POLİTİKA Finlândiya harbinin akisleri Finlândiyanın willi terakkiperver merkez partisinin lideri Cajander'in riyaset ettiği kâbine Sovyetler Birliğinin ileri sürdüğü tekliflerin üçte ikisini ve hattâ memleketin sevkulceyş noktasından hayati menfaatlerine dokum- | Sürrealism, mamak şartile hududda tashih yapılmasını kabul ettiği halde harbin önüne göçememişti. Sevyet devlet adamları şimdiki hükümetle bir daha görüşmiyecekle- rini ân etmeleri üzerine Cajander çökijyiş ye yerini komünist Rusya ile an- laşmayı kolay olacağı zannile sosyalistlere bırakmıştı. Bunların #deri olup Meskova müzakerelerini iânre eden Tarner yeni ka- bizede mühim bir mevki almıştı. Fakat Moskoya Finlândiyada yalmz kabi. nenin değil, ayni zamanda rejimin de değişmesini istediğini ye ancak komü- nist bir Fin hükümeti ile anlaşabileceğini çok geçmeden anlattı, Finlândi- yada bir komü: partisi olmadığında, Moskovadaki komünist enternasyo- nalin milliyetçi Finlerden müteşekkil subesi âzaları Finlândiya müstahkem hattımın önündeki salvipsiz yerdeki Terioki kasahasma gönderilmiş ve bun- lar Sovyetler tarafından komünist Fin hükümeti sayılmıştır. Sovyetler Birliği bu hükümetle anjışacağı esasları dn ayni zamanda bil- dirmiştir. Bu esaslar Lâdoga gölü ile Pin körfezi unrasındaki dört bin kilo- mweire murabhaındaki Finlândiyanm Karadan sevkulceyş anahtarı olan ern- zinin ve bundan başka Finlândiya körfeşindeki adaların, Viborg ve Sven borg gibi hürp limanlarının Rusyaya terkine, Tin ve Botni körfezlerine ve alelümum Ballık denizine hâkim Hangö harp limanının icarına aiddir. Bun- lara mukabil Sovyetler Birliği dört yüz yirmi milyon Fin marklık parayı ve bur sahralarmdaki 70:000 kilometrelik eraziyi verecektir. Komünist hükümeti bu talepleri kabul etmeğe ve halâ Sovyetler ile birleşmeğe hazırdır, Fakat bu yerleri ve dimanları teslim edecek variyette değildir. Fiwler şiddete vrukavemet ediyorlar. Hattâ Şimal kutbu Okyanu- sunun anahları olup kızıl ordunun İlk hücumunün sukut eğen Petsama limanını istirdad ederek harp kudretlerini isbat etmeleri, haklarındaki umu- teşci etmiştir. Bunun için en yakın komşusu İsveç bir taraftan gönüllü gön- dermekic ve diğer taraftan ihtiyat srıflarını silâh altına davet etmektedir. Akşam Mn yaşında | Nevyorkur muteber ailelerinden birinin misafir sulomunda cereyan eden bir muha- vere şimdi bütün Amerikada şöhret bulmmuş- tur. Ev sahibinin sekiz yaşındaki çocuğu misafirler arasındaki bir Alim profesörün yaşını öğrenmek için sorduğu suale şu ce- vabi vermiştir: «Piskoleği noktasından yap- tırdığım son tahlile göre yaşım on ikidir. Boltasından olmadığından ne çok ehemmiyet vermem.» Kıymetli bir çekmece İspanyada üç sene devam eden Mxll3l ve dahili kazp memleketin birçok tarihi ha- tıralarım, abiğelerini ve eserlerini ve kıy- mettar eşyasını harap etmiştir. Burlardan biri Franto hükümetine uzun müddet payı- taht vazifesini gören Burgos şehrindeki bü- yük kilisede muhafaza eğilen meşhur İs- panyoi tarihi kahramanı (Cid)e ald 'bir çek- mecodir. Bunun meşhur bir hikâyesi vardır. Cild özrü ve sözü doğru bir adam olduğundan zamanının hükümdarı tarafından koş gö- rülmeyip Burgos'a sürülmüştür. Elinde avucunda birşey olmadığından bel- denin meşhur bankerlerinden birine mü- Tacaat ederek istikraz istemiş ve beraberin- de getirdiği çekmeceyi içinde her İspanyol Için kıymettar olan bir mücevher bulün- duğunu söyllyerek rehin bırakmıştır, Banker kahramanı tanıdığındar. çekme- ceyl açmağa lüzum görmeyip istediği para- yı vermiştir. Seneler geçtikten sonra Cild dönmüş ve bankere borrunu getirniigtir. Banker dahi çekmecesini 'ade etmiştir, Cild çekmecenin hiç eler 7 üzerindeki mü- hürlü mumun ni arilamıştar, Cld bankere sise emanet milena ei Din ne kadar kıymettar olduğunu Bnkere yim diyerek çekmeceyi açmıştır. Banker bunun içinde kuru topraktan başka birşey görmeyince kıymeti nerede diye sormuş- tur, Cid İspanyol vatanının toprağı cevabını vermiştir. O saman bu süz ve çekmece İS- panyada mili bir hareket uyandırdığın- dan bunun hatırasını muhafaza için çekme- ce memleketin en büyük kilisesine emanet edilmişti, Bir Alman gazetesi “ Sov- yet Rusya haklıdır,, diyor Bir Italyan gazetesine göre Almanya ile Rusya Hindistana karşı bir hareket düşünüyormuş Paris 4 Sovyet - Firlândiya harbi münasebetile yarı resmi Nas- yonal Çaytung gazetesi bir makale neşretmiştir. Alman gazetesi Sovyet Rusyanın hareketini haklı bularak: «Versay mruahedesi Rusyayı Beltik denizinden mahrum etmek İstemiş. . Bu maksada Finlindiyaya islik. Mil verilmişti. Sovyet Rusya o zaman bunu kabule mecbur olmuştu. Şimdi Rusya kuvvetlenmiştir ve Versay munhedesinin zincirlerini kırmakta- dır» diyor. Halbuki Sovyet Rusya Brest Ti tovsk müahedesile Finlândiyanın istik- Milini kabul etmişti, O zaman Almen- ya bunu kabul ettirmişti. Versay mü. &hedesi vaziyette değişiklik yapma- ğa lüzum görmemişti, Hindistana karşı hareket | Roma 4 (A.A.) — Havas ajansın. | dan: La Stampa'nın Berlin muhabiri, Sovyetlerin Finlâindiyaya iaarruzla- mhnun ve bunun beynelmilel akisleri- nin Rusya ile Almanyayı birbirine daha sıkı bir surette bağlamaktan başka bir netice veremiyeceğini yaz- maktadır. Bu gazete, Amanya ile Kusyanm Hindistanda İngiltereye kara müşlerek bir harekete geçecek- leri hakkında Berlinde musırrane de- veran eden bir şayladan bahsetmek- tedir, Stalinin Almanyadan bir talebi Londra 4 (A.A) — Daily Sketch gazetesi B. Stafinin Şimal denizine doğru Kiel kanalından geçmek üzere Rusyaya rüçhan hakları vermesi için Alman Başvekilini tazyik ettiğini söylemektedir. İleri sürdüğü sebep Categad boğuzına maynler dökülme- sinin Rus gemilerini tehlikeye düşür- mesi keyfiyetidir. Daily Sketeh'e nazaran hakiki se- bep Stalinin Baltık denizindeki Rus ticareti için rahat ve bilhassa ucuz bir mahreç elde etmek arzusudur. Eski eserlerin muhafazasına dikkat edilecek - Eyüp ve civarındaki âsanatikanın son glinlerde bakımsız kaldığım nazarı dikke- te alan Başvekâlet, eserlerin muhafazası için tedbirler alınmasını emretmiştir. Bu maksatla dün Veli ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kırdar, mebus ga'r B. Yahya Kemal, müzeler müdürü B. Aziz, tarihçilerimizden B, Efdaleddir ile birlikte Eyüp, Fatih ve Edimekapı civarını gezmider, buradaki eski eserlerden harap olanları ve hangile- rinin tamir ve Thyası lâsım geleceğini ted- kik etmişlerdir. 'HABBE "KUBBE ;:7/; Bu yazı serisinin başlığı niçin «Habbe ve Kubbesdir? Teessüf ederim ki onu hakkile izah | edemiyeceğim. Makalelerime başlar- ken geçirdiğim ruhi hâleti kısaca an- İ — dadaism ve fütürism — Bir at, demektir — Sezarın hakkını Sezara vermelidir — Hatıralar ülkesinde sis | bir nesnedir; ondan düşülmez, oynan. | Ken parmağınızı kesersiniz. Gösünü- Hün önüne gelen bir eyer veya gem | değildir, hoş bir dağ ve deniz manzâ- rası, markasına göre iyi veya fena latırsam, belki size küçük bir fikir | bir konserve, derinliğine göre de çok verebilirim: Akşam'a bir şeyler ya- zayım diye kararlaştırmış, mevzuun cihan harbi esnasında bulunduğum Anadolu ortasındaki hayalıma tani- lük etmesini de sklımdan geçirmiş ve bu niyetle de kalemi elime aimış- tım. Birdenbire, «Habbe ve Kubbe kelimeleri zihanimden çâkıvcrdi. Fax Ja düşünmeden, tahlil etmeden, mü. nasebeti olup olmadığına ehemmiyet vermeden, her türlü mantık ve sansi kaidelerini itibara almadan, tered- düdsüz © kelimeleri kâğıdın başına diziverdim. Biliyor musunuz ben bu süretle ne yapımş oluyordum? Sakın: — Münasebetsiz, hesapsız, idrak. Demeyiniz. Bilâkis bir yeni edebi sanat mektebinin usulüne riayet et miş; Andrö Breto'un 1924 senesin- de yaptığı beyannameye uygun bir harekette bulunmuş; yani, çocuğun adını koyalım, «surrâalismes mesle- gine girmiş oluyordum. — Ay, sürreslism dedikleri bu mu- dür, akla eseni, ölçmeden, ince eleyip sik dokumadan, işin nereye varaca- ğını hesaplamadan yazmak mı? Evet, iyi tarif ettiniz; o, budur; ge rek lükırdı, gerek yazı, gerek her hangi bir tebliğ vesıtasile, mesel re- sim, heykel, mimarlık ve rmusiki, fik- rinizin hakiki faaliyetini, Tiç bir enane, âdet, usul cenderesine sokma- dan, bir esutormatisme psyehiguc halinde ifade... Görüyorsunuz a, me- selenin İlim kelimeleri kullanılarak Anlatılışında başka bir keyfiyet, işin ciddiyetine inandıracak bir çeşni de vardır. Biraz daha izah edelim: Bizim, bir takım eski bilgilerimiz, meselâ öğrendiğimiz kaideler, alıştırıldığımız şekiller ve kalıplar, sittin senelik öl- çüler, ahlâk, manlık, felsefe, göre- nek, iliyad gibi bağlar kafamızda do- gan fikirleri kontrol etmek, kendi çerçevelerine sokmak suretile o fik- rin saflığını. tebiiliğini, hürriyet ve istiklâlini bozarlar, Binaenaleyh kâ- famızdan geçeni böyle bir tazyik ve tahayyüle uğramadan, muhâkeme ve tuvalet ile bozulup İanınmaz hale girmeden İfade edebilmek marifetine «Surröslismes denir. İşte bü itibarla da ben, mâkale se- risinin başlığını mademki doğduğu sırada: «Bu nedir, yazdıklarıma uya- cak mm, güzel midir, ahlâka uygun müdür, mantık kıyaslarına girer, mevzuu tutar, okuyanlara aykırı gö- rünmez mi?. gibi kayıdları hesaba katmadan bir Jâhzada, muhakemesiz ve düşüncesiz çırpıştırıyerdim, o hal. de, muhakkak, su katılmamış, helis muhlis bir sürrealist oldum. Amma «Ben şahımı bu Kadar se. verim», serlâvhadan aşağı tekrar, sa- dece realist kaldım; sanatın henüz acemisiyim. Gene şükredelim ki ilk hamlede «dağaisme> cilerden olma- dım ya... Bu mesleğe gelince onu di- ğeri kadar da izahtan âcizim. Anla- yabildiğime göre her hangi bir keli. me, meselâ at, ol, it, muhakkak su. rette atı, otu, iti ifade edemez. Bili- yorum: — Tuhaf şey, diyeceksiniz, ya neyi ifade eder? At, ot, İt deyince gözü müzün önüne sardalya kutusu, Çam- hea tepesi, bıçak yarası gelmez 8? Gelir; ciddi söylüyorum ki gelebi- lir. Fikirlerin teselsilü dediğimiz psikolojik hâdise sayesinde ben «At- tan düştüm: derken &iZ, acayip bir fikir silsilesi geçirerek bir gün Çam. lıca tepesinde sardalya kutusunun anahtarını bulamıyarak biçâkla uğ- Taşma sırasında elinizi kestiğinizi dü. şünebllirsiniz. İşte bu suretle at, at- lıklan tamamen çıkar, büsbütün baş- ka bir hüviyet iktisap eder. Binâen- aleyh arlık o mübarek hayvan sizin için binilecek bir şey değil, yenilecek. veya az kan akıtan bir yaradır. Geçmiş olsun! <Fütürism: © gelince o «sürren- lismsin amcazadesidir, tamamen ©8- ki kafiye, vezin, şekil itiyadları, kısa. cası mazi ile alâkayı kesmek, yenili- ğin ve makine devrinin hayranı ol mak, meseli bügün Almanların kul- landığı mıknatısı mayn bombasını Venüs de Milo, La Joconde ve Macbeth- den güzel bulmaktır. Bu mesleğin musiki şubesinde de esaslı değişiklik- leri vardır: Ahenk enânesini silip at- mak ve onun yerine; «Ha! Ya! Va'> kabilinden haykırışlar veya: <Tek! Tuk! Güm! Pat!» nevinden gürültü Her hangi bir ciddi, âlim, ağırbaşlı muharririn bunları başka türlü iza- hins imkân yoktur. Olsa olsa daha somurtkan, kaşları çatık, ukala tavrı ve üslübile anlatır; gene hepsi bir ka- Piya çıkar. Her yiğitin bir yoğurt yi yişi vardır; düşünüyorum da ağır bir ders kürsüsünde profesör olamadığı- ma, kendim için değil, talebe hesa- bına keder ediyorum, Eğlenceli tarafı olmıyan hiç bir İlm mevzuu yok- İur; karakteri müsaid ise tabi adil profesörü bile &meli efelhimeyyit; dersinde tebessüm İmkânmı bulabi. Mir; nasil ki ben bu edebi edölirlum *remense bahsinde somurtmamak hünerini gösterebildim! Bir mesele kalıyor: Bizde isimleri geçen şu üç mesleğe mensup şair var madur? a Yoktur. Pilvaki şiirlerinde, arasıra bunlara sapan, öyle görünmeğe çalı- şan birkaç genç tanıyoruz. Fakat GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ bir sardalya kutusu xi manzumeleri vâr ki orkida denilen acayip ve nadide çiçekler kadar hü“ susl hoşlukları, eski kalıptan, şekli den, rayiha ve renkten bıkan ruhu- muzu oyalıyan körpe yenilikleri İle zevkimize gidiyorlar ve - ne yalan söyliyeyim - kendilerini aratıyorlar, Bilhassa harp hakkında, kayıdsızları zammeden &on birkaç manzumeden, kibar hicviyeden sonra... Zaten bu gairlerdeki bâriz vasıf, bence, gülünç ve kötü ahlâk ve hayat tarzlarını İyi- ce sezebilmek, zalim veya miskin ka- rakterlerin, henüz bir çoklarımızın anlıyamadığı karışık bir yeni elor- mule, ünü verebilmektir. Sezarın hakkını Sezar'a vermelidir. Bu uzunca edebiyat bahsinin âsi mevzu ile ve umumi heyetinin baş- ia münasebeti olamadı, biliyorum ve evvelce de söylemiştim. Fakat, in- sarın öyle günleri vardır ki bazı ha- valarda, su buharının kesafetine gö- re nasıl uzak manzaralar pek yakın- laşır, göz çevresine girer, bazan da büsbütün sislenir, elini, eteğini çe- kip görünmezse hatıralarımız da ay- ni fizik tahavrüllere uğrar, mezi biz- den fersah fersah uzaklaşır; dün tu- tuverecek kâğar önümüzde duran canlı ve renkli seneler, bütün tipleri ve hususiyetlerile buğuların ardında kalmıştır, yerini bile seçemezsiniz. Balkonumdan Kızıl adalara, Katır. hı dağlarma, Bozburuna baktığım 71- man bu uzak manzarularla gün olu- yor, duvara asılmış bir tablo kadar karşı karşıya kalıyorum; Utudağ bile karlı tepelerile bir diş macunu rek. Iâmı gibi, bembeyaz ışıldıyor. Gene gün oluyor, önümde bezginlik veren bir nem tabakası Hayırsız âdealara kadar ufkumu sarıp sarmalıyor, göz- den saklıyor. Bugün de hâalaralarımın ülkesini $$ basmıştır; yirmi üç sene evvelki Anadolu, geçirdiğim hayat, rasladı- ğım tüpler bir İzlanda sabahı gibi kül renkli, silik ve dumanlı... Size ondan gene bahsetmek için zihnimin güneşli bir gününü bekliyeceğim. Vaasa Ve başlıca Fin şehirleri Finlândiya hükümet merkezinin Hel- sinki'den Vaasa'ya nakledileceği bildirili- yer. Botni körtesi üzerinde olan bu şehir 1600 da lesis edilmiştir. 77,300 nüfusludur. Mülhakatile bersber burada halk, 582400 kişidir. Bu vilâyet yedi şehir ihtifa eder. Vansa, yüksek fırınları, demirhaneleri, zücaciye Yabrikaları, kabotaj ticareti tle kendini gösterir. aş Finiândiyanm başher şehirlerinin tesis tarihlerile nüfusları şunlardır: Turku 11730 a doğru) 63,912 Yipuri (1403) 54120 'Tampere (1779) 54,015 Kuopio (1782) 23,656 Oulu 11805) 28478 Pori (1365) 17847 hirli Vaasa b, gehirli Petsamodur. Kotka (1878) 16,208 Lahti 11905) 9823 Rauma (1441) 8488 Banko (1870 674 Savolima (1699) 5.077 Finlândiyanm, nüfusu 5000 den aşağı olmak üzere daha yirmi kadar şebir ve Kasabası vardır. Biühassa gimale doğru gidildikçe nüfus kesafeti azalır, Buralarda Kilometre başına 5 kişi isabet eden yerler vardır. Finiândiya deri teşkilât bakımından dokuz vilâyete ayrılır. Bunla: beş getiril Uusimaa, beş gehirli Turku, Aland adaları, üç şehiri Hame, altı şehirli Viipuri, üç şe- hirli Mikkeli, üç şehirli Kuopio, yedi se- Otomobil kazaları Merhum Tahsin Üzer bugün Doktor B. Celâl evvelki akşam şoförüne izin vererek otamobilile Edimekapıdan Ka- ragömrüğe doğru hareket etaniştir. Otomc- “bil yolda 13 yaşında Saadet isminde bir kı- za çarpmış, kız yarılanmışlır. Doktor kımı alarak Guraba hastanesine götürmüş ve polise de vakayı Haber vermiştir. Şoför Osmanın Maresindek! otumuobil, dün Bukırköyden İstanbula gelmekte iken Mebmed isminde bir gence çarparak muhı- telif yerlerinden tebilkeli süretie yaralan- masına sebeb olmuştur. Yasef isminde birisin idaresinde bulunan hususl bir otomobil, evvelki akşam Zincir- Hkuyu caddesinden Şişliye gelirken Anas- tasya isminde bir kadına çarparak yara- lanmasına sebeb olmuştar. Şolör Turanın idaresindeki otomobil Ni şantaşında Kevser sokağında manevra ya- parken otomobilin arkasına beğer yaşların- Gn Salih ve İbrahim isimlerinde iki çocuk asılmışlar, fakat otomobilin hareketi gâna- sanda o muvazenelerini temin edemiyerek düşmüş ve yarulanmışlardır. dbidilsel Vefutim teessürle haber verdiğimiz örün- cü umumi mülettiş B. Tahsin Uzerin ce- nazesi bugün santi 11,5 da Teşvikiyede Ni- evi olan Şişlide İnkilip müzesinin önüne kadar elde gidecek ve tabut rada oto- mobile konarak Asri mezarlığı defnedile. par Sofyadaki İtalyan a sergisi Sofya 4 (A.A.) — Tayan ) kitapları sergisi, dün akşam kpanmıştır. BERLITZ 294 İstiklâl caddesi Akşam Lisan kurları Fransızca - İngilizce . Almanca Haftada üç ders Ayda 4 lira