bat 1940 AKŞAMDAN AKŞAMA —————— Köy kahvelerini kaldır- mak doğru mudur? | Bursa gazetesinde muharrir B. Mu- sa Ataş'ın köy kahveleri aleyhine ateş püskürdüğünü okuduk. Vali B. Refik Koraltan bu kahveler. le mücadele için bir tamim yollamış, İsmi yukarıda geçen o meslekdaşımız da, bunu sebep tutarak, kahvehanele- re veryansın ediyor. Mealini hülâsa ediyorum. Diyor kis — Yaktile köylerde misafir odala- pi vardı veo âdet ne iyiydi. Köylüler boş Saatlerinde buralarda toplanır, konu- şurlardı. İçlerinde okuma bilen, gaze- te havadislerini, mektup mühteviya fını bildirirdi. Köye inen misafir de bu- rada kalırdı. Şimdi misafir odası âde- ti hemen hemen kalkmış gibidir. Onun yerine kahvehaneler türedi, Hepsi dedikodu, kumar, hattâ cina yet yuvası halindedir. Allah razı ok Sun sayın valimizden ki, mücadele ediyor Dedikodu ile, kumarla, cinayetle mücadele çok iyi şey. Fakat doğrudan doğruya kahvehane düşmanlığım pek yerinde bulmuyorum. Beterin beteri vardır; Köy meyhanelerinin türeme- si! Avrupanın bir çok yerlerinde mev- cud olan bu yıkıcı ananeden bizi Al. lah esirgesin. Giresun taraflarında - Kulak kaya yolunda - seyahat etti. Eimiz sırada bir de köy barı göster. mişlerdi. Köylü fındık mahsulünün bedelini orada «artist» lere bir gecede kaptırıveriyormuş. Elbette fena! Buna r; «Türk köylerinde bar olmasın!» demeğe gene dilim var- miyor. Barı olan, birahanesi olan, bi- lârdo salonu olan, ne bileyim, - eğlen- ce yerlerinden ciddiye doğru gide lim: - mütelea salonu, klübü, tiyat- rocuğu, sineması olan bir köy, elbette | temenniye şayandır. Bu meyanda da kahvehaneler bulunsun... Bir değil, | bir kaç tane.. Saydıklarımın hepsi birden hir hayat, bir içtimai muaşe- ret ifadesidir. «Köklerine kibrit suyu ekelim, yaşatmıyalım!» diye düşünme mek icab ed Fenalıklarını mümkün mertebe önlemeli; inkişaflarını hay- re tevcih edebilmeli... İdareci ve mü- nevver sınıfın gayreti buna matuf olabilmelidir. Arkadaşımız B. Masa Ataş'ın yağ» | landıra ballandıra medhettiği köy misafir odalarını ben, tecrübemle, hey» | hat bilirim. İçlerinde yattım da böcek- ten uyuyamadım! Pek özenilecek şey- ler değildi onlar, canım... Ekserisi tek pencereden mahrum, ışığı bacadan alır, kokuşuk izbe şeylerdi. Masalı, is- kemleli, pencereli, hele çardaklı köy kahvesi - mefhum olarak - onlara kı- yasla muhakkak ki ileri bir adımdır. Hususi teşebbüsün timsalidir. Şayet, kendi. kendilerine ihtiyactan doğan bu Müesseseler kapatmağa kalkarsak, ecek değildir. rde oynanacaktır, Dediko- armda yapılacaktır. Cina- yetse her yerde olabilir, tini de Ma'şeri hayat meselesi var: “ Eğim ret, hatti konuşma, Şar- ei sök teessüs eder. Mademki *egüne İçtimagâh bugünün hayatın- da kuhvedir- 4 uhvedir; idareci ile münevverin vazifesi nen, Kumar evle, du köşebasi, - Yasaktır masa gerektir Bilâkis — Bakın, he, Dağılım! - demek ol- | | ” l v5 N 'mşeriler, size radyo ge- Sem Size gazete dağıtabiliyoruz... ia seyyar tiyatro heyeti yaptık, tanın falanca günleri hünerlerini — Hay körolası kaçtı bay Amca Sahife $ ŞEHİR HABERLERİ Vali Eyüpte teftişte bulundu Belediye doktorlarından biri Ramide çalışacak üâvi Kırdar, li ve Belediye Re E ni teftiş be giderek Vali, bu tefti, li, kazanın sıhhat işli de yakından gul olmuştur. Eyüpte 20 bin nüfus var- dır. Bunun sekiz bin kişisi Ramido, 12 bin Kişisi Ryüpte abibi ie iki Belediye ta; dis Eyüptedir. Buna muk; K Ramide tek bir tabip yoktur, Vali, b yanlış bi ve Be ediye doktorlarından birinin Ras nakledilmesini emretmiştir n başka Vali, Rami ile Eyüp ara- »daki yolun da süratle tamir edilmesini | nişir, Matbuat davaları Cumhuriyet gazel 20 şubat tarihli nüshasında intişar e £rodit işinin mahiyeti. serlâvhalı başmakale müd humilikçe tedikik edilmiş ve bazı kisimlari umiye hakaret mahiye rülmüştür, Iddia » neşriyat | Hikmet Münif aleyhlerine dava Dava, Türk ceza kanununun i ve 273 üncü maddelerine tevfikan açılmıştır. Dava evrakı asliye altıncı ceza mahkemesine verilmiştir. Ruhsatsız inşaat Bazı minder ve Kalfalara muvakkaten ruhsatiye verilmiyecek Belediye, ruhsatiyeye mugayir ve yahut rTuhaatiyesiz inşaat yapan mimarlardan ba- sıları hakkında yeni ceza kararları vermiş tir. Bu kararlara göre, 9 katlı bir ev yapan B. Pehmiye bir sene müddetle inşa- çin Beyoğlu fen mem de müfettiş tahkikatile işten el çektirii- miştir. Bundan başka kalfa Panayot ile mi- mar B. Ara İstepan'a da birer sene müd- detip ruhsatiye verilmiyecektir. Bu cerayı veren Belediye, son zamanlar- da bu gibi ruhsatiyesiz ve ruhsatiyeye mu- gayir harekette bulunanların faztalaştığını göz önüne alarak bunlar hakkında sıkı ta- Kibat yapılmasını kararlaştırmıştır. Bu hu- susta kaymakamların nazarı dikkati celbe- dilmiştir. Kırk sekiz sene telgraf makinesi başında Üsküdar posta ve tegrafhanesi memür- larından B, Münim Turan tekaüt ol muştur. Münim Tu- ran fasılasız kırk se- kiz sene telgraf ma- kinesi başında hiz- met etmiş çalışkan- lığı ve vazifesever- liği dolayısile bir çok ikramiye almış- tır. Üsküder posta- hanesi memurları bu çök emekdar ar. kadaşa dün bir veda çayı vermişlerdir. Emekdar memur dün gece son defa Üsküdar postahanesinde nöbetçi kalmış kırk sekiz senedenberi alıştığı manipleye veda etmiştir. .. gösterecek... Şu kahvehaneyi sinema oynatabilecek bir hale koyamazsanız, yanında başka bir bina yaptıralım. Yahut geceleri açık havada sinema seyredebilirsiniz » demektir. Mevcudu yıkmak değil; düzeltmek! Mevcud olmuyanı da yapmak! (Vâ - Nü) l Karilerimizin mektupları Balıkpazarı çamur deryasından kurtarılamaz mı? Bir okuyucumuz A. Z. imzasile gön- derdiği uzun bir mektupta Balıkpaza- tif yağmurlu bir günde bile geçilemiyecek derecede çamur deryası m as aldığından bahsederek eümle diyor ki « Bu çamur şa sekerek yü: 2 taştan ta- meğe çalışırken, bir de bakıyorsunuz ensenizde bir araba Oku... Saçak altından da yürümek imkânsız- dor. Çünkü yaya kaldırımı yoktur. İs- tanbulun en berbad, yürünmes bir cad- desi işte ır. Balıkpazanından Hâle kadar bir yürüyüş yapan, bu id- diamda ne kadar haklı olduğumu gö- rür. Belediye ve Vilâyetten rica ediyo- Tuz, şu cadde yürünür, geçilir bir hale sokulsun.» Maçka tramvayları İşliyen tramvayların mikda- rını arttırmak lâzım Günün birkaç saatini tramvay yoleulu- Bile geçiren İstanbul halkı, tramvay idare- ihtiyaca uy- semtlere ve hatlara dağı!- madığını görüy! Trarvaş idaresi, şirket zamanında sene- lerce evvel o zamanki ihtiyaçlar nazarı dik- kate alarak tertip ve tanzim edilmiş bir seyrüsefer programını hÂJA tatbik ediyor. Halbuki İstanbulun bir kısım semtlerinde, yeni binaların inşa edilmesi üzerine kala- bu değişiklikle- a göre hareket etmi- ka semtini gös- ri takip ederek ihtiy: yor. Buna misal olarak X terebilmek mümkündür, Maçka, bu on yıllar için- li dan mühim bir p bu civarda inşa edildi. Hele tram» vayın Maçka mezarlığı önüne kadar uzatıl- masındanı dolayı, yalnız Maçka, Teşvikiye, Nişantaşı yolcuları değil, Valideçeşme ve hattâ Akaretler yolcularından bir kımı da Maçza hattından istifade ediyor. Bu sebep- le Maçka semti, İstanbulun diğer bam hat- larile mukayese ederek ona göre hAlâ sekiz, on sene evvelki araba miktarile bu semtin münakale ihtiyacını temin etmek kabi! de- &ildir. Maçka yolcularının ne kadar müş- külüta uğradıklarını isbat edecek vaziyet- leri bir iki misalle izah edelim; 1—Maçka mezarlığı önünden hareket eden arabalar, ekseriya Teşvikiyede Narman h apartımanının köşe: ve mü kabil olan lüişkülât bir kat daha artıyor. ronun bir ihtiyaç ol- malar geceleri sa- at 21 de başladığına göre meselâ Teşvikiye- den sinemaya gitmek isteyen bir yolcunun & evvel tramvaya bindiği takdir. nt santine ferah ferah yetişmesi mümkündür. Fakat birçok kimseler -bu saatlerde pek az araba işlediğinden- daha, €vvel âavranmazlaraa sinema saatlerine ye- tişemiyorlar. Sabahları sant 10 le 15 arasındaki Azdır. Bu semite birçok o vi in mektep saatlerinde Arabaları dolduran talebeden dolayı halk vasıtasız kalıyor, Gelişi güzel kaydettiğimiz bu hâdiselerin tramvay idaresine» malüm olmaması kabil değildir. Bu itibarle tramvay idaresinden, bilhassa vali ve belediye relsi doktor Lât- fi Kırdardan vaziyetle yakından alâkadar olarak Maçka ve civarı halkını sıkıntıdan kurtaricak tedbirler almasını bekliyoruz. Matbuat heyeti geldi Fransız hükümeti tarafından yapılan da- vet üzerine Fransaya giden matbuat beye- ti dün sabah 1040 da Semplon ekspresile şehrimize dönmüştür. Bay Amcaya görel.. Ne | sanın yanına gitmiğiir. İ, sekiz sene evveline | Bir koca karısını yaraladı Cinayete sebep kadının birlikte yaşamağa razı olmaması Dün sabah saat yediye doğru, Kasımpa- #ada bir aile faclam olmuştur. Kunduracı Ahmed isminde bir gençle, karı Hüsniye, yedi senedenberi evli bulunmaktadırlar. Üç de çocukları vardır. Kasımpaşsda Hacıhüsrev mahallesinde Büyük yokuşta oturan karı koca; bundan beş, altı ay