8 Nisan 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

8 Nisan 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

u Saadetin saadeti ayatını merak ettiğim ' bir adam var, Ona her sabah, gereteye gelir ken, bisim dar yokuşta rasiyorum. Yukardan aşağı doğru, adeti ko- şarcasına İnen bu orta yaşlı, şişmamca adam daima yolun sağ tam fındaki kaldırımdan, adetâ duvarlara Siirünerek yürür. Elinde siyah, boş bir çanta vardır ve yüzünde işine geç kalmış bir adam hali, Yanımdan geçtikten sonra ben başımı çevirip onun arkasından bakarım. O yokuşu bitirince sola dönerek kaybolur. i Orta yaşlı şişmancn adamla, bir de akşam üseri, hava kararmağa başla” yınca karşılaşırız. Bu sefer ben inerken o yokuşu çıkıyor. Yine sağ kaldırım- dan, yine duvar dibinden, yine elinde çantası, Fakat çanta bu seler şişkin ve koltuğunun altında beyaz kâğıda sarılmış İki ekmek, Yorgun argın, düşün- celi, yokuşu ağır ağır tırmanıyor. Yine başımı çevirip arkasından bakıyorum, 9 biraz sonra karanlıklar içinde görünmez oluyor. Maişet yolu üzerinde, sabah ve akşam ayni yokuşta karşıma çıkan bu adamın hayatını merak ediyorum. Öğrenmek kabil değil, Fakat üç aylık bir müşahededen sonra artık onun «mesud bir adam» olduğuna hükmettim: Belli ki bir aile babası, Günlük maişet derdi, onu, akşam üzeri bu yokuşu güçlükle çıkacak kadar takatsız bırakıyor. Fakat bütün yorgunluğuna rağ men öyle bir hali ver ki, bu yokuş istediği kadar dik olsun, o tırmanacak ve bir kapıyı çalıp içeri girecektir. O kapının arkasında kendisine herşeyi, ha- yatı devam ettirmenin güçlüğünü bile unutturacak bir saadete kavuşmasay- | dı, bu orta yaşlı şişmanca adam, boş çantasına İhtiyacından fazla şeyler doldur. mak ve koltuğunun altana beyaz kâğıdı sarılı iki ekmek almak için tekrar | gıkmağa mecbur olacağı bu çetin yokuşu her sabah, adelâ koşar gibi inmeğe lüzum görmezdi, Fakat bir gün, o, yokuşu acele sesle inerken Oben sağ kaldınma geçip karşısına «Mesud musum?» diye sorsam, hayaftan şikâyet edece g'ne eminim ama şayed böyle birşey yapacak olursam ona «Öyleyse her sabahi Koşa koşa nereye gittiğini» sormayı ön İnal etmiyeceğim. Sanırım ki saa. | det, geldiği farkedilince lezzeti kaybolan bir şeydir ve bis, çok şükür, onun geldiğini ekseriya hissetmeyiz bile... Sandetin saadeti de bu olsa gerek. Şevket Rado ! Dr. Patriek'in sınıflarında afiş remamlarımızdan B. İhap Değerti ikonlar esash faydalar temin etmek- Hulüsi, Şişli Halkevi salonunda bir afiş beraber tedir. Bununla “ilân resimciliği *ergini açmıştır. 15 sene evvel tahsilini | memleketimize yeni girmeğe başlayan Alwanyada ikmal edip memleketimize | bir sanattır ve maalesef henüz lâyık ok #eldiği zaman yaptığı ik ilân resimlerile | duğu ehemmiyetle karşılanmamaktadır. azar dikkati celbeden B, İhap Hulüsi, #mdiye kadar muhtelif devlet müsssene- leri, resmt ve hususi tcarethaneler için hazırladığı afişlerden bir kısmını, bu sat- gide toplü bir halde teşhir etmektedir. İlkin zamanımızda kazandığı chen 1, vet pek büyüktür, Bilhassa resmi ilân- »r, devletler tarafından propaganda bu- Susunda pek istifadeli bir şekilde kulla” pilili gibi. tücesr da malların geniş i “lk kütlelerine tanıtmak için resmin bu | afişlerden bazılarını gösteriyor. . İhap Hulüsimim sergisinde teşhir edilen eserlerden her biri gerek çizgi ve renk uygunluğu, gerek kompozizyo: ait oldukları mevzulara göre ifade ettik- | leri yazılı mana itibarile bizde ilân re- | nesidir. Alâku ile olduğu kadar zevkle