e Geçen yaz Boğaziçinde bir ev tutmağa niyetlenmiştim. Epeyce gezdikten, birçux köşkler, yalılar gördükten sonra nihayet bunlardan birisinde kayar kılmıştım. Ev sa- hibini de uzaktan, şöyle böyle tanıyordum, Lâkin ben tulucağım yalıyı gezdiğim gün ev sahibi İstanbula inmişti. O günü kendisile görüşememiştim. İki gün sorma ev sahibini görmek, hem de kontrat Şartları elralında görüşmüz üzere Boğaza gitmeği düşündüm. Vapura bindim. Bizim ey sahibi olacak 2a$ da ayni vapurda İdi, Bu tesadüfe memn olmuştum. Hava pek sıcaktı, Güvertede turmuş konuşuyorduk. Tam karşımızda çok | 3 bir sile oluruyordu. Önü. çocuk biribirlerile öy- Göyüşüyorlar, güreşiyorlardı. Döz-| ibirinden afacan, ele avuca sığınma | çocuklardı, Biri elindeki bir teneke boruyu hiç durup dinlenmeden çalarken ökeki yol yakları dibinde hora teplyor, üçün- cüzü etindeki tebeşirle gürertenin tahtala- ri üzerine bir takım garip garip teslimler çi- ziyor, en küçüğü de, iki de biş en ebemmi- yelsiz vesilelerle ağlamağı başlıyordu. Bir aralık, bir çok köğitlarıtoparlak oir | şerilda, sistmiz bağlayıp ücayip bir Lp yap- tılar. Güvrrte üzerinde, kan tar içinde tut- bol oyummuğu buşladılar, Çöcuklardan irisi «Galâtasaray», ikizi de eFrnere olmuştu. Gürerlerin üstünde müt- Diş bir cureunadır gidiyordu: Ben kendi hös gabıma sindyor.da bile bu kadar vatteye gelen m rasında çirld atan bu boylu boyuna yere yöğünün çektiği zid- top, Bir köşede elâ- . dünya Bhavudislerini, kuyon bir zatın kafasına beri gezetesine dafan başma inen bu acayip | vurulan bir tekme Us ize giti de güverte halkı Du den kurtuldu, vi bir kere... Çösuk mi terbiye edilir? Ben kendi bösbi- ma doğrurn bu çoeuleları kabahatlı ulmu- yorun:. Hep kabubat ebeveyninde efendim, eveyveyninde,.. sAffaç yazkor eğrİlirr.. Meşe Ailah bericeşinkini buğış- Yağın... Betil de bir mahdumum var. Ken» di çocuğum olduğu işin söylemiyorum, doğ- rusu altın parçası gibi, öerahir parçası gi- bi çöcuktur. Göreceksiniz ye.. Elendim, bütün mesele mada ve babadadır. Bir ç0- cuk yaramaz mı? Kabahatı ahadı babada arayınz. Terbiyeli mt? Bu sefer de möriyeti Anada ve babada aramalısınız... “Artık insceğimiz İskeleye kadar, ev sahi» bim olacak zat mütemadiyen çocuğunun z9- küsindan, tetbiyesinden; İstidadından, kabi. Miyeğinden bahsr'ti durdu, O derce ki, ar- tik ben bu emsalsiz çocuğu âdeta merak ediyordum. Müstukbel ev sahibimin tabiri- le bira 2#önra kim bilir ne cevahir parçasi- Je karşılaşacaktım, Yapundan indik, Yaliyn geldik, Er anhfbim benim tutacağım katın eltında oturuyordu. Eve girdik. Henüz «cevahir parçasi. orta- lıkla yoktu. Bubası Geni misafir salonuna aldıktan sonra kapıdan dışarı seslendi; «ctvabit pafçaslının karşısında idim. Bir | müddet utangaç bir tavırla kâpının önünde || Farları onu cesaretlendirmek için ih» ettiz — Oğlun misafire «bonjür» düsene., İ Çocuk birdenbire o sıkılgan tavrını bıra- kıp babasına döndü: — Yana... dedi, demiyeceğim iter... Babası: N Ben bonjurdan filân vaz Baba ile oğul arasındaki bu akıt bir ni- Bayet maksadın eye, konttâla ald bir bahis açtım. Bu sırada Tefrika No. 129 ahir parçası Azmış, etrafımızda fır dönüyordu. Bir ara- hık benim yanıma yaklaştı. Bir hamlede elini ceketimin sağ cebine daldırdı. Gayri ihtiyari cebimi tutmuştum. Çocu- Bun elini cebimde hapsotmiştim. Yumurcak; — Yaan.. Bırak bakayım. Kaç paran var?,. Paralarını sayacağım!.. Diye #xlanıp duruyordu. Bir aralık da: « Annem babamın parslarını her aman sayar, ben de senin paraları sayacuğum... diyo ilâve etti. Babası işi şakaya dökmek maksadile: — Bendim, dedi, hesabıma çok merak- hıdır yavrucak... Muhasebeci mi olacnk wa» dir? Pars saymağa çök merakı vardır... Baktım, bırakmıasam çocuk cebimi yırta- cak,. Sesimi çıkarmayıp, neticeyi beklo- mweğe mecbur oldum. Aksi gibi cebimde de bir sürü madeni para vardı, Çöcük bunla rın hepsini çıkardı. Yere koydu. Birer birer asaymağa başladı, Arasıra babası; Ne, ye? diyordu, üçten sonra dokuz mu gelir? İyi düşün bakayım... Çocuk kısa bir tereddütten sonra cavap veriyordu: — Üçten sonra altı gelir... Baba memnun: — Hah işte... Yaklaşıyorsun... diyor, so» ra banu dönüp; - Gördünüz mü efendim... Zekidir.. Ho- saba çok meraklıdır... diye övünüyordu. Çöcuk paraları saymaktan bıkınca bül- lardan bir kule yapmağa karar verdi. Pa- raları Getlete dizmeğe başladı. Babası d0r- duz — Ne yapıyorsun oğlum?... Çocuk cevap verdi: Kule yapiyorum! Artik müztaxbet ev sahibim aon dareeğ memnundu: »— Görüyorsun ya.. dedi, mimarlığa dn gol dcrezede hevesi vardır.» Çocuk paralarla yaptığı kulenin en üstü- ne benim gümüş liralarımdan birini yerleş tirmişti. Lâğin birdenbire kule yıkılınca bizim gü- müğ Ura yuvarlandı, tekerlendi. Odanın içinde âeri bir devir yaplıktan sonra Jkı tahta arasındaki bir delikten girip kaybol- du, > Güzlerimin önünde cercyan cdon bu fa- cladan suura artık fusla dayanamadım. Mübebaki peralarımı cevahir parçasına babasının yardımı ile slip cebime atam. Çocuk da elinde bir makasla dışarıya çık- ti. Ben evden ayrılırken baba; — Naa, diyordu, hakiki bir cevher de. gil mi? — Ne diyorsunuz efendim, ne diyorsu- nuz?.. diye gülümsedim. - Şapkamı alıp #okağu fırladım. Kapının dışında şapkayı başıma giycecğim esnada ne görsem beğenirsiniz? Yumurcak şapka- mın etrafını tırtıl tırtıl kesmemiş mi? Hey gidi esvahir parşan hey... Hikmet Feridon Es 200 709 Va. SM 650 1159 Mİ 1649 1825 İtarehana: Babılli civarı Asımuzluk sokak No, 13 SEVİLEN KADIN Otomobil, bahçeli tiyatronun önün- de durunca, Cemil indi. içeri girdi. Fakat olduğu yerde Kalakaldı. Bir çığlık... Müthiş bir çığlık... Bütün halkın hançeresinden çıkan kollektif bir haykırış, oyun yerinden etrafa fışkırdı. Bir bombanın patlıya- rak, camları, çerçeveleri kırması gibi bir şeydi bu... Cemil Aciba bunu neye hamledece- ğini birdenbire kestiremedi. Fakat Jâhzada zihnine korkuuç bir fikir saplandı. Halk, İntizamsız bir şekilde eğlence yerinden çıkmağa başladı. Kiminin suratı asık, kiminin kaşları çatıktı. Kadınlar ve çocuklar arasında ağlı yanlar nazara çarpıyordu. Hızla çalan müzik durmuş, onun . yerine -daha gürültülü imiş hissini veren- bir süküt kaim olmuştu. Elektrik lâmbalarından birçokları söndürülmüştü. Yüzlerin- de endişe izleri görünen bazı artist ka. dımlar cilerinde şişeler, havlular, ace- Iç le sağa sola koşuşuyorlardı. Nakleden : ( Wâ - Nü) İçlerinden biri, almanca olarak: — Dehşeti Dehşeti - dedi. - Vah za- vallıcık| , ... Hâdise şöyle cereyan etmişti. Cemil Aciba © akşam kendisini zi. yaret edip de ayrıldıktan sonra Ren- za bir müddet endişe içinde kalmıştı. Çok geçmeden endişesi dehşete inkılâp etti. Babanın ahvali ruhiyesi ona da sirsyet etmişti, , Hizmetçisi Fifi, dans için lâzım olan öteberi ile Süziye gitmiş, tiyatroda beklemişti. Fakat numara zamanı ge lip de hanırunın hâlâ belirmediğini, direktörün telâşa düştüğünü halkın karşısına çıkıp ilizar ettiğini görünce 0 da telâşa düşerek Renza'ya haber vermek üzere gelmişti. i Artık o dakikadan itibaren, cambaz kız, felâkete ul emindi. Kar. deşi bildiği bu kızı kaybetmişti. Cemil baba olmak sifatile, faciayı hisselti- Bini anlatmıyor mıydı zaten?. Kendini gardrop tarafındaki iskem- lelerden biri üzerine bıraktı. Dışarda musiki, neşe, kahkaha, alkış, sigara ve bu hale bir çare aranmaktadır. Bu gibi tahlisiye gemileri- nin kadrodan çıkarılarak yerlerine daha büyük yantaların &atın alınmasi düşünül- mektedir. # İstanbul gümrükler baş müdürü B. Methi, İzmit ve civarında teftişlerde bu- lunduktan sonra şehrimize dönmüştür. * Etrüskün havuzlanması bitmiş, gemi Haliçten çıkarılmıştır. Yakında Mersin seferlerine tahsis edilecektir. 4k Ba ayın yirmişinde, gümrükler Yaş müdürlüğünde yüksek tahsil mezunlar arasında açılacak müsabuka imtihanları içim henüz hiş bir müracayt kaydediime- miştir. Buna sebep, bu &ili mençlere uy- ü AA LİN, ve açılacak memuriyetlere tayin edileerisir. Talip xü- hur etanezss imtihan şimdilik yapılmıya- caktır. # İsminin Salih olduğunu söyliyen 2 yaşlarında bir delikanlı altın suyuna bat» rilmiş mecidiye çeyreğini Çenberlitaş cira- rında bir üzümeüye altın diye vermek İs- terken yakalanınıştır, Şultanahmed birinci sulh ceza mahkemesinde sorguya çekilen mazmun bu İli altını bi? köylüden satın at- dığını, bunların gümüş çeyrek ulduklarını bilmediğini idâla esmiştir. Salih tevkif edil- miştir, *.İnhisarların bayi terkereleri müddeti bir ağ sonunda nihayate 6 Jaf yeni tezkarelerini teşrinisi den iiburen tedarik edebileceklerdir. X Ankara b'ra fabrikasının tevsline ka» rar verilmiştir, Bu iş için 159 bir lira tahets edilmiştir. Ay basında münakasası uçilacak ve dalip şıklığı Lakdirde ihale edilâçektir. k İnhisarlar idaresi, n5 başmda, Galata polis mörkezi civarında Alemdar Zade Ha mind taçınacaktar. # Yeni minfaka, Gearef müdürü B. Ami Balkıman, dün vazifesine başlamıştır. B. Av ninin yerine taya edilen nuniakâ ticaret müdürü B, Mehmed fi de, bugünlerde Ix- et müdüzlüğünü muvaffak» 'ni vüzifesinde de muvaffak olmasını temenni &leriz. # Müakirat saten bitanane, gazino ve leri Lalsik etmedikleri ve müşteriye ekse- riya geyii musâddar tarife gösterdikleri anlaşılmıştır. Bu yüzder Taksimde bir ga“ #inoya ağir para sezgsi verilmiştir. Beledi ye, musaddak tarife kullarımıyan Yatoyei4 - lerde Du gibi haller tekerrür ettiği zaman bunları derhal kapatacaktır. » Kadıköy civarında Yorgi, Süreyya, İs» mail, Mustafa, Ali Oğman, Tahtakale elva- rında Kenan, Küşükpanarda Kepial, Mev hd, Leman ve Akğaray olvarında Halid adlarıda on kişi höpuin kullanmak ve sut mak suçlarından maznunen yakşlanarak asliye beşinci ceza rüxhkemesine teslim eali- wişlerdir. Bunların üztrlerinde ve evlerin- da herolnler bulunmuştur. Herolni neredin. v6 na suretle tedarik ettikleri zabıta tara fından tatikik edilmektedir. k Tar'abaşında oturan Mihelin beş yü» şındaki kızı Praşkevula Yenişehir endde- #lüden geçerken arabuci Yuninin beygiri, çocuğun kacuğıni ıtrarak sğır yaralamış- lir. Paruşkevula hastaneye kaldırılmış, bey- girin kuduz olup olmadığımu tesbiti için müşahnedeye gönderilmiştir. 4 Kuruçeşmede babasi Şevketle kar- deşi Radiyi tabanca liz öldürmekten maz- nun Zekinin muhâkemesive dün birinci ağır ceza mahkemesinde » Zeki dün mahkemeye, Arap harflerile yazılmış üç mektup vererek bunların. kendisi tey. kif edildikten sonra kardeşi Sıddık turatın- dan kendisine gönderildiğini ve mahkeme tarafından mektuplar tedi'x edilirse kati- in kendisi değil, kardeşi Biddik olduğu mey- dana çıkacağını iddia etmiştir. Mektupların tedkiki için mühukeme başka güne bıra- kılmıştır. ? 4 Rumelikavağında İbrahimin beş ya- şındaki Kimi Hağriyenin Üzeri evde kay- nar su dökülmüş, Haşriyö Çocuk hastane» sinde ölmüştür. Vaka etrafında müğdeiy- mumilik tahkikata başlamıştır. ve alkol rayihası, bol işik biribirine ka. rışmış kuluğı, genzi, ve gözü okşuyor. du. Burada, zavallı Renza'cık ölüm Acıları geçiriyordu. Kafasının içinde bir uyuşukluk vardı. Ne yapacağını bilmiyordu. Aczini hissediyordu. Birdenbire davranıp kalktı. Bütün vücüdünü bir humma kaplamıştı. Ko. ridorlardan deli gibi geçip sokağa fır. ladı, Dışarda serin hava, âsabını ve ka- bını kamçıladı. Âdeta koşarcasıpa caddeleri geçti, Tramvayiarın otomo- billerin altında kalmak tehlikesini hi. çe sayarak gidiyordu. Süzi'nin oyna- — Bir haber? — Yok... Fakat matmazel, hemşire niz yüzünden ahaliye karşi rezil ol- duk... Kendisine tazmin eti Kendisine söylenen sözler bu oldu. Cambaz kız, omuz silkti. Gene bütün süratile kendi çalıştığı müesseseye döndü. Kapıda bir erkek bir sütuna dayan- mış kendisini bekliyordu. Mahud İş- panyol, kıskanç Gomes'ti bu... Kaba bir sesle: — Nereye gitmişlin? Nereden ge- liyorsun? - diye sordu. — Ne üstüne vazife? — Himh hım,.. Âşıklarının yanından geliyorsun... Artık işi o kadar azıttı- Jar ki bu saatlerde de başına müsallât Tetfrika. No, 119 LEYLÂ ie MECNUN Yazan: İskender Fahreddin Şeyh Mehdi, dünyayı görmiyen zavallı Abdullaha sarayda bir oda verdi Abdullah, cıplak omuzlarında hajif bir ürperme duydu. Başını önüne eğdi: — Hakkınız var, sitti! Sizla birşeyden ha- beriniz yoklur, Hattâ babanızm da birgay- den haberi olmadığı muhakkaktır. Hatice, aşkının esiri olmuştu, Huni seviyordu. dü“ tün bu çektiklerim aşk yüzünden, onun dinmiyen ihtirasları yüzündendir. Deri sey- gülmden ayırmak ve bana varmak istiyor- du. Ben reddedinde, pençesine düştüm. Cel- lâdlar onun elinde birer oyuncaktı. Bcul istediği gibi rdi, bu bale koydu. Şeyh Mehti şimdi hem kızna, hem de Abdullaha neiyordu. O, güzdesinin ölü- müne de acımamış değildi. Fakat, bu te03- sürünü belli etinemeğe çalışıyordu. — Fenalık yapanlar cezalaran bulduler. Diyordu. Abdullah: “- Hatice dünyada en büyük fenalıkları yapı, dedi, azdım, Herkesin iyiliğine çalıştım. Bebdi hiddetle bağırdı: — Kızımız eh büyük fenalığı yapan sen- sia! Buna haber vermeden, Loylanın mek- bubunu (Ucman) ır. oğluna götürmüşün! Bu bir iriliğti. Bunu ben yapmasını, başkası yapacaktı. Onlara o kadar scıruş- gibi, Arlahı d& hüşnud ot- iy #ni gerçleşlizmazti. Acı acı gülerek, sözüne şu cümleyi de ek- Tedi: — Sizin gönderdiğiniz adamı Tanrı a9 hale soktu... Nasıl çirkinteğitndi! Bunu unut — Kiys'dan su bahsediyorsun? Yikst 6 işte benim saçum yoktur. Onu benden wi M olarak Ur dağına -Can beyi öldürmeğe- ren Ömerdir. süas karıştı: « Dömek ki, Kıps'ı Ur dağına bu mak- sadia gönderen Öğterdir, öyle mi? Loylânınm babası çök canlıydı, Hiçbir suni saklıyamıyor, her hakikati meydauz çıkarıyordu: — Eret kızım, dedi, Ömer senim kocanı- dır. Raziplerini elbette olrun- yönecek, n: onun olduğu kadar her erkeğin de hakkıs dır. Loylü ağlamağa başladı: — Kıys'in akibptini görüyorsun Ya, bas ba? Allah dalma bizimle beraberdir. Yer, gök bütün mevcudat bize yardım ediyor, Bizden başka herkes, bizim birleşmemizi is- tiyor. Abdullah, Ur dağına iy! niyetlerle şit- memiş ulsaydı, gençleşip de Göner şmişdi? hları esrafını sarmışlar ve şeyhe: — Müsterih olunuz. Ast kardeşinizi KOvse Yadık ve smurlarımızdan dışarıya attık, Za- viyemizde yabancı bir tek adam kalmamış- tir, Demişlerdi. Şeyh Mehdi bu habere sevin- di, muhafızlarına hediyeler dağıklı. — Dâha Önce yesişseydiniz, 6 huinin sa- rayıma yapfığı baskına da meydan vermez- diniz. Dedi. Mehdi kızını odasına gönderdikten sonra, Abduliaha döndü: — Sen nerde ve kiminle oturuyorsun? — Şehir dışında küçük bir kulübede Mm» Giyar anacıfım!a beraber Oluruyurum. — Ne iş yapardın? — Gelip geçen yolculara kumaş salar- dım. Ya şimdi ne yapacnksm? — Gözlerimi kaybelmeseydim, gene esti işimle möşkul olurdum. Fakaf şimdi, ölüm- den başka hiç bir kuvvet beni bu felâketien kurtaramaz. Şeyh Mehdi, o gün Abâulinhı sarayda alı- koydu, kendisine bir oda ve bir bizmetçi verdi, — Hale sen şimdilik obur bakalım bura- da. ELİ yaşından yirmi yaşına dönen ve oluyorlar... — İhtimal... Dişlerini gıcırdatarak: — Ahı şu kadınlar... Hepsi de biribit- — Sabin de böyle idi. Genç kız, bunun ne demitk olduğu- nu anladı; mu?... “diye cesur bir sesle sordu. İhtimal, — Beni de mi öldüreceksin? — Niçin öldürmiyeyim?... Artık sab. rım kalmadı... Bir buçuk aydanberi beni çileden çıkarıyorsun. — Seni s0şmiyorsam kabahat benim mi? Fena bir nazarla kadını tepeden tır- Dağa kadar süzüyordu. Çelik gibi par- maklarile kolunu yakaladı ve sıktı. Genç kız, silkinmedi bile... — Biliyorsun ki, böyle tehdidlere aldırış eden takımından değilim. Haydi, bu lâfları bırak... Vektimiz gel. di.. Hazırlanalım... numuramızı. ya» pacağız. Tam bu sırada, bulundukları holün | kapısında meşin kasketli bir adam be- lirdi, — Matmazel Renza kimdir? . di. ye sordu. Cambas kız, bu adama döndü. — Benim... Ne var? — Bir mektup getirdim de... gençleşen bir adamın belki günün birinde gözleri de açılabilir. * , : «Kapımın eşiğinde canavar beslemişim...» Layla o akşam odasında Kendi kendins konuşuyordu: — Sihirbazlardan biri bana: «#Maddeten küçük, fakat, manevi Kıymesi çok büyük oan üç hatırayı bir araya bupladıktan 801» rs, hayatın nihayet bulacak!» demişti. Bu hatıralar (Cani beyin gönderdiği düğmelere den başla birşey olamaz. Benim için onları neyi kıymeti pek büyüktür. (Can) beyin sırtındaki gömleğinin düği inden İkisi- ni ben koynumda taşıyorum, Demek ki, ba düğüeler -sihirbazın dediğine göre üçle- gecek. O halde (Can) dan bir haşırlı haber dalın siacağım. Fakut, ondan 80nrs?. mizz de bu gidişle meser yolculuğu nüyor, Ne yapılım? Allah alnımızın yazısınj böyle yaznuşan, bu yazıyı kim bozabilir? | Babum, büşinu bu yüsden bu kadar folâ- İ ket geldiği halde, (Cur'lu evlenmemi $sta- | müyor. Yurdu; tahkı, serveti, ailesi,, herşeyi | parçalanacak. Bütün bunlara sam üluyor ca beni Urman ipi bir katıramanın oğlu- na Veremiyor. Ne inadcı, ne uzağı görmez bik adamırış gu babivm da. Amcamı bile gücen- Girmiş. Küçükken aralarından su sizmaniı, Çok iyi geçinimerdi. Şimdi blibirlerini böğe mağa çalışıyorlar. Amcarum çölden kalkıp buruşa kadar gelmesinin aboni yaz Ma- Üc olmeüza gerek, Tultaf şer! Haticenin bu kad. yürekli bir kadın olduğunu bil- yordum ben de. Meğer babam avucumun rde oynatan, bütün Du fenskkisrı yapan o imiş. Ya zavalh Abdulshın gözlerini gi affedilir cinayetlerden müdir? kadar kapımın eşiğinde bir conü- im de haberim yokmuş, Lâkin igerini anlamaktı ne kadar Ja şor, ne kadsr #ldaniyor. Haticeyi ben iyiliği sever bir kiz sanırdım. Meğer O, babamızı yulurlarını eline alan, cellâdlars 1s elele veren, gözler oydurun, canlar yas kan bir canavarmış. Bundan sonra yalak odama hiç kimseyi sokmuyacağım, hiç klar» seye inarmyasağım, Kaptyı içinden sürmeledi; yatağıma gir: di. — Ya Abdullah ne olacak? Zavellı deli- Kanlıyı “benim yüzümden göğlerini kağbete miş olarak. her gün karşımda gürmeğe rai tanammül edeceğim? Neyse, babamı Kan- durden, ona sarayda bir oda verdi, Ve ölün- ceye kadar kendisine bakacağını vadeşti. Allah büyüktür, Belki günün birinde iyile» gir, dünyayı ve sevgilisini bir daha diinys gözlle görmeğe muyuffak olur. Bugün ân- Yadım ki, dünyada en talihsiz insanlar, ayı güneşi, gereyi gündüzü, hasılı dünyayı yör- mek etadetinden mahrum olan sayallılar- miş, Şimdi onlara her gün fazla acıyorum, Zayalı Abdullah! Senin de başına bülün bu felkketler, sevgiline kavuşmak arzusuri- dan Mert geldi, değil mi? Eğer Zengin olsay'- din, sana veklif esliğiniz hismeti kubul ot- mek gözle dursun, serülimize bile uğramaz- dm. Bütün bu zorluklara, bir altın bileziğa malik olmak için giğüz gerdin, değil mi? Ayşe kendi kendine söylenirken, oda kö pısonn yavaşça vurulduğunu duydu.. başı- ni yastıktan kaldırdı: — Kimdir 07 Böğuk bir erkek sesi cevap verdi: — Ben. Ömer. seninle gizlice konuşma» Ba geldin, Leylâ! «Babanın tahtını ben yıkacağım!ı Leylâ kapıyı açtı: — Nerden geliyorsun böyle gece yarısı? Çülden.. (Arkası var) Gomes, zarfı metresinin elinden kapmak istedi. Fakat kontrolör ora- larda gezindiği için buna cesaret ode- medi. Yoluna devam etti, Böylelikle, Renza, mesin kasketli ile yalnız kaldı, Meşum zarfı yırttı. Yavaş sesle: — Bunu size kim verdi? - dedi. — Genç bir hanın, — Epeyce oldu galiba... Şoför, kızardı. Fakat yalan söyliye- medi. — İki saat kadar oluyor takriben... Biraz işim çıktı.. Dolaştım... Kız, zarfından mektubu titreyen parmaklarile çıkardı. Hemşiresinin yar zısını Satırlara göz atarken, bakışları az- raille karşılaşmış gibiydi. Fakat ne haykırdı, ne de dehşet ifade eden bir harekette bulundu, Aldığı haber müt- hiş olmakla beraber, önceden tahmin ettiği gibiydi. İki saattenberi, felâ- i keti zaten hissetmişti, Şoföre: i — Peki... - dedi, - Mersi., O« | Gartilağı kuruyordu. Gözlerini yaş» i lar yakıyordu. Fakat ağlamıyordu. Hiç bir fezkalâdelik olmamış gibi giyindi. Birkaç dakika sonra, gayet zarif bir 8por kılığile kapıda göründü. Etrafa Aldırış etmiyen mutad tavırlarından birini takınarak, bir diroğe yaslandı. Masalardaki perestişkârlarına başile, güzlerile selâmlar dağıttı. (Arkası var)