23 Ağustos 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

23 Ağustos 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Otomobilimiz köyden çıkalı iki sa- at olmuştu. Epey ilerledik. Bir aralık gözümüze yüksek bir tepe ilişti. Bu tepenin en üstünde esrarengiz bir « gâtoyu andıran tek bir bina vardı. Arkadaşım: — İşte dedi, bütün civardaki hal- kım «garib adam» dedikleri Mehmed Mecdi'nin evi... Zavallı bir gün ya- tağında ölü bulmuşlar. Hiç kimsesi yokmuş. Eşyası bugün müzayede ile satılıyor... Lâkin Mehmed Mecdi hakikaten son derece garib bir adam- dı. Bundan on sene evvel gürültülü, macerali bir hayattan sonra bu kuş uçmaz kervan geçmez, tenha tepeye çekilmiş, şu esrarengiz binada otur- mağa başlamıştı, Kimse ile görüş mez, sokağa çıkmazdı, Onun evi köy- den kilometrelerce oOuzaklır. OBa- zan âylarca kimse onun yüzünü gör- mezdi. Yalnız ihtiyar bir uşağı vardı. Bu ara sıra köye iner, eve lâzım olan- ları alırdı. Köylülerin wgarib adam» dedikleri Mehmed Mecdi bu evde ne yapardı? Nasıl yaşardı? Niçin buraya çekilmişti. Eskiden çok sevdiği bü- yük şehirlerden, insan kalabalığın- dan niçin kaçmıştı? “Bütün bunlar birer sır halinde Kaldı. Ben Mehmed Mecdinin evindeki müzayedeye niçin gidiyorum biliyor musun? Onun ha- yatını son derece merak ettiğimden... Bu esrarengiz eve girmek bile bir me- seledir... «Garib adam» oturduğu eve kadar tepede bir yol yaptırmıştı, Otomobi- Umiz bu yokuşu tırmandıktan sonra €srarengiz köşkün önünde durdu. Arkadaşımla beraber indik. İçeriye girdik. Mehmed Mecdinin evindeki müzayedeye iştirak için pek az adam gelmişti. Bunları da buraya getiren kuvvetli bir meraktan başka birşey değildi. Müzayede başladı, Zaten Mehmed Mecdinin eşyası da pek çok değildi. Yalnız epeyce kitabı vardı. Ben de kitap meraklısı olduğum için bunların hepsini birden satın a)- mak istedim. Müzayedeye girdim. Kitaplar üstümde kaldı, Bunları arkadaşımla beraber oto- mobile yükledik, ertesi günü kitapları kendi evime getirmiştim. Bunları kü- tüphanemin raflarına diziyordum. Bir araık kitapların arasında kü- çük bir defter çıktı. Açtım. İçi Meh. med Mecdinin el yazıları ile dolu 1di. «Garib adam» bu deftere hayatının baz sahnelerini, gelişi güzel bir hat bir koltuğa gömüldüm, Defteri açtım, Okumağa başladım. Mehmed Mecdi defterinde müte- madiyen Sabahat adında derin siyah gözlü, siyah saçlı, üzeri çardaklı küçük bir balıkçı kah- vesinde oturuyoruz, Altlarımızda kısa bacaklı, bodur hasır iskemleler var... Önümüzde mehtaplı bir deniz... Bir tahta masanın başında göz göze uzun saatler geçiriyoruz. İçimde garib birhis var... Bana sanki bu gece Sabahatle geçireceği- miz son gece İmiş gibi geliyor... Uzak- tan uzağa bir vapur sesi işitiyoruz. Bu ses sinirime dokunuyor... Dünya- nın bütün nakil vasıtaları bizi biribi- rimizden ayıracak sanıyorum. Bana, birimiz dünyanın bir ucu- DA, öbürümüz öteki ucuna gidecek- mişiz gibi geliyor.» Defterin sonlarına doğru «garib adam: ın artık Sabahati kaybettiği- nİ anlıyorum. Bundan sonra Meh- med Mecdi uzun müddet defterine hiç birşey kaydetmemiş, Nihayet defterde en son olarak şu kısımlar yazılmıştı: «Artık herkesten kaçıyorum, Bu dağ tepesindeki taşlar eve çekildim. Baran aylarca İnsan yüzü gördüğüm yok... Sabahati unutmağa çalışıyo- rum. Günlerim hep biribirine benzi. yerek geçiyor... Yavaş yavaş yalnız yaşamamın İyiliklerini görüyor gibi oluyorum. Belki bir gün onu unuta- bileceğim...» Bu satırların yazıldığı tarihten hemen biraz sonra Mehmed Mecdi şunları notetmişti: Bugün hayatımın en heyecanlı günlerinden biri... Dışarıda dehşetli bir kar fırtması var... Bvimin etrafı Âdeta karla kaplı... Dağ başında bu taştan köşkte bir Robenson gibi ya- şıyorum. Birdenbire kapım hızlı hızlı çalın- dı. Bu fırtınalı günde kapımı kim çalabilirdi? İhtiyar, emektar uşağım kapıyı açmağa koşarken ben de merakla onun arkasından gidiyorum. Bimdenbire son derece şaşırdım. Açılan kapıdan içeriye paltolarına bü- Tünmüş bir kadınla bir erkek girmiş- ti. İkisinin de üstleri başları kar için. de idi, Erkek benim ev sahibi olduğumu anlamış olacak ki: — Affedersiniz, dedi, kar bü derece şiddetlenmeden evvel otomobille yo- Ja çıkmıştık. Birdenbire kar tipisine tutulduk. Yolumuzu şaşırdık. Biraz sonra sizin köşkünüzün civarında otomobilimiz kara saplandı. Gece dı- şanda kalırsak mutlaka donacaktık, sizin köşkün bacasından tüten dü- manı görünce buraya gelmeğe karar verdik, Sizi rahatsız ediyoruz amma... — Estafurulah.. dedim. Buyuru- nuz. İçerisi daha sıcaktır. Paltoları- nızı çıkarınız... Kendi eviniz gibi ra- hat ediniz. Paltolarını çıkarırlarken erkek ya- rındaki kadını bana tanıştırdı: — Karm!... Genç kadına dikkatle bakınca az daha bir çığlık savuracaktım, Bu Sabahatti!;., Fakat ikimizde renk vermedik. O gece dışanda fırtına kıyametleri Ko- parırken üçümüzde karşılıklı yemek yedik. Konuşmalarından (anlıyor. dum ki Sabahatle kocası biribirlerini son derece seviyorlardı. Onların ya- nında âdeta ben kendimi fazla adde- diyordum. Yemekten bir saat sonra karı ko- caya yatak odalarını ben kendim gösterdim. Sabahleyin hava açmıştı. Yemek odası güneş içinde idi. Yine karşılıklı kahvaltı ettik. Onlar elimi sıkarak ayrıldılar... Anlıyorum ki bugünden Sonra hayatımın en çekilmez senelerini ge- çireceğim, İçimdeki bütün eski yara- lar tekrar işlemeğe başladı...» Mehmed Mecdinin el yazısı burada bitiyordu. Defterin sonunda «garib adam» ın uşağı bir tarih kaydetmişti. İşte uşağın yazısı: «Bizim efendinin ölüm tarihi: 5 Şubat.» Esrarengiz köşkte oturan garib adamın hayatının bütün sırrını öğ- renmiştim... Hikmet Peridun Es 20 Kw. Radyosu TAÇ. 197471, 15195 Ko./ Ankara Radyosu TAP, Tüm. 9486 Ko/a 20K0. TÜRKİYE SAATİLE Çarşamba 23/8/059 1230: Program, 1235: Türk müziği -PI, 13: Memlekei saat ayarı, ajans ve meteo- #oloji haberleri, 18,15 - 14: Müztk (karışık program - Pl), 19: Program, 18,05: Hafif müzik (PI), 10,30; Türk müziği: Fasıl heyeti, 2018: Kanuşma, 2030: Memleket saat syarı, ajana ve meteoroloji haberleri, 20,30: 'Türk müziği: Okuyanlar: Mefharet Sağnak, Necmi Riza Ahıskan. Okuyanlar: Ruşen Kam, Refik Fersan, Cevdet Kozan. 1 — Yesari Asım - Hicaz şarkı - (Bilmem niye bir büseni), 2 — Tamburi Cemil - Hicaz Şarkı - (Hep sayel vaslında gönül), $ — Nobar - Hicaz şarkı » (Ağlamış gülmüş ce- İaya katlanmışı, 4 — Âşık Mustafa - Şehnaz şarkı - (Firsat bulsam yâre de varsam), 5 — Şehnaz saz semaisi, 6 — Rahmi bey - Suzinâk şarkı - (Bir sihri tarap), 7 — Musa Süreyya - Suzinâk şar- kı » (Kür etmedi zalim sana bu ahu eni- nimi, & — Arif bey - Hieazkâr şerki - (Güldü açıldı yine gül yüzlü yâr, 9 — Halk türküsü - (Mecnunam Leylâmı gör- düm), 10 — Mal türküsü - (Yudız), 0: Konuşma (haftalık posta kutusu), 6: Neşeli plâklar - R, 2150: Müzik ter), 22: Müzik GKüçük orkcisra - Nesip Aşkın: i — Cari Rydahl - 2 — 7. Strauss - Bizde - Vals, get: Melodi, 3 — W. Czemik - Güzel sanatlar töreni (üvertür), 4 — Max Sehönherr - Alp köy- Yülerinin dans havaları, 5 — Walter No- sek - Romantik uvertür, 6 — Miroslav Shilik - İspanyol dansı, 73: Son ajans haberleri, ziraat, esham ve tabrilât, kam- biyo - nukud borsa (flat), 2355 - 24: Yarınki program, Avrupa İstasyonları Saat 20 de Berlin 20 Çaykovski müzlkası — Danzig 20 Verdi'nin «Falstafi» operası — Kö- nigeberg 20 marşlar — Brünn 2025 fan- far — Prag 2030 opera — Budapeşte 2030 çingene çalgısı — Bükreş 2015 hafif mu- şika — Florans 20 hafif mu — Bolya 0 konser, 2030 Masenet'nin «Manon» operas. Saat * de Berlin 21,45 salon muzikası — Breslav 2135 - 1 dans — Frankfurt 2130 öpera ve operet muzikası — Hamburg 21,15 dans — Münih 21,15 dans — Atblone 21,10 hafif muzika — Belgrda 2125 Mozart'ın «Don Juan. operası (plâkla) — Budapeşte 7140 örkestrr — Bükteş 21,15 Amerikan dans muzikası Fiorans 2130 konser — Laibach 21,40 viyolonsel — Lille 2130 - 2330 operet Londra 21 orkestra — Toulouse 2145 hafif murika. Bant 22de Berlin 22 operet ve film havaları — Ko- lonya 22 hafif musika — Ylorans 22 Verdi'nin wTravlatas operası — Laibach “22,15 hafif muzika — Paris P. T. 'T. 2205 kon se, » — Homes 27“karışık muzika — Sof- ya 2240 dans Saat 13 de Berlin, Breslav 2330 - * dans — Dan- »ig, Viyana 7330 - 1 Viyana muzikası — Frankfurt 2340 salon muzikası — Kö- nilgsberg, Münih 2335 - 1 kahvehane mu- gikası — Leipzig 2330 dans — Ştuttgart 2330 dans — Belgrad 28,25 hafıf muzika — Bükreş 2315 Rumen muzikası — Hiver- sum II 2340 piyano Lalbach 23,15 dans — Roma 23,20 asker! murika — Stok- holm 23,15 dans, Sant den sonra Prag 24 Çek muzikası (plâkla) — Bu- dapeşte 24 orkestra — Londra 24,10 dans — Müâno ve Roma 2 dans — Hamburg, Münih ve Ştuttgart 1 - 4 karışık muzika. Zayi — Seyrüseterden aldığım sandahı- mın 3067 numaralı plâkasını kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin değeri yoktur. si IŞTE: RADYOLİN BUDUR! Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa RADYOLN KULLANINIZ Diş doktoru dıyor ki: <İyi bir diş macununda, diş etle rine muzır tesirleri olmayan anti- septik bir madde bulunmalı, asıl dişleri temizleyici madde, mineleri sıyırmayacak şekilde hazırlanmış ol- malı, içinde hâmiz olmadıktan başka ağızdaki hâmızları da temizlemek üzere kalevi maddeler ihtiva etmeli ve nihayet koku ve lezzeti nefis ol- malıdır.» 'Tefrika No. 39 LEYLÂ ie MECNUN Yazan: İskender Fahreddin Mademki şeriat onları biribirine bağlamış, Allah ikisini de mesut etsin, Fıratı Tahire teslim ediniz O gece Tahir, karısına şeyh Meh- | medi nasıl öldürdüğünü anlatırken, | (Fırat) gözlerini kan bürümüş böyle bir adamın koynunda nasıl yatacağı» nı düşünüyordu. Onun yerinde baş- ka bir kız olsaydı: «— Sen elini kana boyamış bir câ- navarsın! Ben katillerin koynuna gi remem!» Deyip kaçmağa teşebbüs eedceğin- de şüphe yoktu. Fakat (Fırat) işin sonunu düşü- nüyor, günün birinde kendisinin şeyh Mehmedin âkibetine uğraması ihti- mali genç kadının cesaretini kırı- yordu. Tahir bir aralık (Fırat) a sordu; — Eski valiyi çok sever miydin? Hayır. Ben henüz hiç kimseyi sevmedim, Fâkat o beni çok severdi. — Valinin kaç cariyesi vardı? — Dört karısı ve yüz otuz cariyesi vardı. — Bu kadar kadın arasında valinin seni bâş gözdeliğe seçmesinin sebebi nedir? — Ben bu kadınların en güzeli idim, — Hayır.. Yalan söylüyorsun... Be- ni aldatma! Ben saraya gittiğim zâ- man, oradaki kadınlar arasında sen- den çök daha güzellerine raslamış- tım, Haydi, bunun sebebini benden saklama! (Fırak) çok cahil bir adam olan kocasının sathi görüşleri ve mânâsız düşünüşleri karşısında verecek cevap bulamıyor ve: € — Bu gece rahat yatsak ve uyusak ne iyi olur. O kadar yorgunum ki... Diyerek, bir geceyi olsun sükün ve İstirahatla geçirmek istiyordu. Tahirin cevab vermesine meydan kalmamıştı., Kapının önünde 'Türk athalrının ayak sesleri duyuldu. Tahir yerinden kımıldamadı: — Nöbetçiler dolaşıyor... Diye mınldanarak (Firat) ın boy- nuna sarıldı. , Kapı çalımıyordu. Tahir birden yerinden fırladı ve Kapıya koştu. ' Karşısında Urman'ı görünce şaşırdı. — Ne istiyorsunuz? Urman bir kelime ile cevap verdi: — Pırati... Fırat pencerenin arkasından bakı- yordu. Urman'ın kendisini almağa geldiğini görünce sevindi. Urman onu Bağdad dönüşünde yurduna gö- türecek, Fırat, çok yakında anasına, babasına kavuşacaktı. — Anamın gözleri benim yüzüm- den kör olmuş... Diyor ve bu haberi aldığı günden- beri yurdunu, yuvasını düşünüyordu. Tahir kapıya göğsünü gerdi: — Fırat benim nikâhlı karımdır. Onu Halife bile alamaz elimden. Urman: — Halifenin alamadığını ben alr- rım, deld, Fırat senden evvel benim oğlumun karısı idi, "Tahir soğukkanlılıkla sordu: — Onu oğlunuza mı alacâktınız? — Evet, (Fırat) 1 oğlum için seç- miştim. Tahir omüz silkerek güldü: — Geç kalmışsınız. Bu bir tasav- vurdur. Nikâhın fevkinde bir kuvvet yoktur. Karımı veremem. 'ahirin nikâhlı karısını ne hâk- la elinden alacaksınız? Bügüne ka- dar hepimiz sustuk, Fakat, içimiz. den birinin nikâhlı karısına el uzat- tığınız takdirde bütün Bağdad halki- nın ayaklandığını görürsünüz! Diye bağrışmağa başlamışlardı. Urman'ın gözü dönmüştü. Bunca hizmet ve yararlıklarına karşılık ola- Tak, oğlu için seçtiği bir kadını kendi yurduna gölüremiyecek olursa, şe- refi, haysiyeti mahvolacaktı. Urman adamlarına emir verdi... Atlılar zorla eve girerek (Firat) 1 kucaklayıp 80- kağa çıkardılar... Tahirin ve mahal- lelinin gözü önünde bir ata bindirip evden uzaklaştılar, “midilli na 'Tahiri Mahalleli; — Biz onlardan adalet bekliyorduk, Adaletsizlik devâm edecekse, şeyh Mehmedin ne suçu vardı? Diyerek ayaklanıyor, gürültü git- tikçe büyüyordu. Yerliler Tehire; — Yarn sabah hemen Elharise git.. vaziyeti anlat! Karını iade et- mezlerse, hepimiz senifi arkandayız. korkma! Diye teşvik etmişlerdi. * , Urman (Firat) ı saraya getirdi. Ve kendi odasında, kendi âdamları- nın muhafazası altında sakladı. Ertesi sabah Urman, kumandan tarafından kendisine verilen vazifeyi yapmağa gidiyordu. Bağdad civarın- daki hurmalıklara iltica eden âsile rin bakiyesini temizliyecek ve bir kaç gün içinde dönecekti. Urman yanına iki yüz ath al dayakla yere sermişlerdi. mıştı. O sabah güneşle beraber kalkti (Pirat) a: — Seni yüurdums götüreceğim. Orada oğlun: (Can) beyle evlendire- ceğim, Demişti. (Fırat) hem seviniyor, hem de Tahirin bir hilesine düşmek Ahtimalini düşünerek korkuyordu. Urman yola çıktı, Biraz sonra sarayın önünde topla- nan yerlilerden biri: — Elharise söyliyeceklerimiz yar. Adalet istemeğe geldik. Diye bağırdı. Elharis yeni uyanmıştı, Saray önündeki sesleri duyunca kalktı, gi- yindi. Urmanı sordu, Şehir dışındaki Âsileri takibe gittiğini söylediler, El- haris yerlilerin derdini dinledi. Bağ- dadın İleri gelenlerinden iki kişi, yer- Mlerin maksadını Elharise $u suretle arzetmişti: «— Biz, şeyh Mehmedin zulmün- den usanmıştık, Halife ordusunu dört gözle bekliyorduk. Sizden her şey- den önce âdalet umuyorduk. Vergi işlerini bir saatle hallettiniz. Bizi tahammül edilmez yüklerden kur- tardınız. Canımız, malımız tehlikeye düşmüştü. Bu tehlikeyi de ortadan kaldırdınız. Geceleri evimizde çoulk çocuğumuzla huzur ve emniyet için- de yatabileceğimizi sanıyorduk. Halk buki, maiyetinizdeki adamlar bu ge- ce evlerimizi bastılar ve İçimizden bi. rinin nikâhlı zevcesini zorla alıp gö- türdüler. Bu işi Helife dahi yapsa, tahammül edemezdik.» Saray muhafızı Ebu İsmail, Elha- risin yanında duruyordu. Elharisin bir şeyden haberi ykotu. — Bu ne rezalet? Bu cesareti gös- teren kimdir? Diye sordu. -Bbu İsmali, Elharise hadisenin Iç yüzünü anlattı: — Urman, bu kadını oğlu için ayır mıştı. Siz onu (Tahir) e bağışladı. nız. Urman haber alınca müstakbel gelinini Tahirin elinden gidip -aldı. Mesele bundan ibarettir, Yerliler cevap verdiler: — Tahir bunu dilemezdi. Daha ön- ceden (Fırat) ı seviyordu. Siz kendi- #ini ona bağıslayınca, dün gece der- hal huzurumuzdâ nikâhı kıyıldı. Şimdi (Fırat) Tahirin zevcel menkü- hasıdır. Tahir onu boşamayınca, (Fırat) i Tahirden kimse alamaz. 'Elharis, (Fırat) m nikâhlandığını öğrendi. — Mademki şeriat onları birbirine bağlamış, Allah ikisini de mesudet- sin, (Fırta) 1 neredeyse bulup Ta- hire teslim etsinler, Dedi, Ebu İsmhil, Eiharisin emrile (Fırat )ı odadan çıkardı. Halkın önünde tekrar Tabire teslim etti. * “. (Fırat)i kaçırıyorlar Tahir (Firat Yı alır almaz atına “a bindirdi. Ve şehir dışına çıktı.. Tahir y 'Urman'ın elinden kurtulmak iiçin bir çare düşünmüştü. Tahirin büyük“ babası Bağdadın dışındaki hurma or- manları arasında münzevi yaşıyan belıgılaradı, “Arkası var) EE İY giE$

Bu sayıdan diğer sayfalar: