17 Nisan 1935 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

17 Nisan 1935 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

N Tefrika No. 27 ANALDÖ Ü M. AYHAN BendenNefret Edi yorsunuzÇünkü Siz Saraylısınız, Ben İse Göçebeyim.. — Beni fazla büyüttün Ay Bey! Demek İstediğim şu İdi: Sana iyilik ettiğim için unu- talmıyacağım, Neyse, bu da bir bahtiyarlık. Yoksa, ben de ku- ruyan bir damla su gibi uvu tulacaktım. Bu sözler, Aybeyla yüreğine bir ok gibl saplandı. Yakar'ı ellerinden tatta. Sıcak bir ha- bk, kokulc, tatlı bir rüz- gür içindeydi. Bilmiyordu. farkında değildi. Yavaş yavaş dudaklarımı Ya- kar'ın dudaklarına yaklaştırdı. Fakat Yaker başını çekti : — Olamsz Aybey! Yakar! Olamaz, diyorum. Fakat.. Bayır, hayır! Delikanlının gerilmiş sinirleri kızarmış yüzü, düamanlanmış gözleri, sanki zehirli bir kumçı darbesi iİle birdenbire kopmuş, sararmış, alt üst olmuştu. — Demek benden - nefret ediyorsunuz. Hakkınız var, hak: kınız var, şimdi anladımı. Siz bir aaraybamız, ben, ovaların, dağların bir genciyim. Yakar cevab verecek Aybey susmadı : — Dedim ya, göçebelik, Biz kendimize fazla güveniriz. Yü reğimiz — sağlam temizdir amme, kofamız İnce elenib nwk dokunmak İstemez. Bua darbe, önun en can alıcı moktasına inmişti, Gururu perça purça olmuştu. Bir kadın ne demekti? Eti nefis olan bir mahlük! Fakat aldığı terbiye kendisi- ni zaptediyordu : Kadına bürmet etmeli, Ya kar, aynt zamanda bayatını kur: tarmıştı. Şoracıkta sağ daru yorse, bunu, ona borçla idi, Gayri Ihilyari : — Fakat diye baykırdı. Ya kar, senin şehirli bezirgânların benim gibi ancak kılıcını, bay- Tağını ve” kabilesini tamıyanla ma yanında bir hiçten iburettir. Yakar, ağır ağır davrandı ve de rinden gelen. dargın bir sesle: Ne yaptığımıa oldu. ve maameen nn — Fakat -dedi sen benl tah kir ediyorsun delikanlı. Benim hayatım, çehirli bir. bezirgünmu Byaklarının altından geçmedi. Ben de senin anan, senin kız kardeşin kadar almı açık, yüre- ği tertomiz bir kızım. Düşün- melisin ki, karşında bir yaralı kadınım. Yoksa ben bilirdim. Aybey, girtleğini parçalıyan hırıltılı bir aesle bağırdı : — Ne yapardın? — Ne mi yapardım; yüzüne bir tokat vururdum.. Aybey: elleri ile yüzünü ör- ter gibi oldu : — Tokat ha!. Tokat ha! Ba ne tokat!. Ben ki Hakanın gü- vendiği Beylerdenim. Ve bunları söylerken doğrul da, korkunç bir şekil aldı. Gözlerinin içi kana bürünmüştü. — Bana tokat atacak insan, gök kubbenin altında doğmadı. Yakar, onu lezzetle dinliyor gibidi. Bu heybetli, gururla, hıran ve zorlü genc, şimdi şu halinde yelesi kabarmış bir arslana benziyordu. Gayri Ih. tiyari, — Dierim dedi hep öyle olsan! Aybey, o kadar hiddet için: de Idi ki, bu sözler kulağında ince bir rözgür faltısı ile gelip geçti. Yoakar pgene yerine oturmuş: tu. Gözleri, ona hayran hayran bakıyordu. Eğer, delikanlı bir şehir oğlunan başkalığını taşı: saydı, bu bakışlarda, belki de bir başka his arayacaktı. Yakar, şimdi daha güzelleş u. Yüzü pembeleşmiş, gözlerine başka gölgeler çökmüştü. — Aybey, senl kırdım, beni af et!. Aybey, biç ses çıkarmadı. Daha demin rahat olan yara- ları, şimdi acı acı saacıyordu. — Bak Aybey, beni dinle.. Bana bakaret ettiğin halde se- ninle konuşuyorüm. Hatırına gelen şeylerin hiçbiri, ipe sapa gelecek şeyler değil : Dediğim — gibi; benim kalbi- min kapısı düne kadar açılma- mıştı. Benim gönlüm, doğdağu #BXE ATEŞARASINDA İasaa sovgisl başlıyacağını zan petmiştim. —Öyle bir zan ki, onun ne kadar