ve gazetecilerimiz bir arada.. Montrö Boğazlar kon!ve_(_ansına gi- den arkadaşımız H.Nüzhet yazıyor Montrö, (Hususi) — Bugün Montrö ile ve konferansın ak- tedileceği Montrö palasla ilk temasımı yaptım. Montrö'den fazla bahsetmi- yeceğim. Bazı şeyler vardır ki onları izah etmek, anlat- mak mümkün değildir. Eğer | 'yer yüzünde bir cennet tasav- vur etmek kabilse o mutlaka Montrö'dür. Tabiat elinde ne kader : güzelliği varsa onları hiç acımadan cömerd ve titiz bir itina ile buraya toplamış. Hiçbir şey eksik değil. Tabi- ata aid ne kadar güzellik ta- “savvur — edebilirseniz — hepsi mevcud.. Tabiatın bu cömerd- Biği karşısında insanlar da hiç nankör kalmamışlar.. Onlar da insan elinin, beşer kudretinin yapabileceği ne kadar bedayi varsa hepsini burada vücuda getirmişler. Bu iki muazzam kuvvetin iştiraki ile İşte Mon- trö dediğimiz bu yeryüzü cen- netini vücuda getirmişler! Brendizi'ye kadar beraber geldiğimiz ve Almanya'da ça- lışmakta olan bir Türk genci lâkırdı arasında bana : — Yeni Türkiye'yi bütün kudretile anlamak, vücuda ge- tirdiği eserlerin azametini iha- ta, etmek isterseniz ona ha- riçten bakmalısınız. Demişti. Hakikaten insan memleketin günlük dedi - ko- dularından uzaklaşınca kendi vatanına aid herşeyi başka bir nazarla ve herhalde daha ob- jektif bir şekilde mütalea ede- biliyor. Çok defalar görünen kabiliyetimizi bulandıran Şün- delik ve her biri başka bir ihtirasa bağlı bu dedi - kodu- lardan uzaklaşıp ta birkaç bin kilometre mesafeden vatanı- nıza baktığınız zaman memle- ketin atmış olduğu dev adım- larını hakiki cesametlerile ve daha iyi görebiliyorsunuz. Bu görüş eğer yalnız şahsi olsay- dı belki memlekete karşı du- yulan tabil bir hasret eseri diye telâkki edilebilirdi. Hal- buki bunda bütün bitaraf ve temiz düşünceli ccnebiler de müttefiktir. Dünya siyasetinin bütün perendelerini içinde at- tığı, bütün dünya telâkkileri- nin kaynaştığı İsviçre'de Tür- kiye'ye şarkın ihmal edilebilir alelâde bir memleketi gibi de- gil, dünyanın kuvvetli, kudretli ve her manasile hürmete lâ- yık bir hükümeti gibi bakılı- yor. Lozan konferansinda iki seneye kalmadan bizim kendi istiklâlimizi gene kendi elimiz- le kendilerine peşkeş çekece- ğimizi yüzümüze karşı haykı- ranlar bugün Akdenizde Tür- kiyesiz bir iş yapılamıyacağıni söyliyor ve genç cumuriyeti dünya siyasetinin kıymetli mih- werlerinden biri telâkki edi- yorlır. Bunun en son misali de hiç hesiz Montrö konferansı- » Bu konferans Türkiye'nin -hariçte ilk defa olarak tertip ettiği bir milletler arası içti- mardır. Bugün Montrö Palasta birkaç ecnebi gazetecisile te- mas ettim. Hepsi de konferan- sın tertibi, hazırlığı, en ufak teferruatına kadar ilinası iti- barile şimdiye kadar yapılmış olan bütüü konferanslardan daha üstün ve mükemmel ol- duğunu söylemekte ittifak edi- | yorlar. İşte bir eser ki daha başlangıcından itibaren göksü- müzü kabartıyor. Bu akşam en son - olarak Litvinof yoldaşta geldikten sonra konferansa iştirak