evveline kadar oldukça iyi ge- ginmişler, fakst son zamanlarda araları açılmıştı H , artık Ahmedle yaşayamıyaca- erek üç çocuğunu da simiş, ana- Hümiye; bu su- retle kocasından yardım göremeyince, Ça- laşmağa karar vermiş ve Tophanedeki Di- kimevine yazılmıştır. Hüsniye bir müddet | aldığı haftalıklarin | buraya devam etmiş, yavrularını büyülmeğe uğraşmıştır. Ah- med; bu sirada Hüsniyeye müteaddid ha- berler göndererek tekrar beraberce otur- palarını istemiş, fakat Hümiye bunu reddetmiştir. Ahmed dün sabah saat yediye doğru Hümiye We karşılaşmış, derhal üze- rinde bulundurduğu kunduracı biçağını çekmiş ve kadının üzerine atılarak üç muhtelif yerinden yaralamıştır. Hüsniye, bu aralık kocasının elinden bi- çağı almak için bir hayli parmakları kesi! pamamışlır. Kadının kanlar içinde bir tarafa yı- kıldığını gören Ahmed; onu kendi haline bırakarak kaçıp gitmiştir. Hadiseyi görenler zabıtayı haberdar et- mmişler, yaralı kadın derhal hastaneye kaj- dirilmiştir. Kadının yaraları ehemmiyetli değildir; ik tedavisi eri- ne gönderlimiştir. Polis, carih kocayı ara- imakla meşguldür. Yumurta ihracatı İtalyada fiatler gittikçe yükseliyor İtalyaya gittikçe artan mikdarda yu- murta i imizi yazmıştık. Yumur- ta fiatleri İtalyada gittikçe yükselmekte- dir. "Türkiye menşe şehadetnâmesini ta- gıyan büyük yumurta sandıklarının Triyes- tede 750 lirete kadar yükseldiği haber alınmaktadır. Yalnız, gelen haberler ara sında, bazı açıkgöz İstanbullu tacirlerin, İtalyaya kadar giderek ayni cinsteki yu- murtaların flatlerini kırdıkları bildiril- mektedir. Bu tacirler, İtalyan ithalâtçılarına, ken- dilerinin de yumurta ihraç edebilecekleri ni, şimdi 750 ilrete satın aldıkları büyük yumurta sandıklarını 650 lirete verebilecek- lerini bildirmişlerdir. İtalyan ithalâtçıları, şehrimizdeki alâ- kadarlara keyfiyeti bildirerek nazarı dik- kati ceibetmişlerdir. Kumar yüzünden çıkan cina- yetin muhakemesine başlandı Tophsnede bir kahvede kumar oynamak yüzünden çıkan kavgada Mehmed adında birini bıçakla öldürmek, Abbas adında biri- ni de yaralamaktan mazmun Eminin mu- hakemesine dür ikinci ağırseza mahkeme- sinde bakılmıştır. Dünkü celsede mazmun vekili, kahvede Memede Abbasın bıçak ve Mkemlelerle Eminin üzerine hücum ederek bir köşeye sıkıştırdıklarını ve bu vaziyette mütecavizlerin elinden kurtulamıyacağını anlıyan Eminin de müdafsal nefs için eli- De geçirdiği ekmek bıçağile ikisini vurup kaçımağa muvaffak olduğunu ileri sürmüş- tür. Mahkeme, vakada hakikaten müdafasi nefs olup olmadığının, Eminin bıçak kul- lanmadan kaçıp kurtulması mümkün bu. lunup bulunmadığının tesbiti için vaka yerinde yeniden bir keşif yapılmasına ka- rar vermiş ve muhakeme başka güne bıra- kılmıştır. Haftanın mizahı Bugün 7 nci sahifemizde ... İnsanınen hoyrat yerinde bü kadar ii şey kullanması zaten ka- çıklık amma ne yaparsın, modal... .. Amma hep kabahat Nazilerde! Ni Ortalığı karmakarışık ettiler, yoksa fen adamları çoktan buna çâre bula- caklardıl bütün kadınların ayağında derttiri... İSTANBUL HAYATI Sinemada şapka Birinin şapkası, kumlar üzerine yan yatırılmış bir sandal gibi başının sol tarafından çarpılıp Weriyo doğru uzanmış. Öteki, kıvırcık saçlarının üzerinde minimini bir sepeti andıran acayip nesnenin tepesine bir de ke caman kuş tüyü yerleştirmiş. Üçün- cünün tepesindeki büsbütün garip bir şey. Ortası bir külâh şeklinde uza- dıktan sonra tepesi bir krater gibi çukurlaşmış, kenarları bir içeriye, bir dışarıya kıvrılarak iki tarafa çarpık miş, Kalabalık arasında kol kola yürür. ken şapkaları biribirlerine çarpıyor. Yarı şaka, yarı hiddetle homurdanr- yorlar; — A, kardeşim, şapkamın biçimini bozdun. — Senin şapkan da hiç bir yere sığ» mıyor, Asıl sen benim şapkamı boz dun. Söylene söylene sinemaya girdiler, Önümdeki sıraya yanyana oturdu- lar ve derhal şikâyete başladılar: — Burada iyi seyredemiyeceğiz galiba. — Ya, ya... Şu ileride oturan çıp- lak kafalı adam bana mâni oluyor. — Hele şu, benim hizamdaki baş- örtülü kadına bak. Yumak gibi ka fası perde gibi önümü kapatıyor. — Amma münasebetsiz şeyler ha. Ön tarafa oturuyorlar, geridekiler gö- rebiliyor mu, göremiyor mu diye hiç düşünmüyorlar. Kocaman kafalari- le herkesin önünü kapatıyorlar. Ne- rede ise başlarına birer de şemsiye açıp arkada oturanların seyretmele- rine büsbütün mâni olacaklar, Perde açılmak üzere iken mektep kasketli bir delikanlı geldi, önlerin- deki boş yere oturdu. Çocukcağız pal tosunu katlayıp kucağına yerleştirir. ken genç bayanların üçü birden sik nirlendiler: — Aa, buda sinemaya ilk defa ge. liyor galiba, Kasketini çıkarmadan oturuyor. Önümüzü kapadı. İçlerinden biri dayanamadı: — Bayım, şapkanın çıkarır misi- nız, Perdeyi göremiyoruz. Diye delikanlının omuzuna dokum- du. Çocuk özür diledi: — Affedersiniz. Paltomu yerleştiri. yorum. Şimdi kasketimi de çıkara- cağım, Oyun başladı. Fakat öndeki ba- yanların mütemadiyen şikâyet he- murtularından, filimin sesini duymak ne mümkün... Hele, durmadan başla. larını o biribirlerine yaklaştırdıkça önümüz büsbütün kapanıyor, perde- nin ancak bir kenarını görebiliyor. duk. Yanımda oturan yaşlıca zat ön- dekilerin baş hareketlerine göre göz lerini ayar edip perdeyi görmek için bir müddet sağa sola eğildikten son- ra tahammül edemedi, bayanlara uzandı: — Affedersiniz kızım. Şapkalarını- zi çıkarmak kabil değil mi? Geriden biz perdeyi göremiyoruz. Bayanların üçü birden hiddetle başlarını çevirerek hep bir ağızdan adamcağın azarladılar: — A, bayım. bayanlara hiç bir yer. de şapka çıkarmak mecburiyeti yok- tur. Bunu bilmiyorsanız öğreniniz. Şimdi şapkamızı çıkarıpda sinema bittiklen sonra tuvaletsiz mi sokağa çıkacağız? Böyle yerde rahatını dü- şünen adam loca kiralar, Adamcağız bir daha sesini çıkar- madı ve perde arasında kimiz de yer .. Ah, bilmezsiniz, bu ipek çorap | Cemal Refik sma B.A. — O bir şey değil bayan, keklerin başında derttir!. e