zavallıca oldu. ğenu şimdi aolıyorum. Sizinle tanışmağı ancak bunuün için İstemlştim, Ne yazık?.. Herşey tamamen düşüncelerimin —akıine çıktı, Yarından itibaren adeyı terke- diyorum. Başka türlü olamaz. Ciğerlerimi yırtan bir ati rabla bağırdım: — Kat'iyyen Haşmet.. Kat'iy- Yazan: Orhan Rahmi Gökçe yen... Ayağa kalktı, sendeledi: — Mhaaleref dedi- bu, böyle olmalıdır. Çöünkü eiz benim için bir tehiikesinsiz. Namm Bey.. Sizi sevmeseydim birşey lâzım gelmezdi. Biraz durda. — Cözlerimin içine baktı, devam etti: — Yalvarırım Nazım.. Bana acıyınız. Çocuğama acıyınız. Zevelme acıyınız. Bundan sonra onün yüzüne bakamıyacağım. Onu nazarımda büsbütün — öl. bahçeler belirsiz. bir çiçektir ki, onu, kimte koklamadı Ay- bey.. Ben sarayda büyüdüm. Doğru söyliyorsun. Fakat ne saray, ne onun terbiyesi, ne bana öğretilen şeylerin hiçbiri, biçbiri, benim kanımı — boza madı : Ben, soyu sopu belirsiz, fa kat kanı Türk, bir kızım.. Aybey, düştüğü kızgiuliğin karsulığından yavaş yavaş geri- ye çekiliyordu. Yakar, banları söylerkev, Aybeyin çizmelerini okşayordu. Bunu, belki bilerek, belki de bilmiyerek yapıyordu. Gözleri, uzaklara dikilmi;ti. Sanki yaacında kimse yoktu da kendi kendine konuşüyordu. — Ben senin hakkında, biç bir kötü şey, düşünmedim, Gö- çebelik ayıp mıdir, noksanlık mıidir ki böyle söyledin! Doğuyu, batıyı çiğneyen, Çin hukanlarının tahılarını başlarına geçirenler. hep göçebe atlılar değil mil, Hep o, gözleri güneş açıklı, bilekleri demir, kılıçları çelik bahadırlar değil mi? Şehirlilere gelince, sen ne bilirsin onları! Bana sor, bana sor. Ben, o şehirlerin İçerisin.: den - geliyerum. Hele benim geldiğim yer, şehir değil, bir bataklıktı. — Yıllarca içinde yu- vyarlandığım bir bataklık.. Bütün bu sözler, Aybeyin kalbini, istediği gibi tatmin edemiyordu. Onu niçin reddet> mişti. Neden: — Hayır, yapma, olamaz! Demişti!, Her halde bir ve- bep olmak gerekti. O sebap te olsa, gene kısın gönlünü başka- sına vermesi olabilirdi. — Sonü var — Dilenci Çocukları Ana Babaları Teşvik Etmiş Belediyo zabıta memurları konak vepur fskelesinde yolcu- ları rahatsız eden 9 dilenci çocuğu yakalamış ve — dilenel evine göndermiştir. Bu yuvru ların çoğunun ana babaları ta rafından — dilenciliğe teşvik ve sevkedildiği — anlaşılmıştır. Bu gibi ana ve baba hukların- da takibat yapılacaktır, dürdünüz.. Vicdanım — sızlıyor, Vicdanım yüzüme tükürüyor, Nazım; yapmayın.. Osu gene yakaladım: Kendime bâkim değildim. O ne sesti, o ne bakıştı, 6 ne güzellikti?.. Gene — mukavemet oldu. Fakat yapamadı: — Namım, Nazım -diyordu. yeter, kâfi... Nüyeyre uyanı- cak... edecek Aklım başıma gelmişti: Öyle ya; Nüveyre hâlâ — uyuyordu.. Haşmet oreya doöğrü — koştu; — Nüveyre Hanım, Nüveyre Hanım!. Diyerek onu dırdı.. Ne kadar mes'addum. Beni Beviyordu. Fakat bu saadeti, birdenbire daha başlangıcında kesiyordu. saratı, uyan- Mektebliler BRARATICIR IADA için Koca Okçu Samsama.. Eski, çok eski Aydın Beyle rinden Gökçeban, kendi toprak ve yurdlarına (Malikâne) günün birinde Doğanlar köyünü de katmıştı. Bütün derebeyleri gibi Gök çehan'ın içinde yaşadığı kale sonturla (Muhteşem) "bir — kale idi. Böyük Aydın ovasını, Men- deres'e dökülen Tabak — çayını elüstüne alan birlcik tepe üs töne kurulan bu kale - (Güzel- hisar) kalesi diye anılırdı. Koca kalenin dış ve İç zen- ginlikleri, sayılmakla — anlatılır şey değildi. Buna — karşılık ta Gökçeban'ın topraklarının etek- lerkae düşen, Doğanlar köyü nün en balaban evi