O sene sonbaharın nihayetine doğru #9 Buklar ansızın bastırıyerdi; Amcazademden bir telgraf aldım. Beni bağaklık kenarında yabani ördek avlamak üzebg dapet ediyor « du. Ah bataklıklar, ah... ataklıkları denize de, döreye de tercih Deniz her ne kadar büyük ve di galı ise de ihate edilemez. Dereler pek £ geldir, Fakat akıp geçerler, Malgyki batak- Jıklar ile örüü in ve muti dufurlar. Bas taklık başlıbaşı bir Kendine göre hayatı, sakinleri, li gürültüleri, bilhassa esrarı, evet, esrarı dâ vardır. Dünya yüzün dürücü ve en korkunç şey ba niçin? Düz bir toprak sahası üzerindeki alçak bir su tabakasında ne harikulâdelik var? Yoksa onlara bu esrarongizliği otıaf- taki kamışlar mi veriyor? Gecelerini kap- liyan sökük mu? Sularının İçteh içe uğul- tusu mu? Üzerlerinde sallanun o garip *i$ mi? Avcıların arada sırada attıkları silâh- lar mı? Akşam üzeri ameazademin evine vardım. Hava bir soğuktu ki, sormayın. Duvarları rengârenk Kuş kanâdlarile, av restmilerile, büfesi geyik boynuzlarlle süslü bir yemek odasında karnımıyı doyurduktarı sonrr ocağı gürültülü gürükülü yanan bir odada erkenden yataklarımıza girdik ve uyuduk, Gece yarısı saat üçte bizi uyandı dılar. Ben sırtıma bir koyun postekisi vt dım. Amcazadem bir ayı postuna bürün- erimisi içtik, konyaklarımızı çek- a aletüeele av elbiselerimizi giye» Tek, yanımızda bir kılavuzla çiris iki tanı, yola düzüldük. Sokak kapısından dışarı'daha iki adım Atar atmaz vaziyetteki fecaati anladın Don, iliklerime kadar işledi. Bu kış gec: öyle bir kış gec zünde artık bir daha gündüz olmıyacak, bir daha yaz gelmiyecek zehabinı veriyordu Hava da sular gibi donmuştu. Güya bir buz “kütlesi içinde yürü; Semada ay vardı. cüz bir ay... Ufka yaklaşmıştı. Fakat bir nıldanıp batamıyordu. Üç arkadaş, sırtlar kambur, eller cepte, tüfekler omuzda, yanyana yürüyorduk. Kaymadan gidelim diye çuhalara sardığımız #inlerimizden ses sada çıkmıyordu. ler rw burnundaki beyaz duman- dan ayırmıyordum. et bataklığın yanına ya erşeyi olduğu gibi, batakli cı, en baş dön- ştık, S0 1 ve iÇ aca karanlıkta buzlar üstünde me bir buz kulübe ilişti zademi burasını, sabaha kadar mu- memiz İçin yaptırmış, (Ma- imolar bile buzdan :meskenler- -âkin bon bir türlü ısinama- n soğuğu, buz duvarların 99- nı soğuğu iliklerime işledi. Zan ttremeğe, öksürmeğe başladım. ara fecir zamanı sceklerdi. Biz muzu onlara adem acağımdan *or tepem , burada bulundu! k lüzumdi. FP - Tek sen sıh- z toplamasını emretti. Adam buz kulübenin ortasında kü- meliyerek ale; i, Tepeye kadar yükselen kızl alev, tavanda kendine taji bir baca deliği açtı Buz duvarlar terliyen bamam duvarlarına döndüler. O esnada dışarı o1- kin amcazşadem, bana; — Gel! Gel! Buraya gel de bük... diy haykırdı. Bus kulübeden bataklığın üstğne çıktım. | Mabrut şekilli kulübemiz; ortasında ylev- değ bir kalb çarpan efsanevi bir mücevhere betiziyordu. Ateş kenarında ısı: lari aksetmiy deva. du. Lâkin kulübeyt fazla seyredethedik. Zirv başımızın üstünden, garip, şaşkın. seyyal > Tefrika No. Vefrika No. 131 131 küpeklerin cidar- gölgeleri İgörünüyor- | bir ses uçtu, geçti. Yaklığımız ateş, vahşi | kuşlardan bir kafileyi uyandırmış ve kor | kutmuştur. Yanımda bir patlama işittim. Amcazaderi kümeye ateş etmişti. Köpekier koşuştular. Çıkardığımız gürükü üzerine, bataklıklar civarına konan uçar kafileler biribiri ardı- sıra uçmağa, biz de mütemadiyen ateş ol- meğe başladık. İki tazı bizimle sazlıklar arasında mekik dokuyor, kanlı “kuşları bize taşıyordu. Bu kuşlar bazen hattâ ölmemiş bulunuyorlar, yarı açık gözlerile yüzümüze bakıyorl, Artık gün doğmuştu. Ortalık açık ün bir renge bürünmüştü. Güneş ufukta ts tekerlek göründü. Hattâ gitmek üzere hil hazırlandık. İşte tan o esnada idi ki, & pemizde, boyunları ileri doğru upuzun g8- rilmiş, göğüsleri yaldızlı iki kuş belirdi. Ateş ettim. içlerinden bir tanesi, pek yakın, âdeta ayaklarımın dibine denecek bir mesafâ; düştü. Bu gümüş karınlı kuş «bağırtlak» denen cins bir yaban ördeği idi, Tepemde kısa kısa bir feryad. bir kuş fer- yadı işiterek başımı kaldırdım. ÇifU vurulup da kendi sağ kalan kuş, semanın maviliği içinde, tam benim üstümde daireler çizerek dönüyor ve benim elimdeki ölü eşine ba- kıyordu, Amcamadem, elinde tüfek, diz çökmüş, -gözleri avcılık ihtirasile alev alev- kuşun bize daha yaklaşmasını bekliyordu. — Sen dişiyi vurdun! - dedi, - Bağırtlak- ların dişisi vuruldu mu, erkeği mümkün değil gitmez. Hakikaten de, erkek bağırtlak, tepemizden ayrılmıyordu. Semada dönüyor, dönüyordu. Acı sayhalarla ağlıyordu. Sevgilisini kayb3- den bu kuşcağizin fezalara yaydığı iniltiler Kadar hayatımda kalb yaralayıcı hiç bir- şeye raslamış değilim. Bazen silâhların tehdidkâr bir halde ken dine doğru uzanması üzerine kaçmağa yel- teniyor; semalara doğru uçup gitmek için hazırlanmış gibi bir tavır takınıyordu. Lâ- wi şisinin yanına dönüyordu. Amcazadem: Dişiyi yere bırak. Hemen yaklaşır! - ledi. Söylediğini yaptım, Erkek, hakikaten de ölen eşine karşı beslediği aşkın cazibesinden kurtulamıya- rak - bariz tehlikeye rağmen- yuklaştı. Bir tüfek patladı. Sanki kuşu semaya n görünmez ip, görünmez bir ma- ii kekilileteidii, Kara bir zerin şakuli at çizerek düştüğünü gördüm; Sazlık- n hışırdattığını duydu: 'azılardan biri, erkek bağırtlağı da bize rdi, İkisinin cesedini de torbalarımıza ana yatırdık, Geriye döndük. Nakleden: (Vâ-Nü) GAİN, Bugünkü maçlar Taksim stadı: Beylerbeyi - Yıldız Saat 10,30 Galatasaray - Kasımpaşa » 12,30 i Beşiktaş - Vefa 1430 Şeref stadı: Eyüp - Kale Fenerbahçe - İ, Spor Fener stadı: Süleymaniye - Hilâl Beykoz - Topkapı 10,30 14,30 12,30 14,30 Klüp murahhaslarını davet Beden terbiyesi İstanbul bölgesi fükbol ajanlığından! Bir husus hakkında görüş- İ mek üzere Arnavutköy, Rurgelihisar, Akın, Yenişehir Doğu, İstiklâl, Halıcoğlu ve Ye- riköy - Şişli kulüplerine mensup salâhiyet- U birer murahhasın 22/11/939 tarihine mü- sadif çarşamba günü saat 1730 da Cağnl- oğlunda C.H. P, binasındaki bölge merke- zine gelmeleri rica olunur. SEVİLEN KADIN Ispanyolun alnından iri iti ter dam- lalari akıyordu, Mendilini çıkarıp sildi. Orkestra, aheste ve tatlı bir tempo ile bir vals çalmağa başlamıştı. İşte tam zamandı! Gomes, arkadaşı Renza'nın elini tutmak istedi. Böylece halkı selâm. hyacaklardı. Fakat genç kiz, bu ha- reketi görmemezlikten geldi. Yalnız başına bir reverans yaptı. Ehali onu alkışladı. Yukarıya doğru kendisini yüksel- ten ipin üzengi gibi basamağına aya- ğını soktu, Kolunu uzattı. Kolunu 1â- tif bir ahei tasınm bulunduğu yere kadar yük- seldi. O esnada, Gomes de karşısında bu- lunuyordu. Yalvaran bir nazarla oyun arkadaşmı süzüyordu. Renzaâ, âşığının sinirine batmak istiyormuş gibi göz. lerini çevirdi. Çok geçmeden, iki cambaz, karşı. lıklı satlanmağa başladılar, Genç kız, çevik ve zarif hareketlerle halkadan ha” yördu. Gomes onu ice e sallıyarak sıçrama tah- | Nakleden : ( Vâ - Nü) bına göre ellerinden, ayaklarından, | yahut belinden yakalıyordu, Boşluk- ta perendeler atıyorlardı, Halk, heyecan içinde seyrediyordu. Bir an, bir sükün zamanında, bar- fiks üzerinde yan yana kaldılar. Go- mes, terliyen ellerini cambazların kul- Jandıkları reçineli mendille sildi, Ar- Kadaşına döndü, — İyice düşündün mü? — Niçin soruyorsun? — Öğrenmek İstediğim için. Kız, iri siyah gözlerini muhatabına dikti; heceleri teker teker telâffuz ederek: — Şunu unutma! . dedi. - Ben ha- yatımda Süziden bir defa ayrıldım. Artık ayrılmam, O nerede bulunursa ben de yanında olmak İstiyorum... kin buna asia kail olamıyarak, geriye, Ai- | | | Bunun da çaresini buldum... Ne halin | varsa gör... Erkek cevap vermedi, Göğsünden uzun ve sessiz bir ahın fışkırdığını ancak Renza duydu... Şimdi artık kırmızı renk'e kışkırtıl- mış azgın bir boğa gibi soluyordu. veye Beşiktaş - Vefa Maçının neticesi ne olabilir? “iç stadda bizden de- sim stadında Beşikta çeceğinden bu tadi ran daha fazla meorekl: ce ceği tabil- dir. İki milli küme klübü arasında yapıla- cak olan bu karşılaş ın netcesi, bilhms- sa Beşiktaş KI an lg maçları puyanına yapacağı tesir dolayısile merak- la beklenmektedir. Siyah beyazlıların, Tg- lerde en mühim rakipleri olan Fener ve Galatasarayı mağlübiyete uğratıktan son- ra şampiyonluk yolunda emin vaziyette b Tundukları ileri sürülebilirse de Beykoz, Ve. $a ve İstanbulspor gibi her zaman sürpriz yapabilecek kudrette klüpleri hiç bir yakit ihmal etmemeleri lazımdır. Yeşil beyazlılar bu gibi'sürprizler doğu- ran klüplerin başında geldikleri cihetle bu- günkü Beşiktaş maçı büyük bir ehemmiyet taşımaktadır. Filvaki Beşiklaş geçen haftaki Gülnta- saray galebesi ile formünde olduğunu (s- bat etmiş olduğundan bu maçı da Irhine çerireceği kuvvetli bir ihtimal dabilinde ise de yukarda işaret ettiğimiz gibi raki- bini ihmal etmemesi galebesi için birinci şarttır. Günün ikinci derecede müh:m maçı Şe- ref stadında Fenerbahçe ile İstanbulspor arasında yapılacaktır. Fenerillerin son maç» lari takımın henüz istikrar temin etmedi- ğine bariz bir delil olarak gösterilebilirse de nisbeten tecrübeli oyuncuların takımda yer almasi bu maçları galebe ile çıkmaları- na yardim edecek mahiyettedir. Bahusus Istanbulsporun geçen hafta Süleymaniye ile| yaptığı maçta iki mühim oyuncusu üzün müddet takımda oynyamıyağak vaziyette sakatlanınıştır. Diğer stadlarda puvan Üzen rinde değişiklik yapabilecek derecede mü- him bir karşılaşma yoktur. “Taksim stadında Galataarâyın Kasım- paşaya, Fener stadında Süleymanişenin Hilâle, Beykozun Topkapıya galip gelmele - ri normal weticelerdir. Ankara - İstanbul tenis karşılaşmaları Ankara tenisellerile karşılaşmak üzer$ Ankaraya giden Istanbul teniscileri şehri- mize dönmüşlerdir. Yapılan karşılaşmalar | büyük bir alâka ile takip edilmiş ve 18 maçtan 17 si İstanbul teniscilerin & Me nihayet bulmuştur, Maçlar & çift olmak üzere yapılmı dan sonra tenis federisj galip Istanbul takımı kaptanına bir kupa Verilmiştir. Hadema bu yınglailebizi Ahkdra diğeri gehrimizde olmak Üzere her sene tekrar 2di- lecektir. Demirspor klübünün Konya seyahati İstanbul Demirspor klübü bâyram tat Biiden istilade ederek gittiği Konyadan gehirimize avdet etmiştir. Baytam günlerin de yapılan maçların birisi 1-4 Demirspor tarafından kazanılmış diğerinde 7-2 Dbe- rabere kalınmıştır. Konyalı sporcuların Demirsporlu kardeşjerine gösterdikleri ni- safirperverliğe tezekkür. edilmektedir. Askeri liseler futbol şampiyonluğu arasinda tertip edilen fut- bol şampiyonl sabakalarına bugün Şref ve Fenerbahçe standlarında başlanaca'z- tır. Şeref stadında Kuleli ile deniz lisesi, Fenerbahçe stadında Maltepe He Bursa | #eleri karşılaşacaklardır. Müsabakalara her iki stadda saat 9 da başlanacaktır. Her sene tekrar edilen bu müsabakalar sivil klüplerimizi kıskandıracak bir mü- kemmeliyette cereyan ettiği cihetle alâka İle karşılanacağı tahmin edilmektedir, Numaralarının en sonunâ gelmiş. lerdi. Oyunları şöyleydi: Renza, halkalarda sallanacak, sal. lanacak; havada iki taklak atacak ve neticede, keza sallanmakta olan Go- mes'in ellerine düşecekti; bir müddet te böyle el ele beraber sallanacaklar; erkek, kadını, en üst tarafındaki Hal. kalardan birine atacaktı, Bu, bütün numaraların en heye. canlısı, en tehlikelisiydi. Orkestra durdu. Genç kız, ilk kısmı ârızasız olarak yaptı. Lâkin Gomes kendisini par- makları ucunda tuttuğu vakit eğildi ve bir söz söyledi. Kadın bunun üzerine güldü. Sevim- | li çehresinin bütün hatlarına sonsuz bir zevk yayıldı. İstediği şeyi elde et- mişti, Ehali, başı yukarıda, seyrediyordu. Bu tebessüm nazarlardan kaçmadı. Derken birdenbire kabaca bir hare- ketle, kıskanç İspanyol, arkadaşını havaya doğru fırlattı. Genç kız, korkunç sıçrayışı esha- | sinda, halkalara yapışacak yerde, boş- | lukta bir iki lüzumsuz taklak attı; aşağıdaki barlikslerden biri üzerine, bütün sikletile çarptı, Bol kemiği kı- rılarak, bir külçe halinde kumlara düştü. İşte göğüslerden : «ah!» lar, «ey- vah!» lar bunun üzerine fıskırdı, Ge. 'Tefrika No, 121 Yazan: İskender Fahreddin Leylâ sihirbazın ellerine sarıldı: «Bana hakikati söyliye- ceksin, sahip! Artık dünyadan nefret ediyorum» dedi Leylâ istikbalini id çalışıyor Leylâ kararsızlık içinde bı yıp dur: yordu. Babasının saltanatı tehlikeye gir- mişti, Mehdinin kardeşi şeyh Saidin eyni Bifuz ve kuvveti gün geçti ârtıyord Leylâ bunu anlamıyacak kadar gör gildi. Fakat, ne olursa öz | olsuü p weaklara gi demeni Bahusus ki, onu kaçırmak ve uzaklara götürmek İsteyen kocasıydı. , mere Minamamıştı. Babasının yanmdan idığı günden itibaren Ömerin kucağına düşmüş olacaktı. Oysa ki, Leylâ, kanının her zerresinde hissettiği Mecnunun aşkila yaşışordu. Kararsızdı.. fakaı, ümldsiz dı- gildi. (Can) beyi bir daha göreceğine, onün- ia yüzyüze geleceğine ve hayatta bir kere daha başını Mecnunun omuzlarına koyu», | belki de onun göğsünde can vereceğine İna- mıyordu. Leylâ ne de olsa bütün ömrünü sarayın yüksek duvarları arasında geçirmiş bir kız- dı. Teselliye ihtiyacı olduğu Kadar, yarını | anlamak merakını da yenemiyor, istikbali- ni anlamak istiyordu. Hatice ölmeden onu birka; kere (Cuanıa götürmüştü. (Cuan) artık evinde oturuyor, dışarıya çıkmıyordu. (Cuan)ın evi kale d- | ginda küçücük bir kulübeden ibaretti. O: yabancı kabilelere mensup yolcular da ta- ar ve gelip geçtikçe Xendisine yiys- eek getirirlerdi. Araplar (Cuan)a sık sık hediye götürmeyi, başları sıkıldıkça dun | sını almayı uğur sayarlardı Leylâ bir gün (Cuan)a gitmeğe karar ver- mişti. Fakas, şeyh Mehdi kızının artık kisi gibi saraydan dışarıya çıkınasına mü- saade etmiyordu. Leylâ o gün annesine; — Oyan bu gece rüyamda gördüm, di, benden sadaka isteği, Buğün ona © mek istiyorum. Babam müsrade ederse, câ- riyemle birlikte gideyim. Leylânın ânnesi kızının hatırını kirmak leyt babasına açtı, izin İste- Şeyh Mehdi hiddetiendi — Kıyamet kopsa, Leylânm saraydan dişarı çıkmasına müsaade edemem Diye bağırdı, Leylâmın annesi çok yalvardı: — Cuanı rüyasında görmüş: sem, başımıza bir felâket gelir» Müsaade ediniz de gitsin Mehdi yumruklarını sıkarak: - Olamaz, dedi, asıl : felâket, © dışarı çıkarsa başlıyacak. Ömer etrafa pusular kurmuş. kızımı buradan kaçırmak istiyor- | muş. Dün gece görcülerim haber verdiler, Kıyafetini değiştirerek gehir içinde dotşi- «Gitmez- diyor. ın birşeyden haberi yök» yanımdan, gözümün önünden kaçırmak mu-istiyorlar? O halde onu bahçeye bile indirmek döğrü olmaz. Bü kısa konuşmadan sonra, Leyânın sa- raydan dışarı çıkmamasına karar verilmiş- “. * Leylâ çök muztaripii. Dünya kapılarının | kendisine kapandığıni gördükçe saçlarını | yolarak ağlıyordu: Bu esaret ne zamana kadar devam sde-| cek, Allahım? Ben de gu uzuklardan geçe: çobanlar kadar hür ve serbes yaşıyan cak mıyım? İçime bir ateş verdin kafeste hapsedilen bir kuş gibi, babamin evinde hapsettin. (Can)ı.mı benden ayır- dın.. onu da bi de hâlâ yaşatıyorsun! O gün Leylânın hizmetgilerinden biri pa- gara gidecekti. Leylâ hizmetçiye hediyeler vererek yalvardı: — Guana gider misin? —E'bette giderim. Bu hediyeler beni Buğ- | dada bile götürür, . mil Aciba da oyun yerine yaklaşmış bulunuyordu. Reriza helâk olmuş bir vaziyette bu- lunmakla beraber hâlâ nefes alıyor- du. Bir sedye ile kendisini içeriki hole aldılar Beş dakika sonra, muşta. Yaralının etrafında ancak bir duk- tor, bazı arkadaşlar vardı. Gomes, vahşi halile kapının önünde dolaşı- ! yordu. Cinayetinin kurbanına yaklaş- mak cesaretini bile gösteremiyordu. Cemil Aciba, dışarıdaki kalabalığı yararak can çekişen cambaz kıza yak- Yaşlı. Kazazede onu görünce daha yakına gelmesi için başile bir işaret yaptı. — Burada mıydınız? - diye sordu. — Hemen şimdi gelmiştim... Ah ne yaptın, çocuk, ne yaptın?... Zavallı... — Niçin zavallı olayım?... Bilâkis | pek mesudum. — Mesud mu? — «Os öldü, değil mi? — Maalesef, Ben,.. Ölüyorum işte Mecalsiz parmağile göğcünü terdi, Hemşiresinin o mektubu daydı. Zayıf bir sesle; — Gomes!... . dedi, Cambaz yaklaştı. Kız, bu mektubu göstermekte de- sâlon boşaltıl güs- ora- Gideceğin yer o kadar uzak değil. Cu- ana kendisini beklediğimi söyliyeceksini Ona da çok kıymetli hediyeler vereceğimi ilâve edersin Hizmetçi kız, Loylâya acıyordu. söz ver- di. O gün pazardan alacağını aldıktan süne Cuan'anın evine giti. Cuanın yanında bir rdı, bu müşteri, Leylânın hizmet nımış ve kendisini görür görmez Cuanın evinden uzaklaşmiştı. Hizmetçi kız sözünde durdu, Cuana Ley- lânın söylediklerini aynen tekrarladı ve he- diyesini verdi: Haydi, Sahip! Leylâ seni bekliyor... Bu gece rüyasında seni görmüş. diyecek- leri var sana. Cuan düşündü. saraya şitmeğe biç do miyeti yoktu. Fakat, Leylânın ne sönmez hik aşk ateşile yandığını biliyot ve ona acıyor- du. ihtiyar sihirbaz hizmetçi kızla beraber saraya gelmişti, İşte bir başka zorluk. Şimdi de Cuanı kapıdan bırakmıyorlardı. Mesele şeyhe ak- selmişti. Mehdi, Sihirbazı çağırtua; - Leylâyı neden görmek istiyorsun? Diye sordu. Cuan zeki bir adamdı, Leylâ- nin haber gönderdiğinden bahaetmedi: — Bu gece rüyama girmişti, dedi, bana acı olduğunu tahmin ederek geldim. başı sıkılmıştır. Müsaade ediniz de ir nefes edeyim. Şeyh Mehdi itiraz etmedi: — Yalnız nefes değil, biraz da nasihat ver. Büyüklerine hürmet etmesini, söz din- Iemesint, herşeye burnunu, sokmamasını da ehdi, Cuana müsaade etmişti, İhtiyar #lhirbası Leylânın odasına götürdüler, ünın her za ki gibi gözleri lak ve rengi uçuktu. Ouanı görünce sevindi: Ben gelecektim, Sahip! Bırakmadılar. . Beni buraya getirtmeğe mecbur oldum. Be- hi affet, sana zahmet verdim. Dedi, ellerine sarıldı — Bana hakikati söyliyeceksin, Sahip! Artık dünyadan nefret ediyorum. İnsan- lara güvenim kalmadı. Kendime bile inan- maz hale geldim. Teselliye ihtiyacım yok. birşey öğrenmek istiyorum; İstikbalim ni- ce olacak? Gece mi öleceğim; gündüz mü? Anamın, babamın evinde mi can vereceğim; yoksa uzaklarda, yabancı illerde mi? Sx larım İyloe kırlaşmenya kadar yaşıyac mıyım? Cuani gülerek başını salladı: İnşallah ömrünüz uzun olur, Kızım! zn, babanızın dizi dibinden ayrılma» sur Leylâ kaşlarını çattı — Bana beddun mı ediyorsun, Sahip? Bi nini başımdaki ateşi bilmsiyor musun? Be. nim ömrümün uzun olması, çı kence ve ıztiruplârın da arimasi, uzaması demektir Dunyada işken geçiren insan yoktur, gibi gün görmüş ihtiyarlar, lere Allahtan uzun o ömürler “dileyec Bundan başka birşey gelmez elimizden. Ve yavaşça Leylânın omuzuna igildi Burada yahancı kulağı var mı, zav- rum? Hayır, Setbesçe konuşabilir! — O halde bana bir tas su ver, istikbali- ne bakayım. Boş yere vakıt geçitmiyelim. Leylâ derhal bir tas hazırlayıp Cua- nın önüne koydu. İhti; daş kurarak oturdü; t tirdi,, gözlerini kapadı. — Sakın körkma.. telâşa düşme, Laylâf Ben, bilirsin ki, gördüklerimi söylemeli çekinmem. Mukadderatı bozmak elinde değildir, Allahın, alnımıza yazdı kullar bozamaz. Fitretin ahkâmına boyun eğmeğe mecburuz. Birdenbire kollarını çaprazlama güğsü- stüne koydu: (Arkası var) vam ederek: — Al şunu... Oku... İspanyol, kanli gözlerini satırlarda gezdirdi. Dehşet içinde kaldı. — Ölmüş... - dedi. —- Cambaz kız, gülerek — Demedim miydi sana?... O ne- rede bulunursa ben de oraya gide- rim... Cemile dönerek: — Ölen bir insanım öon arzusunu yerine getiriniz... Onu nereye gömer- seniz beni de oraya gömünüz... İşte son dileğim budur... Süzinin babası: — Kızım seni bana emânet etmiş- ti, yavrum... - dedi, - Mesud olacağını umuyordu. Ölmeseydin, seni ne ka- dar refaha kavuştururdunı, — Mesudum... Başka bir şey isle- miyorum,.. Süzi'nin yanına... Sizin mezarlığınıza... Gomes'e elini uzattı, — Sana hayatta çok ıztırap çektir. dim.,. Beni affet... Bu âkıbete sayen- de ulaştığım için sanı müteşekki- rim... Fakat hepiniz şahid olun; Ben kendi hatam yüzünden öldüm. Gel... Adam eğildi. Genç kiz, kulağına bir şey mi söy- lemişti?... Onu öpmüş müydü?... Cemil: -— Bütün arzularını yerine getire- ceğim, Renza! - dedi. (Arkası var)