eden devletler murahhas heyetleri tamam oluyor. Konferansa, da- vet edildiği halde, hiçbir mu- rahhas göndermiyen yalınız İtalya'dır. Her hükümeti temsil eden murahhas heyetleri asgari ola- rak yirmişer kişiden - mürek- keptir. Daha — dündenberi Montrö Palas'ta bir tek oda kalmamış bulunuyordu. Mu- rahhas heyetlerini teşkil eden zevattan bir kısmı otelde yer kalmadığı için binanın yanın- daki hususi bir dairede yer- leşmişlerdir. Türk gazetecileri matbuat umum müdürü Vedad Nedim'le birlikte ve hep toplu olarak Grand Hotel Suisse'te oturu- yoruz. Mantrö Palâstan sonra Montrö'nün en büyük ve mü- kellef oteli olan bu bina man- zara ve hava itibarile çok daha iyi bir yerdedir. Bütün Montrö şehri gölün ta karşı tarafın- daki sahillerine kadar baştan aşağı ayaklarımız altında.. Bugün biz, Türk gazeteci- Teri için, hakikaten talihli bir gün oldu. Akşam üzeri hep bir araya toplanmıştık. Her- kes ğeceye ait bir program teklif ediyor, kimi sinemaya gitmekten, kimi serinlikten is- tilade ederek şehir içinde bir gezinti yapmaktan bahsedi- yordu. Biz münakaşada iken birden bulunduğumuz büyük salonun hapısı açıldı. Sevgili Hariciye — Vekilimizle Londra sefiri Fethi geldiler. Hepimize şeref veren bu ani ziyaret neş- emizi son haddine getirmişti. Otelin büyük restoranında hep bir arada bir aile sofrası kurduk. Gece saat onbire ka- dar memleketten, memlekelin harici ve dahili politikadaki sonsuz muvaffakıyetlerinden ve nihayet pek tabit olarak Mont- rö konferansından bahsettik, Bir aralık Vedat Nedim aya- ğa kalktı. Bütün Türk gazete- cilerine tercüman olarak Tür- kiyenin hariçte tertip ettiği bu ilk milletler arası içtimamda muhterem Hariciye Vekilimize muvaffakıyet temennisinde bu- lundu; yarın konferansta ihraz edeceği muvaffakıyetin bir ta- lih eseri olmadığını, bilâkis yarınki neticenin senelerden- beri hariciyemiz — tarafından adım -adım en ufak - teferrüa- tına kadar hazırlanmış muaz- zam bir eser olduğunu söyledi ve nihayet muhterem Vekili- mizin önümüzdeki beş, on gün içinde doğmasına intizar edilen torununa telmih ederek: “Müj- de sizin iki çocuğunuz olacak; Biri boğazlar, diğeri torunu- nuz!, cümlesile sözünü bitirdi. Dış bakanımızla Fethi'nin trö, yer yüzünde bir cennet parçasıdır. Dış Bakanımızla Londra sefirimiz Fethi Liman işleri İdarenin yeni teşkilatı.. On gündenberi Ankara'da bulunan ve liman işleri umum müdürlüğünün yeni teşkilâtı için İktisad Vekâletile temas eden şehrimiz liman işleri umum müdürü Haşmet Dülge İzmir'e dönmüştür. Liman işleri umum müdür- lüğünün yeni kadrosu İktısad vekâletince hazırlanmışsa da henüz âli tasdike iktiran etme- miştir. Kadro gelince, memur- lar arasında ihtiyaca göre bazı değişiklikler yapılacağı söyle- niyor. Rıhtım resmi, yeni esaslara göre gümrük idarelerince tah- sil edilerek her ay sonunda liman işleri umum müdürlü- güne teslim olunacaktır. Bu emrin şehrimizde de tatbikine başlanmıştır. Şimdiye kadar bu resim, liman işleri umum müdürlüğü — tarafından tahsil edilmekte idi. Otomobil kazası Nüfusca zayiat olmadı Birinci kordonda Cumuri- yet meybanında bir otomobil ile bir araba çarpışması ol- muştur. Konak'tan Alsancak'a doğru gitmekte olan şoför Hüseyin'in idaresindeki 505 sayılı otomobil, — Cumuriyet meydanından dönmakta olan Mes'ud oğlu Hüseyin'in idare- sindeki 64 sayılı binek ara- basına çarpmıştır. Araba ve otomobil kısmen hasara uğra- mışsa da nüfusca zarar olma- mıştır. Otomobil ve arabada bulunanlar müsademe yüzün- den epi korku geçirmişlerdir. Ödemiş'te cinayet Bir kişi öldürüldü. Ödemiş'in Birgi nahiyesin- de kurd Gazi mahallesinde bir cinayet olmuştur. Sarı dam oğullarından Tahir oğlu Meh- med ile Nur imam oğulların- dan Mehmed Etem arasinda tarlaya bir çift öküz birakmak mes'elesinden kavga çıkmıştir. Mehmet Emin, sopa ile Mehmed Etem'i ağır süretle başından yaralamıştır. Yaralı ödemiş hastanesine kaldırılmış ve tedavi altına alınmışsa da orada öli . Katil tutula- rak adliveye verilmiştir. Yağmur ve yıldırım Evvelk gün şehrimize sağ- nak halinde yağmur düşmüş, bazı semtlerdeki bağlara az miktarda zarar vermiştir. Dün- de Kemalpaşa havalisine sü- rekli yağmurlar — yağmıştır. Evvelki gün şehrimize yağmur yağarken bir de yıldırım düş- müşse de bir zarar olmamıştır. Türkofis müdürü Şehrimiz Türkafis müdürü Ziya Orgun, bir haftadanberi hastadır. Vazifesinin başına gelememektedir. DA de duramadık, çıktık, şehirde hayat tamamile duruncıya ka- dar şurada burada dolaştık. Şimdi şu satırları yazarken önümdeki saate bakıyorum: Sabahın ikisine gelmiş. — (Bu- rada saatlerin bir saat geri olduğunu unutmayınız.| Artık bende de takat kalmadı. Ba- husus ki yarın en heyecanlı günümüz... Hamdi Nüzhet TMGEENAMRLA T ER CIZ avdetinden sonra biz de otel- Manisa, ( Hususi ) — Eski parti başkanımız Yozgad say- lavı Avni Doğan şehrimize geldi, Halkevinde umumi bir veda toplantısı yapıldı. Kısa bir zaman içinde kendisini Ma- nisa'lılara çok sevdiren Avni Doğan arkadaşlarına hitap ile Büyük şefin her şeyde kendini gösteren isabetli kararlarından birinin tatbiki vesilesile Mani- sa'daki parti vazifesinden ay- rılmiış bulunduğunu, Manisa partili arkadaşlarına derin his- lerle merbut yaşadığını ve va- zifesini, daha büyük bir kuvvet ve nüfuzla emin bulunduğu İlbay Murad Germen'e devrettiğinden ötürü başaracağından ayrıldığım söyledi, veda etti. Halkevi idare heyetinden Mustafa cevap vererek Âvni Doğan'ın yüksek görüş ve bil- gisinden, faziletinden, Manisa- da uyandırdığı sempatiden ve bugünkü ayrılığın teessürünün ayni fazilet ve meziyetleri nef- sinde toplıyan Valinin işe baş- lamasile teselli bulmuş oldu- ğundan bahsetti. Halkevi başkanı Ali Osman —Başı T inci sahifede— hazırlanan motöre binerek vapura gitmiştir. Bu sırada xolonda topla- nan kalabalık halk tarafından al- kışlanmıştır. Vapurda kendirini teşyie ge- lenlerin ayrı ayrı ellerini sıkı veda etmiştir. Şükrü Kaya, Vapurda kendile- rini teşyi edenler arasınıda bulunan belediye reisimiz doktar Bohçet Uz'a şa sözleri söylemiştir: — İzmir'li hemşerileri- min hakkımda gösterdikle- ri misafirperverlik ve sa- mimiyetten çok mütehassis ve müteşekkirim. Bunu ken- dilerine iblâğ etmenizi bil- hassa rica ederim. l-l Dahiliye Vekilimiz ve Parti genel sekreterimiz Şükrü Ka- ya evelki gün İzmir'de bulu- nan saylavların şereflerine Çeş- me plâj ve İlıca köyünde Ra- sımpalasta verdikleri ziyafcite bulunmuştur. Ziyafette bulunan parti genyön kurul üyeleri ile vali Fazlı Güleç ve belediye reisi doktor Behçet Uz ile Yozgad saylavı Avni Doğan, Balıkesir saylavı Hacim Mu- hiddin, İzmir saylavı Sadeddin, Manisa saylavı Refik Şevket we Yaşar otomobillerle Çeş- me'ye gitmişlerdir. Şükrü Ka- ya ve saylavlarımız plâjda banyo aldıktan sonra gazinoda bir müddet istirahat etmişler ve öğle vakti Rasımpalasta verilen ziyafette bulunmuşlar- dır. Ziyafet, samimi bir hava içinde ve hasbıhallerle geç- miştir. Şükrü Kaya, Çeşme plâj ve Ilıca köyünün muhte- lf ihtiyaçları hakkında verilen izahatı büyük bir ehemmiyetle dinlemiş ve notlar almıştır. Oradan Çesme kaza mer- müsterih ve memnun olarak | Avni Doğan'ın Ma- nisa'ya Vedal. Halkevinde bir toplantı yapıldı ve samimi hisler ortaya döküldü. nisa Halkevini canlandırmak hususundaki gayret ve hizmet- lerini anlattı, evin şükranlarını sundu. Avni Doğan mukabele ile arkadaşlarının kendisine fazla teveccüh gösterdiklerini, yoksa kısa bir zaman içinde Manisa'ya büyük bir hizmette bulunamadığını, gösterilen düy- gulara teşekkürle beraber bun- dan aldığı ilhamla her nerede ve her ne işte olursa olsun Manisa'lıların hizmetine hazır olduğunu söyledi. Bundan sonra Valimiz söz alarak Avni Doğan'ın kıiymetli | çalışmalarını anlattı ve duy- duğu tessürün, yalmız vazife arkadaşından değil, ayni za- manda şahsi dostu olan ÂAvni | Doğan'ın ayrılışından ileri gel- | diğini bildirdi ve ödevde şef- lerin istedikleri verimi alabil: mek için çalışacağını, bu uğur- da arkadaşlarının yardımına | güvendiğini ilâve etti. Nutuklar hararetle karşılan- dı, Halkevi, toplantıya gelen lere dondurma ikram Gece, şehir kulübünde Avni Doğn ve refikaları şerefine bir ziyafet verildi. Misafirler gece | Ülkü de Avni Dçğgn'ın Ma- ! İzmir'e döndüler. Bakanımız ve genel sek- reterimiz giderken.. kezine gidilmiş ve Seferihisar'a dönülmüştür. Şükrü — Kaya, Çeşme ve Seferihar'da - bazı tetkiklerde bulunduktan sonra Sığacık köyüne gelmiş, oradan şehrimize dönmüştür. Dün sabah belediye reisi doktor. Behçet Üz ile yaya olarak birinci kordonda bir gezinti yapmış ve Cumuriyet meydanına gelmiş, geçen sene İzmir fuvarının kurulduğu yerde belediyece yaptırılacak olan (İzmir belediye sarayı) hak- kında Behçet Uz - tarafından verilen izahatı dinlemiştir. Bir müddet sonra Şükrü Kaya, vilâyet makamında vali Fazlı Gülec'i, kumandanlığa giderek — mustahkem mevki kumandanını — ve belediyede reis Behçet Uz'u ziyaret ve veda etmiştir. Parti merkezi- ni de ziyaret cden Şükrü Kaya, orada parti idare heyeti üye- lerine vedada bulunmuştur. Dahiliye Vekili ve Pati ge nel sekreterimiz, İzmir'den çok iyi intibalarla ayrılmışlar ve İzmir arsiulusal fuvarı — açılır- ken tekrar İzmir'e gelecekle- rini bazı arkadaşlarına vaadda bulunmuşlardır. Şükrü Kaya, — İstanbul'dan Edirne'ye geçecek ve Trakya valilerinin Edirne'de yapacak- ları toplantıya riyaset ederek parti işleri hakkında Trakya valilerine — direktif verccek- lerdir. * .. Eski İzmir hafriyatını tetkik eden misafirimiz, müze def- terine şunları yazmışlardır: “Bay Selâhiddin Kantar İz- mir'in agoralarından birinin tekrar yüzüne çıkmasının iki türlü sırrımı bulmuş. Önce ye- etti. | vilâyete tebliğ olunmuştur. TAC AM YKU CA AD ALDTCITDEETR P| Şam sergisine Yeniden nümunel gönderiliyor.. Şam'da açılan beynelmik sergide mahsullerimizin muh- telif nümuneleri fazla miktarda teşhir edilecektir. İktısad Vei kâletinden şehrimizdeki alâj kadarlara gelen bir emirde, muhtelif mahsullerden — aceli nümuneler hazırlanarak Şal beyaelmilel sergisine gönde| rilmesi bildirilmiştir. Nümune! ler hazırlanmaktadır. Tuz sevkiyatı devamda Çamaltı Tuzlâsından Japon vaya tuz sevkiyaı devam eti mektedir. Dün 8 bin ton yük lemek üzere Yunar bandralı Kote vapu:u limanımıza gel- miş vize muamelesinden sonra Çamaltına gitmiş ve diye kadar Japonya'ya rnj edilen tuz miktarı bil tonu bulmuştur. Polis alınıyor Emniyet müdürlüğü kadrı sunda münhal polisliklere ehi olanları söçmek “üzere; " intihap heyeti dün öğledei sonra Emniyet müdürlüğünde Fevzi Aktürk'ün reisliği altın da toplanmış ve bazı taliple rin vaziyetlerini tetkik etmiştir Katil bulundu mu? Haşim katil olmadığını söylüyor Cumaovası nahiyesinin Göll cükler köyü civarında bir hen- dek içinde bulunan” cesedin Ömer oğlu Tepeköy'lü Turanâ ait oldugu anlaşılmıştır. Yapılan: Esaslı tahkikat nej ticesinde Turan'ın parasına taj mah edilerek öldürüldüğü tes bit olunmuştur. Cinayeti işle: mek suçile Haşim adında bir tutulmuş ve dün Müddeiumu mi muavini Orhan tarafındar isticvap edilmiştir. Haşim, ci nayette alâkası bulunmadığın da ısrar etmektedir. Tahkikatı devam olunacaktı Vilâyet encümeni Vilâyet daimi encümeni dü) vali Fazli Güleç'in reisliği al| tında toplanmış ve muhteli naha işleri üzerinde müzake relerde bulunarak kararlar al mıştır. Halka kolaylık Devlet demiryolları son ik iki ay içinde eşya ve yolc nakil tarifelerinde esaslı deği şiklikler yapmıştır. Ayni za) manda bu tarife değişikleril halkımızın gezme, memleke! tanıma gibi hareketleri teşvi ve mevsimin hususiyetine gö re tatilden faydalanmaları im kânları da temin olunmuştu! İş kanunu Büyük Millet Maclisince ki bul edilmiş olan İş kanun rini keşfetmiş, sonra da vas tasını bularak meydana çıka mış. Bay Selâhiddin Kanta birincisinde tamamile muva fak olmuş, kendisini tebri ederim. İkincisinin noksan kalışındi ki kusur da asla kendisini değildir. Başkalarını kusurda kurtarmak için yaptığı gayre lere, çektiği zahmetlere i: ben yakından şahid oldum., $. Kaya