| 7 ei | i ec 8 Nisan 1940 AKŞAMDAN AKŞAMA Ecnebi dil bilgisi ve yüksek tahsil Evvelki akşam Töokatlıyan salonla- rında, üniversite felsefe şubesi 93 840 mezunlarının şerefine bir çay zi- yaleti verildi. Buraya beni de davet etmek nezaketini gösterdiler, Yerli ve ecnebi profesörlerin ve teğ- ris kadrosu haricindeki kıymetli mü- nevverlerin meclisinde hoş bir vakıt geçirdik, Yüksek tahsil gençlerimizin nurlu yüzünü görmek, onlarla konuş- mak benim için emsalsiz bir zevk teş- kil etti Bu arada ufak bir de münakaşacık cereyan etti ki, şifahen alevlenme diyse de birinci derecede ehemmiyetli kültür meselelerimizin ruznamesine girmesi, her halde pek faydalı olacak- ır. — Edebiyat fakültesinin her hangi bir şubesinden mezun gençlerimiz, istinasız olarak ecnebi dil bilir mi7 — Lisede okuduklarını bilirler, Üni- versitedeyken de malümatları şöyle böyle artar. Fakat ecnebi dil, daha zi- yade şahsi gayrete bırakılmıştır. Bu âzim ve iradeyi gösterenlerle ecnebi mekteplerden gelmiş olanlar, yabancı dille yazılmış kitapları okuyabiliyor. lar. — Mütebakisi? — Bir sahifelik ibareyi lügat saye sinde bir kaç saatte söker, — Fakat üniversitelerin heynelmi- lel teamülü öyledir ki, profesör, tak- rirden sonra, bibllografya gösterir: «Bu anlattıklarıma dair, — (muhtelif lisanda yirmi otuz kitap sayar) — bunların falanca sahifelerinde malü- mat vardır; okuyunuz!» der. Böylece, gencin, yalnız o bahiste, iki ders arası bir kaç yüz sahife okuması İcab eder, Hattâ tercüme külliyatı tamam olan büyük garp lisanlarından birine ana dili suretinde tesahüp edenlerin ta- Sarruflarındaki bu kıymetli âlet kâfi &eimiyor da, onlar bile bir yardımcı lisan daha öğreniyorlar. (Lâtince ve grekçe caba..) Eskiden de bizim med- reseler arapça ve hattâ farsçayı zaruri Sâyarlardı, Şahsan ihate edemiyorum: Faraza bir felsefe mezunu ki, yalnız türkçe ve türkçenin yeni harilerini | bilsin... Kendi sahasında ne yapar? — Ekseriyetle felsefe muallimi olu- Yorlar, Teftiş esnasında iktidarsızlık- ları tahakkuk ederse dereceleri düşü- Yor. Hattâ içlerinde ilkokul öğret- menliğine kadar inenler de var. Üni- Versite yol gösterir. Kendi sahasında Yükselmek, bu meyanda da dil öğren- mek, söylediğimiz gibi, şahsi gayrete bağlı, üyorum: Sırf şahsi gayrete bağlı ise, Se şehadetnamesi bile östememeli, Zira « şehadetname kadar ecnebi dil bilgisi de zaruridir. Hattâ ihtimal da- Zaruri olduğu dahi iddia edilebilir, Belki ilerde, yalnız bir felsefe bahsine dair binlerce telif ve tercüme eserle Mİ kütüphanemiz süslenince — ya Nİ meselâ yarım asır sonra — fransız» “aya, ingilizceye, almancaya o derece İhtiyaç hissedilmiyecektir. Onları o vakıt yüksek tahsil için, Avrupa mil- etlerinin Yaptığı gibi, bir «yardımcı Unsurs sayabiliriz; fakat mili kütüp- > remizin tamtakır olduğu, harf ve il inkılâbının ferdasında bulunduğu- Muz Şu seneler zarfında — teknik bil- ve tahsili içim olduğu kadar — ede- Yat, içtimaiyat, felsefe yüksek tah- «— lise — Çocuk ti; iyatrosu çocukluğumda şünülmeğe başlamıştı, ancak çocü- | Y gör n AKŞAM Sipahi ocağında gece müsabakaları Kapalı manejdeki müsabakalar çok muvaffakıyetli oldu Her ayın ilk cumartesi akşamı yapılmak- , ta olan deneme müsubakaları ocağın ka- | palı manejinde iera edilmiştir. Gerek atlar | ve gerek binleilerin gittikçe artan bir kudret ve kabiliyet göstermekte oldukları | bu binişler mümtaz ve kibar seyirciler tarafından heyecan ve alâka ile takip odil- | di. Bu muvaffakıyelli neticelerden dolayı ocak idare oheyeli verelsi (o tebrike lâ- yıktır. Bilhassa böyle her ay muntazam olarak bu işi başarmaları Türk binleiliği- nin inkişafı bakımından büyük bir ehem- miyeti haizdir. Atlayışlara ocağın fahri hocası bayan Melâhat Aksel'in (Sahab) ile yaptığı gü- zel bir parkur ile başlandı Prens Halimin (Bahab) 1 her mâni atlarken yüksek kud- retini gösteriyordu. Prens Halimin düz ko- Selze ve meyvayı ucuzlatmak meselesi Müstahsile kredi açılması işi tedkik ediliyor Belediye, toptan sebzs ve meyva fiatieri- ni her gün #azetelerle ilân ekmekle bera- ber ayn! zamanda şehrin münasip yerle- rinde Hyah tahtalara dt yazmaktadır. Fa- kat bu tedbirin de büyük'bir fayda temin edemyleceği anlaşılıyor. “Toptan ve pera- könde fintleri arasında mühim fark olduğu gibi müstahsilin satış flati ile hüldeki satış Hati arasında da büyük fark vardır. Belediye, hem hâldeki fiatleri mutedil bir Şekle sokmak, hem de perakende fiat- İ lerini indirmek üzere s8bze ve meyva sa- taşlarını yeni bir şekle bağlamak fikrin- dedir. Müstahsilin pek muhtaç olduğu krediyi temin ederek bunları kabzımalların. ellerinden kurtarmak ve aradaki mutayas- #iları kaldırmak düşünülüyor. Bunun için milli bir banka 1s anlaşarak kredi temin edilecektir. İstanbul hâlinde satılan sebzenin müh bir kısmı, şehir civarından tedarik edildiğinden bu kredi evveli bunlara açılacaktır. Istanbul harlelndeki istihsal merkezle- rindeki müstahslllere Ziraat bankasının kredi açması lizımgelmekledir. Bu hususta. yapılacak tedkikler neticesinde hazırlana- cak bir proje hükümete takdim edile- cektir, Yeni hastane İnşaata temmuzun ortala- rında başlanacak Mecidiyeköyünde belediye arsasında ya- pılacak bin yataklık hastanenin plânları- nı yapmak ve İnşanla nezaret, etmek üzt- re Yali B. Lütfi Kırdar ile mimar HB. Val- terin muavin! arasında bir mukavele im- zalanmışta, Mukaveleye göre mimar B, Valter bir aya j kadar inşaat plânlarının ilk paftalarını göndereceklir. Paftalar geldikten sonra münakasa şartları hazırlanarak ilân eği- lecektir. Hastanenin inşasına temmuz Or- talarımda başlanacağı tahmin ediliyor. sili için de behemehal ecnebi diline ih- tiyaç olsa gerektir. Bu bilgiyi, — «İs- lim arkadan gelsin!» der gibi — üni- versite yolculuğunun sonuna almak doğru mudur? Zira, profesörlerin de itirafı üzere, işte bir çok unsular Zzi- yan oluyor: Felsefe tahsil etmişken ortaokul yahut ilkokul öğretmenliğine düşüyorlar! (Diğer cihetten muallim kadromuzun kalitesini yükseltmek icab ediyor. O da bu tezi itmam eden diğer bir dava...» Öyleyse haftada a3- gari yüz sahifeyi sökebilecek derece- deki dil bilme mecburiyetini yüksek tahsilin başına alabilmelidir. Üniver- sitemizin ikinci ıslahatı da bunu ba- şarmak olacaktır.» (Wâ - Nü) O ön Ankarada, amına zararı » «Komşuda pişer, bize de düşsel» şulardan birçok muvaffakiyet kazanan at- lahı artık konkur sahalarında da parla- maya başladılar, Bundan #onrâ yapılan ocak talebelerine mahsus parkura 7 binlei iştirak etti, Bun- lardan üçü hatasız olarak bitirdiler. Za- man üzerinden yapılan Lasnifte bay Kemal (Murat) ile birinci, bay Kon (Zafer) ile ikinci bayan Cahide (Efekızi) İle üçüncü oldular, Bu parkurda şimdiye kadar bizde yapılmamış olan bir husuşiyet vardı: Par- kurun ortasında binici alından muayyen bir yerde iniyor, önünde kapı tarzındaki bir mânlayı kapı gibi açarak atı ile orudan geçiyor, kapıyı kapadıktan sonra atına binerek parkura devam ediyordu. Böyle parkur esnasında attan inip binme we parkuru devam etme hem binicinin KÜÇÜK HABERLER: # Yüksek mühendis mektebi müzik kolu dün saat on dörtte mektepte bir konser vermiş ve bu konserde birçok güzide da- veliler bulunmuştur. Müzik koluna mensup gençler, yüksek ecnebi musikişinasların yüksek parçalarını muvaffakıyetle çalmışlar ve konserlerini cidden güzel bestelenmiş olan mühendisler marşile bitirmişlerdir. Yüksek mühendis mektebinin bu konseri takdirlerle karşı" Janmıştır, # 'Tuksimde bir Ingaatta çalışan İbra- him, dün, binanın çatısında iken muva- zenesini kaybederek yere düşmüş ve muh- telif yerlerinden ağır surette yaralanmış- tır. Polis, yaralı işçiyi Beyoğlu hastane- #ine kaldırmıştır. Galatada oturan komisyoncu Kemal isminde biri, ekmek biçağile oynamakta iken bışak elinden düşerek ayağından ya- ralanımışlır. # Dün şehirde bisiklet, motosiklet, oto- büs ve kamyon çarpmasile dört kişi yara- lanmıştır: 1 — Galatada oturan bayan Ayşenin kapısı önünde oynamakla olan dörü ya- şındaki çocuğu Mehmede, Bekir isminde bir 'geneln idaresindeki bisiklet çarparak yaralamış, çocuk tedavi altına aldırılmış» dan öle giderken ıda Kemal adında bir çocü- mıştar. Motosikleti kullanan Muhteşem is- minde biri polis tarafından yakalanarak mahkemeye verilmiştir. 3 — Mecidiyeköy - Çarşamba hattına iş- leyen şoför Hikmetin idaresindeki 3101 Mo. lı otobüs, Falihte Aslanhane sokağın- da Belediye temizlik işleri onbaşılarından Nedime çarparak sebep Gi- muştur, Polis golörü yakalamış, yaralı has- taneye kaldırılmıştır. 4 — Kuruçeşmede İskender tütün de- posunda çalışan Ibrahim Hakkı isminde biri, tramvay yolundan geçmekte iken 0- för Sâminin idaresindeki kamyonun #ad- mesine uğrıyarak ehemmiyetli surette ya- ralanmıştır. Polis, icab eden kanuni taki. batı ifa eylemektedir. Vilâyet ve Bilya bütçeleri çabuk tedkik edilecek Dahiliye Vekâleti, vilâyet ve belediyele- re aid mahalli bütçelerin bir an evvel ha- zırlanarak gönderilmesini istemiş, İstanbul belediye relsliğine de bunu bildirmiştir. Şimdiye kadar umumi meclise ancak vilâ- yet ve belediyenin varidat bütçesile vilâ- yet kısmının masraf bütçesi verilmiş ve bunların tedkiki bütçe encümenine hayale edilmiştir. Belediyenin masraf bütçesi 118 vilâyet ve belediyenin fevkâlâdo bütçeleri ve Darülâcere, Karaağaç müesseseleri, 6- hir tiyatrosu, konservatuvar gibi milesse- şelerin bütçeleri hazırlarnımamıştar. Bunların önümüzdeki hafta İçinde meclise verilece- | dit hmin ediliyor. et, bütçelerin bir an evval gönde- rilmesini istediğinden gerek bütçe encüme- ninde, gerek mecliste bunların mümki olan süratle tedkikine devam edilecek Çocuk insanların çiçeğidir. Sevi- niz, okşayınız fakat öpmeyiniz. Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi Bay Amcaya göre kadar Nasreddin hocanın . tavsiyesi gibi görenler görmiyenlere anlatır!... kudretini, hem de atın terbiyesini meydana koyuyordu. Büyük beynelmilel müsabaka- larda bazan yapılan bu tarzın tatbiki bini- cilerimiz ve atlarımız için çok faydalı ol- muştur. Bundan sonra yapılan (5) numara Dresmjda bay Müller (Zafer) Ne birinei, bay Kon (Erol) ile ikinci, bayan Cahide üçüncü oldular, (3) numaralı Dresajda ise bay Kemal birinci, bayan Teodor ikinci geldiler. En hafif şekil olan 1 numaralı Dresajde ba- yan Leylâ birinciliği kazandı. Mayısın #üne tesadüf eden ilk cumar- tesi müsabakalarının aşık manejde saat YI de yapılacağını öğrendik. Daha kalaba- lık seyirci toplayacak olan bu açik manej müsabakalarında Sipahi ocağına ve bini- cilerine muvaffakiyetler dileriz. Sirkeci - Galatasaray yolu yapılacak Tramvay idaresi bir program! hazırladı Tramvay şirketi, mukavelesi mucibines tramvay raylarının iki tarafında yedi bu- çuk metreden on beş metrelik bir sahanın yollarını inşa ve tamir etmeğe mecbür ol- duğu halde bu şarta tamamile riayet et- memişti. Müessese belediyeye intikal ostikten son- ra ber şeyden evvej bu yolların tahkimine Jüzum görülmüş ve bu itibarla bir program hazırlanmıştır. Programım bugünlerde Na» fia Vekâletince tasdik edilmesi bekleniyor. Bundan sonra elektrik, tramvay idaresi, Sirkecide Beşir Kemal cezanesi önünden başlıyarak tramvay caddesini takip etmek suretile Karaköy meydanı, Şişhane yoku- şundan Galatasaraya kadar uzanan saha» nın yolunu yapacaktır. Bu yolun düz yerleri kısmen asfalt, kıs- men mozaik parko, yokuş yerleri de kâ- milen mozaik parke olarak inşa edilecektir, İnşaata hem Sirkeciden, hem Galatadan başlanacaktır. Sirkocideki kısma başlan» mak için Beşir Kemal ecrenesi karşısında» ki köşenin istimlikine aid muamelenin tamamlanması icap etmektedir. Buradaki binalardan bir kısınının sahipleri konan istimlâk bedelini kabul ettiklerini beledi- yeye büdirmişlerdir. Diğer bina sahipleri- nin de yakında muvafakat cevabi verecek- deri anlaşıldığından binaların yıktırılma- sına başlanacaktır. Yola kalbedilecek bu binaların arsalarına da asfalt döşenecektir. Yapılacak yol sırasında Karaköy meyda“ nının müstakbel şekline göre tanzim plânı tatbik edilecektir. Alacak yüzünden Mahmudpaşada 3 kişinin yaralanmasile neticelenen kanlı vaka Dün sabah saat ona doğru, Mahmudpa- şada üç kişinin yaralanmasile neticelenen bir vaka olmuştur, Bu semtte oturan Şa- hende isminde bir kadın, Mahmud ismin- de birinden bundan dört gün evvel kırk beş kuruş ödünç para almıştır. Bayan Şahende bu parayı ertesi gün iade edeceğine dair söz verdiği halde düne kadar vermemiş, Mahmud da dün Şa- hendenin odasına gelerek nlacağını iste. miştir. Şahcnde parası olmadığından bah- setmişse de Mahmud dinlememiş ve Şa- hendeye bir takım ağır sözler söylemiştir. Şahende da bu sözlere aynı ağırlıkta süz“ lerle mukabele edince Mahmud kızmış ve üzerinde taşıdığı bıçağı çekerek Şahende- nin üzerine ati tar. Mahmud, ilk darbeyi Şahendenin göğ- süne yerleştirmiş, bu sirada kadının fer- yadına, dışarıda bulunan oğlu on altı Yağ- Jarındaki Burhanoddin koşmuştur. Burhaneddin, anasini kurtarmak için çabalamış ve Mahmuda gücü yetmediği için bu sırada onun tarafından savrulan bir bıçak darbesile Burhaneddin de ya- ralanmıştar. Burhaneddin, bir taraftan anasının, bir taraftan da kendisinin yaralandığını gö- saalinde başlanmasından — şikâyet edenler var!... Yalnız, oyuna çocukların uyku İSTANBUL HAYATI Karınca karârınca Vaktile Anadoluda bulunan bir i dostumun evinde uzun müddet çalış- mış emeklar bir kadıncağız vardır, Memleketi yakın olduğu için arasıra İstanbula gelir, eski efendisinin evin- de bir kaç gün misafir kalır. Çekin- gen, sıkılgan, zavallı bir Anadolu ka- dınıdır. Ancak, pek samimi tanıdığı kimseler yanında konuşur, biraz dili açılınca hoş Anadolu fıkraları anla- tır. Geçenlerde dostumun evinde dere- den tepeden konuşurken Tayyare pi- yangosu bahsi açıldı. Evin küçük ba- yanı gülerek, bir kaç gündenberi mi- safir bulunan kadıncağıza: — Dadı, dedi. Eğer, bize Tayyare piyangosundan ikramiye çıkarsa... Dadı mırıldanarak sözü kesti: — İnşallah yavrum, inşallah. Allah sizden iyisine mi verecek.. — Dur da söyleyim, dadıcığım. Bü- yük ikramiye çıkarsa sana neler ve- receğim neler... Kadıncağız mahçubiyetle başını çe- virip mırıldandı; — Allah ömürler versin Her zaman veriyorsunuz. — Amma, ne vereceğimi musun?... Eğer ikramiye çıkarsa, ta- bii ki bizim evin eşyasını tamamile yenileyeceğiz. O zaman, bu oda takım- larını, mutfak takımlarını hep sana vereceğim. Bu söz dadıyı sinirlendirdi. Sanki evin eşyası ambalâj yapılıp kadınca- İ ğazın sırtına yüklenmiş gibi, telâşla İ ellerini kaldırarak haykırdı: — Yoook... İstemem kızım, İste- meeem. Böyle şeyleri ne yapacağım ben?... — Ne yapacağım olur mu dadıce ğım? Bunları evine yerleştirirsin, şa radyoyu da bir köşeye koyarsın, otu- rup rahat rahat dinlersin, Kadıncağız tekrar isyan etti; — Aman, kızım; ağzına alma böyle sözleri. Radyo kim, ben kim? Böyle eşyanın bizim evde ne işi var?... Bun- ları gören konu, komşu ne derler sonra?... Biz de lâkırdıya karıştık; ne söyle- dikse dadıyı kandıramadık. Bir türlü ev eşyasım, radyoyu kabul etmiyor; ellerini kaldırıp hepsini reddediyordu. — Peki amma, dedik. Piyango çi- karsa küçük hayanın hiç bir hediye- sini kabul etmiyecek misin? Kadıncağız derin derin içini çeke- ji rek: — Ah, dedi, Onun hediyesini kabul etmez miyim ben?... İnşallah piyango çıksın, o zaman istediklerimi söylerim, Israrımız üzerine nihayet, arzusu- nu da anlattı: — Damadım eyimizi tamir ettirdi, altmış lira borçlandı. İnşallah piyan- goyu kazanınca bu borcumuzu ödersi- niz. Sizin avluda duran küçük kana- pe ile eski gramofonu da tamir ettirip bana hediye ederseniz, ömrümün s0- nuna kadar duacınız olurum. Bunlar bize yeter de artar bile yavrucuğum. Karınca karârınca derler, bilmez mi- siniz?... yavrum. Cemal Refik rünce can havlile eline ekmek bıçağın ge- çirmiş, bu aralık odadan kaçmak üzere olan Mahmuda arkadan yetişerek ciğerleri üzerine müteaddid dabeler yerleştirmiştir. & bu şekilde yaralanınca, has diseyi duyanlar polisi haberdar etmişler, bir taraftan yabıla memurları vaka ma- halline koşmuşlar, diğer taraftan çağırılan cankurtaran otomobilile öç yaralı da Ha“ seki ve Cerrahpaşa hastanelerine kaldıril mışlardır. Şahendenin sıhhi vaziyeti teh- Ekelidir, B. A, — Olabilir, fakat Çoruk tiyate Tosundan bir maksat da çöcukları “j uyanık bulundurmaklar!...