A ı 19/"/ 935 ANADOLU __—*—ı— Sayla; Yarının Harbı m“ d gyandi'nin faşlet meelisindeki izahatı merakla beklenmekte.. - Paris ve Londra, bır elektirik düğmesine Kız. kaçırma M. Eden, İtalya sefiri ile|; /— dokunulmak suretile biranda mahvolacak D“':,:::m;ğıîn DA b neler kor".lştu'P Hudutların bu — mıntakası AMT — fif musiki, haberler. berinde Cemal ve Hüseyin . baştanbaşa “Memnti mintaka, Mussolini İngiltere'ye uzlaşma eli Akşam neşriyatı; Saat 16,20 adında iki arkadaşı olduğu ilân edilmiştir. Her tarafta v « . e uzatmıştır.İki devlet Akdenizdeki | ,,, vi ş 5 monolog halde ayni köyden Mehmed esrarengiz bir hal hüküm sür- | kızı 15 yaşlarında Emine'yi mektedir. — Halk, buralarda (Şehir tiyatrosu artistlerinden zorla kaçırmıştır. Zabıtaca ta- Bu akşamki program İstanbul radyosu , k Öğle neşriyatı: Saat 12,30 1 — Bir gece yı(n:ı bir | 14 plâkla Türk musikisi, ha- memnu mınlaka (Müstakbel harpıe gökten, yerlerin altından, denizlerin / korkünç yüzünden ve altından ateşle karşılaşacağız. Binlerce tayya- reler, yeraltlarına gizlenmiş istihkâmların gizli ve büyük topları, tahtelbahir- * |er arz üzerinde felâket ve matem saçacaklar. Yeni har- bin ne olacağını göstermek için George Dupui'nin son eserini — gazetemize nakledi- yonıı) Herkes müttefik; yeni ve umumi bir harp arefesinde — bulunuyoruz. Bir veya iki devletten başka, bütün dev- “İletler çok müthiş olacağına şüphe olmıyan bu yeni harbin önüne geçmek için çalışıyorlar, fakat bütün bu çalışmalar | beşeriyeti, bilhassa Avrupa'yı bu korkunç harba bir derece daha yaklaştırmaktadır. Bu yeni harp, ister yarın, ister bir sene sonra, ister on sene sonra.. Muhakkaktır; mukad- derdir. Bu yeni harp çok müthiş — ve muhrib, belki de medeni- — yetin izmihlâlini mucip ola- — caktır. Yeni harp, herşeyden ziyade bir makine ve kimya — harbı olacaktır.. Bu harbin ne kadar fenalıklar yapacağını — tahmin etmek pek güçtür. Avrupa medeniyeti acaba — sonunu bu harp ile mi idrak edecektir? İşte bu yazılarımızda bunları araştıracağız. . Almanya'ya son bir seya- batimde, hududa çok uzak olmıyan bir yerde, yarı sayfiye Bikzs “vr otdde” mialir — kalmıştım. Gece yarısına doğ- Tu, yatmazdan evvel -odamın penceresini açtım. Önümde — büyük bir orman, bilhassa ön ısımları sık ve yüksek ağaç- larla âdeta orman vardı. Bu ormana -İh- liyarsız olarak- dikkatle ve uzun bir müddet baktım. Ba- Sit gören birçok gözler için bu orman ve bu manzarada fevkalâdelik ifade eden hiçbir hâl yoktu. Fakat mütecessis bir adam, burada bir orman — değil, belki de şeytanı bile — aldatan bir tuzak, gizli bir — cehennem olduğuna - sür'atle hükmedebilir! Burada, beşe- riyetin yarınki boğazlaşması için lâzım şeytani âlet ve va- sıtaların hazırlandığına ben biran için şüphe etmedim. LA siperlenmiş bir “Birşeyler,, hazırlandığına kat'i surette emindirler. Vakıa hiç birşey görmüyorlar; fakat