POLİTİKA çare Balkunlı milletler arasındaki eski niza ve geçimsizliklerin ve emniyet- sizliğin bertaraf edilmesi olduğunu çoktan düşünmüş olduğundan hatırı ve sözü geçen devlellerin kendi aralarında dösine iş edinmişti. Bu suretle Macaristan ile Yugoslavyanın arasını bulan İtalya olmuştu. Son Venedik mülâkatı ile de İtalya Macaristan ile Romanyanın aralarındaki meseleleri müşterek tehlike karşısında başka bir zamana terkedilmesini temi- | ne muvalfak olmuştur. Son resmi tebliğden anlaşıldığına göre Bulgaristanın da Romanya ve Yunanistan İle olan meselelerini tehir eylemesini Sofyadaki görüşmeler neti. | cesinde temi- edilmiştir. Bulgaristan yeni harpte tamamile bitaraf kalacaktır. | yürkiye bu bitaraflığa riayet edecek ve Bulgaristan da bitaraflığın vecaibini ye- | Binaenaleyh Bulgaristanın rine getirecektir. mesele çıkarı»£sma artık meydan kalmamış oluyor. Bu mühim netice kurşısında Belgradda toplanacak Balkan misakı dev- Nazırları yeni harpte bütün Balkan ve Orta Avrupa devletleri muhafaza edilerek bu yarım adada sulh ve sükünün sağlam bir surette devam edeceğini müşahede ve tesbit edeceklerdir. Ege bölgesinde birçok Jetleri Hariciye e birlikte Balkanların sulhu anlaşmalarını kolaylaştırmağı ken Romanya yahud Yunanistan ile F.E. zelzeleler kaydedildi (Baş tarafı 1 inci sahifede) İzmir 15 (A.A) — Bütün Ege bök gesinde fasılalı ve muhtelif şiddette gelzeleler olmaktadır. Evvelki gece ve dün şehirde iki hafif sarsıntı hissedil diği gibi Çeşmede oldukça şiddetli iki, Alaçatıda hafifce bir, Foçada &€- ce yarısından sonra şiddetiice ve sa at 1,30 da hafıf olmak üzere iki 2elze- le hissedilmiştir. Tirede evvelki gece 22,25 ve 22,28 de üstüste İki şiddeti zelzele olmuştur. vam etmiştir. ce 23,45 de dört saniye süren bir zel. zele olmuş ve bunu 6 saniye devam eden orta şiddette ikinci bir zelzele takip etmiştir. Dün saat 11 de Dikilide yeniden 6 saniye süren bir zelzele daha olmuş- tur. Zile ve Şibinkarahisarda Zile 15 (A-A.) — Son üç gün için. de şehrimizde muhtelif şiddette 7 zelzele olmuştur. Hasar yoktur, « $. Karahisar 16 (A.A) — Devamlı çalışmalar neticesi Eğribel geçidi açı- larak münakalât temin edildiğinden şehrimize birçok sıhhi levazım vesai- re eşya muntazaman gelmeğe başla- mıştır. Felâketzedelere yardım için İstanbuldan gelen ekip ile kazamız- da müteşekkil yardım komiteleri teş- riki mesai ederek felâketin acılarını gidermek için devamlı bir surette çalışmaktadırlar, Gerek Eğribel geçidinin açılması ve gerek bu yardım Peyetlerinin ça- lışmaları sayesinde ertik kazamış İçinde aç ve açıkta kimse kalmamış- tar. İlk yardımların böylece yapılma» sı ve tamamlanmış olması Üzerine şimdi bu heyetler felâketzede halkın kışa karşı korunması için icap eden tedbirleri almakla meşgul bulunu- yorlar, Yerleştirilen felâketzedeler Ankara 15 — Haber verildiğine gö- re, dün Manisaya 38 kişilik bir kafile yerleştirilmiştir. Kayseriye gelen fe lâketzedelerin sayısı 856 ya baliğ ol- muştur, İzmite gelen 28 yurddaş &v- lere yerleştirilmiştir. Rusya Isveç ve Norvaçe birer nota verdi (Baş tarafı 1 inci sahifede) nüllü miktarı Sovyet hükümetinin etmemektedir. Harp malzemesi geç- mesi İtitazı mucib olamaz. İsveç hü- kümeti, Sovyet Rusyaya karsı teca- Tas ajansı Norveç ve bilhassa İs- veç tarafından verilen cevapların ta. mamile memnuniyetbahş olmadığını, bu hükümetlerin bitaraflık siyasetini kendi taraflarından ihlâl ettiklerini isbat eden hadiseleri tamamile inkfir edemediklerini söyliyerek diyor ki: «Her iki hükümetin de bu vaziyeti tehlikelidir, Çünkü bu hal İsveç ve Norveçi harbe sürüklemeğe çalışan devletlerin bu hareketlerine lüzumu e katiyetle mukabele edilmediği- göstermektedir. > Norveç Hariciye Nazırının beyanatı Oslo 15 (A.A.) — Sovyetler Birliği- le Norveç arasında tcati edilen nota Jar hakkında Norveç Hariciye Nazırı B. Koht Norveç ajansının bir muhar- ririne tta bul ii beyanat urarak demiş. «Norveç bitaraf kalmakla beraber hürriyetini muhafaza etmek istemek- tedir. Ve Sovyetler Birliğinin Norveç bitaraflığı hakkında şikâyetini mucib ölacak hiç bir sebeb mevcud değildir, Sovyetler Birliğine verdiğimiz ce- vapta, isteyen Norveçlilerin Finlândi- yaya yardım edebildiklerini, zira mem- leketimizde matbuat ve söz hürriyeti mevcud olduğunu bildirdik.» Dani zan > ile takip ediliyor Kopenhag 15 (A.A.) — Danimarka matbuatı, Moskova hükümetinin İs- veçe ve Nörveçe tevdi ettiği notalarla Oslo ve Stokholm tarafından verilen cevapları neşretmekte, fakat bu hu- susta hiçbir tefsirde bulunmamakta. dır. Yarı resmi mahfillerde vaziyet va- him addedilmekte ve Danimarka, hak Iyet Necib Fazl da tasfiye listesine girdi. i dinlemiyor, kimsenin göz yaşına bak- Edebiyatta yeniler mi, eskiler mi? Oğlu tarafından edebiyattan çıkarılan şair Halid Fahrinin anlattıkları «| Gavsi arkadaşlarile anlaşmış, tanınmış edebiyatçılar için “Bunlar moruk canım, birşey bilmiyorlar, devirelim şunları,, diyerek orta Genç ediblerin neşrettikleri tasfiye Mstesi gittikçe kabarıyor. Edebiyat Aleminin 17 tanınmış simasını istifa» ya davet etmeleri yetmiyormuş gibi Misteye her gün yeni isimler ilâve edi. yorlar: Hakkı Süha, Selâmi İzzet, Halide Edib, Halide Nusret ve niha- İhtiyar, genç eski yeni, kadın erkek, muıyorlar. Oğlun babayı tanımadığı devirlerde yaşıyoruz. İşte düm, kendi öz oğlu tarafından tasfiyeye uğratılan bedbaht baba, “ çilekeş şair Halid Fahri Ozansoyla görüştüm. Söze başlamak benim için acı oldu: — Üstad, dedim, oğlunuz Gavsi, arkadaşlarile bir olup gizlice hazır. ladığı bir edebi tasfiye listesine sizin de isminizi koymuş. Bunu nasıl kar- şıladımız?» Muztarip peder metanetle: — İnsanm başına her şey gelebi- , | lir, dedi, bu da oldu. Allah başkasın- dan korusun!; Bu vaziyette kendisini fazla konuş- | turmanın güç olacağını sanıyordum. Fakat üstadın bağrı yanıkmış. Bir. denbire parladı ve içini öyle boşalttı ki aşağıda bu konuşmanın ancak not edebildiğim kadarını okuyacaksınız: — Efendim, diye söze başladı, bu meselenin başlangıcında baktım ga- zetelerde gençler sağa sola çatıp du- ruyorlar, tasfiye istiyorlar, gençlik- tir, böyle şeyler olur, deyip geçecek- tim. Fakat son günlerde çıkan yazı- lata baktım. İş büyüyor, edeb haya perdesinin dozunu kaçırıyorlar, içle- rinden biri «Moruklar, keşkül aça- lum da bunlara pera toplıyalım!> demiş. İş tehzile, küfüre bindi. Ben ki gençleri, hem de bu bağırıp çağı- ranlar arasından çoğunu himaye etmişim. Ehh yeter artık. İşte benim de sayım suyum yok! Benim bildiğim insan, yaşı ilerle. dikçe akıllanır ve edebi «er olgun yaşlarm mahsulüdür, Meselâ kırkmı aşmayan adam roman yazamaz, Ne- rede? Ben öyle gençler biliyorum ki Reşad Nuriyi beğenmiyor, sıfırdır, di- yor. Yaşı küçük olduğu için ömrün- de baloya gitmemiş. Sonra yazdığı yüz sahifelik romanın 50 sahifesinde balo tasviri!... Garbin büyükleri ha- kiki eserlerini vermeğe elli yaşından sonra başlamışlar. Fakat bunu gençlere anlatmak ka- bil mi? Chamberlain 75 yaşında dün- yayı idare ediyor, bu çocuklar bize 35 yaşında moruk diye bağırıyorlar, — Böyle bağırmakla bir şey kaza. nılacağını mı zannediyorsunuz? — Yok efendim, bu feryadlardan bir şey kazanılamaz, vaktile biz de yaptık, «Rübab: mecmuasında Fecri. aticilere çatıyorduk. Bizi Süleyman idare ediyordu. Yahya Ke- mali o zaman daha kimse tİanımı- yordu. Biz de ondan kuvvet almak istiyorduk: «Bir Yahya Kemal var- dır, dikkat edin. Namık Kemal değil ba, diye bağırıyor ve bir şey yapıyo- bakmaya bile tahammül edemiyo. rum.» Şair biraz süküt bulmuştu, eski Zza- manları hatırlıyordu, hatıralar nak- lederek yeni zamanlara doğru geli- yor: — Mesleğim gençlerle uğraşmak, ie arkadaşları oldu. Bir gün Gavsi: «Baba, bau ar- kadaşlarım bizim mecmuada yazı yazmak İstiyorlar, onlardan bir ekip | yaptım. Çek kıymetli çocuklardır. Mecmuayı canlandıracaklar, deği, Ben de «Peki evlâdım, gelsinler, şu- rada yazsınlar, cevabını verdim. On- Abidin Dino o kadar genç değildir zannederim. Olsam olsam ona ağa- bey olurum. Zaten ona da baba olur- sak yandık artık... İşte sen onlara böyle muamele et... Sonra: «Ulan moruk... Keşkül açalım bunlara ia- ne toplayalım, diye bağırsınlar.; — Gençler eserlerini neşredecek yer bulsmadıklarından şikâyet ediyorlar, dedim. Üstad buna fena halde sinir- Yendi: : — Yer mi bulamıyorlarmış? Gelsin- ler bana söylesinler onu. Hangisi gel- miş de reddetmişim. Vallahi en kö- tülerini bile, sağını solunu biraz dü- zelterek mecmuâya koydum. Eskiden olsaydı görürdüm onların halini Ben Serveti Fünuna üç sene, ne Üç senesi altı sene uğraştıktan sonra iki satır şiirimi koydurabildim. Servei Fü- nunda iki satır şiir neşretmek hadise idi. Bugün mecmualar kari şiirlerini bile basıyorlar, Bir de eserlerini neş- redecek bir çok mecmualar istiyorlar- mış. Bakın hele... İki mecmua senin nene yetmiyor... Ne yazıyorsun ki be adam! Sen evvelâ kendine bir Hsan edinmeye bak! Sonra üstad genç ediblerden şikâ. yet etmeğe baladı: — Bugünkü gençlerin çoğunda 1 san, kültür eksikliği var. Biran evvel gayeye erişmek istiyorlar. Bunda be- nim oğlum da dahil, hepsi hepsi... İs- tiyorlar kl uluorta methedilsinler, Ka- çına demişimdir: Lisan üzerinde çalış! İmlâna dikkat et. Biz alaydan yetiş- tik, bari siz adam olun! Nerede? İsti yoruz ki yazsınlar, okusunlar, adam olsunlar, yükselsinleri Amma yük- seklere bu saydıkları yoldan çıkı maz... Dediğimiz böyle değil, Nihayet bu son hadise üzerine ben artık vaz geçtim. Demek sözümü an- latamadım. Yahu beni oğlum anla- mamış! Ne yapayım? Ben onları 1$- laha çalışırken, onlar aralarında top- Jamıp konuşmuşlar: «Bunlar moruk canım bir şey bilmiyorlar, devirelim şunları!» demişler, çıkmışlar ortaya.., Döktüğü emeklere yanan üstad Ozansoy burada anlıyamadığı bir noktaya temas etti: — Bu gençlerde anlıyamadığım bir nokta da şudur: Haydi bizden ayrı dılar, kendilerine lâf dinletemedik. ya atılmışlar bedavadan yazılarını basmış. Yahu ben ne yaptım siz0? Ne öğretti size bu adam? Yoksa moruk filân gibi lâf. ları Baltacıoğlunun Sosyolojisinde mi okudunuz? © bir şiirle genç bir delikanlı geliyor. «Bunu meçmuaya koyar mısınız?» di- yor. «Peki oğlum, bırak dursun!s ce- vabını veriyorsunuz. Aradan bir hafta ya geçiyor, ya geçmiyor, o delikaniı ikinci defa geliyor, hemde bu sefer kapıyı vurmadan ve başlıyor: «Hani benim şiirim, kaç gündür bekliyo- Tum; hâlâ çıkmadı, nedir, beğenmedi. © miz mi yoksa...» Nerede ise üzerimize. atılacak, dövecek, kırıp geçirecek, Konuşmalarında tad yok, nezaket Size birşey söyliyeyim mi? Ben ga- zetede kitapları tedkik ediyorum. Ge-” çenlerde ormanlara dair, bir kitap geldi, okudum, enteresan buldum, gazetede methettim. Ertesi gün Or- mancıdan bir mektup: #Yazımza te. şekkür ederim, beni minnettar elti. niz» Bundan sonra veni sene müna- sebetile şu genç ediblerin eserlerini okuyayım diye mecmuları aradım, ta- radım, belki doksan tanesini methet- tim... Hiç... Biri çıkıp da <Eserimi okumakla zahmete girdiniz» bile de- medi. Bir ormancınm nezaketine bü- kın, bir de şu genç edibin hoyratlığı. na... Bu ne nâdanlıklır yahu... Halid Fahri bu teessüflerden sonra diyorlar. Bayıldım böyle hâmiyel zil ediyor çocukları. En güzel «Yazık oldu Süleyman efendiye» dir diye yazmış. Herkes merak etmiş, bir de bakmışlar, meğer şair nasırdan bahsediyormuş. — Nurullah Ataçın beğendiği Melih Cevdeti, Gavsi de beğeniyor. Şiirde bir Melih Cevdet olduğunu kim, ne — Canım dedik ya onlar anlaşmış- lar, çekilin geliyoruz, diye bağırırsak herkes kaçışmcak. Bunun üzerine biz bir gâzete çıkaracağımızı ilân ede- riz. Bu gazete kapışılır, diye karar vermişler, onun üzerine feryada baş- Yamışlar. Bizim Gavsinin yaptıkları bu kadar olsa neyse, Şimdi yine ar- kadaşlarile öz birliği etmiş. İnançei- lar ismile türeyen bir genç edib gru- pile mücadele edip onları batıracak- larmış! Şair Halid Fahri Ozansoy, oğlu Gavsinin ve arkadaşlarının bütün ya- ramazlıklarma rüğmen sözlerini on- lara ithaf ettiği şu nasihatlerle bitir di: — Bu patırdı sizin için belki iyi ok du. Fakat biraz nazikâne olsaydı, daha iyi olurdu. Ne yapalım, kader böyle imiş. Şimdi yapacağınız iş ka- fayi eğip bu idd'anızı tesbit etmek üzere okumak, dil öğrenmek, eser vermektir. İyi kalbli şair Halid Fahri Ozan» soydan teessürle ayrıldım. Çektiği yine nasihat vermekten çekinmiyordu. Şevket Rado Aphrodite davası