oi yardım komitesi millete hitab ediyor (Baştarafı 1 inci sahifede) umumi bir yardım seferberliği ile ha- fifletebiliriz. Unutmaymız ki, binlerce vatanda- - Şımız kara kış ortasında açıktadır ve her türü eşyaya muhtaçtır. Devlet harabeleri mamureler haline getirecektir. Fakat; felâketzedeleri inşaat mevsimi gelinceye kadar 0- ğuktan, hastalıktan, açlıktan muha- faza etmek ve barındırmak Türk mil letinin en yüksek anane ve fazilelle- rinden olan tesanüd ve yardımlaşma- nın müstesna bir misalini göstermek mevkiindeyiz. Felâkete uğrayan va- tandaşların ümidi devlette ve sizler. | dedir. Mili komitenin ve şubelerinin etrafında Soplanınpış Yabandaştık va zifesini yapınız. İğ T.B. M. M. Reisi bö Müh yardım komitesi relst Abdülhalik Renda Milli yardım komitesinin | tamimi Ankara 28 (A.A) — Büyük Müllet Meclisi Reisi ve MİNİ Yardımı komilesi Reisi Ab- dülhalik Renda, bilimum vilâyellere komü- tönin faaliyeti hakkında aşağıdaki tami- mi göndermiştir; I — Yurdumuzun mihlüri mıntakaların- daki 30n yof sarsıntıları, p sallar için hiç beklenilmiyen hakiki bir felâkel olmuş ve müâddi birçok hasar fevkinde miktarı henüz tamamile tesbit edilememiş birçok yurddaşlarımızın mâalese? feci bir surette Ölümünü intaç etmiştir. 2 — Felâket gören bu mintakalara hal- kımızın ilk ei yardımlarım yetiştirebilmek maksadlie, Büyük Millet Merlisinin gös- terdiği lüzum üzerine merkezde riyasetim altında bir Mili Yardım komitesi teşaieztii etmiş ve işe başlamıştır. 3 — Merkez komitesine bağlı olmak üze- re mahallinin en büyük mülkiye meomuru- hun tesbit edeceği üralardın o mürekkep olarak her viliyel merkezinde Azami yedi ve kaza merkezlerinde de beşer kişilik bi- rer komite teşkil edilmesi ve Cüm3uriyet Halk Partisi teşkilâtile Kızılay teşkilâtı Mmevond olan yerlerde bu teşekküller reisle- rinin komite âsası meyanına mutlaka alm ması tesbit edilmiştir. 4 — Har konultenin nakdi ve ayni temin #döçeği tekmil #eberrtintı rlukabi- linde en yakın Kızılaz şubesine teslim et- mesi ve her defaki töslimatinm bir iiztesi- ni. de derhal ve doğrudan doğrüyn merkez komütesine göndermesi münasip görülmüş” tür, 5 -« Halkımızın bu vadide gövlereceği malüm olan yüksek hassasiyetten mahalli Yardım komitelerince ön verimli neticeler alınabilmesini teminen başla valilerimiz olduğu hölde her mutullir en büyük mül- kiye memurunun komiteler inesaisini ya- kından tekip etmek Jütlulüu esitgememe- Jerini ve komitelerin teşkilinde de #zaml derecede sürat yitizam etmelerini bilhassa rica ederim, Umumi müfettiş ve valilere yapılan tebligat Ankara 28 (A.A) — Başvekil Dr. Refik Saydam, üçüncü ve dördüncü umum müfettişliklerle Ankara, Erzu- Tum, Erzincan, Sıvas, Kayseri ve Ma» latya vilâyetlerine bugün verdiği bir talimatte, hiç vakit kaybetmeksizin mâsraflara katşılık olmak üzere ma halli Ziraat bankalarının valilerin em- rine tediyatta bulunacaklarını, vilâ- yetler kendi asgari ihtiyaçları için ek zem olan gıda maddelerinden fazla olanlarını derhal ve bilâfasmla Erzin- cana sevkelmelerini ve vilâyetler bir- birlerine nazaran ihtiyacı göz önünde tutarak kendilerinde olmıyan mal- zeme ve maddeleri diğer en yükın vi- lâyetlerden temin etmek surtile sev- kiyatı inkitaa uğratmaksızın idame eylemelerini tebliğ etmiştir. Bu falimalta her sevkedilen kafile ile ne gönderildiğinin de günü gününe ve doğrudan doğruya Başvekâlete bil- dirilmesi ve mahllinde yapılan müşa- hedat neticesinde yapılması faydalı görülen başka işler varsa bunlar için de umumi müfettişlerin ve valilerin Başvekâlete teklifte bulunmaları bil- dirilmiştir. Bu talimat ayrıca Ertzincandan sonra en ziyade felâket ve hasara du- çar olan Tokat, Amasya, Ordu vilâ- yetlerine mücavir bütün vilâyetlere de tamim edilmiştir. Dahiliye Vekilinin tamimi Ankara 25 (A.A.) — Dahiliye Ve- kâleti, zelzele omıntakasındaki vilâ- yetlere bir tamim göndererek zelzele- den kurtulanların ve yaralıların ha- yatı koruma işi üzerinde en fcil ve yâruri tedbirlerin alınmasını bildir. miştir. Valiler, felâket mıntakalarında misafir olarak barındırılamıyan ajle- lerin zelzeleden masum kalmış şehir, kasaba ve köylere nakillerine hemen başlıyacaktır. 1000 felâketzedenin Kayse- riye nakli isteniyor Kayseri 28 (A.A) — Bugün Parti- de yapılan toplantıda - felâketzedeler için maddi yardım temini, yatacak ve | yiyecek eşya tedariki ve felâketzede- lerin bu mevsimde çadırlarda kala- mıyacakları göz önünde tutularak, felâket mıntakasından bin nüfusun Kayseride (obarıdınlmaları Oimkâm tedkik edilmiş ye bunların Kayseriye nakledilmeleri için alâkadar makam. lar nezdinde AKNE bulun muştur, Londrada teessür Lohdra 28 — Bütün İngiliz utbuali Şarki Anadoludaki zeizöin felâketinden teessür? bahsetmektedir. Bu elim hâdise- ye birinci sahlfelerini tahsis eden gazeteler 8 vuku bulan zelzeleleri bu te- iâketin takip etmesinin teessürlerini bir kat daha arttırdığını kaydediyorlar, Zölxeley& datr Raberler burada mermkla beğlenmeğledir. Relsitümhurun felikelze- delare yardım için bizzat direktif vermesi takdirle karşılanmıştır. İnsan ozaylatınm şimdiye kadar bildirilenlerden daha az 0i- ması temenni edilmektedir. Polonya Reisicümhuru büyük elçimizi kabul etti Angers 28 (A.A.) — Buraya muva- salat eden Türkiyenin Polonya hükü- meti nezdindeki büyük elçisi B. Ce mal Hüsnü Teray, Polonya Reisicüm- huru tarafından kabul edilmiştir. Tuzak içinde Tuzak Tefrika No. 21 — Bu ahvali ruhiyede bulunduğun #irada sana nasihat vermek cesareti- ni kendimde bulamam... Fakat sen yine de benim fikrimi almağa gelmiş gibisin... Söyliyeyim mi? — Söyle. — Şu dakikada sen intikamını al- mış bulunuyorsun, zira asl müc- rim kabahatini ödedi... Artık yapa- cağın iki şeyden biridir, -— Ne? - — Senin yerinde olsaydım ayrilmr- dım... Ya dostça, yahut da mahkeme küvvetile, — Karım başka bir erkekle evlen- sin diye, öyle mi?... Asla... Eğer böy- le bir Şey olursa cehennemi bir kıs- kançlık duyarak ıztırap çekeceğim... Katiyen... Karım betimdir... Ondan ayrılmayacağım... — Pekâlâ... Öyle olsun... Fakat senin yerinde bulunsaydım kadınca- ğıza kızını olsun verirdim. l — Hiyanetinin saadetine kavuş | sun diye, çocuğa baksın da babasını İ hatırlasın diye, öyle mi?... O da ola- maz!.. — Hiç değilse, kımı gizlice tahsil gitirirdim ,. Annesinin de onu arada Nakleden : (Vd « Nü) sırada ziyaret etmesine imkân verir. dim, Kaptan, başını salladı. — Hayır! - dedi. - Bundan sonra, biribirimizle evli iki düşman gibi- — Hata ediyorsun ve yanıldığını sonra kendin de anlayacaksın.., — Kardeşim!... Sen zenginsin ve şerefli bir adamsın,.. Kalbin de iyi- dir. Seni tanıyorum... Hatta kaba- hatli olan bir kadına böyle müthiş bir darbe indirdiğine pişman olacak- sım... Hele raasum bir çocuğu mah- vetliğin için ömrünün sonuna kadar kendi “kendini - aftedemiyeceksin... Ahlâklı adamın takip edeceği bir tek yol vardır: Doğru yol!... Halbuki sen bundan ayrılıyorsun! — Ben de farkındayım. — Günün birinde vicdanının sesi- ni duyacaksın... Rahatın kaçacak... — Zaten bundan sonra ömrümde rahal beklediğim yok... Acı bir zevk duyduğum bu kararları tatbik et mekten kendimi alamıyorum. Bir otobüs-devrildi Otobüs parça! , içindeki 15 yolcu yaralandı Dün sabah İstanbuldan Lüleburgaza git» mek üzers on beş yolcu alarak Sirkeciden hareket eden şoför Mehmedin ideresinde- ki otobüs, Bakırköyünün on boş kilometre kadar ilerisinde asfalt yolda giderken, yo- Tun islak olması yüzünden yan taraftaki hendeğe yurarlanmıştır. Otobüz Pe Mn on rl yol- cu yaralanmışlardır. Bi bir kadın- In bir çocuğun yaraları Kizi ağırdır. Yaralı yolcular Bakırköy A All hastalıkları hasta- nesine yakırılmışlardır. Müddelurmumi mu- Bvinlerinder B. Cevad tahkikata el koya- rak vaka yerinde bir keşif yaptırmış, ka zaya sebebiyet veren şoför Mehmed yaka- lanmıştır. Tahkikat devem ediyor. Hadisenin bir sinir buhranın- dan tevellüd ettiği anlaşıldı İzmir 78 — Gazi bulvarında 35 numaralı taksi içinde işlenen cinayet tahkikatı bit- miş, bu cinayetin ayni otomobilde cesedi bulunan Foçalı Ali Cantürk tarafından iş- lendiği anlaşılmıştır. Ali Cantürk son za- manlarrir delirmiştir. O gün, şoför İbrahim bu adamı, delirdiğini bilmediği için otama- biline almıştır, AH bir ziri? Duhcanı arasın» da şoför İbrahimi öldürmüş, otomobilden çıkarken de, elindeki tabancayı yere düşür- müştür. Tabanca patlamış ve kurşun Aliye isabet ederek öldürmüştür. İzmirdeki şoförler; vaktin kullanılan ve son zamanlarda kullanılması menedilen aynaların faydalı bir şey olduğunu göyl- yerek: — Ayna olsaydı, şoför İbrahim, Alinin ta- bancasanı çektiğini görecek ve cinsyete meydan vermiiyecekti, detnektedirler, İhtikâr suçundan bir mağaza 10 gün kapatıldı İzmir 28 (Telefonla) — Taşçılar çarşısında demir tüccarı Rızanın ma- gazasının, ihtikâr suçundan dolayı on gün kapatılmasına karar veril. miştir, —— —— 12,35 Ajans ve tmeleoroloji haberleri, 12,50 Türk müziği (Pİ), 1930-14 Müsik: Hafif müzik (PL), gi 18 Program, 10,5 Memleköt s4a$ ayarı ajans ve meteoroloji haberleri, 18,28 Türk müziği: Fasıl heyeti, 1510 Konuşma: (Mil- “ dk menkibelerii, az Türk Çalanlar; Kemal Seyhun, , Refik yede Cevdet , Hasan Gür, £— Oku- yan: Semahat 'as05, İ- Bimen Şen - Ferahnak şarkı: (Rulumda bahar açtı), 3- Bedriye Hoşgör « Eviç şarkı: #Düşünmek istemi), $- Cevdet Çağla - Eürdilihicaz- kâr şarkı: (Ah öden kimdir), 4- Bimen gen - Kürdülihicezkâr şarkı: (Ateşli sakın dile etti eseri, 2<- Okuyan: Azize Tüsem, i- Kemal Niyazi Seyhun! Kemençe taksi- mi, 2- Yusuf Efendi - Suzlnak şarkı: (Ne- şeyap etmekte), 3- Arif bey - Suzinak şar- Kı: (Uslanmadı bâJA emeli bitmedi), 4- Rast şarkı: (Gönül kurtulmuyor derdi elemden), 20 Türk müziği: Tanbur ve büğluma ve oyun havaları, Rafik Fersan ve Sadi Yu- ver Ataman, 20,10 Temsil: Cürüm ve Ceza (Yazan: Dostoivsky), Tercüme eden: ie- şad Nuri Güntekin), 31,10 Müzik: Küçük orkosinu iğef: Necip Aşkını, 1- Genrges Bi- &et: İnci avcıları (fantezi), 2- Maascnet: »Seenes Piitoresguns, 3- Gade: Uvertür, 4- Leun Jesti: Hayal, sevmek demektir (vals), 3- Tacbalkowsky: Vals. 22 Memleket xaat ayan, Ajans haberleri, ziraat, csham - tah- vilât, kambiyo - sukut borsası (Dak), 2220 htüzik: Mozart, Kuartet fu majör (Obnu ie (Pİ), 2240 Mürik: Cazband (PL), 2325. 23230 Yarınki program ve kapanış. — Kararların, yani intikam! — Öyle — İntikamdan zevk duymak, ruh necabeti değlidir, haber vereyim Madem ki sen bana bu kadar açıl dın; ben de sana bilmukabele bir sir- rımı tevdi edeyim ister misin? — Hay hay. — Dinle öyleyse: Bir delikanlı ile | tanıştım: Hukuk talebesiydi. Sonra avukat oldu. Yirmi yedi yaşlarında | güzel, zengin bir delikanlı, İstikbali parlak. İhtirasları da ona göre... — İsmi? — Nene Tlâzım?... hikâye... —E — Bu delikanlının muallimelik eden bir metresi vardı. Fakir ve na- muskâr bir kızdı zavallicık... Fakat günün birinde müvazenesini kaybe- derek erkeğin kolları arasina düştü. Kaptan: — Belki de erkek öyle tevehhüm etmiştir... Amma, o kız, fetlanı ciha- nin biri imiştir, — Hayır... Genç kız, hukukçu de- Hikanlıyı üç sene müddetle çılgınca sevdi. Fakat muallime, günün birin- de, âşıkı için bir mania baline geldi, Tahsilini mükemmel bitiren genç, avukatlıkta müthiş kazançlar temi- Enteresan olan. Tefrika No. 14 “Maryana, kellesini İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları Yazan: İskender Fahreddin koltuğuna alan bir köylü kızı, bir casustur. Bende âşığıyım, Nihayet bir KE RAN Tarikin emrile, gece yarısına doğru Maryanan çadırına gelen zabiti -çadıra girmeden- yakaladılar. Bu adamın -yakalandıktan #onra- ko- nüşmaması ve sorulan syallere cevap ver- memesi göze çarpmıştı. Gece karanlığın- da kollarını bağlıyırak kumandanın yanı- na gölürmüşlerdi. Tarık henüz uyumamıştı. Derhal yerin- den fırladı ve ışık altında, yakalanan 78- bitin yüzüne dikatle bakınca: — Bu, bir düşman zabitidir. Arap kıva- fetine girerek İçimize kadar sokulmuş. Diye bağırdı. Gerçek bu adam Kıştale hükümetinin bir casusu İdi. Tarıkın karsısında -korkma- dan- Arap ordusu içine ne maksadla gir- diğini söyledi: — Maryanayı kaçırmağa gelmiştim. Bu gece da yakalanmasıydım, onu kaçımcak- tım. Tarık bu sözleri dinlerzen hayretini giz- liyemedi: — Şimdi TMacrac burada olsaydı, bu ada- mın boynunu Koparırdı. Fakat, ban öyie yapmyacağım. Dedi, İspanyol casusunu sorguya çekti, İlk önce sırtını, snra ayaklarımı okgu- dılar. Bağırttılar. İspanyol hükümeti ve kral hakkında malümat alınak istediler. Ta- rik: — Maydi, bildiklerini söyle bakalım, dö- di, nereden geliynrdun her gece buraya? — Mbiiye kalesinden.. — Kale kapısından mı gıkiyordun? — Bayır, Kaleden iple sarkarak iniyor- dum. — Şehre arkadan yol var vw? — Var amma, bunu yalnız biz biliriz. — Biz bulamaz miyiz? Siz değil, dünyanın bütün şeytanları bir araya toplansa bulamaz. — Bana hakimti söylersen, bırakacağım. Bildiklerimi söylüyorum. Fakat, emin olunz kl, bir İspanyol zabiti, fazla birşey bilmez. 'Tarık tekrar sördu: — Maryana kimin Xızıdır? — 0, kellesini koltuğuna alan bir köylü kızıdır, Kralın sarayında terbiye görmüş- seni serbes tür. — Demek Don Petronun kızı değil, öyle mi? — Hayir. Petronun kiz çocuğu yoktur. — Bizi aldsttı desen e?.. — Yalar söylemek casusur vazifesidir. Casus sörüne inanlir mi biç? Tarık güldü: — O halde sen de yalan söylüyorsuu? Sax na da inanmıyorum. Kollarınızı ve bacak» larını bağlatıp Zatırların arkasında sürük- leteceğim geni, Yapabilirsiniz! Fakat, İnanınz ki, ha- kikatbe bir crsts değilim. Sadece Maryana» ma Âşıkıyım. Onu saraydan kaçırmak için ayların uğraştım. Muvaffak olamadım. Bu hileye Daş vurdum. Fernandoyu aldattım. kaleden inip çıkmağa emir aldım. — Onu nereye kaşıracıklın? — iİzbiliye dağma.. — Orada no yapacaksın? — Dağlılar arasmda yaşıyacıktım. Harp bilince köyüme dölecektim, — Kale kumadanı ne zamana kadar da- yanacak karşımızda? — Açlıktan ölünceye kadar. Şehir içinde erzak yok mu? — Var, Fukst, pek az, — Yerliler müdafaaya taraftar mı? Yok- sa kalenin bize teslimini imi istiyorlar? Onlar hemen teslim olmak istiyorlar. Lâkin kumandan bırakmıyor, Teslim olmak Wteyenleri birer birer yakalatıp kale butç- larında asıyor. Torkam bir göz işaretile düşman zabitini tekrar düvmeğe başlutmışlardı. Bu, çok ya- Jar söylüyen, hakikati çok değiştiren şey- tan bir gençti. Arapları kolayca aldatacı 'klif edilen zengi MESAİ .. Dâha şimdiden refah, ha: Zir , Ayaklarının önündeydi. Hissile ve insufile değil muhakemesi ve menfaatile hareket etii, Zavallı i metresi anne olmak üzereydi, Avu- kat, ünsizn manasız bir kıskançlık kavgası çıkardı, Sahte bir hiddetle, mualimenin yüzüne bir avuç bank- i mot attı. Hizmetçi savarcasına Onu evinden kovdu, | — «Kadın, çok onurluydu. Belki yal- nız olsaydı, parayı reddederdi. Fakat doğacak çocuğunu düşündüğü için parayı da, mütevazi oşyalarını da al- ! dı. Ağlayarak çıktı, gitti, Erkek evlendi. Karısi, zengini ol.” duğu derecede sevimli ve güzeldi. , *Beş sene müddetle seyahatler, zi- yafetler, eğlenceler, avlar, biribirini takip etti. Hukukçu, işlediği büyük viedansızlığı bir müddet unuttu, Lö- kin sonradan vicdanının sesini duy- mağa başladı, Geceleri uykusu kaçı: yordu. Manevi azapları gittikçe artı- yordu. «Bahsettiğim bu adam, ahlâkm en yüksek mertebesinde değildi, hayır! Fakat öyle hareketler vardır ki, mu- tedil ahlâktaki insanlar için bile, utanılacak mahiyette telâkki edilir, sAvukat, birkaç gün işi olduğunu ne başlamıştı, Artık her istediği ola- | bahane “ederek ortadan kayboldu. ida, li Mi ,) bilirdi, Bir şey arzu elti; Kendisine | Muallimenin memleketini bildiği için Eından ve onların elinden kolayca kurtu- acağından o kadar emindi ki.. Tarık bir aralık casusun yanına sokul- du: — Adın ne senin? — Filip, —- Baban var mı? —— yetmiş — — Köyde çitçidir. — Müslüman ordularının bütün Endü- Jüsü sardıklarını duymadın mı? — Duydum ama.. bundan ne çıkar? Bi- »im köyün bağlarını da her yıl böcekler sarar. Bir avüç kükürtle dağıtırız onları. Tarik bu cevabı almca fena hâlde hid- detlendi. Bu ne küstah, ne ölümden ve dayaktan yılmaz bir gençtii ispanyol zabiti fazla birşey söyliyemedi. Yere yatırdılar, Bayıltıncaya kadar döydü- ler. Fakat. Filip, bildiği şeylerden Tarıkın İşine yariyacak hiç bir sır vermedi. Sadece: > Maryanayı seviyorum. Onu kaçırmak için gelmiştim. Onu mutlaka kaçiracağım, Dedi ve gözlerini kapadı. İspaayol genel ölmüş müydü? Yaşıyor mıydı? Belli değü, Onu gece yarısı sürük- liyerek, Tarıkın çadırı önünden uzaklağtır. dılar. Şimdi, bu hüdiseden sonra, yeniden sor“ guyu çeklimek sirası Maryanaya gelmişti Tarık, İspanyol dilberinin gittikçe mu- ammalağan hayatını anlamak istiyordu. Muhnfızlarına: — Yarın sabah o fostan kadını güneşle beraber uyandırıp bana getiriniz. Diye bağırdı. «Harp bazan kuvvet, bazan hud'a ile kazanılır.» Estesi sabah. Tarık, Maryananın bir ca» sus olduğuna hükmetmişti, Onun, güzelli- gine ve zekâsina güvenerek müslüman or- dusunun içine kadar yirmek casaretini güğ- Terdiği belliydi, Maryanayı güneşle beraber uyandırdı- Jar; kumandanın yanına götürdüler, O hâlâ Tarıkım karşısında pervasız ve korkusuz duruyordu. Tarık: Çadırına gizlice giren adamın hakikt hüviyetini söyle! Dedi. Ispanyol dilberi - bir gün evvel öp- lodiği gibi - bir zelime ile cevap verdi: — Âşıkımdır. Meryananın iki yanında birer cellâd du- ruyordüu. Maryana bu cevabı verdikten sonra — if yanındaki cellâdlara yan gözle bakarak - kumandana sordu: — Bu baltalı muharipler neden iki ya- rumda duruyorlar? Tarık şiddetle bağırdı; Yalan gözlersen, boynunu vuracaklar, Haşdi hakikati söyle bana! Kimdir bu Sebi Buraya, içimize neden gidip geliyore — Ben! kaçırmak için dedim ya.. — Şimdiys kadar kaçırmadı da, sen düş- mran eline dâşünee mi aklı başına geldi? — Ben öna bu derece yaklaşmamışlım. Çök uzakta idim, Tarık beyaz dişlerini göstererek güldü: — Baban da müsaade etiniyordu, değli mi? Evet. Tarık sopacılara emir verdi: — Omuzları kaşınıyor bu kahbenin.. hâ- lâ yalan söylüyor. Haydi başlayın vazifenle m. Arkada duran sopacılar birdenbire cel- Hüdların yardımile Maryansyı yere yatırdı- tar, Sirtini açıp kamçı ve sopalarla dövme- Bc başladılar. kası var) oralarda bulunacağını tahmin ederek gitti, «Orada aldığı haber, fevkalâde te- essürünü mucip olmuştu. «Meğer metresi dünyaya bir erkek evlât getirmiş. Bu çocuğun adını ba- basınınkinin ayni koymuş. Fakat nüfusa, anası, babası meçhul diye kaydettirmişler. «Mualilme, denizde boğularak öl müş; sığındığı akraba da, bu facla- ları müteakip dünyaya veda etmiş, çocuğun ise İzi kaybolmuş. Bütün araştırmalar boşunâ giti. <Azizim! Orta ahlâklaki bir adam, istediği kadar geniş yürekli, islediği kadar zengin olsun, başından böyle bir hâdise geçti mi, mutlaka yüreği yaralı kalır, Bütün ihtimaller, hatta bunların en kötüleri aklma geliyor. du. Fena hayaller içinde kıvramp duruyordu. Kolon beyzade Kudret sustu, Al nında hafif bir ter belirmişti. İpek mendilini çıkararak sildi. Kaptanın dimağında bin bir dü- şünce olduğu için bu hareketi fark- edemedi, Soğuk bir ifadeyle: — Anlatlığın vaziyetle benimki eş değil! - dedi, Bu &ız benim değil... Onu vicdanım mahküm ediyor. — Keyfin bilir, — Çetecinin meselesi patlak Ve rimte, bastırırsın, değil mi? (Arkası var)