V Teşrinisani 1939 Berlinin her tarafında şu sözler işitiliyormuş: “Hitler, garp devletlerine teslim olmaktansa Stalin'in bütün şartlarını kabul edecektir,, Almanya, Asya ve Avrupada müşterek bir Alman - Rus hareketini ihtiva etmek üzere Rusyaya geniş mikyasta bir mücadele plânı teklif etmiş Paris 5 (A.A) — (Havas:) Beriinde her şu sözler tedir: Hitler, Garp devi evin bütün şartlarını kabul edecektir. Fa- Ya santaj mi olduğunu kestirmek miüşkül- Ancak, muhakkak olan bir şey varsa © da, vön Ribbentrop'un Alman - Rus pak- m bilnçosunu Almanya lehine olarak Biştirmeğe çalıştığıdır. Çünkü hem da- hili hem de harici bakımdan bir iflâs ma- Yetindedir. Dahilde yüksek Nazi maha- İlindeki hoşmutsuzluk © dereceyi bulmuş- tar ki, Hitler, bizzat Gestapoyu mürakabe için bunun üstünde bir polis teşkilâtı vü- Sude getirmeğe mecbur olmuştur. Rus si- Yasetinin Almanyadaki tesirleri şimdilik hesap edilemiyecek derecede ağırdır. Ha- Yişte ise, van Rübbentrop siyasetinin felâ- > bilânçosu malümdur. Von Ribbentrop | dini müdafaa için Rusyanın yardımı İle İngiltereye aman dedirtmeğe muvaffak mi ve bu neticenin bugüne kadar ya tarafından tahmil edilen bütün Maddi ve ideolojik fedakârlıkları mühik liğini idda etmektedir. Almanya hü- kümeti, Asya ve Avrupada müşterek bir Alman - Rus hareketini ihtiva etmek üze- Ye Rusyaya gçniş mikyasta bir mücadele Plânı teklif etmiştir. Hali hazırda bu plân Moskovada münakaşalara mevzu teşkil et- mektedir, Almanyanın Moskova sefiri kont Şulenburg, bu müzakereler hakkında Hite İtalyanın Milân şehrinde geçen pazar Bünü garip bir vaka olmuştu: Şehrin ma- Fu genç avukatlarından biri evlenir. Bü- Yü bir otelde terlip ettiği mükellef düğün Miyafetine şehrin başlıca muteberanım da- eder, Davetitleri otelin kapısında kendisi kar- dan son misafirden sonra kendisi de asansöre biner. Fakat çıkarken asansör bozulduğundan yarı yolda kalır. İmded zili de durur. Ne kadar bağırsa ve çağırsa lere malümat vermek üzere Berline gelmiş- tir. Almanya, Avrupa kıtasında yalnız Fin- landiya ve İskandinavya devletlerini değil, fakat Romanya, Bulgaristan ve Yunanista- nı dahi Rusyanın nüfusuna terketmektedir. Balkanlarda Almanya karışıklıklar çıkar- mak sürelile Rusyayâ yardım edecektir. Bu maksulla . Makedonya ihtilâl komitesi şefleri hizmete alınmıştır. Bu bareket an- cak Sofyanın müsamahası sayesinde yürü- yebileceği için Almanya hükümeti, Dobri- anın ve Selâniğe kadar Traxyarın Bulga- ristana ilhakı vadine mukabil Maksdonya- ların Bulgaristana avdeti müsaadesini el- de etmeğe çalı tadır. Asyada, Rus - Alman hareketi, Afganis- tan ve İran üzerinden Hindistana karşı tev- cih edilmiş olacaktır. Makedonyahlara tat- bik edilen usul, Hindistan, Afganistan v3 İranın şimalindeki kabilelere de tatbik eği- lecektir. Bu maksatla şimdiden bu mınta- kalarda bir çok ajanlar çalışmaktadır. Bsa- İ sen bu plân Nazi nazariyatçıları nezdinde senelerdenberi münakaşa mevzuu olmakta- İ dır. Birkaç hafta evvel Hitler, geçen sene İ Hindistana seyahat etmiş olan doktor Şaht | Me bu hususta uzun bir görüşmede bulun- İ muştur. Bu görüşmeden sonra doktor Şaht, | Hindistanın vaziyeti hakkında bir muhtara vermiştir. Şimdiye kadar Rusyanın Alman» İ yaya yardım için askeri bir harekete giriş- meğr hazir bulunduğunu gösterebilecek hiç bir emare yoktur. Alman hükümeti bu hu- susta mütemadiyen müraesatta bulundu- ğundan onu, kendi başının çaresine bak- mak üzere yalnız bırakmakta Rusyanın menfaati vardır. iza NELER ekBVer Asansörün azizliği sesini kimseye işittiremez. « yukarıdaki salo beyhnde güveğiyi r. Türü türlü dedik çikar. Avukatın her nedense kaç üzme lir. Davetliler dağılır, Gelin meyüsen evi- ne düner, Ertesi sabah otel kapıcısı asansörü aşağı indirdiği zaman hiddetinden pürateş olan siyah elbiseli güveyi ile karşılaşmıştır. Bü hâdise avukata pek pahalıya mal olmuş- vur, Çünkü ikinel bir ziyafet masrafma girmeğe mecbur olmuştur. ! Davetliler ve Tunadaki gemi ve mavnalar 'Tunada muhtelif memleketlere aid va- Pür, gemi ve mavnaların mikdarı 1329 sa» | Yisina baliğ olmuştur. Bunların hacimleri Yekünu 673,201 tondur. Bundan Roman- Yaya ad 80 büyük mavnadan her birinin hacmi 1000 tondan fazladır. Fakat bu ki Kurtuluş, son seneler zarfında şehri- mizin çok inkişaf etmiş semtlerin den biridir. Yakın zamanlara kadar Yalnız tramvay eaddesinde bina var- ken son on sene içinde her taraf yep yeni apartımanlar, bahçeler içinde WA tarzında binalarla doldu ve bu- Mun tesiriledir ki Kurtuluşun nüfu su da -birkaç sene evve miyecek derecede. arttı Kurtuluş, vaktile bu derece kala- balık değilken tramvay şirketi, Pan- Balıda Hamam istasyonundan Feri- üne kadar çift hat döşetmiş, Fe- Yiköyünden Kurtuluşa kadar tram- VAY yolunu tek hat olarak uzatmak. Ma mahzur görmemişti. Şimdi tek det, bugünkü ihtivanı karşılayama- dar, Kurtuluşta elin tek hatla İşliyen tramvaylar dar büyük gemiler demir kapıdan geçeme- diğinden bunların hamleleri burada 600 | tonluk mavnalara aktarma edilmektedir Mavnaları çekmeğe mahsus rümörkör ve İ motörlü gemilerin mikdarı 174 sayısına İ baliğ olmuştur. Kurtuluş tramvayları Çift hattan tek hatta geçcrek âra- balar için üzerinde otomatik lâmbalhı makaslar da bu civarda oturan ve radyosu olan halkı rahatsız ediyor. İ Tramvay arabaları makâstan geçer- | ken yanıp sönen lâmbalar radyoda İ müthiş parazitlere sebep o oluyor. İ Bundan radyo aboneleri çok şikâyet- çidirler, Feriköyünden Kurtulusa kadar tramvay hattını çifte tahvil etmek büyük bir külfete mütevakkıf değil- dir. Cadde müsait oldı çük bir himmet göster tin büyük bir ihtiyacı temin edilmş olur. Bütün Kurtuluş halkı bunun, tahakkukunu, İstenbulun dertleri, ihtiyaçları ile yakından alâkadar olan Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kır. darın himmetinden beklemektedir . i alınıp veya tekmi Eski günlerde | amazan gecelerinde ev oyunları t Yali En başta geleni, usullü ve erkân. hası (yüzük oyunu) idi. Büyük bir oyun kaçta bitecek, 101 de mi, 151 veya 201 de mi, kararlaşlırı- ır; taş tutularak tepsiyi bir taraf Köşeye çekilip fincanların birine yüzük saklandıktan sonra tepsi ge- tirilir, karşıkiler sıra ile yoklarlar. İlk açışta bulundu mu, el onların; en sona kaldı mi yine onlerm. Üç, dört, beşte çıkarsa o üç, dört, beş rakamı aleyhlerine kayıt, Bayısı evvel dolanlar yenilir, hepsi- nin alınlarına telveye banılmış y&- hut ise bulanmış fincanla kara dam- galar basılır ve açarlardı kesenin ağzını, Semt Vefaya yakınsa, gece sokağa alınabilecek büyükçe komşu çocu- ğu, romatizmasız Arap bacı hazırsa, meşhur Hacı biraderlerden bir, iki kiye boza... Ev o canibe uzaksa, yollanacak kimse yoksa, (Mırmırık boznaasam!..) diye geçen Arnavutlara pencerenin camını vurup seslenme, Beyazıda ci- varlılarda Okçularbaşından koca ke- se kâğidile İki kavrulmuş leblebi. Daha sapa, yere tesadüf edenlerde de köşe başındaki manavdan yazma xnendil dolusu dişbademi, kuyu fın- dığı, keçiboynuzu, iğde, abdülleziz gibi kuru yemiş harmanı, Eşim, eşim... (Eşim eşim) oyununda herkes kendine bir eş seçer, yanvana ikeşr, ikişer oturulur, halka olunurdu. Başlangıçta yine avuca bir şey çiftmiye varılıp (ya şundadır ya bunda, helvacının kızında), ($ek ola, bana gele) neti- cesi biri ebe olur, şamdan eline ve- rilirdi. Arkadaşı ona hitaben başlar: — Eşim eşim, şaşkın eşim, düşkün eşim, yedi mahalleden sürgün eşim sen bu şamdanı niçin tutuyorsun? — Ben tutmayayım da kim tut sun? — Haççanım tutsun! Haççanımın eşi lâhzada (tutmaz) 1 yapıştıracak. Bu esnada başkalarına, meselâ Ayşanıma, Nebiyanıma, Ha- cer kıza baka baka, hatta parmakla güstererek, yanıltıp (tutmaz) dedirt- ti mi şamdan derhal ona kavança. Cevaplar alesta yağdığı müddetçe de evvelki zavallının elinde, sorgularda eşinin dilinde berdevam, Çalgıcı oyunu (Çalgıcı oyunu) nda yine top olu- nup bağdaşlar kurulurdu. Herkesin sünbül, lâle, şebboy, karanfil, me- nekşe gibi bir çiçek ismi ve keman, ud, kanun, tef, davul, piyano... gi- bir çaldığı var. Elebaşı makamla girişirdi; - Köşkün altından o geçerken sümbülü gördüm; © da boynun eğ- miş, gıy giy giy EW, Eıygiylasın heyi. Sümbül sahiden Kemani olmuşsa alâ. O anda boynunu yana eğip bir elile kemanı tutuyormuş, öbürile ya- yı çekiyormuş gibi yapmağa mecbur. Udi yahut kanuni İse hapı yuttu. Yani can noktası isimde değil, sesi taklid edilen çalgıda. Giy gıy keman, zmbır zımbır ud, tambır tımbır kanun, caf cafa caf caf tef, gümbüre gümbür davul, dan dana dan dan piyano işareti... Harekete gelecek, udu çalan boy- nu eğik, sol bacağı böğrüne alıp mızraplayarak ud, on parmağı oyna- tarak kanun, elin tersine vurarak tef, tokmak (verişlirircesine davul çalar gibi yapması şart, Şaşıranlar birer birer oyundan çıktıktan sonra en arkaya kalan gâ- Vip ve hepsine emrüküm olurdu. Giriş, çıkış... (Giriş çıkış) da keza desdeğirmi oturulur, kumandayı edecek başlar- dı: (Giriş) diyerek ortaya baş parma- ğım uzatır, (çıkısl) diyip çekerdi. Bunda da dananın kuyruğu ağızdan çıkanda, parmağın İleri geri gidip SERMED MUHTAR ALUS) #şim, eşim oyununda ,. gelmesinde değil... (Çıkış) der de.ankasd uzatır; (gi- riş) dediği halde yerinden hiç kımıl datmaz. Aldananlar sradan okso!. (Mum Gibi) faslı ân buna andırır. dı: İdareci, baş parmağını öndeki şamdana dikili muma boyna götü- rüp durur: — Mum dibi!,.. Mum ortasi-... Mum tepesi! İlk önce birkaç kere doğru dürüst hareketten sonra yine aldatınaca. Kezalik, maksad ğızin söylenen; parmağın vardığı nokta solda sıfır. (Uçtu uçtu) yu bernmutad el sahi- bi açar: — Uçtu uçtu uçtu, kuş uçtu!... — Uçtu uçtu uçtu, leylek uçtul... O nesne hakikaten uçar takım- Gansa o anda hep birlikte kollar ha- vaya kalkacak; aksi takdirde isto- per... Meselâ: — Uçtu uçtu uçtu, katır uçtu!... Ya zerretüma kımıldanmadığı gibi, dudak kenarile: — Avanak mıyım ben..... Tereciye teremi satıyorsun? kabilinden tebes- süm. EL el üstünde... En cefakeş ebelik, (el el üstünde) kidi. Hafazanallah ebe olan hemen dört ayak olup yere çöker, kanburu- nu çıkarırdı. Avuçlar üstüste sırtına tan sonra kumandar sorar: — El el üstünde kimin eli var? — Falancanın! Sağlı sollu kaç avuç. En üstteki. nin sahibini kestiren halâs ve ku- mandarlığı aldı amma keramete va- beste; bilemiyen de okkanın altına gitti. — Bilemedin kaldıv vur! diye olanca kuvvetle sırtına bir hink... Söndürme çöpü İçlerinde en eğlenceli ve keyiflisi (Söndürme çöpü) ve (Tire) oyunla- rıydı. Evvelâ çöpü anlatalım: Bir yanda süpürge, öbür yanda yanan mum, söz sahibi süpürgeden bir tel koparıp, mumun alevinde tutuştu- rup: konduk- GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ — İp öpü ip öpü, Söndürine çöpü, İ söylersin türkül... diyerek alelâcele İ yanındakine, o bitişiğindeğine o da daha sonrakine verocek. Çöp kimin elinde sönerse bir tür. kü söylemeğe mecour. İstenil ga zelse gazel, mani ise mani. Vekii me. kile sira devretmek kabul edilemez. Araya girmiş hanım nine ler, kem surat kaynanalar bile aşka gelir, (Amed nesim subhüdem), (Mahestü nemidanem) (gelse o şuh meclise) gibi nuh nebilik besteleri ten tenenennilerle, elleri dize vura vura söylerlerdi, (Tire oyun) unda evvelâ zincirli yahut keçili bir makara foda edilir, kolan kolan sağılıp, kulaç boyunda koparılıp ikiye bölünür, ortası en emin kişinin parmağında, ucları et- raftakilere tutturuturdu. Kim kime düşerse, yani tirenin iki ucu her kimlerde ise şapur şupur öpüşmeleri şart, Alaylı tarafı güven- de bir tazenin, kurşuncu Esma Mol- laya, hıristiyan kadınına bile başım örten Hacanımın komşu bostandaki bahçıvan Todorinin anasına, siyahi Kademhayır bacının da dokuz on ya- şındaki bir erkek çocuğu raslayısı, (geçende hamama geldi de babanı da getir diye kovdular. Kazık kadar herif bu oğlan!..) diye babalarmiın tutuşuydu. Mevcutlarn en antikası (Babk kaçtı) idi, Yine halka olunur, ufarak bir bohça veya bir bez burulup balık şekline sokulur, (Bak kaçtı delik- lerden, kovuklardan) larla etek alt- larından kaçırılırdı. Ortadaki ebe kimde idüğini sezince hemen hamle edip bulacak, yerine O beceriksizi (geçirip çabalamaktan, ter dökmekten kurtulacak, Bu oyuna kalkışılır kalkışılmaz ko- cakarıların gözleri dört dönmede; Sesi çatallaşmış, dudak nde ay- va tüyleri belirmiş oğlanlar arada var mı, yok mü? Bu gibiler mevcutsa derakap ma- ni oluşları, kıyametin son gününü koparışları hazırdı. Sermed Muhtar Alus AMBARGO Amerikalılar, silâhlara konulan ambar- go'yu kaldırdılar. Bu kelime İspanyolca «haciz» münasınadır; «embargös yasalır; beynelmilelleşmiş bir tabirdir. «Bir gemi- nin bulunduğu Ilmanda muvakkaten bapsolunması. demektir. Hukuku düvelde, «ambargo» dan, liman- lardaki ecnebi gemilerinin hapsi anlaşılır. «Angarya» dan farkı şudur ki, angarya, ecnebi gemilerinin bir umumi hizmet için müsaderesidir. â Uzun zaman - (Bilhassa bu, İngilizlerin Manında düşman gemilerini alırdı, 1854 Kırım mu- barebesinden sonra bu usul kalktı, Şimdi bu gemilere imanları terk etmek, sahiller- den ayrılmak için bir mühlet verilir. Bu ambargoja «beynelmilel ambargo» denirdi. «Sivil ambargo» ie, bir hastalığın sira- yetine, yahut gizli tutulması icap eden bir vakanın şöyuuna mini olan ambargo siş- temidir ki, bu da artık metrüktür. Şu devirde ambargo ecnebi memleket- lerdeki bir fenalığı, yahut haksızlığı önle- mek için bir tazyik vasıtası olarak kulla- pılmakladır. Nazariyeciler, ambargonun ancak pek ağır esbab üzerine konulmasını ve hükü- metin mesuliyetini icap ettirmemesini ileri sürerler. Birçok seferler, ambarzodan do- ayı mesuliyetler, muahedelerle tesbit edil- miştir. Ambargonun ©ski şekli 1898 de hukuku düvel enstitüsü tarafından gayri meşru İlân edilmiştir. Amerikalılar silâha ambargo koymuşlar- dı. Şimdi kaldırıyorlar. Gazi köprüsü bir aya kadar nakil vasıtalarına açılacak Karaköy köprüsünden geçen kamyon- larin yük arsbalarının Gazi köprüsünden geçmelerini bir an evvel temin etmek Üze- re köprü başlarının ikmaline çalışılıyor, Biray sonra köprü nakil vasıtalarına açılacaktır. Diğer taraftan Azapkapıdan Meyit yokuşuna, Unxapanından Şehzade- başına uzanan ve Eminönü - Unkapanı Sa “bil yolu da yakında açılacaktır.