kerpiçten yapılmış, karanlık hayvan da mına benzer bir yerdi Gökçeban, bende diye bak- Uğı tebasmna karşı çok — çörü (Haşin) bir adamdı. Fo ağır vergi — borçlarile — ezdiği köylüye — amat üdeta rahat bir nefes bile ak dırtmazdı. Bunün için, hele yokeul köylü kendisini hiç ama hiç sevmezdi Gökçehan, İri yarı bir. çam yarmasını andıran — yücudu İle boğealarla güreşecek güçte Idi. Gün geçmezdi ki, köylü, mersim için, her vücudunu saran kurt postundan bir pelto ile en yumuşak, en güzel Ala. geyik derisinden yapılmış — çiz melerle gezinen baylarının aya çıktığımı görmesin. Bütün benliğile «ava sarılan Gökçehat, üçsüz buücaksız . top- raklarında yaşıyan en küçük bir kuşcağısa vearincaya kadar kıskamur, kendinden başka biç klimsenin onlara el sürmesine dayanamazdı. Hattâ bunun için de birçok defalar — tellâllar trampet seslerile bu topraklarda yaşıyan hiçbir. kimsenin, — kendisinin olan avlara İlişemiyeceğini, onu dinlemeyeni ise en ağır ceza- larla İnleteceğini bildirmişti. Bütün köyde can korkuslle genel olarak bu büyrük din- lenilirdi. Fakat İşte o korkulu tehli- köleri göze alarak, Doğanlar: dan bir köylü vız geçer, aldır: maz arasıra avlanmıya çıkardı, Çokluk — kalabolık — barkının (Allasinin) skıntılı kurunlar- daki bakım zorlukları onu ba işten azaklaştıramamıştı. Yay kurmakta, ok atmakta östüne geliri olmuryan bu adamı bütün köylü okçu Samsama diye anardı. Okçu Samsama çok uzün boyu fakat hiçte kalın olmıyan yapısile üdeta sırf çelikten bir yarı Eva geldiğim vaklt, bir kuş tüyü kodar bafifim, Göklere uçacak oluyorum. Bavada onun kokusu var. Kollarımda onu tutayor ve onu damla damla erltib içime alıyorum. — Kolak. larımda hâlâ onun sesi, onun yalvarışı; — Oh, Nazım, yapına yordu- yalvarırım, yapma.. Fakat — hakikaten dediğini yapacak, adadan bırakıb kaça- cak mıydı? Bu takdirde ben ne yapacak, bu yollarda serseri, üvare, meczab bir İosan gibi gözlerim dolu dolü — dolaşıb duracak mıydim?. Ne oluyorue?.. Kurarmağa başlıyan ufaklar- dan sesler geliyor. Buşumı kal- dirdim, bakıyorüm: Karçıda kırmızı bazı parıltı- lar başladı.. Onu, top sesleri di faklr ı dedirtmer, | İnasadı. Ök atmakta, yayı ger- mektekl ustalığı gibi zorlu kuv- vetine de gelir yoktu. Temkinli, kuş gibi bafif yürüyüşleri, onu zamanlar mey dına Ççıkarmadan — ormanların değme kıyı bucaklarına, daldır- mış, haylı güzel avlarla dön- ah Güzelhiser kalesi için saldırttığı kö pek sürüsünün seşleri ona, kar- kusuz — gidebileceği veya kaç ması Jâzımg İdiğ! tarafları gös- terirdi. Faka: iş € Samsama'nın böyle ole geçterden evine her: türlü av getirebildiğini kom şalar görürken İçlerinden biri, | kendilerine giremiyen birşeyin öte yanda bol bol sokülabil. diğini görmekten — kıskanınış içinin fena tarafı Östün çıka rak, gitmiş birgün Gökçehan'a | zavallı Samsema'yı vizirliyerek şikâyet etmişti. Öfkesinden kurdurmuş gibi bir hale gelen bay küplere binmiş: — Bir-defa ele geçireyim de ben ona yapacağımı bilirim - de: miş ve kendi kendine en bü- yük bir cezayı esirgememiye yemla etmişti. Okçu Samasamau gene bir. gân sabah erkenden - etrafında dö- nenlerden gözü bağlı (Bihaber) avlanmıya çıktı. Zamanlardan- beri kendisini kollıyan Güzel- hisar beyi ise en olmıyacak bir yerde yolunu koesti: — İşte yakaladım soysuz he- rif, diye üstüne atladı, benim ev gıkı emirlerime bile kulak asmıyorsun hal Samssıma kaçmak için geç olduğunu gördü, artık ele geç- tiğini de anlayınca yerlere ka- der iğildi: — Bay, dedi o kadar fakirim ki, dokuz kişilik b .rkımla ne yapabilirlrn!? Gökçehan saski böyle oldu- ğuna sevlumiş gibi kıyımla (Ga- zapla) — Çok pls köylü bugün içinde adam- larım seni almağa gidecek, Gel- memezlik edeylm, kafa tutuyum deme... Yok, kaçar da evinde bulunmazsan kulübeni ateş ver- direceğim bunu da bil dedi. Ve oradan sıvıştı. Samsama yalnız kalınca <Ne yapayım» diye düşündü, Orma: na kaçsem öyle bildiğim delik- ler yar ki, beni dünyada bula- mazlar. Bulamazlar! İyi amma, evi yakarlarsa... Ba gönülsüz odamın herşeyi yaptırabileceği korkusayle — titredi çokluğunu çocuğunu korumak İçin bir ko- şuda evine döndü ve beklemeğe başladı. Muellim Sabite A. Ülün takib etti. Demek ki, burada geceleri de ateş fanliyeti var.. Mitralyözler de Iştirak ettiler. Toprak üstünde bir nevi gü: rültü tahşeri yaratıldı. - Etra: fıtmada taneler — uçüşuyorlar.. Uzakta, yakında — patlamalar işitiliyor.. Biz de mukabeledeyiz. Defteri kapıyoram: Sonu ne olacak bu İşin? Bagün hlk:neı ber namlen elim sol cebime düşmüş: Ayna.,. Birdenbire dardum; bakacak mıydım?. Ben, Iİrak cephesine geldiğim gündenberi ayoaya bakmamış- tan.. Beni arkada larım — traş etmişlerdi, saçlarımı da neferler arasındaki bir berber kesmişti. Yözümü görmek istemiyordum. Yüzüme düşman olmuştum. O aybDaya güzel, diye atıldı, |Cuma Günü İçin yük Bir Av Tertibi Yazan: Bezacı K. K Kız Resimleri Kitapçı dükkânlarını d00 baftalık risalelerin ı.pıU" dikkat ediyor musunuz: 0 ondokuz — yaşlarında gi cazibeli kız resimlerile mek - yarışı — yapıyorlar. gazete her hafta kabıni şirin kızlardan birlle « Ba kadar kız resmini buluyorlar? Dedim. Düşünü göüzel kızi - orijinal bir fotoğraf opjektifi önünde! ; çirmek, taze tuze resiim bi v zor birşey mi? Pek kolay» bu resimlere merak sard Her hafta adetâ bekliy? Güzel tipler bulayorlari hafta bir başka güzel çık Resim yapmak benden y Fakat güzel ve tabli reami € severlm, ba — risalelerin V larında bazan o kadar W? içinde kızlar — görüyorut şöyle gazetenin kapağınıs narak <Senl fettan senl” resmin yanaklarına doküf ım geliyor. Berşeyin ki Tascalıişücli oo vlilan A körpelikte hayatın şiiri Ondan sevilir galiba! K bir de felsefe yaptım. Acaba — kükimtiyet — kot olsaydı, gazeteci — kadılı kadın, okuyucu kadın vel bugünkü erkeklik yerit? | dınlik olsaydı, bü baftal salelerin — kapaklarını geff kızlar. m doldürürdü? düşündüm, hayır! Dedim € kiz, ondokaz yaşlarında *” sıvalı raketleri ellerinde Delikanlılar.. Dünyamın sımı büyüktür.. 23 Nisan Çocuk haftasının günüdür. Sürekavı Cuma günü Cumeso' Bulgurca köyü bavalisind? | yük sürekavı tertib edilet” / Cümhuriyet Halk Partisi * yesindeki —avcılar birliği 'I lerinia tertib edeceği bu süreğe civar köylerden * rzında — köpeklerile için vilâyetten nabiye lüğüne emir verilmiştir. lar birliği; süreğe Vali G” Kâzım Dirik ile C.H.P. Y ğ başkam — Yozgad saylavi Avnt Doğan'ı ve debi ğ zevatı davet davet — €f Sürekten — sonra 0’” çamlıklar altında eti lecektir. şimdi kimbilir ne ıııdo!& Elimle çehremi ol ' Sakallarım siyah ve şeri tahta fırçasını andırıyof” Kararımı — verdim: bakacağım... Ve baktımi Bu benim çehrem 6 ) esmer, yanmış çehre, bü sakal ve bıyıklar benl? mi?. Gözlerim artık bakıyor. Alnımda “i çizgi.. — Gözlerimin — kefti da keza ince, tek.tük Demek ki artık £ taraveti, rengim de Aynayı kirdim ve © yere otardum.. Blrll*', mal geldi: — NG oluyor Nazılit neyin var kardeşim? — Hiç Kemal.., baktım da.. , ! — Sonu V

Bu sayıdan diğer sayfalar: