O günü vapur tenha idi. Salonda birkaç Yolondan başka kimse Yoktu, Bunlurun arr- üç kişilik bir grup dikkatime çarpı. dan birini tanırdım. İsmi Mehmeddi. arkadaşımdı. Mehmed ötedenberi. içi- İlimde doğruluğu ile meşhurdu, Onun yanin- aki iki Kişiyi göyle böyle gözüm marıyordu. Orları vapurla gidip gelirken görmüş ola- Bir aralık Mehmedin yanındaki uzun Hayir, şik çu genç, karşısındaki giğ- Man adama döndü — Aman Halidciğinı, olan bitenden babe- rin var mı*. dedi, İmninin Halid olduğunu öğrendiğim giş- mar adam meyakla sordu: — Ne olmuş:.. Benim hiç bir şeyden İin- berim yok! Uzin boylu adını müthiş bir şey söylüye- sekmiş gibi gözlerini yuvaılak yuvarlak — Borma Haliğciğim hiç sorma... Bilirsin Mi rasadhana müdürü bay Fetin benim izi ahbabımdır. Evvelki gece kendişile oturup konuşürken ağzından İşiilim, Müthiy bir kuyruklu yıldız, gittikçe dünyamıza yaklaşı- yormuş, Bunları işitince şişman adam sonsuz bir hayretle dilini çıkarın wırdı! — Sahi mi?.. dedi, Uzun boylu adam sözüne devam edi- yerd: ” Ne diyorsun birader, ne diyorsun?. Kuyruklu yıldız gül laşiyormuş, Kuyruğu Je bir vuracak olursa her şer ME ONER iş... Şişman adarı yeniden dilini çıkarıp . diye murıldanet, Man vet böyle azizim... Kuy- ruklu yildiz bilmem kaç mil kürreların yaklaşmış... Yeryizü büyük bir tehlike ge- giriyor. Eğer bu yıldız bir dünyaya çar- pacak olursa evveli Beyazıd yangın kule- yıkılacakınış... Sen de € oluruyursun değil mi? içinde dilimi çıkardı ve iurdı. 1 aklkaten pek garipti, € şaşlığı saman demek u diyarı çıkarıp Miri Kuyruklu yıldız bahsi epeyce uzışıp giti. Doğrusu arkadaşım Mehmedin va- Rindiki wwn boylu sdamin sözleri bende de büyük bir merak uyandırmıştı. Şimdi- ye kadar dünyamıza yaklaşan bu kuyruklu ye hakkında biç bir İşltmemiştiri. eek oldukça mühim ehlikenin için de idik de haberimiz yokta, mi balondan. Benden başka biz pdr ineselesile alâkadar oldukları pek belli idi Aradan birkaç dakika geçti. Uzun boylu adam karşındaki şiyman zata döndü: — Ya Meçdinin başına gelenleri biliyor musun?.. dedi. Şişman adam cevap verdi: — Çuktanberi Mecdiyi gördüğüm yok... Ne olmuş? Başına pe gelmiş? Uzun boyiu, başımı delişet içinde Ik! ta- rafa salladıktın sonra cevap verdi; — Ab kardeşim sorma. sorma,. dedi, Merdiye piyangodan tam 100,060 bir çikti Şişman adam bi süz üzerine hemen di. mi gikarıp veunu sirdi: — Deme!.. diye üurldandı. Unun boylu adanı devam ediyordu: — Yanas, ya... Tam 100000 lira... Fakat — Sebep müthiş bir şer... tartan sora karisile Mecdi Piyango çik- arasnda bir kavgu patityor. «Bilet benimdi. senindi.> Gye münakaşaya başiyorlar. Mecdi kari- arın elinde bulunan bileti almak için hü- #wm ediyor. Pakat kadm: — Verüem de vermem... Bilet benim.. diye — Katiyen vereceksin. yokaa karş- manm.. Ver şunu... diye saldırıyor, Bu sra- da kadın; bir sinir buhranı geliyor, Bileti atiyor, onu çiyne- Tefrika No. 3 No. 3 Üzerine şişman ada- » vaziyeti görülecek şoydi. Gens din alabildi gine dışarı çıkarmış ve 18p- miti: — Aman me diyorsun yahu?.. diye söylem miyordu. "Usun boylu sat: — Ya.. Petâkete bair.. 100.000 lira çıkan bileti kadın bir lokmada yutmuş, yetmiş. Düşün bir kere Malidelğim.. Bir Lokma 100,000 lira... Para yemek diye işte bunk derler. Halid sordu: — Peki