çok müthiş şeyler hazırlandığına şüphe etmiyorlar. Bundan — takriben bir ay kadar evvel, Londra, İngiliz gizli istihbarat — şeflerinden (***) nın yanında bulunuyor- dum. Cihanm siyasi ve askeri strlarının hemen hepsine de vâkıf bulunan bu kuvvetli ve | zeki istihbarat şefine: bir. daha — Avrupa'nın | umumi harp tehlikesine atıla- cağını tahmin ediyor musunuz? Diye sordum. — Bu sual bana teveccüh etmez. Diplomatlara, — diplo- matların diktatör olan kısım- larına sormanız lâzımdır. Bu- nunla beraber, diplomat veya diktatörlerin harp hazırladık- ları veya hazırlamadıkları ci- het beni alâkadar etmez. Be- nim rolüm, cihan siyasetindeki cereyan ve cepheleri tesbit etmekten ibarettir. — Şu halde, Almanya'nın askeri hazırlığı hakkında ne biliyorsunuz? Dostum, bu sualime dü- şünmeğe bile lüzum görmeden: — Almanya 1940 senesi ikinci kânununun birinci günü harba tamâamen ve en mü- kemmel şekilde hazırlanmış... Cevabını verdi ve birden sözün mecrasını değiştirdi: — Fakat, müstakbel harbın ne şekil altında olacağını ara- dığınıza göre, başka türlü mübahase edebiliriz.. Dedi ve devam etti: — Bizim Almanlar, yeni ve mühim bir karar vermiş bu- hunuyorlar.. - Bugünkü hayat ve medeniyet şartları siperi altında mağara devri hayatını tesise çalışıyorlar!. Muhatabım yerinden kalka- rak bir dosya dolabım açtı, içinden bir-iki zarf aldıktan sonra: — İşte.. Bugünkü yeraltı hayatının - şekilleri.. Bunların mazide emniyet tertibatı ile zerrece alâka ve münasebeti yaktur. Ve, şimdi, Almanya'da her kasabanın kendisini mü- dafaa için yeni bir cephesi vardır. - Sonu var - x’?cfv— Yazan : Orhan Rahmi Gökçe Akşam karanlığında, şaşkın — şaşkın, uzak yerlere düşmüş — ve şaşırmış bir mahlük — gibi © Urla iskelesine düşmüştü. Et- Orafına bakınıyordu. Herkes gelip-geçiyordu. Kimse başını — çevirip te ona dikkat etmi- yordu. — Toprağında bir dikili ağacı, — yakın bir âşinası, bir akrabası — bulunmadığı, — itilip kakıldığı — köy bile şimdi kendisine tatlı — bir rüya, bir ana kucağı gibi — sıcak görünüyordu. Oradaki * b azar, oradaki sert yüz, oradaki yabancılık, şimdi artık sert ve haşin mahiyetten silkin- mişti. Burada, büsbütün gur- bet, büsbütün ayrılık başlır yordu. Biri omuzuna dokundu. — Bekirl Başını kaldırınca tanıdı: Ge- çen yıl köy karakolunda bulu- nan jandarma neferlerinden biri.. — Nereye gidiyorsun! — İzmir'e gidiyorum, yata- kibedilerek yakalanmışlardır. Emine'nin Mustafa tarafından kirletildiği anlaşılmıştır. $ Menemen kazasının Duga köyünde Mehmed oğlu Halil, ayni köyden Ali kızı 18 yaş- larında Zülfünaz'ı kaçırmıştır. Kız, kendi rizasile kaçtığımı söylemiş ve yaşı nazarı dik- kate alınarak ikisi de salıve- rilmiştir. Döğmek Hilâl mevkiinde Cemal kızı Bedriye evine gitmekte iken Şevket oğlu posta tevzi me- muru Bahaeddin önüne geçe- rek kadını döğdüğünden za- bıtaca yakalanmıştır. Fotağraf Yüzünden Cumuriyet meydanında Ha- lil bir fotoğraf çıkarmak me- selesinden Hasan oğlu Hak- kı'yı döğdüğünden zabıtaca tutulmuştur. Hakaret Basmane'de Hasen oğlu bo- yacı Sefer, kendisini yol üze- rinde çalışmaktan belediye zabıta memuru Nec- meddin'e hakaret ettiğinden tutulmuştur. Sebepsiz hakaret Keçeciler'de Küçük Apdül- kadir Paşa hanında Durbaba oğlu sabıkalı Ahmed sebepsiz olarak Hasan'a hakaret etti- ginden yakalanmıştır. Eşya çalmak Karşıyaka'da Kahramanlar sokağında oturan Şükrü oğlu Mustafa, ayni yerde Ahmed oğlu Mustafa'nın bazı eşyasını çaldığından tutulmuştur. Para çalmak Çorakkapı'da Sadullah ha- nında Ali oğlu Hasan, ayni odada yatan Halil oğlu Hak- kı'nın 61 lirasını çalmıştır. Za- bıtaca aranıyor. Manto hirsızlığı Karantina Halil Rifatpaşa caddesinde oturan Halil kızı Hatice, bahçede bıraktığı man- tosunun d0 yaşlarında esmer benizli bir kadın tarafından çalındığını iddia etmiştir. Hır- sız aranıyor. Define masalı Burnava ile Mersinli ara- sında bir tarlada define bu- lunduğu hakkındaki ihbar ta- hakkuk etmemiştir. Hafriyat boşa çıkmıştır. menedin cak yerim yok da düşünüyo- ru.n: — Gel de karakolda yat. Bir şarkı da söylersen, sana yiye- cek de veririz. Boynunu büktü, neferi takib etti. Karakolun kirli dıvarına dayanarak onun şarkılarından birini söylerken, sokaklarda tit- riye titriye dolaşan ve kema- nını çalan serseri, aç san'atkâr- lara benziyordu. j Gözlerini kapamıştı. Yorgun argın, yaşlarını içine akıtarak, onun kemanından - dinlediği şarkıyı terennüm etmişti. — Onun şarkısından ekmek yidiğim ilk gecel Diye düşünüyordu. Gece saman yastıkla bir jandarma kaputu verdiler, Büzüldü, has- ta bir köpek yavrusu gibi | kıvrılıp yattı. Londra, 17 (A.A) — Roy:- ter ajansı bildiriyor: B. Grandi'nin B. Eden'le yaptığı iki görüşme neticesin- de B. Mussolini'ye — vermek üzere olduğu — rapor İngiliz İtalyan gerginliğinin tamamen izalesine merhale teşkil etmektedir. B. Eden hiçbir. sarih tek- lifte bulunmamış ve görüşme- lere genel bir mahiyette ol muştur, İlk görüşme esnasın- da B. Eden İngiltere hükü- metinin İngiliz - İtalyan dost- luğunun tekrar teessüsünü sa- mimi olarak arzu - ettiğini ve bir dostane sureti tesviyeyi paktlara tercih edeceğini bil- dirmiştir. M. Baldvin'in Londra bele- diye lordunun ziyafetinde söy- lediği nutuktan sonra cereyan eden ikinci görüşmede M. Eden ve Grandi Akdeniz'deki İngiliz ve İtalyan menfaatlarını gözden geçirmişlerdir. Akde- niz'deki İngiliz ve İtalyan kuv- vetlerinin tahdidine dair anlaş- ma mes'elesinin ilerde tetkik edileceği muhakkak olmakla beraber bundan evel zeminin hazırlanması ve müsaid bir hale konulması içabedecektir. M. Eden Habeşistan'daki İtalyan fütuhatının tanınması mes'elesinin halen mevzuu ba- his olmadığını açıkça bildir- miştir. Süveyş kanalı mes'elesi de muhtemelen müzakere edi- lecektir. İtalya geçiş resimlerinin in- dirilmesi arzusunda ve belki de kanalla siyasal bir surette alâkadar olmak ümidindedir. Londra, 18 (Radyo) — Deyli Telgraf gazetesi Grandi'nin Ro- ma seyahatinden bahsederek: Eski hüsnü münasebatın tek- rar başlaması temenniye — şa- yandır. Deyli Meyl: Mussolini'nin — İngiltere'ye uzattığı uzlaşma eli lâzımgelen mukabeleyi görecektir demek- tedir. Londra, 18 (Radyo) — Ka- bine M. Makdonald'ın riya- setinde toplanmıştır. M, Bald- vin Glasgov'a gitmiş ve bu akşam bir nutuk iradedecektir. Roma, 18 (Radyo) — İtal- ya'nın bura sefiri Sinyor Gran- Gün doğmadan yollara çıktı. Bir gün aç kaldıktan sonra İzmir'e geldi. Karşıdan - şehri görüyordu. Bu boydanboya uzanan, beyaz evleri hayal meyal - sezilen İzmir'di demek? Rüyasında, hayalinde bile böyle bir şehir doğmamıştı. Oraya, bir. hırsız, firari bir kürek mahkümu gibi korku ile, etrafına baka baka girdi. Bu nasıl yerdi böyle? İnsan- larının çoğu iyi giyinmişti. Sokakları köydeki gibi de- gildi. Arabalar, tramvaylar iş- liyordu. Bir insan seli müte- madiyen akıyor, gidiyor, geli- yor, kaynayıp duruyordu. Akşama kadar bilmediği sokaklarda — dolaştı, durdu. Kimse bakmıyordu — yüzüne. | Şehir, sanki gurbetin sonsuz, yer, doğru mühim bir” menfaatlerini gözden geçiriyor M. Eden di, Faşist meclisineğiştirak ey- lemek üzere Roma'ya harceke- tinden evel, İngiltere hariciye müsteşarı Sir Rober Van tar'la bir defa daha konuş- muştur. Londra siyasal mahafili, bu günlerde konuşulmakta olan İngiltere-İtalya Akdeniz uzlaş- ması için nikbin İgörünmekte, Faşist meclisinin ne karar ve- receğini sabırsızlıkla beklemek- tedir. Sinyor Grandi ile Sir Rober Vansitar arasındaki ko- nuşmalar da bu uzlaşmaya dairdi. Roma, 17 ( AA ) — Dış bakanı Kont Ciyano akşam bııraya varmıştır. Kont Ciya- no'nun Çarşamba gecesi top- lanacak olan büyük faşist mec- lisinde Viyana ve Budapeşte görüşmeleri hakkında izahat vereceği zannedilmektedir. Londra — büyük elçisi B. Grandi'nin büyük mecliste ya- Hazım - tarafından) 20 Rifat ve arkadaşları, 20,20 Belma ve arkadaşları -taraflarından Türk musikisi (Halk şarkıları) 21 Stodyo orkestırası, 22 pi- lâkla musiki sololar, 22:30 havadisler. Ankara radyosu 12,30 - 13,30 - Halk şarkı- ları, haberler. 19 Türk musi- kisi Rifat ve arkadaşları. 19,30 Türk musikisi Leman ve ar- kadaşları, 20 fıkralar, vecize- ler, 20,20 Stodyo orkestırası, 21,20 plâkla dans musikisi, 21,30 ajans h.ıbeılcn (Sancak) Sancısı! eeeti o Bİnlerre —Başı T inci sahifede — Demek — isterim ki, — bugün üzerine elimizi koymak — mecburi» nden - kendimizi — alayadığımız (Sancak) yarası bugün acınmı düy* doğumuz bir sancı değildir. Bunu biz on üç sene evel kalbimizde duydük, on üç semtedir. bu acıyâ dayandık — ve şimdi bu acıyı di dirmeğe azmetmiş bulunuyoruz. Buna müvaffak — olabile- cek miyiz? Diye bir sual sormağa kalkır şanlara vereceğimiz cevab şudur: — Türk neye başlar da başaramaz! H. R. Öktem Ekleme: Bu movzu etrafındaki yazılarım devam edecektir. Bundan sonraki yazılarıma on üç y (Lozan) muahedesi konuşulurken takya ve İskenderun) öyliyon — meb'usların mü- mecliste için söz tuklarından da parçalar ekliyeceğim. Şunu şimdiden yazayım ki: Oa üç söne evel (Lozan) işini konu: pacağı beyanat ta büyük alâka! şurken maahedeye (Kırmızı) yani ila beklenmektedir. İtalyan selâhiyettar mahati- linde B. Grandi'nin B. Edenle yaptığı görüşmelere — büyük ehemmiyet atf ve İngiltere ile bir Centlmen Agrıment akdi yolunda mühim neticeler elde edileceği zannediliyor. İngiltere Kudüs'ten bir kısım as- kerini çekiyor. Londra, 17 (AA) — Duf Kuber Avam kamarasında bir suale cevab vererek 5 inci fırkanın Filistinden İngiltere'ye dönmek için emir almış oldu- ğunu ve vaziyet müsaade et- tikçe bu yolda emirler verile: ceğini bildirmiştir. kurak, kızgın bir çölü idi ve kimsecikler yoktu içinde.. Ortalık kararırken — ışıklar yanmıştı. Köyde böyle ışık- lar da yoktu. Kordona çık- mıştı. Bu ne âlemdi böyle, bu ne kalabalıktı? Karanlıkta ilerliyordu. Boş midesinin açlığın tesiri ile bir gayritabiilik geçirdiğini duyu- yordu. Kulakları hafifçe uğul- düyordu. Geceyi de nerede geçirecekti? Karşıdan bir kadın, bir er- kekle küçük bir çocuk - geli- yordu: Postane önüne var- mıştı. Tam bu sırada soka- ğın içinde bulunan başı boş bir arabanın atları huylanarak | sür'atle sokağa fırlanılar. Ara- | bacı, postaneye girmiş olacaktı. Atlar, müthiş çiltelerin sa- | vurarak arabanın ön - kısmını ! mdiki İç Baka: mimiz ve parti genel sekreterimiz olan (Şükrü Kaya) şu sözleri — söy- Temişti: “Efendiler; bugün önü- nüre terkedilen bu vesikai siyasiye insali âliyeye, hat- tâ korkorum ki, bizim nesle bile esaslı ihtilâflar tevlid edecek — tehlikeli -ahkâmı muhtevidir. Binaenaleyh bu tehlikeleri ben göz önünde tutarak bu muahedeyi red- detmek mecburiyetindeyim.» Uzağı gören Şükrü Kaya haklı “imiş. — İşte © tehlike geldi, —çattı. Fakat o tehlikeyi bertaraf etmek zamanı da beraber geldi çattı; be- nim buna imamın var. H (Red) reyi veren ş (RTENE SAT UN TESK O YU ENR AT LNT MECE T ETELTRM AAA D STT parçalamışlardı. Birdenbire so- la, bükümete doğru döndüler. Tam o sırada kadın ve er- kekle küçük çocuk ta oraday- dılar. Bekir de beş adım ile- ride idi. Atlardan biri erkeğe çarpmış ve onu yuvarlamıştı. Elinden tuttuğu çocukcağız da atların ayaklarının altına git- mişti. Bekir, feryattan ziyade naraya benzer bir haykırışla atların önüne sıçradı ve bir hamlede çocuğu kaptı. Bu korkunç bir andı. Ağlardan biri şiddetli bir tekme - sa- vurdu ve Bekir, çocuğa rast- gelmemesi için elini siper etti. Şiddetli bir acı, bir çatırtı | duydu. Kendini kaybetti. Gözünü açtığı vakit ken- dini bir kanepede buldu. Et: rafına baktı. Burasını lanımı- yordu. Böyle bir yer de gör- müş değildi. Bileği sancıyordu.: