eba nb mi Alman tahtelbahirinde 36 saat “Ben de öyleller... kalan Yunan gemicileri Vapurları batırıldıktan sonra tahtelbahire alınan gemiciler neler gördüklerini ve karaya nasıl çıkarıldıklarını anlatıyorlar Bir Alman tahtelbahiri, Şimal de- nizinde Diyamandis namında bir Yu-” nan şilebini batırmış ve vapurun mü- ii rettebatından 28 kişiyi esir etmişti. Alman tahtelbahiri, Yunan tayfala- rını yanında 36 saat tuttuktan sonra bir sandal ile İrlanda sahillerine çı- karmıştır. Yunan vapuru kaptanı, A! man tahtelbahiri içinde geçirdikleri 36 saat esnasındaki müşahede ve in- tibalarını şöyle anla! <— Alman tahtelba rinin içine alındıktan sonra, artık hiçbir şey gö- remedik. Yalnız vapurumuza atılan üç torpilin infilâkını duyduk Bir müdj& det sonra tahtelbahir kumandanı, va- purumuzun birkaç dakika zarfında battığını haber verdi, 'Tahtelbahirin içinde hummalı bir faaliyet hüküm sürüyordu, Kumuan- dan sık sık emirler veriyordu. Biz de ne olduğunu anlıyamıyorduk, Yalnız tahtelbahirin denizin derinliklerine İ daldığını hissettiğimiz zaman, vücu- dumuzu bir ürperme istilâ etti. Bir müddet sonra tahtelbahir kumanda- nı, bu dalışmın sebeplerini anlattı; Civarda ve tahtelbahirden pek az bir mesafede İngiliz tayyarelerinin dolaşmağa başladıklarını gördüğü ci- hetle, bunların taarruzlarından ve bombalarından kurtulmak için “denize dalmak lüzumunu hissetmiş. Denizin dibinde üç buçuk saat kal- dık. Kumandan, tehlikenin zail oldu- guna kanaat getirdiği cihetle tahtel- bahiri denizin sathına çıkardı. Denizin altında bulunduğumuz müddet zarfında tahtelbahirin sık sık yer değiştirdiğini seziyorduk. Belli ki, Dikilide yapılan fenni tedkikler bitti Kasabanın başka bir yerde kurulması ve binaların zelzeleden “müteessir olmayacak tarzda .yapılması muvafık görülüyor Kaynaklardan fışkıran sıcak sular tahlil ettirilecek İzmir (Akşam) — Başvekületin | emrile Ankaradan buraya gelen jeo- loğlardan mürekkeb bir heyet Dikili kaza merkezine giderek zelzelenin sebeplerini tesbit için fenni tedkik- lere başlamıştır; Heyet yüksek ziraat enstitüsü Jeoloji doçenti B. Şevket Ahmed, maden araştırma enstitüsü müdürü B. Salamon Kalvi ve daha iki jeoloğdan mürekkeptir. İlk gün- lerde yapılan tedkikat, zelzelenin in- difai sebeplerden ve inhidamdan ileri geldiğini göstermiştir, Dikili zelzele mıntakası tamamen volkaniktir. An- kara civarında ve memleketimizin muhtelif yerlerinde yapılan tedkik- ler, hep aynı neticeyi vermektedir. Ankara, İzmit, Edirne, Kırşehir, İs- tanbul ve İzmir civarında, hattâ Kon- yanım şimal kısmında görülen taş- larla Dikili havalisinde bulunan taş- Jar, hep aynı teşekkül devrine aid ve volkanik parçalardır. Kırılan bu taşların içinde hep aynı madeni taş pâçaları var: Granulit vesaire. bün- Jar, volkanik parçalardan ibarettir. Zelzelenin asıl merkezi Bakırçay vadisidir. Bergama - Dikili yolu üze | rinde tamiratı mütemadiye amelesi- ne mahsus iki beton kulübe zelzele- den tamamen yıkıldığı ve içinde bu. lunan iki amele telef oldukları hal- de âynı civarda, fakat Bergamaya doğru uzanan sahada mevcud çiflik binalarının yalmz duvarlar çatla- mıştır, Gene bu civarda şose üzerin- de birde çatlak husule gelmiştir. Demek oluyor ki, çöküntü buradan başlamış ve Dikiliye doğru uzanmış- tar. Kabakum köyü de bu saha üzerin- dedir. Onun için köyde yıkılmadık ev kalmamıştır. Fakat vadi kenarin: da dağlık arazide bulunan pöyler, Kl 5 ls DAA İCE Üzerinde tayyareler uçan bir Alman tahatelbahir İngiliz relerile harp gemilerinin takibatından kurtulmak istiyordu. Tahtel yukarıya çıkıyor, kâh tekr lyordu. Bu manevra, sık'sık tekerrür ediyordu. Tahtelbahir içinde kaldığımız 36 saat zarfında mürettebatın yediği ye- | mekleri yiyorduk. Şilebimiz çok gü- zel bir gemi! olduğu cihetle, Alman ku- mandahı bize sigaralar bile ikram etli Yunan kaptanı, tahtelbahir içinde arkadaşlarile beraber geçirdiği bu 38 satlik hayatı anlattıktan sonra tah- telbahir tarafından İrlanda sahiline nasıl karaya çıkarıldıkları hakkında şu Izahatı vermiştir: i zelzeleden fazla müteessir olmamış- | Jardır. Hattâ Dikili kasabası civarın- da bir tepe Üzerinde inşa edilmiş olan göçmen : evlerinin yalnız duvarları çatlamıştır, Sahilde Bademli köyü de zelzelederi fazla zarar görmüştür. Bu köyün önünde denizde evvelce büyücek bir ada mevcud iken zaman- Ja bu adacık parçalanmış, küçük adacıklar kümesi halinde kalmıştır. Heyet, burada tedkikat yaptığı gi- bi gene bu köy dahilinde Karadağ üzerinde eski bir krater olması muh- temel bulunan bir gölde de tedkikler yapmıştır. Bu gölün kenarında bulu- nan cesim taş parçaları hep volka nik parçalardır. İnhidam hareketinin asıl merkezinin bu eski krater olması çok muhtemeldir. Dikili sahasında Kaynarca mevkiindeki kaynar suları da ehemmiyetle tedkik olunmuştur. Burada evvelce sıcak iki kaynak var. ken zelzeleden sonra daha iki kaynak | fışkırmıştır. Yüksek hararet derece- sinde sıcak fışkıran sulardan kükürt kokusu intişar etmektedir. Kaynak- lardan birisi pek mebzuldür ve deni- z€ kadar bir mecra vücude gelirmiş- tir, Suyun rengi ilk zamanlar siyah olduğu halde şimdi sarımtırak bir renk almıştır. Diğet mühim bir nokta da zelzele. nin Dikili kasakasında deniz yaki- nindeki binaları tamamen harab werek enkaz yığını hâline getirdiği | | halde denize daha uzak bulunan bi- | naların fazla harab olmamış bulun- masıdır. Bunu gören mütehassıslar, Dikili kasabası.tekrar kurulacak olur- sa sahilde değil, daha içeride, hattâ vadi sahası karicinde kurusması mu- vafık olacağı muşlarır, Teökikat Deticesi şüdür. , i i mütaleasında bulun- | AKŞAM tahtelbahiri: açık denizlerde «-— Tahtelbahir, Irlanda sahilleri nin açıklarında dolaşıy Alman çıkarken, Alman kumandanı elimi ek vedalaştı ve bana İyi talihler | elli. Hepimiz, sandal İle ka- ktıktan sonra tahtelbahir ku- geminin kulesinden - elile tekrar selâm verdi, sonra açık denize ızâklaşıp gitti» raya çi manğanı, kişilik mürettebatından altısının, has- talandıkları elhetle, hastaneye kaldı- rılmalarına lüzum hamil olmuştur. Diyamandis Yunan şilebi 4990 ton- luk ve 1917 senesinde inşa edilmişti. umiğağda 1 — Dikili, son inhiüs.w Kadisesi. nin merkezini teşkil etmiştir. ? — Türkiyede Edirne, Kırşehir, Izmir müseltiesi arasındat “İnhidam sahasında hep'ayni volkanik taşlâra gt MRİMEEE raslanmaktadır. 4 Dikili ve havalisi! nin devam ötmesi çok mehiğmeldir. Şimdi. zelzelenin arkası, kesils? bile yakın veyâ uzak senelet Zârimda te- kerrürü fenni kâidelere göre jmihte- meldir, Bu itibarla yeni kurulacak Dikili - kasabasında evlerin ve .binn- ların zölzeleden mütsessir olmuyacak tarzda, plân dahilinde ve sakiz biçi- mi denilen şekilde inşa edilmesi lâ- zımdır. Mütehassıs heyet, raporunu hazır. uyarak Büşvekâlete verecektir. Kay- narca mevkiinde yeni zuhur eden kaynakiardan fışkıran sulardan tah- Mi ettirilmek üzere nümuneler glın- mıştır. zelzele. 128 yağında bir Bosnalı 9 çocuğu, 300 0 hafidi var Belgrad 11 (A.A) — Yedi oğlu ve iki kızı olan 128 yaşında Bosnalı Ma- teo Mipali isminde bir adamın bugün | hepsi de sağ olmak üzere 300 hafidi vardır. Mateo, kahve, alkol ve sigara içmektedir. Kiralık Konforlu Küçük Apartıman Tramvay caddesinde 3 oda, mutfak, banyo, kalorifer, her gün seak su, asansör. Tuksim Topçu caddesi 2 nu- mara Uygun aparümanı kapıcısına müracaat, İ Elektrik cep fenetlerini i Mazmeafih ekseriyet Pariste birçok kadınlar artık sığınaklara girmek istemiyorlar ! Mühim bir sual: Gaz maskesini takarken uzun sakalını ne zl Paristen yazılıyor: Harbin ilk gün- lerinde Pariste bütün tiyatrolar, eğ- lence yerleri kapanmıştı. Şimdi ya- vaş yavaş bunlar yeniden açılmakta- dır, Tiyatro idareleri askere gidenle- rin yerine daha genç veyahut kırk beşini geçmiş artistler bulmuşlar, bu suretle temsillere devam etmek imkânını temin etmişlerdir. İptida bulvar tiyatroları açılmıştır. Bunları takiben devletin idaresi altındaki ti- yatrolar da temsillere başlamışlardır, Komedi Fransezde, operada ve opera komikte eskisi gibi oyunlar (verili. * yor. Pariste umumi hayatta bü değişiklik yoklur, Gündüzleri her ta- rafta eski faaliyet dövam ediyor. Yal nız sokakta gezenlerin ellerindeki maske kutusu harp zamanında bü Yuhulduğunu hatırlatıyor, Fakat ak- Şam olup da ortalık kararınca iş de gişiyor; nur ve ziya şehri diye meş- hur olan Paris karanlıklara gömü- lüyor. Sokaklarda yürüyenlerin bir yere çarpmamasi için kaldırımların kenarları, lâmba direklerinin alt kı- sımları yer yer beyaza boyanmıştır. yakmağa müsaade edildiğinden bazı kimseler de sokaklarda bu fenerlerle geziyorlar. akşam olunca evine çekilip bir tarafla çıkmamağı bir İ tercih ediyor. Bir zamanlar Pariste gece yarısın- dan sabaha kadar hallerde büyük bir faaliyet Hüküm sürerdi, Sabaha kar- $ı eğlence yerlerinden çıkanlar, mer- kezi hâle giderek buradaki lokanta- da pişirilen soğan çorbasından İçer- lerdi. Şimdi haldeki çalışma leri de değiştirilmiştir. Hal saaton dörtte açılıyor ve akşam ortalık ka- rarıncâ kapanıyor. - ... Pariste birkaç defa tayyarelerin gelmekte olduğuna dair tehlike İsa- reti verildi. Halk işini gücünü bırak. tı, sığınaklara koştu, Fakat hiçbir defasında düşman tayyareleri şehre yaklaşamadılar. Bunun üzerine bazi kimseler, bilhassa kadınlar kendi kendilerine $u Kararı verdiler: «Artık tehlike işareti verildiği 2a- man sığınağa gitmiyeceğiz!> İntran- zigeant gazetesinin Geallus imzasile kısa makaleler yazan zarif bir mu- harriri var, Muharrir bu münasebet- le («Ben de öyles ler) başlıklı bir makale yazmıştır. ' Bunda diyot ki: «Evvelki gün öğleye döğrü düdük- ler tehlike işareti verdiler, herkes sığınaklara koştu; kirk dakika kadar bekleöi, Sonra yine düdükler tehlike. nin geçtiğini bildirdiler, Sığnaktan çıkarken bir kadın: «Bem kararımı verdim, artık sığınağa İnmiyeceğim3. diyordu. Bunu işiten diğer birçok Kadınlar «Ben de öyle, bendeöylel» /- diyorlardı, Boş yere mahzenlere in- diklerine kızan bu bayanlar ne isti- yorlar? Tayyarelerin. Parise Kadar gelerek bombalar. atmasını, birçok kimselerin ölmesini, binaların harap olmasını mı?,.. Müdafaa tertibatının mükemmelliği bunlarm Parise yak- Jaşmasına mani olmuşsa, kabahat mi işlemiştir?» Muharririn hakkı var. Tayyare hücumu tehlikesi mevcut. oldukça sığınaklara, mahzenlere iltica etmek şüphesiz lâzımdır, Tayyareler şehre yaklaştırılmamışsa kızmamak, buna şükretmek İcâp'eder; Fakat birçok kimseler bu fikirde değildirler. Hat- ta ihtiyat tedbiri olarak Paristen uzaklaşmış olan kadınlar ve çocuk- | Jar da şehre gelmeğe başlamışlardır. Bunlar harp böyle devam edecek zannediyorlar: : #Pariste hiçbir tehli- ke yok, ne diye uzaklarda oturalım? diyorlar, Yapılan tahkikat eylül iptidasın- da Paristen çıkarılan kâdın ve ço- cuklardan yüzde yirmi beşinin şehre döndüğünü göstermiştir. Bunun üze rine Nafia Nazırı M. de Monzle rad. yoda halka hitap ederek Pariste bu- Yumması elzem olmayanların şehre gölmemelerin!, çünkü bir gün her hangi bir münasebetle şehri terket- mek lâzım gelirse bunların kendile- rini riakletmek”için birden kâfi dere- saat: | özlerine şu suretle *Bir ay evveli birç selerin oParisten o uzaklı tedbir aldık, bunları m re gönderdik. Şimdi ken rar davet etmedik. Ne diye ge Jar?ı vermiştir Fransada si ten en ziyade mü- lardır. Bühassa kadın terzileri büy bir buhran geçirmişlerdir, Tanınmış kadın terzilerinin hemen hepsi kektir. Yeni moda için modeller çi. zip hazırlayan ressamlar da erkek, tirler. Bunların çoğu askere gitmis- tir. Sonra harp münasebetile dünya» nm dört bir tarafından yapılan si- parişler durmuştur. Pariste kadın moda sanayiinde ça- lışanların yekünu 180 bin kişidir. Bu mühim kütlenin işsiz kalmaması için esaslı tedbirler alınmasına lüzüm gö- Tülmüştür. Hükümet de buna yardım edecektir, İlk iş olarak yeni modala- Tın bulunmasına ve yayılmasına çâ- Uşılacaktır. Fransada çıkacak moda- Yarın dünyanın diğer taraflarında da rağbet göreceği, bu suretle tekrar şif er. parişlerin başlıyacağı ümid gp . tedir. '... Parlsn çok tanınmış bir polis mehi ru vardır, Leclerg adındaki bu memiir rum şöhretine büşlıca sebep göbeğine kadar inen uzun sakalıdır, Geçen harp- te cephelerde kahramanane çarpış- miş olen bu polis harpten sonra Pa- risin bir yerinde seyrüseferi idare edi- yordu. Parieliler geçerken durup bir müddet bu uzun sakallı polis memt- Tuna bakmaktan kendilerini alamı. yorlardı. Leclerg o kadar şöhret kazanmış, kendisi ve sakalı hakkında şarkılar yapılmış, hemen bütün revülerde Leclerg gibi uzun sakallı bir polis memurunu sahneye çıkarmak adet olmuştu. Teclerg iki sene evvel tekaüt ola- rak çekildi, Paris civarında bir köyde yerleşti. Burada sebze ve meyva ye- tiştirmekle meşgul olurken yeni har- bin çıkması ve gençlerin cepheye gitmesi üzerine tekrar hizmete çağ- rıldı. Şimdi başında demir kask, ar- tık ağarmış olan sakallle yine eski mevkiinde, eskisi gibi güler yüzle seyrüseferi idâre ediyor. Boynunda da gaz maskesi asılı duruyor. Parisliler bu eski tanıdığın tekrar meydana çıkmasına çok memnun ol- müuşlardır. Yalnız bir şeye merak et- mişlerdir. Acaba Lleclerg gaz maske- sini taktığı zaman uzun sakalını ne yapıyor? İçeri mi alıyor, dışarıda mı bırakıyor?... Birçok kadınlar bunu kendisinden sörmuşlardır. Leclerg gülerek şu cevabı vermiştir; — Merak etmeyin, sakalını mey- danda bırakmıyorum, onu da yerleş- tirecek bir yer buluyorum... ksmeay” ra