SÖZÜN GELİŞİ Şehir hayatına dair izim «Küçük İlânlar» ı şöyle bir okursanız şehrin hayatı hakkında aşa” ğı yukarı en dağru malümata edinmiş olursunuz. İş arıyanlar, İşçi arıyanlar size muhitimizin iktisndi bünyesi müesseselerin ne evsafta vatandaşlara ihtiyacı olup hangi vasıfları haiz hemşerilerin iş uramakta ol dukları hakkında vâzıh bir fikir verebilir. «Kiralık - Satılık» ları okurken şeh- rin bütün evlerini oturduğunuz yerde dolaşır, köşe bucaklarma kadar malü- mat alırsınız. «Satılık eşya» faslında arka arkaya gördüğünüz satılık piyanolar bir za- manın zengin evlerinde en mutena köşeleri işgal eden ve evlenecek kızların wzun saçlarını omuzlarına dökerek önüne oturup hulyalı gözlerle tuşlarında parmak gezdirdikleri bu emektar musiki âletinin artık eskisi kadar rağbette olmadığını gösterir, Çünkü saçların kısalmasını gramofon ve radyo takip et- miş, kendine mahsus bir şiiriyeti olan bu «piyano başında aşk nağmeleriz ye rine, zirdeli bir rumba havasına uyup tepinmek kaim olmuştur. «Müteferrik» kısmı, muhitimizde yabancı lisan öğren- menin aldığı ehemmiyeti belirtir. Fransızca, ingilizce, kısımda, heveslileri yeni dillere davet etmektedirler. riyaziyeye pek kulak asmıyan talebeler mevcud olduğunu, zayıfları imtihana Küçük ilânların bazırlıyacağını bildiren başka bir ilân Sonra muhakkak ki, sulh içinde, rahat, endişesiz bir hayat sürmekteyiz ve eğleniyoruz. Fakat aile muhitlerinde, eğlence yerlerinde sağa sola çarpmadan, ötekinin berikinin ayağına basmadan, muvafık şekilde dansedemiyoruz. Bu hükmü de, küçük ilânlara karışan «Dans dersleri verilir» şeklindeki ilânlardan çıkarıyorum Harp dolayıslle İngütere hariçlen müm- kün mertebe az eşya ve bahusus yiyecek ge- ürmek istediğinden dahilde zirai istihsali mümkün mertebe himaye ve teşvik etmek- tedir. Memleketin bütün boş yerleri ziraat ya- pabilecek adamlara muayyen miktarda tav« si edilmiştir. Bunları faza istihsale teşvik için nakdi mükdfallar terip edilmiştir. 140,674 kişinin iştirak ettiği yarışta Tomaz Yarmer isminde mütekald bir asker birin- ci gelerek 1000 İngiliz liralık mükâfatı a/- mıştır. Bu adam 900 yarde murabaı arazide senede altı aileyi geçindirebilecek miktarda, sebe yetiştirmeğe muvaffak olmuştur. Bu Bir kiliseden antika bir altın kitabe çalındı İngiterenin Bristol şehrinin on üçüncü asırda yapılan en büyük kilisenin 609 sene» denberi en büyük ziyneti olup tarih nokta- ından kiymet biçilmez olan bir altın kita- besi vardı. wİngiliz-krah-selkizinci Hanri İngilteredeki Manastırları ve içindeki eşyayı tamamile tah- rİp ettiridği saman buralarda bulunan ta- rihi eserler hemen hemen kâmilen mahve- dilmişti. Tesadüfen kurtarılan birkaç kıy- ilk yüksek bina ne zaman yapılmış ? Amerikada ilk yüksek bina 1844 yılında Anşa edilmiştir. Bu bina 17 katlı idi. Ahali bu yüksek binayi garip sayarak urun 24 .ANENEII VADE SENUEASAESASEAAAAASEE000000 Tahtakalede bir boya imalâthanesi yandı Itfaiye müdür muavini ile grup âmiri ve üç nefer çöküntü neticesinde yaralandılar İfaiye yangını söndürmeğe çalışıyor Dün saat 1730 da Tahtakale cad- desinde 40 nurcaralı iki katlı, haricen kâgir, dahilen ahşap, Ahmed Hülüsi- nin sahip olduğu Baltacı hanının ikinci katında 9, 10, 11 numaralı oda- larda kiracı musevi Arona ald boya imalâthanesinde yangın çıkmıştır. İtfaiye vaktinde yetişerek yangının büyümesine mâni olmuş ve yalnız bu üç oda tamamen yanmışlır. Binanın ön cephesinde bulunan 42 numaralı Ahmed Hülüsiye ald kırta- siye dükkünnin üst beton duvar yangın söndürme esnasında birden- bire çökmüş ve ilfâiye müdür anuavi», o NELER GRU almanca bilenler bu Lise ve ortamekteplerde dan öğrenebilirsiniz. garabetlere o kalkışmıksızın usulüne Şevket Rado | muvaffakıyet Ziraat Neza ni eelbelmişlir. Bizzat Nazır 1 nezdine davetle muvaffakıyötinin sormuşlar, Bu usulün herkes tarafından | tatbiki kabil olduğu anlaşıldığı takdirde daha 500,000 kişiye musyyen çalar üze- re arazi verilecek ve Mister Farmerin usü- lü kendilerine tallmat şeklinde öğretilecek- tir, Geçen umumi harpte İngilterede verolu- nan boş arziden senede 12,000,000 İngiliz 11- ralık sebze temin edilmişti. Bu miktarı şim- diki harpte bulmak için tevz! olunacak mu- ayyen miktardaki yerlerin sayısı bir buçuk milyona çıkarmak icap ediyor. meltar eşyadan biri de bu altın kitabe idi, Her gün yarim saat bunuula mukaddes Ayla yapılıyordu. İ “ Kitabe altın bir desteğe dayanmış ve | üzerinde tarihi rümuzlar kikzedilmişti. Ki- Hseye müdavemet» edenlerden biri “tarihi kıymetinden ziyade maddi itymetine gözü | kızararak kitabeyi paltosunun altına sıkığ- tırarak savuşmuştur. manlar üzerlerine devrilecek diye yanın- dan geçmemişlerdir. Bugün Amerikada 70-80 katlı binalar çoktur. .... ni Hamdi Tokay sağ ayağı ve ellerin. den, grup âmiri İsmail Koca ellerin. den ve belinden yaralanmışlardır. İsmail Koca, Cerrahpaşa hastanesine, Hamdi Tokay da evine nakledilmiştir. Bunlârdan ika hanm arka kısmın- da enkazdu çalışıldığı sırada bir be- ton çökmüş, bu yüzden de itfaiye ne- ferlerinden 201 numaralı Mustafa yüzünden ve vücudunun muhtelif yerlerinden, 190 Mehmed elinden, 441 Yusuf sağ kolu kırılmak ve beyni delinmek suretile çok ağır surette yaralanmışlardır. Bu yaralar da haş- İsneye ka'dırılmışlardır. İ harp vukuunu imkân dahilinde görüp Hariciye Vekilinin beyanatı Harbin Balkanlara sirayetini pek zannetmiyorum “İstikbalde serbestii mübadeleye avdet etmek, normal ticaret dairesine girmek istiyoruz,, Son zamanlarda Ankarayı ziyaret etmiş olan Paris - Soir gazetesinin mü- harriri Jules Sauerwein Hariciye Ve- kilimiz B. Şükrü Saraçoğlu ile görüş- müştür. Muharrir mülâkatı şöyle an- Jatıyor: Şükrü Saraçoğlunun fikrindeki can- lılığa, Fransız sefarelhaneşinde veri- Jen hususi bir öğle siyafeti esnasında hayran kalmıştım. Bugün beni geniş mesâi odasında kabul etti Kısa bir bi- yıkla süslenmiş olan genç çehresi, ha- yırhah bir bakışla tenevvür ediyor. İlk intiba şudur: — Ne mera adam! Fakat görüşlerindeki Yüzuhu, mu- hakemesindeki şalâbeti ve büyük ah- val ve şeraitte tezahür etmiş olan sar- sılmaz azim ve cesaretini gördükten sonra hakkında beslenen sempati, hay- rTanlığa (önüyor — Ne kuvvetli adam! Kendisile uzun uzadıya konuştuk B. Şükrü Saraçoğlunun Balkanlarda bir görmediğini anlamak istiyordum. Dü. şüncesini şöyle hülâsa etti: «— Hayır, pek zannetmiyorum. Bu- nun için Sovyet Rusyanın dahli lâ- sundır, Avrupada ve yahud Asyada dostumuz olan devletlere kendisini hücuma sevkedecek büyük bir men- İaat götmüyorum.» Moskovada dört hafta kalmış olan bir vekilin bu sözlerinin muhakkak bir değeri vardır. Bununla beraber B. Şük- Tü Saraçoğlu zamanımızın inkişafın- daki sürati kavrıyan ve başlıca vazi- fenin her ihtimale karşı hayırlanmak olduğunu takdir eden realist bir devlet adamıdır. B. Şükrü Saraçoğluna sordum: — O halde, günün meselesini! siya- setler ziyade ekonomi teşkil ediyor demek? — Evetl Fakat ekonomi siyasetin bir neticesidir. Biz liberal devletleri, yalnız siyasi sebeplerden değil, fakat istikbalde serbestii mübadeleye avdet etmek istediğimizden dolayıdır ki, me- sal arkadaşı intihap ettik, Biz normal ticaret dairesine girmek istiyoruz. İh- racatımızın yüzde ellisine kadar var- mış olan Almanya ile ticaretimize, Fransa ve İngiltere ile yapacağımız | geniş ticareti ikame etmekle buna mu- vaffak olabiliriz. Birkaç uy evvel Al many&e İle tlearet muahedesinin müd- deti bitmeğe yaklaştığı zaman yenileş- tirilmesi için müzakerelere başlandı. Almanlar, katiyen istical göstermiyor- lardı. Zannediyorlardı ki, rekolte zn- manı yaklaştığı cihetle, daha mülâyim | davranacaktık. Malzemeyi teehhürler- le teslim ediyorlar. Tütün. incir, üzüm ve fındıklarımızın lüks kategorisine aid olduğunu iddia ediyorlardı. Bize müzakere için gönderecek boş bir mu- Tahhasları yoktu. Derken mukavele- nin biteceği, günün gecesi ansızın, ye- ni ticaret mukavelesinin müzakeresi için eskisinin bir ay uzatılmasını iste- diler. Halbuik harp başlıyordu. Bu ta- Jebi açikça reddettim. Sebebi de şudur: Almanya harp halinde bulunduğu ci. hetle mal teslimini reddetmek hak- kını haiz olacak, halbuki Türkiye sulh halinde bulunduğu cihetle kendi ta- ahhütlerini yerine getirmeğe mecbur kalacaktı. İşte o zamandanberi vaziyet bu merkezdedir. Biz Türkler şiddetli muameleyi de- El, mülâyemeti severiz. Biz Türklerin iki darbımeselimiz vardır: Biri «Arks- mi siva, ağzımdaki lokmayı alırsın», diğeri de: «Hem dağa hücum et, hem de ondan odun iste, olamaz» dır. Bu müd- det zarfında Fransa ve İngiltere ile mü“ zakerelerimiz ilerlemiştir. Bizde kö- mür, tiftik, pamuk, madenler ve bil- hassa krom gibi memnuniyetle satın alnan mallar vardır, Amerika 50,000 ton krom istiyor. Fransa da her ay ge niş miktarda krom, İngiltere de istil» salâtımızın bakiyesini satın almağa talip bulunuyorlar. Fakat biz, tütün, ir, üzüm ve fındık gibi rekolte ni sürmek istiyen çifçilerimizi de dü- şünmeğe mecburuz. İncir ile fındık, hububattan daha besleyicidir. Memle. ketlerinizde bunların istihlâkini art- tırmak kolay birşeydir. Faal sefiriniz B. Masigii dün Pari- se hareket etmiştir. Hariciye Vekâle- timizin umumi Kâtibi B. Numan M nemencioğlu da bügün haraket edi Paris ve Londradaki fualiye kında büyük ümüdler b: Sizinle teşriki mesaimiz uzun za- mandanberi hazırlanmıştır. Badema sarsılamaz. Bu teşriki mesâi günden güne daha samimi ve daha geniş bir mahiyet alan emniyetli bir teatii efkâr ve elbirliğile tezahür ediyor. Bu teşriki mesaiyi bütün sahalara teşmil için kiç bir gayret esirgemiyoruz.» Bir sarhoş iki | kişiyi yaraladı Carih yakalandı, mecruhlar- | dan birinin yarası ağır Yedikulede oturan Ahmed isminde biri evvelki gece muhtelif yerlerde bir hayli ra- ki içlikten sonra, Samatyada bir gazinoya gitmiş, burada da İçmeğe başlamıştır. Ahmed, bir aralık müşterilere sarkıntılık etmeğe başlamış, guzinocu Şükrü müdaha- le ederek Ahmede rahat oturmasını ihtar | etmiştir. | Ahined, bu müdahaleden sinirlenmiş ve birdenbire yanında taşıdığı bir bıçağı çeke- rek Şükrünün üzerine atılmıştır Şükrü, Ahmedi tutmak İsteyince, el ve | kollarından yaralanmış. bu sırada çırağı | Mehmed Ali de ustasının imdadına yetiş- | miştir. Bir aralız Şükrünün elinden sıyrı- lan Ahmed, bu sefer Mehmed Alinin üze- rine altılmış ve onun karnıma dört biçak darbesi şallamıştır. Melmed Ali bu ağır yaralarla kanlar içinde bir tarafa yığılmış , derhal yetişen zabıta Amirleri kanlı bıçakla kaçmakfa olan Ahmedi Yakı lardır. İki yaralı Cerrehipaşa, has sevkedilmiştir Ekmek fiatine 10 para zam yapıldı Un fintlerinin yükselmesi münasebetile Belediye iktisad müdüdüğünün yaptığı tedkikler ikmal edilmiş ve tedkikler neti- Gesi dalmi encümene verilmiştir. Daimi encilmen, un fiatlerindeki bu yükselmeden dolayı ekmek flatlerine or para zam et- miştir. Bu karara güre şimdiye kudar $$ kuruşa satilan ekmek, bugünden itibaren 9 karuş 30 paraya satılacaktır. Fıranenla flatlerinde değişiklik yapılmamıştır. Diğer taraftan fırıncılar, ekmek fiatle. rine müessir” olan yeni kü vaziyetten bahale o mlüksdar makamlara O müra- cant (etmişlerdir. Fırıncılarin iddlasına göre bir hafta evvel çuvalı 615 Kuruşa sa- tılan un, hiç elddi bir sebep olmakazın, dün 635 kuruşa kadar çıkarılmıştır. Fırm- cılar, un piyasasının bir kaç değirmenei- nin elinde olduğunu ve İsledikleri kadar fiatleri yükseltiikleri tekdirde, ekmeğin daha pahalıya satılmak suretile hem ken- dilerinin, hem de halkın zürar göreceği kanaatindedirler. Belediye, fırıncıların bu mülalâalarını ehemmiyetli gurette nazarı dikxate almıştır. Varşova elçimiz geldi Varşova elçimiz B. Cemal Hüsnü dün sabahki eksprese Bükreşten şehrimize gelmiştir. B. Cemal Hüsnü Lehistanın son İgali hadisesi dolayısile Romanyaya goç- miş bulunuyordu. B, Cemal Hüsnü bugün Ankaraya gidecektir. Lehlsanda bulunan beş yüz Türkün memleketimize gelmeleri için icab eden teşobbüsüt yapılacaktır, Halkevinde dün bir toplantı yapıldı Dünkü toplantıda Bayan Malide Edib, Vali ve Belediye rösi B Lütfi Kırdar ve hazır bulunanlardan bir kısmı Eminönü Halkevinde di Bai ve edebiyat toplantısı y Jantıda değerli cdibemiz b: Edib de hazır bulunuyordu. Davetliler ara- anda Vali ve Belediye Resi R. Lütfi Kır- dar, tanınmış kadın ede «çılar, profe- sözler, doktorlar, Belediy Halkevi er- İ kün vardı. Büyük romancı Halide Bâik çok iyi ta- nıdığı ve ber köşesi hatıralarile dolu Eminönü Halkevi binasında eski günleri GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ tekrar yaşıyor. gibi idi. Halkerlerinii faa» Myetleri hakkımda kendisine “verilen iza» hatı büyük bir alika iie dinliyor, memle- yaşadığı işinde muh- kında malümât alıyordu. Samimi bir.hava içinde, muhtelif mev- zularâ dair muhaverelerden sonra hazır- lanan büfeye yirildi, çaylar içildi Doorn şatosu ve Kayzer Wilhelm Bir harb ve su basması tehlikesi olursa, Kayıer ikinci Wilhelmin icabında Door şatosundan kaçması için dört tayyare ba- şir bulunduruluyor Hollandanın Utereht eyaletinde küçük bir şehir olan Doorn'da 1200 nüfus var- Gr. Burus “bahçeler, ormanlar arasında pek girin bir kasabadır. Door » Huls şatosunun kulesi on dör- | düncü asırdan kalmadır. Amerongen'den ayrıldıktan sonra, imparator Wilhelm hep buruda kalmıştır. İkinci Wilhelm, Prusya kral ve Alman- ya imparatoru birinci Wilhelmin torunu- dur. 1859 da Berlinde doğdu. Sülülesinin prenslerin mahsus olan gskeri bir terbi- ye gördü. 1888 de pederi üçüncü Frede- rik'in yerine tahta geçti. Müstefik yahud komşu devletlerin sa- raylarına bir kaç kere siyaretler yaptık- tan sonra ihtiyar ve tecrübeli Bizmark'ı atlatlı, Neuer Kurs ismile kendi müstakil siyasetini tesis ekti. Dahilde sosyalistlere ve mfitecilere karşı şiddet usulü kullandı. Hariçte ise, Hearetin inkişafile Almanya- mın yayılması için galışlı, Denizciliği we İyaya gelmiştir. müstemlekeciliğini ilerletti, Bağdad de- miryolunu başlattırdı; ittifakı o müsellesi kurdu. Rusya ve Türkiye İle yaklaşma te- şebbüslerinde bulundu. Artık tere kendin! ve deniz hâkimiyetini tehdid «l- nda görüyordu. Rusya, Balkanlardaki menafliniu (o sarsıldığını hizsetmekteydi. Fransa da kendini tehlikede sayıyordu. Ni- hayet, Çar Nikolanın tarassutu da fayda etmediğinden, 1914 harbi patlak verdi. Kayzerin bütün gayretlerine reğmen bu harb Almanyanın mağlübiyetile heti- eelenince, memlekette inkılâplar baş gör terdi ve ikinel Wilhelm, Hollanda arazisi. ne sığınarak 10 teşrinisani 1918 de salta- nat hukukundan vazgeçmiştir. va Sabık Kayzer o znmandanberi Doorn şatosunda yaşar ve arada sırada efkâri umumiye muvacehesinde kendini tebriye- ye uğraşır. 1031 de Doorn şatosunda ilk vevcesi 1858 tevelütlü Augusta - Vietorla von Sehlesviğ- remarla vefai etti, Kayzer kendisile 1091 de evlenmişti. Wilhelm, ertesi zene 1887 tevri- Tütlü prenses Hermina Ren: evlendi, İlk izdivacmdan altı oğlu ve bir kızı dün- ..