(POLİTİKA Ablokanın şiddetlendirilmesi Harbin silâhla değil, abloka ile neticelendirilmesi çaresiz olduğu nokta- sına İki muharip taraf kanaat hasıl etmişlerdir. Almanya kendi hava kuv- vetlerile İngiltereye katile halinde erzak ve ham madde götüren bitaraf ge milere taarruzda muvaffak olduğu takdirde maksadına erişeceğini tahmin etmektedir. Müttefikler ise bitaral memleketlerden, yahut bunların üzerin- den Almanyaya yiyecek ve ham madde gitmesini men için almakta oldukları tedbirlerin müessir olup nihayet Almanyayı sulhe iebar edeceği kanaatine İngiltere ile Fransa küçük bitaraf memleketlerin nakliyatını sıkı bir su- rette konirol etmek ve Almanyaya mücavir küçük ve büyük bütün memleket- lerin ithalâtını muayyen hadlere indirmek ve bütün dünya sularına ablokayı teşmil etmekle Almanyanın bitap düşeceğine ve hahusus harp sanayii için ek- zem olan ham maddeleri hariçten tedarik edemiyeceğine emin bulunuyorlar. Şimdi Alman ağır sanayii, çelik yapmak için muhtaç olduğu demir cevher. lerini İsveçin şimalindeki zengin ve halis maden yetiştiren havzadan temin etmektedir. Umumi harpte de ihtiyacını buradan temin etmişti, Madenler Norveç hududu civarında bulunduğundan, kolaylıkla Narvik imanına nakledilmektedir. Kışın bu liman donmadığndan, senenin on iki ayı serbestir, Almanya bu yoldan senetle yedi milyon ton halis demir cevheri alıyor. Diğer bir yol da İsveçin Lulea lilmanma müntehi bulunuyor. Fakat Botni körfezindeki bu liman altı ay buzlarla mahsur bulunduğundan, Alman- ya ancak yaz mevsiminde buradan dört buçuk milyon ton demir almaktadır. İsveçin cenubunda Grangesberg havalisindeki demir madenlerinden Al manya her sene dört milyon ton demiri Gavle limanı vasıtasile almakta ise de buradaki demirler şimalde istihsal edilen cevherler kadar halis değildir. İngiltere ile Yransa, Norveç kara sülarım keserek Almanyanm Naryik Hi- manı üzerinden aldığı demir cevherlerinden ve Norveçlen tedarik ettiği balık yağından mahrüm etmek istiyorlar, Almanyanın Japonyadan balık yağı al masını da, Japon denizini abloka ederek menetmeği düşünüyorlar. İngiltere ile Fransa, Almanyanın komşusu memleketlerdeki yağ istihsaline yarayan soya baklası ile kokorozları kâmilen satın alarak Almanyaya mal bırakma» mağı da tasmim etmişlerdir. İngiltere ile Fransa bütün mali ve siyasi kuvvet ve nüfuzlarını ye donanmalarını kullanarak Almanyayı ham maddeden mah- rum etmek suretile harbi kazanmağı tasmim etmişlerdir. Müttefikler abloka silâhını kullanmakta hiçbir engel önünde durmamağa âzmetmiş bulunuyor- lar, F.K. SEN) NELER SEBYGp e) Suni nefes borusu İngilterenin Kent kontluğunda Dertford | çocuğun boğasına yerleştirmiştir. Şimdiye gehrinde doğun Peter Cripps isminde bir ç0- | kadar ensesinden lâstik buru ile teneffüs cuk dokuz sene evvel boğazından ağır su | vekte hastalığından hayatını kurtarmak İçin | mefes borusunun ameliyat ile kesilip çıka- rilması icap etmişti. O zamandanberi Lon- drada büyük etfal hastanesinde yatmakta olan çocuk bir kelime söz söylememişti. Ya- kın zamana kadar iâstik boru ile teneffüs | #diyordu. Hastabakımlar tarafından suni olarak gıda veriliyardu. Ahiren hastanenin baş operatörü çocuğun sol kolundan aldığı deri İle hakiki bir nefes borusu yaparak Garip bir cinayet muhakemesi Londrada gayet garip bir cinayetin mu- bakemesi cereyan etmektedir. Cenubi Afri- zenel kabilelerden Zulu'ların reisi Mkambule eski karısından olan kızının ve- ını Londrada evlendiği yeni karısı We bunun kardeşi ve kardeşinin karısı tarafın- tertip olunan sihire atfetmiş ve bu si birbazlığın cezasını vermeği kararlaşlır Bir gün süren izdivaç Harbin doğurduğu aile faclaları besap- | » Nice nice gençler evlenip bir aile | Yövası kurduktan birkaç gün sonra harp | le ebedi ayrılığa düşüyorlar. Bun- en fecii İngilterede görülmüştür. İrsvig şehrinde evlenmiş olan Giling Maminde bir adam düğünün ertesi günü Kongrede bulunan hevattan bir grup ve Otomobil Klübün senelik kongresi dün Beyoğlu Halkevi salonlarında ya- Turing Pılmuştır. Içtiman 155 de başlanmış, Bun; dan ya > senelik faaliyet ve mürakipler hesap raporları okunarak kabul cdi)- e ars pia sid bazı temenniler vardı. Halkevi başkan B. metniler arası ulunan asfı mizlik teşkilâtı rmlarının tamiri, seyrüsefer yeleli a a vermiştir. Müteakiben eski idare ve mürakipler heyeti miştir, Paaj Tur, se vali ve belediye reisi B. Lütfi Kırdar, mi mahsus müdürü hazır bulunmuşlardır. Üniversite geneliği 23 Nisan bayramını İzmirde geçirecek gkak ve iktisad fakültelerinden 500 ki- e bir kafile 23 nisan bayramını İzmirde gençleri eh, KART rermişiir, Üniversite mi ti 20 nlsanda buradan İzmire hare- eden çocuk ağzından teneffüs etmeğe baş- lamiş, birkaç saat geçtikten sonra dokuz senedenberi fk defa çocuk söz söylemiş, su istemiştir. Lâkin iptidaları kendi sesinden kendisi fena halde korkmuştur. Sonradan sesine alışmıştır. Şimdi Iki hastabakımı üç j gündenberi çocuğa yemek nasıl çiğnendiği- ni, nasil yutulduğunu öğretmeğe çalışıyor. Çocuk buna muktedir olursa hastaneden çıkarılıp ailesine teslim edilecektir. tar, Bir gün bu üç adamı ziyafet bahanesi Ne ız bir ormana davet etmiş, bütün Zulu'lar bu âylne çağrılmıştır. İki kadın ile bir erkek burada cebren ehir yutturularak öldürülmüştür. Zulu relsi idama mahküm edilmişti. Mahküm hükmü temyiz ettiğin- den şimdi Londrada meclisi hâs bu davayı temyizen yeniden bakıyor. adam seferinden sağ dönmemiş ve Alman tayyareleri ile vuku bulan müsademeğe maktul düşmüştür. 23 yaşındaki zevcesi bir günlük kocasını ebedi olarak kaybetmiştir. Tayyarecinin çok şiddetli bir yağmur es- masında genç kadına muşambasını vere- rek hizmet eylemesi ile başlamış olan mun- makamına operatör B, Emin seçilmiştir. Aslahı mevzuları etrafında zaya ibrs edilmişlerdir. İçtima- Parti erkânı, üçüneü umumi müfettişlik ka- Tbetis tahtelbahirinin tamiri bitti Londra 6 (A.A.) — «Thetiss tahtel- ahirinin tamiri sona erdiği haber veril- mektedir. Gemi yakında başka bir isim- le donanmaya “iltihak edecektir. Müsteşrik - müstağrip Birinci kelimeyi bilen çoktur, İkin- ciyi korkarım ki ben uydurdum. Bu kelime ile ne demek istediğimi anlat- mak için ilkönce müsteşrikin bizde daha pek iyi bilinmiyen mânasını biraz anlatayım. Ben de iyi bilmez- dim, Zannederdim ki şark dili öğre- nip kötü bir ifade İle bir iki mektup yazanlara müsleşrik derler. Hatiğ ilk temasımda onları hep dilden sor guya çekmek için can atardım. F&- kat onlar buna hacet bırakmazlardı. Kendilerine yabancı olan dilden öğ- renmek istediklerini bana sorarlardı. Zaman geçtikçe gördüm ki müsteş- rikelr yalnız dü mütehassısı değildir, onlar seçtikleri şark memleketinin dilini, folklorünü, tarihini, coğrafya- anı, İlim tarihini, medeniyet tarihi- ni ve bilhassa o dille münasebeti olan diğer dilleri öğreniyorlar; ancak ondan sonra orijinal etüdler, ter- kibi eserler yazmağa kalkışıyorlar, Bu tarzda çalışma çok eskiden bâş- lamıştır. On yedinci asırda Türkiye müsteşrikleri yetişmeğe o günden It terakki etmiştir. gramer 1613 senesinde Meğiserus Hieronyınus tarafından yazılmış ve 1630 senesinde Andrö Du Ryer ismin- de bir Fransız tekrar bir gramef yâz- muışlır. Bunların ber ikiside Lâ tincodir. Nihayet Bernardo de Parigi isminde birzat İlk Türkçe Pransızca lügati 1685 senesinde neş- retmişti. Sönra Mesgnien isminde Fransızken Avusturya diplomasi hizmetine girerek ismini Meninski'ye çeriren büyük müsteşrik Lâtince - "Türkçe, Farsça, Arapça kocaman lügat, kitabını 1685 de bitirmişti. Bu kitap 1780 senesinde Avusturya imparaloriçesi Mari Terez'in emrile tekrar basıldı ve nihayetine o vakte kadar Avrupada yapılan şark etüdle- rinin ve bu yoldaki terekkilerin ta- rihi ilâve edildi. Böyle bir ilâveye de hakikaten lüzum vardı. Çünkü arada geçen zamanda bilhassa Fran- sa Pariste Türkçe okuttuğu gençle- ri İstanbula tahsile gönderdi, ve on- lardan bir çoğu Fransanın kütüpha- nelerini süsliyen Türkiye üzerine ki- taplar neşrettiler, tercümeler yaplı- lar ki bu tercümelerin Paris büyük kütüphanesinde ayrıca bir kataloğu bile vardır. O vakitler bizim Kâtip Çe- lebimizi emin olun ki onlâr bizden iyi biliyorlardı. Hezar fen Hüseyin efendi bu müsteşrikler tarafından bir dost kadar iyi tanılıyordu. Velha- sl bu çalışma, bu suretle asırlardan- beri devamı etti, onlar bizi, Arapları, İranlıları, Çinlileri, Hindlileri Xxendi dillerini, memlekelerini ve medenis yetlerini öğrenir gibi öğrendiler... İşte asıl müsleşrikler dünkü «Dik. katler» de kendilerinden bâhsolunan- Jar değil, belki bu çeşid âlimlerdir. Eğer garp ilmini, garp kültürünü alacak idisek zannediyorum ki bizde de böyle muayyen bir usul ile takip edi- lecek bir çalışmaya ihtiyaç vardı. Halbuki bu olamadı. Yalnız çok kere yarım yamalak ve bazan da İyi bir garp dili öğrenmekle iktifa ettik. Fa- kat bir müsteşrik gibi seçtiğimiz memleketin tarihini, coğrafyasını, di- dini, filolojisini, folklorünü öğren- mek istiyenler pek olmadı Meselâ Yunanca, Lâtince öğrenerek garp Vi- sanları filolojisine nüfuz etmek, ine deniyet tarihlerini, coğrafyalarını öğ- renmek pek çoğumuza nasip olmuş değildir. İste bu tarzda bir tahsile kendini vereceklere ben şakadan müs- teğrip diye bir ad takıyorum, yani oryantalist mukabili oksidantalisi. Ve zannediyorum ki garpten bize en doğru, en esaslı kültürü getirecekler de bu sınıf müstağrip âlimler olacak» tır. Çünkü ancak bu gibi lerin gözile asıl garbi Onun kültürünü benim: Merhametsiz baba 3 ay 20 gün hapse mahküm oldu Abdullah adında biri bundan bir müd- det evvel altı yaşındaki oğlu Hüzeyini teda- vi ettirmek üzere Beyoğlunda bir hast, ye götürmüş, hastahanede o gün boş tak olmadığı için çocuğun kabul edilemi- yeceği bildirilince Abdulish hiddetlenerek yanrucağı hastahane kapısında birakıp kaç- maştır. Küçük Hüseyin bir müddet ağlıyarak ba- basin: aramış ve nihayet zabıta tarafından Darülâcezeye götürülmüşzür. Birkaç gün sonra bunu haber alan ba bası Abdullah derhal Darilâcezeye giderek çocuğunu oradan ölmış ve tekrar hastane- ye götürmüştür. Hastahanede bunları görünce derhal ta- mmuşlar ve polise haber verilerek Abdullah yakalanıp adliyeye verilmiştir. Baba şefkatın; ynıyacak şekilde hare- ket edip çocuğun okak ortasında bırakan Abdullah dün as sekizinci ceza mahke- mesinde muhakeme edilmiş, suçu sabit oi- duğundan üç ay yirmi gün müddetle hapse konulmasına karar verilmiştir. Fransada komü- nist tevkifatı Mahküm komünist mebuslar, hususi merkezlere sevkedilmişler Paris 6 (A. A.) — Askeri mahkeme taralından $ martta dörder ve beşer se- ne hapse mahküm edilmiş olan komünist mebusların büyük bir kısmı, haklarında verilen kararı temyiz etmişlerdir. Mebus- lar wskeri makamlarca gösterilen hususi merkezlere sevkedilmişlerdir. Polis müdiriye bir müddettenberi Paris'in şimalindeki, fabrikalarda bu-bi- naların iç duvarlarına kâğıt yapıştırmak süretile komünist propazandası o yapan üçüncü enternasyonale sadık 19 komü- Bisti tevkif etmiştir. Yapılan tahkikat ne- ticesinde mevkuflarm geniş teşkilâta malik muntazam bir teşkilâta mensup oldukları anlaşılmıştır. Duvarlara yapıştırılan kâğıtlar her gün yeri değiştirilen portatif bir matbaada basılmakta idi, Finlândiyaya mali yardım Helsinki 6 (A.A.) — Dünyanın her tarafından Finlândiyaya yardımlar ya- pılmaktadır Bugün haber verildiğine göre Tok- yodaki Finlândiya sefaretine 4.000 yen tevdi edilmiştir. Bu parayı Japonlarla Japonyada mukim Finlândiyalılar ver- mişlerdir. 1 Hayat pahalılığı İsviçreyi düşündürüyor Bem 6 (A.A.) — Hayat pahalılığı İsviçre elkân o umumiyesini endişeye sevketmektedir. Filhakika havâyici za- | ruriye fiatleri harbin başlangıcındanbe- | ri yüzde 5 ten fazla bir msbetle artmıştır. | » “. “ j Belçikada komünist tahrikâtı Brüksel 6 (A.A) — Brüksel adliye- si, bir anket ve yirmi kadar araştırma yaptıktan sonra, bir çok kamünist mer- kezleri meydana çıkarmıştır. Bu merkez- lerde Actiyon ismindeki gizli gazete, ya- nlp basılmakta idi. İkisi maruf komü- p di Pire özene ak Sani ele, Kaplıcaların faydaları Doktor B. Nihad Reşad çok istifadeli bir konferans verdi Yalova kaplıcaları mütehassıs doktoru pofesör Dr, Nihad Reşad evvelki akşam Beyoğlu Halrevinde «Kaplıcalar» mev- zulu bir konferans vermiştir. Kiymeği | hekim suların umumi evsafını anlatıp | gifabuhş hassalarının fenni ve tıbbi iza | huni yaptıktan, radyo aktivitenin mahiye- ti etrafında mücmel malümat verdikten | sonra Avrupanın meşhur kaplıcalarma | gitmek için maddi imkân bulamıyan has- * taların memleketimizdeki Okaplıcalarda İ da tedavi edilebileceklerini söylemiş; romatizma, adale, âsap ağnları, ve siya» tikten muztarip olanların Yalovaya mı, Bursaya mı gideyim şeklinde bir tered- düde düşmelerine sebep olmadığını, her ikisinde de tedavi edilebileceklerini, yal- ruz yapılacak işin bir doktor nezareti al- Unde suların tarzi islimalini, hastaların rejimini tesbitten ibaret olduğunu ilâve etmiştir. Dr. Nihad Reşada göre verem, sere- tan, slelümum sari hastalıklarla ileri de- recede kalb, böbrek ve kebed kifayelsiz- likleri müstesna, bilimum müzmin hasta- lıklar kaplıcalarda tedavi edilebilir, Dok- tor, termal kürlerin tatbiki için vakit ge- girmemek, su şehirlerine hastalıkların ilk devirlerinde gitmek çok şayan temenni olduğunu söylüyor, Meselâ midelerinde ekşilik ve sancı hissedenler, inkıbaz ve- ya ishal gibi em'a teşevvüşünden şikâyet edenler, bu gibi ârızalar başladığı zaman sa şehirlerine giderlerse ileride bir ihti ta meydan vermeden gayri tabül künden izalesi kabildir Biz şehirliler ekseriya çok yiyoruz, çok #çiyoruz, Umumi hifzi sıhhatımızı ihmal ediyoruz. Midelerinden ve barsakların- dan muztarip olanlar pek fazladır. Bu- nunla beraber, mide ve barsak hastalık- larına çok kimse başlangıçta ebemmiyet vexmemektediz. Bu nevi hastalar ek- seriya rahatsızlıkları ilerledikten, ihtilât- lar yaptıktan sonra hekime müracaat edi- yorlar. Halbuki ilk devirlerde, yani âr- za başlangıçlarında su tedavisile mide ve barsak ve kebed hastalıklarını önlemek kabildir. Çocuklarımız bütün kış mevsiminde ve baharda mektepte ekseriya kapalı yer- lerde oturmakta, çalışmakta ve pek muh- taç oldukları güneş ve açık havadan isti. fade edememektedirler. Bilhassa çocuk” ların tatil zamanlarında su gebirlerine git- meleri ve ayhi zamanda iklim tedavisin- den isfade etmeleri nesil sıhhatinin vi- kayesi için zaruridir. Avrupada, bazı su şel rinde çocuklar yirmi gün, bir ay süren kamp termallerde bulundurulmak» tadır. Bu usulün bizde de tatbiki çok faydalı neticeler verecektir. Porofesör Dr. Nihad Reşad, bundan sonra halkımızın su ile olan temasının gittikçe azalmakta olduğuna işaret ede- rek demiştir ki: — Eskiden Türkler, sularla pek fazla temas eder, yıkanmaya ve temizliğe her milletten fazla ehemmiyet verirlerdi. Kap- hcaları, hamamları en bol olan memle- ket'de bizim memleketimizdi. Manlesef ecdadımızın suya olan fazla düşkünlüğü yeni nesillerde görülmemektedir. Her sene tatil zamanlarında halkın kısa bir müddet su şehirlerinde yapmaları umumi sıhhati korumak için çok faydalı olur. Kaphcalar yalnız hastalara (mahsus yerler değildir. Bu basta olm yanlar da istifade eder. Bizim de her ne- vi şifalı hassalan havi pek çok su ve kap- healarımız var. Sıhhat ve İçtimai Muave- Bet Vekâletinden aldığım malümata gö- re, memleketimizde 200 der fazla su ve kaplıca meycuddur. Bunlardan mühim bir kısmı bugün harap ve âtıl vaziyette. dirler, Şimdi hükümet ve mahalli idare- ler bunlardan bazılarını canlandırmak için çalışmaktadır. Temenni ederiz ki bü- tün kaplıcalarımız halkın istifadesine açı labilsin. Zaten bunlardan halk, buçün kısmen istifade etmektedir. Faydaları tec rübe ile anlaşılmış su ve çamurlara bir- gok kimselerin kendiliklerinden girip çık- olduğu ileri sürülüyer. Ben bu fikirde de- ilim. Bütün kaplıcalarımızın Bursa ve Yalova gibi lüks olmaları icab etmez. Fransada mevcud 180 küsur kaplıcadan Vichi, Wittel, Aix le Bain gibi dört, beş meşhur olanını çıkarırsanız. diğerleri basit bir haldedir. Bunları ben bizzat gördüm. Bizim bu: kaphcalar edilebilir. Lükse lüzum yok, yeter ki her birinin civarında insanların yerleşebile- ceği basit, fakat temiz birer otel bulunsun. Kaplıcalarımızın pek yakında canlanma. sını ve bu suretle halkın bunlardan geniş mikyasta istifade imkânma kavuşmasını temenni ederim.? Dr. B. Nihadi Reşad alâka ile dinlenen bu konferansının sonunda, kendisinin Tıb fakültesinde verdiği açış dersinden eski devirlerde Türklerin sulara, kaplıca- lara, hamamlara verdikleri ehemmiyeti pek güzel canlandıran parçalar okumuş, ve konferansına bu suretle nihayet ver- miştir, bulunan tle tanzim in harap vaziyette nz ufak İsir hiran Tokat (Akşamı) — Son zelzeleden çok müs teessir olan Tokatta büyük bir hızla çalış- ma başlamıştır. Atatürk anıtı karşısında 3500 lira sarfüe muvakkat bi binasi yaptırılacaktır. Şehrin ime tatbik edilmeğe başlanınca 50 bin Ira se fedilerek büyük bir postahane yapılacak- tar. Tokaddaki yeni inşaat için malzeme ha- aarlanmıştır. Fakat jeoloji heyeti henüz gel- mediğinden işe başlanamamaktadır. Haik heyetin muvasılalını sabırsızlıkla bekliyor, Bon zelzele Üzerine Reşadiye kasabasına yakın bir yerde, yol üzerinde sıcak su çık- miştir. Burada güzel bir hamam yaptır mış, halkın mühim bir ihtiyacı temin ed: miştir, Zelzele üzerine Kızılay ile birlikte geceli gündüzlü çalışan vilâyet sıhhat müdürü B. Ahmed Vefik Girsy'ile müfettiş Mazhar Akiloğluna vilâyetçe birer takdirname ve» rilmiştir. Bayanlara müjde: Beyoğlunda Galatasaray Lisesi karşisin- da meşhur DAVİD Mağazası, 8 Nisan pazartesi ve 9 Nisan Salı günleri sabah saat 11 den 12 ye kadar Parisin ilkbahar ve yaz Robları, Tayyör ve kostüm model. ni mankenlerle teşhir edecektir.