" AKŞAMDAN AKŞAMA Dünkü günün intibaları Dünkü matem günü, İstanbulun emsali görülmemiş bir manzarasile karşılaştık. Dokuzu beş geçe Taksim meydanmda hürmetle duranlar ve Susanlar arasında ben de vardım. Vakit ilerlemişti. Yanımda biri: — Kahvaltı etmemişim! - deği, - İçim eziliyor. Başım döndü. Şurada iki lokma birşey yesek. Arkadaşı: — Heryer kapalı! - cevabını verdi - Kabil değil... Hakikaten de, bütün Beyoğlu cad- desinde tek açık dükkân yoktu. Bir lokma ekmek, bir sigara almak kabil değildi. Bir yerde bir çay içilemiyor- du. Bu tam kapalılık, şehrin tarihin. de ilk defadır sanırım. On ikiye kadar devam etti. Sonra yalniz eğlence yerleri kapalı kaldı. .. Parmaklıkları kilidli bir sinema ka- Pısınm önünde duran bekçiler konu- şuyorlardı: — Eksik yapmışız be! ” — Nedür ki? — Bak, örtmemişiz. Holliyuttan gelen reklâm ve afiş ne varsa kâğıdlarla maskelenmişti, Yalnız bir ibare görünüyordu: «Şen yuva!» Kimbilir neydi? Bir müessese adı mı? Bir” filim sernamesi mi? Anadolu çocuğu: — Böyle günde «Şen yuva» olur | mu, ülen?... - dedi. - Getir biruz kâğıd daha... Şunu da örtelim... Öbürü aceleyle koştu. Hiç bir telkin, zorakilik yoktu. Bu incelikler, yürekten geliyordu. ver Daima çok boyalı, fakat bugün hiç boyasız bir kadın, kaldırımda yürür- ken ansızın arkasına dönerek: — Ne adamlarsınız.. Utanmıyor musunuz?... Bügün de mi? - dedi. Yumurta ökçeli, çaprast yelekli üç delikanlı, samimiyetle yemin etdi: — Vallâhi peşine düşmedik, abla- cığım... Sen bizi ne sanıyorsun! Tak- sim meydanına gidiyoruz. (Yukariki sözleri söyliyen kadın rumdu.) “e. İki üç dosta rasladım. Biri: — «Param var ya... Ne zaman olsa, he istersem alırım!» diyenler olur. Pa- rası olan, birşey almağı tecrübe etsin bakalım! - dedi Öbürü: — Atatürkün mavera ile münase- betine insanın inanacağı geliyor! - dü- şüncesini İleri sürdü. - Vefatından sonra sanki ancak iki hafta matem edilmesine müsaade ettiydi. Öteki dünyadan «Kiverir!» ihtarı gibi, önü- müze bayram çıktı. Bu sefer de, ma- temden sonra pek kısa bir fasıla; ve gene bayram... O hayat dolu adam, bu tesadüfleri tertipliyerek milletinin bayram içinde yaşamasına işaret et- miş gibi... Sustuk., Yürüdük... Herkes susu- yor. ve bir cenaze arkasındaymışca- sına yürüyor ve emirakabes ediyor- du... Matem günü, ayni zamanda bir mürakabe günü manzarası arzetmek- teydi. (Vâ-Nü) —..1000010010201000008081 88100008088 000EAAANAA * İstanbul zümrükler baş müdürlüğün- de, bu ayın 23 ünde kimyagerler arası bir imtihan yapılacaktır. İmtihan neti sinde biri İzmir, diğeri İztanbul gümi Bünde çalışmak üzere 2 kimyager alma- caktır. Şimdiki halde imtihana 4 talip — Her memur daktilo öğrenecek diye bir karar var bay Amca... Türk -Rumen ticaret anlaşması * Dün Tophane kasrın Romanya ile ticaret anlaşması yapmak için 15 gündenberi devam eden müzakereler bitmiş ve muahede hazırlanarak dün öğleden sonra, Top- hane kasrında imza edilmiştir, Müzakerelere iştirak eden Rumen murahhas heyeti, dün, Romanya bandıralı Transilvanya vapuru ile Pireye müteveccihen şehrimizden ay- rılmıştır. Heyet, Yunanistanda da ti- cari müzakerelerde (bulunacaktır. Rumen - Yunan müzakereleri iyi netice verdiği takdirde, ayni heyet, Mısır - Rumen ticaret anlaşmasını müzakere etmek üzere İskenderiyeye gidecektir, Vali ve Belediye Reisi Bükreşe gidecek Rumen turizm ofisinin şehrimizde açılması münasebetile İstanbula ge- len Rumen propaganda nazırı İle Bükreş Belediye Reisinin daveti Üze- rine Vali ve Belediye Reisi doktor Lütfi Kırdar, pazartesi günü Roman- yanın Roçel Karol vapurile Kösten- > Sivrisinek mücadelesi Vilâyet 940 bütçesine fazla tahsisat koyacak Sıhhiye Vekâleti Anadolu hat boyundaki yollardan başka Beykoz kazasında da siy- risinekleri imha için çalışmaktadır. Mey- kozun şimdiye kadar mücadele haricinde kalan Ömerli, Koçullu, Kırapınar, Dereseki, Anadolufeneri, Povraz, Muradlı, Esen Xöy- Jerinde sıtma vakaları bu- ralarda da müradeloye başianacaktır. Büyük Çekmece mıntakasında da sima mücadelesine başlanması okararlaştıM- yaştır. | Diğer taraftan vilâyet de Taksim, Şişli, Nişantaşı, Maçka, Beşiktaş ve Sarıyerde esaslı mücadele için Pt) bütçesine fazla tahsisat koymağa karar vermiştir. Vilâ- yet, Sıhhiye Vekâletile müşterek hareket edecektir. Beş milyon lira Bu paradan henüz bir santim bile sarfedilmedi İstanbulun imar plânı ve sair izler do- Jayısile Belediyeler bankasından (istikraz edilen keş milyon liranın muhtelif işlere sartedildiğine dair bir şayia deveran et- mektedir. Belediye mahallinde yaptığımız bahli- kata göre Pelediyeler bankasından İstik- raz edilen beş milyon Ilradan şimdiye ka- dar yalnız bir milyon yüz bin lira alınmış ve bu para da Belediye emrine bir banka- ya yalırılnıştır. Bu para Eminönü ile Un- kapanı arasında ve Azapkapıda yapılacak istimlâk işlerine tahsis edilecektir. Fakat bu sahalardaki istimlâk işleri henüz in- taç edilmediği için paranın bir santimi bile şimdiye kadar sarfedilmemiştir. Tepebaşı bahçesinin maketi hazırlandı "Tepebaşı bahçesinin müstâkbel vaziya..' tini gösteren maket hazırlanmıştır. Yeni Kışlık tiyatro Asri sinema binası yerinde yapılacak, fakat cephesi Tozkoparan cad- desi üzerinde bulunacaktır. Maket, bahçe- | nin kati plânını göstermektedir. | # İtalyan handıralı Abazia vapuru ile elektirik malzemesi, makine aksamı, bâ- kır, demir, cam eşya, radyo ve aksamı, Up ve kimyevi ecza, pamuklu mensucat, pamuk ipliği gelmiştir. Bay ... Bizim yaştakilerin daktilo öğ- Karilerimizin mektupları Memurlar niçin asabileşir? «Memurlar halka fena muamele edi- yor!» diye pek çok şikâyet mektupları yazılmıştır, Bunları okuyan bir me- mur, no gernitte asabileştiklerini göyle anlatıyor ve gazeteye dercini istiyor, Meselâ: Umumi hizmet, ia ettiği söylenen müessesenin poğtahane oldu- Eu tahminine göre, memurun elindeki kalem küçüle küçüle tutulacak hali kalmamıştır; yenisi verilmez. Bir ta- raftan mektup ve saire kabul oder; diker taraftan kabul ettiklerini gide- cekleri yerlere göre tefrik edip bağla- makla da mükelleftir. Fakat #leim ve- rilmemiştir; gelen postalardan çıkan #öcimleri ekliyerek işini görmek zaru- retinde kalır. Laş yerlerde meryemana kandili gibi sönük ampuller altında iş görür. Yapışlıracağı pulları ıslatmak için sünger verilmediğinden onları ağ- zında ıslatır... İh... Diğer taraftan Sseviyecr kendinden çok dun olan biri gelir: «Sons dlye v6 âmirane hitap eder. İdarenin adres yazılsın diye balka tahsis ettiği tek bir kalemi saygısısın biri sahifelerec mektup yazmakta kullandığı için di- gerlerinin kalem talebi karşısında ka- ır. Bazan da kalemler aşırılır. Kalaba- hık bir zamanda, münevver tabakaya mensup olduğu tavrından belli olan biri gelir; pul ister, izahat ister; aldi- &ı pulu yavaş yavaş cebinden çıkardı- &ı mektuba ayni yavaşlıkla yapıştırır. Bonra - mevkii ilibarile kendisinden biraz düşünce, biraz Saygı ve duyzu beklenen - bu zat ayni ahestelikle cüz- .danını çıkarır. parası olduğu hâlde, ihtimalki caka İçin, «Sizde bu- lunur!» diye ön liralik çikarır.. Mo- murun para beklediğini hiç mühimse- miyerek hissiz, kansız bir hâleti ruhi- ye ile memura vakii kaybettirir, Aha- rin bakkını gasba alışmış bir haram- zade sırasını beklememek için mektu- bunu halkın omuzundan gözüne 30- karcaşma uzatır, seslenir, ttizlenir.. jih. İşte böyle daha Pek çök sebepler İlcasile o nazik memuru bir hırçınlık, bir kabalık ârız olur. Mütekald bir memur Amca daktilo Ta ... Resmi evraktaki okunmaz ya renmeleri hendek atlamağa benziye- | zılar ortadan kalkacak... cek amma... da imza edil Türk - Rumen ticaret anlaşması imza ediliyor ceye hareket edecektir. B, Lütli Kır- dara bayan Lütfi Kırdar ile daimi encümen azasından Beyoğlu Halkevi reisi B. Ekrem Tur refakat edecek- diya a lerdir. Doktor Lütfi Kırdar, Romanyada üç gün kaldıktan sonra şehrimize dönecektir. İstanbulun kömür ihtiyacı İktisad Vekâleti birler aldı İstanbulun kömür ihtiyacını nazarı dik- kate alan İktisad Vekâleti yeni tedbirler almıştır. Zonguldaktaki Sömikok fahrika- sının aylık istihsal mikdarı olan 4000 - 4500 ton kömürün hiç bir yere verilmeksizin doğrudan doğruya ve tamamile İstanbula sevkedilmesi alâkadarlam bildiritmiştir. Bundan başka Karabükten de İstanbula kâfi mikdarda kömür gönderilecektir, Diğer taraftan şimdiye kadar depoda 19 lira 75 kuruşa, satılan Sömlikok fintleri dal- mi encümen tarafından 21 lira beş kuruşa çıkarılmıştır. Belediye enelimenin bu ka- yarını hemen ilân edecek ve bu fiatler tarihinden itibaren tatbik edilecektir. Adliye koridorunda Üzerlerinde kama, bıçak bu- İunan 4 kişi yakalandı Bilâl oğla Ahmed adında biri dün adii- yede zabıta memuru B. Saddeğdine müra- caat ederek; — Beni, Hüseyin âdında biri yaralacdış- tı. Muhakememize üçüncü ceza mahkeme- sinde bakılıyor. Maznun şimdi tevkifhane- dedir. Aldığım imzasız bir mektupta, bü davadan vazgeçmediğim takdirde adliye koridorunda o öldürüleceğim (bildiriliyor. Şimdi de mahkemenin kapısında maznv- hun arkadaşı Şemseddin ile İbrahim, Os- man ve Mustafa adlarında üç kişi bekli- yorlar. Hayatım tehlikededir. Demiştir. Bu müracaat üzerine Şemsed- dinle diğer üç arkadaşı yakalanmışlardır. Bunların üzerlerinde iki kama ile büyük bir bıçak bulunmuştur. Bu dört kişi, da- vacıya fenalık yapmak maksadile bekleme. dizlerini etmişlerdir. Bıçaklar müsa- dere edilerek müddelumumiUk tahkikata girişmiştir. yeni ted- Ege denizinde fırtına ihtimali Alınan hava rasad haberlerine nazaran bugünlerde Egs denizinde kuvvetli bir en- nup fırlınası olması ihtimali vardır, Bey- fiyet, bu denizde sefere çıkacak gemilere bildirilmiştir. Karadenizdeki fırtına dolayısile dün bek- lenen Bursa vapurunun bugün geleceği anlaşılmıştır. Bursa vapuru, Bartından gelmektedir. MAMA 10 İkinciteşrin 939 Sabahın ilk soluk ışıkları, kalbler- de, sabırdan kabuk bağlıyan derin yarayı tırmaladı. Türkün büyük utı- rabı tazelendi. En büyük kayıbımızın elemile bir kere daha ürpetüik... Saailer ilerledikçe, şehrin üzerine ağır kâbus perdesi çullanıyor, en bü- yük mahrumiyetin elemi altımda bu- nalan kalbler, yeniden didiklenen de- rin yaranm acısile çırpınıyor. Etrafa bakıyorum: Boyunlar bükük, kaşlar çalılmış, gözler puslu... Yanımdan geçen, elleri çantalı mi- niminilerin yavaş sesle konuşmaları na kulak kabarttım: — Evde o kadar ağladım ki... Mek- tepte kendimi nasıl — tutacağım bil. mem!,. — Sus... Zaten içim sızlıyor... Keş- ki bu gece sabah olmasaydı. Titrek dudakları arasında kelime- ler kesiliyor, göz pınarlarından yu- varlanan damlaları, küçücük men- dillerine emdiriyorlar. Her taraf derin matem sükütuna bürünmüş. Her şey onun aziz hati- rasını canlandırıyor, her hatıra, bir yıl evvelki o kara günün iztırabını tazeliyor. Tam bir yıl evvel bugün, ufkumuz- dan, ebediyetin derinliklerine dalan O büyük nur kaynağının ardısıra en acı göz yaşlarımızı dökmüştük; bü- tün Türklük © gün, hep birden hıç- kırarak en derin mateme bürün- müştü. İşte; onu aramızdan kaybedeli tam bir yıl oldu. Fakat, içimizde o günün iztırabı, hâlâ o günkü şiddelile de- vam €diyor, O aziz hatırayı andıkça, gönüllerde ayni sızı burkuluyor.. gün o elem tazelenmiyordu ki.. Gaddar ecel, cihanın o eşsiz varlığını yok edip bizi ondan mahrum bırak- tığını sanarak avunup sırıtıyorsa, al- danıyor... Biz, Atamızı ecelin kara kucağına terketmedik; gözümüzden kıskandığımız o aziz varlığı, kalbimi- zin en derin köşesine sakladık. O, karanlık otehlike (o uçurumlarından kurtardığı Türklükle beraber yaşı- yor; adı ebediyet remzi olan, milli şuurunu tamamile idrâk etmiş yüce Türk milletinin kalbinde ebediyen de yaşıyacak... Biz, o idik; o biz oldu... Kırık gönüllerimizdeki sızı, o parlak nurun sönmesinden değil, fani bir maddenin şekil değiştirmesinden mü- tevellid bir teessürdür. Nur sönmez... O, gözlerimizden kalbimize aktı... O, cihan tarihinin her sahifesine şanlı bir zafer tacı nakşeden yüce 'Türk kudretinin timsali idi. Sayısız asırları aşan o kudret ölmez; binaen- aleyh Atamız da ölmedi. Matem dakikalarını haykıran açı düdük sesleri çınlarken etrafa dikkat ettim: Sabit bir noktaya dikilip pus- lanan gözlerde, o aziz nurun parıltısı; hüzünle gerilen çehrelerde, onun dol. durduğu kavi imanın sert çizgileri beliriyor, Cisminin, gözlerimizden kayboluşu bizim için en dayanılmaz bir iztirap- tır, Fakat, arasından bir Atatürk ye- tiştiren millet olmanın verdiği ıtihar gibi büyük bir teselli kaynağımız var... Bütün varlığile ona bağlanın Türk milleti, bütün imanile onun emanetini ilelebed muhafazaya and içmiştir. Ne mutlu bize ki, Atasımı gönlünde yaşatan Türk milletiyiz... Cemal Refik B. A, — Onu bilmem, fakat iş ba- şında şekerleme yapanların rahatı kaçacak!... *