şimdi paray! alamıyacaklar mu?. Urun boylu adam dudak bilktü: — Naml alsınlar. Kadın yuttuğu bileti bazmetmiş bile... Halid yeniden hayretler İçinde dilini çıkarıp ucunu ısırdı. Onların yakınında oturan bütün yolenlar bu me- raklı bilet hikâyesini dinliyorlardı. Va pur İskeleye yunaşınca hep birden kalk- tık. Şişman adam öteki arkadaşlarından ayrıldı. Ber. Melimedi görüp bütün bu İşittikle- rim hakkında isiba; almak istiyordum. Zavallı Mecdiyi ben de tanırdım. Demek | başına böyle bir felâket gelmişti ha... Mehmedle uzun boylu adam biraz ile- rimde yürüyorlardı. Bir aralık Melimed | gözdanim çıkarıp, yanındaki zeta epeyes bir para verdi. Bu da ne demekti? paruları sirken: | -— Ben sana demedim mi? diyordu, sen | Yeniinle aşık atamaşsın, Ben dediğimi ya» parm. Mehmcdin yanma yaklaştım. O. uzun Boylu adamın elini skarak kendisinden ayrıldı. Hemen sordum: — Kurum ben de vapurda idim. Uzaxtan Konuştukldarımıza kulak misafiri oldum, Bu Kuyruklu yıldız meselesi, sonra zavallı Mec- dinin başına gelenler nedir?... Mehmed acı 201 gülümsedi: — Bırak Allah aşkına... dedi, ortada hiç bir şey yok.. Ne oldu ise bizim 16 Hirarm basına patladı. Vapurda gördüğün şişman adami bet 20 sene kadar evvelinden fanı- rım. Daha mekteple iken ona! «Dili dışa- rxia Halid efendi. derlerdi. oKendisiin garip bir âdeti yardır, Ona saşılacak, hay- re; edilecek bir şey söylendi mi? Hemen dilini çıkarıp aarir. Hayretini bu surct)> Made eder. Yanımda yördüğün urun boy- Ju adam da muz'bin biridir. Bugün benim- Je iddiaya tutuştu. «Bn vapurda Haltâin &lini inmism 21 kere dışarı grkartacağım..» dedi, Ben: «Çıkaramassın!» diye ısrar ct- Him. Nihayet 10 irasınu bahse Lubuştuk. Uzun boylu adam vapurda bir sürü uydur- ma hikâyelerie Halidin merakın ka- barıtı. Ve ns dersin? Tamam 21 kere onun dilini çıkarlınadı mı? Bu suret- Je birim 10 lira gitti asirim.. İşte vapurda dinlediğin meraklı bikâ- yelerin mahiyetini şimdi öğrezdin.. Hikmet Feridun Es Uzun boylu adem 243 120 947 14 lam 1426 İlarehane: Babıkli civar, Asımusluk sökak Mo, 1 20 ta 1641 1BIŞ Tuzak içinde Tuzak AŞK ve MACERA ROMANI Kaplan salona kadar vardı, Oranın eşiğinde duraladı. Evir. içinde derin bir sessizlik his- #olunuyordu. Hayretini mucib oldu. — Ah beyefendiciğim... Keşke böy- Me apansız gelmeseydiniz... Bir mek- tup yazarak hanımefendiye meseleyi Korsanoğlu, kaşlarını çattı. — Niçin? . diye sordu. — Çünkü, efendiciğim, hanım. «dendi bilir, İstanbulda bulunurdu. — Nasıl? Ne?,.. — Seyahatte de. — Seyahatte mi?... danberi? — Üç hafta oluyor, aşağı yukati. — Yalnız mı gitti? Ne zaman — Nayır. — Kiminle?... Söyle... Beni sinir- dendirme, — Kemanla,.. Hizmetçisile... Sır- daşı... Malüm ya: Ayrılamaslar... Kadın, müthiş bir facianın ip uç Nakleden Vi-N larını hissettiriyordu. Telmihli, ki- mayeli sözlerini söylerken ince, edeb- siz dudaklarını ezip büzüyordu. Bahriyelinin yüzündeki bütün hat- Yar altüst oldu, Şaşkınlık, yeis, inki- sar, hiddet... Biribirine karışmışlı! — Öbür hizmetçiler" — Siz yoksunuz, elendim; hanım- efendi de gitti... Tabii hepsi keyifle. rinde dolaşıp duruyorlar... Görüyor. İ sunuz ya: Bir ben işimin başında. | yam. İ Korsanoğlu: — Peki, peki... Haydi git vazife. | Be... - diye İlk önce tersliyecek oldu. Fakat sonra birdenbire: — Demek bu koskoca evde yapa- | yalnızız?,,. - diye sordu. — Evet efendim. — Gel öyleyse... Karısının dairesine doğru yürü. | dü, Burada her şey muntazamdı, | Duvarda asılı duran büyük resmin | önünde “biran durmaktan kaptan ! kendini alamadı, Pancurlar kapalı, Aşçı filan?.. oda loş olduğu i Öğretmen okullarına alınan talebeler Maarif Vekâleti Tisteyi tasdik etti Ankara 10 (Telefonla) — Öğretmen otrul- Jarına parasız yatılı «larak kabul edilen talebelere sid liste Maarif Vekâlelinin tas dikinden geçmiştir. Kumkapıdan Beşir, Heybeliadadan Melâhat, Kadıköyden İnce, TM Çanakkaleden Rebin, Şüküfe, Neriman, kesirden > dan Pahriye, Çorumdan Mahmud, Uşak- tan Cemil, Ödemişter Celâl, Silrdden Muh- sin, Konyadan Kâmron, Avvalıktan Ca- vid, Ali, Hopadan Ziyasddin, Mülstan Mü- Bir, Bayburddar Hasan, Nureddin, Bartın- dan Ahmed, Nevşehirden Mehmağ, Çatai- cadan Süleyman, Yalvaçtarı Feride, Kır. şehirden Mevind parasız olarak yatılı 5ğ- retinen okullarına almışlardır. Beyoğlu ve Galatada lokantalar teftiş ediliyor kanta ve saire gidi umuma mahsus yerleri #kı bir teftişten geçirmiytir. Neticede bil- hassu Galata ve civormdaki büzı hanların hiç bir sihhi kaldeye riâyet etmedikleri, birçok lokantaların Ga temizliğe dikkat ey- lemediklert görülmüştür. Belodiye, haklarında Zabit tutulan bu yerler hakkında simdilik para cezası ver- mşitir. Bu suçlar tekerrür ettiği takdirde kapanma cezası verilecektir. İsviçre gazeteleri fiatlerini arttırıyorlar Bern 10 (A.A.) — İsviçre gazete lerinin 1 kânünüsüniden o itibaren âborman fistleri yüzde yirmi betinde artıracakları haber verilmek. tedir, Bir Belçika tayyaresi düştü, pilot öldü Brükael 10 (A.A) — Bir Belçika Askeri tayyaresi, Courtral yakınında İngelmunster civarmda yere düş- müştür, Pilot, telef olmuştur. Yunanistanda silâh altıma çağırılanlar Atina 10 (AA) 928 - 935 sinıf- larına mensup olup haziran ayındaki askeri tealimlerden mua? tutulmuş hükümet memurları, # kânunusani- de silâh altına davet edilecektir. Faşizm ve komünizm Budapeşte 10 — Eski İtalyan Ma- arif Nazırı Budapeşteye gelmiştir. Burada bir toplantıda söylediği nu- tukta İtalyan - Macar dostluğundan bahsettikten sonra ; «Fasizm, komü- " nİzmin tamamen zıddıdır.» demiştir. Bir Fransız edibi öldü Paris 10 (A.A.) — Fransız şair ve romancılarmdan Gilberl des Voisin, 02 yaşında olduğu hulde vefat etmiş- tir. Mumaileyh, iki defa Çinde bulun- © muş ve güzel seyahat hatıraları yaz- miştir, Çinde bulunduğu #trada bir çok manzum ve mensur Şiirler de yazmış olan şair, Fransız âkademisinin bü- yük edebiyat müküfatmı kazanmıştı. elektriği yaktı, Hidayelin güzel vücudu, çerçeve- den çıkıyor gibiydi. Burhan, kolları. nı göğsünde çarpraslayarak bu sev- gil kadını bir lâhzada güzlerile yu. tarcasına seyretti. Ne müthiş bir muammanın çendereti İçinde işken- ce çekiyordu. Ne olmuştu? Ne vardı? Niçin seyahate çıkmış olabilirdi? Mektuplarının birinde olsun ne demeğe bundan kendisine bahsetme- mişti? Nereye gitmişti acaba?... Üç haftadır! Hizmetçi kadına şüpheli şüpheli baktı, Bu mavi gözlerin derinliğin- deki hain ifadeyi sezer gibi oluyor. du. Aklına birdenbire İlk müthiş fikir geldi: Yoksa Hidayet beni aldatıyor mu? Bu kadın!... Kansı!... İhtiyaçtan kurtardığı, bütün variığile bağlandı- kendini bir koltuğa bıraktı. Bir müd- det, bir gey söylemeksizin, hareket. siz durdu. Zihnini burgu gibi deşen sualleri sormak, bunları formül haline getir. | yen müthiş bir çığ gibi kalbine doğ- | ru yuvârlamyordu! İ ni fesadoı gözlerile takib ediyordu. 'Tefrika: Mo. 148 Fatma, Leylânın aşkını ve o Yazan: İskender Fahr-4din aşkın yarattığı ıztırapları duyacak ve anlıyacak bir insan değildi — Şerh Mehdi seni çağırıyor. Dediler, Fakat, Abdullah bediyeye doğ- ru yüzünü çevirmişti. Saray önündeki mey- 4nndan yavaş yavaş yürüyerek imaklaştı. Şeyhin adamları farla birşey söyliyemedi- Jer. Ondan herkes çekiniyor, korkuyordu. Beyh de bunu görünce israr etmedi. — Bırakınız onu, dedi, nereye İsterse gil“ e raslıyanlarla vi — Bu keramet Benim değil, Mecnunum dur, dedi, ben ona bir iyllik yapmıştım. Bu olacak ... Leylünin kayboluşunun ikinel günü ak- şamıydı. Şeyh Mahdinin sazayı önünde bir deve | nin üstünde duran kadını tanıdı: — Kızım geldi... Diye sevinerek kapıya koştu. Gerçekten. bu gelen, Laylâdan başka biri değildi. Gay Mehdi kışının döndüğünü görünce sevindi. Fakat Leyihya sevincini belli et- mek istemedi: — Nereden geliyorsun, Kızım? dedi, İki gündür seni arıyordük. Annen gözyaşı dökmekten perişan oldu. Leylâ deveden iner inmez babasının el- lerine sardı — Şehir kenarındaki (Sitti Zübeyde! nin cum etâiler.. beni bir deveye bindirip çöle doğru Kaçırdılar, — Ömerin adamlarıdır onlar, Sonra na- wi kurtuldun ellerinden?! — Beni kuşirarlar Ömerin adamları de- Bildi, baba! Eğer Örnerin adamları olsay- dı, beni Ömerin yanma götürürlerdi. Bun- lar iki çöl hırsızıydı.. kollarımdaki bileşik- deri ve belimdeki gümüş kemeri çalmak is- temişlerdi. Beni bir mağaraya götürüp kapadılar. üzerimde ne varsa aldılar. ba- ni iyice soydulur. Başka bir fenalık yap- sandılar. Geçip gittiler. Ben! mağarada yalnız mi bıraktılar? — Evet babacığım! Hen ancak bir gün sonra kendime gelebildim. Mağaradan çık- tım. Dündenberi yol yürüyorum. geyb Mehdi kızına acıdı: Vah yavrum. Allah korumuş seni, Bu deveyi nereden buldun? İ — Şehre yakluştığım sunan adamları. | nıslan birine raslamıştım. O verdi bana. Leylâ bu hikâyeyi uydurmuştu. O, öm- ründe belki ilk defa yalan sölüyordu. eri kız sevinçle seraya, girdi, annesi- coştu, boynuna sarıldı. Lerlânın anne- inim gösleri ağlamaktan simi Ana kız birbirlerine ka man güneş batıyordu. Ufuzla kalan pem- be bulutlar esmerleşiyor, ortalığı karanlık garıyordu. Şeyh Mehdi: — Boş yere Ömerin günaluma girdim. Ben: Saadlerle onun aleyhinde müzakere- lere çirişilm Halbuki, bir şeyden haberi vokmuş. Kızımı iki badiye hurma çevirmiş. Fırsat bulursam Ömerie barya- cağım. Diyordu. mek kuvvetini kendinde bulamıyor. du. Fakat beynini alak bullak eden | heyecan, yüksek dağlardan ovalara düşen, düştükçe de mütemadiyen büyüyen, önüne rasladığımı sürükli- Sormalıydı! Öğrenmeliydi! Bir lâhzn sonra, Korsanoğlu, otur- duğu koltuktan sıçrarcasına kalktı. Hizmetçi kadın, onün hareketleri- Erkek: —— Haydi, söyle bakayım... - dedi. - | Buralarda olup bitenleri senin bilme- şu dakikada... Başım, ateş gibi yeni. yor... Hanımefendinin burada bulun- İ mamasını kendi kendime kabil değil kasında bir takım esrar olsa gerek... Sır neyse öğrenmeliyim... Herşeye zağmen... Söylel i bu beyefendi Leylâ, Ur dağında neler , Leyli, Ur dağından döndüğü günderteri kmiben müsterihii: — Artık (Can) beyin aşkından şüptem yoktur. O, kendi canım çoktan terk edip. kalbine cananı aşkını koymuş. benimle ya- gyor. Diye seviniyordu. Laylâ, Mecmunun köle- si Mansurun yardımile ve onunla uzun boylu konuşmağa, derdiesme- $e muvaffak olmuştu Mecnun, Leylânm gördüğü zaman, Gez- dine derman bulamadığını bir gssel ile sevgilldne anlatmak istemişti: Aşk resimin, âşık öğrenmek gerek prvane. den, Kim yanar çördükie şem'in âteşi suzanına, Aşk derdinin devası kabili derman deği, “Terki can ederler bu derdin muteber 'dermanma, Leylâ, Mecnünla neler konuştuğunu, cü- riyesi Fatmaya anlatınak istiyordu. İçini boşaltır, derdlerini dükerse, biraz wefew alacaktı. Meenunu bir daha gördüğünden, çok muştu amma, akıllı düşman elbette akıla dosttan daha faydalı olabilirdi. Fatma ile | de konuşup derdieşiyordu. Lâkin Fatma © kadar cahil bir kadındı ki, ne aşktan an- Jar, ne de aşkın azabından zevk duyardı. —— bir gön Leylâ ağlarkn, Fatıma yası. — Birleşemediğiniz. bir adamın arka- ndan gözyaşı dökmenize şaşıyorum. Demekten kendini alamamıştı. Fatma, Leylârm aşkını ve o aşkın yarattığı İztırst- Jarı duyacak, anlıyasak bir insan değilei, Laylâ, ne de olsa kendine Fatmadan daha Ronuşamamıştı. Ertesi sabah Fatma, Leylânm odasına geldi, hanımını uyanıncaya Kadar bekledi. Kahvaltısını getirdi. — İki günlük yokluğunuzdan o kadır ki.. Herkes siri Ömerin — Bu gece sabaha kadar rüyamda vuu gördüm, onunla başbasa kaldım. Dünysde biç bir erkek, sevgilisini, onun beni sevdi. Yi kadar sevemez, Fatma! Diyerek, cariyesine, Ur dağında gecen | ki günlük hayatım anlatmağa başladı ... Ömerin ölüm haberi O gün şeyh Mehdiye bir kara haber ge- ürdiler; v — Beyld Ömer ölmüş. Seyh Mehdi bu habere imanmak isle- medi; — Bu da şeyh aldin bir tuzağı olsa rek, gi Diye söylenül, Fakat, ertesi gün bad'ye- den gelen yolcular Ömerin senszesini gör- düklerini söylediler. geyl Mehdirin fena halde canı Sikilar;- t. Her ne kadar damadile arası açilmıtsı &, Ömer kabilenin tanınmış kahrama! Medi onunla - kızının hatır için mi i darıttığına (Arkası v5) Hizmetçi mânasiz bir sürü teseli cümeleleri sarfetti. Hidayet Hammefendi her halle kaplanın gelmiyeceğini tahkik etmiş miş... Acenteye bile sordurmuşmuş. .. Beyefendinin uzun zaman daha dün- miyeceğini sanıyormuş... Şayed bil- seymiş elbette böyle yapmazmış... Sakın ha Korsanoğlu aklından fena geyler geçmesinmiş... Belki de bu se- yahat pek masumane bir sebebden ileri geliyormuş... Olur a, Ihtimal ha- nımefendi, niçin gittiğini uzun uza- dıya kendisine yazmışmış da mektu- almamışmış,.. Deniz aşırı postaların işlemediğini oSüley- man ağa da söylüyormuş. Bahriyeli: — Sus! Gevezeliği bırak!,. - diyor. du, - Hakikati söyle... Meseleyi öğ- renmek istiyorum... Ne kadar fera olursa olsun, zarar yok; dönen entzi- kalar neyse mutlaka bilmeliyim... Mavi gözlü kadının yüzünü bir kır- mızılıktır kapladı, Kaptan bunun İ utançlan değil, sevinçten olduğunu derhal sezdi, Birdenbire oZübeydeyi kolundan yakaladı: — Sana para veririm... - diye sesi- ni alçalttı, - Kaç para İstersin bunun için?... Yüz Jira?... İki yüz?... Veri- yorum... (Arkası var)