1ö Kânunusani 1940 di siriyer MA AKŞAMDAN AKŞAMA Yeni edebiyat neslin- den beklediklerimiz Bazı arkadaşlarım son edebiyat gü- rültüsünü benim neden elddiye al dığıma şaşıyorlur, Maksadım: Ne kü- çük Gavsi'nin mütemadi neşriyat ile şöhretini temin etmektir; - (zira, heyhat, püf diye parlayıveren edebi saltanatın ömrü saman alevi kadar- dır!) - ne de bir kaç ateşli genci İs- tihfaf eylemek... pek azını tanı- yorum: Sabahaddin Ali ile aşağı yu- karı ayni seneler zarfında nesir yaz- mağa başladık. Bazı cihetlerden ken- disini takdir ederim. Said Faik'in ise bu işe ciddiyetle devam ettiği takdir- de istikbali olduğunu senelerce evvel müteaddid seferler yüzüne söyledim. Zira fransızca bilir, üslübunda bir hususiyet vardır; ilh... On sekiz-yirmi yaş arasında olup imzalarile yazı ya- zan diğer gençlerde kabiliyet ve kıy- met bulunmadığını İddia etmek de beni ürkütür. Ebet vardır, olacaktır, olmalıdır. Fakat onları bugünkü iddinların- dan bambaşka bir yolda görmek eme- Jimi de gizliyemiyeceğim, Evvelâ şu- nu kendilerine dostça söylemek İste- Tim ki, garabetle şöhrete erişmek dev- ri artık geçti. Dün ressam Nurullah Berkle de görüşüyorduk: o Moderniz- min acâyipliklerile birdenbire halkı hayrette birakmak ve dikkati celbet- mek 1923 . 1924 senelerine mid bir demodelik halinde görünüyor, O zamanlar Nazım: Bana bak hey avanak! Elinden o sırıltıyı bıraksan G... tarzındaki omisralarla bir hamlede gözleri kendine çevirtti. Bu mukad- dimeden sonra söyliyecek diğer söz- leri varmış; hoşa gitti, yahut şunu bunu kızdırdı. Her halde bir mevcu- diyet gösterdi. Fakat buna benzer bir fütürizm şimdi kimseyi şaşırtmıyor. Yeni umumi harbin sanat vadisinde- ki manevi sarsıntısı henüz başlama- mış olacak ki, bugün âmmenin nseyli ve zevki eiddidedir, derindedir. Re- simde olsum, edebiyatta olsun, ağır baslı, klâsiğe yakın eserler makbule Eeçiyor.. Yukarıki mısralar kabilin- den hitaplara uğrıyan olsa olsa hid- detlenir... Yralk, böyle bir sanatkârı alanlaheye alır. Gençlerimize bunun böyle olduğu- un hatırlattıktan sonra, başka bir noktaya geçeceğim : Bir sanayi kurulunca (meselâ Ka- Tabük demir sanayii) onun yanmda bir takım müteferrik fabrikalar baş gösterir; Boruculuk vesaire. Keza; Yeykeltraşhık, ressamlık vardır. On- ların da yanında testicilik, çinicilik, halıcılık, hattatlık, tezyinatçılık, tez- hipcilik, tesbihçilik vesaire o mevcut- tur. Cümlesinin güzel sanatlar aile- sinden olduğunu, yani konsepsiyon, kakul etmiştir. Tıpkı onun gibi: Ga- zeteciliğin fıkracılık, balk romancı- lığı. röporlajcılık vesaire nevinden çesitleri; kitapcılığın lügatçılık, an- siklopedicilik gibi envaı da edebiyat kollarındandır. Bazıları bunları kü- sük görüyor da meselâ «Sevgilim! Seveilim'e Yahut «Yazık oldu Süley- Man efendive» diye mücerred ve kıy- meti meşkük mısraları yüksek tasnife tâbi tutuyor. Bense, edebiyatçı genç- lerimize bir Ahmed Haşim olmağa bevhude yere o çabalamaktan ziyade (Vâ - Nü) (Devamı 4 üncü sahifede) &i oç ivehaneye düşkün talebe der- ı S9 #âkidir bay Amca, her yıl taz€- » Ortaya çıkar... Teberrüat yekünu 821,543 lirayı buldu Istanbulda teberrü edilen eşyanın hepsi zelzele mıntakasındaki valiliklere gönderildi Pelâketzedeler menfaatine dün de akşa- ma kadar Kirılay merkezine ve gübslerine 15,108 lira 12 kuruş yatırılmıştır. Cumartesi günkü hasılat yekünu 806485 lira olduğuna göre dün akşima kadarki hasılat mikdarı 821543 lira tutmuştur. Bundan başka Kı- nlay şubelerine de yeniden eşya teberrü odilmiştir. İstanbulda teberrü edilen eşya- nin hepsi vilâyet tarafından zelzele man- takasındaki valiliklere gönderilmiştir. Bu- nun bir listesini dercediyoruz: 1 hasta nakliye kamyonu, İT sandık eşya Samsun, 36 balya giyecek ve ilâç Sivas ve Gümüşhane, teferrüntile beraber 300 ça- dir, 83 çuval yiyecek, 57 teneke kavurma ve helva, 64 balya giyecek. ll sandık eşya Giresun, 8 çuval muhtelif cins eşya, 191 çadır, 2) teneke peynir, 75 sandık eşya, 59 çuval makara, 43 teneke helva, Ordu, 500 sandık çivi, 800 aded keser, 300 aded Fırtına « durdu Vapur seferleri tekrar inti- zamla yapılmağa başlandı Karadeniz, Ege ve Marmara denizlerinde Üç gün üç gece devam eden fırtına, dün dufmuştur. Fırtına durduğu için denizler- deki vapur seferleri tekrar inlizamla ya- nde karaya oturan Tirhan Tapurundan dün de hiç bir haber alına- mamıştır, Maamafıh, havalar müsald ol- duğu takdirde Tırhanın bü hafta içinde yüzdürülebileceği ümdi edilmektedir. Oclibolu önlerinde karaya oturan Tayyar | vapuru dâ limarımıza getirilerek ufak te- fek tamirler yapılmak Üzere İstinye dok- larına alınmıştır. Dün hava yurdun Karadeniz orta Ana- dolunun şark taraflarile doğu Aradöluda bulutlu, diğer yerlerde açık geçmiştir. Dün İstanbulda hava az bulutlu idi. Rüzgârlar | cenuptan 4 ilâ 6 metre hızla esmiştir. Sı- caklık en fazla 7,5, en az 3 santigrad ola- rak kaydediimiştir. Hastaneler Bu sene yatak adedi arttırılacak Viliyet ve Belediye shhiye müdürlerile hastaneler baş hekimleri dün Belediye Tels muavini B, Rifat Yenalın relsliği al- nda toplanmışlar, 040 bütçesi etrafında tedkikler yapmışlardır. Umumi meclisin son toplantısında şehir hastanelerindeki yataklardan mühim bir kısmızın "Tıp Fa- kültesi tedrisatına fahsis edilmesinden dolayı şehir hastaneleri için pek az yatak bırakıldığı şikâyet mevzuunu toşkil edi- yordu. Üniversite, şehir hastanelerinde İş- Bal ettiği yataklar için muayyen bir ücret ver- diğinden 940 bütçesi hazırlanırken bu ya- tak adedinin çoğaltılarak şehir hastanele- rine tahsis edilecek yatak adedinin art- tınlması düşünülüyor. Meisner (paşa) dün vefat etti Yüksek mühendis mektebi şimendiferei- lik profesörü Melsner (paşa) 78 yaşında olduğu halde Kadıköyündeki evinde vefat etmiştir, Waktile Hicaz şimendifer hattının inşa- sında baş mühendisiik ve müşarirlik eden müteveffa, mmemleketimizdeki bir çok gi“ mendifer inşaatında çalışmış, 51 sene ev. vel Almanyadan memleketimize gelmiş bir daha Türkiyeden ayrılmamış! ilmen» ifer roühendisliğinde bir çok mühendis- zin hocası olan Meler (paşa) şi- ndifercilik etrafında bir çok eserler yaz- maştı. Cenazesi bügün merasimle kaldırı— larak Alman mezarlığına gömülecektir, .. Kimi: *Kahvehane kapılarına birer polis dikelim!; der...- i testere, 304 çadır (bu çadırlar gelmişti) 116 sandık eşya da Tokat, vali- Hikrlerine gönderilmiştir. Evvelki gün Erzincandan yeniden şehri- | safirhane- | mize gelerilerden yetmiş k ye yerleştirilmişti, Bunlar dün Eminönü kazası dahilinde tutulan evlere nakledil- miştir. Bu evlerin sobaları kurulmuş, ken- dilerine birer aylık taş bedelleri veriimiş- iden 24 kişlik bir rdan bir kısmı otellere, bir Kısmı da akrabaları nezdine yerleştirilmiş- lerdir. Felâketzedelerin istikbali, iskân ve iage- ! lerinin temin! hususunda fevkalide gay- retleri görülen Kadıköy kaymakamı B. Cenab Aksu ve Fatih kaymakamı B. Rebii Karakin vilâyet tarafından takdir edilmiş- tir. Karilerimizin mektupları Felâketzedeler için D. D. yolları hasılat dairesinde B. Memduh Alpul zelzele felâketzedeleri için bir batıra pulu çıkarılmasını tek- ME ediyor. Taksitli alışveriş hakkında! bir nizam ihtiyacı Şehrimizin bir çok müemeseleri tak- aiti alış veriş yapmaktadırlar. Bunlar yüz itralık bir tediyenin her nöbeti için birer makbuz veriyorlarsa da, ba- tahsildarlar tediye sonunda «daha şu kadar borcunuz kaldı!» diye iddia etmektedirler. Bunu huy edinmişler vardır. Müşteri ekseriya vesikaları muntazam saklamadığı için mutazar- rır oluyor, Bu gibi vadeli tediyatta, her sefer eşu kadar verecek kaldı!» di- ye makbuzlara yazmak kanuni yahud nizami bir mecburiyet halini simal- dır, Şileli İbrahim dün yakalandı Hapishaneden kaçan diğer arkadaşı aranıyor Katilden on sekiz seneye mahküm Şileli İbrahim ile ubzü gasp işinden sekiz se- neye mahküm Hulüsi iki ay evvel Üskü- dar hapishanesinden kaçmağa muvaffak olmuşlardı. Bunlardan Ibrahim, dün sa- bah, bir sandal ile Fındıklı iskelesine çi- karken emniyet direktörlüğü Ikinei şube memurları tarafından yakalanmıştır. İbrahim, sorşuya çekilince; evvelâ Şileys kaçtığını, oradan jandarmalar tarafından Sakip edildiğini anlayınca, Karaburuna geçtiğini, oradan bir taka İle denize açılıp buraya geldiğini, fakat yakalandığını söy- lemiştir. İbrahim, dün tekrar adliyeye tes- Him edilmiş ve hapishaneye atılmıştır. Ka» rar işinden dolayı Üsküdar mâhkemesinde tekrar muhakeme edilecektir. İbrahim, kendisile beraber kaçan Hulü- sinin nerede olduğunu bilmediğini sözle- mektedir. Hulüsinin de akşama sabaha ya- kalanacağı ümid ediliyor. Kömür geliyor Zonguldaktan yeniden iki motör dolusu 250 ton sömikok gelmiştir. Yolda da bir kaç motör daha vardır. Kuruçeşmedeki depolardan bir kisminin sattıkları söle kokun tartısı hakkında Beyoğlu kayma- kamlığınen zabıt tanzim edilmiş ve bunlar mahkemeye sevkedilmişlerdir. ... Kimi: «Öğretmenler mektep dışında da talebeyi kollamalı!ş der... Mısırdan ; kafile edelere Halkevleri tarafından dım sırasında bilhassa Şişli in faaliyeti nazarı dikkati ce decek derecede mühimdir. Şişli Halkevi, şimdiye kadar 30 bin parça müstamel, 10 binden fazla yeni eşya temin etmiş, ayrı- ca da 300 parça yalak ve yastığı kendi alel- yelerinde bazırlıyarak Kızılay teslim et- miştir. Kızılayın bir tavzihi Kınlay İstanbul mümessilliğinden; Ana- İ dolu zelzelesi münasebetile 28/12/39 tari- İ hinden itibaren İstanbuldaki Kızılay teş- kilâtımız tarafından omakpuzlarla alnan teberrtlatın tamamile Ankara umumi mer- kerimize gönderildiğinin ve bü tahsilâttan hiç bir kimseye aldat namile vesair #uret- leri bir şey verilmediğinin görülen Jüzum İ üzerine neşrini rica ederim. Satye binası Mahkeme, dün de bazı $şa- hidler dinledi Satye binasının Denizbank tarafından | satın alınması işinde yolsuzluk yapıldığı iddiasile açılan davaya dün birinci ağır ceza mahkemesinde deram edilmiştir. Din- lenen şahid Türk Ticaret bankası memur larından B. Sadık, maznunlardan B. Af Ödülün kendi bankalarında Kukuk müşa viri olduğunu, bir gün maznunun yazıha- nesine gittiğini ve orada bulunan B. Ekrem İlhami ile B. Said Rızanın yanlarında B. Atıf Ödülün Satye işinden bahsederek pa- | ra almadığı halde kendisine, para almış gibi bir makbuz Imzalattıklarını ve para- nın hâlen B. Malik Kevkepte bulunduğunu söylediğini bildirmiştir. Diğer şahid B. Ekrem İlhami de B. Atıf Ödülün kendisine, para almadan makbüz imzalattırıldığından bahsettiğini bir gün de odacı Abdullah çavuşun kendisine bir zarf içinde ve B, Malik Kevkep tarafından gönderilmiş dört bin lira verdiğini bildirdi. Jerans şirketi idare meclisi Aâzasından B. Artin salış işinin teferrüatından haber- dar olmadığını; bir defa, bu satışişinden alnan yüzde beş komisyondan yüzde iki İ buçuğunun B. Atıf Ödüle verildiğini B. | Mateostan (işittiğini söyledi. Tahkikatın tevsli için muhakeme başka güne bırakıldı. Çay geliyor Çaycılara mal getirtmek için! akreditif açıldı Çay İthalât limitet şirkeli dün muntaka ticaret müdürlüğünde toplanmıştır. cılara, mal getirtmek Üzere akreditif mıştar. Büsün itbajât limitet girketleri, bu- günden Itibaren Ömer Âbid Hanındaki boş kata taşınacaklardır. Taşınma işi bu haf- ta içinde tamam olacaktır. Kahve şirketinin hesapları tasfiye ediliyor Mukavelesi temdid edilmiyen Brezilya kahve şirketinin hesaplarının tasfiyesine başlanmıştır. Maliye Vekâletinden gelen müfettişler, şirketin hesaplarını tedkik etmektedirler. Diğer taraftan münferiden kahve ithalâtıma devam eden şirketin kah» ve plyasamıza guyri resmi ve hususi teşeb- büsler neticesinde küliiyetli mikdarda kah- ve arssdeceği arlaşılmıştır. Şirket, Brezii- yaya çok mikdarda geytihyağı göndermiş- tir. Mukabilinde kahve getirtecektir. Bir motör battı, bir tayfa boğuldu Şileli Ömerin 19 tonluk Öztürk motörü, yükle dolu olduğu halde Bulgaristanın Burgaz limanına giderek şiddetli bir fırtı- nayu tutulmuştur. Motör kaptanı tehlikeyi görünce dört kişiden ibaret olan tayfa mo- törün sandalma atlamağa mecbur olmuş- tur. Fakat bir müddet sonra sandal da devrilmiş ve tayfadan Rifat boğulmuş, di- gerleri kurtarılmıştır. ... Fakat hiç birisi yapılamaz ve haylâz talebe gene kahvehanedeki 66 sına devam ederi... İSTANBUL HAYATI ALİ ERAE K Kıştan şikâyet Sonbaharda hava birdenbire ge- rinleyip yağmur sepkenleri sıklaşınca tüylerimiz dikenlene dikenlene kendi kendimizi avutmağa çalışıyorduk; — Adam sen de... Bunlar geçici fır. lanalardırı. Daha önümüzde pastırma yazı var. Kânunuevvel yaz demektir, Kânunusani de .birkaç gün fırtına yapsa da ehemmiyeti yek. Havalar bir defa açtı mı, şöyle böyle şubatı buluruz. Ondan sonra istediği kadar şiddetli kış olsun. Şubat cüce aydır, martın da yarısı yazdır. Kendi hüsnükuruntumuza uygun hesaplarla kışı bir buçuk aya indirip yakamızı sıyırdık ve bittabi, kış ha- zırlığını da ona göre ayar ettik, Fa- kat bu sene evdeki hesap çarşıya de ZİL, kapının önüne bile uymadı. Pas- tırma yazı diye bel bağladığımız lâtif mevsim; dondurucu fırtmalar arasın. da gürültüye gitti. Cüce şubatın ne mârifetler göstereceğini, martın on beşinden sonra ne olacağını bilmiyo- İ ruz. Ve lâkin, şöyle böyle geçer, diye başımızdan savacağımızı sandığımız kâhunusani bütün hesaplarımızı alt- üst etti. Kânunuecwwelin sonlarına doğru tepemizde şaklayan kışın kır- bâçları günden güne şiddetleniyor. Akşamları telâş içinde, mosmor elle» rimizle takvime sarılıyoruz. Deste des- te kâğıd yaprakların kargacık burga- cık yazıları arasında bir teselli ari yoruz. — Osoh... Fırtına bitmiş... Gözlerimiz semanın derin karan- lıklarına dalıyor: — Hah. İşte, yıldız görünüyor. İn- şallah yarın hava açacak. Hulyaya dalıp yatıyoruz. Fakat sa- bahleyin pencere perdesinin kenarını açar açmaz bütün hayallerimiz par- çalanıyor. Çerçeveler arasından uğul- daya Idaya giren keskin ıslıklar ılık vücudümüzü çimdikliyor. Kapka- ra bulut kümeleri tepemize çullanı- yor. Etrafımızda titreşe titreşe zıp- layan minimini kar tanecikleri ku laklarımızı ısırıyor, burnumuzu iğne. liyor, gözlerimize sivri tırnaklar gibi gömülüyor. Rüzgürn görünmez çakları kalın paltolarımızdan, yü fanilâlarımızdan kolayca geçip dumuza saplanıyor. Aciz içinde tif reye titreye dert yanarak avunmağa kalkışıyoruz: — Amma soğuk var ha.. Karşımızdaki, morarmış dudakla. rını zorlukla nçarak kabadayılık sa- tıyor: — Eh... Olacak elbet de... Mevsimi. dir. Bunu da mı yapmasın?.. Ve lâkin, bahardaki hesaba göre aldığı odunun, kömürün kış orta- sında tükenmeğe başladığını hatırla- ymea yüreği sızlıyor amma, kaç para eder, Evvelki gün bir ahbap elindeki ga- zeteyi göstererek: — Şu hale bak, “di. Arjantin'de sıcaktan adamlar ölüyormuş. Dünya tersine döndü. Fakat, böyle buz fırtı- naları içinde kıkırdamaktansa, Ar. jantinde sıcaktan düşüp bayılmağa razıyım. — Temmuz sıcağından şikâyetleri- ni ne çabuk unuttun?... Dedim. Kekeledi, cevap vermeden savuştu. Cemal Refik ».. Bunları kahvehanelerden soğut- mak için elbet'bir çare vardır!... B. A. — Elbet vardır: Meselâ kah-