de seyredilmektedir. i HOHENZOLLERN hanedanı ve şatosu Naziler, Hohenzollern hanedanı nas kuvvetlenmişler ve iki kola ayrılımış- Buna dikilen âbideyi de içindeki made- Ler Bisincisi Hohenberg'ler ki, on gp harp malzemesi olarak istifade | beşinci asırda sönmüşlerdir. İkincisi de sin yıkacaklarmış, Hohenzollerin, Bunların içinde üçüncü enzollern hanedanı, 1914 - 19)8 | Frederick imparater birinci Frederiek'le 5 idare ve kaybettikten sonra Al- | altıncı Henrinin sadık taraftarı olduğu nyan başından çekilen Kayser Wil | çin 1191 de Nüremberg hâkimi oldu. elm'in. ailesidir. Bunun iki evlâde dolayısile, aile Fran- , Bu ailenin ismi, Prusyada Heihingen | €onie ve'Souabe kollarına ayrıldı. Şivanada, Zollerberş tepesindeki bir şa- Franconie'ler, zanıan zaman Hohens- a alınmıştır. Dokuzuncu asırda inşa | tasfen, Habebourg, Luxembourg bane- Glilen, Otur Sene o muharebelerim | dama: intisap ederek srazilerini büyüt eki muhasaralardan sonra İ423de | tüler. Aralarında birinci Frederick ilk gakılıp 1454 de tekrar inşa olunan bu | Prusya krah oldu. Birinci Wilhelm de ilk 1833 eya krah Frederick - Wilhelm Anan imparatoru oldu. <a de on dördüncü asır üslübile pek Souabe kolu ise, taksimatz uğradığın- Mükemmel şekilde yeniden yaptırdı. dan zayıfladı. Bunların hide; #nahar Bu hanedanın tarihçe maruf ilk ced- | sima, imparator birinci Mesimilien'in ni Zerin komtları olarak (zikredilir. | müşaviri kont ilüinei Eitel « Frederie'dir. pal 1061 deki dahili muharebede | (1512'de vefat eti). Röimanya haneda- lmünlerdir. nının birinci Charles'» bu Souabe'lardan simeiliğinin muvaffak olmuş birer nie | Dr. Mary Mills Patrick Newyork Times'in 27 şubat (1040) numâmlı nüshasında şu fıkra vardi; «Cslifomdia - Palo Alto 26 şubat: İstanbul Amerikan kıs koleji mü essisi ve dâlmi fahri müğürü Dr. Mery Milis Patriok dün sekson dokuz yaşında kalbden öldü...» Doktorasını Almanyada yapmış, | Amerikada Columbia ve Smith kolej- lerinden fahri ünyanları olan, felsefe hakkinin birkaç kitap neşretmiş ve felsefe kongrelerinde dalma bulunan bal kadın, benim de kolejdş hem fei- sefe hocam, bem de çok hürmet etti- ğim ve sevdiğim bir kadındı. Dr. Patriek Türkiyeye pek genç gel miş ve Rrsurumda bir misyoner meh- tebinin hocası olarak ilk defe işe baş- lamıştı. Fakat 1883 ie Üsküdarda | Amerikan kız mektebine müdür olur | olmaz, mektebi evvelâ bir kolej de Tecesine çıkarmak için, sonra de lâik bir mektep yapmak için senelerce ça- | luştı ve nihayet ikisine de muvaffak oldu. Dr. Patrick'in ölümü ve mektebin kolej olmasının ellinci senesi münar sebetile mektebin talebesi hususi sur rette aralarında toplandığı gün, eski mezunlarından bazıların da * davet etti, Bende aralarında bulundum. okumuşların bazıları hatıraları an lattı, binası nisbeten mütevazı olan Üsküdar kolejinden oArnavulköyüne geçmek için Dr. Patriek'in nasl ka- rar verdiği ve bugünkü binayı yap- mak için ne kadar emek sarfettiği de ko nuşuldu, Eli seneden fazla âyni ateş ve gayretle ilim sahasında çalışan bu dikkate değer Amerikalı kadın ben o gün hocam olarak değil, 1932 de Oolumbisa üniversitesinde ders verdi- ğim günlerde hemen her gün oteline gidip konuştuğum dost olarak hatır. ladım. O s#öne son neşrettiği Yunan (ekeptiy) lerine alt kitabını hazirle- mak üzere Nevyorka gelmiş, Üniver- #ite kütüphanesine yakın olmak Üze- re orada sessiz ve sakin bir otelde bir daime tutmuş, kâtibile oturuyordu. Bundan dolayı onu sık görüyor ve ko- nuşuyorduk. Bu konuşmada dikkate değer bir nokta vardı: Eski günleri değil, gele osk günleri konuşuyordu. Seksenin üstünde olan bu kadının kafası ve kalbi, otuz küsur sene evvel bize ders verdiği zamanki kadar gençti. Kafası gençti, çünkü deima istikbale bakı- yordu; kalbi gençti, çünkü yılların ezici ve yıprandırıcı tesirine mağlüp olmamıştı; ve istikbale bakarken hiç- bir zaman değişmemiş olan üç esas ve idealinin üstünde duruyor, tahsil sahasında, bunların dâima tatibikte devam edilmesi lüzumunu tekrar edi- yordu. Bu üç esası yalrız Amerikalı değil, ber hangi medeni bir millet kadınını | — battâ erkeğini — alâkadar edeceği için burada tekrar ediyorum. Dr. Patrick, cinslerin, yani kadın ve erkeğin müsavatına inazurdı. Eski günlerde bu inanca (ieminlem) der- İerdi. 1932 de bu müsüvat onun ve benim memleketimde tahakkuk et miş bir idenidi. O halde bundan bah- | selmeğe artık mahal var mıydı? Dr. Patrick için bu mesele, kapan- miş değildi. Çünkü ona göre hak de- nilen şey, hak sahiplerinin ayni ze manda bir taraftan haklarını muha faza için mütemadi mücadeleleri, bir taraftan da her hakkın yüklettiği va- zife ve mesuliyeti idrak etmelerile kaimdi. Feminism meselesinde Dr. Pat rick'ie her noktada fikrimiz bir ol mamakia berâber, hakkın vazife ve mesuliyet doğurduğuna ben de onun kadar inanırdım ve dalma inanaca- ğım. Ve kadın, âile, cemaat, vatan içinde mesuliyet ve vazifesini, en mü- tevazı şeklinden en yükseğine kadar imanla, muhabbetle yaptığı müddet- çe hakka lâyıktır ve hakkını muha- faza edebilir. Bunun için sokağı sü püren Belediye amelesi kadın, evinde çoluğunun çocuğunun rahatını, ha- yatını tanğim için didinen kadın, hoca kadın, mühendis kadın, sa. natkâr kadın, hulâsa ne suretle olur- sa olsun, çalışan kadının hepsi bence müsavidir. Dr. Patriek'in ikinci inandığı şey de milletlerin — medeni dereceleri he | Hasen, Namık, Hüseyin, Ömer, Cevad, Ab- olursa olsun — biribirine müsavi ol | Mmacıydı. Ve bu müsavatı bir hakikat | yapmak, yani ferdler arasında oldu- | ğu kadar, milletler arasında da İş bölümünü, dostluğu, istikbalde kü dınların yapacağı idi. Bugün bu umumi iş bölümü ve dostluktan hay- M uzak bulunuyoruz. Bunun tahak- kukunda kadınlar acaba büyük bir rol oynuyabilirier mi? Bu bir sualdir. Bugün milletler başka başka gayeler peşindedir. Ve her milletin kadını şüphesiz ki kendi zümresinin gayesi- Dr. Pafrick'in üçüncü, belki en kuv- vetli ideali de akademigüe ilmin sevi- muhafaza idi, Yani İlmi, ilmin için sever, ve kendisi için 36- vilmesini her mektebin, her hocanın | talebesine öğretmek vazifesi olduğu- nu söylerdi. Halbuki yirminci asrın başlarında geçirdiğimiz #eknik ve pratik tekâmül dünyaya ilmi ilim için değil, faydası için sevmeğe doğ- | ru şevketmişti. Fakat bu noktada Dr. Patriek'in zamana, hattâ istikbale baktığını gösterecek alâmetler vardı. Bugünlerde Amerikada umumi ko- nuşmalarda gerçi hÂlâ medeniyeti teknik bakımdan muhakeme ederlef çoktu. Fakat bu dolar memleketinda, sadece maddi refah ideslinin hâkim olduğuna kani olduğumuz memleket te 1932 de üniversite mubhitlerinde Dr. Patrick gibi konuşan bir hayli gençle konusmak beni uzun uzun dü- şüöndürdü, Sathf ve kısa temaslerin (materyalirm) in kâbesi gibi görünen bu memleketteki intibelarımı burs da tekrar edecek değilim. Yalnız Dr. Patrick, hiç olmazsa bir zümrenin bilgiye, hakikata her şeyden fazla bağlı olmanın lüzumunu hemen her gün tekrar ettiği zaman belki her va« kitten fazla İstikbale bakıyordu. Çün kü dünya gençliği ihtiyarların tasav- vur ve tohayyül oettiklerinden çok fazla idealist olduğunu uzun müşa. hedelerden sonra itirafta mecburum. Ve benim ihtiyar hocam toprakların altında müsterih olabilir. Her halde «yarın» denilen Ati, belki onun inan- dığı şeylere daha vâsi mikyasta inan- miş olacaktır. HALİDE EDİB Portakal bayramı Sultanhisarda portakal kralı seçildi, başına merasimle taç kondu Aydın (Ak- ) — Aydına bağı Nazillinin Sultanhisar nahi- yesinde — porta- kalcılık adımlarla ilerle- mektedir. 20 se- ne evvel burada iki üç bin porta- kal ağacı vardı. Bugün ağaçları miktarı (30 bini bulmuştur. o Bu sone yeniden üç bin fidan dikil- miştir. Portakal kralı seçileri B. Hakkı Sümer istihaali 7 milyon portakaldır. Ağaç üze- rinde portakaln tanesi | kuruştan satıl- maktadır. Sultanhisarda her sene portakal bay- ramı yapılır. O gün bir portakal kralı ” iki ie başma bir taş ORAK, sene portakal bayramı geçen hafta yapıldı, krallık tacna B, Hakkı Sümer seçildi. Sultanhisarda portakaldan başka zey- in verilmekte tinciliğe de çok ehemmiyet dir. Yıllık östihsal 3-4 milyon kiloya çe karılmıştır. Bir zeytin bayramı yapıla" rak zeytin kralı seçilmesi de düşünülü- yor. Buna karar verilirse yeni tacın yi- ne Hakkı Sümerin konması muhtemeldir. Çünkü bu zat reytincilikle de çok meşgul olmaktadır. Atletizm müsabakaları Yağmur ve çamura rağmen iyi dereceler elde edildi Dünkü atletizm müsabakalarında 800 metre koşu başlarken Atletizm müsubakaları dün yağmura rağmen Şeref stadında yapıldı. Ümid ve- yici dereceler alındı. Teknik neticeler şun- lardır: 1 inci kategori: 100 metre — Bu koşuya Haluk, İrfan, Cezmi, Salt, Atinsos ve Mu- | zaffer gidi, Muzaffer birinci, Cezmi iki | metre farkla ikinei, İrfan üçüncü oldu. Derece 112. 400 metre — Bu Mezaleye Kâzım, Re- cep, Gören, Zare, Şevket girdi. Gören bi- rinci, Zare ikinci, Recep üçüncü oldu. Derece 572 ia 1500 metre — Bu koşuya Riza, Kemsi ve Vital! girdi. Netlerde Riza birinel, Ke- mal ikinci, Vali üçüncü oldu Derece 42 : 5900 metre — Artan bu koşuyü 18 daki- ka 44 saniyede rahatça kazandı. Arat 1245 e, diski 4280 İsmasi üçüncü — Sadun, Suit, Adhan, Sanal, 200 metre Alâeddin, Orhan koştu we Sadun birinci, Orhan ikinci, Sezai üşüncü oldu. Derece | 25,1. i 800 metre — Koşuya Alâeddm, Bedri, Dink 4 med, Necati, Hidayet girdi, Hüseyin (De- mirspor) birinci, Hasan ikinci, Bedri Gçün- cü olda, Derece 2172 IV Kategori: Yüksek atlama: Müsaba- kaya 18 atlet girdi ve Necdet 197 e bi- rirci oldu. Fare ısırmış Pındiklıda bir dükkân üzerindeki odada, yatıp kalkmakta olan İsmail isminde biri, zabıtaya başvurarak, bundan dört gün “evvel parmağını bir farenin ısırdığını, bun dan mütevellid iştirabinın günden güne arttığını beyan etmiş, bunun üzerine polis tarafından Beyoğlu hastanesine yatıni- muştar. İsmail bir defa da kuduz hastane- sinde tedavi altına alınacaktır. Çocuk temsilleri Çocuk Esirgeme Kurumu, çocuk tiyatro su komitesi namına dün şü mektubu aldıki «5 nisan tarihli gezetenizin Dikkatler sü- tamunda çok haklı yazımız okuduk. An- cak ortada bir yanlış anlaşılma vardır. Çonek tiyatrosu basırlık temsliletine baş- lâfken (Yalnu bir defaya mahsus çocuk velilerine bir akşam temsili vermiştir. Tiyatro çocukları gündüzleri saat 10 - 13 arasinda ve bazi günler de 14 - 16 arasın- da temsiller vermekte ve bu temsfilere bö- yükler ancak yanlarında bir çöcuk getiş- mek şarlile girebilmektedirler»

Bu sayıdan diğer sayfalar: