18 Ağston 1 AKŞAMDAN AKŞAMA Beyazıt camisi etrafında... Bazı insanların olduğu gibi binala- rın da garip bir tecellisi var, Meselâ Bultanahmed camisi; Altı minaresile denizden ihtişamlı duruyor. İstanbula silüetini veriyor; meydanı da süslü- yor. Hani uzaktan cazibeli gelen, yakın- dan ise bir türlü kendine ısındırmıyan İnsanlar vardır, Bu meşhur mabed hakkında da eskiler: «Cemaati az olur, çünkü Ayasofyanın yakınındadır!» derlerdi, Sonra mimarları dinledim: «Efendim, mabede loşluk yakışır; bu- nun içi pek ziyadar...» diyorlardı. Hu- lâsa, sebebi her ne olursa olsun, uzak- tan fevkalâde olan Sultanahmed, ne mazide, ne de şimdi, vatandaşları - em- #ali derecesinde - sinesine ve civarına çekememiş. Beyazıt camisi ise tamamile aksi- ne... Onun yapısı da, mevkii de, - hâ- kim tepeleri tutan arkadaşlarına kı- yasla - ikinci derecede... Buna rağ- men, İstanbul tarafının hakiki merke xini teşkil ediyor. Hususile Üniversite- nin orada yerleşmesinden sonra... Küllük denilen kahveleri hakiki bir | akademi... Camideki halıların tozu silkildiğ* için buranın adına Küllük denmiş amma, güllükten daha ferah- feza... Bilmem ki bütün İstanbulda | bu derece lâtif bir gölge yer var mıdır? Hele muhteşem ağaçların altında otu- Tup konuşanların muhavereleri... Aca» ba Türkiyenin başka hangi noktasın- da bu sözler konuşulur? Kulak kabartınız, göz gezdiriniz, Profesörler, Üniversiteliler, şairler, ar- tistler... Defterlere, kitaplara dalmış kızlar, delikanlılar... e Cemiyetimizin en güzideleri... Gündelik hayatın ya» bancı olduğu sözleri konuşuyorlar... Şöyle kelimeler, cümle parçalafı: — Farabiden sonra... — Hümanizm cereyamı... — Vetire halinde telâkki etmeli... Ne taraftan geldiğini kestiremedi- ğim - her halde İstanbula yabancı - bir vatandaş, buraya tesadüfen düş- müş olacak. Dinledi, dinledi de ya- Mirdakine: — Kuzum bunlar ne lâf böyle? .diye! usulla sordu. - Türkçe mi, değil mi anliyamıyorum, sHochdeutseh» derler, yüksek bir Almanca vardır; kültür dili olduğu için, tahsili olmıyan halk anlamaz. Buradaki de, yüksek türkçe... Bu dilin en kesif mıntakası, bu caminin etrafı, Kendisine velilik atfedilen Beya- zid'in hoş talihi varmış... Zamanının ilmine düşkünmüş, Fatihin oğlu, Ya- Yüz Selimin babası olduğu halde, sele. ! fine de, halefine de benzememiş... Ül. keleri değil, kalbleri fethe çalışmış. Eseri etrafında bugün böyle bir man- zara: Üniversite, talebe kahveleri, sahhaflar, kütüphane; gençliğin top- ladığı ve nutuklar söylediği meydan; Prost'un plânına göre bir irfan ma- hallesi... Eski kültürün mümessili olan alt. muşında, yetmişinde, tespihli, nargile. li insanlar da buradalar.. Şimdiki gençlerle bir bakıma tezad teşkil edi. yorlar; bir bakıma da - kendi telâkki- lerine göre mânevi bir âlemde yaşıya- Tak » orlarla birleşmekteler... İkisi de Ayrı ayrı kültür zirveleri... Bir tarafta havuz, bir tarafla gü- vercinler.., Bu ne ağaç böyle... Ne bü- Yük ağaç... Otomobil gürültüleri bile bu mabed muhitine sanki süzülüp nü- —Di tar konmuş bây Amca. Eskiden, yedi $ekiz senelik bir yabancı okulda oku- Yup yabancı bir dil öğrenmiş olanlar öğretmeni olabilirdi... öğretmenlikleri için yeni esas. > ŞEHİR HABERLERİ Şehrin temizliği | Temizliği ihlâl edenlere şiddetli cezalar verilecek Şehrin temizliğini temin etmek için Belediyece alınan umumi tedbirler- den başka bilhassa temizlik işlerinin ne suretle yapıldığı hakkında sıkı bir teftiş yapılmağa başlanmıştır. Temizlik müdürü B. Mustafa her sabah erkenden şehrin muhtelif mın- takalarındaki temizlik işlerini kontrol etmekledir. Bilhassa bazi dükkân ve apartımanların kapıları önüne çöp atanlara tesadüf edildiğinden bunlar hakkında derhal Belediye cezası yâ- zılmaktadır. Diğer taraftan mevsim münasebetile sahillere ve sokaklara kavun ve karpuz kabukları atılmak suretile şehrin temizliğini ihlâl eden- lere şiddetli cezalar verilecektir. Sahte nüfus tezkeresi kullanan sabıkalı Ligor, mahkemede cürmünü itiraf etti Hırsızlık, cinayet ve heroln kaçak- çılığı gibi muhtelif suçlardan sabi- kalı Kefalo oğlu Ligor adında biri sahte nüfus tezkeresile dolaşırken yakalanarak adliyeye teslim edil- mişti. Ligor dün Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesinde sorguya çe- kilmiştir. Kendisi mahkemede suçu- nu itiraf ederek: — Bon sabıkalı bir adamim. Da- ima polisin nezareti altında bulunu- yordum. Böyle nezaret altında daha fazla kalmak istemedim. Anadoluya gitmeğe karar verdim. Bunun İçin de sahte bir nüfus tezkeresi tedarik etmek lâzımdı. Tanıdıklarımdan Gi- yaseddin adında birine söyledim ve iki buçuk lira mukabilinde ondan bir nüfus kâğıdı aldım, Bununla Anadoluya gittim. Bir müddet Oru- larda dolaştıktan sonra İstanbula gelince polislerin beni aradıklarını ha- ber aldım, Niçin aradıklarını anla- mak üzere karakola gittiğim zaman beni yakaladılar. Dedi. Hâkim B, Reşid, Ligor hak- kındaki adliye tahkikatının mevku- fen yapılmasına karar vererek ken- disini tevkif etti. EŞ fuz ediyor... Sükün bozulmuyor... ... Şehrin imarı esnasında «tiyatro binası!» deniyor, İkinci bir tiyatro bi. nası, klüp, restoran, stadyom, hasta- ne, daimi sergi binası... Hesapta hepsi var... Fakat şu Beyant semtine mo- dern bir kütüphane binası?,.. Öyle bir bina ki, bütün eski ve yeni eserleri si- nesinde toplasın... Aradığın kitabı ge ce gündüz derhal temin edebilesin... Böyle bir müessesenin ilk ağızda ku- rulacağına dair iş'ar yok... Halbuki Beyazıta ne yakışacak! Ne lâzım... Doğrusu Üniversite mahalle. miz bunu şimdiden hakkediyor... ». Şimdiyse böyle bir mektepten çı. kan evveli dil kursuna devam ede- cek... Karilerimizin mektubları Tramvayların parazitleri Kadıköyündeki iramvay eaddelerin- de oturan bütün radyo aboneleri -bil- hassa Altıyolağzında oturanlar- tram. vayların odoğurduğu © parazitlerden hiç bir şey işitmeye imkân bulamı- yorlar. Ankaradan verilen nutukları ertesi gün gazetelerde okuyoruz. Bütün cenebi emleketlerindeki tram-) vaylara parazit öletleri koyuyorlarmış Acaba bizde buna imkân yok mu? Bu iş biran evel bitirilirse çok minnet- tarnız oluruz. $. 8. Şehir tiyatrosu Dün fuar münasebetile temsiller vermek için İzmire gitti Şehir tiyatrosundan 20 Kişilik bir grup, bügün saat 10 da hareket eden Cümhuriyet. vapuru ile İzmire git miştir. B, Ertuğrul Muhsinin rejisör. lüğünde temsiller ovörecek olan he- yet, Puar müddetince İzmirde kala- caktır. İzmirdeki Otemsillerin en büyük hususiyeti, büyük İngiliz şal- ri William Çbakespear'in zamanın- daki gibi (Açık hava Üyatrosu) şek- linde olmasıdır. Şehir tiyatrosu, bu vesile ile ve Shakespear'in halirasını (o tebcilen temsillerine İngiliz şairinin (Yanlış- lıklar komedisi) nam eseri ile başla- yacaktır, Şehir tiyatrosu, açık hava temsil lerini İzmir hipodromunun iki bin kişi alan tiyatrosunda verecektir. İlk temsil, pazar akşamı verilecektir, Dahiliye Vekilinin tedkikleri Şehrimizde bulunan Dahiliye Ve- kili B. Faik Öztrak dün Vali doktor Lütri Kırdar Karaağaç mezbahası- na giderek mezbahayı, soğuk hava deposunu, buz fabrikasını, pay mâ- hallini gezmiş, mezbahada tetkikst yapmış, ve müessese İşleri etrafında izahat almıştır, İstanbul Deniz komutanlığı İstanbul deniz komutanı albay Mehmed Ürper diğer bir vazifeye nakledilmiş ve yerine albay Cevad Ürmen tayin edilmiştir. Yeni deniz komutanı Cevad Ür. men dün Belediyeye gelerek Vali ve Belediye Reisi doktor Lütfi Kırdarı ziyaret eylemiştir. İki yaman hırsız Şehrin muhtelif semtlerinde otuz yerde hırsızlık yapmaktan maznun sabıkalı Torpil Rıza İle yine yirmiyi mütecaviz hırsızlıktan mazmun Şehâ- beddin adında on İki yaşlarında bir çöcük Sultanahmed birinci sulh ceza mahkeinesi tarafından tevkif edil. mişlerdi. Bu iki hırsız haklarındaki evrak yedinci sorgu hâkimine veril. miş, hâkim, her ikisinin de mevkufi. yetlerinin devamına okarar vererek .. Ondan sonra da bildiği dilin ko- nuşulduğu memlekete gidip gelecek... i | ler, öğleden evvel Kuşdilindeki merasime Imar faaliyeti Müdürlük kadrosu yeni mimarlarla takviye ediliyor Şehircilik mütehassısı B. Prost'un bu ay sonunda tekrar şehrimize gel- mesi beklenmektedir, Şehircilik mü- tehassısı, bu sefer şehrimize geldiği zaman bilhassa Beyoğlu ve İstanbu- Yun nâzım plânlarının imar müdür- lüğü büroları tarafından hazırlanan tatbik plânlarını tedkik edecek, bil- hassa bu plânları arazi üzerinde tat- bik edecektir. Bu suretle kati plânlar son şeklini alacaklır. Belediyenin imar faaliyetine baş- ladığı şu sırada bilhassa imar işle- rinde ihtisası görülen mühendis ve mimarlara ihtiyaç görüldüğünden şehrimizdeki maâruf bazı mimarlarla şehircilik mütehassısı B. Prost tara- fından tavsiye edilen bazı mütehas- sıslar alınmak suretile İmar müdür- lüğü Kadrosu tevsi edilecektir. Ömer Seyfeddin | için ihtifal Garğamba günü kemikleri asri mezarlığa nakledilirken Şişli Halkevinde de merasim yapılacak Basın kurumu başkanlığından: Mahmutbaba mezarlığının kaldırılması teşebbüsleri üzerine orada gömülü bulu- nan merhum muharrir Ömer Seyfeddinin kabrinin asri mezarlığa nakli kararlaştı- rılmıştır. Önümüzdeki 23 ağustos çarşamba günü Saat 10 da merhumun kemikleri, belediye- ce, Mahmutbaba mezarlığından alınacak ve Usküdardan araba vapurile Beşiktaşa ve oradan da Asri mezerliğa götürülüp saat 13 de, evveler hazırlanan, yeni med- fenine gömülecektir. Basın kurumu, bü münasebetle Ömer Seyfeddin için bir ihtifal hasırlamıştır. O gün saat 1430 da Şişli Halkevinin Nişan- taşındaki binasında bir toplantı yapıla- cak ve Ötmerin aziz hatırasını anmak için tanınmış kalem sahipleri söz söyliyecök- | tir, Ömer Seyfeddini sevenlerden isteyen» | iştirak edebilecekleri gibi isteyenler de öğleden sonra Asri mezarlıkda yapılacak merasimde hazır bulunabilirler. Vakıtle- ri bü iki merasime iştirake müsait olmi- yanlar Şişli Halkevinde yapılacak ihtifal- de hazır bulunabilirler. Bütün natbua: ve edebiyat mensupla- rı He arzu edenler bu ihtifale davetlidir. ler. Alman sefiri gitti Alman sefiri, Von Pâpen, annesi öl. düğünden dün sabah tayyare ile Al manyaya gitmiştir. Adam dövenler Fatihte İskenderpaşa mahallesinde oturan Sadullah Mahire ve hemşiresi Zeynebi, Edirnekapıda Hidayet ar. kadaşı Niyaziyi, Sütlücede Ali, Hasan isminde bir çocuğu, Taksimde otu- ran Hızır, Mihran ismindeki bir ah- babını, Fındıklıda Mehmed, İzzet is- mindeki arkadaşını, Ortaköyde çalı- şan Şevki, Haydarı, Beykozda Ruv&y de komşusu Hafizeyi dövüp yarala. - mışlardır. Polis suçluları yakalıyarak mahkemeye vermiştir. ». Ve nihayet dönüp bir dil öğret. meni olabilecekmiş. Bu kadar büyük bir külfet, yedi sekiz senesini zaten yabancı dil konuşulan bir yerde geçir. miş olanlar için bilmem ne derece lüzumludur?.. ,İSTANBUL HAYATI Dışı başkasını yakar... Bir ahbabın mağazasına uğramış- tım, Kendisi biraz geç evlendi. Dal- ma hayatından memnuniyet beyan eder, bir çokları gibi kaynana şikâ- yetleri dinletmez. Fakat eskiden çok neşeli olan dostumun, evlendikten sonra durgunlaşması nazarı dikkati. mi celbediyr. Sebebini sorduğumda: — Mağaza işleri biraz fazlaca yo- rar da ondan... j Diye sudan cevaplarla sözü keser, $ik sık da kılıbık erkekler aleyhine atıp tutar, Evvelki gün gene dereden tepeden konuşurken mevzu üile hayatına İn- tikal etti, dostum yutkuna yutkuna ev hayalından memnun olduğunu an. latmağa başladı. O sırada telefon çaldı: — Allo... Evet, benim anneciğim... Sesinizden derhal tanıdım. Nasılsı- miz anneciğim?... Midenizin ağnsı... Peki peki... Affedersiniz... Çok merak etmiştim de... Yanımda kimse yok... Öksürük sesi mi?.. Şey... Bir arkadaş gelmişti de... Konuşurken kaşları çatılıyor, çeh- resi buruşuyor, fakat sesi gittikçe tatlılaşıyordu. — Şey canım... Vallâhi değil anne ciğim... Kadın değil, erkek, İsterse niz hizmetçiyi gönderiniz baksın... Eski bir arkadaşım görüşmek için geldi... Sizin kumaşı biraz sonra Çi- kıp alacağım. Robluk kumaş krem rengi olucaktı değil mi?.. Asabiyeti ( gizlenemiyecek dereceyi buluyor, yana dönerek yüzünü bana göstermemeğe çalışıyordu. Kalkıp savuşmak istedim, Veda etmek üzere yanına yaklaşınca telefonun ahzesin- den gelen ses kulağıma ilişti, Cırlak bir kadın sesi avaz avaz haykırıyor; — Amma aptal adamsın hâ... De mek ki benim sözlerime ehemmiyet vermiyorsun. Ben sana, robluk ku- maş erguvani renk olacak, diye ten- bih etmedim mi?.. Mağazada ötekile berikile dır dır konuşacağına işine bak. Vallâhi kalkar oraya gelirsem Senin de, yanındaki budalanın da ak- ani başına getiririm hâ... Zavallı dostum renkten renge gi- riyordu. Göz ucile, biraz daba bekle- memi işaret etti. Konuşma bir müd- det daha devam etti, nihayet dostum; — Emredersiniz anneciğim. Akşam gelince kendimi size affettiririm. Diye tazallimkâr bir eda ile tele- fonu kapadı, Mikrofonu elinden bı- rakır bırakmaz bir küfür savurarak bana döndü: — Konuşmanızı duydun yat... — Evet, annenizdi galiba... Hiddetle haykırdı: — Hangi annem azizim?.. Kayna- nam, kaynanam, Artık senden gizli. yecek tarafı kalmadı, Her zaman böy. eyiz işte. Çektiğimi ben bilirim. — Aile hayatından mennun görü- nüyordunuz... Dostlarınız âdeta gıp- ta ediyorlar... Diyecek oldum. Başını sallıyarak mırıldandı. — Hımm... Evet, öyle görünüyorum amma, onun dışı başkasını yakar, içi beni... Cemal Refik Mörünan001001011011108800080000AAAA ANAN Adliye Vekili bugün İmralı hapishanesini gezecek Adliye Vekili B. Fethi Okyar bu gün tetkikat yapmak üzere İmralı hapisanesine — gitmektedir. Adliye Vekiline tapu ve kadastro umum mü- dürü B. Halid Ziya Türkkan ve gaze teciler refakat etmektedirler. B. A. — Bir yanlışlık olsa gerek!., — Ne gibi?.. B, A. — Yabancı tahsil görmüş ölan- ları Avrupaya göndermek değil ana vatanda birakıp türkçe öğretmek da- ha lüzumlu olsa gerek!..