok ya- kından ve güzel bir keman sesi dinliyordu. Ve Bekir, bir- denbire ne olduğunu bilemedi. Şaşırdı. Sanki kafasında eski bir Tüyanın rengârenk ufuk- ları açılmıştı ve bir genç kız yüzü, bu renkler içinden ya- vaş yavaş kendisine yaklaşı- yordu. Pencereyi birdenbire açtı. hüküm üi n 2111986 İstanbul radyosu 12,30 Halk musikisi pilâk 12,50 havadisler, 13-14 hafif musiki pilâk. 18,30 Dans musikisi pilâk, 19,30 Viyola, Bedia ve arkar daşları, 20 Türk musiki he- yeti 20,30 Müzeyyen ve arkar daş'arı, 21 Studyo orkestrası, 22 Sololür, 22,30 Ajans, Bor- sa haberleri. Belgrad radyosunda 4 bin sene evelki Türk tiyal' rosu hakkında konferans | Yarınki pazar günü; -kısa dalgada 49 metredeki Belgrad radyo — istasyonunda: Türkçe — olarak, (Dört bin sene evelki Türk tiyatrosu) mevzulu tarihi, ilmi mühim bir konferans ve- rilecektir. —H aa ———0 M. Şotan Fransaya döndü —— ..00 M. Eden'le mühim mülâkat yaptı Paris, 20 (Radyo) — M Şotan dün Londra'dan dön- düğü vakit gazetecilere şu be- yanatta bulunmuştur : - Ben İngiltere'ye sureti hususiyede gittim, Londra'da: ki siyasi dostlarımın bir dave* tine icabet ettim, bana çok büyük hüsnü kabul gösteril- ir. Lord Çurçil ve Lord Derby'nin Fransa ve İngiltere namına yaptıkları beyanat,|M. Eden'le yaptığım mülâkatlar çok mühimdir. Bunlar iki dev« let arasındaki yüksek samimi- yetin derecesini sarahatle gös- termiştir. / Şu buhranlı zamanda, iki demokrat devletin sulhun mü- dafii olduğu da anlaşılmıştır. 8 inci Edvard Amelenin derdlerile alâkadar oldu. Londra, 20 ( Radyo ) — Kral Sekizinci Edvard dün Gal'den Londra'ya dönmüştür. Kral seyahati esnasında amele hayatı ve amcle derdlerile ya- kından alâkadar olmuştur. Amelenin bilhassa işsiz kıs- mı ile temasında kral mühim notlar tutmuş ve bu temas amele muhitinde derin bir hüsnü tesir busule getirmiştir. Kral, amele lehinde yeni yardımlar lüzumunu söylemiştir. Amerika tayyare yaptırıyor Vaşington, 20 (A.A) — Har- biye bakanlığı yeniden 120 keşif tayyaresi ısmarlamışlır. Nefes alamıyordu. O — şar- kıya, onun şarkısına benziyen bir şarki idi bul ' Önündeki evler kayboluyor gibiydi. Yollar açılıyor, herşey düz bir satıh haline geliyordu ve uzaktan, güneşlerin altında yatan bir köy beliriyordu. Bağları yeşillenmiş, topra- ğından mor, pembe, beyaz lâleler, papatyalar fışkırıyordu. Ve, karşıki evin kemanı ça- lıyordu. Gayri ihtiyari hıçkırdı. Yıldızlar dökülüyordu. Keman sesleri- içinde eski bir âlem diriliyor, ayağa kal- kıyordu. Tik defa — Rizanl! Diye mırıldandı ve bıı m- rıldanışından kendisi de kor-